28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA t.» CUMHURİYET 16 EYLÜL 1995 CUMARTESİ OLAYLAR VE GORUŞLER Ulusîararası Her ekonomik yapı, eğitim gibi üstyapı kurumlannı arkasından sürükler ve kendine göre biçimlendırir. Için Eğitim ZEKÎSARIHAN Y eni öğretim yılına, lise- lerde sınıfınnasıl geçile- cegı tartışmalanyla gır- dik. Batı'dan ithal edilen kredili sistem çöktü. Ba- gımlı ülkelenn kadendir bu. Sisteminı kendi özgünlügünden ya- ratacak yerde sagı solu taklit etmek. Sıs- tem bünyeye uymayinca da yeni taklitle- re yönelmek. Tanzımat'ta da böyle btr durum orta- ya çıkmıştı. Bır yanda feodal eğitimın medresesi ve mahalle mektebi, öte yan- da yan- sömürge olmanın sonucu yaban- cıokullar. Millibir eğitim ihtiyacını Tür- kiye. Kurtuluş Savaşı'nda etiğinde kemi- ğindeduydu. Dahatemmuz 192l"de An- kara'da toplanan Maarif Kongresi'nde Mustafa Kemal Paşa, Doğu'nun ve Ba- tı'nın etkısınden uzak. ulusal (milli) bir eğitim gereksınıminden söz ederken bu çarpıklığa ışaret ediyordu. Mart 1924"te Eğitimin Birleştirilmesi Yasası'yla ulusal bir eğitim alanında önemli bir adım atıl- dı. Köy Enstitüleri'yle de Türkiye, ken- dine özgü eğitim kurumlannı yarattı. Cumhuriyetin yaratmak istediği ku- şaklar, kaderci değildi. Bu kuşakJar. hem feodal yapının kurumlanna karşı aklın egemenliğini savunacak hem de emper- yalist dünyanın köleleştinci feslefesıne karşı bağımsızlıkta dıretecekti. Bize yol göstenci olan bilimdı. Kendi gücümüze güvenecek ve değerlenmizın kaynakla- nnı kendi topraklanmızda. kendi halkı- mız arasından arayıp bulacaktık. Bu an- layış, yeryüzünün hangi köşesinde olur- sa olsun, bilimsel gelişmelerden yarar- lanmamıza engel değildi. Türkiye hâkim sınıflannın tkinci Dün- ya Savaşı'ndan sonra adım adım emper- yalizme teslim olmasıyla eğitımimiz, önemli yaralar almaya başladı. Bir yan- dan din eğitimi yeniden canlandmldı. öte yandan yabancı dilde eğitim yapan ku- rumlar, ülkeyi sardı. Bütün yaİanmalan- mıza rağmen. eğıtımımızın omurgasını. cumhuriyetyıllanndabiçimlenenanlayış oluşturuyordu. Programlann esası hâlâ laikti. Bugün bile. çocuklanmıza ve gençlerimıze verilen eğitim hâlâ onların bağımsızlık ile övünmesini istiyor. Tür- kiye'nin "yedi diivele karşı" direnişini övüyor. Ulusal bayramlarda, okullarda içi boşaltılmış olsa kahramanlık şiirlen okunuyor. Istiklal Marşı ve Atatürk'ün Gençliğe Hitabesi, bütün sınıflarda, ka- ratahtanın üzerınde öğrencilerin karşı- sında duruyor. Mustafa Kemal 'in dersha- nelerdeki. dairelerdeki resimleri bile ba- ğımsızlık ve kendine güven bılıncının simgesinden başka bir şey değildir. Yeni Dünya Düzeni ve globalleşme, bütün bu kavramlara ve simgelere karşı- dır ve onlan mahkûm etmek zorundadır. Başbakan Sayın Çiller'in özelleştirme nedeniyle söylediği "Son sosyaüst devle- ti yıktık'" sözleri, ekonomiyİe başlayan bir uygulama sürecinın başlangıcıydı Şimdi sıraegitimdedir. Milli Eğitim Ba- kanlığı'nın üst düzey yetkilileri, başba- kanlığın talimatıyla egitimdeki "'sosva- lizm"i yıkmak, yerine yeni dünya düze- ninin eğitimini gecirmek için kolları sı- vamışlardır. Dayandıklan gerekçe şudur: "Avrupa BirliğTne girmek istiyoruz. O halde eğitimimizi bu birliğin anlayışına uyduralım." Avrupa'dakı eğitim. birçok insana Türkiye"den daha ileri göründügü içın bakanlığın bu gerekçesı bazı aydın- lann kulağına da hoş gelebilır. Hele bir sürü mandacının gazetelenndeki köşele- rinden ve TV ekranlanndan zehir saçtık- lan bir dönemde. Bütün yurtseverler, bakanlığın "eği- timde reform çabşmaJarT adım verdiği metnı ıvi incelemelıdirler. Bu metinde milli sınırların kalkmakta ve gümrükle- rin yok olmakta bulunduğu ıfade edıliyor. Metne göre üretilen mal ve hizmetlerın pazarlanmasında köklü değışıklikler ya- pı lmaktadır. Türkiye, ekonomik yapısı, iletişım sis- temleri ve teknoloji tüketiminde dünya ile bütünleşme çabasındadır. Bu çerçeve- de. serbest piyasa ekonomisi ve dünyaya acılma ıdeallerini gerçekleştırmeye ça- lışmaktadır... Her ekonomik yapı, eğitim gibı üst ya- pı kurumlannı arkasından sürükler ve kendine göre bıçımlendınr. Kurtuluş Sa- vaşı vecumhuriyetyıllannın milli birpa- zaroluşturmaçabası içındeki ulusal bur- juvazi. bağımsızlıkçı ve laik bir eğitim düzeni yaratmak zorundaydı. Emperya- list sermaye ile bütünleşmiş işbirlıkçi bir burjuvazı ise bunun tam tersini yapmak zorundadır. Bunun içindir ki yeni eğitim sısteminden geçecek olan Türkiye halkı- na biçilen rol. tekeller için üretim yap- maktır. Eğıtimde Reform Çalışmalan metnı, egitimdeki hedefini şöyle ifade ediyor: "Hedef,iç ve dış pazariarda rekabete üs- tünlük sağlayabilecek, daha kaliteli. daha ucuz. bol miktarda mal ve hizmet üreti- lecek insanı yetiştirecek bir eğitim sistemi- ni kurmak ve geliştirmektir.'" Yenı dünya düzenının insanı. emeğinin karşılığmı istemek gibı bir "kusur" taşı- mayacaktır. O, metne göre "Dünya ile ba- nşık"olacaktır... Kısacası Türkiye halkını, uluslararası tekellerin hesabına bol \e kaliteli mal üreten ve bunu iyi pazarlamasını bilen. bunun için ögrenim görmüş bir "çağdaş" köleler topluluğu olarak yetiştırmek isti- yorlar. Üstelik. bunun için gereklı gider- leri de "paralı eğitim'" yoluyla doğrudan bizden toplayacaklar. ARADA BİR ADNAN CEMGtL Nâzım Hikmet'in Güncellîği Olümünün üstünden 32 yıl geçtı Nâzım Hikmet'in. Bu süre içinde öyle zamanlar oldu ki, kitaplannın ba- sılması, şiııierinin okunması yasaklandı... Suç sayıldı adının anılması bile... Bu günler geride kaldı artık. Türk ve dünya kamu- oyunun baskısıyla kıtapları yayımlanıyor, piyesleri oy- nanıyor, şiirlerınden sahne uyarlamalan yapılıyor. Ge- çen yıl özel bir televizyön kanalında 5 hafta süren bir "Nâzım Hıkmet" belgeseli bile yayımlandı. "Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı" kuruldu. Bütün bunlar olumlu görünümler Bir de madalyo- nun ters tarafı var. Kimi kişiler, sozleşmişçesine Nâzım Hikmet'e saldırıya geçtiler. Işin acı ve çirkin yanı, bu- nu yapanların 'solcu' olarak tanınmışolmalan. 'Arşivcı' olarak bilınen bın, bır konuşmasında şöyle bir laf atıyor ortaya: "Bir sosyalistin annesini jandar- malar, Ankara'dan istanbul'a yürüterek getirmişler! Buna karşılık annesi, Nâzım açlık grevindeyken, Ga- lata Köprûsü'nde gelen geçenden, oğlunun özgürtü- ğüne kavuşması için imza istiyor." Bakın, adı geçen 'arşivci'ne diyor: "Celile Hanıme- fendı, Nâzım Paşazade olduğu için engellenmiyorgö- revlilerce!" Acılı bırana ile 'Hanımefendi' diye alay etmenin çir- kinliği bir yana, paşazade annesi Celile Hanım'ın o sı- radaki gerçek durumu: "Bursa Hapishanesi'nde ya- tarken Nâzım Hikmet, ağır bir hastalık geçiriyor. Oğ- luna bakmak için Celile Hanım Bursa 'da oturmaya ka- rar veriyor. Kirası ucuz bir ev tutulur kendısine. Karlı kışlı bir soğuk, sobasız bir ev. Celile ablam perişan, zaten gözleri de iyi görmüyor. Zavallı kadın karga gi- bi kalmış, acınacak hal- de..." (Aydın Aydemir, Nâ- zım, Broy Yayınları, Istan- bul, 1986. s.20-21.) Işte oglu içın imza isteyen Ce- lile'nin durumu. Nâzım Hikmet'in birçok 'paşa' dedesı vardı. Ne var ki ona, paşazade'liğine bakmadan haksız yere 22 yıl hapis cezası verdiler; bir savaş gemısinin su kesimi altında yatırdılar. Bu paşa dedelerden bir kanş tpprak kalmadı Nâzım'a. Ömrü boyunca ekmeğini çalışa- rak kazandı. Gelgelelim 'ar- şivci'ye, paşa dedesinden hatırı sayılır 'taşınmaz- /aA'kalmıştı. Başka bir 'solumtrak' (genel başkan) da Nâzım Hikmet'e ayn bıçimde sal- dınyor. Şaırin açlık grevinin gerçek nedenini çok iyi bil- dıği halde bir yalanı, bir if- tirayı sürdüren bir kitap çe- virisini piyasada tutmayı sürdürüyor. Nâzım Hik- met'in, "Münevver Hanım kendısine yüz çevirdiği için açlık grevine yattığı" uy- durmaşını yineliyor çevirj- sinde. Üstelik burada Nâ- zım'ın, bir kadın için girdiği açlık grevine siyasi bir nite- lik verdiğıni söyleyerek ona sahtecilik iftirasını atacak kadaraşağılık, çirkin bir tu- tum içine giriyor Bu kitap, adı geçen uydurmayı be- nimseyenlere kaynak ol- maktadır. Nâzım Hikmet'e iftira etmek gereğini duyan bir başka 'solcu' daha var. Ama ötekilerden farklı. Ya- şamı boyunca 'sosyalist li- der' olma tutkusundan kurtaramamıştı kendisini. Ama hıçbir zaman da ger- çek bir lider kimliğini kaza- namamıştı. Bu başansız li- derlik tutkunu bir yazısın- da, Nâzım Hikmet'in Sta- lin'e dalkavukluk ettıği ya- lanını kusuyor! Oysa Nâzım Hikmet, Stalin'in sağlığın- da baskı altına alınmış ya- zıları, şiirleri yayımlanma- mıştı. Dalkavukluk etmek şöyle dursun, özellikle Sov- yetler'deki 'burokrasi' sis- temini eleştirdıği için tepki ile karşılanmıştır. Bir de araştırmacılığa he- ves eden, Nâzım Hikmet üzerine inceleme yayımla- yan bir kişi de, gerçeği bile bile yukarıda adı geçen ka- dın yalanını benımsiyor. Işın acıklı ve çirkin yanı da şu: Bunu "tencere tava" pa- zarlayan "promosyoncu bır gazetenin teklifi üzeri- ne"yapmış olması. Neyle- sin adam, geçim dünyası! Bu yazıyı bitirdikten son- ra şöyle düşündüm: O kü- çuk insanlann attığı çamur- lar ulaşabilir mi hiç Nâzım Hikmet'in tertemiz kişi- liğine. 'Barbar' olmanın dayanılmazlığı Dr.ALPERAKÇAM arbar atülan binlerce yıllık eski uy- garlıklartarihı boyunca "Yazı-para- devlefüçüzü ile donanmış ilk sınıf- loplumların can düşmanı oldular. ^Tarıma uygun yörelerde önce ırmak- lar boyunca uzanan. daha sonra ge- niş tanm alanlanna egemen olan eski uygarlık (an- tika medenıyet) tefeci-bezirgân asalak zümresinın toplum çoğunluğunu ezdiğı, kimi yerde köle, kimi yerde toprakbendı olmuş çalışan yığınları anasın- dan doğduğuna pişman etmış bir soygun, yalan ve zulüm toplumu. Eski uygarlıkların kesintıye uğrat- tıgı. kördügüm attığı ticaret yollan boyunca, hay- van sürülerineotlak peşinde dolaşan göçebe barbar boylan, uygarlıklar üzerine bıtip tükenmek bılme- yen akınlar düzenlerler. Avcı ya da göçebe çoban. tümü de asker olan barbar toplumu ilkel sosyalisttir. Yalan. hile. dala- vere bilmez, kendi toplumundan bir başka bıreyi ça- lıştırıp sırtından geçınmek hıç aklından geçnıez. Eski uygarlıgın ambarlarda binkmiş tahılı, saray- larda yığılmış zengınlıği kadar toplum çoğunluğu- nun ezilmişhği, soygun ve sömürü sıstemı de bar- bar atlılarını bir mıİcnatıs gibi kendisine çeker. Eşıt- kardeş-özgür barbar atlıları. "Birisi hepsi, hepsi bi- risüçin"ölümünekardeşolduklanndankendılerin- den kat kat üstün uygarlık ordularını çıl yav rusu gi- bi dağıtıp atarlar. Çürümüş Roma uygarlığı üzerine inen Attila,ko- kuşmuş Bizans'ı dağıtan Ertuğnıl Gad elbet "kö- rii barbar 11 olacaklardır. Barbarı tarıh sayfalarına anlatan uygarlıgın saraylı yazmanlandır(kâtıplen- dir). Kapitalızm öncesindeki binlerceyılhk eski ta- rıh. uygarlıklarla barbarlann kavgaları ile doludur. Barbar, yıktığı uygarlıgın üretim ilişkilerine karşı bir seçenek koyamadığından yeni yerleştiği bu ta- nm alanında kendını kaçınılmazca tefeci-bezirgân yozlaşmasına kaptınr Askeriyle. Kayı Boyu'ndaki kan kardeşiyle bir- likte, eşit koşullarda yaşayan Ertugrul Gazi, adın- dan daanlaşılabıleceğı üzere "gazT.bırsıradan sa- vaşçıdır. o kadar. 'Boy'unun en yiğıdı olduğu içın seçimlegelmıştırönderlığe. Bizans'ınetkisıvle gö- çebe demokrasisi giderek yozlaşır, babadan oğula iktidar devreden sultanlar. Sultan Süleymanlar çı- kartarih sahnesıne. saray entrıkalan başlar. Savaş- çısından aynlıp sarav yaptınnaya kalkan Yıldırım Beyazıt. göçebe Tımur'dan ılk tokadı yer. "Be\tül- mal-i Müslimin"( Müslümanların ortak malı) olarak dırlık düzenıyle kullanılan topraklar. kapanın elın- de kalmaya başlar ve Kanunı dönemınden sonra kesim düzenıyle topraklar tefeci-bezirgân özeileş- tirmesine uğrar. Mekke'nin "medeni 1 " Kureyşileri. so>'gun ve zu- lüm saltanatlarına son veren Hz. Muhammetle. Hz.Ömeradaletiv le dışe dış kav gada kazanamaya- cagını, Islam sosvalliğıni yeneıneyeceğıni anlayın- ca mızrak ucuna geçırdıği Kuranıkenm sayfalany- la Islamlığı iktidar aracı yapmaya başlar. Aradan vüzlerce yıl geçer. Eski uygarlıgın kös- tekledigı kapıtalıst üretim biçimı, dünyanın başka bölgelerinde dogarak egemen oiur. Mezopotam- ya'dan Hındistan'a kadar eski uygarlık batağında bocalayan toplumlar. kapitalızm sıçramasında geç kalmış. geri toplumlardır artık. Pazar ve kazanç hır- sıyla dünyayı kana bulayan. ıki kez evren (cıhan) savaşı ve bıtmeyen yerel kavgalar çıkaran emper- yalist tekeller içın bu bölgelerin ınsanlan, "ikinci sınır'tır. Ezilebılir. sömürülebilır. gereğınde öldü- rülebilir, birbırine öldürtülebilır. Bu "ikincismıT' ınsanlar içinde Türklerin avn bır yeri vardır. gelişmiş Avrupah'nın gözünde. Öbür- lerınden ayırarak. binlerce yıl önceden kalmış ye- nilgilerin bılinçaltı kışkırtmalarıyla "barbar Türk"ü aşağılamaya çalışır. Hele bır de yakın za- manda, 20. yüzyılda hıç ummadığı bır Atatürk to- kadı yemış; yagmalamaya. parçalamaya geldıği Anadolu topraklanndan Kuvayı Millıye ile sökülüp alılmıştır ki, karnının agnsı bir türlü geçmez. "Barbar" olmanın dayanılmazlığı kimımıze ta- nh sepetınde "Tiirk barbaıiığı*'nı keşfettınr. kimı- mize yoksul, karanlıklar içındeki ınsanımızın zekâ düzeyıyle ılgılı "orijinar buluşlar yaptınr. toplum- cu geçınen büyük bir çogunluğu tanhıyle ılgılı ko- nularda susmaya yöneltır. "Barbar" olmanın daya- nılmazlığı tarihımizi iyi bılmeyi, sahıp çıkabılme- yi gerektıriyor. Uzak geçmişimızde, tanhin deter- minist gıdişi içinde yaşanmış altüstlüklerde "Bar- bar Türk" akınları ile eski (antika) sınıflı, soygun- cu uygarlıklar üzerine eşıtlik, kardeşlik, özgürlük ışıkları taşımış olmaktan neden utanalım? Yakın geçmişimızde birilenne düşman edilmeye çalışıl- mışsak, bugün bir kan gölüne dönüştürüİmek ıste- nıyorsa yaşadığımız topraklar; Ortadoğu ve Kafkas petrollenne göz dikmiş tekellen, kanlı oyunlann asıl kışkırtıcılarını neden unutuyoruz? Yeniden at bınip kılıç kuşanmaya hıç niyetimız yok... **L'y- gar"Batı'nın zenginliği kendısının olsun! Yazma- yı daöğrendik, üretmeyı de... "YurttaBanş.Cihan- da Banş"dıyoruz. Bız kendimiz için kardeşlik. öz- gürlük ve adalet istiyoruz. Gölge etmesinler yeter! ÇŞ GÜZ KARNAVALI +• • 16 Eylül Cumartesi Türkiye'nin en rnodern uydu kentinde rüya gibi bir gece yaşanacak. Sorunsuz ve kusur- suz bir kent hayatının keyfini süren Bahçeşehir'liler bu muhteşem gece- yi özel davetlileriyle paylaşacaklar. Büyük bir coşkuyia kutlanacak olan bu gece, belki yüzlerce ailenin ya- şamlannı değiştirecek. Bu gece, her- kes Bahçeşehir'li olmak isteyecek. Bu kentiyaşamalısınız. Bu kentte hayata yeniden başlamalısınız. Mcbter • Fasıl • Dausözler lialk. ()\ıınl(irı • C.uriye Dnnslmi Zeıntcler • Tnrknuz I'aft Orkestrası Grup Doğıış ve Şcıfcık Yııprak Dümten Rugjine Datıs ve Miizik, Yalçnı Ales ve Deıııs Orkestrası Devlel Rıılesi Dtınsçıhırı • ve Daus htlen Ateşlvr Shtnc • Huvai Fişek Giisterisi 95' İN EN GÖRKEMLİ GECESİ MUTLULUĞUN BAŞKENTİNDE BAHÇEŞEHİR Tarkcın Koııseri PENCERE TahterevaHi Tahterevalliyi hepiniz bilirsiniz, çocuk parklannda bulunur. Ağırlık merkezi bir destek noktasına daya- nan tahta bir kalasın iki ucuna ikı çocuk oturur, kar- şılıklı yükselip alçalırken gülüşürler. <ç Can ile Canan tahterevalliyi çok seviyorlar... Havalargüzel.. Yaramazlar avare.. Can ile Canan tahterevalliye bindiler.. Can yükselirken Canan alçalıyor.. Canan yükselirken Can alçalıyor.. \ \ ', Canan çıkıyor.. • . Can iniyor.. , Can yükseliyor. Canan iniyor.. Çocuk parkında büyükler de var, küçükleri seyre- diyortar, yaramazlar kahkahalar atıyorlar... • Ülkemizde solun ortalama yüzde 30 oyu var; kirrrt zaman bu oran yüzde 25'e düşebiliyor.. Kimi zaman yüzde 4O'ı aşıyor.. Son yıllarda soldaki oy bırikimi en çok yüzde 30 dolaylannda görünüyor... Soldaki iki parti bu oyları paylaşıyorlar, siz DSP'nin "Biz sağdan oy alıyoruz" demesıne bakmayın!. DSP'nin oyu, yüzde 8-10 oranında göründügü dö- nemde SHP (CHP) yüzde 20yi aşıyordu.. SHP (CHP) oylan, yüzde 10'lara düştüğü zaman DSP'nin oylan yüzde 20'ye tırmandı... Soldaki seçmene soruyorsun: - Oyunu kıme vereceksin?.. Solcu seçmen, oyunu ANAP, MHR RP, DYP'den birine verecek değil ya... önünde iki seçenek var: Ya CHP.. Ya DSP. Peki bu ıki parti farklı mı?.. Programlarında bır fark yok; her ikisi de CHP'nin 29 Kasım 1976 tarihinde 23'üncü kurultayında onay- ladığı programı benimsemiş durumdalar!.. Ama bı- nnde tek lider var. ondan başkası konuşmuyor; öte- kinde lider adaylan bol, her kafadan bir ses çıkıyor. Al birini vurötekine!.. • TahterevaHi oyunu, 12 Eylül'de kapatılan CHP açıl- dığı zaman bozulmuştu. Çünkü üç kişiyle tahtereval- li oynanmaz, açılan CHP'nin başına Baykal geçin- ce, SHP'nin oylanndan yüzde 4 çaldı, oyun karıştı... Şimdi CHP ile SHP bırleşti, genel başkanlığa Bay- kal getirildi.. Karşısında DSP ve Ecevit Iki sol partinin ikı ucuna oturduğu tahterevallinin ağırlık merkezi, sermaye iktıdarına dayanıyor... Tahtereavallinin bir ucunda Can.. Öteki ucunda Canan.. Canan yükseldi mi.. Can alçalacak.. Can yükseldi mi.. Canan alçalacak.. • Peki bu oyun ne kadar sürecek?.. '. Can ile Canan büyüyüp çocukluktan kurtuldukla-' rı zaman solda tahterevalli oyunu biter. NAZIM HİKMET KÜLTÜR VE SANAT VAKFI Semih Balcıoglu "Karıkaturlü Oyun Kâğıtları "nı Vakfımız yararına ımzalayacak Sanat Fuar - TÜYAP A Salonu 17 Eylül 1995 Pazar / 14.00 - 16.00 arası Bilimsel Bakım ve Eğitim vermek üzere yetiştirilecek EV ÖĞRETMENLERİ ve ÇOCUK BAKICILARI J Ataköy, Yeşilkoy, Levent, Beşıktaş, Gayrettepe, Tarabya ve Istanbul'un tüm semtlerinde, yaşadığı yere yakın çalışacak. 3 Unıversrte, lise ve meslek lısesı çocuk gelişımi mezunu. J 0-3 yaşa tam gün bakım ve eğitim verebilecek. _l Kendine guvenen, geltşmeye açık, guleryuzlü ve sevecen. ^ Bebek ve çocukları seven. enerjı dolu. ^j İyi ücret ve sıcak çalışma ortamı arayan. • 20-45 yaş arasında sigara içmeyen bayanlar. , .• • ^ Lütfen bizi arayınız (216) 336 04 62 / 418 28 93 MATURE Eğitim EMLAK BANKASI * T.C. ZEYTİNBURNU SULH HUKUK MAHKEMESİ'NDEN İLANEN TEBLİĞ OLUNUR Esas No: 1994 79 Vası Karar No: 1995'37 Vası Zeyiınburnu Sulh Hukuk Mahkemesi'nden verilen 3.7.1995 tarihlı ve 1994/79 vasi esas 1995/37 vasi karar sayılı ilamla Nazife Karaman ve Asuman Karaman hacir altına ahnarak kendılenne Hahl Emecan vasi tayin edil- mıştır. Bu husus ilan olunur. 3.7.1995 Basın 41700 KAYNARCA SULH HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN Esas No: 1994 82 Karar No: 199547 Mahkememizin yukarıda esas ve karar numarası ya- zılı dosyasının yapılan açık vargılaması sonunda; dava- lılardan Suna Usta. Kemal Bozdemir ve Mustafa Haraç'a karann tebliğı mümkün olmamışür. Karann özetı: Kaynarca ilçesi, Merkez Mahallesi, ta- pu kütüğünün 10 ada, 7 no'lu parseldekı ortaklığın satış yolu ile gıderilmesıne karar verilmıştır. Tebligat Kanunu"nun 28'ınci ve müteakip maddeleri uyannca karann ilan tanhınden 15 gün sonra teblığ edıl- miş sayılacağı vekesinleşeceği hususu ılanen tebliğ olu- nur. 4.9.1995 Basın: 41061 Motosiklet ehliyetli eleman. Tel: (0 212) 512 05 05 / (486) Romanlannız ve ansiklopedileriniz yerinizden alınır. Tel: 554 08 04
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle