04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 18 ARAL1K 1996 ÇARŞAMBA 12 DKIYAZI r O kitaplıklarda, sergenlerde tutuklanmış bir biçimde yaşayacak bir kahraman değil NasredcünHocahâlâ yaşıyor-2- BEKİ BARDAVİD Ttehudi Hoca: Coha Hâlâ kulaklanmdadır annemin sesi: **Coha!" Coha. çocuklan onurlandıran bir sözcüktü. İçinde hem sevgi vardı hem alay, hem hoşgörü. Bir komplimandı neredeyse. Anneler. "Ah! Ne yapacağım bu çocükla ben_." gıbi bir anlam *erirlerdi bu sözcüğe. Hiçbir çocuk annesine, "Coha nedir, kamdir" diye sormazdı. Çünkü Coha ile ^irlikte doğulurdu neredeyse... Ve >©y lece Coha ile yaşanırdı diz dize. IT'oha evden biriydi. Çok tanınmış. çok >ilinen birkişiydi. Evde bizimle yaşardı, ıem de evın he'ryerınde. Kendı çocukluk lüşlerirnde onu zayıf. ince, güçsüz ve ;ğri büğrii düşünürdüm. Komik ve sivri ıçlu, el örgiisü kötü bir şapka giyerdi iep. Bu deli şapkası da renk renİc artık 'ünlerden örülmüştü. Ve en önemiısı Coha Yahudıydi... Evet, Coha Yahudiydı. tzbeöz Yahudi anadan babadan doğma. Buna hep inandım ve böyle olduğundan riç kuşku duymadım. Aslında "Coha*' özcüğünün, Hocanın devnlmiş larflerden oluştuğunu, ben yıllar sonra aıladım. Coha, her şeye karşın yaşaması gerektiğini, varlığının mutlaka sirdürülmesinin kaçınılmaz olduğuna Jesinlikle inanmıştır. Aslında Coha, iilmiş, kakılmış biridir. Belki de iki bin yljık yurtsuz Yahudinin simgesiydi Coha. Ne yapar yapar bir yolunu bulur, yışamını sürdürürdü. Bir fıkrası şöyle: Coha yaşadığı ülke gereği zorlanıp Hıristiyan olmuştur. Papaz onu kiliseye gjtürür ve üstünde ellerini gezdirerek üç kcz. "Yahudi idin Hıristiyan oldun, Vahudj idin Hıristiyan oldun. Yahudi idin Hıristiyan oldun" der ve Coha, Hıristiyan oluvenr. Papaz bir gün. Hıristiyanlarca kutsal olan cuma günü. Coha'yı gizlice et yerken yakalar. "Coha! Gel buraya! Bugün cuma, Hıristiyanlann. kutsal cumada et yemediğini bilmiyor musun" diye çok kctü azarlar. Coha kendıni savunur: "Papaz efendi, bu et değil ki... Bu balık." "Hadi ordan, valancı, şimdi valan sö> leyerek ikinci kez günah işüyorsun! Bu batık mı! Tavuk yiyorsun. görmüyor muyum!" "Bakm, aldım tavuğu ona dedim ki: Tav uk idin balık oldun, tavuk idin balık oldun. tavuk idin balık oldun. l ç kez seslcndim. Bana da övJe yapmadınız mı?" Vaiudi Coha'nın, İsrairde çok ünlü bir araştırmacısı bulunduğunu belirtmek istivorum. Milano'da Türk anne babadan 1939'da dünyaya gelen bu halkbilim araştırmacısı Matilda Koen-Sarano'dur Milano ve Kudüs üniversitelerinde halkbilim öğrenimi görmiiş olan Matilda'nın, Coha ile ilgili kıtaplan dünyaca ünlüdür. Asıl Hoca: Bizim Nasreddin Hoca Hoca'v ı "kullanan" bir tek ülke yoktur ki. -Hoca Türktür"1 ve u Hoca Osmanlı'dan bize gejdi" demesin. Türk'ün yedigi içtiği bir yana, müzelerimizden "götüren" ve toprak altmdan kazıdıklarını gemilere yükleyen yabancılar. nasılsa Nasreddin Hoca'yı bize bırakmışlar. salt ödünç almışlardır. Hoca ile ilgili, bizde araştırmalar pek çok. Alpay Kabacalı'nın Kasım 1991'de birinci baskısı ile sunduğu "Çeşitli Y'önleriyle Nasreddin Hoca, Taniu Kişfliği, Fıkralan" başlıklı, Özgür Yayın • Yahudilerin 'Hoca'yı devşirerek yaptığı 'Coha' itilmiş kakılmış, iki bin yıllık yurtsuz Yahudinin bir simgesiydi. Nasreddin Hoca ise dünyada ölümünden önce de, sonra da yaşatılan belki de tek kişidir. Aziz Nesin'in dediği gibi, "Halk ne zaman savaş gücünü yitirip yenik düşerse o zaman yoğun olarak gülmece silahını ele alır ve böylece suçluluktan kurtulmaya çalışır. Bunun en iyi örneği Nasreddin Hoca'dır" Dağıtım'da çıkan kitabında, salt kaynakçalarmı belirtmek için 7 sayfa gerekti. Alpa> Kabacalı'nın bazı alıntılan ile "bizim Hoca"yı anlatmaya çalışalım: "Yüzyıllardır mizahımızın altın kışisi olan Nasreddin Hoca'nın fıkralan Doğu Türkistan'dan Macaristan'a. Güney Sibirya'dan Kuzey Afrika'ya kadar uzanan geniş bir coğrafya içinde anlatıür. yayımlamr. Kimi halklar. Hoca'yı kendiierine mal etmişlerdir. Sonradan ortava konulan birçok fıkra da ona bağlanmış. Hoca'dan ve tarihi kişiliğinden bağımsı/ varatılar "Nasreddin Hoca Fıkralan' arasına katıimış, her çağda yenileri eklenerek günümüze gelmiştir. Başka bir dey işle. Hoca'yı vefikraian,13. yiizyıl Anadölu ha/kı yarafmava başlamış, yaratma sürcci çağlar boyu sürmiiştür. O kadar ki. Hoca. dünyada, ölümünden önce de sonra da yaşatılan tek kişi olmuştur. Bugün Nasreddin Hoca. Türk haJkuu simgeleyen ö/ümsü/ bir kişiliktir artık." Doğum yeri. tanhi ile ilgili olarak. Kabacalı'nın araştırması öylesine çok yönlü ki, sayısız sav lar, sayısız göriişler insanın kafasını kanştırmakta, ancak elden geldiğince yanlış bilgilendirmekten kesınlikle uzaklaştırmaktadır. Dış görünümünü saptamak için çaba seren Akşehir Belediye Başkan Yardımcısı Mustafa Yıldınmer. şu sonuca varmıştır: "Türklerin çok geniş coğrafi alana yavılmış eserJerindeki insan figürlerine göre. Nasreddin Hoca'nın \u\arlak yü/lü, hafif çekik gözlü olduğunu. kısa bo>İu ve tıknaz olmadığını sö>lemek mümkündür." Ve "Nasreddin Hoca'nın tarihi lüşiliği" ile ılgilı krtabınm birinci bölümünü şöyle bitinvor Kabacalı: "... Nasreddin Hoca'vı insanlann görüş. duy uş ve ka> rav ışına göre şekil almaktan kurtarmak münıkıin değildir. Bö>le bir çaba onun evrensefliğinin ve asııiardır dilden dile yaşamasının sebebini inkâr denu'ktir. Bugün var olan Hoca'vı halk yararhğına göre onu. halkın. fikralannda gördüğü gibi görmek ve göstermek. gerçek fikralannda görülen değişimin imajına yansımasını yadırgamamak gerekmektedir-." Vıldı/Cıbınoğlu'nun düşüncesı de şöyle: "Fıkralara göre Nasreddin. içinde vaşadığı toplumsal kokuşmanın, sınıfsal karsıtlıklann. halkın \oksullugundaki nedenlerin avırdındadır. Halkı soyanlara karşı çıkar. bir \andan da >aşamını sürdüa>bilmek \e karnını doyurabilmek için a\nı hile>e. \alana başvurur. Çünkü ekmek aslanın ağzındadır. Bilinçli Nasreddin'le dü/ene uvmak zorunda olan Nasreddin arasındaki çelişki »nun kendi bünvesindeki çelişkilerin ana nedenlerinden biridir. Hoca fıkralannın pek çoğunda. gerçeği anlatmanın yöntemi "İşte gerçek budur. şudur....' diyeöğüt vermek yerine, onun çelişkisinin ele alınarak gösterilmesi ve ceşitfi konularda insanın düşünmesinin sağlanmasıdır_" Hoca'nın fıkralarmdan büyük sayrda devimler lüremıştir. Şöyle ki. fıkrayı anmadan anla^ma olanağı vardır: "İpe un sermek; bindiği dalı kesmek, tavşanın suyunun suyu. kabak tadı \erdi. yok devenin başı. kazın avağı. kuşa benzetmek. vorgan gitti kavga bitti, buyurun cenaze nama/ına, ve kürküm \e..." Şükran Kurdakul ısc " „ Genellikle insanlann günliik yaşam içindeki tutum ve da\ ranışlan, paralı-parası/. güçlü- giiçsÜA esnaf-halk. yönetilen-jöneten, insan ve hav van ilişkileri işlenerek. insanın ussal güçlerine bağJanmak istendiği fıkralarda bilgece buiuşlar ve düşündürme ö/ellikJerinir, yanı sıra |;üldüı ü lıa>â»ı, dııldLi /.cıı^iıılc^tiıcıl başlıca öğeler arasındadır" demiştir. \Aı Nesin ise şöyle söz edıvor: " „ Ne zaman halk savaş gücünü yitirip yenik düşer, kcndisini ezenlerden korkmaya başlarsa. o zaman >oğun olarak gülmece silahını eline alır \e bu koşulda gülmece yayılma ortamı bulur. Bu tür gülmece korkunun eseri olduğu için rteşeridir... Halk. legendaıre' kahramanlar jaratır ve kendi uvdurduğu alavlan. varattiğı legendaire kahramanlara bağlavarak onlann agzından anlatır ve böylece suçluluktan kurtulmava çalışır. Bunun en iyi ömeği Nasreddin Hoca'dır." Sonuç Bilim adamı ve araştıımacılanmız, Nasreddin Hoca'yı en ince aynntısına varana değin, büyük bir ustalıkla sunmuşlardır. Gerçekten, bu çok kısa olarak sundugumuz düşünceler daha önce çoğumuzun usuna gelmemiştir. Sankı rıkralargülüp geçilecek bir eğlence aracı imişgibi görünmüştür gözümüze. Meğer neler vannış içeriklerinde. meğer ne bilınçaltlan gızlenirmis salıraralarında. Ne var kı, en çarpıcı olgu, şu ana değin gelip geçen "Hoca"lar arasındaki kaçınılmaz ortaklıklaımış. Özetle Hoca'nın "durumu"nu üç öğede toplayabilirız: Apta) Hoca. zeki Hoca. uslu floca. Bunlar Hoca'nın üç ayrı "yüzüdür*' \ e bu ş üzlerin ıkısı de. üçü de aynı anda. aynı öşküde bulunabiliyor. Kuşkusuz ıçeriği ile birlıkte. dilin de işlevi önemlidir Çünkü her ülke, kendi dilinde, ancak dilinın en leziz öğeleri ile anlatmak ister Hoca'yı. Bu nedenle. her ülkede. kendi dilinden başka, bir de "Hoca'nın dili"nden söz edersek abartmış sayılmayız. Aslında televizyonun varlığı öykücüleri çokça üzmektedir. Ocak başında veya mangalın yanıda, kestane çatlatıp küçüğe büyüğe öykü anlatmak ne yazık kı.artık yoktur. Böylece. tüm bir tarih gelenegı. ekinsel varsıllık, uygarlık denemeleri. bundan böyle "ağızdan kulağa" değil de seçkiden kiıaba, kıtaptan gazeteye doğru yol almakta, bo\ lece sözlü gelenek, yazılı geleneğe dönüşmektedir ve "Hoca dili" de bu >önde değişikliğe ugranıaktudır. \azı böş iece. övküde bu dcnlı önem kazanınca. bilim adamlan tüm geçmışimizi "notetmek" için kollarını snayıp acele etmektedirler Ancak yıne de "yaalı dil", "sözlü dirmiş gibi kâğıda dökülmelidir kı. "sözün rezzetıni" yıtirmeyelim Mne de ne \aparsak >apalım yazı. sözlü geleneği tam olarak karşılayamaz. Konuşurken agız. kaş. göz. el devinimleri yansımaz ve bunlardır "lezzetin öğeleri"'. Ama yine de "Hoca">ı elden geldiğince halkın önüne getirelim ki, kitaplıklarda, sergenlerde tutuklanmış bir biçimde yaşamasın. Mızah. vaşamınızdan hiç eksılmesin. BİTTİ Demokratik üniversite istemine örgüt üyellği cezası, ailelerin tepkisine hedef oldu 4 Çocuklarııraz kalemli çete üyesi 9 ALPERBALLI A.NKARA - Üniversite harçlannı protesto etmek \e demokratik üniversite istemlerini dile getirmek amacıv- la gerçekJestirilen eylemler sonrasında. "örgüt ü>r esi" suçlamasıyla gözaltına alınan 8 ögrenciye toplam 96 yıf ceza verilmesi aileleri isyan ettirdi. Emniyetin öğrenci- lere. "kompJo" kurduğunu savıınarak "örgüt üyesi" suç- lamasını reddeden aileler. "Çoculdanmıza olsa olsa ka- lemliçete üyesi suçlaması vöneltikbilir" görüşünü dile ge- tirdiler. Susurluk kazası sonrasında yolsuzlukJann, de\letin tepesindekilerle suçlular arasındaki karanlık ve kirli iliş- kilerin ayyuka çıktığı Türkiye'de onlar tepkisiz kalma- mışlar. "üniversite harçjanna karşi çıkıp demokratik üniversite'' istemişlerdi. Bu büyük bir suçtu. Nası! ya- şamlanyla ilgili böylesi haklı isteklerde bulunabılirler- di? Suç cezasız kalamazdı. Kalmadı da... DGM'de "örgüt üyesi" olduklan iddiasıyla yargılan- dılar. Pek çok dava dosyası yıllarca mahkemeletde sü- rünür, Göktepe davası örneğinde olduğu gibi sanıkJan yargılayacak mahkeme bile bulunamazken onlann yar- gılaması 8 ay bile sürmedi... Yargılama sonunda, Elif Kâhyaoğlu. Deniz Kartal ve Nurdan Bayşahan 3'eryıl 9'ar ay. MahmutYdmaz 12 y116 ay, Özgür Tüfekçi, Me- tüı Murat Kahoncugil BülentKarakaş v e Ahmet Aşkın Doğan ise 18'er yıl hapis cezasına çarptınldı... Çocuklannm suçsuzluğundan emin olan aileleri ise verilen cezalar karşismda kâh şaşkın, kâh üzgün, kâh tep- kiliydi. Harçlan protesto ettikleri. pankart astıklan için gencecik üniversite öğrencilerine bu ceza reva mıydı? Ailelere göre elbette değildi. Gazetemizde bir araya ge- len, tepkilerinı dile getiren öğrencilerin ailelen. üstüne basa basa çocuklannın suçsuz olduğunu, haklannı ara- dıklan, haksızlıklara karşı seslerini yükselttikleri için çocuklanna karşı komplo kurulduğunu söylüyorlar. Handan Ersoner, pankart asıp YÖK'ü protesto ettik- leri için kardeşi IVfetin Murat Karyoncugil ile arkadas- lanna 18 yıl ağır hapis cezası verildiğini belirterek "Adam öldüren,devietiso>an dtşanda: yine 18yıldır ara- nan katüler bakaniarla bakanlıklarda dolaşırken, haklı istemlerini dile getirdi diye bu çocuklara ceza verilivor. Bizim çocuklanmız çalışanlann çocuklan, Çiller'in de- P " diye sitem ediyor. DGM'nin yine 18 yıl ağır hapis cezasına mahkûm ettiği Bülent Karakaş'ın babası Ah Karakaş. moloıofkokıeylll eylem suçlamaüinın kararda etkılı olan en önemli kanıt olduğunu vurguluyor. Eyle- Aileler, "Düşünen adam hev kelini akıl hastanesine kovan tek ülke biziz. Düşünen adam heykeli Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıklan Hastanesi'nin bahçesinde... Düşünen insan istemiyoruz. Düşünen, düşünmek is- teyen adam Türkiye'de ya akıl hastanesinde olur ya da cczaevinde._" diyoriar. min 30 sanıye sürdüğu iddialanna değinen Karakaş, ay- nı süre içinde pankartaçılması veslogan atılması gerek- tiğini belirtirken "Maratoncu gibi çok hnlı koşmalılar. Bjyonik obnatıiar. Olay sonrasuıdaki gazetelere bakın- Eylemle ilgili hiçbirşey yok. Yakalanan insanyok. Örgüt iddiasuu o eylemedavandınvorlar" dıyor. Bülent ve ar- kadaşı Mahmut'un birlikte kaldıklan öğrenci evinde molotofkokteyli bulunduğu yolundaki emniyet sa\ lan- nı da anımsatan Karakaş, önce Mahmut'un gözaltına alındığını belirterek şunlan söylüyor: "Mahmut'un ba- bası gözahına ahndığuu duyunca Ankara'ya geldi ve ev- de kaldı. Bülent ]9'unda okuldan gözaltına alındr. Ev de cephanelik şeklinde onlarca şişe molotofkoktevü. Çanta içinde molotoflar. Bidonlan dolduracak kadar benzin. Çuvallaria yasak yavın. Balkonda pankart bulunuyor. CMavın özeti bu. Şağliklı düşünen bir insan, benim arka- daşım alınıyor. Oğrenci koordinasyonundan. Nive alın- diğını biliyorum. Evde molotofkoktevli olacak. onlaıia birlikte evde vatacağım 2 gün. L stüne babası da gelecek. Babanın hiç cîu\ gulan yok. Mal/emeyidışan atmayacak. onıana DeraDer \aııp kaikacak. oıûr mu ovie şey...' Oğlunun 19 nısanda gözaltına alındığını ve 24'ünde de evin polislertarafından arandığını kaydeden Karakaş, "Anahtariar çocuklann üzerinde, dolayisıyla emniyette. Senaryoyla ev cephanelik haüne getirilmiş" diye konu- şuvor. Arkadaşjan) la birlikte hakkında 18 yıl ağır hapis cezası verilen OzgürTüfekçi'nin amcası Ahmet Tüfek- çi de. komplo iddiasına katıldığını vurgulayarak şunla- rı söylüyor: "Aynı örgüte mensup iki kişi düşünün. Biri emniyette gözetim altına alınıyor, d^eri 3 gün içinde evi boşaltmıyor. Bu adam va aptaklır>a da bu işin içindebaş- ka bir şey var. Evini boşalrmavan adamı yargıcın mutla- ka salması lazım. Bu işi beceremiyor. Ozelükle salınma- lı. Dönüp Sen örgüt bile kuramayacak kadar saf adam- sın' demesi gerekiyor. Ya da işin içinde başka bir iş var." Oğlu Mahmut Ydmaz'ın gözaltına alındığını duyar duvmaz Ankara'va gelerek arkadasıyla birlikte oturdu- ğu evde kalan baba llyaz Yılmaz'ın "Evde bir gariplik var mrydı" sorusuna yanıtı ise şöyle: "Evde herhangi bir gariplik yoktu. Normai öğrenci eviydL Hatta yoldan gelmiştim. bir süre dinlendim. Gö- zaltınuı aynntılannı öğnendikten sonra memlekete dön- dum. Sonra ogrenıyoruz. Eve arama ışiemı >apnma>a ge- lindiğinde kapıyı açıvorlar. gaz kokusuyla karşılaşmca. "Seni yaktık' diye sesleniyoriar Bülent'e.-" Özgür Tüfekçi 'nın babası Mehmet Tüfekçi. çocukla- nnm muhatap olduklan uygulamalan \e venlen cezala- n hak etmediğinı söylüyor. Özgür, kendılenne "Baba, arkadaşlanm gözaltına alınıyor" dediğinde, "Herhangi birolumsuzluk,ortadan kavbolmanı gerektirecek birşey var mı" diye sorduğunu anlatan Tüfekçi, şöyle devam ediyor: " 'Hayırbaba, sen benı tanımıyormusun? Çeki- necek hiçbirşeyim yok' diveyanıtladısorumu. "Oğlum, zaman zaman en olmadık > erlerden alıp götürmelerolu- yor. Bizim seni alıp götürdüklerini öğrenene kadar ge- çecek süre içinde kaygıv la yaşamak istemıyoruz. Evden al.sınlar. kayıtlı götürsünler' dedim. Böyle olmasuu iste- dik ve böyle oldu: kapıdan uğurtarkcn de kendisini, bi- zatihi görevii insaniara şunu sö\ledim: Şu dakikadan irJ- baren bu çocukla ilgiliyapabileceğinıiz ne varsa her şeyi yapmak istiyonım."Bize güvenmiyor musunuz'diyeso- ni}»rlardı. 'Ne yani. devlet çocuğunuzu götürüyor işte. Onun güvenliği bizden sorumlu' gibi şeyler söyiedfler. Evden giderken banyo yapıyordu Ozgür, beklediler de bsnyo yapmasını. Türkülerle şarkılaria banyo vapıyor- du."" Mehmet Tüfekçi. "Şenal Hanım'ın (Sanhan) netim- lemesio kadargüzel kL Kalemliçete, buçoculdarkalem- liçete" diyor. Anne Nükhet Tüfekçf nın ise kahır içinde dudaklanndan şu cümleler dökülüyor: "Deviete güvcn- mekle çok büyük hata vaptığunı anlıvnrum yani. Devle- te güvendim. "ben gerçekten güvendim. EHmde çocuğu- mu kaçırmak için firsatım vardı, arkadaşlannın alındı- ğını biByorduk_.' Handan Ersoner lafa gırerek diğer öğ- renci yakınlanna, "Çocuklar içeride öykü, şiir yazıyor- lar. Ben onlan toplavav ım. derleyeyün" önensınde bulu- nurken. Nükhet Tüfekçi. "HoşgeMin yeni (smail Beşik- çi~ Ne ömriim vefa eder ne de çocuğumunkL." diyor. Ahmet Aşkın Doğan'ın annesi Nesibe Doğan da, karara sert tepki gösteriyor. Anne Doğan, karar duruşmasında polisin kendiierine yönelik tavnnı eleştirerek şunlan söylüyor: "Ben 3 çocuğumu 19 mitvon lira cnıekli me- mur maaşıyla okutuyorum. Eğer milktvckilleri. kendi- ierine 350 bin imzalı dilekçe veren çocuklan dinleselerdi olaylar bu noktaya gelmezdi. Vlillervekillerine soruyo- nım. Çocuklannın günlük harcamalannı açıklasıniar. Çocuklanmız vasadışı hiçbir eyleme katılmadı." Bu sözler üzenne Ahmet Tüfekçi, Rodin'in düşünen adam heykelinin benzerinin Bakırköy Ruh ve Sinir Has- l k l d y i ı HdMducsi'ıııi! kuııuldugujıu tıyor. POLİTÎKA VE ÖTESİ MEHMED KEMAL Mafya Uderi... Ahmet Haşim ne güzel söylemiş: Durgun suya baktım ve dedim ah ölebilsem Madem ki yok ağlayacak mevtime kimsem Neden söylüyoaım bu iki dizeyi? Susurluk'taki kaza olmasaydı biz nereden bilir- dik Susurluk'u, nereden duyardık Abdullah Çat- lı'yı!.. Gerçi yıllardır kaçak gezen bir Abdullah Çat- lı söylenirdi, ama bunu Susurluk'a nereden yapış- tırırdık!.. Hadi sırası geldi, Bedri Rahmi yı de Turan Gü- neş'i de anıverelim: Herifcioğlu Sen Mişel'de koyvermiş sakallı Netsin Bizim Köyü, netsin Mahmut Makal'ı Mahmut Makal "Bizim Köy"ü yazıp Yaşar Na- bi eliyle piyasaya salınca yer yerinden oynadı. Ön- ce böyle bir köy yok sanıldı. Demokrasiyeyeni giriyorduk. Önce böyle bir mu- halefet yok sanıyorduk. Muhtar Körükçü dostu- muz böyle şeyler yazmış, ama arada kaynayıp git- mişti. Makal'ı aldılar, kent kent, mahalle mahalle, köy köy gezdirdiler. Kayığa bindirdiler, sandala oturttular; tramvaya, minibüse çıkardılar... Balıkesir'in Susurluk'unda kamyon kaza yapın- ca yer yerinden oynadı, kimlerçıktı aracın içinden, aranan kimler bulunmadı... Doğrusu kazanın için- den Çatfı çıkacak deseler inanmazdım, kimseyi de inandıramazdım. j Çatlı, Ankara'nın Bahçelievler'inde yedi TİP'lij genci öldürmekle ünlüydü. Yedi genci yere sermiş, j sonra da "sırra kadem basmış"X\. \ Şimdi Mercedes, kamyona çarpmasa, yahutî kamyon Mercedes'e çarpmasa nereden buluna-' caktı? "Ne olmuş?" "Kaza olmuş." "Kamyon kazası..." ', "Yok, otomobil kazası." \ "Hangisi?" "ikisi birden!.." Kaza aydtnlanıyor. Kimler var, kimler yok ortaya çıkıyor. Dört kişi varmış... Üçü erkek, biri kadınmış. Jan->' darma el koymuş. Silahlarvarmış. Kalaşnikoflar, ta-* bancalar, susturucular, bombalar, daha neler... 1 Olaya jandarma el koyunca işler biraz daha ay-j dınlanıyor... Dokunmayın, ellemeyin, karıştırma-} yın... < Bu öyle böyle bir araba kazası değil, biraz kan-j şık... Saymaya başlıyorlar, biri kadın... Üçü erkek... '• Kimlikler belli oluyor. , Biri milletvekili... "Millefrekilı mi?" "Evet, hem desağ..." "Sağ mı?" "Evet, milletvekili sağ!.." Kimlikler iyice belli oluyor. Biri milletvekili, biri polis müdürü, biri kadın, biri mafya iideri. "Biri yeşilpasaportlu.. belki diplomat..." Şorulacak yerlere soruyorlar. Üçüncüsü milletvekili de değil, polis de deâjl. Yane? "Mafya..." Abdullah Çatlı böyle çıkıyor ortaya: Ağır ağır Süzüle süzüle!.. Şimdi birhayalet... B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN SOLÜAN SAG.A: 1/ İstanbul'da De- niz Kuvvetleri'ne 1 bağlı tersane. 2/ 2 Felsefede bir du- rumdan başka bir 3 duruma geçmeye . verilen ad... Ergm. 3/ Anadolu'da ya- 5 şayan kimı Ale\i- lere venlen ad. 4/ " Haysıyet... Man- 7 ganez elementinin simgesi. 5/ Büyük 8 Okyanus'ta Fran- g sa'yaaitbirada. 6/ Yön göstermek için belli yerlere konulan işaret... Eyer kolanının tokaya ge- çen kayışı. II Yahudilerde elli yılda bir Tann'ya ve 3 dinlenmeye aynlan yıl... 4 İşaret. 8/ Öldürme, yok etme... Kars'ın doğusun- daki ünlü eskiçağ kenti.9/ " Rütbesiz asker... Cok tan- 7 nlı dınden olan kımse. 8 YUKARIDANAŞAĞIYA: q 1/ "Top yuvarlaktır" ör- 1 2 3 4 5 6 7 8 neğınde olduğu gibi, aynı düşünceyi değışik terimlerle tek-I rarlamaya dayanan üslup kusuru ya da oyunu. 2/Meydan...; Tümsek biçimindeki yığın. 3/Afyon'un bir ilçesi... Kaplar-; da su nedeniy le oluşan tortu. 41 Yanardağ kayalıklan ara-' sında bulunan bir feldispat türü. 5/ Karakter... Suriye'de bir* kent. 6/Eskiden alkollü içkılerden alınan vergı. 7/Kimi has-; talıklara karşı bağışıklık sağlamak için vücuda verilen en-« yik... Lzaklık işaretı... Gümüşün simgesi. 8/Birbağlaç... O1-! ta ipi. 9/ Gece... Amonyaktakı hidrojen yerine tek değerlıj hidrokarbonlu köklerin gecmesiyle oluşan ürünlerin geneN adı. 1 ISCEHISAR ASLIYE HUKUK HÂKİMLİĞİ Sayı: 1996 72 Mahkememizde davacı Bayram Keskin vekili Av. Il- han Çınartarafından mahkememıze açılan çekin kaybol- duğunun tespiti davasının verilen ara karan uyannca. iscehisar Ziraat Bankası'nın 0014686 nolu Bayram Keskin'in keşidecısı bulunduğu. 25.5.1996 ödeme tarıh- h 40.000.000.- TL çekin Satılmış Özcan'ın yedinde bu- lundurduğu sırada kaybettığinden bahisle açılan davada çekin yetkisız kişilerce tahsılinın önlenmesi bakımından ödeme yasağı konulmasını talep etmış v e dava sonuna ka- dar çekin ibraz edilen şahsa ödenmemesine karar veril- miştir. Yukanda özelliklen belirtilen çeki elınde buunduran şahıslann herhangi bir hak ve alakalan ve iddiaları var ise çek ile birlikte durusmanın bırakıldığı 25.12. î 996 gü- nü saat 10.00'dayapılanduruşmadahazırbulunmalan ve- ya kendilerini bir veküle temsil ettirmelen ilan olunur. 20.11.199 Basın: 125279 ŞEKER HASTALIĞINDA ENSLLİN YAŞAM1 KURTARJR Türkiye Diyabet Teda>i ve Eğitim Vakfi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle