16 Nisan 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA 14 CUMHURİYET 21 OCAK 1996 PAZAR KULTUR Smemamıznı ınıutıılaıı 'özel tarih9 i TANERGEZER "Tek eüyle koskoca otomobili havaya kaldınveren, hızla dönen bıçkı makine- sini bir anda durduran, güçlülerin güç- liisii İtalyan artisti Masist'in kordela ya da ünlü Rus artisti İvan Musujkin'in en yeni filmleri Milli Sinema'da gösteriliyor- du. Alman Fritz Lang ustanın öncü film- leri Metropolis, Nibelungen, Asfalt ve da- ha başkalan da_" Burhan Arpad, Cemali ailesinin işlet- tiğı Mılli Sinema'da izlediği filmleri böyle anlatır. Oysa şu anda Milli Sine- ma'nın adını hatırlayanlar, bir elin par- maklannı geçmez. Zaman içerisinde bir yolculuğa var mısınız? Attilâ İlhan'ın "Eski Sinema- lar" şiiri eşliğinde, Burhan Arpad'a si- nemanin büyülü havasını koklatan Mil- li Sinema'ya ve diğerlerine, Türkiye'de sinemacılığın oluşmaya, yerleşmeye başladığı bırdöneme gideceğiz Gökhan Akçura'yla bırlikte. "Evet, şu anda Taksim'deyiz. Btıgün Deviet Tiyatrosu Taksim Sahncsi olan ya- pı,ozamanlarMajikSincması.Halıl Ka- mıl'in işlettiği sinemada bu hafta "tnkı- lap Şarkısı' filmi ovnamakta. El ilanla- nnda, açıklama olarak 'Çarlann hayali ve nihayet Bolşeviklerin galabesı' yazı- yor." Bu yolculuk Taksim'den Istiklal Cad- desi boyunca sürecek. yol boyunca adı- nı duymadığımız, çoktan kapanmış bir- çok sinemayla karşılaşacak, bu sinema- lann artık anımsanmayan işletmecileriy- le, yapımcılarla tanışacagız. "Majik, Glorya, Ekkr, Şık, Opera, Artistik" ve daha niceleri ülkemize sinemanın keyfi- ni büyülü havasını getiren sınemalar. Bu yönleriyle hiçbiri unutulmayı hak etmı- yor. Hele sinemacılar, lokantadan bozma salonlarda film gösterenler, izleyicıyi si- nemalara çekmek içın akil almaz yollar izleyenler, onlar unutulacak mı? Sinemamızınbuöncüinsanlan. ilginç oiaylan, eski salonlan Gökhan Akçura gibi "meraklı'*insanlarolmasaunutulup gidecekler. Kemal ve Şakir Seden kar- deşler, Cemil ve Tevfîk Fîlmer kardeşler, Cemali ailesı, İpekçi'ler ve daha nicesi. Kiminin adı hayal meyal aklımızda, ki- mi çoktan unutuldu bile. Sinemanın 100. yaşını kutladığı ge- çen yıl içerisinde Yapı Kredi Yaymlan arasından çıkan "Aile Boyu Sinema", unutmamamız gereken, sinema sanatını bugünlere taşıyan sinemacılan, sinema tarihimizde daha önce hiç incelenmemiş bir yönden sinemacı aileler açısından gündeme getıriyor. Dönemin gazetelerinden, dergilerin- den yapılan alıntılar, sinemacı ailelerimi- zin yaşayan üyeleriyle yapılan görüşme- ler, sinemamız hakkında çoğumuzun hiç bilmediği birçok şeyi ögretecek bıze. Ör- neğin Akçura, gazetecı Servet Bey'in Seden kardeşler ile Muhsin Ertugnılor- taklığından ortaya çıkan Türkiye'nin ilk özel stüdyosu hakkındaki habere Sedat Simavi'nın çıkardığı Yeni İnci dergisin- de rastlar: "Vakta ki Ertuğrul Muhsin Bey AJ- manya'da sinemacılığı kendine ihtisas edinip geldi; gâyyur iki Türk, Kemal ve Şakir biraderter, bu kıymetli artistten is- tifade etmenin yolunu buldular ve vaz'et- tikleri serma\elerle E>üp Sullan'da mii- kemmel bir sinema atetyesi meydana ge- tirdiler. Gördiiğümüz teşkilat, intizam, diyebiliriz ki Avrupa'nın bir çok sinema stüdyolannın fevkindedir.J' Ve anılar. görüşmeler. Akçura, döne- mi yaşayan insanlarla yaptığı görüşme- lerden sinema tarihimizin hem hoş, hem önemli noktalannı çıkanr: Kemal'in, fil- me bir süre ara vermesinden sonra tek- rar yapımcılığa başlaması Osman Se- IIIR UIHM UMr IMU Giyen Yerli FilmciKk Şah«Mri EFSUNCÜ BABAMİTKİPtS Zaman ıçensınde bir yolculuğa var mısınız? Attilâ İlhan'ın "Eski Sinemalar" şiiri eşliğinde, Burhan Arpad'a sinemanın büyülü havasını koklatan Milli Sinema'ya ve diğerlerine; Türkiye'de sinemacılığın oluşmaya, yerleşmeye başladığı bir döneme gideceğiz Gökhan Akçura'yla birlikte. Izmir Lâle Sinem CKman Ipekçi. Ilazıın ve Nâzım Hikmet Ipek Film Stüdyolannda u yolculuk Taksim'den Istiklal Caddesi boyunca sürecek, yol boyunca adını duymadığımız, çoktan kapanmış birçok sinemayla karşılaşacak, bu sinemalann artık anımsanmayan işletmecileriyle, yapımcılarla tanışacagız. Sinemamızın bu öncü insanlan, ilginç olaylan, eski salonlan... Kemal ve Şakir Seden kardeşler, Cemil ve Tevfik Filmer kardeşler, Cemali ailesi, ipekçi'ler ve daha nicesi... den'in ağzından aktanlır: "Akşam. her- kes gittikten sonra anıcam beni çağırdı. 'Bir fılm dene bakalım, ne çekmek ısti- yorsun' dedi.' Hristanos'u vapacağnn de- dim. Baktı bakb, 'Ama bizim filmlerde tabancalar iyi patlamıyor, kurşunlar cuvv cuvv yapmalı' dedi. Ben de 'Hiç merak etme, ben yaptırınm' dedim. Böylece başladık." Kimleryokturki sinemamızın unutu- lan tarihinde. tlginç buluşlanyla reklam- cılık tarihine geçmeye hak kazanır bazı- lan. Filmer kardeşlerin izleyici çekebil- mek için yaptıklannı okuyoruz: "Örneğin, üzerinde 'Kâğıdı ateşe tu- tunuz. Hakkınızda çok hayırlı bir haber göreceksiniz' yazdı telgraf kâgıdını reh- berden seçtikleri adrese yollamaktadır- lar. Ateşe yaklaştınnca Cemil Bej 'in da- ha önceden limon suyuyla yazdığı şu sa- üıiar ortava çıkmaktadır: Pa/artesi gü- nü Lalc Sineması'nda beni mutlaka gö- rflnüz. Imza: Bağdat Hırsızı" Bu yaratı- cı aile bununla da yetınmez, her seferin- de farklı buluşlarla ortayaçıkarlar: "Ma- caristan'dan revü kızlan bile getirilir. Ama bu çalışmalann en muhteşemi, \ i- yana'dan getirik-n aslan sirki olur. Onlar- ca aslan vtnçlerle sincmaya nakledilir." İpekçi'ler sonra. Muhsin Ertuğml'un yönettiği "Ankara Postası" fılmi gibi bu- gün artık ulaşılamayan sayida izleyiciye ulaşan, iki buçuk günde 16 bin 575 kişi- nın izlediği filmlere imza atan. "Kaçak- çtlar", "İstanbul Sokaklannda"yla sine- ma tanhımızın ılk sesli filmlerine imza atan İpekçi'ler de sinemamızın unutul- maz aılelerinden biri olarak kitaptaki yerlerini alırlar. Sinemada o günden bu zamana birçok şey değişti. Sinemalar ka- pandı, ısimlen unutuldu. Bir dönemin işletmecileri. yapımcılan, yönetmenleri artık hatırlanmıyor. Birçok şey değişti ve görünen o ki, pek de olumlu yönde ol- madı bu değişıklik. O günlerde cumhurbaşkanlan, sine- malara gidıp film izliyordu: Atatürk'ün, Mehmet Rauf ve Cemal beylerin işletti- ği Opera Sineması'nda "Çanakkale" fil- mini izlemesini gazeteler şöyle yansıtır: "Reiskumhur hazretlcri, dün gece saat 09J0'da Beyoglu'ndaki Opera Sinema- a'na teşrif ederek gösterilmekte olan Ça- nakkale filmini temaşa buyurmuşlardır. RefakarJannda Recep, Zühtü, Kılıç Ali, Seryaver Rüsuhi, Bükreş Sefın Hamdul- lah Suphi beyler ve maiyeti erkanı vardı. Kendilerine 6 loca tahsis edildi. Sinema- daki halk büyük halaskan görünce aya- ğa kalkarak dakikalarca alkışladı. Fil- min sonunda da caddeye kadar uğurla- djJar." Akçura'nm Cemi! Filmer'e dayana- rak aktardığına göre Atatürk'ün gelişi, sinema işletmecilerinden alman vergile- rin yüzde 33'ten yüzde 10'a düşmesini de sağlamıştır. Kitabın "Eski Defterkr*başhkİJ ikin- ci bölümü de sinema tarihimizin ilginç kişiliklerini ve ilginç olaylannı aktan- yor bize. Ilk sesli film galası, sinemacı- lann kurduğu ilk dernek, ilk iş kazası, ilk sinema kitabı, yazlık sinemalar, sinema- nın unutulmaması gereken yüzleri... Antrakt, Sinema dergısi ve Sanat Dün- yamız'da yayımlananan "Eski Defter- ler"in sayfalanna karalananlar hem ge- rekli ve önemli bilgiler hem de hoş bir anlatı çıkanyor okuyucunun karşısına. Akçura'dan öğreniyoruz ki, Türk sine- ması hakkında yazılan ilk kitaplardan bi- ri 1933'te HDmi A. Malik imzasıyla ya- yımlanan "Türkiye'de Sinema ve Tesir- leri" adlı kitaptır. "Her şeyi avucu içine alan ve yoğuran yüce Türk inkılabının halkın terbiyesinde çok mühim roller oy- nayan sinemayı başı boş bırakmavacağı- nı" belirterek söze başlayan kitap, sine- ma izleyicisini smıfiara ayırdıktan son- ra çeşitli değerlendırmeler yapar. Öme- ğin bu değerlendirmelerin bir kısmını Akçura şöyle aktanr: "Son iki sınıf hal- kı ahlakça düşüktür. Bunlar cinsi zevk- lerini tatmin etmek için bu gibi yerteri ' randevuittihazederlerveyahutdaşikâr- lannı burada aviamaya geürier." l'ğraşı; unutulanlar, hiç dokunulmamışlar El değmemiş, unutulan, önem veril- meyen... Amaaslında önemli olan konu- lar. Bunlar Gökhan Akçura'nın ilgi ala- nmagıriyor Belki, rnuzıpçebelırttıği gi- bi "Hiç dokunulmamış bir konuva giri- yor ki rakipsiz olsun"; belki merak, bel- ki tarihimiz, kültürümüz açısından bir açıği doldurma uğraşı Ileride yapılacak araştırmalar, ortaya çıkacak kitaplar, ay- dınlanacak konular için bir ön çalışma. Fakat şüphe yok ki gerekli, yararlı ve hoş bir uğra$ "Ivır Zıvır Tarihi", "Bisiklet Kftabı", "Aspirin, Türkiye Tanıtnn Serü- veni" gibi kitaplar Akçura'nm bu çalış- malanna bırkaç örnek. "Muhsin Ertıığ- rul", "HaBç", "Bedia Muvahhit", "Bo- ğaziçi Yazılan", Akçura'nm yayımlan- mış dığer kitaplan. >(Vkçura,,yeterince ilgilenilmemiş ko- nulara eğilmenin, araştırmanın kendisi için vazgeçilmez bir tutku, bir hastalık olduğunubelirtiyor. Günlükyaşantımız- da o kadar el değmemiş, düşünülmemiş şey var ki, konu bulmak güç olmasa ge- reİc Akçura için. Öncelikle iyi birkolek- siyoner olan Akçura'nm, araştırmalan- na kişisel arşivi ve koleksiyonlan kay- naklık ediyor. Akçura, dönemin günlük gazeteleri ve dergilerinin, yaşayan tanık- lann ve yazılmış az sayıda anı kitabının da araştırmalar için önemli kaynaldar ol- duğunu belirtiyor. Fotoğraflarda yaptık- lannı ve yazdıklannı görmek istediğini söyleyen Akçura'nın araştırmalannın önemli bir parçası "Aile Boyu Sinema" da dahil, yaptığı her çahşmayı görerek yürütmesi. Bunlar, çeşitli arşivlerin yanı sıra, kitapçılardan, eskicilerden ve müzayedelerden derlenen fotoğraflar. Peki ne ad verilebilir bu araştırmalara? Akçura'nm tercihi, "Özel Tarih" Kübalı şair Jose Marti'nin anısına düzenlenen şiir ve müzik gecesi, yann saat 20.30'da Atatürk Kültür Merkezi'nde Büyük bir hayat, büyük bir şiir: Jose Marti ATAOL BEHRAMOĞLU Şiirle hayat ve özelde de şairin şiiriyle ha- yatı arasmdakı ilişki beni her zaman ılgılen- dırmiştir. Sözcükleri şııre dönüştüren büyü. ateş, sadece teknık becenyle açıklanabilir mı? Şıirin yarattıgı olağanüstü etki. etımız- le, kanımızla, sınırlerimizle yaşadığımız bu hayattan, hayatımızdan soyutlanarak, sade- ce zıhınsel kuıgu laraındıışenebilirmı?Bu- nun olabıleceğıni düşünmek, bence, sade- ce şıır konusunda değıl. hayat konusunda da bıryüzeyselliğin, sığlığın anlatımıdır... Sevdığim şairlenn yaşamlanna yakın- dan baktığimda. bu hayatlarla şiirler arasın- daki "organik" ılişkıyi görüyorum... Şıınn, gerçek şıınn gücü buradan, bu iiişkinin sa- hıcılıgînden kaynaklanıyor... Şiirle hayat arasında "bire bir" ılışkıden söz etmiyo- rum... Şıır hayatın kopyası. taklidı. bire bir yansıması değıldir kuşkusuz. Fakat yaşan- mışlıklardan, bu hayatın ıçinden çıkıp gel- dığınde, o büyüyü, ateşı, o olağanüstü et- kıleme gücünü kazanıyor... Kendi şıinmizden, çağdaş Türk şıinn- den, kımılenne aşın ya da ters görünebile- cek bir ömekle yetmecegim: Yahya Ke- mal'in şıirlenne bakın... En etkileyıci şıir- len, hayatıyla organik ılişkı içınde olanlar- dır... Yahya Kemal, (kımilen tam tersinı dü- şünüyor olsa da) bütün çocukluğu, bütün ilk gençlığı, bütün hayatı şıinne yansrmış bir şaırdir... (Bunu bir başka yazıda tartış- mak, göstermek isterim...) Şairin kişisel yaşamı zamanla unutulur, bütün kişisel yaşamlargıbı silınip gider. Şi- irden tat almak için bu kişisel yaşam konu- sunda bilgi sahibi olmaya belki gerek de yoktur. Ya da, uzun zaman sonra, çok eski- lerde kalmış kişisel bir yasamın öyküsü, okuru artık ilgilendirmez olur... Fakat bu- na karşın, yaşanmış, acısı çekilmiş, (tek ve özgün bir kişı tarafindan) derinliğine du- yumsanmış şeyin uyandırdığı gerçeklik duygusu sözcüİclerde sürüp gıder... Jose Marti'nin önce şıın mı, yoksa ha- yatı mı etkıledi beni? Aynı zamanda ıkisi birden... Beni şiiri- ne. hayatı hakkındaki bılgilcnm yönelttı... 7853 yılında Havana'nın yoksul bir semtinde Ispanyol kökenli bir topçu çavuşunun oğlu olarak doğan, 1895 'te savaş alanında, Ispanyol sömürgeciliğine karşı Küba ulusal kurtuluş savaşının en büyük kuramcısı ve önderi olarak 42 yaşında can veren Marti, şürlerinde bir devrim önderinin kuramsal düşüncelerini değil, somut bir insanm, çocuğuna hasret bir baba ya da yurdundan uzaklarda yapayalnız bir sürgünün son derece kişisel yaşantılannı, bu yaşantılann derin izlerini yansıttı... Bu şiirin bende yarattıgı etkiyi, hayatı hak- kındaki bilgılerim çoğalttı, yoğunlaştırdı... Fakat öte yandan, şiirinin yarattıgı etkiyle yaşamına yeniden baktığımda da, bu ya- sam daha bir anlam kazandı, daha da yü- celdi ve insanileşti... 1853 yılında Havana'nın yoksul bir sem- tinde tspanyol kökenli bir topçu çavuşunun oğiu olarak doğan, 1895'te savaş aianında, Ispanyol sömürgeciliğine karşı Küba ulu- sal kurtuluş savaşının en büyük kuramcısı ve önderi olarak 42 yaşında can veren Mar- ti, şürlerinde bir devrim önderinin kuram- sal düşüncelerini değil, somut bir ınsanın, çocuğuna hasret bir baba ya da yurdundan uzaklarda yapayalnız bir sürgünün son de- rece kişisel yaşantılannı, bu yaşantılann derin izlerini yansıttı... "Sahahları oğlum/ Minicik oğulcuğum /Kocaman bir öpücükle /Uyandırdı beni. /Sonra bir adı gibi oturur- du göğsüme / Dizgin yerine / Tutup saçlan- Jose Marti Şiir ve Müzik Gecesi Jose Marti Dostlan Kültür Derneği ve Türkiye Yazarlar Sendikası, 1853-1895 yıllan arasında yaşayan Kübalı ozan Jose Marti için yann akşam saat 20.30'da Atatürk Kültür Merkezi'nde bir gece düzenliyor. Geceye konuşmacı olarak Ataol Behramoğlu, Gülsün Çınar. Adnan Özer, Gülsen Tuncer, Cüneyt Türel ve Dilek Türker katılırken Ann Karamürsel (piyano), Özgür Anca (gitar), Ahmet Altvnel (viyola), Sedef Erçetin (viyolonsel), Elif Tarakçı (keman), Hakan Şensoy (keman) ve Yeşua Aroyo yönetimindeki lstanbul Oda Korosu geceye müzikleriyle karılacaklar. "tsmaeliUo''daki bu dizelerin, sürgünde olduğu Nevv York'ta Küba kurtuluş savaşı- nı planlayan ve kansı hernedense oğulla- nnı alıp işgal altındaki Küba'ya dönmüş bir devnm önderinin ürünü olduğunu dü- şünmek olağanüstüdür... Ya da: "îktyurdum varbenim: Küba vegece/fki- si de bir sayılır asknda. Yıterken / Güneşin görkemi. Küba/Üzgün bir dulpbidir/Uzun örtüleri içinde, sushm, elinde karanfıl / Bili- nm ne olduğunu elinde ürpemn/Bu kanlı ka- ranfllin! Bomboş / Göğüs kajesim, bomboş, paramparça / İçinde yüreğimin çırpındığı. Vaktidır / Ölüme gitmenın. / Uygundur gece /Elvedalara..." 1882-85 yıllannın ürünü "Öagür Şiir- ler"de yer alan "tki Yurt" adlı şiirindeki bu dizelerin. Marti'nin kitaba yazdığı önsöz- dcki kendi anlatımıyla "gözdcnfişlaran)aş- lara, \aradan nşlaran kanfiskiyesineben- zeyen" bu sözlerdeki içtenliğin, insanca itı- raf özelliklerinin, kuşaklar boyunca Latin Amerika şıinni nasıl etkılemış olduğunu; ve birdevnm önderinin sözleri olduğu için, Latin Amerika'da devnm hareketlerine na- sıl insanca boyutlar kattığıru anlamak güç değildir..._ Yine "Ozgür Şiirler''e önsözündeki ken- di anlatımıyla; "Şiirler, kalbimin parçacık- landır,onlar savasçılanmdır benim. Hiçbir şörûn yapay olarak. zorianarak, önceden tasarlanarak>azıimadı_İmgeterirniçinııy- gun biçim bulamadıkça,onlannözgfircesü- zülüp gitmelcrine izin verdim. Kv dost, aa- sıl bir debdebe>di o, ölümden yelgibi geçip giden. dönüşsüzce. Fakat şiir dürüst olmak zorundadır>eben her zamansonuna kadar dürüst olmak jstedun." Marti. "Akademik" adlı şiirinde de şiir üstüne düşündüklerini anlatıyor: "Gelşöy- leatım; kolan vuntyımsana/Istemiyoriarbil- ge içgüdüsimeuyupyaşamın/Koşasın doğal çalımınla savaş alanında / Adımlann koşu pistine uymalı /Ktrbacın dilini öğrenmeliy- mişsin / Ve bir eğer vurulmalıymış görkemli sırtma/Gelşöyleatım,yürekiçingerçekolan /Ne varsa onİarayalan gelır..." Yaşamın bilge ıçgüdüsünün, 'yürek kân gerçekolan' şeylerin bu büyük şairinin, La- tin Amenka devrimJerinin büyük önderinin hayatını ve şiirini öğrenmek, bu şiirleri Türkçeye çevirmiş olmak, hayatımın en bü- yük sevinçlerindendir... Geçen yıl, (savaş alanında ölümünün yüzüncü yıldönümü olan 19 Mayıs 1995 'te) Eseryurt Belediye- si'nce bir büstünün yapftnlarak bir parka konulması ve yine geçen yıl, istanbul'da Jose Marti Dostlan KültürDemeği'nin ku- rulmuş olması ise, Latin Amerika halklan ve edebiyatlanyla yakınlaşmak bakımın- dan, ülkemiz içın mutluluk verici olaylar- dır... KOŞEBENT ENİS BATUR Engin Ardıç Engin Ardıç'ı izliyor musunuz? Engin Ardıç'ı izle- yin. Bırakın bu öneriyi yapmış olmamı, onu öncele- yen soruyu sormuş olmamı bile abes bulacak, den- sizlikle özdeşleştirecek ya da bir tür ön-iyi-niyet ile işin içinde bit yeniği arayacak olanların, en azından Cumhuriyet okurlan arasında, çoğunluğu oluştura- caklannı sanıyorum: Engin Ardıç'ın genel olarak se- vilmediği, tepki uyandırdığı, hatta itki uyandırdığı bir gerçek. Bunu hak ediyor denilebilir. Bunu istediği bile söy- lenebilir. Tam öyle düşünmüyorum ben: Ona, özel- likle de üslubu nedeniyle biz hak vermek istemiyor, ondaki cüreti aslında cezalandırmak istiyoruz. Sevil- memeyi istemeye gelince: Sevilmemek, sevilmedi- ğinin farkında olmak kolay taşınılır yük değildir, kim- se aldınşsız kalmaz buna. Benim de sevmeyenlerim çoktur, bilirim. Onlar var olduğu için «endinizi değtş- tirmeye kalkışmazsınız, ama aldınrsınız: Insan daha çok sevilmek ıster. Beni sevmeyenler, Engin Ardıç'ı sevmeyenlerder- ken "kişi"üen söz etmiyorum elbette: Daha çok ya- pılıp edilenler, duruş ve oluş biçimleri, üslup ve yak- laşım söz konusudur burada: Çoğu zaman kişiyi, ki- şileri yakından ya da uzaktan tanımayız. Beni sevmeyenler arasında Engin Ardıç da yer alır. Doğru dürüst tanışmayız aslında, karşılaştığımızda selamlaşmayız bile, ama bana derin bir muhabbet- le bakmadığını hakkımda yazdıklanndan biliyorum. Bu sevilmeme hikâyesiyle ilgili bir de anekdotum var Bir seferinde Engin Ardıç, ben ve Bedri Baykam (ki Allah biliyor ya, onu sevmeyenler de az değildir) aynı uçaktaydık; bir ara hava boşluğuna denk geldi uçak, herkes tırstı; sonra Bedri dediydi ki: "Düşüne- biliyor musunuz, bu kadroyla düşseydi uçak ne çok sevinen olurdu." Amma da uzaklaştım konudan: Ben, sonuç ola- rak, Engin Ardıç'ın yorumlannı kaçırmamaya çalışı- yorum. Görüşlerini herzaman paylaşmasam da, bü- yük haz alıyorum onu dinlemekten. Kaldı ki, görüş- lerini de çoğu zaman paylaşıyorum. Itiraf edeyim ki, yazdıklannı pek beğenmez, çoğu zaman da izlemez- dim. Konuşma üslubu, gözüpek tonu, güncel olan ife olmayanı bitiştirmesi yorumlanna bende merak ve ilgi uyandınyor. Kendisi bunun farkında mıdır ya da bir başkası bunu dile getirmiş midir bilmiyorum, ama Engin Ar- dıç'ın konuşmalan bana dilimize yaprtlan henüz ka- zandınlmamış olan, başyapıtı bu yıl Yapı Kredi Ya- yınlan'ndan çıkacak Louis-Ferdinand Ceiine'ı çağ- nştınyor. Celine, bir tür konuşma diliyleyazardı. Ken- di sesinden bir radyo konuşmasını dinlediğimde, onun konuştuğu gibi yazdığını anlamıştım. Sert, sal- dırgan, ünlemli birdeyiş kuımuştu romanlannda: öz- gün, kimseye benzemeyen bir anlatım. Faşistti Ce- line, ama öylesine güçlü bir yazardı ki, "Gecenin Di- bine Yolculuk" Elsa Triolet-Aragon ikilisi tarafin- dan Rusçaya çevrilmişti. Öte yandan, "tipik" bir fa- şist de sayılmazdı: Hayatı boyunca fakir fukara için bedava hekimlik yapmıştı. Engin Ardıç'ın faşist olmadığı ortada, onun tavır- lanna ve üslubuna yer etmiş köktenci mühür, daha çok ruhsal yapısıyla itgili olsa gerektir. Yazdıklannı be- ğenmediğtmı söyledim ya, son yıllarda konuşma de- neyiminden kazandıklannı Celine gibi yazı deneyimı- ne aktarabilirse, başanlı bir romancı çıkabilir ondan. Kültürtü bir insan Engin Ardıç. Onu gazeteci kim- liğiyle sınırlı görmek, buzdağını hesaba katmamak olur. Yazko Çeviri'de yıllar önce yayımladığı çalışma- lannı anımsıyorum da, birikimli bir insan olduğunu göz önünde tutmak gerekir diyorum. Bana öyle geliyor ki, Ardıç'ı dinlerken, onunla ay- nı görüşleri paylaşmak kaygısı iticiliği doğuruyor. Her zaman bizim gibi düşünen insanlara mı kulak verme- liyiz? Üslubunu hırçın bulanlar, eteştirilerinde dozun kaçtığını düşünenler herkesin aynı "ton"dan konuş- masını, dile gelmesini beklemekte haklılar mı? Engin Ardıç'tan bir evliya portresi çıkarmaya çalı- şıyor değilim, neden böyle bir niyetim olsun ki. in- sanlar hakkında katı, değişmez yargılar geliştirmek, onlardan alabileceklerimize kapanmak, "öteki"ni yargılayıp infaz etmek bana doğru gelmiyor. Bu yazıyı yazmam şart mıydı peki? Hiçbir şeyi yaz- mak şart değildir. Kendi payıma, bütün gün arabesk aleyhine konuşup arabasında bir başınayken de- vamlı keyifle arabesk dinleyenlerden hiçbir zaman hoşlanmadım. Engin Ardıç'ı keyifle dinlediğim için ondan söz etmek istedim, tıpkı keyifle okuduğum ki- taplan, izlediğim flimleri başkalanyla paylaşmak is- tediğim gibi. Siz, isterseniz, gene de zapping yapın. Hâmiş: Engin Ardıç, bir seferinde kızıp, beni "dışı süslü, içi boş paskalya yumurtası"na benzetmişti. Paskalya yumurtalannın içi (hem de çikolatayla) doludur, bunu da yeri gelmişken belirteyim. Ornıo Tunç adına yarışma düzenlendi ANKARA (AA) - Kültür Bakanlığı, uçak kazasında ölen ünlü besteci ve aranjör Onno Tunç'un anısını yaşatmak amacıyla, "Onno Tunç Hafîf Müzik Beste Yanşması" düzenledi. Kültür Bakanı Fikri Sağlar, yaptığı yazılı açıklamada, yanşmayı, Onno Tunç'un anısını yaşatmak, Türk Hafîf Müziği bestecilerini özendirmek, repertuvara yeni yapıtlar kazandırmak ve güzel sanatlan teşvik etmek amacıyla düzenlediklerini bildırdi. Yanşmanın konusunun serbest olduğunu ve her bestecinin en çok iki yapıtla, hafif müziğin her dalında sözlü-sözsüz eserlerle katılabileceğini belirten Sağlar, yanşma sonunda birinci olan esere 200 milyon, ikınci esere 100 milyon, üçüncü esere ise 75 milyon lira ödül verileceğini kaydetti. Sağlar, mansiyon alan üç esere 50'şer milyon lira verileceğini, ödül alan sözlü yapıtlann söz yazarlannın da 10'ar milyon lira ile ödüllendirileceğını belirtti. Başvurulann 1 Mayıs I996'ya kadar yapılabileceği yanşmada seçici kurul; MESAM temsilcisi, POPSAV temsilcisi, Sezen Aksu, TRT temsilcisi, Kültür Bakanlığı temsilcisi ile 3 besteciden oiuşacak. Kırtlanılımş kartpostal sergisi Kültür Servisi - R. Sertaç Kayserilioğlu ve Burçak Evren'in koleksiyonlanndan Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinde (1900-1950) kullanılmış "Yılbaşı Fotoğraflan" Kadıköy As Centrum Sanat Galerisi'nde 20 şubat salı gününe kadar sergileniyor. (Tel: 336 00 50) Azerbaycanlı sanatçılardan Kültür Servisi - Yıldız Teknik Üniversitesi Oditoryumu'nda Azerbaycan Kültür Bakanlığı Deviet Sanatçılan'nın konser ve dans gösterisi bugün ve yann saat 14.00'te gercekJesfirilecek. (Tel:260 42 59)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle