Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 18 ARAL1K 1996 ÇARŞAMBA
12 DKIYAZI
r
O kitaplıklarda, sergenlerde tutuklanmış bir biçimde yaşayacak bir kahraman değil
NasredcünHocahâlâ yaşıyor-2-
BEKİ BARDAVİD
Ttehudi Hoca: Coha
Hâlâ kulaklanmdadır annemin sesi:
**Coha!" Coha. çocuklan onurlandıran bir
sözcüktü. İçinde hem sevgi vardı hem
alay, hem hoşgörü. Bir komplimandı
neredeyse. Anneler. "Ah! Ne yapacağım
bu çocükla ben_." gıbi bir anlam
*erirlerdi bu sözcüğe.
Hiçbir çocuk annesine, "Coha nedir,
kamdir" diye sormazdı. Çünkü Coha ile
^irlikte doğulurdu neredeyse... Ve
>©y lece Coha ile yaşanırdı diz dize.
IT'oha evden biriydi. Çok tanınmış. çok
>ilinen birkişiydi. Evde bizimle yaşardı,
ıem de evın he'ryerınde. Kendı çocukluk
lüşlerirnde onu zayıf. ince, güçsüz ve
;ğri büğrii düşünürdüm. Komik ve sivri
ıçlu, el örgiisü kötü bir şapka giyerdi
iep. Bu deli şapkası da renk renİc artık
'ünlerden örülmüştü. Ve en önemiısı
Coha Yahudıydi... Evet, Coha Yahudiydı.
tzbeöz Yahudi anadan babadan doğma.
Buna hep inandım ve böyle olduğundan
riç kuşku duymadım. Aslında "Coha*'
özcüğünün, Hocanın devnlmiş
larflerden oluştuğunu, ben yıllar sonra
aıladım. Coha, her şeye karşın yaşaması
gerektiğini, varlığının mutlaka
sirdürülmesinin kaçınılmaz olduğuna
Jesinlikle inanmıştır. Aslında Coha,
iilmiş, kakılmış biridir. Belki de iki bin
yljık yurtsuz Yahudinin simgesiydi
Coha. Ne yapar yapar bir yolunu bulur,
yışamını sürdürürdü. Bir fıkrası şöyle:
Coha yaşadığı ülke gereği zorlanıp
Hıristiyan olmuştur. Papaz onu kiliseye
gjtürür ve üstünde ellerini gezdirerek üç
kcz. "Yahudi idin Hıristiyan oldun,
Vahudj idin Hıristiyan oldun. Yahudi idin
Hıristiyan oldun" der ve Coha, Hıristiyan
oluvenr. Papaz bir gün. Hıristiyanlarca
kutsal olan cuma günü. Coha'yı gizlice et
yerken yakalar.
"Coha! Gel buraya! Bugün cuma,
Hıristiyanlann. kutsal cumada et
yemediğini bilmiyor musun" diye çok
kctü azarlar. Coha kendıni savunur:
"Papaz efendi, bu et değil ki... Bu balık."
"Hadi ordan, valancı, şimdi valan
sö> leyerek ikinci kez günah işüyorsun! Bu
batık mı! Tavuk yiyorsun.
görmüyor muyum!"
"Bakm, aldım tavuğu ona dedim ki:
Tav uk idin balık oldun, tavuk idin balık
oldun. tavuk idin balık oldun.
l ç kez seslcndim. Bana da övJe
yapmadınız mı?"
Vaiudi Coha'nın, İsrairde çok ünlü bir
araştırmacısı bulunduğunu belirtmek
istivorum. Milano'da Türk anne babadan
1939'da dünyaya gelen bu halkbilim
araştırmacısı Matilda Koen-Sarano'dur
Milano ve Kudüs üniversitelerinde
halkbilim öğrenimi görmiiş olan
Matilda'nın, Coha ile ilgili kıtaplan
dünyaca ünlüdür.
Asıl Hoca: Bizim
Nasreddin Hoca
Hoca'v ı "kullanan" bir tek ülke yoktur
ki. -Hoca Türktür"1
ve u
Hoca
Osmanlı'dan bize gejdi" demesin.
Türk'ün yedigi içtiği bir yana,
müzelerimizden "götüren" ve toprak
altmdan kazıdıklarını gemilere yükleyen
yabancılar. nasılsa Nasreddin Hoca'yı
bize bırakmışlar. salt ödünç almışlardır.
Hoca ile ilgili, bizde araştırmalar pek
çok. Alpay Kabacalı'nın Kasım 1991'de
birinci baskısı ile sunduğu "Çeşitli
Y'önleriyle Nasreddin Hoca, Taniu
Kişfliği, Fıkralan" başlıklı, Özgür Yayın
• Yahudilerin 'Hoca'yı devşirerek yaptığı 'Coha' itilmiş kakılmış, iki bin
yıllık yurtsuz Yahudinin bir simgesiydi. Nasreddin Hoca ise dünyada
ölümünden önce de, sonra da yaşatılan belki de tek kişidir. Aziz Nesin'in
dediği gibi, "Halk ne zaman savaş gücünü yitirip yenik düşerse o zaman yoğun
olarak gülmece silahını ele alır ve böylece suçluluktan kurtulmaya çalışır.
Bunun en iyi örneği Nasreddin Hoca'dır"
Dağıtım'da çıkan kitabında, salt
kaynakçalarmı belirtmek için 7 sayfa
gerekti. Alpa> Kabacalı'nın bazı alıntılan
ile "bizim Hoca"yı anlatmaya çalışalım:
"Yüzyıllardır mizahımızın altın kışisi olan
Nasreddin Hoca'nın fıkralan Doğu
Türkistan'dan Macaristan'a. Güney
Sibirya'dan Kuzey Afrika'ya kadar
uzanan geniş bir coğrafya içinde anlatıür.
yayımlamr. Kimi halklar. Hoca'yı
kendiierine mal etmişlerdir. Sonradan
ortava konulan birçok fıkra da ona
bağlanmış. Hoca'dan ve tarihi kişiliğinden
bağımsı/ varatılar "Nasreddin Hoca
Fıkralan' arasına katıimış, her çağda
yenileri eklenerek günümüze gelmiştir.
Başka bir dey işle. Hoca'yı vefikraian,13.
yiizyıl Anadölu ha/kı yarafmava başlamış,
yaratma sürcci çağlar boyu sürmiiştür. O
kadar ki. Hoca. dünyada, ölümünden
önce de sonra da yaşatılan tek kişi
olmuştur. Bugün Nasreddin Hoca. Türk
haJkuu simgeleyen ö/ümsü/ bir kişiliktir
artık." Doğum yeri. tanhi ile ilgili olarak.
Kabacalı'nın araştırması öylesine çok
yönlü ki, sayısız sav lar, sayısız göriişler
insanın kafasını kanştırmakta, ancak
elden geldiğince yanlış bilgilendirmekten
kesınlikle uzaklaştırmaktadır. Dış
görünümünü saptamak için çaba seren
Akşehir Belediye Başkan Yardımcısı
Mustafa Yıldınmer. şu sonuca varmıştır:
"Türklerin çok geniş coğrafi alana
yavılmış eserJerindeki insan figürlerine
göre. Nasreddin Hoca'nın \u\arlak yü/lü,
hafif çekik gözlü olduğunu. kısa bo>İu ve
tıknaz olmadığını sö>lemek mümkündür."
Ve "Nasreddin Hoca'nın
tarihi lüşiliği" ile ılgilı krtabınm birinci
bölümünü şöyle bitinvor Kabacalı:
"... Nasreddin Hoca'vı insanlann görüş.
duy uş ve ka> rav ışına göre şekil almaktan
kurtarmak münıkıin değildir. Bö>le bir
çaba onun evrensefliğinin ve asııiardır
dilden dile yaşamasının sebebini inkâr
denu'ktir. Bugün var olan Hoca'vı halk
yararhğına göre onu. halkın. fikralannda
gördüğü gibi görmek ve göstermek.
gerçek fikralannda görülen değişimin
imajına yansımasını yadırgamamak
gerekmektedir-."
Vıldı/Cıbınoğlu'nun düşüncesı de şöyle:
"Fıkralara göre Nasreddin. içinde
vaşadığı toplumsal kokuşmanın, sınıfsal
karsıtlıklann. halkın \oksullugundaki
nedenlerin avırdındadır. Halkı soyanlara
karşı çıkar. bir \andan da >aşamını
sürdüa>bilmek \e karnını doyurabilmek
için a\nı hile>e. \alana başvurur. Çünkü
ekmek aslanın ağzındadır. Bilinçli
Nasreddin'le dü/ene uvmak zorunda olan
Nasreddin arasındaki çelişki »nun kendi
bünvesindeki çelişkilerin ana
nedenlerinden biridir. Hoca fıkralannın
pek çoğunda. gerçeği anlatmanın yöntemi
"İşte gerçek budur. şudur....' diyeöğüt
vermek yerine, onun çelişkisinin ele
alınarak gösterilmesi ve ceşitfi konularda
insanın düşünmesinin sağlanmasıdır_"
Hoca'nın fıkralarmdan büyük sayrda
devimler lüremıştir. Şöyle ki. fıkrayı
anmadan anla^ma olanağı vardır:
"İpe un sermek; bindiği dalı kesmek,
tavşanın suyunun suyu. kabak tadı \erdi.
yok devenin başı. kazın avağı. kuşa
benzetmek. vorgan gitti kavga bitti,
buyurun cenaze nama/ına,
ve kürküm \e..."
Şükran Kurdakul ısc " „ Genellikle
insanlann günliik yaşam içindeki tutum
ve da\ ranışlan, paralı-parası/. güçlü-
giiçsÜA esnaf-halk. yönetilen-jöneten,
insan ve hav van ilişkileri işlenerek. insanın
ussal güçlerine bağJanmak istendiği
fıkralarda bilgece buiuşlar ve
düşündürme ö/ellikJerinir, yanı sıra
|;üldüı ü lıa>â»ı, dııldLi /.cıı^iıılc^tiıcıl
başlıca öğeler arasındadır" demiştir.
\Aı Nesin ise şöyle söz edıvor: " „ Ne
zaman halk savaş gücünü yitirip yenik
düşer, kcndisini ezenlerden korkmaya
başlarsa. o zaman >oğun olarak gülmece
silahını eline alır \e bu koşulda gülmece
yayılma ortamı bulur. Bu tür gülmece
korkunun eseri olduğu için rteşeridir...
Halk. legendaıre' kahramanlar jaratır
ve kendi uvdurduğu alavlan. varattiğı
legendaire kahramanlara bağlavarak
onlann agzından anlatır ve böylece
suçluluktan kurtulmava çalışır. Bunun en
iyi ömeği Nasreddin Hoca'dır."
Sonuç
Bilim adamı ve araştıımacılanmız,
Nasreddin Hoca'yı en ince aynntısına
varana değin, büyük bir ustalıkla
sunmuşlardır. Gerçekten, bu çok kısa
olarak sundugumuz düşünceler daha önce
çoğumuzun usuna gelmemiştir. Sankı
rıkralargülüp geçilecek bir eğlence aracı
imişgibi görünmüştür gözümüze. Meğer
neler vannış içeriklerinde. meğer ne
bilınçaltlan gızlenirmis salıraralarında.
Ne var kı, en çarpıcı olgu, şu ana değin
gelip geçen "Hoca"lar arasındaki
kaçınılmaz ortaklıklaımış.
Özetle Hoca'nın "durumu"nu üç öğede
toplayabilirız: Apta) Hoca. zeki Hoca.
uslu floca. Bunlar Hoca'nın üç ayrı
"yüzüdür*' \ e bu ş üzlerin ıkısı de. üçü de
aynı anda. aynı öşküde bulunabiliyor.
Kuşkusuz ıçeriği ile birlıkte. dilin de
işlevi önemlidir Çünkü her ülke, kendi
dilinde, ancak dilinın en leziz öğeleri ile
anlatmak ister Hoca'yı. Bu nedenle. her
ülkede. kendi dilinden başka, bir de
"Hoca'nın dili"nden söz edersek abartmış
sayılmayız. Aslında televizyonun varlığı
öykücüleri çokça üzmektedir. Ocak
başında veya mangalın yanıda, kestane
çatlatıp küçüğe büyüğe öykü anlatmak ne
yazık kı.artık yoktur. Böylece. tüm bir
tarih gelenegı. ekinsel varsıllık, uygarlık
denemeleri. bundan böyle "ağızdan
kulağa" değil de seçkiden kiıaba,
kıtaptan gazeteye doğru yol almakta,
bo\ lece sözlü gelenek,
yazılı geleneğe dönüşmektedir ve "Hoca
dili" de bu >önde değişikliğe
ugranıaktudır. \azı böş iece. övküde bu
dcnlı önem kazanınca. bilim adamlan
tüm geçmışimizi "notetmek" için
kollarını snayıp acele etmektedirler
Ancak yıne de "yaalı dil", "sözlü dirmiş
gibi kâğıda dökülmelidir kı. "sözün
rezzetıni" yıtirmeyelim Mne de ne
\aparsak >apalım yazı. sözlü geleneği
tam olarak karşılayamaz. Konuşurken
agız. kaş. göz. el devinimleri yansımaz ve
bunlardır "lezzetin öğeleri"'. Ama yine de
"Hoca">ı elden geldiğince halkın önüne
getirelim ki, kitaplıklarda, sergenlerde
tutuklanmış bir biçimde yaşamasın.
Mızah. vaşamınızdan hiç eksılmesin.
BİTTİ
Demokratik üniversite istemine örgüt üyellği cezası, ailelerin tepkisine hedef oldu
4
Çocuklarııraz kalemli çete üyesi
9
ALPERBALLI
A.NKARA - Üniversite harçlannı protesto etmek \e
demokratik üniversite istemlerini dile getirmek amacıv-
la gerçekJestirilen eylemler sonrasında. "örgüt ü>r
esi"
suçlamasıyla gözaltına alınan 8 ögrenciye toplam 96 yıf
ceza verilmesi aileleri isyan ettirdi. Emniyetin öğrenci-
lere. "kompJo" kurduğunu savıınarak "örgüt üyesi" suç-
lamasını reddeden aileler. "Çoculdanmıza olsa olsa ka-
lemliçete üyesi suçlaması vöneltikbilir" görüşünü dile ge-
tirdiler.
Susurluk kazası sonrasında yolsuzlukJann, de\letin
tepesindekilerle suçlular arasındaki karanlık ve kirli iliş-
kilerin ayyuka çıktığı Türkiye'de onlar tepkisiz kalma-
mışlar. "üniversite harçjanna karşi çıkıp demokratik
üniversite'' istemişlerdi. Bu büyük bir suçtu. Nası! ya-
şamlanyla ilgili böylesi haklı isteklerde bulunabılirler-
di? Suç cezasız kalamazdı. Kalmadı da...
DGM'de "örgüt üyesi" olduklan iddiasıyla yargılan-
dılar. Pek çok dava dosyası yıllarca mahkemeletde sü-
rünür, Göktepe davası örneğinde olduğu gibi sanıkJan
yargılayacak mahkeme bile bulunamazken onlann yar-
gılaması 8 ay bile sürmedi... Yargılama sonunda, Elif
Kâhyaoğlu. Deniz Kartal ve Nurdan Bayşahan 3'eryıl
9'ar ay. MahmutYdmaz 12 y116 ay, Özgür Tüfekçi, Me-
tüı Murat Kahoncugil BülentKarakaş v e Ahmet Aşkın
Doğan ise 18'er yıl hapis cezasına çarptınldı...
Çocuklannm suçsuzluğundan emin olan aileleri ise
verilen cezalar karşismda kâh şaşkın, kâh üzgün, kâh tep-
kiliydi. Harçlan protesto ettikleri. pankart astıklan için
gencecik üniversite öğrencilerine bu ceza reva mıydı?
Ailelere göre elbette değildi. Gazetemizde bir araya ge-
len, tepkilerinı dile getiren öğrencilerin ailelen. üstüne
basa basa çocuklannın suçsuz olduğunu, haklannı ara-
dıklan, haksızlıklara karşı seslerini yükselttikleri için
çocuklanna karşı komplo kurulduğunu söylüyorlar.
Handan Ersoner, pankart asıp YÖK'ü protesto ettik-
leri için kardeşi IVfetin Murat Karyoncugil ile arkadas-
lanna 18 yıl ağır hapis cezası verildiğini belirterek
"Adam öldüren,devietiso>an dtşanda: yine 18yıldır ara-
nan katüler bakaniarla bakanlıklarda dolaşırken, haklı
istemlerini dile getirdi diye bu çocuklara ceza verilivor.
Bizim çocuklanmız çalışanlann çocuklan, Çiller'in de-
P " diye sitem ediyor. DGM'nin yine 18 yıl ağır hapis
cezasına mahkûm ettiği Bülent Karakaş'ın babası Ah
Karakaş. moloıofkokıeylll eylem suçlamaüinın kararda
etkılı olan en önemli kanıt olduğunu vurguluyor. Eyle-
Aileler, "Düşünen adam hev kelini akıl hastanesine kovan tek ülke biziz. Düşünen adam heykeli Bakırköy
Ruh ve Sinir Hastalıklan Hastanesi'nin bahçesinde... Düşünen insan istemiyoruz. Düşünen, düşünmek is-
teyen adam Türkiye'de ya akıl hastanesinde olur ya da cczaevinde._" diyoriar.
min 30 sanıye sürdüğu iddialanna değinen Karakaş, ay-
nı süre içinde pankartaçılması veslogan atılması gerek-
tiğini belirtirken "Maratoncu gibi çok hnlı koşmalılar.
Bjyonik obnatıiar. Olay sonrasuıdaki gazetelere bakın-
Eylemle ilgili hiçbirşey yok. Yakalanan insanyok. Örgüt
iddiasuu o eylemedavandınvorlar" dıyor. Bülent ve ar-
kadaşı Mahmut'un birlikte kaldıklan öğrenci evinde
molotofkokteyli bulunduğu yolundaki emniyet sa\ lan-
nı da anımsatan Karakaş, önce Mahmut'un gözaltına
alındığını belirterek şunlan söylüyor: "Mahmut'un ba-
bası gözahına ahndığuu duyunca Ankara'ya geldi ve ev-
de kaldı. Bülent ]9'unda okuldan gözaltına alındr. Ev de
cephanelik şeklinde onlarca şişe molotofkoktevü. Çanta
içinde molotoflar. Bidonlan dolduracak kadar benzin.
Çuvallaria yasak yavın. Balkonda pankart bulunuyor.
CMavın özeti bu. Şağliklı düşünen bir insan, benim arka-
daşım alınıyor. Oğrenci koordinasyonundan. Nive alın-
diğını biliyorum. Evde molotofkoktevli olacak. onlaıia
birlikte evde vatacağım 2 gün. L stüne babası da gelecek.
Babanın hiç cîu\ gulan yok. Mal/emeyidışan atmayacak.
onıana DeraDer \aııp kaikacak. oıûr mu ovie şey...'
Oğlunun 19 nısanda gözaltına alındığını ve 24'ünde
de evin polislertarafından arandığını kaydeden Karakaş,
"Anahtariar çocuklann üzerinde, dolayisıyla emniyette.
Senaryoyla ev cephanelik haüne getirilmiş" diye konu-
şuvor. Arkadaşjan) la birlikte hakkında 18 yıl ağır hapis
cezası verilen OzgürTüfekçi'nin amcası Ahmet Tüfek-
çi de. komplo iddiasına katıldığını vurgulayarak şunla-
rı söylüyor: "Aynı örgüte mensup iki kişi düşünün. Biri
emniyette gözetim altına alınıyor, d^eri 3 gün içinde evi
boşaltmıyor. Bu adam va aptaklır>a da bu işin içindebaş-
ka bir şey var. Evini boşalrmavan adamı yargıcın mutla-
ka salması lazım. Bu işi beceremiyor. Ozelükle salınma-
lı. Dönüp Sen örgüt bile kuramayacak kadar saf adam-
sın' demesi gerekiyor. Ya da işin içinde başka bir iş var."
Oğlu Mahmut Ydmaz'ın gözaltına alındığını duyar
duvmaz Ankara'va gelerek arkadasıyla birlikte oturdu-
ğu evde kalan baba llyaz Yılmaz'ın "Evde bir gariplik
var mrydı" sorusuna yanıtı ise şöyle:
"Evde herhangi bir gariplik yoktu. Normai öğrenci
eviydL Hatta yoldan gelmiştim. bir süre dinlendim. Gö-
zaltınuı aynntılannı öğnendikten sonra memlekete dön-
dum. Sonra ogrenıyoruz. Eve arama ışiemı >apnma>a ge-
lindiğinde kapıyı açıvorlar. gaz kokusuyla karşılaşmca.
"Seni yaktık' diye sesleniyoriar Bülent'e.-"
Özgür Tüfekçi 'nın babası Mehmet Tüfekçi. çocukla-
nnm muhatap olduklan uygulamalan \e venlen cezala-
n hak etmediğinı söylüyor. Özgür, kendılenne "Baba,
arkadaşlanm gözaltına alınıyor" dediğinde, "Herhangi
birolumsuzluk,ortadan kavbolmanı gerektirecek birşey
var mı" diye sorduğunu anlatan Tüfekçi, şöyle devam
ediyor: " 'Hayırbaba, sen benı tanımıyormusun? Çeki-
necek hiçbirşeyim yok' diveyanıtladısorumu. "Oğlum,
zaman zaman en olmadık > erlerden alıp götürmelerolu-
yor. Bizim seni alıp götürdüklerini öğrenene kadar ge-
çecek süre içinde kaygıv la yaşamak istemıyoruz. Evden
al.sınlar. kayıtlı götürsünler' dedim. Böyle olmasuu iste-
dik ve böyle oldu: kapıdan uğurtarkcn de kendisini, bi-
zatihi görevii insaniara şunu sö\ledim: Şu dakikadan irJ-
baren bu çocukla ilgiliyapabileceğinıiz ne varsa her şeyi
yapmak istiyonım."Bize güvenmiyor musunuz'diyeso-
ni}»rlardı. 'Ne yani. devlet çocuğunuzu götürüyor işte.
Onun güvenliği bizden sorumlu' gibi şeyler söyiedfler.
Evden giderken banyo yapıyordu Ozgür, beklediler de
bsnyo yapmasını. Türkülerle şarkılaria banyo vapıyor-
du.""
Mehmet Tüfekçi. "Şenal Hanım'ın (Sanhan) netim-
lemesio kadargüzel kL Kalemliçete, buçoculdarkalem-
liçete" diyor. Anne Nükhet Tüfekçf nın ise kahır içinde
dudaklanndan şu cümleler dökülüyor: "Deviete güvcn-
mekle çok büyük hata vaptığunı anlıvnrum yani. Devle-
te güvendim. "ben gerçekten güvendim. EHmde çocuğu-
mu kaçırmak için firsatım vardı, arkadaşlannın alındı-
ğını biByorduk_.' Handan Ersoner lafa gırerek diğer öğ-
renci yakınlanna, "Çocuklar içeride öykü, şiir yazıyor-
lar. Ben onlan toplavav ım. derleyeyün" önensınde bulu-
nurken. Nükhet Tüfekçi. "HoşgeMin yeni (smail Beşik-
çi~ Ne ömriim vefa eder ne de çocuğumunkL." diyor.
Ahmet Aşkın Doğan'ın annesi Nesibe Doğan da, karara
sert tepki gösteriyor. Anne Doğan, karar duruşmasında
polisin kendiierine yönelik tavnnı eleştirerek şunlan
söylüyor: "Ben 3 çocuğumu 19 mitvon lira cnıekli me-
mur maaşıyla okutuyorum. Eğer milktvckilleri. kendi-
ierine 350 bin imzalı dilekçe veren çocuklan dinleselerdi
olaylar bu noktaya gelmezdi. Vlillervekillerine soruyo-
nım. Çocuklannın günlük harcamalannı açıklasıniar.
Çocuklanmız vasadışı hiçbir eyleme katılmadı."
Bu sözler üzenne Ahmet Tüfekçi, Rodin'in düşünen
adam heykelinin benzerinin Bakırköy Ruh ve Sinir Has-
l k l d
y
i ı HdMducsi'ıııi! kuııuldugujıu
tıyor.
POLİTÎKA VE ÖTESİ
MEHMED KEMAL
Mafya Uderi...
Ahmet Haşim ne güzel söylemiş:
Durgun suya baktım ve dedim ah ölebilsem
Madem ki yok ağlayacak mevtime kimsem
Neden söylüyoaım bu iki dizeyi?
Susurluk'taki kaza olmasaydı biz nereden bilir-
dik Susurluk'u, nereden duyardık Abdullah Çat-
lı'yı!.. Gerçi yıllardır kaçak gezen bir Abdullah Çat-
lı söylenirdi, ama bunu Susurluk'a nereden yapış-
tırırdık!..
Hadi sırası geldi, Bedri Rahmi yı de Turan Gü-
neş'i de anıverelim:
Herifcioğlu Sen Mişel'de koyvermiş sakallı
Netsin Bizim Köyü, netsin Mahmut Makal'ı
Mahmut Makal "Bizim Köy"ü yazıp Yaşar Na-
bi eliyle piyasaya salınca yer yerinden oynadı. Ön-
ce böyle bir köy yok sanıldı.
Demokrasiyeyeni giriyorduk. Önce böyle bir mu-
halefet yok sanıyorduk. Muhtar Körükçü dostu-
muz böyle şeyler yazmış, ama arada kaynayıp git-
mişti. Makal'ı aldılar, kent kent, mahalle mahalle,
köy köy gezdirdiler. Kayığa bindirdiler, sandala
oturttular; tramvaya, minibüse çıkardılar...
Balıkesir'in Susurluk'unda kamyon kaza yapın-
ca yer yerinden oynadı, kimlerçıktı aracın içinden,
aranan kimler bulunmadı... Doğrusu kazanın için-
den Çatfı çıkacak deseler inanmazdım, kimseyi de
inandıramazdım. j
Çatlı, Ankara'nın Bahçelievler'inde yedi TİP'lij
genci öldürmekle ünlüydü. Yedi genci yere sermiş, j
sonra da "sırra kadem basmış"X\. \
Şimdi Mercedes, kamyona çarpmasa, yahutî
kamyon Mercedes'e çarpmasa nereden buluna-'
caktı?
"Ne olmuş?"
"Kaza olmuş."
"Kamyon kazası..." ',
"Yok, otomobil kazası." \
"Hangisi?"
"ikisi birden!.."
Kaza aydtnlanıyor. Kimler var, kimler yok ortaya
çıkıyor.
Dört kişi varmış... Üçü erkek, biri kadınmış. Jan->'
darma el koymuş. Silahlarvarmış. Kalaşnikoflar, ta-*
bancalar, susturucular, bombalar, daha neler... 1
Olaya jandarma el koyunca işler biraz daha ay-j
dınlanıyor... Dokunmayın, ellemeyin, karıştırma-}
yın... <
Bu öyle böyle bir araba kazası değil, biraz kan-j
şık... Saymaya başlıyorlar, biri kadın... Üçü erkek... '•
Kimlikler belli oluyor. ,
Biri milletvekili...
"Millefrekilı mi?"
"Evet, hem desağ..."
"Sağ mı?"
"Evet, milletvekili sağ!.."
Kimlikler iyice belli oluyor.
Biri milletvekili, biri polis müdürü, biri kadın, biri
mafya iideri.
"Biri yeşilpasaportlu.. belki diplomat..."
Şorulacak yerlere soruyorlar.
Üçüncüsü milletvekili de değil, polis de deâjl.
Yane?
"Mafya..."
Abdullah Çatlı böyle çıkıyor ortaya:
Ağır ağır
Süzüle süzüle!..
Şimdi birhayalet...
B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN
SOLÜAN SAG.A:
1/ İstanbul'da De-
niz Kuvvetleri'ne 1
bağlı tersane. 2/ 2
Felsefede bir du-
rumdan başka bir 3
duruma geçmeye .
verilen ad... Ergm.
3/ Anadolu'da ya- 5
şayan kimı Ale\i-
lere venlen ad. 4/ "
Haysıyet... Man- 7
ganez elementinin
simgesi. 5/ Büyük 8
Okyanus'ta Fran- g
sa'yaaitbirada. 6/
Yön göstermek için belli
yerlere konulan işaret...
Eyer kolanının tokaya ge-
çen kayışı. II Yahudilerde
elli yılda bir Tann'ya ve 3
dinlenmeye aynlan yıl... 4
İşaret. 8/ Öldürme, yok
etme... Kars'ın doğusun-
daki ünlü eskiçağ kenti.9/ "
Rütbesiz asker... Cok tan- 7
nlı dınden olan kımse. 8
YUKARIDANAŞAĞIYA: q
1/ "Top yuvarlaktır" ör-
1 2 3 4 5 6 7 8
neğınde olduğu gibi, aynı düşünceyi değışik terimlerle tek-I
rarlamaya dayanan üslup kusuru ya da oyunu. 2/Meydan...;
Tümsek biçimindeki yığın. 3/Afyon'un bir ilçesi... Kaplar-;
da su nedeniy le oluşan tortu. 41 Yanardağ kayalıklan ara-'
sında bulunan bir feldispat türü. 5/ Karakter... Suriye'de bir*
kent. 6/Eskiden alkollü içkılerden alınan vergı. 7/Kimi has-;
talıklara karşı bağışıklık sağlamak için vücuda verilen en-«
yik... Lzaklık işaretı... Gümüşün simgesi. 8/Birbağlaç... O1-!
ta ipi. 9/ Gece... Amonyaktakı hidrojen yerine tek değerlıj
hidrokarbonlu köklerin gecmesiyle oluşan ürünlerin geneN
adı. 1
ISCEHISAR ASLIYE HUKUK
HÂKİMLİĞİ
Sayı: 1996 72
Mahkememizde davacı Bayram Keskin vekili Av. Il-
han Çınartarafından mahkememıze açılan çekin kaybol-
duğunun tespiti davasının verilen ara karan uyannca.
iscehisar Ziraat Bankası'nın 0014686 nolu Bayram
Keskin'in keşidecısı bulunduğu. 25.5.1996 ödeme tarıh-
h 40.000.000.- TL çekin Satılmış Özcan'ın yedinde bu-
lundurduğu sırada kaybettığinden bahisle açılan davada
çekin yetkisız kişilerce tahsılinın önlenmesi bakımından
ödeme yasağı konulmasını talep etmış v e dava sonuna ka-
dar çekin ibraz edilen şahsa ödenmemesine karar veril-
miştir.
Yukanda özelliklen belirtilen çeki elınde buunduran
şahıslann herhangi bir hak ve alakalan ve iddiaları var
ise çek ile birlikte durusmanın bırakıldığı 25.12. î 996 gü-
nü saat 10.00'dayapılanduruşmadahazırbulunmalan ve-
ya kendilerini bir veküle temsil ettirmelen ilan olunur.
20.11.199 Basın: 125279
ŞEKER HASTALIĞINDA
ENSLLİN
YAŞAM1 KURTARJR
Türkiye Diyabet Teda>i ve Eğitim Vakfi