Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
21 OCAK1996 PAZAR CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
UğurMumcu "Sesleniş" yazısında "Unutma bizi" demişti, anısına yayımlanan kitap-kaset "Unutmadık seni" diyor
*Yıırııldıık Ey Halkuıı...*
Kültür Servisi- "Bir kişiye yapılan
haksızhk, bütün topluma karşı işlenmiş
bir suçtur. Bu bilinci paylaşmak ve bu
sorumluluğu yerleştirmek zorundayız.
l \garca paylaşılan sonımluluk bilinci,
özgiuiüğün de demokrasinin de tek
güvencesidir. Bu gihence
sağlanmadıkça, demokrasinin temeline
bir tek tas bile konmuş olamaz.
Unutmayalım ki 'Cesur bir kez, korkak
bin kez ölür' Önemii olan, insanın
böyle bir toplumda'mezar taşı' gibi
suskunluk simgesi haline
gdmemesidir". 9 Aralık 1974te
Yeniortam gazetesindeki yazısında
böyle diyor Uğur Mumcu.
24 Ocak 1993'te otomobiline konulan
bomba ile öldürûlen gazetemiz yazan
Mumcu'nun «jşi ve çocuklannca Ekim
1994'te kurulan Ugur Mumcu
Araştırmacı Gazetecilik Vakfı um:ag,
Mumcu'nun öldürülüşünün 3. yılında
"Düşünenlerin vurulmaması.
vurulanlann unutulmaması dileğiyle
Uğur Mumcu'yu unutmayanlar adına"
bir kitap-kaset yayımladı. Satışından
elde edilecek gelir. Uğur Mumcu
Araştırmacı Gazetecilik Vakfı'nın
Çankaya'da kuracağı Uğur Mumcu
Kültür Merkezi inşaatına harcanacak.
"Vurulduk E> Halkım" adlı kitapla
biriikte sanşa sunulan kaset Fikret
Kızıktk'un bir çalışması. Ktzılok
kasette, senfonik şiir şeklindc
bestelediği l'ğur Mumcu'nun 25
Ağustos 1975 tarihli "Sesleniş" yazısını
seskndiriyor. Kıalok aynca sözİeri ve
bestesi kendisine "Hep Ozgürlük tçin
Hep" adb bir marşı da yorumluyor.
Kasetin prodüksiyon çalışmalannı
Kalan Müzik adına Hasan Saltık
üstlenmış.
Vakfinükyapıü
Mumcu'nun demokrat, laik,
cumhuriyetçi. Atatürkçü, devrimci
ilkclerden ödün vermeyen, araştırmacı,
emekten yana kişiliğini gelecek
kuşaklara aktarmak; arşivini,
kütüphanesini ve tüm yazılannı tasnif
ederek araştırmacılann kullammına
sunmak ve yeni Uğur Mumcu'lann
yetişmesine olanak sağlamak
amaçlanndan hareketle kurulan Uğur
Mumcu Araştırmacı Gazetecilik
Vakfı'nın bu amaçlar çerçevesinde
oluşrurduğu bir ilk ürûn "Vurulduk Ey
Halkım, Unutma Bizi» Unutmadık
Seni" adlı kitap-kaset.
Uğur Mumcu'nun 25 Ağustos 1975'te
Cumhuriyet'te yayımlanan 'Sesleniş'
yazısı içinde sık sık yinelenen ve
yazının son sözleri olan "Vurulduk ey
haikım! linutma bizi!'
1
. bu kitap-kasete
de "Unutmadık seni" ekiyle ad oldu.
Önsözünü Uğur Mumcu'nun arkadaşı,
dostu gazeteci- yazar Ali Sirmen'in
kaleme aldığı kitapta, gazetemiz
çizerlerinden Nuri Kurtcebe' de
24,
'Sesleniş' yazısını çızgı-anlatıma
uyarladı. Gazetemiz yazan Deniz
Som'^Ali Sirmen ve Uğur Mumcu'nun
oğlu Ozgür Mumcu'yla konuşarak
farklı bir biyografı hazıriadı.
Gazetemiz yazan Işık Kansu'nun
Mumcu suikastından sonra devlet
adamlannın yorumlannı ele alan yazısı
da kitapta yeraldı. Kitap. Mumcu'nun
bazı köşe yazılanndan seçmelerle
bitiyor.
Kitapta, Özgür Mumcu babası Uğur
Mumcu'yu, kişiliğinin esprili
yanlannı, insan sevgisiyle dolu
yüreğini şöyle anlatıyor: "Ltsedeyken,
bir Tiirk hâlk müziği sanatçısına
telefon edip 'Biz sizin adınıza bir futbol
turnuvası düzenledik" demiş. Sanatçı
da kalkıp maçı izkmeye gelmiş. Maç
bitince evden bir vazo bulup sanatçrya
armağan etmişler. Galiba okul müdürü
bunlan kovalamış. Sanatçı isc çok
mutlu olmuş. Ses dergisine 'Gençler
beni çok seviyor' diye demeç vermis/
1
İlhan Selçuk'un da Mumcu'yla ilgili
bir *kasket' anısı var "tlhan Setcuk,
Almanya gezisi sırasında bir kasket
almış. Istanbul'da yağmurtu bir gün
Uğur Mumcu'yla biriikte Nadır
Nadı'nin evine gidiyoriar. Uğur
Mumcu, 'Abi. bu kasket nerden' diye
sorunca İlhan Sclçuk anlamış ki kasket
hoşuna gitmiş. O günler, Türk Ceza
Yasası'nın 142. maddesindcn
komünistliklc suçlanan aydınlann
adliyc koridorlannı aşındırdığı günler,
Nadir Nadi'nin evindeki konuklar
arasında Feyyaz Tokar da
bulunuyormuş. Tokar'ın turizm şirketi
nedeniyle Almanya ile baglantısı var.
İlhan Sekçuk, Feyyaz lokar'a takılmış.
'Feyyaz, Uğur'a benimki gibi bir
kasket gerek'. Uğur Mumcu sıkılmış:
'Yok canım'. Tokar, göre\i üstlcnip
Uğur Mumcu'ya sormuş: 'Başının
numarası kaç?'. Mumcu'dan yanıt:
'.142!."
Özgür Mumcu. Ali Sirmen'in
deyimıyle 'müthiş araştırmacı' olan
babasına. her kaynaktan, her yerden
bilgi geldiğıni vurguluyor: "Sağcı,
sofcu fark etmiyordu. Çünkü
insanlarda bir güven oluşmuştu. 'Uğur
Mumcu'ya iletirsek. araştınr ve
yazar'diye."
Yine Özgür Mumcu'nun 'çok iyi baba'
elarak tanrtfrtadığı Ugur Mumcu'nun
yaşamını Ali Sirmen, şöyle
değerlendiriyor:
"Uğur'un hayatında iki döncm vardır.
Birinci döneminde genç bir adamın
yapabileccgi her şeyi faziasıyla
yapmıştır. tkinci döncmi kendisieni
topluma adadığı dönemdir ki bu
dönemin başlangıcında 1976 yılında
Güldal'la evlenmiştir \c toplumun yanı
sıra kendisini ailesine dc adamıştır. Bu
dönemdc, yapıtlanyla bu kadar
özdeşleşen ikinci bir insan yoktur. Uğur,
bir evliya gibi yaşadı. İlkokul
kitaplarındaki aile reisleri nasıl yaşıyor
gösterilirse Uğur da öyleydi Bir huvu
daha vardt Çok yakın bir dostuna
kınbrsa, onun hakkında hiç
konuşma/.dı... Uğur'un bir özelliği de,
herşeyi takip etmesiydi; bötün pislikleri
ortaya çıkanrdı. Fakat bir tek gün
kimscnin özel hayabyla ilgili hiçbir şey
yazmanııştır. İmada dahi
bulunmamıştır."
Kitapta Uğur Mumcu'nun 'Bir Demet
Yazı'sı da yeralıyor. Bu yazılardan ilki
27.6.1975'te Cumhuriyet'te yazdığı
güncelliğini hiç yitirmeyen bir yazı,
başlığı da: "Kanıksamak."
"...Birtakımyolsuzluklar, devletin en
yüksek bürokratik kuruluslarına
kadar sıçradı. Bunlarm belgeleri,
karpuz sergisi gibi, herkesin onüne
serildL Bunlar da, ttpkı iskence
dosyaları ve cinayetler gibi, unutuldu
gitti.
Şimdi toplum olarak, yeni
Ocak
1993'te otomobiline
konan bomba sonucu
yaşamını yitiren
gazetemiz yazan Uğur
Mumcu'nun eşi ve
çocuklannca Ekim
1994'te kurulan Uğur
Mumcu Araştırmacı
Gazetecilik Vakfı'nın,
"Diişünenlerin
vurulmaması,
vurulanlann
unutulmaması
dileğiyle Uğur
Mumcu'yu
unutmayanlar adına"
yayımladığı kitap-
kasedin satışından
elde edilecek gelir,
vakfın Çankaya'da
kuracağı Uğur
Mumcu Kültür
Merkezi inşaatına
harcanacak.
darboğadara sürüklenmekteyiz. Aym
olaylar, bu kez, başka adlaria, yeniden
yaşanacak gibi görünmektedir.
Demokratik bir toplum için en büyük
tehlike, yolsuzluklara, karanlık
cinayetlere ve haksızlıklara karşı
kamuoyunun duyarlıhğım yitirmesidir.
Yaşadığımız olaylar, demokrasimiz
için bir utanç sayfasının kanfı
satırlarıdır.
Unutmayalım ki, bazı insanlar,
cinayetlere, haksızlıklara ve
yolsuzluklara susarak da katılmtş
oluıiar..."
Bu yapıtı bizlere sunan unrag'm
amacı; Ali Sirmen'in de vurguladığı
gibi salt Uğur Mumcu'nun anısını
yaşatmak deg.il. "unv.ag'ın asıl amacı,
onu efsane haline getirmeden,
diişüncelerini özüyle yaşatmak ve onun
da ntesinde, artık yeniden yaşamı
gözünü kırpmadan feda edebilecek
llğur Mumcular'a gerek
duvulmayacak. güzel günlere 0den yol
üzerinde, küçük taşlan oluşturacak
yeni araştırmacılan yetiştirmektir.
Bu çabanın başarıya ulaşabilmesinin
ilk koşulu ise UNUTMAMAKTIR.
Uğur bugün size bir kez daha
seslcniyor:
UNUTMA!"
L'ğur
Mumcu'nun
kaybının halk
üzerinde
yarattığı etkiyi
araşdran "Bir
Pulsuz
Dilekçe"de,
başta
Mumcu'nun eşi
Cüldal Mumcu
veağabeyi
Ceyhan
Mumcu olmak
üzere,
hukukçulardan
ev kadınlanna,
öğrencilerden
işçilere kadar
pek çok kişrylc
yapılnuş
röportajlar yer
atayor.
Mumcu üzerine hazırlanan
'Bir Pulsuz Dilekçe' belgeseli
televizyonlanh gösterilecek Geleceğe yöneKk bir ınmrt...
DUV'GL' DURGUN
Uğur Mumcu ve demokrasi savaşımı
üzerine hazırlanan 30 dakikalık "Kr Pul-
suz Dilekçe" belgeseli önümüzdeki gün-
lerde çeşitli TV kanallannda gösterime
girecek. Yapımcılığını,Cumhuriyetokur-
lannın Istanbul'daki Cumhuriyet okurla-
n toplantısından tanıdığı, kendisi de 'bir
Uğur Mumcuokunı'olan ErolGeyran' ın
üstlendiği belgeselin program tasanmı
ve senaryosu Nihal G. KoMaş'a ait.
TRT'de yayımlanan "Işıklar Sönünce"
adlı programın yönetmenlerinden Dilek
İçinselde "BirPubıızDilekçe''ninyönet-
menliğini üstlenmiş.
Uğur Mumcu'nun kaybının halk üze-
rinde yarattığı etkiyi araştıran belgesel-
de, başta Mumcu'nun eşi Güldal Mum-
cu ve ağabeyi Ceyhan Mumcu olmak
üzere, hukukçulardan ev kadınlanna, öğ-
rencilerden işçilere kadar pek çok kişiy-
le yapılmış ropörtajlar yer ahyor. Belge-
selin yönetmeni Dilek Içinsel bu belge-
selle, yalnız Uğur Mumcu'nun demokra-
si mücadelesıni değil, yakın tarihimizin
30 yıllık bir bölümünü ele almayı amaç-
ladıklannı söylüyor. "Belgeseldeyinceak-
hnuza hep belirli ve çok net şeyler geliyor.
Uğur Mumcu deyince ise önce 'nerede
doğdu, nerelerde okudu' gjbiklasiksoru-
lar soruluyor, yaşamöyküsü anlatılıyor.
Ama biz artık onun özgeçmişinden söz et-
mck istetnedik. Bunu pek çok kişi zaten
çok iyi biliyordu. Uğur Mumcu'nun biz-
lerde çağriştırdıklanydı önemii olan."
Mumcu'nun kaybının, okuyucusu ol-
sun olmasın, insanlar üzerindeki etkisini
öğrenmek belgeselin çıkış noktası olmuş.
"Belgesel'kötü bir gündü' diye başbyor.
Evet, Mumcu'yu kaybettiğimiz gün kötü
bir gündü ama aynı zamanda şu son 30
yıla ait bir söz bu. Çünkü sadece onun
ölümünü değil, 30 yılhk bir zaman dili-
minde vaşadığımız diğer ölümieri de an-
latıyor." Belgeseli yaparken şu kaygılar-
la yola çıktıklannı anlatıyor Içinsel:
"Uğur Mumcu'yu ne yazık ki kaybctmis-
tik. Ama o ne bir ilk ne de bir son ölüın-
dü. Mumcu'dan önce de aynı savaşımı ve-
ren o kadar çok insan ölmüştü ki. Onun
ölümü bardağı ta-
şıran son damlay-
du"
Bütün bunlar-
dan hareketle
Uğur Mumcu' nun
kaybının insanlar-
da neleri çağnştır-
dığını, bu kaybın
neleri ortaya çıkardığını araştınrken, de-
mokrasi, adalet. hukuk gibi bir gün her-
kese gerekecek kavramlann sorgulanma-
sı da gündeme geliyor kaçınılmaz ola-
rak. "Türkiye'de, adalet arök işlemiyor.
Bu bir gün hepimizin başuıa da gekbilir.
Bir de yitirdikkrimize yeterince sahip çı-
kamıyoruz. Bunun en önemii nedeni de
bilgi eksikliği™ Kay bettiklerimizin farkı-
na çok sonra \anyoruz".
"Bir Pulsuz Dilekçe"de, hemen her ke-
simden görüştükleri insanlarda Uğur
Mumcu'ya yönelik derin bir özlem, yiti-
rilişine duyulan asi bir öfke ile karşılaş-
tıklannı anlatıyor İçinsel. "Başlangıçta
elimizde sorulann önceden haztrlandığı
bir senaryo vardL Ama daha sonra fark
ettik ki konuştuğumuz insanlar o sorula-
ra verilccek yanıtlann çok daha güzelle-
rini veriyorlar. Bir anlamda nıctni onlar
oluşturuyorlar. Hiçbir televizyon progra-
mında göremeyeceğimiz içtenlikle konu-
şuyorlardL" Sokaktaki insanlara "Uğur
Mumcu hakkında konuşmak ister misi-
niz?' der demez nasıl büyük bir istekle
"evet, elbette" deyişlerinden; hatta kimi-
sinin MumcuUan söz ederken gözlerinin
o kötü günün hüznüyle nasıl dolduğun-
• Uğur Mumcu'nun kaybının, okuyucusu olsun olmasm, insanlar
üzerindeki etkisini öğrenmek belgeselin çıkış noktası olmuş. Belgeselin
yönetmeni Dilek İçinsel, "Belgesel deyince aklımıza hep belirli ve çok
net şeyler geliyor. Uğur Mumcu deyince ise Önce 'nerede doğdu,
nerelerde okudu' gibi klasik sorular soruluyor, yaşamöyküsü anlatılıyor.
Ama biz artık onun özgeçmişinden söz etmek istemedik" diyor.
dan söz ediyor. "Aralannda öyle dolu
olanlan vardı ki, bıraksanız saatlerce
Uğur Mumcu'yu anlatabilirdi. Elma-
dağ'daki işçiler.emekliler,gençler- Ancak
bizi en çok Uğur Mumcu'nun oturduğu
aparrmanda kaptcüık görevi yapan Bay-
ram Bey etkiledi' Sinirlerime hâlâ hâkim
olamıyorum' derken çenesi titriyor, agla-
maklı oluyordu".
Amaç ardından ağıt değil
Üzülmek, gözyaşı dökmekten öte, ha-
rekete geçmek önemii olan. İçinsel de bu
kaygıyı paylaşıyor. "Ah vah ederek, ağ-
layarak hiçbir sonuç alamazsınız. Biz de
bu çalışmada Mumcu'nun ardından ağıt
yakmak, slogan atmak yerinegeleceğe yö-
nelik umuüann yeşermesini amaçladık.
Madem yaşıyoruz w birtakım şeylerden
rahatsızoluyonız o zaman bir şey yapmak
zorundayız. Pek çok insan olupgidcn yan-
lışlann farkında. Biz işte biraz da 'böyle
de insanlar var' demek istedik."
Belgeselin program tasanmı ve senar-
yo yazımını üstlenen Nihal G. Koldaş ise
başlangıçta Mumcu'nun kişiliğinde
odaklaşma ya da ölümünün yarattığı top-
lumsal hareketleri konu edinme gibi iki
seçenekle yola
çıktıklannı söy-
lüyor. "Sonunda,
insanlar Mumcu
ikneyikaybettik-
lerinidüşündüler
sorusu errafinda
dolaşmaya karar
verdik. Oncelikle
bir metin oluşturmuştuk. Ama zamanla
gördük ki konuştuğumuz insanlann söy-
leyeceği çok şey vardı. Böylelikle metni
kullanmaktan vazgectik. Mumcu'nun ya-
zılanndan da yarartanarak onun cümle-
lerini, halktan insanlaria buluşturduk.
Gençlerin, çocuklann yanna umutla ba-
kışlanna yer verdik. Umut bizün için çok
önemliydL"
Belgeselde konuşulan insanlara yö-
nelttikleri sorulardan biri de "Türki-
ye'nin geleceğinden umutlu musunuz?"
olmuş. Başlangıçta her konuştuklan ki-
şiden olumsuz yanıt aldıklannı belirtiyor
İçinsel. Umut, biraz ürkekçe de olsa, ko-
nuşmalann sonunda filiz vermiş yine
de... "Insanlar onu asla unutmayacak
ama kendi dünyalannda kalmamalan,
haklannı arayan sorumlu birer vatandaş
olmalan gereldyor" diyor tçınsel. "Evet,
Uğur Mumcu, hepimizin sözcüsüydü ve
biz o sözcüyü kaybettik. Ancak böyle söz-
cüler aslında her yerde var yeter ki sesle-
rini yükseltebilsinler.''
Öİdüğu zaman ardından 800 bin kişi
yürüdü Mumcu'nun, aralannda belki
onun yazılannı hiç okumamış insanlar
da vardı. Onlar da var mı "Bir Pulsuz Di-
lekçe''de? "Dahafazlauzmangörüşduy-
mak istemediğimizden Mumcu'yu hiç ta-
nımamış kişiicre de yöneittik sorulanmı-
a " diyor Dilek İçinsel. Belgeselde yönet-
meninden tutun da, seslendirmesini ya-
pan Sacit Onan, müziklere imzasını atan
Ezginin Günlüğü'nden Nadir Göktürk.
montajını gerçekleştiren Aydın Aydemir,
görüntü yönetmeni Kudret Sabana ve
dahapek çokkişi gönüllü olarak çalışrruş.
Titiz bir araştirmarun ürûnü
2.5 ay boyunca Mumcu üzerine titiz
bir araştırma yapan İçinsel ve Koldaş,
Uğur Mumcu'nun yazılannı, kitaplannı
defalarca ve yeniden okumuşlar. Ancak
onlan en çok zorlayan, başlangıçta cek-
rikleri maddi sıkmtılar olmuş. Bu da dev-
reye Erol Geyran'ın girmesiyle çözüm-
lenmiş. İçinsel, "Bir Pulsuz Dilekçe"den
sonra yaşamlannı demokrasi savaşımına
adayan insanlanmızı, Rıfat Ilgaz bel-
geseli ile, anlatmaya devam edecek.
PENALTI
MEMET BAYDUR
Metin Göktepe
DÖPt Bin Darbe
İlk uzun fılmi Dörtyüz Darbe'dir François Truffa-
ut'nun. Bu büyük yönetmen ölmeden az bir zaman
önce yapılan bir söyteşide "ölümden korkmadığını"
söylüyordu. Ölüm ile bir takıntısı da yoktu dediğine
göre. Hayatın bir uzantısı olarak görüyordu ölümü.
Bir küçük noktanın dışında. Zamandız/nse/ düzen
bozulduğu zaman ışler değişiyordu Truffaut'ya göre.
Çocuklar anne babalardan önce ölmemeli. Torunlar
çocuklardan önce ölmemeli. Torunların çocuklan da
onlardan önce ölmemeli. Bir tek bu noktada karşıy-
dı ölüme Truffaut, bu yaşamsal inceliğin kopmama-
sı gerektiğini savunuyordu.
Istanbul'da bir hapishanede öldüailen üç insanın
cenazesinde görevini yaparken hiçbir gerekçe gös-
terilmeden gözaltına alınan, sonra da dövülerek öl-
dürülmüş cesedi bir tarlada bulunan genç gazeteci
Metin Göktepe'nın ölümünü düşünüyorum. Gözal-
tına alındığı kayıtlara filan geçirilmemiş genç Gökte-
pe'nin. Neden böylesine hunharca dövüldüğü ise bi-
linmiyor. Doğal olarak bir tokat bile atılmaması gere-
kir. Yine doğal olarak tanıkların dinlenip sanıkların
yargı önüne çıkanlması gerekir. Doğal olarak üst dü-
zeyde üç ya da beş kışinin istifa etmesi gerekir.
Doğal olarak, doğallıkla...
Çocuğu, torunu ölen, öldürûlen inançların hızla art-
tığı bir ülkede yaşryor
olmak insanı (insan
olanlan) yalnızca ölü-
mü değil, hayatı da
baştan sona gözden
geçirmeye zorlamalı-
dır. Çoğunluğu ruh
hastalanndan oluşan,
tabancalı, bıçaklı, ca-
nilerden mürekkep,
gülmeyi de ağlamayı
da unutmuş, hayatı
yüzüne gözüne bulaş-
tırmış zavallı bir toplu-
ma mı dönuşüyoruz?
Kutlamalan, bayram-
lan, spor yengilerini,
ödülleri, sevinç gece-
lerini ağlak, kekre, titrek, ezik, hınç dolu seslerine
hapseden insanlann hastalıklı tavırlarına esir mi düş-
tük nicedir?
Acıda büyük, bölünmez bir bütün oluşturuyoruz
yavaş yavaş. Zamansız ölümler de durmadan artı-
yor bu arada. Çağcıllıkla yakından uzaktan ilgisi ol-
mayan bir siper kazdık ve iyice yerleştik sanki içine.
Bir yeni zengin tayfası türedi. Ahlakmış, tarihmış, tö-
reymiş hiçbir şey umurlarında değil. Gazetelen, te-
levizyon kanallan, dergileri, dükkânlan, şirketleri, ban-
kalan, muhafızlan, yardakçılan, uşaklanyla çürümüş-
lüğün erki çöktü üstümüze nicedir.
Truffaut'nun Dörtyüz Darbe adlı filmi bir çocuğu an-
latır. Okuldan kaçan bir çocuğu. Yanlış çevırilerin için-
de en sevdiğim film ismidir Dörtyüz Darbe. Fransız-
ca bir argo deyimi. Okulu kırmak, derslen asmak, ser-
serilık yapmak anlamında. Filmin Türkçe isminı ko-
yanlann dil meselesiyle uğraşacak zamanları olma-
dığı için olacak, altmışh yıllarda Dörtyüz Darbe ola-
rak çevrilip yerleşmiş. Bence çok da iyi otmuş. Dört-
yüz Darbe ismi yaraşıyor o filme.
Olağanüstü bir tarih, kültür mirasına sahip genç bir
ülke Türkiye. Har vurup harman savuruyor yıllardır sa-
hip olduğu her şeyi. Son on beş yıldır ahlak da ek-
lendı bu savurganlığa. Bütün bunlara bir, iki, üç gi-
derek dört bin darbeyi de eklemek gerekıyor karan-
lığın nasıl yaygınlaştığını anlayabilmemiz için. Sayın
Memet Fuat geçenlerde art arda (6 ve 10 ocakta)
Düşünceye Saygı köşesinde iki enfes yazı yazdı.
Sağcılık ile Solculuk gibi iki kavramın iç içe girdiği,
kanştığı bir ortamdan hangi sorulara hangi yanıtlan
vererekçıkabileceğimizi araştınyordu. "Mant'/n ana-
malcıhk üzerine yazdıklanndan toplumsalcı işçilehn
mi, yoksa kentsoylulann mı daha çok yarariandıkla-
nnı hep merak ederim...
Günümüzde sağ ile solun bazı dunımlarda iç içe
geçtiği görûlüyor. Emekçilerden, düzenin çilesiniçe-
kenlerden, ezilenlerden yana olanlar ile işverenler-
den, dûzenin kaymağını yiyenlerden, ezenierden ya-
na olanlan bırbihnden ayırmakta zortanıyor insan.
Bu arada bol bol da yalan söyleniyor..."
Kaçınılmaz olarak bir ahlak sorunsalında düğüm-
leniyor sorun. Yalan söylememek. Sahtekâr olma-
mak. Çıkarcı olmamak. Yaşadığı hayatla, söylediği
söz arasında aşılmaz uçurum olmaması insanın.
O zaman genç gazeteci Metin Göktepe'yi öldüren-
ler de yakalanır. nedenleri ile bütün gerçek ortaya dö-
külür belki. Oysa ortalığa bakınca Çehov'un yakıcı
bir tanımı geliyor aklıma. Şöyle yazmış defterine Çe-
hov kimi insanlar için: "Onlar gerekmediği zaman
dürüst ve gerçekçidirier. Gerekmediği sürece."
Sanatseverlere yeni bir hizmet
Kültür Servisi - ES Kulüp. İstanbul'da yaşamanın
getırdiği ulaşım zorluklan, hızlı yaşam temposu gıbı
nedenler yüzünden kültürel ve sanatsal faaliyetlere
katılamayan tstanbullu sanatseverler için şehirdeki tüm
etkınliklerin düzenli bir şekilde bildirilmesı, telefonla
sipariş alarak istenilen biletin önceden adrese
postalanması gibi çeşitli seçenekleri kapsayan yeni bir
hizmet sunuluyor. (Tel: 232 41 46)
Amatör sanatçılann sergisi
Kültür Servisi - Amatör sanatçılann yapıtlannın
sergilendiği "Grup On" sergisi 9 şubat cuma gününe
kadar Siemens Sanat Galerisi'nde sürüyor. "Grup On"'
sergisine katılan sanatçılar, 13 yıldır resimle uğraşan
Şule Ulusoy'un atölyesinde çalışmalannı sürdürüyorlar.
Tekniklerini bu atölyede geliştiren sanatçılann ortak
özellikleri hepsinm ev kadını olması ve ilk kez karma bir
sergıye katılmalan. Sergiye katılan sanatçılar Şükran
Akdoraj Ümran Antan, Ferah Apdinç, Hilal Cerit, Denız
Deniz, Ulkü Göcü, Tülay Oskay, Gamze Özdemir,
Bülbül Uray.
0n Yönetmen, İki Rlm'in
galası 29 ocak'ta
Kültür Servisi - Türk sinemasının gerçekleştirdiği en
büyük yapımlar arasında gösterilen "Günümüz Türk
Sinemasından On Yönetmen, İki Film" 29 ocak
pazartesi günü Beyoğlu Fitaş Sineması'nda galasını
yapacak. Sinema Vakfı'nın ilk projesi olan etkinlikte
sevgi ve hoşgörü temasını işleyen kısa metrajlı beşer
Film yer alacak. Projede birinci film olan "A.$k Üzenne
Söylenmemiş Her Şey"de Ömer Ka\ur'un "Buluşma",
lrfan Tözüm'ün "Monte Kristo", Yusuf Kurçenli'nin
"Çünkü Onu Seviyorum", Erden Kral'ın "Ay
Hikâyeleri" ve Zeki Ökten'in "Hep Aynı" çalışmalan
yer aldı. İkinci Film olan "Yerçekimlı Aşklar"da ise Ali
Ozgentürk'ün "Sır", Banş Pirfıasan'ın "Gül ile Adem",
Memduh Ün'ün "O'na Sevdığimi Söyle" ve Atıf
Yılmaz'ın "Kazandığı Tavuk Göğsü" adlı yapıtlar
izlenebilecek.