Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
9ŞUBAT1996CUMA CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
Belmondo'danPhilippe Leotard'a kadarFransız sinemasının gövde
gösterisine çıktığı 'Les Misembles', kuskusuz hsır haftanın en iyifilmi
Lelouch'ım
gözünden Sefiler ve Nazfler...
A menkalı Spielberg 'Jurassk
/u Park'la, insanıyet namına,
f-m Nazilerce toplu kıyıma
*ÂL -M_ ugratılmış Yahudi soyuna
yıllardır göstermekte geciktiğı gönül
borcunu öder de, kıvrak kamerası,
afrah tafralı, cakalı anlatımı, plastik ve
teknik ustalıgı. duyarlılığı bakımından,
Hollywood'un namlı gişe
şampiyonundan hiç de geri kalmayan,
ne var ki epeydir esamesi okunmayan,
Fransız sinemasının en civelek ve çok
bilmiş 'yaraöcı yönetmen'lerinden
Claude Lelouch durur mu? O da,
Vktor Hugo'nun belki de en baba
klasiğinden yola çıkıp 19. yüzyılın
Sefıller'iyle, 20. yüzyılın akışını
değiştırmiş 2. Dünya Savaşı'nda,
milyonlarcası Nazi barbarlığına ve
gaddarlığına kurban edilmiş Yahudileri
(ve ekmek çalmaktan zindana tıkılıp
çileli bir ömre talim etmiş, masum
mahkûm-iyi yürekli insan-unutulmaz
roman kahramanı Jean Valjean'la da
dedesini, babasını fılan)
özdeşleştirerek işin içine büyûk ölçüde
otobiyografık öğeleri de katarak
anlatmaya soyunuyor, kendi ailesimn
31 Aralık 1989'dan, yeni yıl (1900) ve
20. yüzyıl kutlamalanyla başlayıp 2
büyûk savaştan geçerek 1950'lere
kadar uzanan, üç kusaktan, üç saatlik
destanını, 'Les Miserables-Sefiller'de.
'Bir Kadın, Bir Erkek'ine 30 yıl önce
gönül düşürdüğümüz, ancak sonradan
beklentilen çoğu kez boşa çıkaran
fılmleriyle gözümüzden, gönlümüzden
dışladığımız, iflah olmaz bir sinema
tutkunu Lelouch'un, 1966'dan bu yana
önümüze sürdüğü, kendine özgü
tarzıyla anlattığı öykülerdeki görüntü
diline egemenliği tartışılmaz.
Çerçevelemelerinden montajına kadar,
doğaçlama havasına sahip, gözalıcı
anlatımı, görsel özellikleri ve teknik
ustalıgı belirgindir, tüm Claude
Lelouch filmlerinde.
Serbest bir uyartama
Kimi zaman kendine özgü bir sıcaklığı,
duyariığı da yakalayan o parJak
biçeminin ardında, genelde ukala
tıraşlan çeken, oldukça derinliksiz bir
aydın tavn ve kof bir içenk de göze
batar çoğunlukla. Sıkça sevdiği
filmlere göndermeler yapan, sinema
tarihinin ustalanna saygıda buiunan,
anlattığı öykü ve entrikanın orasına
burasına bilgiççe, çağımızın kımi
sorunlannı tıkıştıran, iğreti kaçan
şekilde gündemdeki güncel olaylara
bir-iki tümceyle dokundurmadan
edemeyen, ne var ki sonuçta pek örtbas
edilemez biçimde, 'sığlığı' yüzeye
çıkan Lelouch'un filmleri, özellikle
1970'li yıllarda eleştirmenlerce yerden
yere vurulmasına karşın iyi çalıştı. tlk
dönemınden 'Bir Kadın ve Bir Erkek',
'Hayat, Aşk ve ÖtönT, 'Yeni YıT ya da
'Tüm Bir Yaşam' gibı ilginç filmleriyle
anımsadığımız, son tahlilde burun
kıvırdığımız, ama yine de filmlennı
görmeden yapamadığımız ve bunca
zamandır birlikte yaşlandığımız
Lelouch'un, ünlü Hugo klasiğinin
oldukça serbest bir uyarlaması
niteliğindeki son filmi 'Sefîller', hayli
zamandır sesi soluğu çıkmayan,
yaratıcılıgı küllenmış, coşkusunu
yitirmiş bu Yahudi asıllı Fransız
yönetmenin, 100. yılında yeniden
sinemaya dönüşünün^e ürünü. Görsel
kurgusu, üslubu ve yapıs'ıyia,
1970'lerden aklımda kalmış, üstadın
her zamanki çalakalem-kamera
cevvallığıyla yine 20. yüzyılın önemli
olaylanndan kesitler verip Lelouchvari
tıraşlar çekerek, sürükleyicı, uzun bir
seyirlik öykü anlattığı 'Toute Une Vie-
Tiim Bir Yaşam'ını çağnştıran
'Sefiller', hayatta rastlayabileceğimiz
her tipten 'i>iJerle kötüler'in
(Yaljean'larla Thcnardier'krin) resmi
geçidi gıbi baştan sona. Filmin
başında, son dakika alçaklığıyla
kuyudan çıkamayıp ölümü yeğleyen,
masum bir kader kurbanının oğlunun,
inanılmaz rezillik ve sefilliklerden
geçilmeyen bir dünyada, ayakta
kalmaya uğraşırken insanlığından da
vazgeçmeyen, yoksul ama zengın
gönüllü. kocaman yürekli, iyiliksever.
20. yüzyıl Jean Valjean'ı Henri
Fortin'ın destansı öyküsünü
seyrederken aynı zamanda fonda,
Fransa'nın 1900'lerden 1950'yedek
iki dünya savaşı arasındaki yanm
yüzyıllık yakın tanhinin de ufak
dokunuşlarla sergılenmesini ızliyoruz.
Belmondo döktürüyor
Ringde yumruk savurmaktan kamyon
direksiyonu sallamaya geçmış, eski
boks şampiyonu, yeni mobılya <
taşımacısı, cahil Henri Fortın'in (Jean-
Paul Belmondo) zorlu yaşamı ve
çevresıyle ilişkıleri, Hugo'nun trajik
romanı kahramanı Valjean'ın
paralelinde sürerken Almanlardan
kaçan, tek çocuklu. varlıklı bir Yahudi
çıfti lsviçre'ye geçirmek uğruna,
canını tehlikelere atmaktan da
çekinmiyor Valjean-Fortin'imiz,
Hugo'nun ölümsüz klasiğinden bölüm
bölüm sayfalar okunması karşılığında.
Hugo'nun Sefıller'iyle, kendi
soyağacına ve ailesine dayanan, üç
kusaktan Fortin'leri (dede, baba filan
hepsini büyük Belmondo oynuyor
başanyla, daha doğrusu döktürüyor
baştan sona) örtüştürüp kaynaştırarak
hikâye eden Lelouch'un 'Sefiller'i,
özellikle 1940-44 arası, Nazi çizmesi
allında, Vıchy hükümetinin kukla
yönetiminde yaşayan ve yüreklilik,
korkaklık, alçaklıİc ve sefillıklerin gırla
gittiği, sayın muhbir ve işbirlikçi
vatandaşlann borulannı öttürdüğü,
işgal Fransası üstüne yoğunlaşıyor.
Hugo'nun, büyük Fransız devriminin
özgürlükçü ve coşkulu havasına paralel
bir hümanizm ve gerçekçilikle kaleme
aldığı eserleri arasında öne çıkan ve
nerdeyse Pantheon'a gömülmüş bu
ünlü yazannkı kadar yaygın üne
kavuşmuş bu dev romanının özü,
yapısıyla, kendi kişisel ve
otobiyografık kurgusunu ustaca
harmanlayan Lelouch'un bazı
görkemli mizansenler düzenleyip kimi
Sefiller
(Les Miserables) Yapımcı,
yönetmen, senaryo: Claude
Lelouch, Victor Hugo'nun ünlü
romanından esinlenerek /
Kamera: Philippe Pavans De
Ceccatty / Müzik: Francis Lai,
Didier Barbeüvien, Michel
Legrand, Philippe Servain, Erik
Berchot / Oyuncular: Jean-Paul
Belmondo, Clementine Celarie,
Michel Boujenah, Alessandra
Maıünes, Rufus, Ticky
Holgado, Annie Girardot,
Philippe Leotard, Philippe
Khorsand, Jean Marais,
Micheüne Presle, Darry Covvl,
Nicole Croisille / 1995 Fransa
(UlP-Umut Sanat) Beyoğlu
Alkazar, Altunizade Capitol,
Ortaköy Feriye, Kadıköy
Bahariye sinemalannda.
etkileyici sahnelerle bezediği 'Sefiller',
Lelouchvari, cümbüşlü ve okkalı bir
kolajın çokrenkliliğine bürünüp ilgisiz
kalınamayan, güçlü bir 'spectacle'a
dönüşüyor giderek. Yüzyıllann
değişmesine, uygarlığin onca
gelişmesine karşın yine de sefilligin
yeryüzünden silinemediği, bunca
sefaletın çekildiği 20. yüzyılın
sefillerinin öyküsünü, ilginç bir
sinematografık spektakl halinde
görüntülemenin üstesinden gelen
yapımcı-senarist-yönetmen
Lelouch'un, 1950'den günümüze
devamını da çekmeyi tasarladığı,
otobiyografik bir üçlemeye
tamamlamayı kurduğu bu kendi
ailesinin destansı öyküsü, kuşkusuz
önemli filmleri arasında yer alacak
nitelikte, bugüne dek bu kilometre taşı
gibi, namlı edebiyat kJasiğinden
sinemaya uyarlanmış adaptasyonlardan
bir ölçüde sıynlan, ilginç ve anıtsal bir
seyirlik özetle. Birkaç rolde boy
gösteren, yaşlandıkça adeta Jean
Gabin'in günümüzdeki şubesıne
dönüşmüş Belmondo'nun varlığı ve
zengin oyuncu kadrosunun da
katkısıyla, kuşkusuz haftanın filmi
nitelemesini hak ediyor sonuçta
'Sefiller.'
Güzel kacbnla 'şövalyesf polisin
bîldik seriivenleri
Yeni, göz alıcı, amayavan ve Mişe birJoel Silver 'action 'u: "Fair Game "
Düriist Oyun (Fair Game) Yönetmen: Andrew Sipes / Senaryo: CharKe Fletcher /
Kamera: Rkhard Bovven / Müzik: Mark Mancina / Oyuncular: VVilliam
Balcfoin, Cindy Crawford, Steven Berkoff, Christopher IVİcDonaJd /1995, ABD
JWB) Beyoğlu Fitaş, Harbiye As, Etiler Akmerkez, İstanbul Princes, Ortaköy
* r'embcrlitaş Şafak, Bakırköy Avşar, Avcılar Standart, Kadıköy Ocak
.öv Apoiion, Altunizade Capitol sinemalannda.
Cindy Cravvford da kim oluyormuş?
Öncelikle bir Joel SOver filmi "Fair
Game-Düriist Oyun". Halen sinema-
larda gösterimi süren Stallone-Bande-
ras'lı "Assasnis-SuikastÇenıberi"nin
de yapımcısı Joel Silver, Hollywo-
od'un büyük ve başa oynayan (ancak
kameranın önünde değil de arkasında-
ki patronu oynuyor beceriyle), son ku-
şak 'yıkkz' yapımcılanndan.
Son yıllann "Lethal VVeapon - Ce-
hennem SilahTya da "Die Hard - Zor
Ölüm" gibi peşpeşe devam fılmleriy-
le seriye dönüştürülmüş, parlak hası-
lat yapmış, namlı ve gösterişli 'acti-
on'lanyla yükünü tutarak sivrilmiş,
vurdulu kırdılı, kovalamacalı, patla-
malı, bol şamatalı ve kanlı bir tarzda
gerçekleştirdiği fılmlerine damgasını,
belkide memur yönermenlerinden da-
ha fazla vurmuş, son dönem Hollywo-
od yapımcılannın en cingöz ve cam-
bazlanndan Joel Silver'ın, gitmek gaf-
letinde bulunduğumuz son 'action'u
"Dûrüst Oyun", günümüzün en tanın-
mış modeli Cindy Crawford'un da ilk
filmi aynı zamanda. SSCB'nin dagıl-
ması ve komünist blokun çözülmesiy-
le soğuk savaşin sona ermesinden son-
ra pusulayı iyice şaşınp belli klişeler
üstüne, ne biçim inanılmaz abuk sa-
bukluklann yazılacağını bir kez daha
örnekleyerek bir romandan uyarlan-
mış zırva bir senaryodan, Andrew Si-
pes adındaki yeni bir yönetmenin çek-
tiği bu Joel Silver yapımı, nicedirpod-
yumlardan beyazperdeye transfer ol-
mak isteyen mankenler kraliçesi, gü-
zel ve çekici Cindy Cravvford için pek
de parlak bir başlangıç olamamış ne
yazık ki.
Cindy'nin cazibesi
Öykünün 'kötü adam'ı, dünya ban-
kalanndan yüklü vurgunlar yapmayı
planlamış, bunun için iletişim tekno-
lojisinin son derece geliştirilmiş, en
son 'röntgenci' araç-gerecini kullanan
gözü kara, amansız, eski KGB artığı,
uyanık bir Rus ajanlar güruhu. Mi-
ami'li, kendi halindeki, boşanma dava-
lanyla fılan uğraşan dilber avukat
Cindy'nin tesadüfen, varlığıyla teker-
lerine çomak soktuğu bu paragöz KGB
ajanlan, Cindy'mizi temize havale et-
mek üzere kollan sıvayıp derhal hare-
kete geçince bir kovalamacadır başlar.
Kız arkadaşmın terk ettiği, gıcık Bİüd-
win kardeşlerin en küçüğü VVilliam'ın
oynadığı bir polis, Cindy'yi yüksek
teknoloji ürünü silahlan kullanan, ka-
til ve soyguncu Ruslara karşı koruya-
cak ve sürükleyicı bir koşturmaca tem-
posunda, hayatta kalmak için mücade-
le eden kahramanlanmızın birbirlen-
ne duydugu yakınJık giderek romantiK
bir ılişkiye de dönüşecektir tabii ki, bo-
ğucu Miami sıcağında...
Güzel kadınla korkusuz polis şöval-
yesinin sürekli hızlı kovalamaca-takip
çekimleriyle süregelen, bayat heyecan
sahneleriyle tıkabasa doluşturulmuş
serüveni, belirgin 'stunt' becerisinin
ortaya çıktığı birtakım harketli, atla-
malı zıplamalı, dövüşlü, kaçışlı, sö-
züm ona heyecanlı action bölümlerin-
den alıyor gücünü.
Patlamalar, alevler içinde. alabora
olarak sulara gömülen gemi ya da ray-
lara paralel, son sürat giden arabadan
trene sıçrama gibi, Amerikan sinema-
sına özgü, heyecan ve aksiyon sekans-
lanyla, bu türün meraklısma hitap eden
fılmde taş gibı güzelliğini, oradan ora-
ya dolanarak sergileyen Cindy'ciğin
oyunculuğu, benüz daha sıfır nokta-
sında.
Action türünün yeni ama oldukça
yavan birörneği niteliğinde. Cindy'nin
cazibesiyle çeşnilendirilmiş, tıpik Jo-
el Silver yapımı "Dürüst Oyun". tam
bir balon kısacası! Ne var ki can hav-
liyle giderek tam bir Amazon gibi çar-
pışıp kötü Ruslarla mücadele eden
Cindy Cravvford fıstığını izlemek adı-
na "Dûrüst O>Tin"a, bizim gibi katla-
nabilen seyirciye de söylenecek fazla
bir şey yok, vaktinize. paranıza yazık
gerçeİcten demekten başka.
'Hayatta en
büyük risk,
evlenmek'Kültür Servisi- Üikemız-
de Krzvsztof Kieskmski'nın
"Üç Renk Ma>i", Philippe
Kaufmann'ın "Varounanın
Day anılmaz 1 lafifligi'" ve Le-
osCarax"nin "Köprü Üstü
Âsıklan" filmlerinden tanı-
dığımız ünlü Fransız oyuncu
Juliette Binoche'un, İcendi-
siyleyapılan söyleşılerdece-
vaplamak istemediği sorula-
n geçıştırmekte çok usta ol-
duğu söyleniyor. Ünîü oyun-
cu, geçen günlerde kendısıy-
leyapılan birsöyleşıde "The
Horseman On The RooT fı I-
minde birlikte oynadığı Is-
panyol oyuncu Olivier Mar-
tinezıleolan ılışkışı hakkın-
dakı sorulan da "Özel ha\a-
ürrudeşifre etmekten hoşlan-
mıyorum" dıyerek yanıtla-
maktan kaçındı. Jeann-Paul
Rappeneau'nunyönettığı ve
şimdiye kadar yapılan en pa-
halı Fransız filmi olan "The
Horseman On The RooPu
eleştırmenler başanlı bulma-
dı. Buna karşılık Bınoche ve
Martınez arasındaki ılışkı-
nin, filmin iş yapmasında ol-
dukça etkıli olduğu söyleni-
yor. Geleceğın Aleon De-
lon'u olarak tanımlanan
Martinez ıçın fılme ılişkın en
kayda deger şey, Binoche ile
tanışmak olmuş: "Bir aşk fil-
mi yapbğmız zaman partne-
rize âşık olnıak zorunda de-
ğüsiniz" dıyor Martınez.
"Genellikle bu olmaz. Film
ile özel yaşamımı kanşür-
maktan bo$lanmam. Ancak
bu defa degişik bir şe> söz ko-
nusu. Jean-Paul Rappeneau,
başlanpçta 'Sız kardeşe ben-
zıyorsunuz" dediğinde 'Bu
ne dıyor' diye düsünmüs-
tüm. Ancak birbirimizi tanı-
yuıca anunızda bir çekimin,
benzertiğin olduğunu fark ct-
tik. Böylece fılmdeki aşk hi-
kâyesi gerçekieşmiş (Mu. Bu.
benim için bir şans ve ben. ilk
defa böyle birşevi \asjyorum,
belki de son olacak."
Sinema dünyasmdakı ön-
ceki ılışkilerinden ağzı kötü
yanan Bınoche'nin, böyle
da\ ranması aslında şaşılacak
bırdurum değıl. 1985 yılın-
da "The Night is Young" fil-
mınin setınde tanıştığı Fran-
sız sinemasının vahşı çocu-
ğu yönetmen LeosCarax ile
yaşadıgı aşk ılışkışı medya-
nın diline dolanmıştı. llışkı
bızde "Köprü Üstü Âşık-
lar" adıyla göstenlen "Les
amants Ou Ponnt Neuf"
fılmının çekımlenne kadar
sürmüştü. Bınoche'nin ama-
tör bir sanatçıyı canlandırdı-
ğı ve Carax tarafından yöne-
tilen fılmde görme yeteneğı-
nı yitıren bir ressamın duru-
muyla uzlaşması anlatılıyor-
du. Filmde, başlangıçtan ıtı-
baren setle ilgili çeşıtlı so-
runlar yaşarunış ve sonunda
Carax, Seıne ve köprüyü
Fransa'nın güneyinde bir ka-
sabada kurmak zorunda kal-
mıştı. Binoche ilişkinin son
günlenne rastlayan çekımle-
re ilişkin "tlkgünçokzordu.
Sanki özel hayatım ile fılm
birbirine girmiş gibivdi. San-
ki acıyı oynamam için acıyı
hissermem gerekiyordu.
Ikinci çekimde kendimi ha-
rap etmeden fılme katabit-
menin bir yoiunu amor-
dum" dıyerek duygulannı
aktanyor. Üçüncü çekimde
ıse artık herkes Bınoche'nin
ılışkısının artık bitmiş oldu-
ğunu anlamıştı. "Amaamıa
kaybetmiş gibiydik. Bir şeyi
keyifleyapmak zorundasıntz
ve o acı vBrmeye başladığın-
da yeniden o keyfî bulmaya
çauşmak zorundayız." Eleş-
tirmenler tarafından Bınoc-
he'nin fılmdeki performan-
sı çok iyı bulunmasına rağ-
men çift sonradan aynldı.
Binoche'nın "The Lnbera-
rable LJghtnessofBeing" fıl-
mınde birlikte o>Tiadığı Da-
niel Day Lewis ile aralannda
bir ılışkı olduğu dcdıkodula-
n bıle bunu kurtarmaya yar-
dım ettnedı. Özel yaşamına
ılişkın bu tür ilgiler yüzün-
den mahkemeye başvurmak
zorunda kalan oyuncu, şu
anda Fransız dergisı "Vbici"ı
mahkemeye vermış bulunu-
yor. Binoche, çok sınırlı bir
şekilde "En sonunda benim
hamile olduğunıu soylediler
ve ben hamik degilim'* dıyor
ve tepkısını "Onlar bir ha-
ber yapıvoıiar ve dava ediü-
yorlar. Bu bir oyun \« onlar
bunu bilivor Bu beni çıldırt»-
yor,çünkü bu saygısı/Jık. Ba-
sın ö/güriük istediğini söv lü-
yor. ama onlar insanlann öı-
güriüklerine saygı göstermi-
>orlar. (>«gür değüiz" sözle-
nyle göstenyor.
Binoche özellikle, babası-
nın kım olduğunu bir sır gi-
bı sakladığı oğlunun doğu-
mundan sonra daha duyarlı
davTanmaya başladı. Tek ba-
şına bir çocugu büyütmenın
büyük bir fedakârlık olup ol-
madığı sorulduğunda oyun-
cu, "Yaşamı kolay bulmadt-
ğun do^nı. Çocuİdann aile-
leriyle çok zaman geçirmcye
ihtiyaçtan var. Klimden geîe-
nin en iyisini onun için \-ap-
maya çâlışnorum ve Rapha-
el doğduğundan beri kendi-
me çok zaman ayıramıyo-
nım" diyor.
Konsenatuvar
mezunu
Şu an 31 yaşında olan Bi-
noche, rastlantılann belırle-
dığı bir oyunculuk karıyen
bırakmı^gensınde; 15 yaşın-
da okuldan aynlarak Lond-
ra'ya ve Polad'a gıtmış. Da-
ha sonra Parıs Konservatu-
arı'ndaokumuş. llkgünlerın
hıç de kolay olmadığını söy-
lüyor ünlü oyuncu. İ'ç yıl
boyunca yanlış gıyım. yanlış
burun gibı şeyler yüzünden
reddedılmış. Amacına ulaş-
mak ıçın sebze satmış, kası-
yer olarak çalışmış Ancak
bazı küçük rollerden sonra,
oyuncunun perdedekı berrak
görüntüsü dıkkat çekmeye
başlamış. 1985 yılında da
dördüncü filmi "Rendez-vo-
us" (Andre Techine'ın vö-
nettiği) ile "sinema güzeü"
adı> la da anılan "Prix Romy
Schneider'"ödülünü kazanır.
Binoche, Chantal Acker-
man'ın yönertığı ve VVllliam
Hurt ile birlikte oynadığı "A
Couch in New York" fılmıy-
le nısanda yine perdede gö-
rünecek. Daha sonra geçen
yılın sonunda Toscano'da çe-
kimlen tamamlanan "The
English Patient" fılmınde
Ralp Fiennes ile birlikte gö-
rünecek. Oyuncu, Fransız dı-
renış kahramanı Lucia Aub-
rachakkındaki bırfılmçekı-
mı ıçın şubatta sete dönecek.
"Horseman on tbe Ro-
of", çok iyi bir fılm olarak
anılmasa ve iyı gişe yapma-
sa bile Binoche için her za-
man özel bir yen olacak.
Özellikle Binoche fılmdeki
bir sahnevı Angelo'nun
(Martınez) annesınin "Çü-
gın ol oğlum. Biz asla yeterin-
ce çılgın değfliz" dedığı sah-
neonuçoketkılemış Binoc-
he, büyük bir ınançla "Sanı-
nm hayatta bazı riskler al-
mak zorundayız. Yoksa asla
büy üyemeyi/. Bu çocuğunu-
za sövleyebileceğiniz en hari-
kaşe> "dıyor. "Benim için çıl-
gın ol demek, onun peşinden
gitmek demektir."
Ve hayatta alacağı en bü-
yük nskın ne olabileceğı so-
rusunu. "Hiç tereddüt gös-
termeksinn evlenmek" dıye-
rek yanıtlıyor.
"Bu birisiy le uzun bir sü-
re birlikte yaşavamam de-
mek değil. Yaşayabilirim,
çünkü bu benim amacım.
Ama evlenmek- bu, tüm bir
hayatdemek ve çok farklı bir
Y E N İ B A Ş L A Y A N L A R . . . Y E N İ B A Ş L A Y A N L A R . . . Y E N İ B A $ l A Y A N L A R . . . Y E N İ B A S L A Y A N L A R
Yerçekimli Aşklar /
Aşk Üzerine Söylenmemiş Her Şey
Sinema Vakfı'nın ilk proje-
si olan "10 Yönetmen 2 Fîlm"
kapsarrunda hazırlanan fılm-
ler. sinemalarda gösterime gi-
riyor.
Sevgı ve hoşgörü temasını
ışleyen 5'er kısa filmden olu-
şan, iki ayn uzun merrajlı fılm
halmde hazırlanan filmler,
"A$k Üzerine Söylenmemiş
H«rŞey" ve "Yerçekimli Aşk-
lar" adlannı taşıyor.
"Aşk Üzerine Sövienmemiş
Htr Şey"; Ömer Kavur'un
"Buluşma", Irfan Tözüm'ün
"Monte Kristo", "Yusuf Kur-
çenli'nin "Çünkü Onu Seviyo-
rum", Erden Kıral'ın "Ay Hi-
kâyeleri'' ve Zeki Ökten'in
"Hep Aynı" adlı filmlennden
oluşuyor. tkinci fılm olan
"Yerçekimli Aşklar" ise Or-
han Oğuz'un "Şövulye Pamuk
Prenses ve Hain", Âli Ozgen-
türk'ün "Sır", Banş Pirha-
san'ın "Gül ile Adem", Mem-
duh Ün'ün "Ona Sevdigimi
Söyle" ve Aüf Yılmaz'ın "Ka-
zandibi Tavukgöğsü" filmle-
nnı ıçenyor.
İntemet'te Av / The Net
"İnternet'te Av", konusunu, doğrudan
doğruya, teknolojıde büyük bir gelışımin
patlak verdiği günümüzden alan bir fılm.
Angela Bennett (Sandra Bullock) bılgı ça-
ğında yaşayan bır ınsandır ve varlığını orta-
ya koyan her şey, kompleks bır bılgı ağına
kayıtlıdır. Ancak Bennert'ın başına hıç um-
madığı bir şey gelır:
Yaşamına aıt tüm kayıtlar değiştirilmış,
ona şüpheli bir kımlik venlmiştır. Teknolo-
jık gelişimin ve bılgisayarların yaşamımız-
da ne kadar önemli bir yer tuttuğunu göste-
ren bu filmde başrolleri Sandra Bullock, Je-
remy Northam ve Dennis Millerpaylaşıyor.
Filmin yönetmenı ıse bu güne kadar yaptığı
fılmlerle 12 Oscar ödülü kazanan lrwin
VVinkler.
Kırmızı Leke / The Scarlett Letter
Demi Moore ve
Gary Oldman'ın baş-
rolleri paşlaştıklan
"Kırmızı Leke", 19.
yüzyıl Amerika-
sı'nda katı toplum
kurallannın kurbanı
olan bir aşkın öykü-
sünü anlatıyor. Film-
de, cesur ve duygulu
Hester Pryenne (De-
mi Moore), kendini
Tann sevgisini dağıt-
maya adamış tutkulu
rahip Dimmesdale'le
(Gary Oldman) yaşa-
dığı yasak ilişkiden
dolayı bir utanç arma-
sı, kırmızı bir A har-
fi, takmaya zorlanır.
Nathaniel Hawt-
horne'un klasik ro-
manından aynı adla
sinemaya uyarlanan
filmin yönetmeni Ro-
land Joffe. Filmde,
Demi Moore ve Gary
Oldman'la birlikte,
Robert Duvvall da rol
alıyor.
Sakıncalı Düşünceler /
Dangerous Minds
John Smith'in yönettiği
"Sakıncalı Düşünceter"de.
Michelle Pfeiffer, bır lisede
öğretmen oimak ıçın ordu-
daki on yılını ardında bıra-
kan eski bir denız piyade-
si olan Louanne Johnson
rolünde.
Meslektaşlanyla müca-
dele eden ve öğrencilerine
yakınlık gösteren bayan
Johnson, girdiğı her sınıfa
sevgi ve hayranlık getırir.
eğıtim sisteminin yanlış-
ışanlılıklanna kar«
olur
Çok sevimli. L^i^n
anekdotlar anlatmaktadır,
ama bunların içinde, öğ-
rencilere düşünmeyi öğret-
mekten vazgeçen bir eği-
tim sistemine karşı duydu-
ğu kızgınlıği görmek
mümkündür. Daha önca üç
kere Oscar'a aday gös-
tenlen Michelle Pfeiffer,
bu filmle de Oscar ıçin adı
geçenler arasında