27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET "TS Ti- 24 MART 1996 PAZAR 14 KÜLTÜR IŞARET FİŞECİ ZEKİ COŞKUN HABITAT, YaşarKemal, memleket"Akıl ermezdevletin işine, memleketin gktfşine" diyenler haklı belki de. Bir yanda "doğal yaşama çevresi, ha- yatsahasT anlamındaki "HABITAT"a. uluslararası etkinliklere ev sahipliği ya- pacaksınız; Hintli, Afrikalı, tskoç... "6 mihar dünyalı"nın Istanbufa geldiğini ilan edeceksiniz, "daha iyi bir yasam için"... Öte yanda kendi köylerinizi, in- sanlannızı cehennem ateşiyle yakacak- sınız! "Niye böyle oluyor" diyenleri döve- cek, kovacak, öldüreceksiniz. Sesini yükseltenlerbiraz iri kıyımsa, kodese tı- kacaksınız. "Zulüm"e karşı çıkan daha da iri layım, Yaşar Kemai gibi dünyanın gözü önündeki biriyse, "bir daha yap- maz" diyerek cezasını erteleme yoluyla affedeceksiniz... Bu işlere akıl ermediği, söz kâr etme- dığinden her şey oldufu gibi devam eder. Bir yanda HABITAT, bir yanda Hakkâ- ri. Bir yanda TBMM kürsüsünden "Ya- şar Kemal arkada$ımdır"dıyen başba- kan, bir yanda yargıçlan, siyasetçileri "okuması yazması olmayan cahiller" di- ye suçlayan, "Türkiye'yi onlar değil, ben temsil ediyorum" diyen Yaşar Kemal. Öte yanda da bunlann "haber"ini veren yazılı-görsel basın, "haber"lere karşın hali, gidişi kimsenin umurunda olmayan memleket... Belki de "akıl ermez" diye kodlanan tarihsel aynm, "devlet"le "memleket"in ayn şeyler olduğu gerçegi, günümüzde- ki kutuplaşmayı da açıklar. Soruna birde bu yönden baİcalım. Siyasetçiyle aydın Hükümet programı görüşülürken Me- sut Yılmaz'ın pek de gündemde olmadı- ğı halde Yaşar Kemal ıçin "O beaim ar- kadaşımdır"demesi. kimileri için "bek- tcnmedik,olumlu bir çtkış"tı. Öte yandan Yaşar Kemal. gerek kendisini yargıla- yanlan, gerekse yargıya temel oluşturan yasalan yapanlan reddediyor, "Türki- ye'yi onlar değil, ben temsil ediyorunTdi- yordu. Bu sözler de alkjş aldı. Aslına bakılırsa ilki tipik siyasetçi, ikincisı tıpik aydın tavn. Siyasetçıden başlayalım. Insanlan yerinden yurdun- dan. köyünden, îehrinden, hatta haya- tından eden uygulamalar da, bunlara kar- şı çıkan Yaşar Kemal ve nıcelenni mah- kûm eden yasalar da Mesut Yılmaz'ın dahil olduğu siyasa! iradenin ürünü. Aynı siyasal-yasal irade. sanığın adı- na, konuma göre "mahkûmiyeti tecil et- me" gibi numaralara da başvurur.. Adı Yaşar Kemal değil de Hasan Kemal'se sanığın, değil hapishane, "kimsesizler mezaruğı"na kadar yolu \ar. Sanık, ka- muoyunun değil, bir siyasetçimn ya da yakının tanıdığıysa, "hamili kart yald- nimdir" muamelesi gırer devreye. Baş- bakan da "düşünce özgürlüğü" bahsin- de sanığın şahsından dolayı "kefalet" hakkını kullanıyor. "O benim arkada- şundır" diyor. Yaşar Kemal de şimdılerde unutulsa da Tanzimat'tan beri süregelen aydın tav- nnı yinelıyor. Tanzimat'tan beri "devle- tin işini, memleketin gjdişini" beğenme- yen, ama bürokrasi içinde yer alan ya da orada olmak için can atan aydınlar, ken- ~W~\ ugünün "yükselen değerler sözcüsü" r* aydın tipine göre Yaşar Kemal, biraz da J-J kendi kaleminin ürünü fnce Memed'i, eski zaman adamını andınyor. O, Mesut Yılmaz'ın değil de Jöntürkler'in, ya da Ittihat Terakki'nin yan resmi yaym organı Genç Kalemler'de, Halka Doğru'da yazanlann arkadaşı gibi duruyor. Kişisel tarihi de bunu gösteriyor. ~F~ Tabitat - Hakkâri, Mesut Yıimaz - / / Yaşar Kemal kurupsallığından JL A. memlekete yeniden bakmalı mı, "haberler"le yetinmeli mi? Yoksa, "devletin işine, memleketin gidişine akıl ermez" deyip bırakmalı mı? di varlıkiannın o gidişi değiştireceği inancını, iddiasını taşıdılariçlerinde. Du- rum, gidişat, yöneticiler kötû, ama dev- let "kadir-i mutlak"tı. Memleketin asıl sahibi ve temsilcisi olanlar, gidişatı değiştirmek için fırsat (tabiı ki iktidar) bekliyor ya da fırsatı bizzat yaratmay a çalışıyordu. Namık Ke- mal'den JönrürkJer'e, fttihat Terakki 'den Cumhuriyet'e uzanan süreç bir bakıma devlete rağmen devleti, halka rağmen halkı, memlekete rağmen memleketi sa- hipienme serüveni. sürecidir. Bugünün "yükselen değerler sözcüsü " aydın tipine göre Yaşar Kemal, biraz da kendi kaleminin ürünü tnce Memed'i, eski zaman adamını andınyor. O, Mesut Yılmaz'ın değil de Jöntürkler'in, ya da Ittihat Terakki'nin yan resmi yayın orga- nı Genç Kaiemler'de, Halka Doğru'da yazanlann arkadaşı gibi duruyor. • Küşisei tarihi de bunu gösteriyor. Şa- 1 ' irin "karayılan/karayılanolmazdanön- ce / Antep köylükJerinde ırgattı"dedigi gibi, Yaşar Kemal de Yaşar Kemal oi- mazdan önce Çukurova'da ırgattı, şuydu buydu ve adı Kemal Sadık Gökçeli'ydı. 1951 'den itibaren Cumhuriyet'te yayım- lanan röportaj-gezi notlanyla Yaşar Ke- mal oldu. lnce Memed başta olmak üze- re o destansı romanlar biraz da folklor derlemelerinin, röportajlann, "Bu Diyar Baştan Başa", "Bir Bulut Kaynıyor"da- ki "memleket edebivaü"nın üstüne kuru- lur. Osmanlfnınsondönemlerindedoğan "memleket edebiyatı", tam da Yaşar Ke- mal' in ortaya çıktığı 1950'lerde yeniden parladı. Aynı dönem, siyasal planda kö- yün-köylünün prim yapmasıyla da, "ay- dınlar t 'ın siyasal erkten uzaklaştınlma- sıyla da, yine aydınlann siyasal muhale- fetı "memleketgerçekleri*'- "sömürülen köy" üzerinden yazınsal düzlemde te- mellendinneleriylc de dıkkat çekicidir. 1950'ler, bu nıtelikleriyle Osman- lı'dan beri süregiden siyasetçi ve siyase- te aday aydının bir anlamda yollannın aynlmasını ifade eder. Bugün Yaşar Ke- mal'in memleketin hali üzerine yazdık- lanndan dolayı mahkümiyeti, başbaka- nın "On benim arkadaşımdır" dcmesi- ne karşın yine Yaşar Kemal'in "memle- keti temsü" iddiası. yol aynmının son adımlan belki de. ^ _ Basın ve memleket Memleket aşkı, tam da siyasal değişim dönemlerinde depreşiyor. Basın, burada tam