Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 27 KASIM 1996 ÇARŞAMBA
14 KULTUR
Bakanlık bütçesi 1997'de Osmanlı devletinin 700. kuruluş yıldönümü kutlamalanna yönelik
Kültüre RP'den
4
OsmanIı' cilasıANKARA (Cumhuriyet Bürosu) -
Çağdaş \e e\rensel nitelikli kültür-
sanat politikalannı muhalefette sürekli
eleştiren RP. iktidardaki söylemini
İslam motiflı yaklaşım üzerine oturttu.
Kültür Bakanİıgf nın bütçe
görüşmelerini. Osmanlı devletınin
kuruluşuyla ilgili geniş kutlama
programı nedeniyle "şova"
dönüştürmeye çalışan Bakan İsmail
Kahraman. ımam-hatip mezunu 7
kişinin bakanlıkta işe başladığını
doğrularken. görevden alınan
personeli sürgüne gönderdiğini
kabul etti.
Kültür Bakanhğı'nın 1997 yılı için
öngörüien 26 trilvon lirayı aşan
bütçesi önceki gece TBM\1 Plan \e
Bütçe Komısyonu'nda kabul edildı.
RP'lileropera ve bale alanlarının
• Kültür Bakanlığı bütçesinde muhalefet. bakanlığın kültür ve sanat faaliyetlerinin
RP'nin ideolojisi yönünde şekillendirilmesini sert bir dille eleştirdi. 7 imam hatip
lisesi mezununun bakanlıkta işe başladığını doğrulayan Kahraman,
personele yönelik sürgünleri savundu.
özelleştirilmesi konusunda daha
önceki bütçe dönemlerinde
takındıklan tutumdan geri adım
atmazken verdıkleri önergelerle opera
ve bale bütçesinden 50 milyar liralık
kesinti yapmayı başardılar.
Komis>onda en çok kullanılan
sözcükler. "hayırlı olsun, hayırlara
vesile olsun, cenab-ı haktan niyaz
ederim. milli ve maneti değerİer, Allah
\e hak" oldu. CHP Erzincan
Milletvekili Mustafa Yüdız,
REFAHYOL hükümetı döneminde
Diyanet Işleri Başkanlığı'ndan 79
imam-hatip mezununun geçici görevle
çeşitli bakanlıklara dağıtıldığını \e bu
sayının önemli bir bölümünün Kültür
Bakanlığı'na yerleştirildiğini söyledi.
Kahraman. Yıldız'a "Bizde 7 kişi işe
başladı" dedi.
DSP Ankara Milletvekıli Gökhan
Çapoğlu, bakanlığın RP ideolojisinde
program düzenlemesini eleştirerek.
"Burası parti söylemlerinin yapılacağı
yer değildir. Herşey e dini
kanştırmayaum" dedi. Muhalefet
sözcüleri Çapoğlu'na. "RPbundada
mı takıyye yapıyor?" sözleriyle destek
\erdiler.
Osmanlı devletinin kuruluşunun 700.
yıldönümü nedeniyle 1 yıl sürecek
kutlama programı hazırlandığını
kaydeden Kahraman. Istanbul'da
"Osmanlı mahallesi" kurulması için
kolları sıvadıklannı bildirdi.
Kahraman. "Kelime-i Tevhid" ve
"Besmele" konulu yarışma açtıklarını.
ayrıca ulusal özelliğı ön planda tutulan
çizgi fılmlerin hazırlandığını bildirdi.
Kahraman'ın 1997 vılı içinde Batı
ülkeleriyle kültürel anlamda bir
program ortaya koy maması dikkat
çekti.
NâzımHikmet
Muhalefet sözcülerinin ünlü ozan
Nâzım Hikmet"ın naaşının Türkıye've
getirilip getirılmeyeceğini ilişkin
sorularına Kahraman, "Bu bakanlığın
işi değildir. Ailesinin keyfiyetidir"
karşılığını \erdi. Kahraman. Ankara
Atatürk Kültür Merkezi alanında uzun
süredir faaliyet gösterilen çağdaş
kurumların bu mekânlardan
çıkarılacağını bildirdi. Kahraman.
konuya ilişkin savunmasını.
"Bakanlık. yer tahsis etmekle göre\li
değildir. Mekânlan korumakla
yiikümlüdür" görüşüne oturttu.
Türkiye, ITI
Yönetim
Kurulu'nda
Kültür Servisi-Birleşmiş MiiletlerSahne
Sanatları Örgütü İTJ (l'NESCO) Türkiye
Merkezi. Parıs'teki L'luslararası Yönetim
Kurulu üyeliğine seçildi.
ABD. Japonya. Rusya, Almanya. Ingilte-
re. Fransa. Güney Kore ağırlıklı merkez yö-
netim kurulu. yenı üye Türkiye merkezinin
katılımıyla 22-24 kasım tarihleri arasında
Türkiye:
de toplandı. Toplantıda. ITI'nin ken-
di iç işlerinin >anı sıra, ülke merkezlerinin
sorunları da gündeme geldi.
Merkezlerin ikili bağlantılar yapması ön
görülerek Türkive'nin. Macaristan ITI mer-
kezi ile bağlantı yapması karara bağlandı.
Aynca birçok projenin gerçekleştirilmesi
için anlaşmaya vanlarak gelecek yıl Seul'de
yapılacak olan toplantıda ITI şemsiyesi al-
tında birçok festivalin yapılması karara bağ-
iandı.
Toplantıda. dünyada kültür ve sanatın
özellıkletiyatronun. siyasal baskı altındaol-
duğu \e dayanışma önlemlen alınması ka-
rarlaştırıldı. Ilkı Türkive'de. ikincisi Ameri-
ka'da. üçüncüsü Rusy a'da yapılan tıyatro se-
minerleri. bu yıl tekrar Türkiye'de yapıla-
cak. Bu yılkı semınerin konusu. "Laiklikile
Köktendincilik Arasındaki Çatişma ve Ti-
yatro İüşkisi" olarak belırlendi.
Bu sorunun, yalnız Türkiye'nin değil. tüm
dünyanın sorunu olduğu açıklanırken Ame-
rikan Merkezi ITI başkanı, "tslamla ügiliso-
runların Türkiye'ye özgü olduğu sövlenivor.
ama dünya çapında ifade özgürlüğü engelle-
niyor. En büyük engellerden biri Amerikan
köktendinciliğinden kaynaklanan baskılar-
dır" dıyerek düşüneelerin! belirttı.
Rus delegelerı. "Bugün ülkemizde dün-
yanın pek bilmediği iç çanşmalan y aşanmak-
tadır \e Türkiye'nin bu konuda dünyaya öğ-
retecek çok şeyi bulunmaktadır"görüşü be-
lirtilerek çözüın alınmasında ülkenin öncü-
lüğii istendi.
Aynca. ITI Türkiye Merkezi Başkanı Re-
fik Erduran, "Toplantının burada yapılma-
sıyla. Türk tiyatrosunun dünyaya açılışı ko-
laylaşarak hı/landıncı önlemler aunacak"
diyerek bu konudakı düşüncelerini ıfade et-
ti.
Theatrama, Duras'm 'Parkta' adlı oyununu Aralık'da da sahneleyecek
Aşk öyküsiindeıı 'ihtiyaç teorkf ne
• 'Parkta'nın yazan
Marguerite Duras. "Bu bir
aşk hikâyesi değil; ihtiyaç
teorisi" diyor. 'Varolmaya
çalışan insanların konuşarak
yaşam yoksunluğunu
giderme çabası."
DLVGU DL'RGl N
Bazen aşk öykülerinin de 'aşk'tan
çıkıp bir 'ihtiyaç teorisi'ni anlattığı ol-
maz mı? İşte. bırbirlenne yabancı ikı
insan. Kadın 20 yaşında bir bebek ba-
kıcısı. Erkek bir seyyar satıcı. Kadının
dünyasını küçük hayallersüslüyor. Ev-
lilik. çocuklar. ev eşyaları...
Adam ise yeni ülkeleri, yeni insan-
lan keşfetmeye meraklı.
Bir parkta kesişiyor yazgılan. Önce
lıavadan sudan konuşuyorlar. Konuş-
muş olmak için. Belki de birbirlerine
ilişkin küçük ipuçları almak asıl amaç-
ları. Birlikte olduklan kısacık zaman
diliminde yaşadıklan şeyin adı 'aşk'a
dönüşüvenyor birden.
'Parkta'nın yazan Marguerite Du-
ras, "Bu bir aşk hikâyesi değil; ihtiyaç
teorisi" dıyor. "Var olmaya çalışan in-
sanların konuşarak yaşam yoksunlu-
ğunu giderme çabası."
'Parkta'. Aksanat Prodüksiyon Ti-
yatrosu çatısı altında 'Abelard ve He-
îoise'den sonra sahnelenen ikinci tiyat-
rooyunu. 'Parkta'yı AyşeBaşkutuyar-
layıp yönetivor.
Sahneta;,anmını EricGarcin"inger-
çekleştirdiği ovunda Ragıp Vavuz ve
Şenay Gürler rol alıyor.
Duras. oyunu için 'bir ihtiyaç teori-
si'' demeyi yeğlemiş.
Peki neye ihtiyaç, kime ihtiyaç bu'
Ayşe Başkut. ~Konuşmak"di\e vanıt-
lıyor kısaca. "Konuşmakbirihtiyaçtır.
Bu ihtiyacı duyar insanlar. Bir başka-
sının sizi görmesini istersiniz. O bir baş-
kası ile iletişime girmck. Onun üzerin-
de bir etki yaratmak. Kısaca, sevgi ara-
yışı."Yaşadığımız çağa hiç de vabancı
olmayan. guierek unuttuğumuz ya da
yerlerinı başkabaşkakavramlarladol-
durarak unutmaya çalıştığımız gerek-
sinimler... Konuşmak insanın içinde
bulundugu yalnızlıga katlanabilmesi-
nin çıkar yolu. Marguerite Duras'ın
sözleriyle konuşmak ise. "Ortakbaht-
sızhklardan, kişisel zorluklardan söz et-
nıek. Ya/ları, sokak aralaruidaki kü-
çük parklarda, trenlerde, pazar yerle-
rinin kalabalık müzikli kahvelerinde
geçebilecek bir firsat".
Duras"ın dünyasına girmek zor bir
uğraş Ayşe Başkut'a göre. Hemen he-
men bütün yapıtlannda kendisinden bir
>eyler var çünkü. "Oysa Parkta' adlı
oyunu. eleştirmenleregöre onun da için-
de bulundugu bir metin olarak algılan-
mamış. Ben de tam tersi olduğunu gös-
termeye çalışıyorum. Duras'ın o metin
içerisinde olduğu, kendisinden çok şey
kattığını anlatmak istiyorum. Sahnede
bilinçaltlarına inmeye çalışıyorum. Sa-
dece karakterlerûı değil Duras'ın da bi-
linçaltına".
Metinden yola çıkarak
yazan anlatmak
Başkutun tivatro çızgisini belirle-
venbirhedefvar. Bir metin yapmak de-
ğil. metinden yola çıkarak yazan anlat-
mak. Türkiye'de 5 yıldır tivatro yapı-
yor. Tiyatrogeçmışinın ılk yıllan Fran-
sa 'ya uzanıyor. Türkiye deki tivatro
çevresine vabancı olduğunu söylüyor
Başkut.
"Yaşam koşulları Istanbul'da çok
zor. Tivatro yapmak çok zor. Seyircinin
bir tiyatroya gittiğinde ne gördüğü. ne
bulduğu açık değil Türkiye'de. Kimi ti-
yatrolara bakıyorsunuz seyirci çekebil-
mek için manken bile kullanıyor. Benim
içinse önemli olan insanları aptal y eri-
ne koymamak. Sonuçta da görüyonu-
nuz, tiyatroya gitmiyor insanlar."
Başkut. Duras'ın herhangi bir^azar
olmadığını düşünüyor. Bu yüzden de
hem Duras'ın hem de kişısel tivatro
çabasının hakkını vermekten vana.
"Tıy atroy u başanlı olayım diye yapmı-
yorum. Burada tiy atroculann 'temiz iş'
diye tabir ettıkleri bir şey var. Yani
oyuncu yapılması gerekeni yapıyor.
Dekorgüzel.
İnsanlann beklentilenne vanıt ven-
yor; teknik oyunculuk iyi... Ama ben
kopukluk olsun istiyorum. Sahnede
beklenmedik bir şev ler olsun. Seyirci-
ve bir şeyler geçsin. Bunu gerçekleş-
tirınek çok zor. Ovuncular böyle bir
tarza açık değil. Olanaklar ortada."
Kısa FilrrvVideo Festivali gençliğin özelliklerini kullanarak 'yetersizliğini' başanya dönüştürmeyi bildi
Hiizııün yıkıeıhğı ve aşkın umarsızbğı
MLR.ATÖZER
17-21 Kasım 1996 tarihlen arasında
düzenlenen 2. Antalya Altın Portakal
L'luslararası Kısa Film Video Festivali.
henüz emekleme dönemlerini yaşaması-
na karşın azımsanamayacak bir "başa-
n"yı şimdiden hanesine yazdırdı. Ben
de bu beş gün içinde olabildiğince çok
film ızleyerek bu şenlığin "gölgesinde
aydınlanma" savaşımı verdim. Kısa
filmde"eylemedönük"birilişkimolma-
masına karşın. festnalsüresıncegenç kı-
sa filmcilerle "aynıaşıpaylaşma~nın ge-
tirdiğibir"içtenbakışyetisi"nesahipol-
duğumu da belirtmeliyim.
Kısa film denen şey. gerçekten de in-
sanı kapıp kavrayan. uzun metrajın tüm
dezavantajlarından kendisini sıyırmayı
bilen, adeta "ulvi" bir sanat dalı. Bu sa-
nat dalının Türkiye'de ne yazık ki "en-
düstri" olabilme gıbi bir şansı olmamış.
bundan sonra da beklenen bir şey değil
bu. Antalya'da konuştuğum genç sıne-
macılannbirkısmı. "kısafılmci" olarak
sinemayı sürdürme yanlısı. kimileri ise
bu işi "uzun metraj"a geçişte bir basa-
mak gibi görüyor.
Savaş karşıtı film alkış topladı
Oldukça "dolu" bir festivalde dünya-
nın dört bir vanından filmlerini gönde-
ren kısa filmcilerin bir kısmı isimleriy-
le olduğu kadar cisimleriyle de oraday-
dılar. Bunlann başını. Kültür Bakanlı-
ğı'nın en iyi filme verdiği 2500 marklık
ödülü " Black & VVTıite - Siyah ve Bey az"
adiı yapıtıyla kazanan Ermeni kısa film-
ci Tigran Xmalian çekiyordu. Genç Av -
rupalı yönetmenlerden Almanya'dan ge-
len Svend Stein Angel "Fights-Kavga-
lar" v e "Tierisch-Hayvanca" filmleri ka-
dar sempatik tav ırlan ve güzel kız arka-
daşıvla da ilgi topladı. Yine Alman-
ya'dan gelen ve geçen yıl da festivale ka-
tılan SU\ia Kirschhof "Push-İtme" Gre-
enpeace destekli savaş karşıtı filmiyle
büvük alkış aldı izleyiciden. Rusya'dan
Ale\ander Gorshanov.'un filmi "Ali-
ce"le hepimizin bildiği ".Alice Harikalar
Diyarında" masalına "sıcak" bir yorum
getirerek kendini açığa çıkardı. û'krav-
nalı Metor Malyarenko, "Stepped out
from the Cirele-Daireden Dışarıya
Adım" ve "Unidentifıed Objects of .Art
- Bilinnıeyen Sanat Cisimleri" adlı de-
neysel filmlerindeki bakış açısıyla ufku-
muzu genişletîi. Almanya adına katılan
Türk sanatçılan da vardı şenlikte. Yü-
zünden gülücükler eksik olmavan Sey-
han Cecilya Derin'den "Unberiihrt - El
Değmemiş" v e "Ich Bin Tochter Meiner
Mutter - Ben Annemin Kızıyım"ı. "çıl-
gın" görünümüyle ilgi çeken Faik
Akın'dan "Du Bist Es - Sensin"i izledik.
"Film Yanşması" v e "\ ideo Yanşma-
sı" dışında şu bölümler vardı festivalde:
"Fransız Filmleri"; "Çocuk Konulu
Filmler", "Tel Aviv Üniversitesi Sinema-
TV", ".Ahnanya'da Yaşayan TürkYönet-
menlerden Kısa Filmler", "Film Seçme-
leri", "Vldeo Seçmeleri", "Dünya \erti-
leri", "Çevre Filmleri" ve "Be'hlül Dal
Filmleri" (Behlül Dal'a festival tarafın-
dan "YaşamBoyuOnurÖdülü"\enldi.)
Bu bölümlerde beyazperdeyi doldu-
ran yüzlerce film arasında beni ve benim
gibi birçok izleyeni adeta büvüleyen ki-
mi filmlerden söz etmek gerekirse...
Hollanda'dan Boris Paval Conen'in
"Horror Vacui - Boş Korku"su, karam-
sar bir gelecek atmosferiyle. birlikte
umuda ulaşma çabasını yansıtıyordu. tn-
sanların havada asılı olarak yaşadıklan
bir dünya görüntüsüyle. . Almanya'dan
Jeanette Hain'ın "Eüı VergessonerHim-
• Fransız yönetmen
Tomas Briat'nın
'Depart Immediat-Ani
Aynlış' adlı filmi
insan olma'nın
erdemi. hüznün
yıkıeıhğı, belki de
aşkın çaresizliğı
üzenne bir kısa film
başyapıtıydı.(solda)
Almanya adına katılan
Türk sanatçılardan
Seyhan Cecilya
Derin'den "Ben
Annemin Kızıyım'
adlı filmi izledik.
mel - Kaybolmuş Bir Cennet"i. vvalk-
manden gelen müzikle gerçek bir aile
özlemini gideren bir çocuğun öyküsüy-
le "sevgisüliğin" altını çiziyordu. İngil-
tere'den Peter-John Harling'in "Bitter
Oranges-Aeı Portakallar"ı, iki adam. bir
kadın ve iki kilo portakalla insanın "iyi
ve kötü" y üzünü sergüemeyi üç dakika
içindebaşanyordu... Avustralya'dan Zo-
ran Rakovic"in "Chimes at Ten - Saat 10
Çanı" adlı filmi. büyük bir konakta tek
başına yaşay an yaşlı bir adamın korku-
larıyla ilginç birgerilim atmosferi yara-
tıyordu.
Aşka armağan bir film
Danimarka'dan Jes Andersen ve Niels
Groniykke'nin ortak çalışmaları "The
\egetarien - Etyemez" teknik harikası
görünümüyle "etindirenişi"ni anlatıyor-
du.. Almanya'dan Dennis Gansel'in
"The VVrong Trip - Yanlış \blculuk"u
polisten kaçan bir suçlunun intihar et-
mek üzere olan bir adamı kaçırmasıyla
"trajik son"unu hazırlamasını anlatır-
ken. "ironik" diliyle vetkinliğini kanıt-
lıyordu...
Yine Almanva'dan Marcel-KyrillGar-
delli'nin "Countdown-Gerisayım"ı dö-
nüşü olmayan bir intihar metoduyla ölü-
me koşan bir adamın kendini ıçinden
çıkmanın olanaksız olduğu bir "kısır-
döngü"ye kaptırmasını beyazperdeye
yansıtırken. geniş perde çalışmanın
avantajını da olabildiğince olumlu bi-
çimde kullanıyordu... Fransa"dan Pierre
Milon'un"SangD'encre-Yürek'\"anşr
adlı yapıtı, hipodromda at yanşı bahis-
lenne girip girmeme sıkıntısı çeken bir
adamın arayışı çerçevesinde bir üslup
denemesini yansıtıyordu bizlere... Yine
Fransa'dan FranckSlagnantın "Edifice
- Bina"sı, bir kütüphanenin karmaşasını
insan kullanmadan aktarırken. "bi-
na"nın yaşarlılığını da belgeliyordu....
Estonya'dan Rene Yilbre'nin "Legends
oftheFall-DüşüşünBüyüsü"adlı filmi.
35 saniyede anlatılabileceken iyi aşk öy-
küsünü anlatıyordu...
Fransa'dan Christian Boustani'nin
ikiz filmi: "Cites Anterieures: Brugge-
Geçmişin Kentleri: Brugge" ve "Cites-
Anterieures: Siena - Geçmişin Kentleri:
Siena" bu iki kentin geçmişine ve bugü-
nüne resimsi bir bakış atıyordu... Yine
Fransa'dan Beriou'nun "Tableau D'am-
mour - Aşkın Tablosu" adlı yapıtı. can-
landırma sinemasının aşka bir armağa-
nıydı. Diyaloglu Fransız filmlerinden
Arnaud Debreenin "L'Lnfant de la Ci-
otat - Ciotat'nuı Çocuğu" sinema-çocuk-
anne üçgeninin birleştiği noktayı belir-
ginleştiren ve duygusal tonuyla v ürekle-
re seslenen önemli bir filmdı... Franço-
is Ozon' un 'Une Robe D'ete - Bir Yaz El-
bisesi" adlı filmi. "biseksüeüiğin yarar-
lan" üzerine cesur bir kısa film deneme-
sivdi.. Florence Miailhe'nin "Schehera-
zade - Şehrazad"ı. bildik öyküyü ero-
tizm ve şiddet ağırlıklı bir yöne çeken
seyre değer canlandırmaydı. Philippe
Donzelot'nun "Ja'ai Echoue - Başara-
madım"ı. ana karnında doğumu bekle-
yen bir "çocuğun" hezeyanlannı akta-
rırken varoluş sorunsalını yeniden gün-
deme getiriyordu... Israil'den Udi Ben.
Arie Ron Telem ve.Amilia ^ashi'nin bir-
likte kotardıkları "Second \\atch - İkin-
ci Gözlem",sınırdagörevli İsrailliveÜr-
dünlü iki askerin "yakınlaşma" çabala-
nnı yansıtıyor ve banş çağnsında bulu-
nuyordu...
Kahkahalarla izlendi
Almanya'dan Christian Riss'in
"Candle Dinner - Mum Işığında Akşam
\emeği" adlı çalışması. akşam yemeği
için sevgilisini beklerken hazırlık yapan
bir adamın türlü terslıkler sonucu gece-
yi "trajedi"ye döndürmesıni anlatıyor-
du... Fransa'dan Matthieu Poirot-Del-
pech ve Sophie Perez'in geniş perde
filmleri "Les Enfants S'ennvicnt le Di-
manche - PazarGünü ÇocuklarSıkılır",
N'erdi'nin müziğivle balenın beden dili-
ni güncelleştirip komıkleştiren kahkaha-
larla izlenen bir yapıt oldu... Avustral-
ya'dan Rima Tamou'nun "Round up"
adlı filmi. bu ülkedeki ırkçı bakışın de-
ğişmesi gerektığı üzenne bir çağrıydı
adeta...
Ve son olarak festivaldeki "en iyi fil-
mim" olan Fransız v önetmen Tomas Bri-
at'nın "Depart Immediat - Ani Ayrı-
lış"ının öyküsü şu: Alışveriş merkezin-
de "hüzünle bakan" bir kadın fotoğrafı
bulan. bu fotoğrafın sahıbının peşinden
bütün engellere karşın giden bir adam.
kadına ulaştığında onun "umutsuz" göz-
yaşlarıy la karşılaşır \ e yapabileceği hiç-
bir şey olmamanın getirdıği çaresizlik
duygusuyla o da ağlamaya başlar. "İn-
san ouna"nın erdemi. hüznün yıkıeıhğı.
belki de aşkın çaresizlıği üzerine bir kı-
sa film başyapıtıydı bu. Belki söy-
lenebilecek daha çok şey var bu "küçük"
festival hakkında... İstersenizonlandag-
elecek yıla bırakalım ..
DEFNE GOLGESİ
TURGAY FİŞEKÇt
Geleneğin İzleri
Yahya Kemal'deki ses bütünlüğü üstüne en çok
düşünmüş şairimiz belki de Nâzım Hikmet'tir.
Dün kahkahalar yükseliyorken evinizden
Bendim geçen ey sevgili sandalla denizden
ikiliğini bir kez sabaha dekyineleyerek söyleyiş-
teki gizeme ermeye çalıştığı anlatılır.
Yahya Kemal'in bu sağlam ses çizgisine günü-
müz şairlerinde de rastlamak şaşırtmıyor beni.
Roni Margulies bu sesi taşıyan şairlerin başın-
da geliyor. Geriye doğru bütün kitaplarını gözden
geçirdim, bu şiire nerelerden geçerek gelmiş, bu-
labilir miyim diye. ilk kitabındaki şiirler de son de-
rece sağlam bir ses yapısına sahipler. Belki de
gençlik yıllarından bu yana şiirle ilgilenmesine kar-
şın, Roni Margulies, ilk kitabını otuz beş yaşında ya-
yımlarken gençlik dönemi şiirlerini gözden çıkar-
mış. Şiir dünyasına ustalık ürünleriyle girmiş.
İlk kitabının adı Her Rind Bilır (1991, Remzi Ki-
tabevi). Yahya Kemal sevgi ve bağlılığının bir gös-
tergesi. Kitabın giriş sayfasında da onun "Her rind
bu bezmin nedir encâmı bilir" diye başlayan ünlü
dörtlüğü yer alıyor. Bu kitaptaki şiirlerden "Mosko-
va Anılan" bence Nâzım Hikmet üstüne yazılmış,
şairin Yahya Kemal'le ilişkisini de vurgulayan en gü-
zel şiirlerden biri.
Şairin ikinci kitabı Gün Ortasında da (1992, Kor-
san Yayınları) adını yine Yahya Kemal'in "Hicran
gün ortasında öten bir horoz gibi" dizesinden al-
mış.
Ataç, "Yahya Kemal" adlı yazısındaşöylediyor:
"Eskiye, geçmişe o denli kapıldı ki artık kendini
alamıyor. Bir koçaklama mı yazacak. Hakan I. Se-
lim'/ düşünüyor. Istanbul'u mu övecek, yeni istan-
bul'u göremiyor. Üsküdar'ı, Kocamustafapaşa'yı
anlatıyor. (...) Bizim, (büğünün) kişilerinin de birta-
kım inançlanmız, birtakım dileklerimiz var, büğünün
de çarpışmaları, acıiarı, eğlenceleri, gülmeleri, göz
yaşlariyle, sıkıntılan, sevinçleri, korkulan, umutla-
riyle biryaşaması var, Yahya Kemal onları bilmiyor
demiyorum, çoğumuzdan iyi anlar, iyi bilir onları;
dörütüne, yınna sokmak istemiyor."
Roni Margulies'in şiirlerindeki geleneksel ses
ise onu geçmişe ya da geçmiş kültüre hapsetmi-
yor, o bugünün şiirinı yazıyor. Bugünün insanının
hayatından, öfkelerinden, sevincinden, özlemlerin-
den söz ediyor. Geçmişi konu aldığı şiirlerinde de,
bugünün şairinin ağzından konuşuyor.
Tümüyle ittihatçılann anlatıldığı şiirlerden oluşan
MağrurOlma Padişahım'üa (1994, Yapı Kredi Ya-
yınları) bu özellik daha da belirgin. Kişiler, olaylar,
mekânlar, her şey geçmiş. ama şiirler bugünün şi-
iri. Okurda bugüne ait duygu ve düşünceler uyan-
dırıyor. Geçmiş insanların serüvenleri bugünün in-
sanına da bir şeyler söylüyor.
Yahya Kemal bir Istanbul şairidir, ama çocuklu-
ğu ve ilk gençliği Makedonya'da, "Rakofça kırla-
n"nda geçmiştir. Roni Margulies'in aile kökleri Po-
lonya'da ve Petrograd'dadır. istanbul, doğduğu,
büyüdüğü ve sonra da terk ettiği kenrtir. Ama kim
kurtulabilmiş ki Istanbul'dan o kurtulabilsin! İşte şi-
irlerindedir yaşadığı Istanbul: Maçka, Yeşilköy,
Reks Sineması, Cerrahpaşa, Sahilyolu, Divan Ote-
li, Şan Sineması, Rone Park...
Bilirim Niye Yanık Öter Ney (Yapı Kredi Yayınla-
rı) Roni Margulies'in geçen ay yayımlanan son şiir
kitabı. Ana izleklerini, sese dayalı, sağlam söyleyiş-
le bu kitabında da sürdürüyor. Ben ne onun anlat-
tığı kentlerin ne de dünyaların insanıyım, ama bu
şiirle öylesine bir ilişki kurabiliyorum ki beni de an-
lattığı dünyaların içine katabiliyor.
Roni Margulies. iyi öğretim görmüş, kendinegü-
venen pek çok başka genç gibi yirmili yaşlarda
kendinin önemine, dünyayı değiştirme gücüne
inanmış olmalı. Aradan geçen yirmi yılda belki bu
olmadı, ama yazdığı şiirlerle, bir gün özlediği dün-
yayı kuracak insanlann duygu eğitimlerine yardım
ediyor hem de geçmişten geleceğe uzanan insan-
lığın kültür çizgisini koparmadan.
Ç.Y.D.D. Çocuk Kulübii
Yararına Konser
• Kültür Servisi- Pıyanıst Arın Alagün. perşembe günü
Ç.Y.D.D. Çocuk Kulübü yaranna Avusturya Kültür
Merkezi'nde bir resıtal verecek. Özel Beylerbeyi
Müzık Okulu'nun kuruculanndan olan Alagün.
Beylerbeyi Sanat Merkezi ile Ç.Y.D.D. Çocuk
Kulübü'nün ortaklaşa düzenlediği dinletıde Mozart,
Schubert. Koptagel \e Phillippe'den yapıtlar
seslendirecek.
Freddy Mercury'nin heykeli dikildi
• ^1O^TREUX (.A.A)- Queen topluluğunun solisti
Freddy Mercury'nın AIDS hastalığından ölümünün 5.
yılında Isviçre'nin Montreux kentinde heykelinin
açılışı yapıldı. Heykel. Mercury ile 198~ yılında
kaydedılen ve 1992 Olimpıyatlan'nda yayımlanan
'Bercalona' isimlı diieti dolduran Vlontserrat Caballe
tarafından açıldı.
Çek sanatçı Irena Sedlecka'nın yapıtı olan ve bronzdan
dökülen heykel. Mercury"yi ayakta gömleğinın Önü açık
ve Leman gölüne bakark'en tasvır ediyor.
Mercury "nin ailesi ve ünlü şarkıcı tarafından kurulan bir
hayır vakfınca heykelin açılış törenine Queen
topluluğunun üyeleri Bnan May ve Roger Taylor'ın
yanısıra Montreux Caz Festivali'nin yetkilıleri de katıldı.
KÜLTÜR • ÇİZİK
K Â M İ L MASARACI