Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 20 MART 1996 ÇARŞAMBA
HABERLER
Yılmaz'dan
mektup
yalanlaması
• ANKARA (Cumhuriyet
Bflrosu) - Başbakan Mesut
Yılmaz, PKK lideri
Abdullah Öcalan'ın,
"Türkiye'yi kan gölüne
çevirme" tehdidine tepki
gösterdi. Başbakan Yılmaz,
dûn gazetecilerin sorulannı
yanıtiarken Öcalan'ın
kendisine tehdit içeren bir
mektup yazdığını
gazetelerden öğrendiğini
söyledi. Mektubun eline
ulaşması durumunda
tavnnın ne olacağının
sorulması üzerine. olmayan
bir mektupla ılgili
değerlendirme yapmak
istemediğini beîirten
Yılmaz, "Bu tür yöntemler
geçmişte de denenmişti.
Türkiye'deki hiçbir
hükümet, bu tür tehditlere
pabuç bırakmaz" dedi.
Ecevit, İsrail'e
gidiyop
• ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu)-DSPGenel
Başkanı Bülent Ecevit,
Uluslararası Basın
Enstitüsü'nün (IPI) davetlisi
oiarak israil'e gidecek.
Ecevit, DYP lideri Tansu
Çiller'le görüşmesinden
çıkarken bir gazetecinin
sorusu üzerine, IPI'ın
davetlisi oiarak pazar günü
israil'e gideceğini bildirdi.
IPI'ın kongresi ve genel
asamblesine konuşmacı
oiarak katılacagını
kaydeden Ecevit, olanağı
olursa Filistin Devlet
Başkanı Yaser Arafat'la da
görüşeceğini belirtti.
RP, asgari ücret
atağmda
• ANKARA (ANKA) -
RP'nin asgari ücretin vergi
dışı bırakılması ve 4
çocuklu bir ailenin esas
alınarak belirlenmesi için
yasa tekJifi hazırlığında
clduğu belirtildi. RP Grup
Başkan Vekili Necati Çelik,
"Böyle bir yasa teklifine
ANAP ve DYP'nin karşı
çıkmaması gerekır. Ama biz
asıl destegimizi DSP ve
CHP'den alacağız" dedi.
Ttaziye Katırcı
kayıp'
• İstanbul Haber Servisi -
Sağlık-Sen üyesi Raziye
Katırcı'nın gözaltında
kaybedilmek istendiği öne
sürüldü. Kurtuluş
gazetesinden yapılan yazılı
açıklamada, Katırcı'nın.
Terörle Mücadele Şubesi'ne
bağlı polislertarafından
gözaltına alındığını ve
kendisinden haber
alınamadığı savunuldu.
Katırcı'nın daha önce de
gözaltına alındığının
vurgulandığı açıklamada,
demokratik kitle örgütleri,
İstanbul Barosu ve duyarlı
insanlar, Katırcı'ya sahip
çıkmaya çağnldı.
Keyfi gözaltı
eleştirisi
• İstanbul Haber Servisi -
Türkıye Sosyalist lşçi
Partisi (TSİP). bir yazılı
açıklama yaparak Eskişehir
Anadolu Universitesi
öğrencilerinin
gerçekleştirdiği harçlan
protesto eylemine destek
vermek üzere giden merkez
yöneticilerinden Memduh
Canbey'in gözaltına
alınmasını eleştirdi.
Açıklamada, Canbey'in
gözaltına alınması, "keyfi
birtutum" oiarak
değerlendirildi.
Koç'tan açıklama
• Eski CHP Aydın
Milletvekili M. Şükrü Koç,
gazetemizde Erol
Bilbilik'le yapılan
söyleşiyle ilgili bir
açıklama yaptı. Koç.
açıklamasında, şunlan
söyledi: "Hayal gücü çok
gelişmiş bir cuntacı artıgı,
Orhan Kabibay'larla ve de
Kenan Evren'lerle birlikte
çalışan, hem de MtT adına
çalışan bir ajanla
kanştırmış. Hafızasını iyi
yoklarsa kendisi gibi asker
kökenli, istihbarat işlerinde
deneyimli, cuntacılarla iyi
ilişkilerde bulunmuş,
CHP'de milletvekilliğı
yapmış. benimle aynı
soyadı taşıyan bir başka
politikacıdan bahsetmek
istediğini hatırlayacaktır.
Hemen belirteyim ki,
hayatımın hiçbir döneminde
daruşma ve yanaşma
meclisi üyelerini atayan
darbecilerle çalışmadım,
oralara girme hevesinde de
olmadım. Uzun yıllar hem
önseçim. hem seçim
kazanıp CHP Aydın
milletvekilliği yaptım. Yine
hayatımın hiçbir döneminde
MIT'le ilişkin olmadı."
Diyarbakır Valiliği lastik yakılmasını yasakladı, HADEP hükümeti uyardı
NevrııztecbrgmliğiANKARA/DÎYARBAKIR (Cumhuriyet
Bürosu)-Güneydoğu'da geçen yıllarda kan-
lı olaylara sahne olan Nevruz Bayramı bu
yıl ikinci kez resmi olarak kutlanacak. Baş-
bakan Mesut Yılmaz Iğdır'da düzenlene-
cek kutlamalara kaülacak. Huzurlu bir Nev-
ruz geçirilmesi için Güneydoğu'da önlem-
ler almırken Diyarbakır Valiliği, kutlama-
larda lastik yakılmasını yasakladı.
Ankara'da düzenlenen 'Türk Dünyasın-
da Nevruz İkinci Bilgi Şöleni'ne mesaj gön-
deren CumhurbaşkanıSüleyınan Demirel.
"Nevruz, kültüriin evrenselleşnıesinin de en
güzdörnekierindenbiridirT
'dedi. Halkın De-
mokrası Partisi (HADEP) Genel Başkan
Yardımcısıİsmail Arslan da Nevruz'da ola-
Nevruz:
Yaşamın
başladığı gün
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Türk
toplumlan ile Ortadoğu halklannın yüzyıllar-
dır 21 martta kutladığı NevTuz BayTamı, Türk-
lerin eskiden kullandığı '12 Hayvanlı Tak-
vim'in yılbaşı gününe denk geliyor. "*Yaşamın
yeıuden başladığı gün" olarak kabul edilen Nev-
ruz'un Türkçedeki sözcük karşılığı "yenigün"
olarak belirtiliyor.
Türk toplumlannda bir bahar şenliği ola-
rak kutlanan Nevruz'da, insanlar, o gün temiz
giyinerek geçmişin bütün olumsuzluklannı ge-
ride bıraktıklanna ve yeni bir yaşama başla-
dıkianna inanıyorlar.
Anadolu'da da geleneksel olarak kutlanan
21 Mart Ne\-ruz Günü'nde, evlerde hazırla-
nan ve değişen doğayı temsil eden kuru ve ta-
ze yiyecekler, karşıîıklı ziyaretlerde konuk-
lara sunuJuyor. Ço-
cuklar ev ev dolaşıp
bahan müjdeliyorlar.
Osmanlı lmparator-
luğu'nun kurucusu
Osman Bey'in baba-
sı Ertugnıl Garinın
Söğüt'tekı kabri ba-
şında21Mart'tau
Yö-
riik BayramT adıyla
büyük törenlerdüzen-
lenmesi de töreden sa-
yılıyor. Atatürk'ün,
cumhuriyetin kurulu-
şundan önce 21 Mart 1922 tarihınde, Anka-
ra'da Nevruz kutlamalanndayken çekilmiş
fotoğraflan bulunuyor.
Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki ayn-
lıkçı terörün tırmandığı son yıllarda, bu böl-
gede yoğun katılımlarla kutlanan Nevruz,
1992'de kanlı olaylara sşhne oldu. 1,992kut-,
lamaları sırasında Cızre ile ŞırnalTta meyda-
na gelen çatışmalarda 2 günde 57 yurftaş yâ-
şamını yitirdi. Kutlamalan izlemek üzere Ciz-
re'de görev yapan Sabah gazetesi fotomuha-
biri lzzet Kezer de başına isabet eden bir kur-
şunla can verdi.
• Diyarbakır Valisi Doğan Hatipoğlu, "Açık alandaki
kutlamalann şova, gösteriye dönüşmesine izin veremeyiz" dedi.
Bu yılki Nevruz kutlamalanna Italya, Fransa ve Hollanda'dan
25 kişilik bir heyet de gözlemci olarak katılacak.
sı provokasyonlara karşı hükümeti uyardı.
Geçmişyıllarda sürekli olaylı geçen Nev-
ruz'un huzurlu kutlanması için Güneydo-
ğu'da çeşitli önlemler almırken Diyarbakır
Valiliği'inin resmi kutlamalannın yanı sı-
ra kentte kitle örgütlerince alternatif kutla-
malar yapılması da beklenıyor.
Diyarbakır Valiliği, yayımladığı bir ge-
nelge ile kent merkezinde lastik yakılma-
sını yasakladı. Diyarbakır'da Nevruz kut-
lamalan 20 martta bir panelle başlayacak,
ağaç dikimi ve halk oyunlan gösterileriyle
sürecek.