bir kürsü işlevi üstlenıyor. Bugün ise "aydın", o kürsüyü ancak yabancı basmda bulabiliyor. Orada yazılanlar bu- rada "haber"ve dava konusu oluyor! "Akıl ermez" demişler, doğnı demişler. Basının memlekete bakışına ılişkin elimizdeki en eski ömek Anadolu'da Ta- nin. II. Meşrutiyet'inertesınde, 1909-10 yıllannda "memleketin halini tespit" amacıyla yapılan gezileri içeriyor. Gazete, y azarlanndan AhmetŞeriTin yolculuğunu ve notlannı şöyle sunuyor: "İstanbul'da hcpimiz bir siyaset illetine uğradık. jşimiz güciimüz. konumuz, ko- nuşmmamız hep si\asetle ilgili. (...) Taş- ralar ne durumdadır? Köylüler ne yapı- yor? Ne istiyor? Memleket neye muhtaç- tır? Işte birtakıın sorular ki cevap vere- biimek için taşralara, ta köylere vannca- ya kadar gidip her şe>i gözle görmek, köylüvü dinlemek. incelemek gerckiyor." Bu amaçla Ahmet ŞenT üç turluk bir gezı düzenliyortaşraya. Önce Bursa, Ba- Iıkesir, Kütahya, Konya, Isparta yöresi, ardından güneye Mersın-Adana'ya ini- liyor, sonra içeriye, Konya çevresine ge- çiliyor. Her duraktaki notlar, gözlemler gazetede aralıklarla yayınılanıyor. Bun- lar 19IO'da kitaplaştınlıyor. (Kitap, Çe- tin Börekçi tarafından düzenlenıp 1977'de-KavranfYayınlan'nca yeniden basıldı). . Ahmet Şerif'in yolculuğu bir gazete- cilik hareketıydi. 1913'te yayımlanmaya başlayan Halka Doğru dergisinde o yol- culuklann siyasal-ideolojik hedefleri vardı: "KöylülerctemincdeceğimKmad- di ve manevi faidelerden başka Türk gençkrinin artık kasvetii odalarda, saion köşelcrindc tembellik ile meşgul olma- dıklanni, Türk gücünün her şeye yettigi- nideâlemegösterccek"tı bu yolculuklar. 19] 6'larda aynı tematik Türk Ocağı "nın yayın organı Türk Yurdu dergisinde yer ahr. Haikçılık-ulusçuluk ideolojileri, ya- zıyı "memleketçüik" yörüngesine otur- tur. Osmanh'nın dağılma dönemlerinde asıl temel olarak yönelinen halk; köylü ve köy, memleket olgusu sıcak savaş dö- neminde, özellikle Kurtuluş Savaşı'yla "mektepten memlekete" sloganına dö- nüştü aydınlar için. Sloganın sahibi Yah- ya KenîaL Onun Istanbul tutkusu bilini- yor, yazılan Aziz Istanbul'da toplandı. Asıl memleketçiliğiyse 1921-23 yılla- nnda Dergâh dergisindeki "Musahabe" başlıklı yazılanndadır. (Eğil Dağlar adıylakitaplaştı.) Cumhuriyet döneminin ilk etkili ve popüler dergisi Resimli Ay'da Emin Türk Eliçin'ın "Köyümde Neler Gör- düm" başlıklı yazısı, "memleket"in ol- ması ıstenen "gerçek"lerine uymadığı için kovuşturmaya uğradı. 1936'da Cumhunyet gazetesi, sayfala- nnı Ismail Habib Scvük'ün "Yurttan Ya- zılar"ma açtı. "Fırat'tan Toroslar"a, "Karadeniz Yalılan"ve "Yukan Doğu Djyan"... 70'in üsründeki yazı yine Yurttan Yazılar adıyla 1943'te kitaplaş- tı. 1946'da Ahmet Hamdi Tanpuıar'ın dünle bugün arasında muhasebeleşme niteliğindeki BeşŞehir'iyayımlandı. Re- şatNuri'nin Anadolu Notian 1956da ki- taplaştı. 1950'ler edebıyatta ve basında Anado- lu'nun yeniden keşfedildiği, resmedildi- ği dönemdi. Başta Varük'ta yayımlanan "Köy Oğretmeninin Notlan", Mahmut Makal'ın Bizim Köy'ü var. Yine aynı dö- nemde Cumhuriyet'te Yaşar Kemal'in röportaj-gezı notlan var Aynı yıllarda Fikret Otyam, Dünya gazetesinde Gide Gide başlıklı röportaj-gezi notlannı ya- yımlıyordu, Otyam aktifgazeteciliği bı- raktığı 1980'leredek "gidegide" 15 cilt kitap oluşturdu. Basında memleket gerçeğinin galiba son duraği 1974-75 yıllannda Mete Ak- yol'un Hürriyet'te "Diz Dize Göz Göze" başlığıyla yayımladıği "gözlemler-rö- portajlar"dı. (Düzen/Zedeler adıyla ki- taplaştı.) 1970'lerin ikinci yansında "memle- ket edebiyan" da, basının kürsü niteliği de ağır ağır bitti. Şimdi basın da yazı ve memleket gibi can çekişme halini yaşı- yor. Niye böyle oldu? Erken bir saptama için 1928'lere, Ahmet Haşim'in Ik- dam'dakı şu satırlanna bakılabilir: "Ga- zetecflik, ticaret mahiyetini aldıktan son- ra, kendisine' müşteri' ismi verilmesi da- ha doğru olan okuyucunun hoşuna git- mek ga> retiv le gazeteler, j a>aş yava$ sü- tunlanndan' fı kır' in bütün şekillerini sü- rüp attılar. Hareket ermcyen güzel bir v ü- cudu nasıl her taraftan yağ tabakası kap- larsa, gazeteler de bir tarafdan yiyecek ve içecek ilanlan, diğer taraftan metni ko- van resimlerin istilası altında kakİL" • •• HABITAT-Hakkâri, Mesut Yıimaz - Yaşar Kemal kutupsallığından memle- kete yeniden bakmalı mı, "haberler"le yetinmeli mi? Yoksa, "devletin işine, memleketin gidişine akıl ermez"deyip bırakmalı mı? 'İstanbul Kanatlanmın Altında' filminin yönetmeni Mustafa Altıoklar, izleyicinin filmdeki yenilikleri alkışladığını söylüyor Yeşflçam kmıatliimmı dışmda bir fibıı CUMHLJR CANBAZOĞLU Yerli sinemanın geleceğiyle ilgili cid- di kaygılann yaşandığı birortamda gös- terime giren Istanbul Kanatlanmın Al- tında sinemaseverlerin yüreğine su serp- ti. Pınl pınl görüntüleri, sesleri sinema salonunun içinde döndüren dolby surro- und sistemi, son yıllarda yerli filmlerde göremediğimiz hızlı tempo. cesuraynn- tılan ve çok nitelikli özgün müziğiyle sezonun en başanlı yerli fılmi Istanbul Kanatlanmın Altında. Mustafa Altıoklar la yapılan birçok scyleşide filmin esprisi, amacı ve genel özelliklenyle ilgili birçok konu kamu- oyuna yansıdı. Biz, teknik konularda Ba- tı standardını yakalayan Altıoklar'dan filmin yapım öyküsünü, 8. Ankara Ulus- lararası Film Festivali'nde ödülsüz bıra- kılmasının nedenini öğrendik. - Üç yü önce Cumhuriyet'te yayımla- nan söyteşide oyuncu kadrosunda görii- len Uğîır Polat Halil Ergün Fikret Kuş- kan, Taner Birsel'in yerine Istanbul Ka- natianmın Altmda'da daha göz önünde olan oyuncular var. Bu dcğişikliğe neden gerek duydunuz? MUSTAFA ALTIOKLAR - Kültür Bakanlığı'naproje verilirken oyuncu lis- tesinin de eklenmesi gerekiyor. tşte o lis- te ilk düşünülen isimlerdi. Geçen yıl ni- san ayında durumlannı öğrenmek için oyuncularla görüştük. Taner ve Uğur ay- nı dönemde Bir Kadınm Anatomisi'nde oynayacaklardı. Halil de başka çekime hazırlanıyordu. EgeAydan'ı Fikret Kuş- kan'dan önce düşünmüştük, ilk günler- de de Hezarfen için Mehmet Aslanruğ vardı kafamda. Sonuçta oturup oyuncu kadrosunu yaptık. Oyuncu kadrosunun fılmi pazarlarken de işe yaraması gere- kiyordu; gişesi kuvvetli popüler insanla- n filme dahil etmenin daha yararlı ola- cağına karar verdik. - Kadın başrole yabancı oyuncu seç- meniz, çıplak sevişme sahnelerinden baş- ka bir konuda işinize yaradı mı? ALTIOKLAR - Ortak yapım olunca filmin göstenleceği ülkeden de biroyun- cuya yer vermenin yaran büyük. Buna ılave olarak bizim yabancı oyuncumu- zun rol icabı yabancı dilde konuşması gerekiyordu, o sorunu da çözdük. Ayn- ca cesur çıplak sahnelerde yer alacak ka- dın oyuncu sayısı bizde fazla değil. Y aptığım işin çok iyi olduğunu söylemiyorum, ama sonuç ortada. Filmler ancak galalarda alkışlanır. Seyirci bizim filmi sinema salonlannda alkışlıyor; filmin mesajını, getirdiği yeniliği alkışlıyor insanlar. Sanınm Ankara'dakijüri, sinemamızın olduğu yerde kalmasını istiyor. - Film birtakım tabulan da sarsü. Pa- dişahın çıplak gösterilmesi > a da eşcinsel olması gibi böiümler nasıl tepkiler aldı? ALTIOKLAR - Çekimler sırasında Topkapı Sarayı'nın yöneticileri IV, Mu- rat'ı çıplak gösteriyorlardiye Kültür Ba- kanlığı'na şikâyet ettiler. Bakanlıktakı üst düzey yetkililer ne yaptığımızı sor- dular. 'Fadişah da soyunur', diye cevap verdik. Eşcinsellik konusunu yoruma açık bıraktım. Osmanh'nın geleneğinde böyle bir şey var, ama benim üzerinde durduğum konu değil bu. IV Murat'ın giderek ca- navarlaştığı süreçte kendine en yakın his- sertiği Musa'nın katledilmesi bardağı ta- şıran damla oluyor. IV Murat'ın Kel Ab- di'nin kafasmı gürzle ezerek mehterta- kımmın marşıyla ihtişamla iktidara ge- çişine dek 20 dakikalık bir sürede yanın- dakiieri anlarırken böyle sahnelere gerek vardı. - Hezarfen'le ilgüi bîlgîlcr için nereler- den yararlandınız? ALTIOKLAR-Hezarfen'le ilgili bil- gi yalnız Evliya Çelebi Seyahatname- si'nin ikinci cildinde var, Lagari için de tek kaynak bu. Ansiklopedileri incele- dim, hept.ı Evliya Çelebi'yi kaynak gös- teriyordu. Yabancı havactlık tarihi kitaplarına baktım, hiçbir şey yok. Türkiye'deki ha- vacılık tarihi kitaplan da Evliya Çele- bi'den almış. Türk Hava Kurumu kitap- lanndan birinde bir pasajla karşılaştım. Kanuni döneminde Avusturya impara- torluğunun banş elçisi olarak on dört yıl İstanbul'da yaşayan Busbeques'nin ıs- tanbul'da bir Türkün uçtuğunu anlattığı belirtiliyordu. Bizim film, IV Murat dö- neminde geçiyor. Kanuni'yle arasında 50 yıllık bir zaman kayması var. Ya iki ayn adam uçtu ya da Evliya Çelebi duy- duklannı yaşamış gibi anlatan biri oldu- ğu için 50 yıllık fark doğdu. Ne olursa olsun sonuçta uçan bir Türk var. Ama Avrupa'nm Hezarfen'i hiç tanımaması beni kızdırdı. Aslında bizi de tanımıyor Avrupalı. - Hezarfen'le birlikteOsmanlı kümjrii- nü de dünyaya ranıtmak gibi bir misvo- nu var mı filmin? ALTIOKLAR - Avrupalının kafasın- da Türkler ecış bücüş insanlar. Film bu anlamda plastik unsurlar taşıyor. Evlerin dış mimarisinden tutun da kadınlar ha- mamına dek birçok aynntı var. Mesela kadınlar hamamı hiç konulmayabilirdi, ana fikre kattığı bir şey yok. Bir minya- türde gördüğüm doğum sahnesi de öyle. Ama orada bir Osmanlı evinin içi çok iyi veriliyor. - Istanbul'un tarihi silueti pek iğreti durmuşfonda. Dahafarkh bir teknik kul- lanılama/ mrydı? ALTIOKLAR - Cam boyama tekniği var orada. Topkapı Sarayı'nın Kız Kule- si'nin, Galata Kulesi'nin resim olduğu duygusu insana geçiyor bu teknilde, ama çizim daha fotoğrafik olsaydı bu duygu geçemeyecekti. Gravürlerin ve minya- türlerin verdiği o masalımsı tat çok ho- şuma gidiyor. Zaten o sahneleri takip eden sahnelerde kullanılan abarülı renk- ler de masalımsı bir hava taşıyor. - Filmde Osmanhca kelimeierle Türk- çe iç içe. Dil sorununu nasıl aştmzz? ALTIOKLAR - "Dönemin diftni ne- den kullanmadın?", denildi, ben de "An- layabttmeniz için" dedim. Oönemin dili- ni kullansaydım Türkçe altyazı kullan- mam gerekecekti. Bazı bölümlerde en- tonasyonla cümleleri kullanarak sorunu aşmaya çalıştık. Bu bile filmin dinamık kurgusunu biraz düşürdü. Örneğin şey- hülislam Cüneyt Çalışkur'un sahnele- rinde bir parça o eski filmlerden alıştı- ğımız entonasyon var. Oralar da filmin en ağırlaştığı sahneler. - Kaç paraya mal oldu yapım? ALTIOKLAR - Film yeni bittiği için son rakarru bilemiyorum. Montajın ya- pıldığı Madrid'den daha faturalar gele- cek. Ama sanıyorum maliyet bir rrulyon dolar civannda. - Film sinemaseverden büyük ügi gör- dü, ama Ankara Film Festivali jürisi İs- tanbul Kanatlanmın Alfında'yı adeta unuttu. Ankara'nın sonuçlaruu nasıl de- ğerlendiriyorsunuz? ALTIOKLAR- Yaptığım işin çok iyi olduğunu söylemiyorum, ama sonuç or- tada. Filmler ancak galalarda alkışlanır Seyirci bizim fılmi sinema salonlannda alkışlıyor; filmin mesajını, getirdiği ye- niliği alkışlıyor insanlar. Haydi ben fil- mi iyi yönetmedim; görüntü. müzik, oyunculuk da mı kötüydü? Sanınm An- kara'dakijüri, sinemamızın olduğu yer- de kalmasını istiyor. KÖŞEBENT ENİS BATUR Japonlar'ın Fetih Felsefesi Geçenlerde Bursa'da, Ankara'da oturan yaşıtım şairlerderı biriyle karşılaştım. Bana Bursa'yı ilk kez gördüğünü söyledi, sonra da ekledi: "İzmır'i de ge- çen yıl gördüm zaten." Ankara'da yaşıyordu ya, yıllardır Gaziosmanpa- şa'ya, Cebeci'ye, Yukan Ayrancı'ya da yolu pek düş- memişti. Evi, işyeri, Kızılay-Sıhhiye eksenindeki bir iki uğrak noktasıyla sınırlıydı gündelik yaşamının çarkı. Başka mahallelen, kentlerı, ülkeleri görmek handıyse göze alınamayacak büyüklükte serüvenlerdi onun gö- zünde. Böyle insanlar vardır. Bir yerden bir yere gitmekten hoşlanmazlar pek. Ama, bir toplumda yaşayan in- sanlann ezici çogunluğu için geçerli olursa bu durum, iş değişir. Bir tek noktanın yeriisi, dünyanın yabancı- sı kalırlar. Ekonomilen durağanlaşır, kültürleri güdük kalır, ufuklan yavaş yavaş küçülür. Herkesi ve her şe- yi sanmaya başlariar ki, en kötüsü de budur. Onlar, kırk yılın basında bir yere gidecek olurlarsa, hareket- sizliklerini de beraberinde götürürler. Yurtdışına göç- men olarak giden Türklerin aynı mahallede buluştuk- ları gözlemlenir: Türkiye'den hangi dönemde gitmiş- lerse oraya, o dönemde donup kalırlar. Berlın'de, Kre- utzberg'in duvarlanndakı Mao sloganlannı gördügüm- de ben de donup kalmıştım. Aklıma, bir kez daha, II. Dünya Savaşı'nın çoktan bittığini bilmediğı için or- manda saklanmayı sürdüren Uzakdoğulu askerin öy- küsü gelmişti. Bir de bunun tam tersi bir anlayışın içinde olan top- lumlar, insanlar var. Hangi mevsımde nereye giderse- niz gidin Japonlarla karşılaşabılirsiniz ömeğın. Ocak ayında Venedik'te, Kahıre'de, Buenos Aires'te; ağus- tos ayında Alaska'da, Yenı Zelanda'da, Tahran'da; heıtıangi bir ayda herhangi bir kentte Japonlara rast- lamamak olanaksızdır. Ellerinde fotoğraf makineleri, şehir rehberlen, bir başına ya da gruplar halinde müzeleri, meydanlan, lo- kantalan çarşı pazan onlar dolduruyor yıllardır. Çok çalıştıklannı, verimli olduklannı, dolayısıyla ka- zandıklannı harcamaya hak kazandıklarını düşünmek yeterli bir açıklama değildir. Ülkelerine, geleneklerine bunca bağlı olmalanna, New York'un ya da Viyana'nın burnunun dibinde olmamalanna karşın dünyaya son- suz merakla açılmalannın daha köklü nedenleri olsa gerektir. Nereden bakılsa, Japonya bir ada üstelik: Genel- likle adalılar içe kapanık, dış etkilerden uzak bir ya- şantı biçimi tutturagelirler, en azından öyle bilinir. Ja- ponlar bu koşulu çoktan kırmışlardır. II. Dünya Savaşı sonrasında en güçlü atılımı, savaş- tan yenik ve yıkık çıkmış iki ülkenin, Almanya ile Ja- ponya'nın yapmış olması pek çok yorumcunun ilgi- sini çekmiştir. Japonlann, kınlmışonurlan, yerlebirol- muş, çifte bombayla susturulmuş dikbaşlılıklan yanm yüzyıl içinde onlann öne fıhamalanna engel olamamış- tı: Önce toparianan, sonra peşpeşe dev sıçramalar yapan Japonya'nın, açılımı bireylerinin katına da ta- şımış olması gerçek büyük utkusu değil midir? Japonya'yı yalnızca sanayi alanında, iş hayatında güçlü patlamalar gerçekleştirmış bir ülke saymak büsbütün yanlış olur. Yazarlan, sinemacıları, müzis- yenleri ile sanat alanında; fızikçiieri, ekonomistleri, ar- keologlanyla bilim alanında, uluslararası platformde geniş bir yeraçmayı başarmışlar kendilerine. Yayın ya- şamında vardıklan düzey tek kelimeyle şaşırtıcıdır. Müzeleri, yeryüzünün başyaprtlanyla tıka basa dol- muştur. Çok çalıştıklan ve kazandıkları için mi çok geziyor ve öteki planda da çok kazanıyorlar? Açık olduklan için mi çalışıyor, çalıştıklan için mi açılıyorlar? Bu soruya kendi açıklığımızı, kapalılığımızı, içe ka- panışımızı sorguladıktan sonra daha tutariı yanıtlar bulabileceğimızi sanıyorum. Yeryüzünü fethetmenın kurallan değişeli çok oldu: Artık at binip kılıç kuşanarak ya da cihat seferi düzen- leyerek gerçekleşmiyor fetihler Japonlar bunu hepi- mize öğretiyor. Bir de şunun yanrtım öğretiyorlar: Çok gezen mi bi- lir, çok okuyan mı? Biz ki ne okuyor, ne geziyoruz. Hâmiş: Toplum. Nevruz'unu "atlattı". Ya Nevroz'u, onu ne zaman atlatabilecek? Küresel ve Yerel Düşünce Grubu'ndan paneHer Kültür Servisi- Doğal çevresi ile birlikte insanı, gelinen noktada dünden bugüne yeniden düşünmeye çağıran Küresel ve Yerel Düşünce Grubu geçen ay gerçekleştirdiği "Dünya ve Türkiye. Küreselleşme ve Değişim" ve "Küreselleşme ve Ideolojik, Politik Düşünce Akımlan" konulu panellerinin ardından "Tarihte ve Günümüzde Aydınlanma" konulu bir panel düzenliyor. 30 mart günü saat I4.00'te Istanbul Tabip Odası'nda gerçekleştirilecek panele Nevval Sevindi, Celal A. Kanat ve Iskender Savaşır konuşmacı olarak katılıyor. (516 01 75). Gençlik Günleri' mayısta Kültür Servisi - Istanbul Belediyesı Şehir Tiyatrolan'nın düzenlediği Gençlik Günleri'nin 12'ncisi 2-13 Mayıs tanhleri arasında gerçekleştıriliyor. Gençlik Günleri'nin bu yılki ana konusu 'Kent ve fnsan" olarak saptandı. Bu yolla haziran ayında İstanbul'da gerçekleşecek HABİTAT II toplantısına katkıda bulunmak amaçlanmakta. Aynca UNESCOnun 1996 yılını Nasrettin Hoca yılı olarak saptamâsı nedeniyle 'mizah', 12. Gençlik Günleri'nin gündeminde önemli bir yer tutacak. Sergi, söyleşi, konser, değişik konularda atölye çalışmalan ile tiyatro ve dans gösterilerinin yeralacağı 12. Gençlik Gûnleri'ne katılmak isteyen topluluklann başvurulan 25 mart-5 nisan tarihlen arasında kabul edilecek. BUGUN MÜZİK Chick Corea ve grubu Acousric Quartet, saat 20.30'da Cemal Reşid Rey Konser Salonu'nda cazseverlerle buluşuyor. Corea'ya davulda Gary Novak, saksofonda Bob Berg ve sanatçırun 'Time Warp' albümünde yer alan ünlü basçı John Pattitucci eşlik edecek. SÖYLEŞİ Hakan Alpin ve Hüsnü Çoruk'un "Türkiye'de Çizgi-Roman" konulu söyleşisi saat 14.00'te • Kadıköy Sahaf Cafe'de. TİYATRO Gökkuşağı Animasyon Grubu'nun "Palyaço Show" adlı gösterisi saat 14.00'te Kadıköy BEKSAV'da. Bulunmaz Tiyatro, Aziz Nesin'in yazdığı 'Hazırol' adlı oyunu saat 19.00'da Bulunmaz Kültür Merkezi'nde sahneleniyor. SERGİ Laleper Aytek'in çeşitli fotoğraf çalışmalannın yer aldıği 'Tenhalığın Ortasında' başlıklı fotoğraf sergisi, 12 nisana dek Fotoğrafevi'nde izlenebilir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle