Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 15ARALIK1996PA2AR
10 PAZAR YAZILARI
Gece, kent,
yağmur ve
tutkular
M0SK0VA
HAKAN
AKSAY
G;ce kente daha çok
yakışıyor. Karanlık gereksızi
önüyor. Gece ışıklanysa
Moskova'nın görkemmi
tamamlıyor Hele bırde hafif
yağmur \arsa, caddeler,
ayaklar altmdakı ışıltılı
vitnnlen olur kentın.
Gezmeye doyamazsın.
Gezmeye ve dalıp gitmeye...
Ne ganp! Bazen bir cümleyi,
harta bir sözcüğü yüksek
sesle dile getirmek için aylar,
yıllar gerekır: "Bittir
Geçmişten kalan sıcak izler.
bugünün artık sıradanlaşan
sorunlanyla uzaklaşırken
dağlar durur yüreğinı. Dev
kibnt kutulannın içine
sıkışmış yüzlerce ınsan ne
yapar, ne düşünür şımdi?
F\rsat olsaydı bunlann
kaçıyla aynı sofraya
oturulabilır. kaçıyla ortak
sırlar üretılebılırdi? Şuradan
vurup kapısını gırsen bir eve..
Amaolmazkı
1
Içtenlikleri
ayıp sayan yasalara ters
düşer... Mesele karan alana
kadar çektigin sıkıntıdır,
bilirsin Adını koymaktır bir
süredir içınde debelendiğın
çıkmazın. Gerisi bir neşterlık
iştır. Kolay olmasa da,
iyıleşmek içın acıya
katlanılabılir. Yara
kapandıkça koca kentte
yalnız olduğunu önce
korkuyla, sonra sennkanlı
hissetmeye başlarsın yenıden.
Dev kıbrit kutulannın
kaygısız bakışlanna
• aldırmadan tenha meydanlara
vurursun kendini. Hüzünle
kanşık rahatlarsın. Hele bir
de hafiften yağmur
serpiştıriyorsa. Hani şu
"ahmak ıslatan"cınsten...
Gece yansından sonra
Moskova'nın efendıleri
değişir tek tip yontulmuş kısa
saçlı kafalan. parlak
eşofmanlan. "herşeyi
yapabilecek" yüz ıfadelenyle
ortalıkta gezınen mafya
bozuntulan ve vücutlannı
ısrarla kıraya sunan taşralı
fahişeler sokaklara
hakimdırler. Dört göbekten
ben Moskovalı olan bile
kendını konuk hisseder,
onlann küstah gözlennin ateş
alanından geçerken. lç
dünyasına dönerek dışansının
ürkütücü soğuğundan
kurtulmayı dener... tnsanm ıç
dünyası tanıdık bildik
şeylerle dolu gıbidır. Ama
bazen dışanda daha gırdaplı
\e tehlikelidir. Çünkü burada
yerli ve yabancı yalanlar
sorgulanır. Dûş kınklıklannın
hangisı daha ratsızdır: Yalan
v e ıhanetle anıden yüz yüze
çarpılanı mı, yoksa kanın
damardan çekilmesi gibı
yavaş yavaş uzaklaşarak
tükenen duygulann
mezarlığında yeşereni mı?
Kentlen sevmek sevmemek
ne demek. anlamıyorum.
Bence sevgıden daha isabetlı
sözcük. "tutku" Boğaz
kıyısında büyüleyen lstanbul,
ıkı adım ötedeki
rezıllıkleriyle korkutmuyor
mu? Kızıl meydanından
Lenin tepelerine. Arbat
sokağından Botanik
bahçesıne kadar nice
gûzellıklerle dolu
Moskova'ya koşulsuz
bağlanmak mümkün mü?
"Ofene dek"şartıyla kontrata
bağlanmaya çalışılan sevgiler
nasıl olsa günlük yaşamın
sıradan dalgalanyla
dövülerek a$ınmıyor mu?
Belkı de insanlar büyük
sözlen yalnızlıklanndan
kurtulmak için uydurdular.
Yalnızlık korkusundan dolayı,
duygulan küçülürken bile
büyük sözlerden
vazgeçmediler. Oysa,
gerçekler, yaşamı tanımlama
denemelerinden çok daha
yalın. Şöyle bir kendini
dinleyınce insan, bazı
tılsımlann çoktan tükendığını
görü\erir. Ve tıpkı unlü bir
ozanın, \ 6 yaşında bir
Kadıköy yazında
dudaklanndan dökülen
dızeler gıbı ıtırafedebılıyor
"Kalbimde senin için yok bile
kinim / Bence sen de şimdi
herkes gibism_"
Don Kişot dava açıyorJOHANNESBURC
AYSU
ÖNEN
Dikkat et Kralıçe! Son darbe,
küçücük bir Afirika
kabilesınden geliyor. Kuzey
Cape Bölgesf nin kendi
halındeki Grinqua kabılesı,
Kraiiçe Eüzabeth'in şahsına
davaaçtı. 1871de. İngiliz
hükümeti Güney Afrika'daki
sömürgecılenne yerel halkı
öldürme, topraklanna \e
zenginliklerine el koyma
hakkı vermiştı. Grinqualar'a
göre suçlu kraiiçe. 125 y ıl
önce çaldığı elmas yataklannı
artık geri \ermeli. Dava işte
bundan ibaret.Gnnqua
kabilesi. zamanında Güney
Afrika'nın en egemen kabilesi
olan Hottentotların gerıye
kalan üyelennden oluşuyor.
Bu adı duyulmamış küçük
topluluğun koskoca Ingıltere
Kraliçesine meydan okuması,
akla, kılıcını
yeldeğirmenlenne karşı
sallayan birinı getiriyorsa da
ilkel etiketi verduğumuz
Afrika kabılelerinin
karanlıktan modern dünyaya,
harta modern dünyanın adli
kondorlarına yaptığı
yolculuğu alkışlamak
gerekiyor. Don Kişot akıllanıp
kılıcını bırakmış.
yeldeğirmenlennı mahkemeye
venyor.
Yıne de modern dünyanın
dışleri Küçük Afrika kabilesi
için fazla keskin. Cape
Tovvnda İngiliz komısyon
üyelenyle yapılan toplantı
bunu kanıtlıyor. İngiliz
yetkililer, Grinqualann
problemlerıyle ilgileri
olmadığını hıssettirince kabile
büyüklen oturup kralıçeye bir
mektup yazıp 1.4 milyar
poundluk tazminat ıstemınde
bulundular. Arkasından da
Güney Afrika Anayasa
Mahkernesrnde bir dava
açarak İngiliz Kraliçesi ve De
Beers elmas şırketinden
tngiliz sömürgecıliği altında
çektikleri zorluklar
karşılığında tazminat istediler.
Kraiiçe Elizabeth,
Grunqualarla uğraşan ilk
ingiliz Kraliçesı değil.
1871 de Grinqua kabile şefi.
Kraiiçe Victoria"dan. kabile
topraklannda keşfedılen
elmas madenlerini Hollandalı
sömürgecilerden korumasını
ister. Ancak damarlannda
sömürgeci kanı akan
tngüizler, fırsatı değerlendirip
Grınqua toprakiarının üstüne
yatarlar.
Grinqua kabilesi, ırkçı beyaz
azınlık yönetimi sonrası eski
kimliklerini geri almaya
çalışan onlarca Güney
Afrikalı etnik gruptan bir
diğeri. Onlardan önce de
yabancı müzelerden tarihi
kalıntılar istendi. Çoğu kabile,
resmı bir özür bile alamadı
Batı'nın beyaz
hükümetlerinden.
Gnnquaların davası. eskı bır
sömürgeci güce karşı açılmış
ilk dava. Sonunda istedikleri
olur mu, bilemeyız. 125 yılın
öfkesi kolay dınmcyccek, o
kesin.
Kütüphanenin
başına gelenler
BRUKSEL
OZGUR
ULUSOY
fİHİia İVİ' Hay\an haklannı savunanlar kiirke karşı verdikleri mücadeleyi sürdürmekte karariı. Kı> ı
J minin gelmesi\le protestolar \eniden canlılık kazandı. Berlin kentinin en liiks mağazalann
mev SH
gelmesiyle protestolar veniden canlılık kazandı. Beriin kentinin en liiks mağazalannın bu-
lunduğu caddede dün bir araya gelen hayvanseverler sadece ayakkabılan ve kafalannda Noel Baba bereleriyle gerçekleştirdikleri protesto
yürihüşünde "Kürkgiymektenseçıplakgezerim daha iyi" sloganım bir kezdaha beyinlerekazıdı. (Fotoğraf: REUTER)
Belçıka'nın akademık
kalbının attığı bır öğrencı
kenti Leuven, ülkedekı pek
çok kentın aksıne bu
'Ortaçağ' şehnnde geceler
gündüzlere mola vermeden
kavuşuyor. Papa Beşmcı
Martın. 1425 yılında
unıversitenın kuruluşuna
öncüluk ederken öğrencılenn
gece vaşamını düşünmemı-,tı
muhtemelen. ama olsun.
"fakühe bartarT şimdi tıpkı
öğrencileri taşıyan bısıkletler
gıbı Leuven'ın avnlmaz bır
parçası. Unıversitenın 29
fakültenın adlanyla anılan ve
öğrencılenn buluşup ucuz
bıra eşlığındc sohbet ettığı bu
barlara kısaca "fakbar" dıyor
Leuven halkı. Keyıflı öğrencı
Türkülerle geçmişi andık geçen günGeçenlerde Londra'da Türkıye'den
müzısyenlerle hasret giderdik. Saz üstadı
YavuzBingöl ile, Ezgınin Günlüğu'nü
kuzeydekı Lnıon Chapel kılısesınde
mısafir ettık. Türk Eğıtim Bırhğı'nin
düzenledığı konserde onlar Türkiye'den
sesler verdıler, bızler alkışlanmızla eşlık
ettık. Konsere YavuzBingölbaşladı. Yavuz
Bıngöl, kendı deyışıyle 'her şeyin kirttnip
pislendiği ülkemizden kirlenme>ip tertemiz
kalnuştürkûlerimizi'söyledı. Temızlıği
halkımızın "kirlenınemiş' geçmış
kültüründe aradık. Altın 'geçmiş' çağa
nostaljık ağıtlar yaktık. Yavuz Bıngöl, aşk,
savaş ve kahramanlık türkülen söyiedı.
tertemiz türkülenn hıkâyetennı anlattı. Bu
hıkâyelerden bınsını aktarmak ıstıyorum:
Kınm savaşma katılan askerler trenlerle
gen dönmektedırler. Erzurumlu bir
nınemız, sava^a katılan oğlunu beklemek
ıçın her gün tren ıstasyonuna gıder ancak
her gun boynu bükük evıne döner. Yıne
böyle günlerden bır gün evıne döndüğünde
gelınının odasından gülüşmeler duyar ve
nınemız, yanı Bıngöl'ün deyışıyle 'cahil
kadıncağız'. fazlaca düşünmeden evdekı
tüfeğı kaptığı gıbı. meğerse yorganın
altındakı günlerdır bekledığı oğlu değ\!
mıymış Sonra da oturur •Kırmızı gül
demet demet" dıye ağıt yakar Bendenız de
alakasız gıbı görünen bır aynntıya takar.
Mesela oğlunu bekleyen kadından neden
'ana' değıl de 'nine' dıye bahsedıldığını
düşünür. Belkı de nıne daha 'tcmiz' ve saf
bır duygu bıraktığı va da ninelığınden otürü
cahılhğı affedılebılır olduğu ıçın.
Hıkâyenın bu kısmı belkı aynntı ama
aynntı sayılamayacak bır yanı daha var kı,
o daha vahım. Halkımızın 'tertemiz
kalmış" kültürünün namusumuzu
LONDRA
FERRL'H
MLMAZ
temızlemek ıçın ıcabında kızımız.
gelınımız de olsa bınlennı temızlemek gıbı
'tertemiz gelenekler'le dolu olduğu. Ve
daha da önemlısı, şıddetın halkımızın
kültüründe önemlı ve meşru bır yen
olduğu Şımdı konsenn burasında durup
bırkaç soru sormak gerekiyor Türkıye'dekı
şu malum kazadan sonra ortaya çıkan kırlı
ilışkılenn sorumlulan ve destekçileri
kendılennı ya da kazada ölenlen
savunurken aynı külrürel değerlere
gönderme >apmıyorlar mı? Halkımız
tepkısız kalmanın da ötesınde neden mıllı
maçlardan sonra bu pıslığın tetıkçılenyle
birlıkte sokağa dökülüp aynı sloganlan
atıyor ve neden basıt bır futbol galıbıyelı
her defasında kana bulanıyor'.' Pıslığe ve
çürümuşlüğe kanji çıkanlar, bügünkü
pıslığe daha farklı bır gelecek ıdealıyle
degıl de. namusunu kanla temızleyen bır
kültürel geçmışle karşı çıkıyorlar'.' Daha da
ötesı kırlenmemış. tertemiz toplumlar var
mıydı? Vardıysa ne zaman var oldular.'
Benım babama göre eskıden her şey daha
lyıydı. Dedemın de öyle dedığını
hatırlıyorum Dedemın babasının ve harta
dedesının de kendı zamane gençlenne ve
bulunduklan ortama bakıp bakıp ıç
çektiklenne ve bıröncekı 'bozulmamış'
geçmışe yandıklanna emınim. Ama bır o
kadar da öyle bır geçmışın hıç bır zaman
varolmadığına. bu nostaljık ıç çefcmelenn
gelışmelenn karşısında acızlıkten
kaynaklandığına kanıyım. Türkıye ıçın
temız bır gelecek, kıskançltk. namus, şeref.
ve şıddet öğelen ıçeren bır geleneğı temel
alarak oluşturulamaz. Hele bu gelenek.
kendıne sosyalıst dıyenlerce halkımız adına
da olsa savunulamaz. Burada söylemek
ıstedığım. halk kültürünün tamamen bu
öğelerden oluştuğu değıl. Sadece bu öğelen
de ıçerdığı ve gelecek adına geçmışe
sanlırken. bu öğeleri ıçeren yanlannın da
ajıtatıf bır söylem ıçensınde. hıç
sorgulanmadan sırf halkımızın temız
duygulan' dıye fetış hale getınldığı. İşte bu
nedenle ben Yavuz Bıngöl'ün
söyledıklennı alkışlamadım. Sadece
türkülennı dınledım. Ama tûrkülere
herhangı bır değer yüklemedım..
vaşamı bır yana, dünyanın en
eskı Katolık ünıversitesi
sıfatını taşıyan Leuven
Üniversıtesı. yüzyıliarboyu
düşünce üretımınde önemli
bır yer tutmu^. tanhten
matematığe, hukuğj kadar
bırçok dalda önemlı ısımler
konuk etmış. Hümanıst
Erasmus. modern hantalann
yaratıcısı Merearürve
modern anatomımn babası
Andrcas \i-salius. bu
ısımlerden bırkaçı. Ikı büyük
paylaşım sava^ında atlattığı
badırelere rağmen düşünce
üretımı devam edıyor Leuven
CnıversiteMnde Bırincıve2.
Dunya Savaşlan'nın açtığı
yaralan görmek ıçın
ünıversıte kütüphanesınm
başına gelenlere bakmak
yeter. 1914*te Alman
bırlıklennın kutüphaneyı
ateşe vermesıyle 300 bın
kitaplık bır arşıv tanhe
kanşmış Türkıye ıle Mİah
tıcaretını veğleven ABD'nın
katkılany la yenıden kurulan
ıkıncı kütüphanedekı bır
mılyona vakın kıtap da 2.
Dünya Sava^ı sırasında can
vermış. Kütüphanenin başına
gelenler bununla bıtmiyor.
Ülkenın Fransızca konuşan
toplumu ıle Flamanca
konuşan toplumu arasında
yaşanan kültürel çekışme son
darbeyi vurmuş kütüphaneye.
Ünıversite 1%2'de Lauvaın
(Fransızcasil ve Leuven
(Flamancası) dıye ıkıye
bölününce. 'çaresiz'kıtaplan
da paylaştırmak gerekmiı>.
Kullanılan yöntem de gayet
basıt. Katalogdakı numaralara
göre tek sayı kıtaplar bır
kütüphaneye, çıft savılar
ötekıne gıtmış. Kutüphane.
bütün bu vaşadıklanna
rağmen hâlâ avakta. Leuven
ahalısıne. saat başlannı.
buçuklan. çeyrek kala ve
çeyrek geçelerı. tatlı
melodılenyle anımsatan
büyük çan kulesıyle "Ben hep
burada>un"dıvor kutüphane
türkiye'de.internet/
internet.oluyor: //(s
u N N B