Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET
OLAYLAK VE GÖRÜŞLEK
20 KAS1M 1996 ÇARŞAMBA
Ulusal İrade ve Siyasal Partiler PENCERE
Prof. Dr. ÂDİL İZVEREN Hukuk Sosyoloğu
H
ukuk sosvolojisi kuraiı ola-
rak: bir hukuk devletinde,
halk istenci (iradesi)(yada
ulusal istenç) parlamentoya
yansıdığı ölçüde. o devlet
"çağdaş hukuk devleti" ni-
teliğiı-i kazanır.
Devletin amacı. kısaca halkın mutlulu-
ğıınu sağlamaktır. Devlet. au yükümlülüğü-
nü egenıenlik hakkını kullanarak yerine ge-
tinr. Egenıenlik. "devletin yaptuım giicü
anlammda ikridaria sağlanan otorite" ola-
rak ele alınırsa bir hukuk devletinde halk
(tıius). bu otonteyi kullanma hakkını se-
çimle oluşturduğu kuruluşlar ve özellıkle
parlamento aracılığıyla kuİlanmaktadır.
Bizım anayasa. bu temel kuraiı "Ege-
nıenlik kayıtsızşartsız ulusundur. Türk ulu-
su egemenüğini yetkili organlan eliyle kul-
lanır'tümeesiyie belirtmektedir (Vlad. 6-
9). Buna karşın anayasamızda (kâğıt üze-
rindel yazılı bu kural. bizdeki uygulamada
ve özel'likle son yıllarda pek çok kez etkin-
liğini sıtirnıiş, gözükmektedir. Siyaset sos-
yolojisi açısından toplumsal yaşantımızda
elli yıldan beri gözlenen şosyo-ekonomik
ve siyasal olumsuziukların gerçek nedeni.
bize göre şu sorunun yannında düğümien-
ınektedir. Bizde halk istenci (ya da ulusal
ıstenç). parlamentoya ne ölçüde yansımak-
tadır?
Anayasamıza göre. ulusal istenci genel
oy la ve beş yıl için seçilen 550 milletveki-
linin oluşturduğu TBMM temsil etmekte.
ulus adma egemenlik hakkını bu yüce ku-
rul kullanmaktadırl Mad. 6. 75 ve 77). Mil-
letvekillen. seçildikleri bölgenin ya da ken-
dilerini seçenlerin degil. bütiin ulusun tem-
silcisidirler (Mad. 80*) ve bu göreve başlar-
ken beş yıllık siyasal faaliyetlerinin içeri-
ğı; yanı halkı temsil görevleriride daima
göz önünde tutmalan zorunlu hukuksal ve
ahlaksal esaslar, yinet
anayasanın 81. mad-
desinde yazılı ant içme metninde açıkça
gösterilmiştir.
Politika. kısaca en üst düzeyde ülke yö-
netimine yönelik faaliyette bulunmak an-
lamında kutsal bir uğraştır. Bu nedenle. de-
mokrasinin uzun yıllar boyunca süren uy-
gulamayla kurumlaştığı uygar ülkelerde
halk temsilciliğine soyunan kişiler için po-
litikacılık. hayatta ulaşılabilecek en yüksek
onur sayılır. Ve halktan aynı ölçüde saygın-
lıkgörür.
Buna karşın demokrasi uygulaması (tat-
bikatı) yeni ya da bizde olduğu gibi sıkça
kesintive uğrayan ülkelerde. gerçek anlam-
da halk temsilciliği ka\ramıntn güdük kal-
dığı ve geriye itildiği görülür. Buralarda
politikaya atılan milletvekili adaylarının
"halk temsilciliği" ilke ve kavramının pek
çok kez geri plana itildiği: parlamenterlik
etiketi ile saygmlık. dokunulmazlık zırhıy-
la kişisel güvence. lüks konut. ayncalıkh
emeklilik ve en yüksek maaş ve ödenek gi-
bi çok çekici (cazip) kişisel olanakların
önplanda amaç sayıldığı. öteden beri göz-
lenen bir gerçektir.
Türkiye'de ulusal istenci temsil eden
TBMM'nin oluşumunda demokrasinin
tiim kurumlanyla işlerlik kazanması. ger-
çek tenısılci niteliğine sahip milletvekili
adaylannın seçilme şanslarına ve olanakla-
rına bağlıdır. Fakat bugüne kadar yapılan
genel ve ara seçimlerin sonuçlanna bir göz
atılırsa gerçek halk temsilcisi niteliğtni~ka-
zanmıs. adaylann çok küçük bir bölümünün
seçilme olanağı bulduğu görülür. Bu duru-
mun nedeni. gerçek halk temsilcisi niteli-
ğine sahip kişilerin çoğunun. milyarlan bu-
lan seçim giderlerini karşılayacak madde-
sel olanaktan yoksun olmalan veya siyasal
parti yönetimleri dısjnda kalmalandır. Ana-
yasanın 67. maddesinde. yasal koşullara
uygun tüm yurîtaşlann bağımsızolarak ya-
hut bir siyasi parti içinde faaliyette bulun-
ma veya seçime katılma hakkına sahip ol-
duğu kuraiı yazılıdır. Anayasanın bu açık
hükmüne karşın. gerçek halk temsilciliği
niteliğini haiz adaylann siyasal partiler ta-
rafından içten veya dıştan desteklenmeden
parlamentoya girme olanakları yoktur. Si-
yaset sosyolojisi açısından ise çağdaş de-
mokrasilerin güvencesi, bağımsızların par-
lamentolardaki etkinlikleriyle orantılıdır.
Siyasal partileregeIince...DemokrasiIe-
rin tümünde olduğu gibi. bizim siyasal ve
hukuksal düzenimize göre de siyasal par-
tiler. demokratik siyasal yaşamın vazgeçil-
mez (temel) öğeleri sayılırlar (Anayasa.
Mad. 68 2). Siyasal partilerin bu önemli
mtelikleri, halk temsilcilerinin seçiminde-
ki etkinliklerinden ileri gelmektedir. De-
mokrasi düzeninin temel öğeleri sayılan si-
yasal partilerin "demokratik" işlevlerini
yerine getirebilmeJeri için her şeyden önce
bu kuruluşlann ıç yapılan açısından "de-
mokratik" nitelikte kurumlar olmalan ge-
rekir.
Türkiye'de çok partili siyasal yaşantının
başlangıcından (1946'dan) beri siyasal par-
tilerin demokratik nitelikte. yani çoksesli-
katılımcı bir yapıya sahip olmaları gerekir-
ken bunun tam tersi, sıkı bir hiyerarşik dü-
zen içinde tepeden yönetilen kuruluşlar ola-
rak faaliyetlerini sürdürdükleri görülür. Bu
olgunun tipik örneği. yakın geçmişimizde
Bayar-Merideresikilisininmutlakegemen-
liği altındaki Demokrat Parti'nin durumu-
dur. Sonuçta parti kapanmış. yönetime bağ-
lı kalanlar cezalandırılmışlardı. O tarihten
beri siyasal partilerin yukanda açıkladığı-
mızyapısalniteliklerideğişmemiştirvede-
ğişmedikçe de bizim toplumun sosyo-eko-
nomik . siyasal bunalımlardan kurtulması
mümkün görünmemektedir.
Demokrasi, çağdaş toplumun özgürlük
ve eşitlik esasına dayalı. "çoksesli-katılım-
cı" biryaşam düzeni olarak ele alınırsa halk
iradesinin parlamentoya yansırnasında en
önemli etken ve öğe olan siyasal partilerin
de "çoksesli-katılımcr bir yapıya sahip ol-
maları zorunluluğıı. demokraıik yaşam dü-
zeninin önkoşulu ve biricik güvencesidir.
Aslında günümüz Türkiyesi"nin siyasaî
yaşantısında boy gösteren siyasal partilerin
hiçbirinin çoksesli-katılımcı bir yapıya sa-
hip olduğu söylenemez. Bu toplumsal ol-
gunun tipik ömeği. geçen yıl DV P Başka-
nı Bayan Çiller'in bu partinin Müsamettiıı
Cindorukgibi kurucularını ve önde gelen-
lerini çeşitli yollardan partiden uzaklaştır-
ması olayıdır. Siyaset arenasının sağında
yer alan ÂNAP ve Refah gibi partilenn ya-
pısal nitelikleri de birbiriyle aynı görüntü-
dedir.
Bizim toplumun politikaalanının sol ke-
siminde yer alan CHP ve DSP gibi partiie-
rin ister iktidarda. ister muhalefette olsun-
lar, siyasal etkinlikleri toplumsal yaşantıda
geniş halk yığınlarına sahip çıkma anla-
mında "toplumda sosyaldenge"nin sağlan-
ması yönünde büyük önem kazanır. Çün-
kü -geltşmiş demokrasilerde olduğu gibi
bizde de- sağ kesimde faaliyet gösteren si-
yasal kuruluşlar Toplumun varlıklı kesim-
İerininçıkarlannı koruma anlammda) mev-
cut statükoyukorumayayönelik olarak var-
lıklarını sürdüren DYP. ÂNAP ve Refah gi-
bi tutucupartilerdir.
Günümüz Türkiyesi'nde siyasal afena-
nın sol kesimindeki, yani ekonomik yönden
güçsüz (dar gelirli) halk yığınlarının hak-
larını ve çıkarlarını koruma yoluyla halka
sahip çıkarak bir "sosyaldenge" işlevini gö-
recek siyasal kuruluşlar. her şeyden önce
etikette değil. gerçek nitelikte "sosyal de-
mokrat" partiler olmalıdırlar. Demokratik
\eya "demokrat" niteliği, bir siyasal kuru-
luşta alınan tüm kararların "çokseslilik"an-
lammda "katılımerbir yöntemle oluşturul-
masını gerekli kılar. Bu zorunluluk ise her
şeyden önce anayasa gereği. "demokratik
siyasal yaşamın vazgeçilmez temel unsurla-
n" sayılan CHP ve DSP gibi siyasal parti-
lerin demokratik bir yapıya sahip olmala-
nnı gerektirir.
Öteden beri kamuoyuna yansıyan eleşti-
ri ve yakınmalar, toplum düzeninde sosyal
denge öğesi olarak işlevlenni sürdürmele-
ri gereken her iki siyasal kuruluşun da par-
ti tabanından gelen seslere göre değil. te-
peden inme buvruklara göre yönlendirilen
ve yöneltilen bir yapıda siyasal yaşantıla-
nnı sürdürdüklerini göstemıektedir. Bu ku-
ruluşlarda tepeden gelen buvruklara yansı-
yan ise parti başkanıyla hizipleşen yakın
çevresinin oluşturduğu iradedir.
Böylece parti teşkilatı, tepeden oluştu-
rulmakta ve hatta telefonla görevden alın-
makta. millehekili aday listelerindeki se-
çilme şansı ^ksek ilk sıralara parti başkan-
lanyla yakın çevrelerindeki kişiler yerleş-
tirilmektedir.
Böyle bir seçim mekanizmasıyla seçim
sonuçlanna gerçekte büyük seçmen kitle-
lerinin iradesinin (yani ulusal iradenin) de-
ğil. sadece parti başkanlanyla onlann ya-
kın çevrelerinin iradelerinin yansıdığı ke-
sindir. Bu yolda oluşturulacak \e içtenlik-
le savunulacak parti politikalannın temel
ideolojileri aklıbaşında sağduyulu tüm
yurttaşlann benimsediği. dev letimizin ku-
rucusu yüce Atatürk'ün reformlara yöne-
lik "Kemalizm" dediğimiz de\ rim id'eolo-
jisi olmalıdır.
Terörle Mücadele Yasasına Eklenen...
ÜMİT KOCASAKAL Galatasaray Hıtk. Fak. Ceza ve Ceza Usııl Hıtk. Amşt. Gör.
E
ylül başında büyük sakıncalar ta^ıyan bir
düzenleme kanunlaşarak yürürlüğe girdi.
4.9.I996 gün \e 22747 sayılı Resmi Gaze-
te'de yayımlanan. bazı kanunlarda degişik-
lik yapıİmasına dair4l 78 sayılı kanunun 3.
ınaddesi ile 3713 sayılı Terörle Mücadele
Kanunu'na (TMK) güvenlik güçlerinin silah kullanması
ile ilgili olarak bir madde eklenmiştir. Söz konusu bu ek
2 maddeye göre "terörörgütlerine karsı icra edilecekope-
ras>onlarda'teslım ol" emrine itaatedilmeıereksilah kul-
lanma>a tesebbüsedilmesi halinde kolluk ku\>eti görevli-
leri. failleri etkisiz kılmak amacn la doğruca \e duraksa-
madan hedefe karşı ateşli silah kullannıa\a yetkiiidiıierf
İlk bakışta bile açıkça görülebıleceğı üzere bu düzenle-
me son derece beiirsiz. tehlikeli \e hukuka aykındır.
Gerçekten, polisin silah kullanma yetkisini düzenle-
yen Polis VazifeveSelahiyetleri Kanunu(PSV'K)silah kul-
İanmaya ancak "başkacarebulunmamasr. "başkasuret-
ledefeimkânolmaması". "ba^katüıiüelegeçirilmesi ka-
bulolmaması" gibi hallerdecevazvennektedırı madde 6).
\'ıne a> nı kanunun ek 6. maddesinde de polisin her çeşit
silah kullanma yetkisi ancak direnme vesaldınnın mahi-
yetine vederecesinegöre etkisiz hale getirilecek şekikk ka-
demeli olarak artan nispette, bedeni ku\^et \e maddi güç
kullanımından sonra w kanuni sartlan gervekteştiğinde
(vukandakı ölçütler 'kıstaslar') hukuka uygun sayılmak-
tadır. Bu husus. Polis Vazife ve Selahiyetlen Tüzüğü'nün
17.maddesinde çok daha açık belırtılmiştır. Buna göre
"PolisVazifeveSelahhet Kanunu'nunalnncımaddesimu-
cibince. polis için silah kullanmak seiahiyetinin kabul edil-
diği halkrde silah kullanılmasL silah kullanmaktan başka
bir çare bulunmadığı hallere miinhasırdır. Bu takdirde
mümkün olduğu kadar suclunun öldürülmekten zıvade
yaralı olarak >akalannıasına dikkat edilmesi ve kalabahk
>erierdesilah kullanmaktan imkân nispetiııde sakınılma-
sı krabeder." Bu düzenlemelerin bürününde görüldüğü
üzere. polisin doğrudan doğruya silah kullanma yetkisi
bulunmamaktadır. Polisi silah kullanabilmesi için saldın
ve direnmenin mahiyetine göre kademeli olarak öncelik-
le bedeni kuvvet ve maddi güç kullanılması gerekir. Eğer
bunlar saldın ya da direnişi önlemeye. ortadan kaldırma-
ya yetmiyor. yani silah kullanmaktan başka çare kalma-
mışsa polis silah kullanabıleeek ve bu halde dahi. suçlu
ya da sanığın öldürülmekten ziyade mümkün olduğunca
yaralı olarak ele geçirilmesıne dikkat edilecektir. Doğru-
dan hedefe karşı silah kullanmak söz konusu olmayacak-
tır. Yani kademeli bir orantılılıkokjcaktır. Benzer b« dü-
zenleme 2803 sayılı Jandarma Teşkilat Görev ve Yetkile-
ri Kanunu'nunda da (JTGYK) me\ cuttur. Kanunun silah
kullanma yetkisini düzenleven 11. maddesinegöre "Jan-
darma, keindisine verilen görevlerin ifası sırasında hizmet
özelliğine u>gun \e görevin gereği olarak kanunlarda ön-
görülen silah kullanma vetkisine sahiptir." Burada dajan-
dannanın silah kullanma yetkisi "htzmetin özelliği" ve
"göre\ingereği" ile sınırlandığı gibi PSVK \ebahsettiği-
miztüzüktegetinlenkısıtlamaîardageçerlidir.Çünkü.JT-
GV'K25amaddesinin karşıt kavramından (mefhumu mu-
halif). PSVK'nin. dolayısıyla tüzüğün bu kanuna aykın
olmayan hükümlerinin jandarma teşkilatı yönünden de
uyaulanacağı anlaşılmaktadır.
Işte bu çerçevede. TM K'ye eklenen si lah kullanma yet-
kisinin bu ölçütlen (kıstaslan) hiç taşımadığı. doğrudan.
sınırsız ve çok açık uçlu biryetkiyi düzenledıği ve pek çok
belırsizlik ıçerdiği görülmektedir. Gerçekten öncelikle
"terör örgütlerine karşı icra edilecek operasyon" "silah
kullanmaya tesebbüs edilmesi" gibi ka^ ramlar çok belır-
sizdir. Aynca düzenleme. yukanda sayılanlar gibi kade-
meli ve orantılı güç kullanımı sonucunda. ancak en son
çare olarak başka deyişle başkaca bir olanak bulunmadı-
ğında silah kullanma yerine. derhal ve duraksamadan ateş-
li silah kullanma yetkisi tanımaktadır. Madde bununla da
yetinmeyerek bu şekilde doğruca ve duraksamadan ateş-
li silah kullanmanın "hedefe karşı" yapılabileceğini be-
lirtmektedir. Yani buna üöre kolluk.kuv\etleri. failleri
f':~i *
başka bir olanak kullanarak yakalama olanağı olsa dahi
silah kullanmaya tesebbüs edilmesi halinde (ki bu teşeb-
büsün ne şekilde anlaşılaeağı da belirsizdir). üstelik doğ-
ruca hedefe karşı ateşli silah kullanabilecektir. Buradaki
"hedefin insan olduğu hatırlanırsa bu düzenlemenin ve-
hametı ve hukuka aykınlığı kendiliginden ortaya çıkmak-
tadır. Cstelik. bir kez bu şekilde doğruca ve duraksama-
dan hedefe karşı ateşli silah kullanma yetkisi tanınıca. fa-
ilin mümkün mertebe yaralı yakalaması gerekliliğı de or-
tadan kalkabilmektedir Bu durumda. "terör örgıitlerine
karşı icraedikcekoperasyonbr" da kolluk ku\ ı etleri böy-
lesine açık \e sınırsız bir silah kullanma vetkisine sahip
olabilecekken başka suç failleri açısından bu yetki olma-
sı gerektiği gibi yukanda belirtilen sınırlarçerçevesinde
kullanabilecektir. Bu aynmın nasıl yapılacağı. nelerin bu
tür operasyonlardan sayılacağı aynca bir sorun iken fark-
lı suç tiplen ve faıllenne karşı farklı silah kullanma yet-
kisinin ortaya çıkması çok büyük bir sorun ve tehlikedir.
Sonuç olarak TMK'ye eklenen bu silah kullanma yet-
kisi hukuka aykındır ve en önemli insan hakkı olan yaşa-
ma hakkına karşı büyük bir tehlike oluşturacak nitelikte-
dir. Devlet elbette terörle mücadeleedecektir. Ama bu mü-
cadele hukuk içinde kalınarak yapılacaktır. De\ letin bir-
liği ve düzeni kadar saygınlığının da önemi artık anlaş-
malıdır. Helfi ülkemizde>aygın olan "yargısız infaz" jd-
dialan düşünötürse... ;
-*
Bir Şeyler mi Olacak?.,
Nerden anlaşılıyor? \
Köşeyazılanndan... -;
Basınımızda köşe yazıları Rufailerin dünyasın-
dan göstergelerdir. Eskiden köşelerin sayısı azdf,
köşe kapmacanın oyuncuları da sayılıydı. Medya
tekelleşip gazeteler çoğalınca, patron köşeleri ço-
ğalttı. Hergazetedebirondan birbundan, birsağ-
dan bir soldan, Amasya'nın bardağı biri olmazsa
öteki türünden yüzlerce köşe yazarı -ben de daf-
hil- her Allahın günü ahkâm kesiyoruz. Ancak son
dönemde çoğu yazarımız sayıklar gibi yazmaya
başladı...
Neden?..
Köşe yazarı da insandır; devlet ve toplum yaşa-
mında her şey zıvanadan çıkınca, bizimki de şira-
zeden ç/kar; yazı bir tür sayıklamaya dönüşür;
desteksiz, nişangâhsız yaylım ateşi başlar.
Bu tür yazılar çoğalırsa bilin ki bir şeyler olacak...
Aman olmasın!..
Eskiden Türkiye'de kerterizler belliydi, sağına
sarmısak, soluna soğan koymaya gerek yoktı;
Bugün devlet-mafya, iktidar-muhalefet, basın*-
borsa, gazete-banka, işadamı-politikacı, mafyj
babası-patron, suçlu-suçsuz, aşağılık-saygın, milj
letvekili-hırsız, gazeteci-komisyoncu, dinci-din»
dar birbirine karıştı. •
Başbakan ile Başbakan Yardımcısı, kirli pazar-
lık üzerine hükümeti kurmadılar mı?.. REFAHYOL
iktidan basının çanına ot tıkamak istiyor; ama, şu
medyanın haline bak!.. Gazeteciliğin savunulacak
bir yanı mı kaldı?.. Partiler "demokrasinin vazge?
çilmezleri" değil mi?.. Partilerin partiliği mi kal-
dı?.. Her şey bozulunca köşe yazıları da sayıkla-
maya dönüşüyor. Çünkü her şeyi birden eleştire-
mezsin, karmaşa içinde tutunacak birdal bulmak
zorundasın...
Nerdeodal?.. . ,
Hazret ters taraftan üstüne binmiş o dalı kesir
yor. Nasrettin Hoca böyle birine ne demişti:
- Düşeceksin!..
Evet, bir şeyler olacak... \
Aman, olmasın!..
r
Çünkü olmuş olan her şey, olacakların olumsuz-
1
luğunu kanıtlamaktan başka bir işe yaramadı. Bu-
gün Türkiye'de çürüyen, kokuşan, pislenen, kir-
lenenler, bizim öteden beri karşısında olduğumu^
bir ekonomik modelin iskeletine yıvışıp yapışmış
olanlardır. Bunların altematifi "d/nc/cteWef"degil-
dir; "şeriatçı iktidar", "vahşi kapitalizm" gibi,
çağımıza aykın karanlık bir açmaz...
italya "devletimiz mafyalaştı" diye ortaçağ pa*
palığının Hıristiyan devlet modelini mi yeğledi?. {
3 İ K G I