Nevruz kutlamalannın miting, gösteri
veya siyasi partilerin şovuna dönüşmesine
izin vermeyeceklerini beîirten Diyarbakır
Valısi Doğan Hatipoğlu, HADEP'in açık,
Demokrasi Platformu'nun ise kapalı alan-
da kutlama için izin istediğini söyledi. Va-
li Hatipoğlu, "Kapalı alanlardakikutlama-
İzzet Kezer - Gorevi
başında öMürüldü.
Her yıl gerginlik içinde kutianan Nevruz'da bu yıl kentierde lastik yakmak yasak.
Mehmet Nuri Yılmaz: Etnik ve mezhep farklılıklan zenginlik unsuru
'Nevruz barış günü'ANKARA (C jmhuı Âet Bürosu) -
Diyanet Işleri Başkanı Mehmet Nuri
Yılmaz. 21 mnrtta kutlanacak olan
Nevruz Bahar Bayramı dolayısıyla
yayımladığı mesajda, "Nevruz'u amacı
dışına çıkarmak, ülkemiz insanlannı
asılsız propagandalarla birbirine
düşürmek isteyenlere inıkân vennemeli,
tahriklere alet olmamanyız" dedi.
Yılmaz, geçen yıllarda Nevruz'u bahane
eden bazı şer güçlerin olay çıkardığını
anımsatarak bu olaylann tekrar
yaşanmaması için mesaj yayımladığını
kaydetti. lslamın üzerinde hassasiyetle
durduğu konulann başında birlik ve
beraberlik geldiğini söyle>en Yılmaz,
"Milfi birtik ve beraberliğini
koruyamayan toplumlann güçlü olnıası
ve varuklannı sürdürmeleri imkânsı/dır"
dedi. Yılmaz. sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ülkemizde yaşayan 60 milyon insan,
farklı etnik yapıya, a>n mezhep ve meşrep
anlayışuıa sahip olabilirier. Ancak bu
farklılık bir tefrik nedeni değiL aksine
kültürümüzü zenginleşriren ve
güzellcşriren unsurlar olarak
değerlendirilmelidir. Mübarek
vatanımızda huzurlu yaşayabilmemiz için
bu farklılıktan kaynaİdanan örf ve
âdetlerimize, eğlence ve kutlamalanmıza
sevgi ve saygı ile yaklaşmak zorunda
olduğumuzu unutmavalım."
Yılmaz. "Kışın soğuğundan ve
zorluğundan kurtulup yeşeren tabiatın
güzelliğine ve bahara ulaşıldığı için
bugünün neşe ve sevinç günü olarak
kutlanması gerektiğinr vurguladı. Tarih
boyunca Nevruz'un hep tabiat vc diriliş
ile 'Bahar Bayramı' olarak kutlandığını
hatırlatan Yılmaz, vatandaşlara şu
çağnda bulundu: "Bugiinü amacı dışma
çıkarmak isteyenlere. asırlar boyunca iç
içe yaşamış. kaderde ve tasada bir olmuş,
beraber ağlamış, beraber gülmiiş, vatanı
müdafaa için a\ nı siperde birlikte
savaşmış ülkemiz insanlannı asılsız
pn>pagandalarla birbirine düşürmek
isteyenlere imkân \ermemeli ve tahriklere
alet olmamalıv ı/. Bunun, dini ve milü
sorumluluğumuz olduğunu asla
hahnmızdan çıkarmamalıvız."
lar için salon dahil her tüıiü yardımı yap-
ma\a hazınz. Ancak, açık aJandaki kutla-
malann şova. gösteriye dönüşmesine izin
veremeyiz. Vatandaşlannuz piknikte halay
çekip ateş yakabUirier; ama kent merkezin-
de lastik yakmava izin vermiyomz. Bu yak-
ma biçimi hem ha\a kirliliğine hem de halk
arasında paniğe neden oluyor. Ancak, ken-
tin dışında, huzuru bozmayacak şekilde las-
tik yakuabilir" dedi.
Bu yılki Nevruz kutlamalanna Italya,
Fransa ve Hollanda' dan 25 kişilik bir he-
yetin de gözlemci olarak katılacağı öğrenil-
di. Bu arada Başbakan Mesut Yılmaz da Iğ-
dır'da düzenlenecek Nevruz kutlamalanna
katılacak.
HADEP Genel Başkan Yardımcısı lsma-
il Arslan, partisinin davetlisi olarak Türki-
ye'de bulunan Fransa'nın Cezayir Parten-
>a Başpiskoposu JacquesCaillot, TMMOB
Başkanı YavtızÖnen, Insan Haklan Derne-
ği (IHD) Genel Sekreteri Hüsnü Öndiil,
Banş tnisiyatifi Sözcüsü İsmail Nacar, ya-
/ar Fikret Başkaya ve kapatılan DEP'ın es-
kı milletvekili Sedat Vurtdaşın da katılım-
lanyla HADEP Genel Merkezi'ndebirba-
Mn toplantısı düzenledi.
Pro\okasyona dikkat
NevTuz'un banşçıl bireylem olduğunu be-
lırten Arslan, bazı karanlık güçlerin olası
provokasyon ve katliamına karşı önlem al-
ma konusunda hükümete çağnda da bulu-
narak şunlan söyledi:
"Her şeye rağmen, halkımızın Nevnız'un
nıhuna sadık kalarak \e geleneklerine uy-
gun bir biçimde, coşkuyla ve büvük bir ka-
tüımla bu bayramı kudavacağını ve banşa
yönelik tavnnı bu vesile ile bir kez daha or-
taya km-acagını düşünüyoruz."Arslan, bir so
ru üzerine, Başbakan Nlesut Yılmaz'ın Nev -
ruz Bayramı kutlamalanna katılmak üzere
Iğdır'a gitmesinin çok olumlu bir gelişme
olduğunu söyledi.
Nevruz nedeniyle yurt genelinde çeşitli
kuruluşlar tarafından etkinliklerdüzenleni-
yor. Ankara'da Atatürk Kültür, Dil ve Ta-
rih Yüksek Kurumu Atatürk Kültür Mer-
kezi Başkanlığı tarafından Başkent Öğret-
menevi 'nde düzenlenen 'Türk Dünyasında
Nevruz İkinci Bilgi Şöleni'ne yerli ve yaban-
cı 36 bilim adamı katıldı.
Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Ku-
rumu Başkanı Reşat Genç de Atatürk'ün
21 Mart 1922'de Ankara Keçiören'de dü-
zenlenen Nevruz şenliklerine katıldığını ve
ortak kültüriin simgelerinden biri olan Ne\ -
ruz'un Türk halkınca kutlanmasını istedi-
ğini kaydetti.
Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel şö-
lene gönderdiği mesajda, Nevruz Bayra-
rm'mn kültüriin evrenselleşmesinınİJİr^ira-
desi olduğunu belirterekr "Farklı toplunı-
lar, bugün bu aynı gelenek etrafında birie-
şiyor. Aynı tarihi pa> laştığımız farklı top-
lumlarda birliktegerçekleştirdiğiniizbu bay-
ramı kutluyorum" dedi.
IstanbuTda kriz masası
İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nde. Em-
niyet Müdürü Orhan Taşanlarbaşkanlığın-
da "kriz merkeri" oluşturuldu. Aynca İs-
tanbul Emniyetı'nde izinler kaldmlırken
PKK'ye yönelik operasyonlara ağırlık ve-
rildi.
Izmir Emniyet Müdürü Kemal Yazıcıoğ-
lu. 15 emniyet müdür yardımcısı ve ilgili
şube müdürİeri ile yaklaşık 2 saat süren bir
toplantı yaptı.Yazıcıoğlu, 21 mart günü kut-
lanack Nevruz ile ilgili olarak kentin 10
hassas bölgeye aynldığını bildirdi.
Yazıcıoğlu, parti olarak HADEP ıl örgü-
tünün, kendilerine. yann Cumhuriyet Ala-
nı'nda açık hava toplantısı yapmak için baş-
vuruda bulunduğunu; bunun reddedildiği-
ni, ancak salon toplantısına izin verilebile-
ceğini belirterek şöyle konuştu:
"Biz polis olarak kutlamalara katkıda
bulunacağız. Örneğin vatandaşlanmıza şe-
ker dağıtacağız. Bulamazlarsa yakmalan
için kendilerine lastik vereceğiz. Ancak, kış-
kırtıcıhk yapan grupiar. karşısında kesinlik-
le kanun kuvvetini bulacak. Herkesin Nev-
ruz bayramnu kutluvorum."
GLOBAL POLİTİKÜLTÜR
ERGİN YILDIZOĞLU
'Marx Şimdi Hayatta \
Olacaktı da../
(Financial Times, 14/03/96)
8 mart günü VVall Street borsa endeksi 171 puan
birden düştü. Son 67 yılın bu en büyük üçüncü sar-
sıntısında kâğıtlar yüzde 3 değer kaybetti. VVall Stre-
et'i diğer borsalar izledi ve pazartesi, Londra'dafa-
izlerin düşürülmesi gibi "iyibir" habere rağmen, ya-
tırımcılar satmaya devam ettiler. Milyonlarca insa-
nın, emeklilik fonlarını tehlikeye atan, şiddetli bir re-
sesyon tehdidı yaratan bu paniğe, ne gibi bir fela-
ket haberi yol açmıştı acaba?
Aylardan beri ilk defa, Amerika'da işsizliğin bek-
lenmedik ölçekte düştüğünü gösteren rakamlar
açıklanmıştı, o kadar.
Geçen perşembe Financial Times'dan Samuel
Brittan bu sarsıntıyı değerlendiren yazısına "Marx
şimdihayatta olsaydı..." başlığını atacak ve Marx'ın
"Kapitalizm yedek işsizler ordusu olmadan yaşa-
yamaz" sözlerini hatırlatarak "Haklı da olurdu" di-
yecekti. Hani derler ya "takke düşmüş ve kel gcn
rünmüştü", şimdi bu durumu açıklamak gerekiyor-
du. Senelerdir "Hümanist ve ahlaklı birliberalizm "ara-
yışında olan Samuel Brittan, Maoc'ı haklı bulmakla
beraber, "işsizliğin bir gün kaldınlabileceğini dü-
şündüğü ıçınyanıldığını"öa ileri sürmeden edeme-
yecekti. Sonra işsizliğin belli birdüzeyin altına düş-
mesi halinde ekonomide kaynak sıkıntısı doğaca-
ğına, bunun enflasyonist bir basınç yaratacağına (as-
lında ücretler artacak demek istiyor), merkez ban-
kalarının da tepki göstereceğine (faizleri yükselte-
cekler demek istiyor) işaret ederek biraz da utan-
gaç birşekilde borsaların paniğini açıklıyordu. Açık-
lıyordu da bu borsaların ekonomikdurgunluktan ve
işsizlikten hoşlandığı gibi bir gerçeği de ortadan
kaldırmıyordu.
Daha açık yürekli bir açıklama International He-
rald Tribüne'ün muhafazâkar yazarlarından Willi-
am Safire'den geldı. "Bir Ekonomi Dersi: İyi Haber
iyi Haberdir" başlıklı yazı "Şirketler maliyeti azalt-
mak ve kârlan arttırmak için işçi çıkanriar" ifadele-
riyle başlıyordu. Öyleyse işsizliğin artması iyi haber-
di, azalması kötü haber! "Yumurta kınlmadan om-
letyapılamazdı...": "işsizliğinazalması ücretleriyük-
seltirdi"{$\z çalışanlann refahını artırır diye okuyu-
nuz); "uzun dönemli bir bakış açısına sahip olmak
gerekirdi"(ABD'de, 25 yıldır gerçek ücretler artmı-
yor, hatta düşüyor!); "göreli olarak az sayıda insa-
nın fedakârlığı büyük çoğunluğun iyiliği içindi..."
(Safire, kronik yüksek işsizlik oranlarını görmezden
geliyor). Özetle, Safire milyonlarca insandan "gele-
cekte açacağı bile belli olmayan çiçekler için bu-
gün gübre olmalarını istiyordu."
Mali sermaye global düzeyde değertenme süre-
cine fe/crarağırlığını koyduğundan bu yana, serma-
ye birikiminin bu çarpık, mantığı daha bir görünür
halegeldi: "Durgunluk, işsizlikiyidir. Ekonomik bü-
yüme kötüdür!" "Peki ama ne yapabilin'z? Bu ma-
li sermaye çok güçlü, devletler bunlann karşısında
etkisiz. Oyunu kurallarına göre oynamaktan başka
çare var m/?"dediğini duyar gibi olmuyor musu-
nuz, globalleşme tanrısının müritlerinin... Hem gü-
nümüzdeki ornekler hem de tarifi, fena halde yanıl-^
dıklarını gösteriyor.
Önce tarih; globalleşmenin daha ileri boyutlarda
yaşandığı, mali sermayenin, borsaların, dünyaeko-
nomisini kasıp kavurduğu bir dönem yaşandı geç-
mişte (1860 - 1914). Bu sistem, devrimler, savaş-
lar, genei grevler vb. ile kendı ağırlığı altında çök-
tükten sonra, devletler (II. Dünya Savaşı'nın galibi
devletler tabiı) çok fazla zorluk çekmeden pıyasa-
lart kontrol altına aldılar.
Şimdi, bugüne gelelim ve geçen sene bir ara do-
ların, bu müthiş piyasaların etkisiyle 79 Yen'e kadar
düştüğünü hatırlayalım. Sonra ÂBD, Almanya ve
Japonya, G7 toplantılarını da kullanarak piyasala-
ra müdahale ettiler ve başarılı da oldular.
Sorun piyasaları kontrol edip etmemekte değil
bence. Yumurta kapıya dayanınca, devletler ister-
lerse piyasaları çok bir zorluk çekmeden kontrol
edilebiliyoriar. Geçen martta Japon mali sistemi
çökmek ve dünyanın geri kalanını da beraberinde
götürmek üzereydi.
Bu yüzden müdahale edildi. işçilerin ve çalışan-
lann basıncı, partisiyle, sendikasıyla yumurtayı ka-^
pıya dayamadıkça. yakınma ağlaşma düzeyinde
kaldıkça, bu hükümetler, medyanın dayardımıyla "za-
vallı" rolü oynamaya devam ediyorlar. "Globalleş-
me elimizi kolumuzu bağlıyor, ne yapalım?"
Bu bir öncelikler sorunu. Herkes kendi cinsine
öncelik verecektir!
Avukatlar Halit Çelenk, Orhan Izzet Kök, Erşen Şansal, Refik Ergün, kendilerini suçlayan 12 Mart savcısına sert tepki gösterdi
Haber Merkeri- 12 Mart'm savcısı BakiTuğ'un
DenizGezmiş, YusufAslan, Hüseyin fnan' ın ida-
mıyla ilgili açıklamalarına avukatlardan sert
tepki geldi. Avukatlar Baki Tuğ'un günah çıkar-
ma çabası içinde olduğunu ve timsah gözyaşla-
n döktüğünü belirttiler.
Gazetemizde yayımlanai7u
Demokrasiye in-
dirilen baKoz" başlıklı yazı dizisinde yeralan Ba-
ki Tuğ'un açıklamalanna avukatlar HaKt Çe-
lenk, Orhan Izzet Kök, Erşen Şansal Refik Er-
gün tepki gösterdiler. Avukatlann yaptığı yazı-
lı açıklama şöyle:
Baki Tuğ yazı dizisinde 12 Mart askeri dar-
besi, yargılamalar. idamlarla ilgili bilinen göriiş-
lerini tekrar etmekte. o arada, savcılığını yaptı-
ğı mahkemece idamlanna karar verilen Deniz
Gezmiş,Hüseyin İnanve YusufAslan'la ilgili ola-
rak onlann avukatlannı suçlamakta. 'Bu çocuk-
lann avukatlan, adeta bu çocuklan idam edfl-
mek üzere tahrik ve teşvik etmişlerdir' demek-
tedir.
Baki Tuğ, buna benzer görüşlerini her firsat-
ta açıklamaktadır. Hatırladığımız kadanyla 26
Mayıs 1995 tarihli Yeni Yüzyıl gazetesinde Sa-
vaş Ay'ın sütununda da hemen hemen aynı şey-
leri söylemiştir. Baki Tuğ bunlan sık sık yapı-
yor ve belki de siyasal kariyeri açısmdan bun-
da yarar umuyor. Her ne kadar konuşmasında,
'tdam edilen üç tane genç çocuğa üzüunemek
mümkün müdür? Hepimizin içi parçalandı' di-
yor ve Denizler'den 'üç tane genç arkadaşumz'
şeklinde söz ediyorsa da bunlan 'siyaseten'say-
mak ve timsahın gözyaşlan olarak değerlendir-
mek gerekir.
12 Mart, ölüm cezası, idam, infaz gibi konu-
lar ve hele Deniz Gezmiş ve arkadaşlan söz ko-
nusu olduğunda, neden hep Baki Tuğ akla ge-
lir? idam cezası veren mahkeme üyelerinin hiç-
biri bugün kamuoyunca bilinmemekte, hatır-
lanmamaktadır. Oysa mahkemede savcı yar-
dımcısı olan Baki Tuğ, bunlardan farklı bir imaj-
la ortaya çıkmaktadır.
O, bütün yazı ve davraruşlanyla 12 Mart idam-
lannın haklılığına inanmayan ve giderek kendi-
sine de karşı bir tutum için giren kamuoyunun
'Baki Tuğ günah çıkarma çabasında'baskısı altında bu durumdan kurrulma çabası-
nın psikolojisini sergilemektedir.
Doğrusunu söylemek gerekirse bir hukuk fa-
ciası niteliğini yaşayan ve yargı tarihimizin en
talihsİ7 sayfalanndan birini oluşturan bu olayı.
hukuksal çerçeve ve ölçü ilkeleri dışında ele al-
maktan hele bunu Baki Tuğ'la tartışmaktan şid-
detle kaçınmak isteriz. Zira böyle bir tartışma.
taraflarca asgari düzeyde nesneî olabilmeyi, in-
san kavramına saygı ve sevgi duymayı zorunlu
kılar. Ne var ki söz konusu konuşmada Baki
Tuğ sadece dava ile ilgili genel doğrulan ters-
yüz etmekle kalmıyor, davanın avukatlanna da
ağır şekilde saldınyor.
O nedenle aradarf yirmibeş yıl geçtiğini de dik-
kate alarak. özellikle genç kuşaklar açısından bir-
kaç noktaya değinmekte zorunluluk görüyoruz.
1) İdam edilen üç genç insan kimseyi öldür-
memişlerdir. 13 Mart öncesinin başbakanı 'Bu
anayasafleülkeyönetilemez' derken ve 12 Mart'm
başbakanı anayasayı İûks' ilan ederken, Deniz
Gezmiş ve arkadaşlan çok açık şekilde 1961
Anayasasını savunmuşlar, onun eksiksiz uygu-
lanmasını istemişler ve yargılama boyunca bu-
nu dile getirmişlerdir.
Buna karşılık kendileri anayasayı ihlale kal-
kışmakla suçlanmışlardır. Eylemleri 146/1. mad-
de kapsamına girmediği, girmesi mümkün ol-
madığı halde '12 Martadaleti', henüz yirmili yaş-
lardaki bu insanlan gözünü kırpmadan asmış-
tır ve Baki Tuğ, bu sonucun alınması için sonu-
na kadar yoğun ve ısrarlı bir çaba harcamıştır.
2) Konuyla ilgili olanlarbilir: 146. maddenin
uygulanması için 'elverişli vasıta' öğesi, temel
koşullardan birini oluşturur. Yani suç işleyen
veya örgüt ile ona karşı koyma durumundaki dev-
let kuvvetleri arasında, insan-silah-teknoloji an-
lamında asgari bir denge aranır. Eğer bu denge
fiilen ve mantıken kurulabiliyorsa. 146 1. mad-
denin birinci fıkrasının uygulanması tartışılabi-
lir. Aksi halde ceza yasasının 168. vb. gibi baş-
ka maddeleri devreye girer.
Ama açıkça görülmüştür ki 12 Mart yöneti-
cilerinin ve uygulayıcılannın zihniyeti hukuk-
sal ve ussal tutumdan yoksundur. Nitekim istan-
bul Sıkıyönetim 1 No'lu askeri mahkemesi, ben-
zer iddialarla Cihan Alptekin \ c 18 arkadaşı
hakkında açılan dava sonunda 12 Mart yöneti-
minin hukuk anlayışından aynlarak sanıklara
değişik oranlarda hapis cezalan vermiş ve 146.
maddevı uygulamamışttr.
'Keşke kimse öldürülmesevdi.J
Tuğgeneral Kazım Tü, Hâkim Alb. Remzi Şı-
nn v e Deniz Hâkim Binbaşı Saydam Erdok'tan
oluşan mahkeme, olayda suçun elverişli vasıta
ile işlenmediği sonucuna varmış ve Şaki Koçe-
ro ile Hamido güvenlik kuvvetlerini yıllarca
peşlerinden koşturmasını bilmişlerdir, sanıkla-
nn ve dahil oldukian teşkilatın anayasa nizamı-
nı tebdile kadir olduğunu ifade etmek, Türkiye
cumhuriyetini bir Kuveyt emirliği veya bir Or-
ta Amerika devletçiliği ile bir tutmak demektir
gerekçesiyle 146. maddenin uygulanmasını red-
detmiştir. Bu karar üzerine mahkeme lağvedil-
miş (kapatılmış) hâkimleri emekliye sevk edil-
miş ve sürülmüştür.
lnanıyoruz ki bugün toplumlumuzda görülen
kargaşa, çatışma. kin ve düşmanlık ortamlan-
nın oluşmasında Deniz Gezmiş ve arkadaşlany-
la ilgili davada verilen ve uygulanan haksız ve
adaletsiz karann dayandığı zihniyetin büyük
katkısı vardır. Keşke yaşadığımız bunalım dö-
nemlerini daha yumuşak daha akılcı uygulama-
larla geçebilseydik, keşke o dönemleri hiç ya-
şamasaydık ve hiçbir insanımız ölmese, öldü-
rülmeseydi.
3) Baki Tuğ diyor ki "İddianame verümiş,
mahkemeyargılama yapıp hüküm vermiş, Mec-
lis onanuş ve infaz savcısı da asmıştır. Öyleyse her
şey kitabına uygundur.'"
Acaba her kitabına uygun karardoğru ve hak-
lı mıdır? Sokrat için de mahkeme karan vardır,
Dreyfus için de. Bunlar suçluluğun vicdan aza-
bının dayattığı savunmayönteınleridir. Yassıada
kararlan da kitabına uygundu. Ama ilk fırsatta
afçıkanldı ve daha sonra 3623 sayılı yasa ile 'iti-
barlan tadeedtldi' Bunun sağlanmasmda Baki
Tuğ'un partisinin de önemli katkılan oldu. Ba-
ki Tuğ'a burada çifte standardın ne anlama gei-
diğinin sorulmasında bir yarar görmüyoruz. Ne
cevap vereceği bellıdir. Zaten kendisi de "Bu-
gün aynı görevde olsam aynı şeyi yapardım" di-
yor.
4) Gelelim. şu 'pişmanlık' meselesine ve da-
vanın avukatlanna yönelik suçlamlaya. Baki
Tuğ'a göre sanıklar "Bi/yaptığımızdan pişman-
hkduyuyoruz, nadim oluvoru/' deselerdı idam
edilmezlerdi. Avukatlar bu konudaonlaratelkin-
de bulunmamışlar ve hatta 'Bu çocuklan idam
edilmek üzere tahrik ve teşvik etmişlcrdir.'
Hukukçu karar verirken nesnel hukuk kural-
lanna dayanır. Sanık ne yaparsa yapsın duruş-
madaki tavn ne olursa olsun, eylemiyle orantı-
lı ve adil bir ceza görmelidir. Hayır. pişman ol-
duğunu belirtsin. yalvanp yakarsın, dediniz mi.
hukukçu olmaktan çıkar, olayın taraflanndan
biri olursunuz. Olayda da böyle olmuştur.
Aslında 'Avukatİa sanıklan pişmanlık konu-
sunda ikna etselerdi mahkeme ölüm cezası ver-
mezdi' savı, davavı gören mahkemeye de bir
hakaret oluşturmaktadır. Bağımsız bir mahke-
me (ki Baki Tuğ sıkıyönetim askeri mahkeme-
sinin bağımsızlığına ınanmaktadır>avukatlann
şu ya da bu tutumu nedeniyle ölüm cezasını hak
etmemiş sanığa böy le bir ceza veremez, sanığın
hakkını korur. Çünkü yargı lanan sanıktır. avu-
kat değildir. Böyle bir sav, mahkemenin sanık-
lara hak etmedikleri bir cezayı verdiğini söyle-
mek anlamına gelir kı, bu mahkemeyı küçük dü-
şüriir. Baki Tuğ bunu yapıyor.
Bu gençler siyasal bireyleme girmiş, bu uğur-
da yaşamlannı ortaya koymuşlar ve pişmanlık
konusunun tartışılmasına bile karşı çıkmışlar-
dır. Nitekim dönemin başbakanı Nihat Erim'in
" Pişman oisunlangereğuıidüşünürûz" anlamı-
daki basın demeçlerine şiddetli tepki göstermiş-
ler, yakınlannın ve hiç kimsenin hiçbir maka-
ma böyle bir başvuruda bulunmaması için biz
avukatlanna ricada bulunmuşlar. rahmetli ar-
kadaşımız Niyazi Ağrnıaslı'nın İnönü ile görüş-
me isteğine de olumlu bakmamışlardır.
Kaldı ki 59. maddede düzenlenen hafifletici
nedenlerin uygulanması için salt pişmanlık şar-
tı aranmaz.
Mahkeme birçok nedenlerle bu koşullann var
olup olmadığını araştırarak ve takdir hakkıni
kullanarak karar verir. Avukatlar bunun koşul-
lannın var olduğunu kanıtlayıp uygulanması is-<
teğinde bulunabilirler. Bu görev, tarafimızdan faz-ı
lasıyla yerine getirilmiştir ve dava dosyası ile yüz-
lerce sayfalık savunma metinleri bunun belge->
sidir.
Avukat, ileri sürülen suçlamayı, toplumsal ve.
hukuksal temellen ve oluşma şartlan içinde tar^
tışır ve doğru uygulama yapılmasını sağlama-
ya çalışır. Yoksa onun görevi, sanığın pişman ol-,
masını ya da günah çıkarmasını sağlamak de-;
ğildir. Baki Tuğ. avukatla papazı birbirine ka-^
nştınyor.
5) Baki Tuğ emekJi bir askeri yargıç ve eski
1
bir milletvekilidir. Bu çerçevede, yaşı ve varol-
ması gereken birikimi onun demokrat, hoşgö-
rülü, entelektüel derinliğe sahip olmasını ge-
rekli kılaf. Oysa Baki Tuğ'un üsîubunda bunla-
n görmek mümkün değil. Orada kavgacı, hır-,
çın bir Baki Tuğ var.
Acaba bunun altında çok derinlerde bir yer-
de vicdan azabına benzer bir şeyler mi yatmak-
tadır? Çünkü dünya âlem bilmektedir ki kamu
v icdanı 25 yıldan beri bu haksız ve adaletsiz ka-
ran benimsememiş, içine sindirememiştir. Eğer
böyleyse hırçınlaşmanın buna çözüm getirece-
ğini hiç sanmıyoruz. Yapılması gereken hem
kendı v icdanında hem de kamuoyu önünde iç-
tenlikleözeleştiridebulunmak, lİMart'lan, 12
Eylül'leri savunmaktan vazgeçmektir. Baki
Tuğ'lann başka çıkış yollan yoktur.