Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
18 t-JtSM 1996PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
EKONOMI
.Oromobil üretimine hazırlanan firmalan 1997'den itibaren pazarda büyüme bekliyor
Otomotiv sektöründe U döniişüS E P A O C L Z
S«oı tıç >ıldır üretımn arr-
macJıt jic'mobılsektörünevi-
tınnn •joan Japon ortaklı Tıirfc
-firmalın. -«ktörün ıkı biv üğü
Tofîaş^CAak Rensult'jnaL-
sine- l^-»")ilındaninbarcr top-
lam oromobil iiretımind.? art$
2000 yılına kadar üretim projeksiyonları
Otomobil Sanayi Derneği
% Yatınmı devam eden projeler
1997
170.000 180.000
170.00ü 296.000
1998
190.000
332.000
1999
200.000İ
377.000
>bincracct olarak gerçeLle>en
topLaru'tomobıl üretımhmbj
\ıl 1 7»hjradetedü^ereL tale-
-bin "~dl)c \urnıası~ndan sor-
-ra, 1 9^7 vlından itibaren top-
lam üretımdecıddiartı^Urör-
.görereK Türki\e"de > atınma so-
junan Japcn sermayelı g-uplar
pazar vapiMiıın da kabukdeğiş-
tırec<es:i kamsında. Önümiizde-
ki yılın sonbaharından itibaren
üretime başla\acak olan fir-
nıalann hesapİarına göre Tür-
ki\e"de önümüzdeki yıldan ıtı-
baren ^ekillenecek \eni pazar
\apısı ıçinde uzunvıllarotomo-
bıl pazannı paylaşan ıkı üretı-
c:den özellıkle Tofaş olumsuz
ölçüde etkilenecek. Temmuz
ayından itibaren Türkıye"nın
giindemine verle^en bedelsiz
ithalat.Tofaş'ın I0l I ışçıçıkar-
nıa karanna yol açarken paza-
ra girmeve >ol açan Anadolu
Endüstrı Holding-Honda. K.ı-
bar Holding-H\ undai, İhfas
Holding-KIA. Japon Mazda
gıbi otomobil fimıalannın >ap-
tıklan talep projeksi\onlanna
göre önümüzdeki y ıllarda ıç
pazarda endi^elı oİmadıkları
bildinli_\or. Nitekim de\ fir-
malardan bırinin "şu andaki
me\cutkoşullarda"\aptığı pa-
zar araijtırmasına göre Türkı-
yede toplam üretım 19^7'de
2 % bin. N98'de 332 bin.
7 bine siç
BurakanılarOtomotiv Sanavıı
Derneiı'nın öıiüörülerinin
I W& \ üzde 64. P998"de > üz-
de "4.7.'! 999 da da > üzde 88.5
übtünde toplam otomobil üre-
timi artısını ortaya ko>u\or.
OSD'nin otomobil üzerindeki
yüzde 48 oranındakı \ergı\ü-
küniin değişmemesi durumun-
da \aptığı projeksnonlarda.
2000 yılı toplam üretim hede-
fi 209 bin. 2001 hedefi ıse 220
bin olarak öngörülihor. Buna
göre. OSD'nin 5 \ıl sonrası-
mn üretim hedefinin bıle yeni
yatınmcılann 1997 öngörü^ü-
nün altında olması dikkat ee-
kivor.
Rahnıi Koçun Tota.ş"ın \ ıl-
ba;}inda>apılangenel kurulun-
da *To\ota-Sa'nın pazaragiri-
şi nedenh le" pazar kaybına uğ-
radıkları açıklamasını hatırla-
tan üst düzey bir yetkıli, pazar
yüksek teknoloji üriinü otomo-
biller \e cazıp fi\atlarla gir-
meleri sonucunda Tofaş \e
O\ak Renaultıın pazar kay-
betmesinın kaçınılmaz olaeağı-
nı iddia ettı. Yetkıli >u açıkla-
malan \aptı: "Otomobilfirma-
larının üretime başlamasnla
Türkheotomobil pazan >eni bir
biçim alacak. Bu > apı içinde en
bü> ük problemi en > üksek pa-
/.ar pa\ ına salıip olan Tofaş > a-
şatacak. Ön üm üzdeki > ıl sa tış-
lann dibe \ urmasıyla ertelenen
talepler \e ekonomidediğer \a-
tınmlara kayan paramn bir kıs-
mı otomobile>önelerek iiretim-
de artış süreci başlayacak."
îhracat arttı
ANKARA(ANKA)-Otomotiv sektörünün ilk
on aylık ihracatı 1.1 milyar dolara ulaştı.
Otomotiv Sanayii Derneği'nin (OSD) verile-
rine göre. otomotiv sektörünün taşıt ve yan sana-
yi ihracatı ocak-ekim döneminde. geçen yıhn ay-
nı dönemine göne yüzde 17 oranında artarak 1 mil-
yar 92.7 milyon dolara yükseldi. Bu tutann 448
milyon dolannı ana sanayi. 644.7 milyon dolan-
nı da yan sanayi ürünleri oluşturdu. Yıluı ilk on
ayındaki ihracat artışı otomotiv ana sanayiinde yüz-
de 30, otomotiv yan sanayiinde yüzde 9 oJarak
gerçekleşti. Ana sanayi ürünlerinin başında ge-
len otomobil ihracatı yüzde 17 oranında artarak
236.8 milyon dolara yükseldi. En hızlı artış ise
yüzde 86"yla otobüs ihracatında gerçekleşti. On
ayda. 160.6 milyon dolarlık otobüs ihraç edildi.
DUNYA EKONOMISINE BAKIŞ ERGIN YILDIZOĞLU LO\DRA
Haten. 840 milyon kşı açlık sınırın-
da yaş),o'. Günde 30 bin çocuk. bes-
Jenrne ı etersızliğınden öüycx Dünya nü-
fusu. gele^ek 30 sene içinde 2.6 mıl-
yar ar.aca<. FAO'nun r-esaplarına gö-
re h e n ougunkü açlar hem de gele-
cekte atacak nüfusu dovurabılmek
ıçin kCresel bean üretırrinın gelecek 30
yıl ıçırde vuzde 75 artmas gerekıyor
(Herald Tribune 13/11 '96)
Rorıa'da toplanan Dünya Besın Zır-
•vesı'nr (13-17 kasım) gündeminı bu-
nun yan/sra. "Bu yenı uretırn nasıl da-
ğıtılacaK" sorusu daoluşturuyordu. Kü-
reseJleşme ve serbest pıyasa yanlıları-
,^na göre sorunun çözurnü basit: piya-
-sanın 'g-zl elı' malların arzını. talebe
. uygun b<r şekilde düzen.er. fiyat meka-
nızmas neyin ne kadar uretıleceğinı
belırler. Bu yuzden hukjmetlerin bes-
lenme sorunlarını çözmek çm de ya-
pabileceğıen iyı şey. pıyasanın ışleyı-
şıne kanşmamaktır {Tne Economıst
16/1 1,96). 1947'de 'Besienme hak-
kı'n\, temel ınsan haklarından bin ola-
rak saptayan ınsanlığın bugün enerjı-
sıni bt- oeslenme hakkını kullanması-
na olanak sağlayacak ulusal ve ulus-
- lararası kurumları gelıştırmeye harca-
yacağı yerde, hâlâ öoy>e saçmalıkları
dınlemek zorunda kalıyor olması ger-
çekten çok onur kırıcı bir durum.
Serbest piyasa çare değil!
Serbest pıyasa ve küreselleşme fik-
nnın itibargördüğü veyaygın bir şekil-
de IMF ve Dünya Bankası aracılığı ıle
az gelışmiş ülkelerde uygjlanmaya
konduğu1980lıyıllardanbuyanabes-
lenme sorunu, bizzat bu pıyasa ekono-
_rnısınin etkisı ile artık krız boyutianru
. dahi aşarak bir felaket hahne gelmeye
başladı. Açlık sorunu bugün sadece
az gelişmiş ülkeleri değıl, gelişmış ül-
' kelenn işsız ve süreklı yoksullaşan ke-
simlerini de etkıliyor. Londra. Paris,
New York gıbi şehırlerın gettolannda,
II. Dünya Savaşı sonrasında, 20 yıl için-
de. kökü kazınan tüberkülozun tekrar
hızla artmaya başladığını hatırlamak
yeter sanırım. Gelışmekte. daha doğ-
rusu bir türiü gelişememekte olan ül-
kelere donersek serbest pıyasa uygu-
- lamalarının yaygınlaştığı dönemde kü-
resel gelır dağılımının lyice bozulduğu-
nu görürüz. 1970'te dünya nüfusunun
en zengin yüzde 20'sınin gelıri, en yok-
sul yüzde 20'sının 31 katıymış: 1991'de
bu oran yüzde 100 artarak 61 katına yük-
selmış. (1992 Human Development
^Report sf. 38) Bu önemlı bir konu. çün-
-kü arz ve talebin bir araya gelmesi için
Diinyayı Kim Doyuracak!..
Dünya üstünde 840 milyon kişi açlık sınırında yaşarken, günde 30 bin çocuk açlıktan ölüyor.
önce bırilerının talep oluşturacak bir
servete sahip olması gerekır. Sorun
burada karşımıza insanların yoksullaş-
ması olarak çıkıyor. piyasanın denge-
lenmesı değıl. Zıra bu piyasa gayet ra-
hatlıkla bırçok maldaolduğu gıbi, bu ın-
sanları dışlayacak bir şekilde işleyebı-
lir. Geçen hafta değinmiştım; zengin
ülkelerın nüfusunun yüzde 75'i, satış-
ları dünya GSMH'sinin yüzde 25'ını ge-
çen 200 büyük şirketin mallarına ula-
şamıyorlar. Bu durum. söz konusu şır-
ketlerin kâr yapmasını ve pıyasanın.
küresel nüfusun yüzde 75'ıne uğrama-
dan geçmesını engellemıyor. Bu yüz-
den, sorunu yoksullaşma olarak sap-
tadıktan sonra, çözümünü sorunu ya-
ratandan beklememek gerekir.
Gelişmekteolan ülkelerde küreselleş-
me. 1980'lerin başında patlak veren
borç knzi ıle hızlandı. IMF ve Dünya
Bankası. devreye girerek borçlannı öde-
yemeyen ülkelere 'YapısalUyum Prog-
ramları' dayattılar. Bu programlar ge-
reğınce. birçok az gelışmiş ülke. ıç pı-
yasasını dünya ekonomısıne. yani be-
sin malları ithalatına ve tanm alanlarını
yabancı yatırıma açtı. Böylece serma-
yenın tarım alanlarında da uluslarara-
sılaşması hızlandı ve yenı bir uluslara-
rası ışbölümü şekillenmeye başladı.
Gelişmiş ülkelerde verımlılığı yuksek
ve devlet tarafından desteklenen hay-
vancılık ve tahıl ürünlerinin az gelişmiş
ülkelerın pıyasalanna, ıthalat serbestı-
si ile gırmesı tam bir dampıng etkısi
yaptı. hatta yenı tüketim normları yer-
leştırdı. Yerli üretıci bu rekabete daya-
namayarak yok olmaya başladı. Bu ge-
lışmeye paralel. çok uluslu şırketler, kü-
resel stratej/lerının bir parçası olarak
düşük ücret alanlarına kayarken tarım
sektöründe, az gelışmiş ülkelerde yap-
tıklan yatınmlar, ihracatı teşvık tedbır-
leri ıle bırleşerektarımsal üretimın şek-
lini değtştırmeye başladı. Sonuç, Üçün-
cü Dünya ülkeleri kendı kendilenni bes-
lemekten aciz bir hale gelerek net be-
sın maddeleri ıthalatçısı olmaya başla-
dılar. Bu sıradatanm. temel beslenme
ürünleri üreticiliğinden ve ulusal bir po-
litika konusu olmaktan çıkıp küresel
sanayiye tarımsal girdı üretır hale gel-
di (1). Böylece ulusal beslenme soru-
nu. yerel iradelerin elinden alınarak dün-
ya ekonomısinin fiyat dalgalanmaları-
nın ve uluslararası şirketlerin. sermaye
birikintisi stratejılerinin insafına terk edi-
liyordu. Bu yenı şekıllenmeden ulus-
lararası bankalardafaydalandılar. 1983-
89 arası (borç krızi sırasında) IMF ara-
cılığı ile az gelişmiş ülkelerden, gelış-
miş ülkelere net 242 milyar dolar trans-
fer edıldı. Bu ülkelerın borçları da
1970'lerde 100 milyardolarken 1980'ler-
de 650 milyar dolardan 1350 milyar
dolara çıktı (Human Development Re-
port 1992, sf.34; 1994, sf.35). Bu rak-
kamların sosyal sonuçları karşısında
dayanamayarak IMF'den 1988'de ıs-
tıfa eden ekonomıst Davison Bud-
hoo'ya göre "IMF-Dünya Bankası uyum
programları, gelişmekte olan ülkeler-
de halkın tüketimı kısarak, sanayi ıhra-
catınm teşvikıne aktanlmasıyla elde
edilen kaynaklarla, borç ödenmesinı
amaçlıyordu... IMF-Dünya Bankası'nın
Afrıka, Latin Amerıka ve Asya 'da, hal-
kın gereksinımlerini göz önüne alma-
yan. neredeyse soykınma varan polı-
tikalanyüzünden 1982'denbuyana, ner
sene 5 yaşın altında. 6 milyon çocu-
ğun yaşamını kaybettiğı tahmın edilı-
yor... Bugün Uçuncü Dünya 'da yakla-
şık 1.2 milyar ınsan mutlak yoksulluk
içinde yaşıyor (10 sene oncesıne gö-
re yüzde 100artış).. Çevresorunlanaçı-
sından. mılyonlarca yerli insan gele-
neksel tanmdan çıftliklere, keresteplan-
tasyonlarına sürüldüler. IMF-Dunya
Bankası 'nın politikalannın, Güney hal-
kının yaşamı üzehnde, felaket boyut-
lanna ulaşan sosyo-ekonomık etkılerya-
rattığında hemen herkes anlaşıyor."
(Mpnthly Revievv, 01/09/95).
Özette. beslenme sorununu, çözümü-
nü. büyük şirketlerin egemenliğı yü-
zünden aslında hiç de serbest olma-
yan pıyasaya ve küreselleşmeye terk
etmek, aslında kuzuları kurtların eline
terk etmek olacaktır. Çobanın çoktan
aklını kaçırdığını ise bilmem üstenme-
ye gerek var mı? Ama şu örneğı ver-
meden de geçemeyeceğım. 1994'e
kadar ingıltere'de patates üretimı "Pa-
tates Pazarlama Programı" çerçevesın-
de. hükümet ve çiftçilerın elbırliğiyle
ekim alanları ve miktarı saptanarak dü-
zenleniyordu. 1994'te hükümet pata-
tes üretıminın düzenlenmesini pıyasa-
nın ellerıne bırakmaya karar verdi.
1995'te fiyatlar yüksek olduğu ıçin
(arz/talep) çıftçıler patates üretimine
üşuştüler. Bu sene üretim tavana çarp-
tı, aşırı üretim yüzünden fiyatlar yan ya-
rıya düştü ve çiftçinın hevesi kursağın-
da kaldı, bırçoğu ıflas etti, toprağını
traktörünü kaybetme tehlikesı ıle kar-
şı karşıya kaldı. Seneye kımse patates
ekmek istemeyeceğı ıçin, kıtlık olacak
ve bu sefer fiyatlar tavana çarpacak.
Worldwatch Institute Başkanı Les-
ter Brovvn'a göre dünya. özellikle
Çın'dekı gelışmelerın, Rusya'dakı krı-
zin de etkileriyle, bir besin kıtlığı döne-
mine giriyor. Bunu salt gübre ve bıyo-
teknolojı yoluyla. üretkenlıği arttırarak
aşmak mümkün değıl. Sulama içın çok
büyük yatırımlargerekiyor. Parabulun-
sa bıle dünyanın birçok bölgesi. özel-
lıkle IMF politikalannın tahrıbatının en
genış çaplı yaşandığı Afrıka, sıyası ıs-
tikrarsızlığın. iç savaşlann pençesınde.
Bu yüzden yenı toprakların da tarıma
açılması çok kolay değıl. Zengin ülke-
ler de dahıl birçok hükümet, küresel-
leşmenın ve uluslararası malı sermaye-
nin basıncı ile bütçe harcamalannı kı-
sıyor, tanmdan desteğinı çekıyor. So-
runlar. hem de dünya çapında, bu ka-
dar büyürken bunları akılcı sıyasi mü-
dahaleler ile çözmeye kalkmak yerıne.
çözümü. temel karakteri denge değil.
anarşık dalgalanma olan bir mekaniz-
madan pıyasadan bekiemek, daha bü-
yük felaketlere zemın hazırlamaktan
başka bıranlamagelmıyor. Bitinrken si-
yasi müdahale deyınce de haklı olarak
aklına hırsız bürokratlar. sıyasetçiler ve
dıkattörler gelerek tüylen dıken dıken
olanlan da göz önüne alarak bu siyası
müdahalenın bir işe yarayabilmesi için
geçmıştekınden farklı olarak tümü ile
toplumun büyük çoğunluğunun de-
mokratık kontrolü altında gerçekleş-
mesi gerektığmi vurgulayalım.
(1) Raynolds. Mhyre, McMichael,
Carro-Fıgueroa (1993) "The New In-
ternationalizatıon of Agrıculture: a Re-
formulation" VVorld Development, Cılt
21,No.7.
REFAHYOL'un yeni kaynak arayışı
Santrallar
saüşa çıkıyor
) - RE-
FAHYOL çeşitlı \ollardan
ka\nak ara\ışlannı >ürdürü-
yo'r. REFAHVOL hükümetı.
şimdi de aralarında çe\reci-
lenn bü\ uk tepkisuıe \ol acan
•V'atağan'ın da >er afdığı 12
ternıik santralın işletme hak-
kını yaklaşık 1.7 miKar do-
lara de\retnıek için hareke-
<e geçti.
. Enerjı \e Tabiı Kavnaklar
TJBakanlığındanvapılanaçık-
"lamada. kıırulu güçlen top-
Siyasette
kalite şart
ANKARA(ANKA)-
Netaş Genel Müdürü
Tanju Argun, kalite
yönetiminin temelinde
çalışanlann katılımının
yattığjnı belirterek
siyasete ayru yöntemin
uygulanması
durumunda Türkiye'nin
kurtulacağını savundu.
Argun, kaüte yönetimi
uygulamasında
çahşanlann üretime
katkısımn en üst düzeye
çıktığını, dolayısıyta
alınan sonucu görerek
daha ileriye gitmek için
öneriler geliştirdiklerini
belinti. Toplam
kalitenin kriterlerinden
birinin "devamh
hileştinne'' olduğuna
dikkat çeken Argun,
bunda da çalışanlann
katılımının son derece
önemmli olduğunu
vurguladı.
lamı 6 bin 723 mega\ at olan
12 termik santralın ışletme
hakkının desredileceği bil-
dırıldı. Bakanlığın. işletme
hakkını 20 > ıl süre\ le de\ re-
deceğı ternıik santrallardan
toplam 1 mi!\ar660mıryon
dolarlık gelir beklediğı kay-
dedildi. Bakanlık. işletme
hakkını. doğalgaza da\ alı Ha-
bıtabad \e Ambarlı dışında-
kıler için kömür madeni sa-
halannda birlıkte de\rede-
cek. Uluslararası ihale yo-
luyla de\ redilecek santrallar.
kurulu güçleri \ e dev ir bedel-
leri şöyle:
-Vehikö\420m\\.100mil-
>on dolar: Kemerkö) 630 tn«,
150 mihon dolar: Soma 990
mw. 24() mihon dolar: Orha-
neli 210 m».9O mihon dolar;
Yatağan 630 mw, 160 mih on
dolar: Soma-A44 mn, 15 mit-
yon dolar. Kangal 300 m«, 75
milvon dolar: Çatalağzı-B
300mw. 75 milyon dolar:
Tunçbilek 429 mw. 100 mU-
yon dolar: Ça\ırhan 300 m\\,
85 mihon dolar: Hamitabad
1120 m>v, 260 mihon dolar;
Ambarlı 1350 m>\,310 mihon
dolar.~
Söz konusu santrallann iş-
letme hakkını de\ralmak is-
teven firmalar fizibılite ra-
porlannı hazırlayarak bakan-
lığa 20 şubata kadar teslim
edecek. Firmalar raporları\-
la birlıkte 2.5 milyon dolar-
lık geçicı teminat \erecek.
Bakanlık. söz konusuu ra-
porlan mümkün olan en kı-
sa sürede değerlendirerek en
uygun teklıf sahıplenv le söz-
leşme görÜ!)melerini ba^la-
tacak \e \ ine en kısa sürede
sonuçlandıracak.
Bilginin kaynağı giderek çoğalıyor...
Gaziantep
Bank Kapita
açılıyor.Bilgi için:
BANKAPİTAL
Bank Kaprtal'in Anadolu şubelefine
bir yenisi ekl«niyor. Gazlaitep'te
tanımiara sığrr.ayar, a şılm ş kalıplan
zorlayan bır banka hızmet verrr^eye başhyor
Gaziantep Bank Kapıtaı
Bey Mahaliesı, Atatürk Bulvan No 63, Gaziantep
Tel. (342) 230 53 66
Faks (342)230 89 13
ANKARA PAZARI
YAKUP KEPENEK
Emek Değeri
Son günlerde "nitelık" konusu güncellik kazan-
dı. Bu olumlu bir gelişmedir. Ürünlerin, hizmetlerin
niteliği önemlidir: siyasetin niteliği önemlıdir. Top-
lam nitelik -kimılerı "kalite" diyor- her bakımdan ge-
lişmişlık ölçütü sayılır.
Niteliğin çok önemli bir belirleyicısi var: İşgücü-
nün niteliği.
işgücünün niteliğinin "göstergesi" eğitim düze-
yidir. Ülkemizin işgücüne ilişkin sayısal verilerin yi-
nelenmesinde yarar var. Toplam 12 yaş ve yukarı
nüfusun yüzde 14.3'ü "okuryazardeğildır''. Yalnız-
ca "kadın" nüfusu alınırsa okuryazar olmayanların
oranı yüzde 22.5'e yükselıyor. Bunlar, ülke ortala-
ması: eğer "kırsal kesım" tek baş.na alınırsa oku-
ma yazma bilmeyen kadjnların oranı yüzde 30.8'dir;
kırsal Türkiye'de "heruç kadından bin" okuryazar
değildır.
Toplam nüfusun "hiçbirokul bıtirmeyen okurya-
zar" oranı yüzde 8.2 dolayındadır: ünlü beş yıllık
okulları bıtırenler de yüzde 54.4'e ulaşıyor. Toplam
nüfusun yüzde 77'si, yanı yaklaşık "herbeş kişiden
neredeyse dördu" ilkokul ve bunun altı bir eğitim
düzeyine sahip bulunuyor.
Hangi ölçüye vurulursa vurulsun işgücü niteliği-
nin bu düzeyi ürkütücüdür.
• • •
Türkiye işgücünün eğitılmiş bölümü de yetersız-
lik kanıtıdır: tüm orta derecelı okullar ve bunlann mes-
lek okullarını bıtirenlerın oranı yüzde 20'nın altında-
dır; yükseköğrenım görenler de yüzde üç dolayın-
da bulunuyor.
Eğitilmış işgücünün "bilım ve teknoloji üretimine
katılan". dahadoğrusu "katıldığı varsayılan" bir "çe-
kırdek" bölümü var. Bu çekırdek çok önemlı, çün-
kü bilim ve teknolojinin dışarıdan alınmasında ya
da yerli üretimınde etkin ve belırleyicı olan, işgücü-
nün bu bölümüdür. Bunların sayısal ve nıteliksel
durumu. ekonomik ve toplumsal gelışmişlik göster-
gesıdır.
Emek niteliğinin en tepesınde yer alan üst nıte-
likli işgücü konusunda da Türkiye gerçek bır "ılkel-
lıği" yaşıyor.
Bu konuda ıki gösterge yeterli olacaktır. Bunlar-
dan bin. ulusal üretimden araştırma-geliştirmeye
(AR-GE) ayrılan pay, ikıncısi de bu alanda çalışan-
lann sayısıdır.
AR-GE giderleri, ulusal gelir oranı ABD, Japonya
ve Almanya gıbi önde gelen ülkelerde yüzde 2.5-3
dolayındadır. OECD ülkeleri ortalaması yüzde 2.2'dir.
Genellikle AR-GE'ye ulusal üretimden yılda "yüzde
bir" ayrılması gerektığı görüşü yaygındır; bır baş-
ka anlatımla "yüzde bır" bu konuda önemli bır
"eşik" sayılır.
Türkiye'de durum nedır?
Türkiye için bu oran Devlet istatistik Enstitüsü'nün
(DİE) en son verilerine göre 1995 için "binde 3.8"
olmuştur. Buoran, bır öncekı yılın binde 3.6'sına gö-
re çok az da olsa artış gösteriyor. Çok daha çarpı-
cı olan nedir biliyor musunuz? DİE, "oncekı yıllarla
karşılaştırıldığında" AR-GE harcamalarının ulusal
gelir içindeki payının "7997 yılındaki binde 5.3 de-
ğennden 1995yılmda binde3.8'e düştüğu gözlen-
miştir" diyor(31.10.1996tarihliHaber6ulteni.s.1).
Yanlış okumadınız. Türkiye son beş yılda, araş-
tırma ve gelıştırmeye ayırdığı payı azaltmış, "beyin
gücünü zayıflatmıştır".
Dünyanın gıdışıne ters gıttiğini. Türkiye son beş
yıldakı "bılimeyatırım" anlayışıylaaçıkçasergıliyor.
Bilim ve teknoloji konusundakı gelişmelerın tüm
dünyayısardığı, "bılgıtoplumu" kavramınınyerleş-
mekte olduğu yıllarda. "ulkeyiyönetenler" bilim ve
tekniğe sırtlarını dönmüş bulunuyor.
Bu konudaki öbür gösterge "heron bin çalışan"
başına düşen araştırmacı sayısıdır. Araştırmacı sa-
yısı Türkiye'de 7 kışidır; aynı verı, en son OECD ya-
yınında 1993'te ABD'de 70, Japonya'da 80 olarak
görünüyor: OECD ortalaması da 58'dir.
Sayılar. Türkiye'deemeğin verimlıliğinın "neden"
gelışmiş ekonomilerin "ondabın" dolayındakaldı-
ğını kanıtlıyor: neden "ucuza" gıttiğini gösteriyor.
Emeğin değerinin düşük olduğu ye
r
de, hıçbır şe-
yin, evet hiçbir şeyin değeri olmaz. Öyle de oluyor.
Türkiye Nisan 1995 - Nisan 1996 döneminde "ış is-
teyenler içinde, her üç kişiden yalnızca birine iş"
bulabilmiştir. Özellikle eğitılmiş, lise ve üstü öğre-
nim gören gençlerınden ış ısteyenlere ış veremıyor;
eğitilmış kadınların yüzde 31,6'sı ışsızdır. iş bulama-
yan kadın, ekonomik ve buna bağlı özgürlüklerine
kavuşamıyor: "köleleştiriliyor".
• • •
Yeni bütçe döneminde kamu kesimine işçi ve
memur alımının başlayacağı haber verılıyor. Hükü-
metin yenı işleri "ne ölçüde nitelığe göre" kullana-
cağı ve özellikle de "kadınların ışbulmaları konusun-
da ne ölçüde 'eşitlikçi' davranacağı" önem kazanıyor.
Emek kesimınin gündemı her zamankı gibı çok
yüklü görünüyor.
Ufîık Söyleınez'den
borçlanma gü\ eneesi
ANKARA (AA)-De\let
Bakanı L fuk Söjlenıez.
istıkrarsızlığın a^ıldığını
belirterek. "\\ilsonuna
kadar iç \e dış
borçlanmada hiçbir
sıkıntı> la
karşılaşma) acağımız
görülü>or" dedı. Ankara
Sana\ı Odasfnın (ASO)
ödül töreninde bir konuşma
yapan De\let
Bakanı
Sö> lemez. Türk
Lirası \e dö\iz
piyasalannda
dengelerın
gözetildığıni. ıç
\e dı^
borçlanmada
bir .sıkıntıyla
karşılaşilmavacağını
anlatarak. "önümüzde artık
vapısal tedbirler \ardır"
dedi. Ronu^masinda küçuk
\
r
e orta ölçeklı ışletmelere
(KDBll \erilen te^\ikleri
anlatan Sö> lemez. "*biz
lalla değil. işle KOBİ'lerin
yanındayız" dı\e konu>tu.
Halk Banka.M N'önetim
Kurulu'nda bir Tiirki\e
Odalar \e Borsalar Birlığı
(TOBB)teniMİcı>inınde
>er almasına karar
verdıklerını bıldiren
Söylemez. özelle^tırmenın
>alnızca satarak değıl. bu
şekilde de >apılabileceğıni
belırtti.
Sö> lemez. Doâu \e
Güne>doğu Anadolu'da
vannı kalmi:? vatınmların
tamamlanmasi ıçin
Kalkınma Banka.M
aracılığıvla \erılecek 4.5
triKon liralık ka\nakla
ılgili kararnamenin
de ımza\a açıldığını
bildirdı.
ASO Başkanı
ZaferÇağla>an.
Türk skasetimn de
kendılen gıbi
bırineı lıg
.performanM
^öbterme-sını arzu
eıtıklerıni belirterek.
A'Türkite. bugün ülke
olarak birinci ligde kabul
Tdilemi\orsa. bu
sana* icilerin değil. maalesef
sKasetçilerin Mizündendir"
dedı.
Çağ!a\an. si\ası \e
ekonomik ıstıkraı
bekledıklerini sö\le\erek.
gelır se\ı\esinın
>ük.se)mesıııı. ın>anların
refah \e lıuzıır içinde
>a*amasını istedıklerını
bildirdı.