Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 24 MART 1996 PAZAR
8 PAZAR KONUGU
Bosna-Hersek için Avrupa Insan Haklan Komisyonu üyesi Rona Aybay, ırkçüığı değerlendirdi:
Türkiye'nin insanhakları sicili bozuk'
ı3 LJl Y LJg Bosna-Hersek'teki savaşı sonlandıran ve Kasım
1995'te ABD'nin Dayton kenti yakınlanndaki Wright-Patterson
Hava Ussü'nde noktalanan Dayton Banş Anlaşması uyannca
Bosna-Hersek için Avrupa însan Haklan Komısyonu'na Prof. Rona
Aybay'm seçildığini hafta başmda öğrenince kendisiyle hemen temas
kurduk. Aybay'ın adı, Ayrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'nce 25
aday arasında sekiz üyelik için yapılan seçimde uygun bulunmuştu.
Burada ilginç olan nokta, yedi turluk seçimde, Aybay'ın daha ilk
turda salt çoğunluğu alan üç üyeden bin olmasıydı.fcomisyon27
maıtta ilk toplantısını Saraybosna'da yapacak. uyelerin.yernin
töreninden sonra da komisyon çalışmalan başlayacak. Öbür üyeleri
Almanya, Danimarka, Izlanda, Italya, Fransa, Avusturya ve
Polonya'dan uzmanlar olan komisyonun amaçlan, yapısı, Batı
dünyası ve Türkiye'de insan hakJan sorunu ve ırkçılık meselesini
Prof. Rona Aybay'la enine boyuna konuştuk.
SÖYLEŞİ LEYLA TAVŞANOĞLU
İnsan Haklan konusunda hiç de iyi
stnav verememiş olan Türkiye'den, Bosna -
Hersek için kurulan Avrupa İnsan Haklan Ko-
misyonu 'nun sekiz kişilik heyetine seçildiniz.
Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
AYBAY - Bundan büyük bir mutluluk duyuyo-
rum. Bunu kendi başanm olmaktan çok, günü-
müzde ve geçmişte başkalannın harcadıklan ça-
balara bağlıyorum.
Türkiye'nin insan haklan bakımından sicili-
nin pek parlak olmadığını biliyoruz, ama bazen
de Türkiye'de insan haklan alanında yapılmış
katkılan da bu yüzden gözden kaçırabiliyoruz.
Türkiye'de, benden çok önce insan hakJan ala-
nında önemli başanlarkazanılmıştır, önemli araş-
tırmalar yapılmıştır. insan haklan kavramının,
banş kavramıyla yakın bir ilişkisi olduğunu bili-
yoruz. Çünkü insan haklannın tam olarak sağla-
nabilmesi ancak bir banş ortamında gerçekleşe-
bılir.
Türkiye, bunun bilincine dünyada ilk varan ül-
kedir. 1921 Anayasası, ilke olarak savaşı reddet-
mektedir. Bu anayasa, Meclis'in yetkilerine iliş-
kin hükümde, TBMM'ye savaş ilanı yetkisi ver-
memektedir.
Peki, bir savaş durumunda neyetki ve-
nyor!
AYBAY - Sadece vatan müdafaası yetkisi ve-
riyor. Bunu da çok savaşlar kazanmış, başanlı bir
asker olan Atatürk'ün şu görüşüyle paralel tutu-
yorum: "Kesin bir zorunlulukolmadıkça savaş çü-
guıhktar."
Vatan müdafaası ilanı konusunu, I.Ü. Hukuk
Fakültesi'nin birinci sınıfında öğrenciyken rah-
metli hocam Prof. TankZaferTiuıaya'dan öğren-
miştim. İlk defa bizim sınıfta bu konuya dikka-
tırrazı o çekmişti. Bunun değerinin çok sonra an-
laşıldiğını, ancak Ikinci Dünya Savaşı sonrası,
1945'te, Birleşmiş Milletler Anayasası'nabu ka-
dar da neı olmayan bir biçimde girdiğini anlat-
mıştı.
Demek ki i 920'ler Türkiyesi bu gibi alanlar-
da dünyaya ışık tutacak bir akla sahipti. Aynca
Türkiye'de akademik alanda insan haklannın
geçmişi çok eskilere dayanır. Belki de dünyada
insan haklan konusunda ilk doçentlik tezi Türki-
ye'de yazılmıştır. 1953 yılında Bahri Savcı hoca-
mız insan haklan konusunda doçentlik tezi yaz-
mışt:r. Ankara'da Prof. Tahsin Bekir Balta, Avru-
pa İnsan Haklan Komisyonu"nun ilk üyelerin-
dendir. Aradan yıllar geçmiş olmasına karşın
Prof. Balta bugün de zaman zaman Avrupa Kon-
seyi çevrelerinde yaptığı değerli katkılar dolayı-
sıyla hatırlanmaktadır.
Prof. Mümtaz Soysaj, UNESCO'nun insan
haklan ödülünü almıştır. Rahmetli hocamız
Münci Kapani'nin insan haklan konusunda yaz-
dığı kitap, uluslararası alanda yapılmış bir katkı-
dır.
Ben insan haklan konusunda bir noktaya gele-
bildiysem bunu benden önceki çabalara borçlu-
yum.
Benim de aralannda bulunduğum komisyonun
sekiz kişilik heyet seçimi Strasbourg'da yapıldı.
Strasbourg'daki Avrupa Konseyi nezdinde Tür-
kiye'nin daimi temsücisi olan Büyükelçi İsmet
Büsel ve onun müsteşan Oğuz Demiralp, sanat ve
kültür alanında çok üstün nitelıklere sahip insan-
lardır. Örneğin İsmet Büsel, değme ressamı ce-
binden çıkaracak kalitede bir ressamdır. Oğuz
Demiralp ise benim çok değerli eski bir öğren-
cimdir. Felsefi ve edebi denemeler yazar; edebi-
yat tarihi konusunda çok derin bilgisi vardır ve
bu konuda kitap yazmıştır.
^Kt^^m Demin konuştuklartmıza dönersek,
demek ki Türkiye 'nin insan haklan sicili son-
radan bozuldu....
AYBAY - Evet. Bugün Türkiye'nin bu konu-
daki sicili epey bozuk. Bunu inkâr etmiyoruz,
ama Türkiye'nin insan haklan alanında birikim-
sız bir ülke olduğunu söylemek de çok büyük bir
haksızlıktır.
Bu sicU hangi nedenlerden bozuldu
sızceT
AYBAY - Çok çeşitli nedenler var. Yönetici
kadrolann eğitim düzeylerinden tutun, ideolojik
yapılanna ya da kırsal bölgelerden kentlere göç-
lerin doğurduğu sosyal sorunlara kadar pek çok
şey insan hakJan alanındakj ihlallere sebep ola-
rak gösteriiebilir. Bir de toplum hayatında gördü-
ğünüz her aksaklık, her olumsuzluk mutlaka bir
insan hakkı meseiesi olarak ele alınmamabdır.
Bu, biraz da teknik bir meseledir.
m^^^ Türkiye 'de insan haklan tarihigerçek
anlamda ne zaman başlıyor?
AYBAY - tkinci Dünya Savaşı'nın sonunda
başlamıştır. Türkiye, Ikinci Dünya Savaşı boyun-
ca sıcak savaşa bulaşmamak ilkesini benimse-
miştir. Yani. savaşm kimin tarafından kazanıla-
cagı belli oluncaya kadar Türkiye, İsmet inö-
nü'nün önderliğinde her iki tarafi da kollayan. za-
man zaman bir tarafa, zaman zaman da öbür ta-
rafa yaklasan ya da uzaklaşan bir tutum izlemiş-
tir.
Deyim yerindeyse on ikiye beş kala, savaşm ki-
min tarafından kazanılacağı açıkça belli olduğu
anda galip devletlerin safında yer almıştır. Böy-
lece. Nazi Almanyası ve onun müttefiklerine kar-
şı savaşmış ve galip gelmiş devletlerin arasında
yer alarak Birleşmiş Milletler'in de kurucu üye-
si olmuştur.
insan Haklan Evrensel Bidirisi de Birleşmiş
Milletler'in Genel Kurulu'nda kabul edilmiştir.
Bu oylamada Türkiye de olumlu oy vermiştir.
Böylece Türkiye, o zamana kadar pek sözü edil-
meyen insan haklan kavramıyla ilk defa karşılaş-
mıştır.
1960'da yeni hazırlanan anayasaya insan hak-
lan kavramı da konulmuştur. Günümüzde yürür-
lükteki anayasanın metninde de insan haklan de-
yiminin geçtiği yerler vardır. Ama 1961 Anaya-
sası'nın 2. maddesi, cumhuriyetin niteliklerini
sayarken Türkiye Cumhuriyeti'nin insan hakla-
nna "dayanan" birdevlet olduğunu belırtmekte-
dır.
1982 Anayasası ise Türkiye Cumhuriyeti'ni
insan haklanna "dayanan" bir devlet olmaktan
çıkaımıştır. İnsan haklanna "saygılı'* birdevlet
haline getirmiştir. Bu da 2. maddede yer almak-
tadır.
1982 Anayasası 'ndan sonra kurulan
hükümetlerce insan haklannın Türkiye 'de dö-
ne döne ihlal edildiğine tanık olduk. Türkiye 'de
insan haklanna saygtsızlığın yaptırımı nedir?
Bunun bize bu konuda uzman olan bir hukuk-
çu olarak anlatır mısıntz?
AYBAY - Yaptınm anayasal düzeyde var, de-
nilemez. Ama anayasalar devletin gerek yasama
Prof. RONA AYBAY
Istanbul doğumlu. llköğrenimini tstanbul, Lü-
leburgaz, Konya - llgın, Muş - Varto 'daki okullar-
da yaptı. Ortaöğrenimini Kabataş Erkek Lise-
si 'nde tamamladı. I. Ü. Hukuk Fakültesi 'nden me-
zun olduktan sonra 1961 Anayasası 'nın hazırlık
çalışmalannda asistan olarak görev yaptı. Burs-
lu olarak gittiği ABD 'nin Columbia Üniversite-
si 'nde karşılaştırmah hukuk mastırı aldı. Türki-
ye 've döndükten sonra Ortadoğu Teknik Üniver-
sitesi, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakül-
tesi nde idari görevler de üstlenerek ögretim üve-
ligi yaptı. 1980 askeri darbesinin ardından
1402 'lik oldu. Ancak öbür 1402 'lik öğretim üye~
lerinin hepsinin üniversiteye dönmesini sağladık-
tan sonra kendisi de yeniden öğretim üyeliğine
döndü. Şimdiki halde I. Ü. Siyasal Bilgiler Fakül-
tesi 'nde ders veriyor. Avrupa Irkçılık ve Hoşgö-
rüsüzlük Karşıtı Komisyon 'un üyesi. Son olarak
Dayton Banş Anlaşması uyannca Bosna - Her-
sek 'te kurulan İnsan Haklan Komisyonu 'na Av-
rupa Konseyi Bakanlar Komitesi 'nce üye seçildi.
söyleyeceğim, Republica Sırpska tarafından se-
çiliyor.
Republica Sırpska, Bosna - Hersek Devleti'ni
oluşturan iki ana birimden birisi. Dayton Anlaş-
ması'na göre komisyonun masraflannı Bosna -
Hersek Hükümeti karşılamak zorunda. Bu açıdan
bakarsanız biz Bosna - Hersek Hükümeti 'nin bir
organı gibi de görünebiliriz.
Kısacası, bu biraz, bizim hukukçulann sevdi-
ği deyimle "suigeneris"birkuruluş. Yani, birya-
nıyla uluslararası bir mahkeme niteliğindeyiz, bir
yanıyla da yerel bir organ niteliği taşıyoruz.
Biz beş yıllık bir görev süresi için seçildik.
Dayton Aniaşması'na göre bu sürenin sonunda
bizim komisyon tam olarak Bosna - Hersek hü-
kümetinin bir organı haline gelecek. Kuruluş aşa-
masında belki uluslararası niteliği ağır basıyor,
ama amaçlanan hedef sonunda Bosna - Hersek
Cumhuriyeti'nin içinde bir organ olması.
Ama Dayton Anlaşmalan'nda, yer alan bu hü-
kümler sadece bizim komisyona has bir özellik
değil. Bosna - Hersek devletinin yapısıyla da il-
gili. Dayton Anlaşmalan bütünüyle uygulanabi-
lirse Bosna - Hersek Devleti, dünya tarihinde
benzeri olmayan bir yapıya sahip olacak.
Bu devletin en temel bir organı olan Anayasa
Mahkemesi Kayıp Kişilen Araştırma Komisyo-
nu ve öbür bazı komisyonlann üyelerinin çoğun-
luğu, uluslararası kuruluşlar eliyle atanacak ki-
şilerden oluşuyor.
Tarihte bazı devletler vardır, uluslararası anlaş-
malarla kurulmuştur. Ama benim bildiğim hiç-
bir devlette, devletin temel organlannın başka
uluslararası kuruluşlarca atandığı gibi bir uygu-
lama yoktur. Bu bakımdan Bosna - Hersek'teki
durum, özellik taşıyor. Bizim komisyonun özel-
liği de bu genel özellik içinde yeralıyor. Yani, bu
özellik sadece bizim komisyona mahsus bir şey
değil.
mtmmtm Strasbourg 'da seçilen bu sekiz kişilik
heyetin yapısını anlatır mısınız?
AYBAY - Bu komisyon iki ana öğeden oluşu-
yor. Birincisi Ombudsman'ın Bürosu, birisi de İn-
san Haklan Dairesi. Ombudsman, Avrupa Gü-
venlik ve Işbirliği Teşkilatı (AGtT) tarafından
atandı. Bu, İsviçreli bir bayan. tsviçre'nin Avru-
pa Konseyi nezdindeki daimi temsücisi.
Bu iki birim arasındaki ilişki şöyle:
tnsan haklan ihlalleri şikâyetleriyle ilgili baş-
vurular Ombudsman'ın Bürosu'na yapılacak.
Ombudsman, bunlan bir tür süzgeçten geçirdik-
ten sonra bizim İnsan Haklan Dairesi'ne intikal
ettirecek.
Yine Dayton Aniaşması'na göre isteyenler
organma, gerek yürütme organına, bütün kamu
yönetım kademelerine ışık tutması gereken ilke-
ler içerirler. Bu açıdan 1961 Anayasası'ndan da-
ha geride olmasına rağmen 1982 Anayasasf nın
en azindan söz olarak insan haklanna saygıyı tes-
pit ettiği, insan haklanna saygısızlık etmekten
kaçınmayı kamu yönetimine bir görev olarak ver-
diği söylenebilir. Yani, "1982.Anayasası insan
haklanna saygısızlığı teş\ik ediyor" dersek en
azmdan anayasa merni açısından yanlış bir şey
söylemiş oluruz.
Birlikte, İnsan Haklan Evrensel Bildinsi'ni çe-
virmek istedik. O vesileyie atlanmış cümleleri
de bulup metne ekieyerek bir küçük broşür ha-
linde yayımladık. Hatta üslubu bozulmasın diye
1948 Türkçesine sadık kaldık.
Böyle bir iş yaptığımız için herkesin memnun
olacağını sanmıştık, ama pek bir ses getirmedi.
Yarnız, saygıyla anmak istediğim Prof. Münci
Kapani, 1987 yılında yayımlanan "İnsan Hakla-
nnın lluslararası Boyutian" adlı kitabında bizim
bu çevirimıze, bıze de atıf yaparak yer verdi.
Birleşmiş Milletler
tnsan Haklan Evrensel Bildi-
risi 'nin Türkçeye çevrilmiş bir
metni var mı?
Dayton Anlaşmalan
AYBAY - Hem var, hem yok.
Resmi Gazete'nin 27 Mayıs
1949 tarihii sayısında yayımlan-
mış bir metin var. Bu. Resmı
Gazete'de yayınlanması gerekli
bir belge mi, derseniz o teknik
hukuk açısından biraz şüpheli.
Bu. bir anlaşma, kanun, tü-
zük,yönetmelik değil Ama çok
özel bir belge olduğu için ya-
yımlandı. Yalnız, bunun ilginç
tarafi şu: Bu bildirinin Resmi
Gazete'de yayımlanan Türkçe metninde atlanmış
cümleler var. Bazı cümleler de yanlış tercüme
edilmiş. Çeviri yanhşlıklan az çok bağışlanabi-
lir. 1949 Türkiyesi'nde bazı yabancı deyimlerin
Türkçfc karşılıklannı bulmak zor olabilir. Bunu
kabul ediyorum da atlanmış cümleler için bir ge-
rekçe bulamıyoryum.
Örneğin. İnsan Hakian Evrensel Biîdirisi'nin
"önsöz" bölümünde "uluslar arasında dostçafliş-
kiler geliştirmeyi teşvik etmenin zorunluluğun-
dan' söz eden bir cümle var. Bu cümle niye at-
lanmış? Onuanlayamıyorum. Yada bildirinin 16.
maddesindeki "Evlilik süresince ve evliliğin sona
enncsinde kaduı ve erkegin eşit haklan bulun-
ması gerekir" cümlesi neden atlanmış olabilir?
Bu sorulara yanıt bulamadım.
1979 yılında A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakülte-
si'nde bir İnsan Haklan Merkezi kurmuşruk. O
zaman Ömer Madra'yla birlikte çalışıyorduk.
Bosna 'yla ilgili son banş gârüşmeleri
ABD'nin Ohioeyaletindeki Wrihgt -
Patterson Hava Üssti 'nde 1-20 Kasım
1995 günleri arasında BM Temas
Gnıbu 'nun gözetiminde yapıldı.
Bu görüşmelere Bosna - Hersek
Cumhuriyeti, Hırvatistan Cumhuriyeii ile
Yugoslavya Federal Cumhuriyeti 'nin
delegasyonları kutıldılar. Sonuçta 20
kasım günû Bosna - Hersek adına
Cumhurbaşkatu tzzetbegoviç, Hırvatistan
adına Cumhurbaşkanı Tudjman, Federal
Yugoslavya Cumhuriyeti ve Sırp
Cunûıuriyeti adına Cumhurbaşkanı
Miloseviç ile Bosna - Hersek Federasyonu
adına da Cumhurbaşkanı Zubak çerçeve
anlaşmayı ve 11 ekini oluşiurduiar. îmza
törenî daha sonra Paris 'te yapıldı. Dayton
anlaşmalan denilmesinin nedeni, anlaşma
metninin oluşturulduğu hava üssünün
Dayton kenti yakmlarında olmastdtr.
Anlaşma, Avmpalt devletlerin itirazlanna
karşın Amerika 'mn yoğun girişimleri
sonucu sağiandi-
Bosna - Hersek için kurulan Avrupa
İnsan Haklan Komisyonu uluslararası bir
mahkeme mi, yoksa Bosna - Hersek Federal
Hükümeti'ne mi bağlt?
AYBAY - Kuruluşun ilk aşamasında Bosna -
Hersek hükümetinin yetkisi sınırlı, bizi seçen
grup Avrupa Konseyi'nin Bakanlar Komitesi yet-
kisini kullanan Delegeler Komitesi. yani Avrupa
Konseyi nezdinde kendi ülkelerini temsil eden
büyükelçilerden oluşuyor.
O açıdan bakarsanız biz Bosna - Hersek'in de-
ğil, Avmpa insan Haklan Komisyonu'nun gö-
revlendirdiği bir kuruluşuz. Yalnız başka bir açı-
dan bakarsanız. Avrupa Konseyi 'nce seçilmiş se-
kiz üyeye ek olarak altı üyemiz daha var. Bunla-
nn dördü Bosna - Hersek Cumhuriyeti'nce, iki-
si de İngilizce metinde aynen öyle geçtiği için
doğrudan doğruya bizim daireye de başvurabile-
cekler.
Bizim genel olarak komisyonun, özel olarak da
İnsan Haklan Dairesi'nin başlıca görevi, Avrupa
İnsan HakJan Sözleşmesi'nin ve ona bağlı pro-
tokollerin ihlal edildiği iddiasıyla yapılan başvu-
rulan değerlendirmek.
Bu başvunılarda davalı, Dayton Anlaşması 'nın
taraflanndan herhangi birisi olabilecek. Davacı
ister gerçek, ister tüzelkişi, ister hükümet dışı bir
kuruluş (NGO) olabilecek. Bunlar, Avrupa tnsan
Haklan Protokolleri uyann-
ca bize başvurabilecekler.
Benim de o konuşmamda
belirttiğim gibi Avrupa İn-
san Haklan Sözleşmesi ve
ona bağlı protokolleri bazı
devletler. birtakım çekince-
lerle kabul ettiler.
Öte yandan Dayton An-
laşması uyannca herhangi
bir çekince konulması söz
konusu değil. Ama bunun ne
kadar gerçekçi olduğunu da
uygulamalar gösterecek.
Komisyon, daha yeni ku-
ruldu. İlk toplantısını 27
mart günü yapacağız. Daha
sekreteryamız da tam anla-
mıyla oluşmuş dunımda değil.
Avrupa Konseyi Sekreteryası Siyasal Işler Di-
rektörlüğü bize yardımo olacak. Bunun teknik
uzmanlan vardır. Ama kolay iş değil. Bütün ku-
rallarkonulamazsa ileride sorunlarla karşılaşabi-
liriz.
• • • i Galiba sizin komisyon, Savaş Suçlan
Mahkemesi 'yle kanştınhyor...
AYBAY- Evet. Lahey'deki Savaş Suçlan Mah-
kemesi, 1993 yılında Birleşmiş Milletler Güven-
lik Konseyi'nin aldığı bir kararla kuruldu. Bizim
komisyonun onunla hiçbir ilgisi yok.
Bu, yanlış anlama oluyor. Bunu açıkhğa kavuş-
tunnakta yarar var. O mahkemenin işi herhalde
bizimkinden kolay değil.
Bu, tkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Nürnberg
ve Tokyo'da kurulan Savaş Suçlan Mahkemele-
ri'nden de farklı. tkinci Dünya Savaşı'ndan son-
ra kurulan bu mahkemelerde yargılanan sanıklar
yenik düşmüş ülkelerin siyaset adamlanydı, gü-
revlileriydi. Onlara celp çıkarmak, takip etmek
gibi bir sorun yoktu.
mmmmı Avrupa Konseyi çerçevesinde oluştu-
rulan Irkçılık ve Hoşgörüsüzlük Karşıtı Komis-
yonda da görevlisiniz. Bu komisyonun işlevi
nedir?
AYBAY - Çağımızda egemen olan insan hak-
lan anlayışı, hangi koşul altında olursa olsun te-
mel saygınlığı olduğu inancını taşıyor. Bu bir te-
mel ahlak kuralı olarak kabul edilebilir. tnsanlar,
aralannda ırk, dil, din farklan ne olursa olsun in-
san haklanndan eşit olarak yararlandınlmalıdır.
Irkçılık ve yabancı düşmanlığı bu temel inan-
cın tam tersidir, karşıtıdır. Irkçılık tarihin çeşitli
dönemlerinde var olmuştur. Ama günümüz Av-
rupası'nda ırkçılık ve yabancı düşmanlığı yeni bir
görünüm almıştır. Günümüz Avrupası'nda ırkçı-
lık ve yabancı düşmanlığı, Batı Avrupa ülkeleri-
ne giden emekçiler ve onlann ailelenne yönelik.
Batı Avnıpaülkeleri, Ikinci Dünya Savaşı'ndan
sonra, '50'li yıllarda işgücü yetersizliği nedeniy-
le yabancı işçi almaya başladılar. Bu yabancı iş-
çilerin Batı Avrupa ekonomilerine yaptıklan kat-
kılar inkâr edilemez. İngiltere. Fransa, Belçika,
Hollanda gibi ülkeler denizaşın topraklar dedi-
ğimiz topraklara sahip olduklan için oralardan iş-
gücü gereksinimlerini sağladılar.
Almanya, böyle bir insan kaynağı olmadığı
için işgücü açığını Türkiye, eski Yugoslavya, Yu-
nanistan gibi ülkelerden karşıladı. Almanlarbun-
lara "misafir işçi" (gast arbeiter) adını verdiler.
Ama bugün Almanya'da yasayan Türk işçilerinın
sayısı yaklaşık iki milyon. Bu. Almanya'nın nü-
fusunun yüzde üçü. Türkiye nüfusunun da yüz-
de üçüne yakın.
Bunun dışında çeşitli Avrupa ülkelenne dağıl-
mış Türk yurttaşlannın sayısı ise nüfusun yırmi-
de biri.
Türkiye, yurtdışına gönderdiği bu işçi vatan-
daşlanmızı başlangıçta sadece döviz kaynağı ola-
rak gördü. Bu insanlarbtrakın kasabalardan, Ana-
dolu'nun köylerinden gittiler. Gönül isterdi ki bu
vatandaşlanmıza gönderilmeden önce bir iki haf-
talıkbiryönlendirmeprogramı uygulansın. Ama
olmadı
1960'larda biz bunlan Türkiye'den davullaria
zumalarla uğurladık. Almanya'da davullaria zur-
nalarla karşılandılar. Ama Almanlar, bu işçilere
kalıcı insanlar olarak bakmadıiar.
Oysa bugün bu Türk işçileri, ikinci, hatta üçün-
cü kuşak olarak Almanya'da yaşıyorlar Bugün
artık bu gidenler arasında Almanya'da kendi işı-
ni kurmuş, büyük işadamı haline gelmiş. ekono-
mik bakımdan çok güçlenmiş, çeşitli meslekler-
den insanlanmız var.
Almanya ise hâlâ kendini, göçmen kabuleden
bir ülke olarak görmüyor. Nüfusunun önemli bö-
lümü yabancı olmasına rağmen kendini göçmen
kabul eden bir ülke olarak kabullenme eğilimin-
de değil.
Bu arada, Almanlann tümüne mal edilmesi
haksızlık olur, ama Almanya içinde bazı çevre-
ler, başta Türklerolmak üzere yabancı lara yöne-
lik, açıkça da yakmaya, yıkmaya, ınsanlan diri di-
ri yakmaya kadar varan saldınlar düzenlemek bi-
çiminde ortaya çıkan tepkiler gösteriyorlar.
Ama burada ilginç bir nokta var. Bu saldınla-
ra hedef olan kişiler bir şey yaptıklan için değil,
bir şey olduklan için bu muamelelere maruz ka-
lıyorlar.
Yani Türk, Yunanya da başka köken-
li olduklan için bu saldırılara maruz kalıyor-
lur...
AYBAY - Özellikle karaderililere karşı bu ırk
aynmı var "Onlar karaderili, insan sayılmazlar"
zihniyeti hâkim.
Bu yabancı düşmanlığının sorun haline geldi-
ği ve bunun çözülmesi için bir şeyler yapılması
gerektiği görüldü. Çeşitli uluslararası düzeyde
faaliyette bulunan komisyonlar kuruldu. Bunla-
nn bir tanesı de benim üyesi olduğum komisyon,
1993'te Viyana'da toplanan Avrupa Konseyi ül-
keleri devlet ve hükümet başkanlan doruğunda
alınan bir kararla Irkçılık ve Hoşgörüsüzlük Kar-
şıtı Avrupa Komisyonu adıyla kuruldu.
Komisyonun görevi, üye devletlerde yasalar
ve uygutamalar konusunda bilgi toplamak ve
önerilergeliştirmektir. Bu komisyonun bir üyesi
de Türkiye'den Prof. Mümtaz Soysal'dı. Ama
Soysal, Dışişleri Bakanı olunca o görevi devam
ettiremedi. Onun yerine, o komisyondaki üyelik
görevini ben üstlendim.
Benden önceki bir döneme ait olduğu için bu-
nu rahatlıkla söyleyebilirim. Türkiye. burada çok
önemli bir katkıda bulunmak istemiş ve Irkçılığı
Önleme Sözleşmesi taslağı sunmuştur. Benim
dönemimde ele ahndığı için ben bunu büyük bir
güçle savundum. Ama ne yazık ki başanlı olama-
dım. Bu, benim beceriksizliğimden çok. üye ül-
kelerin olumsuz tavırlanndan kaynaklandı.
Bu sözleşme taslağı, Türkiye'den gelmesinin
yani sıra içeriği bakımından da onlann hiç hoşu-
na gitmedi. Çünkü tasan, ırkçılığın tanımını ya-
pıyor ve ırkçı eylemlerin insan haklannın ihlali
olduğunu bir sözleşme haline getırmeyi amaçlı-
yordu.
Irkçı eylemler konusunda bir başka husus şu:
Bu eylemlerin önlenmesi ve bastınlması kamu
yönetiminin temel görevleri arasında sayılıyordu.
Önerimizin çok önemli ve olumsuz tepki ya-
ratan bir hükmü de şuydu:
Bizim taslak sözleşme ırk, etnik köken, dil, din~
gibi özelliklerdeki aynlıklara bakılmaksızın her-
kesin ırkçı aynmcılığa karşı etkili bir biçimde
korunmasını öngörüyordu ve bunu devletlere bir
görev olarak veriyordu. Bizim önerimizin dayan-
dığı temel hareket noktası da ırkçı şıddetin en
başta yabancılara yönelik oluşuydu. Bizim öne-
ri aynca yurttaş - yabancı aynmını reddediyor-
du. Yerli - yabancı aynmını kabul ederseniz ırk-
çı şiddetin başlıca kurbanı olan yabancılan dış-
lamış oluyorsunuz. Bu basit biraynmcılığın ön-
lenmesi maddesi olarak görülüyordu. Oysa bizim
amacımız, insanlann bir şey yaptıklan için değil,
bir şey olduklan için diri diri >akılmasına kadar
varan saldırganlıklann önlenmesini sağlamaktı.
Bu önerimiz ne yazık ki komisyonda pek olum-
lu karşılanmadı ve bütün çabalanma karşın, de-
yim yerindeyse bir hayli sulandınldı.
Oysa şunu unutmayalım ki Avrupa ülkelerin-
de yaşayan yabancılan böylesıne korku içinde
yaşatmak en büyük insan hakkı ihlallerinden bi-
risidir. Umanm bir gün bizim önerimiz açısından
konu ele alınır. . '