29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
9 ŞUBAT1996 CUMA CUMHURİYET SAYFA EKONOMI "Mahkeme politik karar verdi" diyen Bakan Çay, ÇEAŞ'ta yürütmeyi durdurma karanna itiraz edecek... Sanayi Bakanı, yargıyı suçladıANKARA (Cumhuriyet Bürosu)- Sana- yi veTicaret Ba- kanhğı, Ankara 10. idareMah- kemesi'nin. ba- kanlığın Çuku- rova Elektrik AŞ'ye Uzan- lar'ın yönetime gelmelerine ola- nak veren özel denetçi atama iş- lemine ilişkın al- diği yürütmeyi durdurma kara- nna itiraz ede- cek. Adana Tica- ret Mahkeme- si'nin lehlenn- deki kararları için "Yargı bi- ziın haklıüğunı- n kanıtüyor" dı- yeaçıklamaya- pan Sanayi ve Ticaret Bakanı Fuat Çay, An- kara 10. Idare Mahkemesi'nin aleyhlerinever- diği karan "po- Btik" ve "hukuk ayıbı" olarak nitelendırdi. CHP'li Çay, kendisini hedef alan bazı haberler nedeniy- !e U ÇEAŞ ola- yında çıkrar çevrelerine hiz- ınet etmek"le suçladığı Cum- huriyet'in soru- larını yanıtla- mayacağını bil- dirdi. Cumhuri- yet'in,belgeler- le ortaya koydu- ğu dosyayı "hu- kuku hiçe say- mak" olarak ni- telendiren Çay, "Hukuka karşı yazan bir gaze- teye açıklama yapmam" dedı UzanJar'ın ÇEAŞ'ta belge- lerle ortaya ko- nan usulsüz iş- lemlen günde- me getiren ba- sını "hukuku hi- çe saymak"la suçlayan Çay, Ankara 10. Ida- re Mahkeme- si'nin, Sanayi ve Ticaret Bakan- lığVnın ÇEAŞ'a genel kurul yap- mak üzere Uzanlar'ın yönetime gelme- sine olanak veren özel de- netçı atama işlemine karşı • Sanayi Bakanı Fuat Çay, Ankara iO.îdare Mahkemesi'nin, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'nın ÇEAŞ'a geneJ kurul yapmak üzere Uzanlar'ın yönetime gelmesine olanak veren özel denetçi atama işlemine karşı verdiği yürütmeyi durdurma karannı 'hukuk ayıbı' olarak nitelendirdi. ÇEAŞ'taki usulsüziükler hukuk ayıbı olarak verdıği yürütmeyi durdurma karannı ıse "hukuk ayıbı'" olarak nitelendirdi. Çay, ÇEAŞ olayının so- nucunda, yargının kendisini haklı göstereceğini savuna- rak, "Ankara ]0. İdare Mah- kemesi'nin karan politik bir karardır" dedi. Ankara 10. Idare Mahke- mesi'nin yürütmeyi durdur- ma kararına Adana Bölge fdare Mahkemesi'nde itiraz edeceklerini belirten Çay, u Yargı sonuçta beni haklı gösterecektir'' diye konuştu. Enerjı ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Müsteşan Ahmet Gökçen de, Uzanlar'ın ÇE- AŞ'tan usulsüz olarak işti- raklerine aktardıklan 7.6 tril- yon liranın geri getirilmesın- den SPK'nin görevli oldu- ğunu söyledi. Uzanlar'ın kendilerine olan 3.6 trilyon liralık borç- lannı ödediklerini savunan Gökçen, "Bizekarşıolan so- rumluluklannı yerinc getir- diler" dedı. SPK'yi 7.6 trilyon lirayı kuruma geri getirme konu- sunda "beceriksiz" davran- makia suçlayan Ahmet Gök- çen, "SPK Başkanı Ali Ih- san Karacan, ÇEAŞ olayın- da baştan itibaren yetkiJeri- ni beceriksiz olarak kullana- mamış, nclicedc 7.6 triryon liranın tahsilalını bakanlığı- mıza ihale etme gay retlerine girnûştir. Fonlann ÇEAŞ'a döndürülmesi konusunda ne yetkimiz, ne de sorumlulu- ğumuz vardır" dedi. Enerji Bakanlığı, topu SPKy ye attıANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Enerji ve Tabıi Kaynaklar Bakanlığı Müsteşan Ahmet Gökçen, Çukurova Elektrik AŞ'den (ÇEAŞ) iştıraklerine 7.6 trilyon liralık fon kaydınlması ve gen dönüşü konusunun, SPK'yi ilgilendirdiğıni söyledi. Gökçen, iştiraklere aktanlan fonlann ÇEAŞ'a geri dönüşü konusundaki çabalara hak verdıklerini, ancak bu konuda bakanlık olarak hukuki sorumluluk ve yetkilerinin olmadığını ıfade etti. Gökçen, şunlan söyledi: "Ancak Sayın SPK Başkanının istediği, sözleşmenin derhal feshidir. Buna ilişkin bakanlar kurulu karan Cumhurbaşkam'na sunulmuş, ancak hukuka ve mevzuata aykırı bulunarak geri çevrilmişti. Ayrıca SPK Başkanı, Çeaş olayında baştan itibaren yetkileri beceriksizce kullanamamış, neticede 7.6 trilyon liranın tahsilatını bakanhğımıza ihale etme gayretlerine girmiştir." Geçen kasım ayında. ÇEAŞ yönetımine SPK'ce el konulduğuna dikkati çeken Gökçen, buna rağmen hep bakanlığın suçlandığını hatırlattı. Gökçen, eleştırilere karşılık bakanlığının görevinin bölgede sağlıklı bir elektrik üretim ve dagıtım hizmetinın venlmesinı sağlamak olduğunu ve bunu sağladığını anlattı. Antalya milletvekilinden soru önergesi DSP, ÇEAŞ'ı Meclis'e getiriyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu)-Çukurova Elektrik A.Ş. (ÇEAŞ) konusunda bir rapor hazırlayarak, DSP li- deri Bülent Ecevit'e sunan DSP Antalya Milletvekili Metin Şahin bir soru öner- gesı vereceğıni söyledi. Şa- hin, Sanayi ve Ticaret Bakan- lığı'nın yaptığı işlemlennın " Lzanlar'ın yapuklannı meş- rulaştırma ve onlan kolla- ma" anlamına geldiğini be- lirterek. "Bu konuda Sana- yi Bakanı Fuat Çay 'ın inisi- yatif kullanabildiği kanısın- da değilim. başta ge- nel başkanı olnıak üzere, partiyönetimry- le konuşmuş olması gerekir'' dedı. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'nın ÇEAŞ'tda Uzanlar'm tekrar yönetimi ele geçirmelerine neden olan özel denetçi atamasına iliş- kin uygulaması hakkında yü- rütmeyi durdurma karan alı- nırken. konu sıyasetçiler ta- rafından da ele alındı. DSP Antalya Milletveki- li Metin Şahin, Sanayi ve Ti- caret Bakanı Fuat Çay'ın Uzanlar'ı kollayan tavn ko- nusunda şu değerlendırme- leri yaptı: "Bakan bu konuda hukuk karştsuıda doğru gibigörün- mekle beraber, uygulama- sında veilişki kurmada yan- lış yapü. SPK ile bakanlık koordineli davranmalıydı. Devletin iki ayn organı bir- biriyle zıtlaşan bir tavir içi- ne girmemelivdi. Burası hal- ka açık bir anonim şirket Sosyal demokrat bir insanın kücücük de olsa pay sahip- lerinin ve devletin haklaruıı koilaması gerekirdi. Yapılan işlemler. Uzanlar'm yaptık- lannı meşrulaşorma ve on- laraarka çıkmadır. Niyeböy- le oldu? Doğrudan Fuat Çay'ın inisiyatif kullanabif- diği kanısuıda değilim. Böy- le bir konuda tek başına so- rumluluk üstlenemez, par- tinin başta genel başkanı ol- mak üzereyetkili ku- rullannda konuşul- muş olması gerekir." Şahin, yürütmeyi durdurma karannın ardından, yönetimin düşüp düşmediği sorusunun ortaya çıktığını belırterek, "Bu yönetimin geçersizKği konusunda SPK'nin Ada- na'da başvurusu var. Mah- keme bu başvuruyu haklı göriirse, SPK yeniden ata- ma yapabilir. Bu aşamada, ola ki mahkeme Sanayi Ba- kanlığı'nın görüşünü sorar- sa, bakanlık kendini kenara cekmeii, SPK'ye karşı göriiş büdirmemeli. Bakanlık, ar- tık yönetimin hukukiliğini savunmaktan, taraf ounak- tan vazgecmeü" dedı. Şa- hin, DSP lıden Bülent Ece- vıt ilegörüştükten sonra, ÇE- AŞ konusunda bir soru öner- gesı vereceğıni sözlenne ek- ledı. Orman Işletmeleri tesislerinin satışının ardından problemler ortaya çıktı Acele özefleştirmede usıılsüzlük ESRAYENER ANKARA - Özelleştirmenin hızlan- dınldıgı izlenımı yaratmak için ihalcle- ri aceleyle tamamlanan Orman lşletme- leri'nin Ayancık ve Ardanuç ışletmele- rinin satışında sorun çıktı. Ardanuç Iş- letmesi'nin arazisinin 16 yıl önce bele- diye tarafından "BaşkabirkuruJuşasa- ülmamak" kaydıyla ORÜS'e venldiği öğrenildi. Kurumun, aralannda Ağaç-lş Sendi- kası'nın da bulunduğu Ortak Girişım Gnıbu'na satılması yönünde karar alı- nan Ayancık Işletmesi için de sendika "Saün alan grupta degUdik" açıklama- sını yaptı. Özelleştirme Idaresi Başkanlığf nın Başbakan Tansu ÇUIer'in talimatıyla hızlandırdığı satış uygulamalannda so- • Orman lşletmeleri'nin Ardanuç Işletmesi'nin belediyeye ait olduğu ve satılamayacağı ortaya çıkarken, Ayancık tşletroesi'nin ahcılan arasında gösterilerin Ağaç-ış Sendikası, "Bizim böyle brr şeyden haberimiz yok" biçiminde açıklama yaptı. run çıkıyor. Ihaleye çıkanldıktan sonra apar to- parözelleştirilen ORÜS'ün iki işletme- sinin satışı tehlikeye girdi. ORÜS'ün 12 milyarliraya Nihat An adlı bir girişimciye satılan Ardanuç lş- letmesi'nin arazisinin 1979yılındabe- lediye tarafından kuruma fabrika yapıl- mak üzere verildiği ortaya çıktı. Belediye'nin araziyi ORÜS'e devret- mesine ilişkın karannda, tapudaki her türlu inisiyatifin belediye encümenine ait olduğu ve encümenin karan olma- dan satılamayacağı belirtildi. Arazinin tapu kaydına da giren bu ku- ral çerçevesinde, kurumun ORÜS işlet- mesinin belediyenin karan olmadan sa- tılamayacağı ortaya çıktı. Ardanuç Belediye Başkanı Fikri De- mir, Cumhuriyet'e yaptığı açıklamada. ilçelerinin ve orman köylülerinin bu fabrika ile geçindiğini belirterek, "Fab- rikanın üçüncü bir kişiye,özel sektöresa- blmasını kabuieüneyiz. Fabrikayi satmak istiyorlarsa orman köylülerine versin- ler" dedi. Demir, satış karannın iptali için da- va açacaklannı da bıldirdi Sendika alıcı olmadı Özelleştirme Yüksek Kurulu'nun (ÖYK) satış karannda, 220 milyar lira bedelle, Ayancık Belediyesi, Nakliyeci- ler Kooperatıfi, Şoför ve Otomobılcıler Odası, Esnaf ve Sanatkârlar Odası ve Ağaç-İş Sendikası tarafından oluşturu- lacak ortak girişim grubuna satıldığı açıklanan ORÜS'ün Ayancık Işletmesi için de sendika alıcı olmadığını bildir- di. Ağaç-lş Sendikası Başkanı Gürol Erçakır, ortak girişim grubuna kurum- da çalışan bırkaç işçinin giımek istedi- ğıni. ancak alıcılar arasında sendikanın olmadığını söyledi. Erçakır, "BizözeJ- leştirmeye karşıyız. Sanşişlemlerine kar- şı da dava açıyıoruz" dedi. Türkiye'nin, AB ile ortak dış ticaret politikası uyannca uygulamaya koyduğu tekstil kotalarından rahatsızlar Asya kaplauları, gümrük birliğine karşı SEDEFKORAY BRÜKSEL - Başını Malezya ve Hong Kong'un çektiği bir grup Güney ve Doğu Asya ülkesi, Tür- kıye'nin A\nıpa Birliği ile imza- ladıgı gümrük birlıgı anlaşması sonucu çeşitli Asya ülkelenne kar- şı 1 Ocak 1996 tarihınden itibaren uygulamaya başladığı tekstil kota- lannı, kısaca WTO (World Trade Organization) olarak bilinen Dün- ya Ticaret Örgütü'nün geçen haf- ta Cenevre'de yapılan toplantısın- da masaya getirdi. 29 ocakta ya- pılan toplantıda Güney ve Doğu Asya Uluslan Birlığı ASEAN adı- na konuşan Malezya, Türkiye'nin yürürlüğe koyduğu yeni tekstil ko- talannın özellikJe Filıpinler, Sin- gapur , Malezya ve Tayland'ı et- kiledığini vurguladı. Kotalan, Dün- ya Ticaret Örgütü kurallanna ve tekstil alanında uluslararası ticaret ilişkilerini düzenleyen Çok Elyaf- lılar Anlaşmasına'na uygun olma- yan "tek taraflı"düzenlemeler ola- rak nıteleyen Malezya, Türkıye ile imzalanan gümrük birliği anlaş- masının lsveç. Finlandiya ve Avus- turya genişlemesi gibi bir genışle- me durumu sayılamayacağuıı sa- vunuyor. Içlerinde Hindistan ve Hong Kong'un da bulunduğu bırçok As- ya ülkesi Malezya'yı desteklerken kotalann kaldınlması için çağnda bulundu. Türkiye, gümrük birliği ile birlikte kendi ticaret politika- sının Avrupa Birliği'nin ortak ti- Bir grup Güney ve Doğu Asya ülkesi, Türkiye'nin çeşitli Asya ülkelerine karşı 1 Ocak 1996 tarihınden itibaren uygulamaya başladığı tekstil kotalannı, geçen hafta Cenevre'de gerçekleştirilen toplantıda, kısaca WT0 (VVbrld Trade Organization) olarak bilinen Dünya Ticaret Örgütü'ne şikâyet etti. caret politikasına uyumunu sağla- lann serbest dolaşımı sayesinde ma yükümlülüğü altına gırmış bu- lunuyor. Türkiye tarafından Asya ülkele- rine uygulanmaya başlayan teks- til kotalan ise Türkiye'nin alması gereken önlemlerden bazılarını oluşturuyor. Avrupa Komisyo- nu'na göre Türkiye bu önlemleri almadığı takdirde. Türkiye ve AB arasında bugün geçerlı olan mal- üçüncü ülkeler Türkıye kanalını kullanarak Avrupa Birliği pazan- nı tekstil ürünleriyle doldurabilir- ler. Avrupa Komisyonu'nun konu üzerindeki tepkisi ise Asya ülke- lerine uygulanan tekstil kotalannın sağlam bir hukuki temele dayan- dığı şeklinde. Avrupa Komisyonu, Dünya Ti- caret Örgütü'nün tüzüğünde yer alan 24. maddeye göre bir gümrük birliği anlaşması sonrasında ulus- lararası ticaret ilişkilerinde buiu- nan ülkelerin durumu, daha önce- ki ekonomik durumlannın gerisi- ne girmemelidir. Komisyonun görüşüne göre üçüncü ülkelerGB anlaşmasıyla or- taya çıkan Türkiye'nin yeni pozis- yonundan daha kazançh çıkacak durumdadırlar. Gümrük birliği ile dış gümrük tanfelenni Avrupa Birliği'nin or- tak gümrük tarifelerine uyumlu hale getiren Türkiye, 1995 yılın- da ortalama yüzde 27 olan güm- rük tanfelenni 1996 yılı için orta- lama yüzde 6-7 seviyesine getirdi. Komisyon yetkililerine göre ASEAN'ın Türkiye'yi Dünya Ti- caret Örgütü'ne şikâyet etmesi du- rumunda, Türkiye'nin pozisyonu- nun sağlam olduğu görüşündeler. Toplantıda konu üzerınde gö- rüşlerinı dile getiren Kanada ve Amerika Birleşık Devletleri ise bölgesel ekonomik bir yapının bü- yümesıyle ortaya çıkacak olan gümrük tarifelerindeki değişiklik- lerin bu büyümeden sonra değıl. da- ha önce müzakere edilmesi gerek- tiğine işaret ettiler. Brüksel'deki bazı kaynaklar, AB ve Türkiye arasında imzalanan gümrük birliği anlaşmasmın üçün- cü ülkelere getirdiği zararlann olup olmadığını incelemekamacıylabir çalışma grubunun oluşturulduğu- nu bıldırdiler. K.ONUK YAZARI PROE ALÎ SAÎT YÜKSEL Gümrük birliği tamam, ya sonrası? / 2 • Gümrük birliği imza protokolü vesilesiyle Fransa Dışişleri Bakanı'nın bile açıkça ima et- tiği gibi, müzakerelerin son aşamasına dek hiz- met edimi ve şube kurma serbestliklerinin de gümrük birliğine dahil edilmesi bekleniyordu. Mü- zakerelerin, Dışışleri'nın uzman diplomasısine bırakılmayışı. bu fırsatı kaçırtmıştır. Şimdi tezel- den bu eksiğin giderilmesi yolları da aranmalı- dır. • Bundan başka yurtdışında oturma izni bulunan yurttaşlarımızın Avrupa Birliği ülkeleri arasındaki serbest dolaşımı konusu da zaten Avrupa Birliği Adalet Divanı kararlarıyla çok ile- ri biraşamayagetirilmiş durumdaydı. Bu neden- le yurtdışında vatandaşlanmız için de olsa, Av- rupa Birliği ülkeleri arası serbest dolaşımlarını gümrük birliği kapsamına almanın da fazlaca güçlüğü kalmamıştı. Öyle ya da böyle, bu ka- pının bir kez açılmasının diplomatik önemi bü- yüktü. Müzakerelersırasındaki aşırı angaje gö- rünüş sonucu kaçınlan bu önemli fırsatın da ivedi olarak yakalanması gereklidir. Yardım değil, boğaza düğüm! Gümrük birliği kararlan çerçevesinde (sade- ce gümrüklerin kalkışından zararı 3 milyar do- lan aşacak) Türkiye için öngörülen 5 yılda top- lam 3.2 milyar dolariık finansal yardım, koşul- lan ve sunuluş biçimi bakımından, uygulama- da bir işkence aracına dönüşebilir. Once bu yardımın yıllık taksitleri her yıl Avrupa Parla- mentosu onayına bırakılmıştır. AB buradan Tür- kiye üzerinde korkunç bir baskı uygulama plan- laması içindedir: Kıbrıs konusunda, terörün kapsam ve tanımında, dış ve iç politikada! Öy- le ki yardımın her kuruşu bir kefeye, her sefe- rinde yenilenecek politik istekler öteki kefeye yerleştirilecektir. Bu araç, öylesine korkunç bir oyuna dönüştürülebilir ki seçimler sonrasında ortaya çıkabilecek haysiyetli yeni bir yönetimin, bu baskı denemeleri karşısında, Ömer Sey- fettin'in öyküsündeki Adalı Halil'in isyanı türün- den, takma kolu söküp sahibinin yüzüne fııiat- ma aşamasına zorlanabilmesi bile, şimdiden düşünülebilecek olasılıklar arasındadır. Mantık garipliği: Birlikte varız, yönlendirmede yokuz! Yönlendirici organlarda temsilin ve etkileme imkânlannın söz konusu olmadığı; temel me- kanizma ve fonlara özenle yaklaştınlmayan böy- lesi bir gümrük birliğini, uluslararası iktisat lite- ratürü ilk kez Türkiye örneği ile tanıyor. Koşul- larında çok önemli iyileştirmeler gerçekleştiril- meden Türk ekonomisinin böyle bir yüke 2000 yıllarına kadar katlanabileceğini kim kestirebi- lir? Aynca Avrupa Birliği ile daha geçen yıl aday üyelik antlaşması imzalayan Doğu Bloku ülke- lerinden bile esirgenmemiş olan; kendilerini il- gilendiren belirti konularda zaman zaman Av- rupa Birliği Konseyi toplantılarına ilgili bakan- larıyla katılabilme imkânının (30 yıllık aday üye durumundaki) Türkiye için de sağlanamaması, affı güç bir diplomasi gediğidir. Çünkü AB lite- ratüründe 'politik diyalog' olarak nitelendiren AB organlanna bu tür fiili katılımlar, ileriki tam üye- liğin güvence ve sembolü olarak algılanmakta- dır. Fransa Cumhurbaşkanı Sayın Chirac bile Türkyiye'den bu hakkın esirgenmemesi eğilimi- ni açığa vurmuştu. Bu yönde atak oluşturmak yerine, küçük bir iç politika malzemesi için AB 'troyka'st türü ikincil ortamlardaki avutmalara araç olmanın, engin geleneğine güven duyul- ması gereken Türk diplomasisinin güç olan işi- ni daha da güçleştirmekten başka sonucu ol- mayacaktır. Başan mı, değil mi? Bugünkü yapısıyla GB, genel yapısıyla sade- ce AB yaranna çalışan tek taraflı bir nalıncı ke- seridir. Bütün bu olumsuz koşullarına karşın belirtmek gerekir ki Avrupa Birliği'ne tam üye- lik için bu kumann oynanması kaçınılmaz olmuş- tu. Ancak bu adımın başan sayılabilmesi ise 1996 sonunda AB'nin alacağı ilke kararlarıyla belli olacaktır. 1996'nın son ayında yapılacak olan Avrupa Birliği Konseyi'nde alınacak kararlarda; Avrupa Para Birliği'nin 3. aşamasına geçecek ülkelerin ve başkaca koşulların saptanması ya- nında, 2000'li yılların başlanndaki AB'nin yeni genişlemesine katılacak ülkeler de az çok be- lirlenecektir. İster Kıbns veya Malta'nın; isterse 'Avrupa Ant- laşmalan' denilen yeni bir dizi aday üyelik ant- laşmalanyla süreci çoktan başlatmış bulunan eski Doğu Bloku ülkeleriyle bütünleşmeler çer- çevesinde olsun, Avrupa Birliği'nin gelecekte alacağı ilk genişlemesürecındeTürkiye'nin adı anılmazsa, gümrük birliği macerasından çark edil- mesinin ciddi olarak planlanması gerekir. Av- rupa Birliği'nin temel örgüt fonlarından ve ka- rar mekanizmalanndan uzak kalmaya mahkûm edilen ekonominin zaten bundan fazlasına da pek tahammülü olmayacaktır. C) Marmara ve Konstanz Üniversiteleri Öğre- tim Üyesi YORUM OZTIN AKGUÇ Enflasyon Onlenebilir mi? Türkiye'de son 20-25 yıldır, enflasyon belki en çok kullanılan ekonomik sözcüktür. Enflasyon konusun- da sayısız araştırmalar. yorumlaryapıldı, tezlersavu- nuldu, vizyon sahibi (!) yenilikçi (!) liderler Türkiye'yi yönetti. Ancak Türkiye, hemen tüm dünya ülkeleri- nin çözüm bulduğu enflasyon sorununa bir çözüm getiremedi. Enflasyon süregenleşti, hatta kanıksan- dı. Ancak Türi<iye'nin, sağlıklı bir ekonomik büyüme sürecine girebilmesi, gelir dağılımını düzeltebilmesi için enflasyon sorununu çözmesi gerekiyor. Türkiye'de kamu kesimı borçlanma gereğının (KKBG), enflasyonun temel nedeni olduğu konusun- da görüş yaygındır. Bu temele dayanarak devletin kü- çültülmesi, özelleştirme savunulmakta; kamu kesi- minin küçültülmesi ile kaynaklann daha iyi kullanımı- nın yanı sıra enflasyonun hızının kesileceği de ileri sü- rülmektedir. Bu tür savlar, çözümlemeler, kamu ke- simi borçlanma gereğıne doğru tanı konulmamasın- dan kaynaklanmaktadır. Kamu kesimi finansman açı- ğı, devletin cari harcamalarından, yatırım harcama- lanndan veya KtT'lerin faaliyet zaranndan doğmamak- tadır. Kamu kesimi borçlanma gereğıni doğuran te- mel etken, kamunun faiz ödemeleridir. Faiz ödeme- leri dışında konsolide devlet bütçesi fazla vermekte, KlT'lerin faaliyet sonuçları da genelde kârlı olmakta- dır. KİT'lerdeolağanfaaliyetlerdenzarar değil, kârsöz konusudur. Faiz ödemeleri, KlT'lerde faaliyet kârını dönem zararı veya bilanço zaran şekline dönüştür- mektedir. Kamunun büyük boyutlu olan borç stokunun yanı sıra yüksek oranda reel faiz ödemesi, faiz yükünü art- tırmaktadır. Uzun dönemde bakıldığında reel getırisi en yüksek yatırım araçları Hazine bonusu ve devlet tahvili olmaktadır. Nıtekım 1995 yılında da devlet ıç borçlanma kâğıtlan, mevduat, döviz, döviz sepetı, men- kul kıymetler borsası gibi alternatif yatırım araçlarına göre en yüksek getiriyi sağlamıştır. Devlet iç borçlan- ma kâğıtlan, nsksiz olduğundan, faiz haddinin atter- natiflere göre en düşük olması gerekirken, Türkiye'de kurama ve gelişmiş ülkeler uygulamalarına tümüyle ters olarak en yüksek faiz devlet iç borçlanma kâğıt- larına ödenmektedir. Bunda kötü, başarısız bir borç yönetiminin etkisi olduğu kadar, hükümetlerin çeşit- li şekillerde rantiye sınıfını kollaması da etkili olmak- tadır. Türkiye'de yüksek faiz düzenınden yararianan güç- lü birçıkarlobisi oluşmuştur. Olaylara yalnız kendi çı- karfarı açısından bakan bu lobı, düzenin sürmesi için siyasâl ve parasal gücünü kullanmaktadır. Çalışan ve üretken kesimlerden rantiye sınıfına aktanlan kay- naklar ne yazık ki yatırımlarda da kullanılmamakta, yeniden parasal oyunlara, devlete borç vermeye yö- nelmektedir. Bir yandan yüksek faizle belli kesimle- re kaynak aktanlması, öte yandan parasal birikimle- rin ülke açısından üretken yatırımlara dönuşmeme- si, mal ve hizmet üretımının yeterince artmaması, enflasyonun temel nedenini oluşturmaktadır. Türkiye'de yüksek faizin bir diğer nedeni de sıcak para veya yatırımcılartn dövize yönelmesıdır. Yatırım- cılar TL'nin getinsi ile dövızin getirisinı karşılaştırmak- ta, portföylerinı ona göre yönetmektedirler. Sıcak pa- ra da faiz arbitrayından yararlanarak getirinin yüksek olduğu finansal pazarlara akmaktadır. Burada korku, faizlerin düşürülmesi halinde, sıcak paranın Türki- ye'yi terk etmesi, yatırımcılann da dövize hücum ede- rek, finansal pazarlarda bir krize yol açmaları, bir ka- os yaratmalarıdır. Kambiyo kontrollerınin kaldırıldığı, sermaye hare- ketlerinin serbest olduğu bir düzende faizle döviz ku- ru arasında yakın bir ilişki vardır. Bu ilişki dikkate alın- madan uygulanacak politikalar başarısızlıkla, bir ka- os yaratarak sonuçlanır. Bu nedenle Türkiye, yazma- sı kolay fakat başarması zor iki işi birlikte gerçekleş- tirmek zorundadır. Faizleri aşağıya çekerken, can iş- lemlerde fazla vererek, olası kısa vadeli yabancı ser- maye çıkışını karşılamak veA/eya spekülatörierin port- föylerini yabana para üzerinden çıkanlmış finansal araç- laradönüştürürken, aşın kuroynamalannı engellemek. Türkiye'nin bugünkü siyasal kadrolarla, serbest pazarekonomisi olarak nitelendirilen garip birdüzen- le, enflasyon sorununun üstesinden gelmesine ola- nak yoktur. Nitekim yirmi yıla yakın bir süredir bu so- runa bir çözüm bulamamış, tersine enflasyonu sür- git hale getirmiştir. Türkiye'nin yeni anlayışlara, yeni siyasal ve bürokratik kadrolara gereksinimi vardır. Demokratik bir düzen için de toplum, geniş kitleler, edilgen değil etkin olmalıdır. Toplum; kendini kandı- ran, oyalayan kişi ve siyasal akımlann peşınde sürük- lenmemeli, kendine hizmet edecek dürüst kadrolar bulmalıdır. Demokrasilerde çözümü halkın yönelişle- rinde aramak durumundayız. Tutuncuden Usumi'ye ödülMANISA (Cumhuriyet) - Tütün Eksperleri Derneği ileZiraat Mühendısleri Oda- sı İzmır Şubesi ve Manisa Temsilciliği'nın tütün pa- nellerinde. tütüncülükteki gelişmeler değerlendirildi. Bu arada, gazetemiz yaza- n Saduilah Lsıuni ile eski Tekel Genel Müdürü Ortaan Özet'e üretici kesimine yöne- Iik çalışmalan nedeniyle ödül verildi. Celal Bayar Üniversitesi Ik- tisadi ve Idari Bihmler Fakül- tesi Konferans Salonu'nda ger- çekleştırilen tütün panelle- rinin ilkmde Tütüncülük- te Mevcut Durum ve Geliş- meler'' tartışıldı. CBÜ Rektörü Prof. Dr. TunaTaner'in yönettiğı pa- nelde konuşan Tütün Eks- perliğı Yüksek Okulu Mü- dür Yardımıcısı Reşat Apti, tütün yetıştırme tekniğin- deki gelışmelen anlatırken 90'a yakın tütün çeşidine karşın, ülkemizde bunlar- danvalnızca 15'ınınbulun- Sadullah Usurai duğunu söyledi. Tütüncülük alanında ya- pılan çalışmalan anlatan tü- tün Eksperleri Demeği'nden Ahmet HamdiGumüş. Mil- li Tütün Komıtesı'nın oluş- turduğu komisyonun çalış- malannda belirlenen milli tütün politikasının yoruma yer bırakmayacak kadar açık olduğu- nu belirttı. Önü- müzdeki 5 yıl ıçin- de tütün satış mer- kezlerinın tüm yurtta kuruluşunun tamamlanacağını vurgulayan Gü- müş, yerlı ve ya- bancı tütün üreti- mi, yurtıçi tükehm ile ihracat olanak- tannın gerekJerine göre yıl- lık üretim hedefînde uyum sağlanacağını söyledi. Öğleden sonra "Tütün ve Sigara Konusunda Öneri ve BekJentffler" panelı öncesın- de, gazetemiz yazan Sadui- lah Usurru ile eski Tekel Ge- nel Müdürü Orhan Özet'e, tütün üretıcısının sorunlan konusunda ve tütün eksper- liğının değerlendirmesinde gösterdikleri etkinlikler ne- deniyle ödül plaketı verildi. Kızımız Fulya'ya FUNDA adında bir kardeş geldi. ZEYNEP-TUNCA ÇİNKAYA 7 Şubat 1996 tstanbul
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle