Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
<16 EYLÜL 1995 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
^Harlem Dans Tfyatrosu 'nun kurucusu ve GenelSanat YönetmeniArthurMitchell:
Tfyatro, bizhn büyümüzrîürBiz Harlem'in ortasında klasik bale yapıyoruz. Işte eğitim budur, Teknik; hedef değildir. Teknik, hedefe ulaştıran bir araçtır. Işte bu
büinmeyeni öğretmek. Bizim organizasyonumuzun ve dans sebeple biz Harlem Dans Tiyatrosu'yuz, Harlem bale tiyatrosu değil.
topluluğumuzun en büyük özelliği sihir yapabilmemizdir. Bazı başka Tiyatro bizim büyümüzdür. Sahnede kim sihir yaparsa ben onu
topluluklar daha çok zıplayabilir, fakat biz büyülü şeyler yaratınz. seçerim. .. • -
MEHMET ULUĞ
Yapı \e Kredi Bankası"nın 51 'inci ku-
ruluş yıldönümü kutlamalan için Istan-
bul'a gelen Harlem Dans Tiyatrosu'nun
kurucusu ve Genel Sanat Yönetmeni
Arthur MitcheU ile görüştük.
- Dr. MitchelL söyleşiye Hariem Dans
Tiyatrosu hakkında biraz daha ayrınalı
bilgi olarak başlamak istiyoruz. Çünkü
geçen mart a>ında okulunuzu ziyaretet-
tiğimdc gördüm ki Harlem Dans That-
rosu, bir dans topluluğu olmaktan ötesin-
de bir okul.
ARTHLR MİTCHELL- Evet, ben
aslında 1968 yılında Martin Luther
King'ın öldürülmesinin ardından olum-
lu bir şeyler yaratmak amacıyla Har-
lem'dekı bir garajda dans okulu kurdum.
4 ay gibı kısa bir süre içinde 800 talebem
oldu. Kuruluşumuzun adı da zaten bunu
yansıtır: 'Harlem Dans Tiyatrosu Birte-
şik Sanatlar Okulu". 1969 da Foro Vak-
fı'ndan aldığım biryardımla da dans top-
luluğu başladı. Okulu gördünüz, sınıfla-
n, stüdyolan ve eğitim kadrosuyla tüm
teşekküllü bir konumdayız. 7 yaşından
itibaren talebe alıyoruz, Dans toplulu-
ğumuz ise çoğunlukla mezunlanmızdan
oluşmakla birlikte dışandan başvurula-
ra da açıktır. Benim için önemlı olan ye-
tenekli dansçılan seçmek ve bu yetenek-
terinin gelişmesini sağlamaktır. Sahne-
de kim sihir yaparsa ben onu seçerim.
benim topluluğuma bakarsanız kimisi
uzun. kimisi kısa, kimisi yapılı kimisi
ise zayıftır. Önemli olan bireylerin o özel
şeye. kendıliklerinden bir şeyler yaratma
kabiliyetine sahip olmalandır.
-Amerikan futbolu gibi yani, her pozis-
yonun gerektirdiği fiziksel yapı farklı.
MİTCHELL-Doğru. fakat yalnızca
tek bir antrenör var. Okul her zaman ka-
nşık olmuştur, fakat dans topluluğu si-
yahlardan oluşmaktadır. Topluluk kurul-
duğu günlerde herkes bana siyahlar kla-
sik bile yapamaz dediler. sen bir ıstisna-
sın dediler. Ben de sadece şanslıydım
dedim. Bu tartışmayı uzatmak yerine ak-
sini ispatlamak için faaliyete geçirdim.
İyi kalpli bir diktatörüm
-Bugün topluluk hâlâ sadece siyahlar-
dan oluşmakta. bu bir poütika mı?
MITCHELL-Evet, toplulukta Fran-
sız, Alman Brezilyalı dansçılarda bulun-
makta. fakat herkes siyah.
-Kısacası seçimleri siz mi yapıyorsu-
nuz?
MİTCHELL - Evet, ben bir diktatö-
rüm. Ama iyi kalpli bir diktatör.
-Bu seçimlerinizden dolayı Ameri-
ka'da sizi ters ırkçıhkla itham etmiyorlar
mı?
MİTCHELL - Hayır. çünkü ilk 12
yıl. okul sadece siyahlardan oluşmak-
taydı ve ben kanşımı sağladım. Siyahla-
nn da klasik bale yapabildiğini ispatla-
dıktan sonra okula lûsıtlama getirmeyi
bıraktım ve tüm insanlann birlikte güzel
dans edebileceğini göstermek istedim.
Işte şimdi bana heyecan veren bu kan-
şımdır.
-Topluluğu ilk kurduğunuzda klasik
bale formlannı alarak onlann üstüne te-
mel kurduğunuzu ve insanlann şaşırdı-
ğını söylediniz.
MİTCHELL - Doğru, ben kökeni
neo-klasik (yeni klasik) olan New York
City Ballet'den, Balanchine'nin talebesi
olarak geliyorum. New York City Ballet.
Rus bale geleneğine bağlıdır, fakat
Blanchine. New York'a geldikten sonra
topluluğun repertuvannı genişletti ve
neo-klasik bir repertuvar oluşturdu. Şim-
di ben Balanchine"den aynldım ve ken-
di repertuvanmı genişletiyor. yenilikler
katıyorum. Afro-Amerikalı biri olarak
kendi pespektifımi katıyorum, mesela
gösterilerde görüleceği gibi Dougla ad-
lı esenmiz etnik kökenli, Fa Majör Kon-
çertosu ise bir caz bestesidir. Stra-
vfaısky'nin Kirebird'ü ise klasik bireser-
dir, fakat bizim yorumumuz çok farklı-
dır. Fakat son analiz yapıldığında şu gö-
rülür kı her üç dansı da yapabilmek için
klasik bale eğitimi gereklidir. Arabes-
que arabesque'dir, pirouette pirouette'dir.
çiftli dönüşde her zaman çift dönüştür.
Hiçbir zaman yanm yapamazsın: ya iyi
yaparsın ya da kötü, hangi sril dans eder-
sen et. Avrupa"da. Amerika'dan farklı
olarak akla klasik bale denildiğinde
19'uncu yüzyıl romantik danslan gelir.
Fakat benim sergilemek istedığim klasik
bale ile donanmış tiyatro dolu bir dans
gecesidir. Ister caz dansı yapın, ister tap
dance. ister Afrika dansı. klasik eğitimi-
niz \arsa daha iyi bir dansçı olabilirsinız.
Dans seyretmek isteyen insanlann kimi-
si klasik bale ister, kimisi caz dansı gör-
mek. kimisi ise Afrika. Bizim programı-
mız bütün farklı formlan bir arada top-
layarak yeni bir ortak enerji yaratır.
-Bana öyle geliyor ki yaklaşımınız caz
gibi cazın da temelinde bazı unsurlar var
ve bu unsurlar alınıp geliştirildiğinde
farklı akımlar ve farklı sesler doğuyor.
Siz ise tersini yapıyorsunuz, klasik bale-
yi alıp farklı formlarla yoğunıyorsunuz.
MİTCHELL-Doğfu. cazın temelin-
de Bach vardır. (ba ba bam ba babam;
Bach'tanbirbölümsöylüyor). Balanchi-
ne ekolu caza dayanır. Geleneksel bale-
de dansçı merkezdir. pozisyon alır ve bir
pozisyondan ötekine mekanik bir şekil-
de geçer. Balanchine der ki 'Esas heye-
can bir pozisyondan ötekine geçiştir'.
Dans zaman ve espas içinde harekettır.
düzgün vedik duruş değildir. Birçok top-
luluğu izledığinizde görürsünüz ki hare-
ketler doğru, adımlar doğru fakat dans
mı? Ortada bir bale mi? Balanchine ba-
na derdi ki 'Bir dans programı hazırla-
mak yemek yapmaya benzer. önce iştah
açıcL ardından ana yemek ve sonrada tat-
lı verilmelidir". Yalnızca tatlıyla bir ye-
mek olmaz. Mesela burada açılışta oy-
nadığınız Dougla nefıs bir iştah açıcıdır.
tatlı da olabilir, fakat ana yemek olamaz.
Parçalan seçerken baktığım diğer bir ko-
nu da dansçılann ihtıyaçlanna cevap ve-
rebilmesidir. onlann sürekli olarak geliş-
tiklerinı görmek istiyorum. İlk başladı-
ğımızda hiçbir zaman klasik eserleri oy-
namayacağız diyordum: onlar binlerce
defa sergilenmiş ben onlara ne katabili-
rim ki diye düşünüyordum. Fakat Kuğu
Gölü'nün ikinci bölümünü sergiledığı-
mizde olayı Haiti'ye götürdük. Herkes
kuğulann beyaz olduğunu zanneder. fa-
kat bu doğru değildir. siyah kuğular da
vardır \e bu sebeple bizim hıkâyemız
Haiti'de geçti. Sonra tüm zamanlann en
önemlı romantik klasiklerinden biri olan
ve Avusturya'da geçen Giselle'i New Or-
leans'a uyarlayıp sahneledik. Nev\ Orle-
ans'ta buîunduğumuz bir sırada. çok gü-
zel bir dolunay akşamı ben burada âşık
olabilirim diye düşünmüştüm. Sonra o
zim hikâyemiz Karayip'te bir adada ge-
çer. Hayvanlar falan ortam farklıdır. Rus-
ya'ya gıttiğimizde programı Firebird ile
açtık ve insanlar çıldırdılar, kendilerine
ait olduğunu zannettikleri bir balenin ne
kadar evrensel olduğunu hissettiler.
- Rusya'ya ne zaman girriniz?
MİTCHELL - 1988'de gittık, Sov-
yetler Birliği'ne giden son Amerikan
topluluğu olduk.
- Afrika'ya gittiniz değil mi?
MİTCHELL - Evet, mükemmeldi.
Birkaç yıl evvel Güney Afrika hüküme-
ti birteklifle bize gelerek ıki yıl sonra ül-
kelerinde eşit ve yeni bir hükümet kura-
caklannı ve bu doğrultuda bizim oraya
giderek siyah ya da beyaz çocuklara şans
venldiğinde neler başarabıleceklerini
göstermemizi istediler. Önce hayır de-
dim fakat sonra kabul ettim. Orada yap-
tığımız her şey bir ilk oldu. Johannes-
burg"da bir festivale katıldım ve bu on-
lann ilk festivaliydi. Sonra yeni opera
binasının açılışını yaptım ve ilk hafta bo-
yunca tüm biletleri bedava olarak siyah
ve beyaz aynm olmaksızm tüm çocuk-
lara dağıtmalannı sağladım. Gösterileri-
mizde de tüm orkestra elemanlannın.
Hariem Dans Tiyatrosu AçıkhavaTıyatrosu'ndadansınolağanüstürrrmlerinisergiledi. (Fotoğraflar: DEVRİM BARAN)
edilemiyor. Dünyanın her köşesinde
Stravinsky ile dans edilmeye korkulur.
çünkü çalınması ve dans edilmesi çok
zorbirmüziktir. Aslında bir caz kompo-
zisyonu olarak değerlendirildiğinde zor
değildir. (AAAA ıiii OOOO ıiii DA
DAA - Stravinsky'den bir alıntı) Burada
ntmi, müziğin nabzını bulmak, seslen
hareketle ritmık bir şekilde bağlamak ge-
rekir.
-Stravinsky'nin ritmik bir besteci oldu-
ğu ve cazdan etkilendiğini bUiyoruz, Dan-
ce Theatre of Harlem de dans ettiği eser-
leri böyle ritmik parçalardan seçmeye
özen gösteriyor mu?
MİTCHELL - Öncelikle ben bir par-
çayı ya da dansı seçerek işe başlamam,
aynca bütün koreografıyi de ben yapmı-
yorum. Eğer bir koreograf gelip bizim-
le çalışmak isterse önce dans tiyatromu-
zun neye ıhtivacı olduğunu konuşuruz.
Dramatik bir bale mı? Açılış? Kapanış
yörenin insanlan ve gelenekleri üzerine
okumaya başladım.
Efsanelere göre yörenin mükemmel
güzellikteki Creole kadınlannın yemek
yemek yerine dans efmeyi tercih ettikle-
rini öğrendim. (Creole: Siyahlar ile Fran-
sız ya da tspanyol melezleri). Bir başka
efsaneye göre genç bir Creole kadını bir
erkekle nişanlıysa ve o erkek kadını terk
edip bir başkasıyla evlenirse ölürmüş;
Giselle"deki Vili'lerle tıpa tıp aynı hikâ-
ye.
Ben de böylece Giselle'i Avustur-
ya'dan alıp New Orieans'a götürdüm ve
Creole Giselle adını verdim. Birçok ki-
şi yorumumuzu yüzyılın en başanlı
uyarlaması olarak kabul etmekte. İşte bi-
zim misyonumuz bu, gelenekseli alıp gü-
nümüze uyarlamak ve kendi yorumumu-
zu getirmek. Bizim Firebird"ümüzde ge-
leneksel Firebird hikâyesi ve geleneksel
Stravinsky müziğini kullanır, fakat bi-
sahnede çalışanlann ve dansçılann kanş-
malannı istedim. Toplm 80 kişi gitmiş-
tik ve 3 kişilik gruplara aynlarak tüm ül-
keye yayıldık ve seminerler, dans ders-
leri. müzik söyleşileri yaptık, bütün ül-
keyi baştan aşağıya taradık. Capetown
Üniversitesi'nde modern dans bölümü
ve klasik bale bölümünü tarihte ilk kez
bir odada bir araya getirdik.
-Bu birleşinı Harlem Dans Tiyatro-
su'nun felsefesi değil mi zaten?
MİTCHELL - Doğru, ben daima ilk
olmayı sevdim. takip etmeyi sevmem.
Zengin olmayı falan da pek düşlemedim.
Benim çocuİdanm var. sanatım var. Sa-
natım benim hayatıma neler getirdiğini
biliyorum ve bu sebeple çocuklara vere-
bildiğim her şeyi vermeye çalışıyorum.
-Siz ne kadar hayatını dansa adamış
bir kişi olarak bilinseniz de aslında haya-
tınızın bir diğer yansını da çocuklara
adamış bir sosyal gönüllüsünüz aslında.
PORTREI^ARTHUR MtCHEL
Dünyayı dansın büyüsüyle buluşturdu
Dans dünyasına tam kırkyıldır damgamnı vunan sanat
yönetmeni, eğitimci, koregrafve dansçı Arthur MitcheU,
eğitimine New York Sahne Sanattan Ökuhı 'nda haşladı.
Burslu okuduğu Amerikan Bale Okulu nu bitirdikten
sonra New York Balesi 'ne kabul edilen ilk Afrika kökenli
dansçı oldu. 15 yıl baş dansçı olarak çahştiğı
New York Balesi 'nde çok saytda eserde rol aldı. Özeüikle
"Bir Yaz Gecesi Rüyası" ve "Agon " eserierinde
izleyenleri büyüledi. Dr. Martin Luther King 'in
öldüriUmesi üzerine Harlem deki yoksul çocuklan
korumak ve onlara gelecek sağlamak için kullamlmayan
bir garajda dans dersleri vermeye başladı. Ford
Vakfi 'ndan sağladığı mali destekle 1968yılmda Harlem
Dans Tryatmsu 'nu kıtrdu. Bu tiyatro, oyıllar içinde
bünyesine okul da ekleyerek dünyanın dört biryanmdan
yüzlerce öğrenci yetiştirdi. Sahne hayatındaki başanlart
nedeniyle çoksayıda ödülü bultınan Arthur Mitchell,
aralannda Harvard, Princeton ve New York
üniversitelerinin de bulundıtğu 14 okulunfahri doktorluk
unvanım sahip. Sanatçının aldığı ödüllerden bazıları
şıınlar: Kolombiye Oniversitesi-Barnard Madalyası,
Kennedy Center Onur Ödülü. Amerikan Sanat Akademisi
Ödülü, New York City-Handel Madalyası, New York
Kütüphanesi-Altın Aslan Ödülü.
MİTCHELL - Doğru, hayatım bir üç-
gen gibidır. Artist. eğitimci ve sosyal ak-
tivistin oluşturduğu bir üçgen.
-Okulunuzu görünce bütün bunlar
gözlemlenebilmekk birlikte, Hariem
Dans Tiyatrosu'nu Afro-Amerikan dans-
lan yapan bir topluluk zannedilebiliyor.
MİTCHELL - Çok haklısın. bizı hip-
hopçu zannediyorlar. Biz Harlem'in or-
tasında klasik bale yapıyoruz. Işte eğitim
budur, büinmeyeni öğretmek. Bizim or-
ganizasyonumuzun ve dans topluluğu-
muzun en büyük özelliği sihir yapabil-
memizdir. Bazı başka topluluklar daha
çok zıplayabilir, daha iyi dönebilirler fa-
kat biz büyülü şeyler yaratınz. Teknik;
hedef değildir. Teknik, hedefe ulaştıran
bir araçtır. Işte bu sebeple biz Harlem
Dans Tiyatrosu'yuz, Harlem bale tiyat-
rosu değil. Tiyatro bizim büyümüzdür.
-Klasik bale tophıluklan, var olan eser-
leri alıp mükemmel bir teknikle aynen
sahneliyorlar ve bu bana göre yeni bir şey
yaratmıyor. ruhani bir boy ut getirmiyor.
Mesele mü/jkte. eski bir caz melodisi ye-
niden harften seslendirerek çok güzel ça-
unabilir fakat bir yenilik getirmez, eski-
yi yeniden dinlemekten öte, işin bu yö-
nünden cazla si/in sanatınız arasında İei-
sefi bir paralellik görüyorum.
MİTCHELL - Çokrenklilık bir güç-
tür, zayıflık değil. Eğer herkes hep aynı
parçayı her zaman hep aynı şekilde çal-
saydı bir süre sonra hepimiz uykuyada-
lardık.
- Topluhığunuz fazla eklektik oMuğu
için eleştiriliyor mu?
MİTCHELL - 26 yıl önce evet, fakat
şimdı hayır. Şimdi herkes eklektik olma-
ya çabalıyor. Her yeni başlangıçta yeni
atılımlar bol eleştiriye maruz kalır. Bu
durumlar atılımcının yaptığı işe ve ken-
dine insancıl olmalıdır ki bu kritik dö-
nem atlatılabilsin. Şimdi herkes yenilik-
ler peşinde. Barishnikov, AKin Ailey ile
çalışıyor, ilk kez Royal Bale modern ko-
regraflarla çalışmaiaryapıyor. Niçin bü-
tün Ruslar, Amerika'ya kaçtılar? Sanat-
lannı özgürce sergileyebilmek için. Ben
bütün dansçılanma klasikçi değil, klasik
olmalannı öğütlerim. Işte ancak o za-
man ayncalıklı olabilirler.
-Diğer geleneksel dans formlannı, Af-
rika danslan gibi okulunuzda öğretiyor
musunuz?
MİTCHELL - Evet tabii ki biz eğit-
tığimiz her çocuğu dans topluluğumuza
alamayız. Bugün mezunlanmızın dün-
yanın en önemli topluluklan, çalışmak-
tadırlar. Alvin Ailey topluluğunda pek
çok öğrencimiz bulunmaktadır. Birçok
Broadvvay müzikalinde de. DebbieAllen
ve Gregory Hines gibi ünlüler de eski
öğrencilerimizdendir. Biz klasik dansçı
olmayan çocuklan da eğitiriz. Onlara
klasik eğitim vererek sadece daha iyi bir
dansçı olmalan için gerekli olan daha
kuvvetlı bir dili öğretiriz.
-Harlem'de olmak sizi nasıl etkilivor?
MİTCHELL - Harlem çok etkileyici
bir bölgedır. Aslında herkes Harlem'isi-
yahlann oturduğu bölge zanneder fakat
tam aksıne. ilk zamanlar Hollanda kolo-
nisi olan bölge daha sonra trlandalılar,
ardından Musev iler ve siy ahlar, şimdi de
Latinler tarafindan paylaşılıyor. Bu çok
renklilik okulumuza da yansıyor.
-Son olarakgeçen yıl aldığınız MacArt-
hur ödülününden bahsetmek istiyorum.
Bildiğim kadanyla Amerika'nınenpres-
tijli ödüllerinden biri olan MacArthur
Award'a layık görülen bireyier, 300.000
dolar gibi ciddi bir rakamı 5 yıllık bir dö-
nem içinde sadece kendi hedefleri doğrul-
rusunda harcamak üzere hakkazanıyor-
lar. Bu ödül si/in yaşantınızı nasıl ctkile-
yecek?
MİTCHELL - Ben zaten her zaman
vaktinin çoğunu yapmak istediği proje-
leri gerçekleştirmek için para aramakla
geçirmiş bir bireyim. Biz Harlem'de so-
kaklara dökülür ve yetenekli çocuklan
aranz. Dargelirli ve sorunlu çocuklara
okuma imkânı tanınz. Ben de çok zor
şartlarda büyümüş bir bireyim, babam
kapıc'ıydı ve ben 12 yaşmdan itibaren
anneme baktım.
Harlem Dans Tiyatrosu'nun yıllık büt-
çesi milyonlarca dolar ve ben hâl bu pa-
ralan toplamak için savaş veriyorum.
Mac Arthur Ödülü, benim kişisel yaşan-
tımı rahatlatsa bile benim, çocuklar ve
toplum için verdiğim savaş sona er-
meyecek.
DÜŞÜNCEYE SAYGI
MEMET FUAT
Bakıp Aüı
Rus yazınında çok genç yaşta ölmüş şairier var...
'Büyük yetenekti, yazık oldu, yaşasa çok güzel
şeyleryazacaktı...' denilen türden değil; Rus yazını-
na damgasını vurmuş şaırler: Puşkin 37, Lermon-
tov 27, Yesenin 30, Mayakovski 36 yıl yaşamışlar...
İlk ikisi düelloda öldürülmüş, öbür ikisi intihar et-
mişler...
Şiire ulaşabilmek için yıllarca uğraşmak. yazıp yırt-
mak gerekirmiş gibi gelir bana, öyle daha işın başın-
da hemen güzel şiirler yazılamazmış gibi gelir...
Oysa bu genç adamlann hepsi çok büyük şairler...
Puşkin, Rus yazınının kurucusu diye değerlendiri-
lir.
Mayakovski, bir devrimin coşkusunu yansıtmıştır.
Türk şiirinde kökten bir değişime öncülük eden
Orhan Veli de öldüğünde 36 yaşındaydı.
Ingiliz yazınının el üstünde tutulan şairi John Ke-
ats ise 25 yaşında ölmüştü.
Şiir ile gençlik arasında bir ilişki mi var?
Cemal Süreya şiir dünyasına geç gelmiş, pek hoş-
lanmadığf bir şairin kendini kabul ertirme çabalarına
dudak büker, "Bu yaştan sonra şairmi olunurf" der-
di.
Şiire kişiliği kalıplaşmadan, duyariığı sertleşme-
mişken mi girmek gerekiyor?
Burada birleşiyoruz sanınm. Genç başlamak ge-
rektiği görüşü ile şiire ulaşabilmek için yıllarca uğraş-
mak gerektiği görüşü arasında bir köprü kurulabilir.
Şiir bir gençlik çılgınlığı mı?
Bakkal, kasap, "Ne iş yapıyorsunuz" diye sorsa
"Şairim" diyebilir misiniz?
Değirmenin suyunun nereden geleceği araştınlır-
ken şairlik sona eriyor mu?
O zaman Keats'in ölümü bile erken değil. Şiire ula-
şabilmek için yıllarca uğraşacak zaman da yok.
Anlaşılan işin gizi gençlikte...
Yaşlanınca şiir yazmaz olan şairler var; yazan ama
eskisi kadar başanlı görülmeyenler var; buna karşı-
lık gittikçe daha iyi yazanlar da var...
Onlar gençlikteki o şiir yaratan gizi yaşlılığa da ta-
şıyabilenler mi?
Anlaşılan, gençlikte şiir bambaşka bir coşkuyla ya-
şanıyor.
Puşkin, 37 yıllık yaşamının 22 yılını dolduran yazar-
lığıyla Rus yazınının kurucusu, Rus yazın dilinin ya-
ratıcısı olmuş...
İyi Şeyler Yayıncılık'ın yeni yayımlanan üç çeviri şi-
ir kitabından biri Cevat Çapan'ın Sappho, öbürü
Kenan Sanalioğlu'nun Hayyam çevirilerini getirdi;
üçüncü kitap ise Aleksandr Puşkin'in, Azer Ya-
ran'ca Rusçadan çevrilen Bakır Atlı's\.
Kitapta Puşkin'in üç uzun şiiri var: 'Bahçesaray
Çeşmesi', 'Çingeneler', 'Bakır Atlı'...
Çevirmenin 'epik' diye nitelediği bu öykülü şiirle-
rin destansı bir havaları olduğu görülüyor. llki, 1821 -
1823 yıllarında şair güneyde sürgündeyken: ıkincisi
bu sürgünün hemen ertesinde, annesinin Mihaylovs-
koye'deki malikânesindeoturması kabul edildiğınde,
1824'te; üçüncüsü ise yeni çar Nikolay, Moskova'ya
dönmesine izin verdikten sonra, 1833'te yazılmış.
Puşkin'le uzun bir konuşma yapan yeni çarın şa-
ire yapıtlannın sansürünü kendisinin yapacağını söy-
lemesi çok ilginçtir. Bu herhalde sansürcülerden da-
ha uygarca davranacağı aniamına geliyordu.
'Bakır Atlı', şairin arkada bıraktığı müsveddeler
arasında bulunmuş; Dekabristler'in 1825'teki çarlığı
devirme girişimleriyle ilgili bir şiir olduğundan,
1837'de sansürden geçirilerek yayımlanmış. Yazildı-
ğı biçimiyle ortaya çıkarılması için ise yıllarca bekle-
mek gerekmiş.
Azer Yaran'ın çevirisini okurken öykülü şiirleri çe-
virmenin ne kadar güç olduğunu düşündüm.
Şair, kendi dilinin özelliklerinden, ritminden yarar-
lanıyor, ölçüye, seslere yaslanıyor. Şiirin başka bir di-
le aktanlması olanaksız görülen yanı budur...
Bir benzetmenin, imgenin, eğretilemenin çevrilme-
si taşıdıklan şiirselliğin aktanlmasına yeter. Ağıriık dil-
de olunca iş çok güçleşiyor.
Azer Yaran, yer yer bana başanlı göründü, yer yer
de "Bu iş ne kadar güç" diye düşündüm.
'BakırAtlı 'nın grafık tasarımını Timuçin Unan yap-
mış. Yalnız bu kez işin içinde bir de Türkiye atıcılık
şampiyonu Sedat Güler var. Ceketteki kurşun de-
likleri onun. Ceketler poligona götürülmüş, Sedat
Güler tabancasını çekip kurşunları yağdırmış (Puş-
kin'e). Benim elimdeki kitabın ceketi, önde dört, ar-
kada üç, tam yedi delıkli...
Inanılmaz şey!..
iyi de, Timuçin Unan tasarladığı kitapların ceket-
leri parçalanınca ne olacağını hiç düşünmüyor. Ba-
zısı kurşun yaralı, bazısı göbekten ikiye bölünmüş...
Alttaki kapaklan yazısız bırakmaması gerekir.
Antalya'da yogun kültüp- sanat
etkinlikleni
ANTALV'A (AA) - Antalya'da bu ay 9 sanat galerisinde
resim. vitray. fotoğraf ve karikatür sergileri açılacak. 2
söyleşi, 2 klasik müzik konseri, bir dia gösterisi ve bir
de tiyatro oyunu gerçekleştirilecek. Antalya Güzel
Sanatlar Galerisi'nde 15 eylüle kadar Meri Johanna
Dalkılıç ve Irene Kytevnta karma resim ve vitray
sergisi ve 20 eylüle kadar Fikret Işık sergisi. Güzel
Sanatlar galerisinde, 16 eylül - 9 ekim tarihleri
arasında Ayfer Cantez'in resim sergileri yer alacak.
Birçok resim sergisinın yanmda. Antalya Karikatür
Sokağf nda, 14. Uluslararası N'asrettin Hoca Karikatür
Yanşması sergisi ile Mustafa Yiğit karikatür sergileri
de düzenlenecek.
IHTIMLAR UZERINDE DANS
HAYAL
Kahvesi
Çubuklu Limam
Bu Gece
PAM' S B A
L I V E M U S I C
L— ISTANBLL
MEYHANESİ
RUSSIAN GYPSIES
Rczervasyon [0216] 413 68 80 - 81
Her Pazar Açık Büfe BRUNCH
llerlYanm Saarte İslinve İskehsinden İ'cretsiz Hfotur Strrisi.