29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 9ŞUBAT1996CUMA OLAYLAR VE GORUŞLER Baştakiler ve Biz MELİH CEVDET ANDAY G eçenlerde eskı birdos- tum, - Polıtıkacılanmız. son genel seçimlerde hal- İcimızın partiler arası ortak hükümetler ku- rulması buyruğunu verdiğine inanıyorlar, nerden çıkanyorlarbunu? diyordu. Beni bır düşüncedir aldı: gerçi politi- kacılanmız konuşmalarında "tablo" ("ortaya çıkan tabloya göre") ya da "mo- deT (koalısyon modelı) dıyerek bıze ger- çekten böyle buyruk venldiginı kanıtla- mak ıstiyorlarsa da. halkımızın biraraya gelerek böyle bır buyruğu hazırladıgını kimse savunamaz. Yurttaşımız seçim sandığına giderken oyunu vereceği par- tinin kazanmasını, demek iktidar olma- sını ıstıyordu Şımdı onlar "Başımıza nerden çıktı bu koalisyon belası!" dıye dertlenmektedirler. Halk. hiçbır yerde, karmaşik umarlan sevmez: çünkü izleyi- cisı değıldirpolitıkanın. ardını kollamaz, ne sonuç verecek dıye merak etmez. Hadı şunudadeyıvereyım; halk hiçbır zaman politikayı benımsemez. ülkeyi yö- netmeğe, ya da ülkenin yönetimine ağır- lığını koymağa kalkmaz, bu işi başkala- nna bırakır. Kimdir o başkalan? "Demokrasi", Eski Yunanlılann orta- ya attığı bir sözcük, "halk yönetimi" de- mek. Şunun şurasında, bilemediniz. ıki bın beş yüz yıl olmuş konuşulah. Elbet zamanla daha da geliştirilmiş o söz; Amerika Birleşik Devletleri'nin kurulu- şu sırasında. "Halkın, halk içiru halk ta- rafindan yönetimi" (Lincoln) biçimini al- mış. Ne iîerlemedirbu! Oyle ama, bana sorarsanız, halk hiçbir yerde yönetimi ele almamış, ya da ele al- ma istegini göstermemiştir; bu erki hep başkalanna, soylulara, zenginlere, gözü karalara, serüvencilere bırakma eğilimin- de olmuştur. Böylesi daha rahattır da on- dan. Benden "halk"ın tammını isteseniz, denm ki. "halk, rahatını kollayandır". "Halkbencüdir" mi demek istiyorum? Yo, öylesıne başımızdan büyük öner- melere girmektense, alçakgönüllü davra- nalım, küçük, sade, anlaşılırnedenlcrden yola çıkalım. Sözgelişi Kölecilik Dönemi'nde, köle olmak mı daha ıyi idi, yoksa köle sahibı oimak mı? İçinızden "Köleohnaktansa köle sahi- bi olmayıyeğlerdim'*dediğınızı duyargi- bi oluyorum; ama bunu yüzünüze vur- mak istemem. Köle olmak acı ise. köle sahibi olmak utanç verici değil midir? Ama biz burada konumuzun ahlaksal yanlan üzerinde durmayı bir yana bıra- karak. köle ile köle sahibi arasındaki doğ- rudan ilişkiyi ele alalım. Egemen olan diyor ki: - Buyruklanm doğrultusunda çalışa- caksın. Köle de diyor ki: - Sen de benım aşımı vereceksin. Kölecilik dûzenı tarihe kanştı; ama bu- yuran ile buyurulan arasındaki ilişkinin yapısal ırası siirdü gıttı. Ortaçağda buyurulanın adı artık "top- rağa bağb köylii" idi, buyuranın adı da "senyör'" (bey, ağa) idi, bey, köylünün çalışmasını denetliyor, vakti gelince pa- yını ondan alıyor; buna karşılık köylü de korunmasını ve adaleti beyden bekliyor- du. tki yan da, araianndaki işbölümünün ternel kurallanna sıkı sıkıya uyuyordu. İşçı-işveren ilişkisinde de benzeri ya- pısal özellikler bulunuyor elbet; başka bir deyışle adlar, tanımlar değişse de bu- yuran - buyurulan çifti süregidiyor. Oy- sa biz, adlann, tanımlann değişmesine "ilerteme" diyoruz. Çünkü kölecinin ye- rini prens alıyor, prensin yerinı zengin, aristokrat, kral, daha sonra işveren, ana- mal alıyor; ve ilerleyen, eşitliğe kavuşan emekçi, aşını istemeği, adalet istemeği sürdürüyor. Demokrasiye gelindiğinde buyuran- buyunılan ilişkisi öylesine karmaşıklaşır ki, eski adlar, tanımlar nerdeyse tanın- maz olur. Sözü uzatmayalım; buyuran ile buyu- rulan sanki ortalıktan çekilmiş. onlann yerini eşit hak ve hukuktaki yurttaslar al- mıştır. Bizi kimler mi yönetecek? Köle- ci değil, prens değil, kral değil, işveren- zengin-anamal değil, seçtiğimiz kişiler. Işte demokrasınin erdemi ortaya çıktı. Karşımda siyasal partiler dızilmiş du- ruyor, bunlardan istediğimi seçmekte öz- gürüm. Konu geliştikçe benim düşüncelerim de değişıyor mu yoksa? Yazimın başla- nnda "Halk hiçbir zaman poütikayı be- nimsemez. ülkeyi yönetmeğe, ya da ülke- nin yönetimine agırlığını koymağa kalk- maz" diyen ben değil miydım? Bendim, evet, öyle düşünüyorum. Hal- kımız seçimle başkalanna bırakıyor yö- netimi. Kimdir o başkalan? Bilmiyor. Belki de eskiden tanıdığı, bildiği İcişilerin çocuklan, torunlan... Okumuş yazmış, yabancı diller öğren- miş, acaip birtakım kişiler. Bir yönetici sınıf. Demokrasi, bu ideal toplum yöneten- lerle yönetilenlerin cennetidir. Ama halk böyle düşünmez. Yabancı görür yöneticileri kendine. Gerçekten bağlanmaz onlara. Kuşku ile bakar. Montaigne "BaştakilerVeKz" adlı de- nemesinde şöyle diyor: "Bizi yöneten, dfinyayı ellerinde tutan kimselerin bizim kadar akıllı olması, bi- zim yapabileceğimiz kadannı yapması yetmez. Bizden çok iistün değillerse, biz- den çok aşağı sayıkrlar. Çok şeyler vaat et- tikleri için çok şeyier vapmakzorundadır- lar." A 1k ı ş 1a r g ü ç v e r e n l e r e . . . g ü v e n d u y a n l a r a ! A l k ı ş l a r y ü k s e l e n b a ş a r ı l a r a ! Alkışlar VakıfBank'ın değerli mevduat sahiplerine, VakıfBank'la çalışan sanayicilerimize... küçük ve orta boy işletmecilerimize... ihracatçılarımıza... ev hanımlarımıza... gençlerimize... öğrencilerimize... VakıfBank çalışanlarına... Alkışlar tüm Türkiye'ye... VakıfBank 1995 yılında da başarı hedeflerini kat kat aşarak gerçekleştirdi. İşte VakıfBank'ın 1995 başarı tablosu: Özkaynaklarımızdaki artış % 92... 9,9 trilyon. Toplam aktiflerimizin artışı % 118... 231,9 trilyon. Kaynaklarımızdaki artış % 99... 196,1 trilyon. Takipteki alacaklarımız (net) 0. Kârımızdaki artış % 350... 5,3 trilyon. (net) B u b a ş a r ı n ı n g e r ç e k s a h i p l e r i ; b i z e g ü ç v e r d i n i z , g ü v e n d u y d u n u z . & e \ VakıfBankT e ş e k k û r l e r h e p i n i z e . . . h e p i m i z e . T e ş e k k ü r l e r T f l r k i y e . • Î I . Y ü z y ı l B a n k a c ı h ğ ı " PENCERE Jeanne d'Arc Yaktı Halkı.••• Şubat ayı neden kısadır?.. Diyorlar ki Romalılar şubatı uğursuz saymışlar, kı- sa tutmuşlar; bu gelenek daha sonra takvim yapan- ların da kulaklanna küpe olmuş. Peki, şubat uğursuz da ocak uğurlu mu?.. 1996 yı- lına yaklaşık yüzde 10 enflasyonla girdik; geçen ay tüketici fiyatları artışı yüzde 8.3; toptan eşya fıyatla- n artışı yüzde 9.8!.. Ama medyaya vız geliyor; muha- lefet ise kafayı hükümet kurma çalışmalarına takmış; halk ortalıkta kalmış... Kim bu enflasyonun sorumlusu?.. Başbakan olur olmaz zaten yüksek olan enflasyo- nu patlatıp yüzde 160'a tırmandıran Başbakan Çil- ler değil mi!.. Şu sırada onun da enflasyonla menf- lasyonla bir ilgisi yok.. Tansu Hanım ne diyor: - Ben bu ülke için kendimi apartmanm dördüncü katından aşağı atanm... - Ben Jeanne d'Arc'ım.. Bizimki gibi toplumun eşini arasan tarasan şu ka- vanoz dipli dünyada bulamazsın.. • Bilim nasıl oluşur?.. Insan her şeyin nedenini me- rak eder, sorar, sorgular: - Yaprak neden yeşil?.. - Deniz neden mavi?.. Bir olayın nedenlerini öğrenmeden insanoğlu ra- hat etmez. Şimdi AIDS'in nedenlerini anyoriar, bula- caklar, aşısını yapacaklar. Peki, enflasyonun da bi- limsel nedenleri yok mu?. Hem enflasyon oranlan ne- den yoksul ülkelerde yüksek de gelişmişlerde dü- şük?.. Ülke içinde enflasyon canavarı yoksuldan alıyor, zengine veriyor; dış dünyada az gelişmişlerden alıp çok gelişmişlere veriyor. Sakın bizim dışımızda bir egemen güç, enflasyon canavanyla ortak olmasın?.. Olurmu, olur... • Aslan Başer Kafaoğlu'nun "Enflasyon - Gelişmiş ve Az Gelişmiş Ülkelerde " adlı kitabı üçüncü bas- kısını yaptı. Kafaoğlu, enflasyonu tanıtıyor; ateş dil- li, çifte boynuzlu, çapraz pençeli, çatal kuyruklu bir canavar değil enflasyon; kendisini anlamaya çalıştı- ğımız zaman hemen ehlileşecek bir yaratık; ama, enflasyonu azdınp üstümüze salan birileri var. Kim o?.. Kafaoğlu kitabında enflasyonun patronunu tanıtı- yor. Amerikan dolan 1946'da 1.25 lira, 1958'de 2.82 li- ra, 1970'te 9.02 lira, 1979'da 15 lira, 1980'de 26 li- raydı; 1994'te 13 bin lira oldu; 1995'te göz açıp ka- payıncaya dek 60 bini aştı; şimdi 70 bine gıdiyor. Geçen ay enflasyon yaklaşık yüzde 10!.. Gümrük biriiğine girdiğimiz Avrupa'da yıllık enflasyon oran- lan bu sayının altında... Başbakan Tansu Hanım ne diyor: - Ben ülkem için kendimi apartmanm dördüncü katından aşağı atanm.. - Ben Jeanne d'Arc gibiyim... Iyi de Jeanne d'Arc'ı yakmışlardı, Tansu Hanım ise yaktı bizi!.. Dolar 65 bine dayanmış, aylık enflasyon yüzde 10, Çiller'in siyasi partisine verilen oy yüzde 19; Jeanne d'Arc olduğu yerde tepiniyor: - llle Başbakan ben olacağım, benden başkasını düşünemem bile... Töplu bir çılgınlığa mı kayıyoruz?.. DEMOKRATlK CUMHURİYET PROGRAMI Türkiye'yi tam demokratik ve üretken kılmak üzere geliştirilen önerilerini tartışıyor. YENÎ SlYASAL STRATE, TARTIŞMALARI Ekim 1995 /Mayıs 1996 -vm- Eğitim Politikaları Abbas GÜÇLÜ, Yonca KARAPAZAR, Tosun TERZİOĞLU, Gündüz ULUSOY 10 Şubat 1996, Cumartesi, Saat: 14.00 İTÜ V'akfı Maçka Sosyal Tesisleri Avrıntılı bilgi için: Tel: 0212. 275 10 00///Fax: 0212. 272 66 23 DOGAYA YOLCULUK ... SÜLÜKLÜCÖL Kanda yünjmenln keyfi KAPADOKYA'DA TREKKİNC Ihlora Vadisı. Denrvkuyu, Göreme. Urgüp AKDENİZ'E BAHAR CELOİ! KöprülO Kanyon. Olımpos. Kekova. Vejılgöl. Arnika ' * * 11 Şubat Pazar 1 2OO0O0TL 17-25 Şubat YP. 13.500 OOOTL 17 - 25 Şubat .V.P 13.500 OOOTL Mb tok, t/S Uyo#u T»l/Folc«: 0-?l?-24il5W-24S»7t ÇOCUK AKIL SAĞLIĞI DERNEĞI OKUL VE DAVRANIŞ SORUNLARI Danışma - Rehabilitasyon - Tedavi Taksim: Aydede Cad. No: 30 Kızılay Dispanseri Tel: 256 14 62'den randevu SATILIK TERRİER 1.5 aylık, süt beyaz terrier yavrulan satılıktır. Tel: 411 24 41 -386 31 15
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle