23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
18 t-JtSM 1996PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMI .Oromobil üretimine hazırlanan firmalan 1997'den itibaren pazarda büyüme bekliyor Otomotiv sektöründe U döniişüS E P A O C L Z S«oı tıç >ıldır üretımn arr- macJıt jic'mobılsektörünevi- tınnn •joan Japon ortaklı Tıirfc -firmalın. -«ktörün ıkı biv üğü Tofîaş^CAak Rensult'jnaL- sine- l^-»")ilındaninbarcr top- lam oromobil iiretımind.? art$ 2000 yılına kadar üretim projeksiyonları Otomobil Sanayi Derneği % Yatınmı devam eden projeler 1997 170.000 180.000 170.00ü 296.000 1998 190.000 332.000 1999 200.000İ 377.000 >bincracct olarak gerçeLle>en topLaru'tomobıl üretımhmbj \ıl 1 7»hjradetedü^ereL tale- -bin "~dl)c \urnıası~ndan sor- -ra, 1 9^7 vlından itibaren top- lam üretımdecıddiartı^Urör- .görereK Türki\e"de > atınma so- junan Japcn sermayelı g-uplar pazar vapiMiıın da kabukdeğiş- tırec<es:i kamsında. Önümiizde- ki yılın sonbaharından itibaren üretime başla\acak olan fir- nıalann hesapİarına göre Tür- ki\e"de önümüzdeki yıldan ıtı- baren ^ekillenecek \eni pazar \apısı ıçinde uzunvıllarotomo- bıl pazannı paylaşan ıkı üretı- c:den özellıkle Tofaş olumsuz ölçüde etkilenecek. Temmuz ayından itibaren Türkıye"nın giindemine verle^en bedelsiz ithalat.Tofaş'ın I0l I ışçıçıkar- nıa karanna yol açarken paza- ra girmeve >ol açan Anadolu Endüstrı Holding-Honda. K.ı- bar Holding-H\ undai, İhfas Holding-KIA. Japon Mazda gıbi otomobil fimıalannın >ap- tıklan talep projeksi\onlanna göre önümüzdeki y ıllarda ıç pazarda endi^elı oİmadıkları bildinli_\or. Nitekim de\ fir- malardan bırinin "şu andaki me\cutkoşullarda"\aptığı pa- zar araijtırmasına göre Türkı- yede toplam üretım 19^7'de 2 % bin. N98'de 332 bin. 7 bine siç BurakanılarOtomotiv Sanavıı Derneiı'nın öıiüörülerinin I W& \ üzde 64. P998"de > üz- de "4.7.'! 999 da da > üzde 88.5 übtünde toplam otomobil üre- timi artısını ortaya ko>u\or. OSD'nin otomobil üzerindeki yüzde 48 oranındakı \ergı\ü- küniin değişmemesi durumun- da \aptığı projeksnonlarda. 2000 yılı toplam üretim hede- fi 209 bin. 2001 hedefi ıse 220 bin olarak öngörülihor. Buna göre. OSD'nin 5 \ıl sonrası- mn üretim hedefinin bıle yeni yatınmcılann 1997 öngörü^ü- nün altında olması dikkat ee- kivor. Rahnıi Koçun Tota.ş"ın \ ıl- ba;}inda>apılangenel kurulun- da *To\ota-Sa'nın pazaragiri- şi nedenh le" pazar kaybına uğ- radıkları açıklamasını hatırla- tan üst düzey bir yetkıli, pazar yüksek teknoloji üriinü otomo- biller \e cazıp fi\atlarla gir- meleri sonucunda Tofaş \e O\ak Renaultıın pazar kay- betmesinın kaçınılmaz olaeağı- nı iddia ettı. Yetkıli >u açıkla- malan \aptı: "Otomobilfirma- larının üretime başlamasnla Türkheotomobil pazan >eni bir biçim alacak. Bu > apı içinde en bü> ük problemi en > üksek pa- /.ar pa\ ına salıip olan Tofaş > a- şatacak. Ön üm üzdeki > ıl sa tış- lann dibe \ urmasıyla ertelenen talepler \e ekonomidediğer \a- tınmlara kayan paramn bir kıs- mı otomobile>önelerek iiretim- de artış süreci başlayacak." îhracat arttı ANKARA(ANKA)-Otomotiv sektörünün ilk on aylık ihracatı 1.1 milyar dolara ulaştı. Otomotiv Sanayii Derneği'nin (OSD) verile- rine göre. otomotiv sektörünün taşıt ve yan sana- yi ihracatı ocak-ekim döneminde. geçen yıhn ay- nı dönemine göne yüzde 17 oranında artarak 1 mil- yar 92.7 milyon dolara yükseldi. Bu tutann 448 milyon dolannı ana sanayi. 644.7 milyon dolan- nı da yan sanayi ürünleri oluşturdu. Yıluı ilk on ayındaki ihracat artışı otomotiv ana sanayiinde yüz- de 30, otomotiv yan sanayiinde yüzde 9 oJarak gerçekleşti. Ana sanayi ürünlerinin başında ge- len otomobil ihracatı yüzde 17 oranında artarak 236.8 milyon dolara yükseldi. En hızlı artış ise yüzde 86"yla otobüs ihracatında gerçekleşti. On ayda. 160.6 milyon dolarlık otobüs ihraç edildi. DUNYA EKONOMISINE BAKIŞ ERGIN YILDIZOĞLU LO\DRA Haten. 840 milyon kşı açlık sınırın- da yaş),o'. Günde 30 bin çocuk. bes- Jenrne ı etersızliğınden öüycx Dünya nü- fusu. gele^ek 30 sene içinde 2.6 mıl- yar ar.aca<. FAO'nun r-esaplarına gö- re h e n ougunkü açlar hem de gele- cekte atacak nüfusu dovurabılmek ıçin kCresel bean üretırrinın gelecek 30 yıl ıçırde vuzde 75 artmas gerekıyor (Herald Tribune 13/11 '96) Rorıa'da toplanan Dünya Besın Zır- •vesı'nr (13-17 kasım) gündeminı bu- nun yan/sra. "Bu yenı uretırn nasıl da- ğıtılacaK" sorusu daoluşturuyordu. Kü- reseJleşme ve serbest pıyasa yanlıları- ,^na göre sorunun çözurnü basit: piya- -sanın 'g-zl elı' malların arzını. talebe . uygun b<r şekilde düzen.er. fiyat meka- nızmas neyin ne kadar uretıleceğinı belırler. Bu yuzden hukjmetlerin bes- lenme sorunlarını çözmek çm de ya- pabileceğıen iyı şey. pıyasanın ışleyı- şıne kanşmamaktır {Tne Economıst 16/1 1,96). 1947'de 'Besienme hak- kı'n\, temel ınsan haklarından bin ola- rak saptayan ınsanlığın bugün enerjı- sıni bt- oeslenme hakkını kullanması- na olanak sağlayacak ulusal ve ulus- - lararası kurumları gelıştırmeye harca- yacağı yerde, hâlâ öoy>e saçmalıkları dınlemek zorunda kalıyor olması ger- çekten çok onur kırıcı bir durum. Serbest piyasa çare değil! Serbest pıyasa ve küreselleşme fik- nnın itibargördüğü veyaygın bir şekil- de IMF ve Dünya Bankası aracılığı ıle az gelışmiş ülkelerde uygjlanmaya konduğu1980lıyıllardanbuyanabes- lenme sorunu, bizzat bu pıyasa ekono- _rnısınin etkisı ile artık krız boyutianru . dahi aşarak bir felaket hahne gelmeye başladı. Açlık sorunu bugün sadece az gelişmiş ülkeleri değıl, gelişmış ül- ' kelenn işsız ve süreklı yoksullaşan ke- simlerini de etkıliyor. Londra. Paris, New York gıbi şehırlerın gettolannda, II. Dünya Savaşı sonrasında, 20 yıl için- de. kökü kazınan tüberkülozun tekrar hızla artmaya başladığını hatırlamak yeter sanırım. Gelışmekte. daha doğ- rusu bir türiü gelişememekte olan ül- kelere donersek serbest pıyasa uygu- - lamalarının yaygınlaştığı dönemde kü- resel gelır dağılımının lyice bozulduğu- nu görürüz. 1970'te dünya nüfusunun en zengin yüzde 20'sınin gelıri, en yok- sul yüzde 20'sının 31 katıymış: 1991'de bu oran yüzde 100 artarak 61 katına yük- selmış. (1992 Human Development ^Report sf. 38) Bu önemlı bir konu. çün- -kü arz ve talebin bir araya gelmesi için Diinyayı Kim Doyuracak!.. Dünya üstünde 840 milyon kişi açlık sınırında yaşarken, günde 30 bin çocuk açlıktan ölüyor. önce bırilerının talep oluşturacak bir servete sahip olması gerekır. Sorun burada karşımıza insanların yoksullaş- ması olarak çıkıyor. piyasanın denge- lenmesı değıl. Zıra bu piyasa gayet ra- hatlıkla bırçok maldaolduğu gıbi, bu ın- sanları dışlayacak bir şekilde işleyebı- lir. Geçen hafta değinmiştım; zengin ülkelerın nüfusunun yüzde 75'i, satış- ları dünya GSMH'sinin yüzde 25'ını ge- çen 200 büyük şirketin mallarına ula- şamıyorlar. Bu durum. söz konusu şır- ketlerin kâr yapmasını ve pıyasanın. küresel nüfusun yüzde 75'ıne uğrama- dan geçmesını engellemıyor. Bu yüz- den, sorunu yoksullaşma olarak sap- tadıktan sonra, çözümünü sorunu ya- ratandan beklememek gerekir. Gelişmekteolan ülkelerde küreselleş- me. 1980'lerin başında patlak veren borç knzi ıle hızlandı. IMF ve Dünya Bankası. devreye girerek borçlannı öde- yemeyen ülkelere 'YapısalUyum Prog- ramları' dayattılar. Bu programlar ge- reğınce. birçok az gelışmiş ülke. ıç pı- yasasını dünya ekonomısıne. yani be- sin malları ithalatına ve tanm alanlarını yabancı yatırıma açtı. Böylece serma- yenın tarım alanlarında da uluslarara- sılaşması hızlandı ve yenı bir uluslara- rası ışbölümü şekillenmeye başladı. Gelişmiş ülkelerde verımlılığı yuksek ve devlet tarafından desteklenen hay- vancılık ve tahıl ürünlerinin az gelişmiş ülkelerın pıyasalanna, ıthalat serbestı- si ile gırmesı tam bir dampıng etkısi yaptı. hatta yenı tüketim normları yer- leştırdı. Yerli üretıci bu rekabete daya- namayarak yok olmaya başladı. Bu ge- lışmeye paralel. çok uluslu şırketler, kü- resel stratej/lerının bir parçası olarak düşük ücret alanlarına kayarken tarım sektöründe, az gelışmiş ülkelerde yap- tıklan yatınmlar, ihracatı teşvık tedbır- leri ıle bırleşerektarımsal üretimın şek- lini değtştırmeye başladı. Sonuç, Üçün- cü Dünya ülkeleri kendı kendilenni bes- lemekten aciz bir hale gelerek net be- sın maddeleri ıthalatçısı olmaya başla- dılar. Bu sıradatanm. temel beslenme ürünleri üreticiliğinden ve ulusal bir po- litika konusu olmaktan çıkıp küresel sanayiye tarımsal girdı üretır hale gel- di (1). Böylece ulusal beslenme soru- nu. yerel iradelerin elinden alınarak dün- ya ekonomısinin fiyat dalgalanmaları- nın ve uluslararası şirketlerin. sermaye birikintisi stratejılerinin insafına terk edi- liyordu. Bu yenı şekıllenmeden ulus- lararası bankalardafaydalandılar. 1983- 89 arası (borç krızi sırasında) IMF ara- cılığı ile az gelişmiş ülkelerden, gelış- miş ülkelere net 242 milyar dolar trans- fer edıldı. Bu ülkelerın borçları da 1970'lerde 100 milyardolarken 1980'ler- de 650 milyar dolardan 1350 milyar dolara çıktı (Human Development Re- port 1992, sf.34; 1994, sf.35). Bu rak- kamların sosyal sonuçları karşısında dayanamayarak IMF'den 1988'de ıs- tıfa eden ekonomıst Davison Bud- hoo'ya göre "IMF-Dünya Bankası uyum programları, gelişmekte olan ülkeler- de halkın tüketimı kısarak, sanayi ıhra- catınm teşvikıne aktanlmasıyla elde edilen kaynaklarla, borç ödenmesinı amaçlıyordu... IMF-Dünya Bankası'nın Afrıka, Latin Amerıka ve Asya 'da, hal- kın gereksinımlerini göz önüne alma- yan. neredeyse soykınma varan polı- tikalanyüzünden 1982'denbuyana, ner sene 5 yaşın altında. 6 milyon çocu- ğun yaşamını kaybettiğı tahmın edilı- yor... Bugün Uçuncü Dünya 'da yakla- şık 1.2 milyar ınsan mutlak yoksulluk içinde yaşıyor (10 sene oncesıne gö- re yüzde 100artış).. Çevresorunlanaçı- sından. mılyonlarca yerli insan gele- neksel tanmdan çıftliklere, keresteplan- tasyonlarına sürüldüler. IMF-Dunya Bankası 'nın politikalannın, Güney hal- kının yaşamı üzehnde, felaket boyut- lanna ulaşan sosyo-ekonomık etkılerya- rattığında hemen herkes anlaşıyor." (Mpnthly Revievv, 01/09/95). Özette. beslenme sorununu, çözümü- nü. büyük şirketlerin egemenliğı yü- zünden aslında hiç de serbest olma- yan pıyasaya ve küreselleşmeye terk etmek, aslında kuzuları kurtların eline terk etmek olacaktır. Çobanın çoktan aklını kaçırdığını ise bilmem üstenme- ye gerek var mı? Ama şu örneğı ver- meden de geçemeyeceğım. 1994'e kadar ingıltere'de patates üretimı "Pa- tates Pazarlama Programı" çerçevesın- de. hükümet ve çiftçilerın elbırliğiyle ekim alanları ve miktarı saptanarak dü- zenleniyordu. 1994'te hükümet pata- tes üretıminın düzenlenmesini pıyasa- nın ellerıne bırakmaya karar verdi. 1995'te fiyatlar yüksek olduğu ıçin (arz/talep) çıftçıler patates üretimine üşuştüler. Bu sene üretim tavana çarp- tı, aşırı üretim yüzünden fiyatlar yan ya- rıya düştü ve çiftçinın hevesi kursağın- da kaldı, bırçoğu ıflas etti, toprağını traktörünü kaybetme tehlikesı ıle kar- şı karşıya kaldı. Seneye kımse patates ekmek istemeyeceğı ıçin, kıtlık olacak ve bu sefer fiyatlar tavana çarpacak. Worldwatch Institute Başkanı Les- ter Brovvn'a göre dünya. özellikle Çın'dekı gelışmelerın, Rusya'dakı krı- zin de etkileriyle, bir besin kıtlığı döne- mine giriyor. Bunu salt gübre ve bıyo- teknolojı yoluyla. üretkenlıği arttırarak aşmak mümkün değıl. Sulama içın çok büyük yatırımlargerekiyor. Parabulun- sa bıle dünyanın birçok bölgesi. özel- lıkle IMF politikalannın tahrıbatının en genış çaplı yaşandığı Afrıka, sıyası ıs- tikrarsızlığın. iç savaşlann pençesınde. Bu yüzden yenı toprakların da tarıma açılması çok kolay değıl. Zengin ülke- ler de dahıl birçok hükümet, küresel- leşmenın ve uluslararası malı sermaye- nin basıncı ile bütçe harcamalannı kı- sıyor, tanmdan desteğinı çekıyor. So- runlar. hem de dünya çapında, bu ka- dar büyürken bunları akılcı sıyasi mü- dahaleler ile çözmeye kalkmak yerıne. çözümü. temel karakteri denge değil. anarşık dalgalanma olan bir mekaniz- madan pıyasadan bekiemek, daha bü- yük felaketlere zemın hazırlamaktan başka bıranlamagelmıyor. Bitinrken si- yasi müdahale deyınce de haklı olarak aklına hırsız bürokratlar. sıyasetçiler ve dıkattörler gelerek tüylen dıken dıken olanlan da göz önüne alarak bu siyası müdahalenın bir işe yarayabilmesi için geçmıştekınden farklı olarak tümü ile toplumun büyük çoğunluğunun de- mokratık kontrolü altında gerçekleş- mesi gerektığmi vurgulayalım. (1) Raynolds. Mhyre, McMichael, Carro-Fıgueroa (1993) "The New In- ternationalizatıon of Agrıculture: a Re- formulation" VVorld Development, Cılt 21,No.7. REFAHYOL'un yeni kaynak arayışı Santrallar saüşa çıkıyor ) - RE- FAHYOL çeşitlı \ollardan ka\nak ara\ışlannı >ürdürü- yo'r. REFAHVOL hükümetı. şimdi de aralarında çe\reci- lenn bü\ uk tepkisuıe \ol acan •V'atağan'ın da >er afdığı 12 ternıik santralın işletme hak- kını yaklaşık 1.7 miKar do- lara de\retnıek için hareke- <e geçti. . Enerjı \e Tabiı Kavnaklar TJBakanlığındanvapılanaçık- "lamada. kıırulu güçlen top- Siyasette kalite şart ANKARA(ANKA)- Netaş Genel Müdürü Tanju Argun, kalite yönetiminin temelinde çalışanlann katılımının yattığjnı belirterek siyasete ayru yöntemin uygulanması durumunda Türkiye'nin kurtulacağını savundu. Argun, kaüte yönetimi uygulamasında çahşanlann üretime katkısımn en üst düzeye çıktığını, dolayısıyta alınan sonucu görerek daha ileriye gitmek için öneriler geliştirdiklerini belinti. Toplam kalitenin kriterlerinden birinin "devamh hileştinne'' olduğuna dikkat çeken Argun, bunda da çalışanlann katılımının son derece önemmli olduğunu vurguladı. lamı 6 bin 723 mega\ at olan 12 termik santralın ışletme hakkının desredileceği bil- dırıldı. Bakanlığın. işletme hakkını 20 > ıl süre\ le de\ re- deceğı ternıik santrallardan toplam 1 mi!\ar660mıryon dolarlık gelir beklediğı kay- dedildi. Bakanlık. işletme hakkını. doğalgaza da\ alı Ha- bıtabad \e Ambarlı dışında- kıler için kömür madeni sa- halannda birlıkte de\rede- cek. Uluslararası ihale yo- luyla de\ redilecek santrallar. kurulu güçleri \ e dev ir bedel- leri şöyle: -Vehikö\420m\\.100mil- >on dolar: Kemerkö) 630 tn«, 150 mihon dolar: Soma 990 mw. 24() mihon dolar: Orha- neli 210 m».9O mihon dolar; Yatağan 630 mw, 160 mih on dolar: Soma-A44 mn, 15 mit- yon dolar. Kangal 300 m«, 75 milvon dolar: Çatalağzı-B 300mw. 75 milyon dolar: Tunçbilek 429 mw. 100 mU- yon dolar: Ça\ırhan 300 m\\, 85 mihon dolar: Hamitabad 1120 m>v, 260 mihon dolar; Ambarlı 1350 m>\,310 mihon dolar.~ Söz konusu santrallann iş- letme hakkını de\ralmak is- teven firmalar fizibılite ra- porlannı hazırlayarak bakan- lığa 20 şubata kadar teslim edecek. Firmalar raporları\- la birlıkte 2.5 milyon dolar- lık geçicı teminat \erecek. Bakanlık. söz konusuu ra- porlan mümkün olan en kı- sa sürede değerlendirerek en uygun teklıf sahıplenv le söz- leşme görÜ!)melerini ba^la- tacak \e \ ine en kısa sürede sonuçlandıracak. Bilginin kaynağı giderek çoğalıyor... Gaziantep Bank Kapita açılıyor.Bilgi için: BANKAPİTAL Bank Kaprtal'in Anadolu şubelefine bir yenisi ekl«niyor. Gazlaitep'te tanımiara sığrr.ayar, a şılm ş kalıplan zorlayan bır banka hızmet verrr^eye başhyor Gaziantep Bank Kapıtaı Bey Mahaliesı, Atatürk Bulvan No 63, Gaziantep Tel. (342) 230 53 66 Faks (342)230 89 13 ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK Emek Değeri Son günlerde "nitelık" konusu güncellik kazan- dı. Bu olumlu bir gelişmedir. Ürünlerin, hizmetlerin niteliği önemlidir: siyasetin niteliği önemlıdir. Top- lam nitelik -kimılerı "kalite" diyor- her bakımdan ge- lişmişlık ölçütü sayılır. Niteliğin çok önemli bir belirleyicısi var: İşgücü- nün niteliği. işgücünün niteliğinin "göstergesi" eğitim düze- yidir. Ülkemizin işgücüne ilişkin sayısal verilerin yi- nelenmesinde yarar var. Toplam 12 yaş ve yukarı nüfusun yüzde 14.3'ü "okuryazardeğildır''. Yalnız- ca "kadın" nüfusu alınırsa okuryazar olmayanların oranı yüzde 22.5'e yükselıyor. Bunlar, ülke ortala- ması: eğer "kırsal kesım" tek baş.na alınırsa oku- ma yazma bilmeyen kadjnların oranı yüzde 30.8'dir; kırsal Türkiye'de "heruç kadından bin" okuryazar değildır. Toplam nüfusun "hiçbirokul bıtirmeyen okurya- zar" oranı yüzde 8.2 dolayındadır: ünlü beş yıllık okulları bıtırenler de yüzde 54.4'e ulaşıyor. Toplam nüfusun yüzde 77'si, yanı yaklaşık "herbeş kişiden neredeyse dördu" ilkokul ve bunun altı bir eğitim düzeyine sahip bulunuyor. Hangi ölçüye vurulursa vurulsun işgücü niteliği- nin bu düzeyi ürkütücüdür. • • • Türkiye işgücünün eğitılmiş bölümü de yetersız- lik kanıtıdır: tüm orta derecelı okullar ve bunlann mes- lek okullarını bıtirenlerın oranı yüzde 20'nın altında- dır; yükseköğrenım görenler de yüzde üç dolayın- da bulunuyor. Eğitilmış işgücünün "bilım ve teknoloji üretimine katılan". dahadoğrusu "katıldığı varsayılan" bir "çe- kırdek" bölümü var. Bu çekırdek çok önemlı, çün- kü bilim ve teknolojinin dışarıdan alınmasında ya da yerli üretimınde etkin ve belırleyicı olan, işgücü- nün bu bölümüdür. Bunların sayısal ve nıteliksel durumu. ekonomik ve toplumsal gelışmişlik göster- gesıdır. Emek niteliğinin en tepesınde yer alan üst nıte- likli işgücü konusunda da Türkiye gerçek bır "ılkel- lıği" yaşıyor. Bu konuda ıki gösterge yeterli olacaktır. Bunlar- dan bin. ulusal üretimden araştırma-geliştirmeye (AR-GE) ayrılan pay, ikıncısi de bu alanda çalışan- lann sayısıdır. AR-GE giderleri, ulusal gelir oranı ABD, Japonya ve Almanya gıbi önde gelen ülkelerde yüzde 2.5-3 dolayındadır. OECD ülkeleri ortalaması yüzde 2.2'dir. Genellikle AR-GE'ye ulusal üretimden yılda "yüzde bir" ayrılması gerektığı görüşü yaygındır; bır baş- ka anlatımla "yüzde bır" bu konuda önemli bır "eşik" sayılır. Türkiye'de durum nedır? Türkiye için bu oran Devlet istatistik Enstitüsü'nün (DİE) en son verilerine göre 1995 için "binde 3.8" olmuştur. Buoran, bır öncekı yılın binde 3.6'sına gö- re çok az da olsa artış gösteriyor. Çok daha çarpı- cı olan nedir biliyor musunuz? DİE, "oncekı yıllarla karşılaştırıldığında" AR-GE harcamalarının ulusal gelir içindeki payının "7997 yılındaki binde 5.3 de- ğennden 1995yılmda binde3.8'e düştüğu gözlen- miştir" diyor(31.10.1996tarihliHaber6ulteni.s.1). Yanlış okumadınız. Türkiye son beş yılda, araş- tırma ve gelıştırmeye ayırdığı payı azaltmış, "beyin gücünü zayıflatmıştır". Dünyanın gıdışıne ters gıttiğini. Türkiye son beş yıldakı "bılimeyatırım" anlayışıylaaçıkçasergıliyor. Bilim ve teknoloji konusundakı gelişmelerın tüm dünyayısardığı, "bılgıtoplumu" kavramınınyerleş- mekte olduğu yıllarda. "ulkeyiyönetenler" bilim ve tekniğe sırtlarını dönmüş bulunuyor. Bu konudaki öbür gösterge "heron bin çalışan" başına düşen araştırmacı sayısıdır. Araştırmacı sa- yısı Türkiye'de 7 kışidır; aynı verı, en son OECD ya- yınında 1993'te ABD'de 70, Japonya'da 80 olarak görünüyor: OECD ortalaması da 58'dir. Sayılar. Türkiye'deemeğin verimlıliğinın "neden" gelışmiş ekonomilerin "ondabın" dolayındakaldı- ğını kanıtlıyor: neden "ucuza" gıttiğini gösteriyor. Emeğin değerinin düşük olduğu ye r de, hıçbır şe- yin, evet hiçbir şeyin değeri olmaz. Öyle de oluyor. Türkiye Nisan 1995 - Nisan 1996 döneminde "ış is- teyenler içinde, her üç kişiden yalnızca birine iş" bulabilmiştir. Özellikle eğitılmiş, lise ve üstü öğre- nim gören gençlerınden ış ısteyenlere ış veremıyor; eğitilmış kadınların yüzde 31,6'sı ışsızdır. iş bulama- yan kadın, ekonomik ve buna bağlı özgürlüklerine kavuşamıyor: "köleleştiriliyor". • • • Yeni bütçe döneminde kamu kesimine işçi ve memur alımının başlayacağı haber verılıyor. Hükü- metin yenı işleri "ne ölçüde nitelığe göre" kullana- cağı ve özellikle de "kadınların ışbulmaları konusun- da ne ölçüde 'eşitlikçi' davranacağı" önem kazanıyor. Emek kesimınin gündemı her zamankı gibı çok yüklü görünüyor. Ufîık Söyleınez'den borçlanma gü\ eneesi ANKARA (AA)-De\let Bakanı L fuk Söjlenıez. istıkrarsızlığın a^ıldığını belirterek. "\\ilsonuna kadar iç \e dış borçlanmada hiçbir sıkıntı> la karşılaşma) acağımız görülü>or" dedı. Ankara Sana\ı Odasfnın (ASO) ödül töreninde bir konuşma yapan De\let Bakanı Sö> lemez. Türk Lirası \e dö\iz piyasalannda dengelerın gözetildığıni. ıç \e dı^ borçlanmada bir .sıkıntıyla karşılaşilmavacağını anlatarak. "önümüzde artık vapısal tedbirler \ardır" dedi. Ronu^masinda küçuk \ r e orta ölçeklı ışletmelere (KDBll \erilen te^\ikleri anlatan Sö> lemez. "*biz lalla değil. işle KOBİ'lerin yanındayız" dı\e konu>tu. Halk Banka.M N'önetim Kurulu'nda bir Tiirki\e Odalar \e Borsalar Birlığı (TOBB)teniMİcı>inınde >er almasına karar verdıklerını bıldiren Söylemez. özelle^tırmenın >alnızca satarak değıl. bu şekilde de >apılabileceğıni belırtti. Sö> lemez. Doâu \e Güne>doğu Anadolu'da vannı kalmi:? vatınmların tamamlanmasi ıçin Kalkınma Banka.M aracılığıvla \erılecek 4.5 triKon liralık ka\nakla ılgili kararnamenin de ımza\a açıldığını bildirdı. ASO Başkanı ZaferÇağla>an. Türk skasetimn de kendılen gıbi bırineı lıg .performanM ^öbterme-sını arzu eıtıklerıni belirterek. A'Türkite. bugün ülke olarak birinci ligde kabul Tdilemi\orsa. bu sana* icilerin değil. maalesef sKasetçilerin Mizündendir" dedı. Çağ!a\an. si\ası \e ekonomik ıstıkraı bekledıklerini sö\le\erek. gelır se\ı\esinın >ük.se)mesıııı. ın>anların refah \e lıuzıır içinde >a*amasını istedıklerını bildirdı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle