28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet İmtivaz Sahibi: Berin Nadi Genel Yayın Yönetmenı OrhanErinçtt Dı$ Haberler Ergıın Balcı 0 Istıhbarat Yalçın VajınKuralu İHı»nSetçuk(Ba^kanı. Genel Yayın Koordınatörü: Hikmet Ç»kır • Ekonomı Bülent Kızanlık • Kultur Orluuı Erinç, Okta> Kurtböke. Ç e t i n k a v a # Y a z n ş l e n Mudürlerı HandanŞenköken #Spor Abdülkadir V ucrlman Özgen Acar. Hikmet Çetinka\a, Ibrahim Ylldız .Dinç Tayanç (Sorumllı) • Makaleler Sami Kar»ören • Çe\ırı Sevftttin Şükrao Soner. Ergun B«lcı. Diırç 9 H b M k i Müdüü H k K İ Ankara Temsılcısı. Mustafa Balba\ • Haber Mudürû MüesseseMudüru.ErolErkut»Ko- MEDYA C: • Yonetım MEDYA G: • Doğan Akın <\tatürk Bulvan No 125. Kat4. Bakanlıklar- ordmatör: Ahmet Komlsan • Kurulu Başkanı-Genel Yonetım Kurulu Ankara Tel: 4195020 (7 hatl. Faks. 419502 7 • tzmır Tem- Muhasebe Bülent Yeoer • Idare Mudur Gülbin Erdııran Bajkanı - Genel sılcısı:Serd»rKızık.H ZıyaBlv 1352 S 2 3 Tel 4411220. Hüseyin Gürer • \yetine. Önder • K.oordmalor Reha Mudür Üstıin \k- # d I t lHaber Merkezi Müdürü: Hakan Kara Tıırhan • Düzeltme AbdullahYazıci»Bılğı-Bel- Ta>aoç, İhrahım > ıldız. Orhan Faks4419l 1 7 * AdanaTemsılcısı Çetin Yiğenoğlu, Inönu Çelik#Bılgı-tşlem.Nailİnal#Bıl- Işıtman • Genel Mudur men •Murahhas Görsel Yonetmen Fikret Eser g ge Edib« Buğra • Fotoğraf Erdoğan Köseoğlu Bursalı, Mustafa Balha\ Cd 119 S NolKatl.Tel 352255ü. Faks. 35225"'O gısayar Sıstem: Mürüvet Ç3er Yardımcısı MineAkdağ u\e Bora Göneırç Ya\ımfa>an ve Bısan: \ enı Oun Hat>er \jansı. Baisn \e \ a\ıncıi:k A.Ş Turkocajı Cad 3«4I Cafaioglu 34334 lst PK 246 Islanbul fel (0.212)512 05 05 (20 haı) Faki (0,212)513 85 95 16EYLUL 1995 Imsak: 5. Güneş:6.38 Öğle: 13.06 İkındı: 16.20 Akşam 19.27 Yatsı: 20.41 MEDYA C Tel 514 07 53 - 513 95 80 - 513 84 60-61. Faks. 5118466 Pepsiden < Amerika tatili • Haber Merkezi- Pepsi'ninClup Pepsi- Amerika ödülünü kazanan Türkiye'den lOOçift, 2-9 ekim tarihleri arasında Amerika'ya gidecek. Ödül olarak kazandıklan Amerika tatılinde çiftler, kendilen ıçin tasarlanmış eğlencelere ve sportif etkinliklere katılacak. Talihlilerin Amerika tatılinde Cindy Crawford, Luke Perry. Pamela Anderson. Jean Claude Van Damme ve Andre Agassı gibı ünlülerle de beraber olacaklan açıklandı. 'Seferberlik TatbikatT • ANKARA (AA) - Türk Silahlı Kuvvetleri'nin bu yılki planlı tatbikatlanndan elan -Yıldınm-95 Seferberlik Tatbikatı' bugün başlıyor. Genel kurmay Başkanlığı'ndan yapılan açıklamaya göre geçen yıl ekim ayında planlanan tatbikat. 25 eylüle kadar devam edecek. Tatbikat. Kara Kuvvetleri Komutanlığrnca Ankara- Çubuk ve Edirne-Süloğlu; Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'nca Zonguldak-Ereğli ve Hava Kuvvetlen Komutanlığı'nca Tekırdağ- Çorlu'da gerçekleştirilecek. Valilikten 'okul' yalanlaması • İstanbul Haber Servisi - Büyükçekmece, Mımaroba Sadık Ahmet llköğretim Okulu'nun öğrencisiz ve öğretmensiz açıldığına ılişkin haberler. İstanbul Valiligi ve Milli Eğitim Müdürlüğü'nce yalanlandı. Önceki gün ikı gazetede cıkan haberde, 12 eylül tarihinde Başbakan Tansu Çiller tarafından açılışı yapılan okulda kayıtlı tek bir öğrencinın bile olmadığı, öğretmen • tayinlerinin yapılmadığı öne sürülmüştü. Gömlek tanıtımı • İstanbul Haber Servisi - Bisse, 95-96 kış sezonu gömlek modellennı dün, Holiday Inn Crowne Plaza Oteli'nde düzenlediği bir davetle basına tanıttı. Bisse Yönetim Kunılu Başkanı Ibrahim Kefeli, tanıtım davetinde Bisse'run gerek modelleriyle gerekse kalitesiyle dünyanın her yerinde beğenı topladığını söyledi. Yeni sezonda moda olan pastel renkler ile ünlü kumaşçılann şık desenlennin bırleştiği Bisse gömleklerinın tanıtım davetine, sinema sanatçisı Cüneyt Arkın ve sunucu Halit Kıvanç da katıldı. Bisse 95-96 kış kreasyonunu basına. Cansel Özzengin. Pınar Yigit. Can Güler ve Gökhan Koban tanıttılar. Ankara Devlet Opera ve Balesi Genel Müzik Direktörü, piyanist, orkestra şefi Antonio Pirolli: Okeiffii gücü kültürle ölçülür • Ankara Devlet Opera ve Balesi 'nin tüm olumsuzluklara rağmen çok zengin ve özgün bir programla yeni mevsime hazırlandığını anlatan Pirolli, siyasetçinin olumsuz bakışının. sanatla ilişkisinin zayıf olması ile doğrudan bağlantılı olduğunu. parlamenterlerin önemli bir çoğunluğunun klasik müzik. opera ve baleyi hiç tanımadıklannı vurguluyor. ŞÜKRANSONER 9 yıldır. piyanist, orkestra şefi, kompo- zıtör, İstanbul ve Ankara Devlet Opera ve Balelerinde genel müzik direktörü. yöneti- cilik görevleri ile Türkiye'de yaşayan An- tonio PirolU, kimi vurgulamalarda yanlış yaptığı kaygısını taşısa da çok güzel bir türkçeileanlattıklanyla, Türkiye'nin ken- di sanat alanına ilişkin en yetkin kişilerin- den biri olduğunu kanıtlıyor. Henüz 36 yaşında. daha da genç görünü - mü ile sanatta geldiği noktayı değerlendı- rirken ttalyan olmanın ayncalığını öğren- mek istiyoruz. halyada her ev kadınıntn gizli biropera sanatçısı olduğu ön yargımı- zı gülümseyerek dinliyor. Birkaç çok bıli- nen parçanın herkes tarafından okunması- nın, o müziğin halk tarafından yeterince bi- lındiği ve sevildigi, anlaşıldığı anlamına gelmediğini belırtiyor ltalya'da da sanıla- nın aksine klasik müzik bilgi ve sevgisinin yeterince yaygın olmadığını düşünüyor. Müziğin anlaşılabilmesi için derin bir ha- zırlık. eğitim sürecine. sadece sanatçılar için değil, dinleyiciler için de gereksınim olduğunu vurguluyor. Antonio Pirolli. bu nedenle bütün top- lumlar için kültür yolu ile eğitımin sürekli yapılmasının zorunlulugunun, seyırciye, dınleyıciye yol gösterilmeden, hiçbir za- man sonuç alınamayacağının, sanatta. kül- türde kaliteye ulaşmanın ancak kalitelı ürün verilmesı ile bağlantılı olduğunun altını çi- ziyor. Yine de bir karşılaştınlma yapılacaksa. TürkiyeVie çoksesli müziğınin henüz görül- mediğinı söylemek durumunda olduğunu belirtiyor. "Ancak9yıldırTürkiye'degörev yapıyonım ve inanılmaz bir ilgi görüyonım. En çok da genç insanlar arasında. Opera, bale, tiyatro gibi sanat dallanna çok ilgi du- yan ve sayılan giderek artan bir kesim de var" diyor. Bunda Atatürk'ün kararhlığı ile açıltnış klasik müzik okullannın çok önemli biret- kisi ve katkısı olduğunu düşünüyor. Bilin- meyen birşeye ilgi duyulamayacağı gerçe- ğinin altını çizerek klasik sanat eğitimi ya- pan okullar ve yine devlet kurumu olarak görev yapan gösteri merkezleri sayesinde Türkiye'de çoksesli müziğe, klasik sanata ilgi duyan bir kitlenin var olduğunu söylü- yor. Antonio Pirolli. trombon çalan bir baba- nın oğlu ve çok küçük yaşlardan itibaren müzikle ilişkisi var. Yine de en büyük şan- sının henüz 10 yaşında iken Roma kilise müzik konservatuanna giımesi olduğunu düşünüyor. Roma Santa Cecilia Konservatuan'nda piyano, orkestra şefliği. kompozisyon, ko- ro şefliği bölümlerinden başanyla mezun oluyor. Sonrasında sanatını geliştiren önemli kurslar, içinde görev aldığı önemli kurumlar. konserler, çeşitli ödüller aldığı yanşmalar var. Zoltan Peşko'nun kurslannı, B. Bartok eserleri üzerindeki çalışmalannı, Vero- na"nın Arena Operası'nda korrepetitör ola- rak hazırladığı operalan, Lametia-Terme piyano yanşmasındaki birincilik ödülünü, Parma "Arturo Toscanini" uluslararası or- Sanatı anlamak sev gi > e saygı tstiyor \e klasik, çoksesli müziğegeleneksel yabancı olan Tür- kiye'de de klasik sanatla. müzikle halkaulaşmak kola\laştı. (Fotoğraf: TARIKT1NAZAY) kestra şefliği yanşmasında 3,lük ödülünü. Arturo Toscanini Orkestrası ile konser tur- nelerini. Puccinı Festivalınde müzik direk- törü olarak sahneye koyduğu operalan. Bulgaristan. Romanya festıvallennı bunlar arasında sayıyor. Türkiye ile bağlantısı Ankara Devlet Opera ve Balesi'nde konuk orkestra şefli- ği ile başlıyor. 1. Aspendos Opera ve Bale Festivali'nde İstanbul Devlet Opera ve Ba- lesi ile Turandot operasını yönetiyor. Aynı Klanın içine gireme>enler için hayat yok. TürkKe'de bu alanda henüz bir klan oluş- muş değil. Daha özgür bir çalışma ortamı var. Ancak sanatçının atdığı ücretler çok dü- şük. Avrupa'nın eşdeğer sanatçılan ile on- da bir düzeyinde bir ücret geçeriL" Antonio Pırollı. sanatçının gelişmesi ıçin aynı yerde durmaması gerektiğini. ulusİa- rarası alışverişın bir zorunluluk olduğunu belirtiyor. Türk sanatçılann bugün içinde yaşadıklan en önemli sorunun. sanatlannı • Sanatçının, sanatın gelişmesi için uluslararası ilişkinin çok önemli olduğuna işaret eden Pirolli, her anlamda çok büyük maddi olanaksızlıklar karşısında. Türk sanatçısının kendini geliştirme ortamı bulamadığına işaret ediyor. Idil Biret, Suna Kan gibi uluslararası Türk sanatçılannın, yurtdışındaki eğitim ve her tür olanaktan yararlandıklannı anımsatıyor. eserle dünya gösterilerine çıkıyor. Önce İs- tanbul Devlet Opera \e Balesi'nde. halen Ankara Devlet Opera ve Balesi'nde genel müzik direktörlüğü görevini yürütüyor. Neden Türkiye? Italya gibi klasik müziğin çok olanaklı birülkesinden vazgeçip. "Neden Türkiye** sorusunu yamtlarken söyledikieri ilginç: "Arfık dümada. Avrupa. İtatva. Fransa gibi ülkelcrde piyasa tükendi. Müzisyen çok. Ozellikle demirperde açıldıktan sonra kali- te çok vükseldi. Bu arada bütün alanlarda olduğu gibi ticaret, pazarlama öne çıktı. Kla- sik sanat pivasasında da bir klan oluştu. geliştirme ortamı bulamamak olduğunu söylüyor. İdil Biret, Suna Kan gibı ulusla- rarası yıldız olmuş sanatçılann. ülke dışın- da eğitim görüp. gelıştıkleri ve sanatlannı icra ettikleri gerçegını anımsatarak bu or- tamı bulamayan günümüz sanatçısından uluslararası başan beklemenın çok büyük haksızhk olacağım anlatıyor. Her anlamda çok büyük maddi olanaksızlıklar ortamın- da, yurtdışına gönderilemeyen sanatçı için en ucuz gelişme yolunun, ünlü dünya sanat- çılannın gerek gösteri, gerekse eğitim için Türkıye'ye getirilmeleri olabileceğini savu- nuyor. Antonio Pirolli. çağın yaşamı. müzik ve sanata etkisi ile ilgili sorulan yamtlarken her şeyin çok hızh geliştigi ve yaşandığına işaret ediyor. ".Ancak bir dikkatsizlik var. Para, sükse ve kariyer geçerli. Çok hızlı bir yaşamda, duygular üzerinde gelişen müzi- ğe, vaklaşmak için du> gulan da geliştirmek gerekiyor. Müzik çok kişisel bir şey. Ancak elit bir olay değil. Radyo. tetevizyon, konser- ler, kasetler sayesinde yine müziğe vaklaş- mak çok daha fazta koiaylaşb. .Müzikle in- sanı çok başka bir vaşam biçimine çekmek olanağı var. Sanatı anlamak sevgi ve saygı isriyor. Ve klasik. çoksesli müziğe geleneksel vabancı olan Türkiye' de de klasik sanatla, müzikle halka ulaşmak çok kolavlaşü. Bu sanata karşı büyük bir sevgi \e potanshel görüyonım. Aksi takdirde bütün temsille- rimiz bu kadar dolu olmazdı. Aspendos'ta 15 bin kişilik, coşkulu bir kitle vank Bu yo- ğun talebin karşılanması lazım" diyor. Antonio Pirolli. dünyada olduğu üzere Türkiye'de de rock ve pop müziklerinin. klasik müzik yerine altematif olarak geliş- me gösterdiklerini, ancak bu müziğin yeri- ni almalannın söz konusu olmadığını söy- lüyor. Çok daha düşük maliyetlerle. çok da- ha büyük kitlelere ve kazanca ulaşılan pop müziğinin arkasında ticaret yattığını anla- tıyor. Bu nedenle bütün dünyada klasik sa- natlann devlet polıtikalan olarak destek- lendiğini belirtiyor. Ancak içinde ve yönetici sorumluluğun- da, Türkiye'deki gerçekleri bilen biri ola- rak artık de\ letten hiçbir umutları kalma- dıgını, dışanya, özel şirketlerden gelecek sponsorluklara bakmaya başladıklannı vur- guluyor. Her şeye rağmen yeni sezona çok zengin \e özgün bır programla hazırlan- dıklannı bildiriyor. Ancak gösterileri zen- gınleştirmek için çok büyük gereksinim duyduklan dışandan getirilecek sanatçılar ıçin sponsorluk beklediklerini belirtiyor. Devlet bütçesinden aynlan paralann, gös- terilerin her aşanıası için ancak kurumlann kapanmaması noktasında olduğunu söylü- yor. Türkiye'de son yıllann sıcak tartışması, siyasetçinin sanat düşmanlıgı.buna bir tep- ki olarak da "Sanata Evet" çabaları üzerin- deki sorulanmızı yamtlarken siyasetçinin sanata beklenen desteği vermemesi, vere- memesinın başlıca nedeninin sanattan ko- puklugu olduğu görüşünü ortaya koyuyor. Sanatı. kültürü tanımamış, sonuç olarak se- vememiş insanlann, sanata sahip çıkmala- nnın beklenemiyeeeğine, hiç opera ve ba- le, klasik müzik izlememiş pek çok politi- kacının bulunduğu gerçeğine işaret ediyor. Sanata. kültüre gereken önemi vermeyen insanlann çok önemli bir noktayı atladık- lannı belırterek "bir ülkenin gücünün eko- nomi ile değil, kültürle elde edileceğini atlı- yorlar" diyor. Bütçe yetersızlığı gerekçesi ile kültüre, sanata yapılan yatırımlara karşı çıkanlan, sanatın gelışmesının önünde engel oluştu- ranlan. gerçekleri göımek üzere, biraz da- ha fazla sanatla ilgilenmeye çağınyor. Sa- natla biraz ilgilenir. toplum. ülke. insan üzerindeki sonuçlannı değerlendirmeye başlarlarsa. düşüncelerinin hemen değışe- ceğine inanıyor. Sürekli olumsuzluk içinde yaklaşanla- nn. bır şeyler yapmak için çaba gösteren- lerin önüne çok büyük engeller çıkardıkla- nnı anlatırken yıllar sonra Ankara Devlet Opera ve Balesi binasının onanmı sorunu- nu örnek olarak venyor. Kullanılamaz ha- le gelen bınanın onanlmasında kopanlan gürültüler ve engellemeler sonucu. eski pa- ramparça olmuş. rutubet kokan ve bazen seyirciyı salonu terk etmeye zorlayan kol- tuklann yeniden konulması gibı bir zorla- ma ile karşı karşıya bulunduklannı açıklı- yor. Antonio Pirolli, yine de her koşulda. sa- natseverlerin karamsarlığa kapılmamalan- nı. çok zengin bir program ile tüm güçlük- leri aşarak sanat severlerin karşısına çıka- cak durumda hazır olduklannı söylüyor. 'Evini döşemek için gazete al' HÜLYATOPCU Gazetelerin uzun süredir verdikleri promosyonlann kalitesini arttırmasi. oku- yucuyu "Eşya için gazete alır" hale getirirken. saat- ten halıya, televizyondan fınna kadar verilen arma- ğanlarla ev döşemek ola- naklı hale geldi. Gazetelerin tirajlannı arttırmak için başvurduğu yöntemlerden biri olan pro- mosyon, ülkemizde son yıllarda kamuoyunu en faz- la meşgul eden konulann başında geldi. Köşe yazar- lan. ıletişim uzmanlan. psi- kologlar promosyonun Türk basınında yaptığı de- ğişıklikleri, artılan, eksıle- n tartışırken, gazete pat- ronlan. tırajın arttınlması ıçin promosyonun gerekli olduğunu savundular. Gazetelerin kupon karşı- lıgında verdiği kitaplar ve ansiklopediler kamuoyun- da promosyonla ilgili uzun süren bır tartışmaya önayak oldu. Promosyonu bıraktı- ğında tıraj kaybeden gaze- teler. başka bır yönteme başvurdular. Artık masa ör- tüsü, battaniye, ütü, oyun- cak, model uçak. nevresim. çarşaf, yemek takımı. ten- cere, tava, çatal-bıçak takı- mı. blender, mutfak robotu. okul çantası, el süpürgesı. hesap makınesı, müzik se- ti. kıtap. bilgisayar. televiz- yon, bisiklet, fınn. tüp be- bek. hastane masrafı, do- ğum ücreti, bakım seti. ağ- da. kahvaltılık. kefen. me- zar yeri ve prezervatıfe ku- pon karşılıgında kavuşma- nız olanaklı. Evınizi gazetelenn ver- diği armağanlarla döşeye- bilırsınız Ornegın 198 İcu- pona halı. 360 kupona fı- nn, 330 kupona bisiklet, 289 kupona müzik seti, 159 kupona bır mutfak robotu- na sahip olabilırsinız. Ga- zetelenn. promosyon ver- meye başladıktan kısa bir süre sonra fiyatına zam yapması. bir süre kupon bi- riktirmiş olan okuyucuyu oldukça kızdınyor. Gazete- ler artan malıyetleri gerek- çe olarak gösterirken, oku- yucu, armağanına gazete tarafından vaatedilenfiya- tın üstünde para ödeyerek sahip oluyor. Örneğin tele- vizyon veren Akşam gaze- tesi kısa bir süre önce fiya- tını 30 bin lira yaparak en Alışverişe muhabbet kuşu KOCAELt(AA)- İzmit'te Inönü Caddesi üzerindeki Köprü Kitabevi de promosyona, 5 milyon liralık alışvenş yapana muhabbet kuşu vererek katıldı. Kitabevinin sahibi Muhip Kılıçcan. amacının hem satışları arttırmak hem de çocuklara hayvan sevgisini aşılamak olduğunu söyledi. pahalı günlük gazete oldu. Daha önce yaklaşık 7 mıl- yon 500 bin liraya verile- cegı vaat edılen 37 ekran televizyon, zam yapılması nedenıyle okuyucuya yak- laşık 10 milyon 500 bin lı- raya mal olacak. Bu durum Aİşam'ın fıyatını fazla bu- lan okuyuculann televiz- yondan vazgeçmesıne yo- laçtı. Kimi okuyucular: "Çokyakında kupon karşt- lığı ev, araba, uçak. tekne \erilirse buna şaşırmayaca- ğız" diyorlar. Orangutanlar doğaya ahşürıhyor Çeviri Servisi - Bir oran- gutanm doğal ortamına dö- nüş yapması hiç de kolay bir iş değil. Bunun için orangutanın öncelıkle do- ğayı tanıması. kendi özdeş- leriyle uyum içinde yaşa- mayı öğrenmesi ve bellı sı- navlardan başanyla geçme- si gerekiyor. Bu sürecin ta- mamlanması ıse oranguta- nın iki üç yılını alabıliyor. Adlan 'orman adası' an- lamına gelen orangutanlar- dan yaklaşık 100 tanesı şimdı Endonezya'da tropı- kal bır ormanın kıyısında kurulu deney merkezınde doğal ortamlanna uyum sağlamanın yollannı öğre- niyor. Bır zamanlar bu or- manlann "efendisi' olan orangutanlann sayısı, yak- laşık 3000'e düştü. ABD'de 25 bin dolar olan bir orangutanın değe- ri Asya ülkelerinde 5 bin dolar. Endonezya'da ıse eğer kımden alacağınızı bi- lirseniz 100 dolar. Orneğin, ormanda yakalanan Leda- yak 10 dolara satıldı ve bu nedenle de annesi öldürül- dü. Endonezya'da orangu- tan öldürmek suçunun ce- zası 20 yıl hapisle sonuçla- nabilir. Deney merkezine getıri- len orangutanlar önce tepe- den tımağa bir tıbbı incele- meden geçırihyor. Merkeze gelen orangutanlar sıklıkla tüberküloz ve hepatit B gi- bi hastalıklara yakalanmış olduğundan karantınaya alınıp tedavi edıliyor. Sağlıklanna kavuşan orangutanlar, daha sonra yaşlan ve gelişme düzeyle- rine göre eğitim görüyor. Çeşme Yanmadası yeııiden mcelemede IZMtR (Cumhuri^ Ege Bürosu)- Çeşme Ya- nmadası'na ilişkin alınan SİT kararlannı görü- şen Koruma Yüksek Kurulu, lzmir 1 Nolu Ku- rul'un aldığı kararlan olumlu bularak destek ver- dı. Toplantıda, îzmir Kurulu'nun kendi yetki böl- gesinde aldığı kararlann değişmeyeceği sonucu çıkarken. Yüksek Kurul'un yetki bölgesindeki SİT kararlannın ilgili belediyeler ve bakanlık temsilcilerinin de katılımıyla bir ay içinde daha aynntılı incelenerek yeniden Yüksek Kurul'a su- nulmasına karar verildî. Yüksek Kurul Başkanı ve Kültür Bakanlığı Müsteşarı Prof.Dr. Emre Kongar, SİT kararlannın iptalinin sözkonusu ol- madığını, yeniden irdeleneceğini söyledi. lzmir 1 Nolu Koruma Kurulu'nun Çeşme Ya- nmadası ve Seferihisar kıyılannı StT ilan eden karan önceki gün. Yüksek Kurul'un 14 üyesinin ilk kez tümüyle katıldığı 10 saatlik bir toplantı- da elealındı. Yüksek Kurul. toplantı sonucu aldığı kararda öncelikle lzmir 1 Nolu Koruma Kurulu'nun yap- tığı çalışmayı korumacılık açısından olumlu bul- duğunu \e desteklediğini bildirdi. Yüksek Kurul karannda aynca "Söz konusu alanlann bir bölü- münün doğrudan doğru>a bölge kurulunun yet- kisinde olduğu. bir bölümünün vetkisinin isç eki- den Yüksek Kurul tarafından alınmış SİT karar- lannı ilgilendirdiği için orta>a çıkan karmaşanın gjderilmesi gerektiği" bıldırıldı. Kararda. "SİT alanlanna giren bölgelerdeki mülkiyet plana uy- gunluk ve imar durumlannın farklılık gösterdt- ğj"kaydedilerek. bu nedenlerle "lzmir Bölge Ku- rulu'nun ilgili belediye başkanlan. lzmir ili tem- silcisi, Kültür. Turizm, Çe\Te, Ba> ındırlık ve tskan Bakanlığı temsilcikriv le biriikte tüm \ anmada>ı yeniden \c daha aynnnlı olarak değerlendirmesi ve bir a> içinde Yüksek Kurul'a sunması" isten- di. Yüksek Kurul'un bu karan, bazı yerel gazete- lerde. "StT kararlan iptal edildi" biçiminde yo- rumlanırken. Yüksek Kurul Başkanı ve Kültür Bakanlığı Müsteşarı Prof.Dr Emre Kongar, "ka- rarlann iptali söz konusu değil, bir ay içinde ye- niden irdeleme >apılacak" dedı. ' eçiyidağdan uçuran bir tutam ottur." Bu Türk -atasözünü çok düşün- memiz gerekiyor. Uçurumun kıyısın- dakı bir tutam otun çekiciliğine ka- pılıp tehlikesini göremeyen keçınin dağdan uçuşundan alınacak ne çok ders var. Belki de hepimizin içinde yaşayan gizli serüvenci "bir tutam ot'un pe- şinden giderken bizi de tehlikelere atmaktan çekinmez. Polıtik hayatın 'taze ot'lan. para dünyasının yeni biçilmiş yulaflan, başanya gıden yolun tatlı tuzaklan nice keçiyi, nice atı, nice tavşanı uçu- ruvermiştir. Ymarİanıp yeniden yukanya tır- manacak dermanı kalanlar 'deneyim- li'olurlar da bır yol kıyısında bir tu- tam ot gördükleri zaman aşağıya bir göz atmayı ihmal etmezler. Ama içinde keçinin inadıyla koyu- nun sessiz itaatini banndıranlara ne deseniz kâr etmez. Böylelen için dileğimiz böyle bir otla karşılaşmamalandır ya onlara di- leğin yararlı olduğu da pek görülme- miştir. "Br şapkanm altmda Hdyuztaşıyamazsın" MESELA DEDIK ERDAL ATABEK Keçiyi Dağdan Uçuran... J 9 — amaıkalı atalar böyle söylemiş- ler ya doğrusu pek geçerli gö- rünmüyor. Onlar bu işın erbap- lannıtanıyamamışlarherhalde. Dün- ya çok değışti. Şimdilerde şapkalann altında ıkı- yi üçü geçin, sayısız yüzler taşınıvor da marifet sayılıyor. Mevlana'nın o güzel sözü de, "Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol" özdeyişı de anımsanmaz ol- du. Artık olduğun gibi görünmemek. göründüğün gibi olmamak için adı- na 'imaj varatıcılan'denen yeni mes- lekler çıktı. Şapkanın altını allayıp pullayıp değiştirmek büyük başarı sayılıyor. Arasıra 'Yahu böyle olmujwr, bun- da bir yanlışlık var 1 diyenler çıkıyor- sa da 'değişim rüzgârlan'nın anafo- runda duyan olmuyor. İnsanlar gördüğüne değil gösteri- lene alıştınldı. Şapkanın altını 'yeni'diye göster- mezsen başını çevirıp bakan kalma- dı.Jamaıka'dadurumlannnasıl oldu- ğunu bilmıyoruz ama orada farklı de- ğildir herhalde. Şapkalann altında artık 'imajlar' olduğundan bu atasözü de eskımiş savılır. "Köpek olacaksan zengin aüe seç..." I şte bu Japon atasözü pek önem- li dogrulan söylüyor. Demek ki bu atasözünü bilen çok. Zengin aile köpeği olmak için bırbırini çiğ- neyenlere bakılırsa bu söz pek akıl- lıcasöylenmiş. Bireliyağdaötekieli balda bir köpek olmak dururken de- risi kemiğine geçmiş bir köpek ol- mak niye? Şu 'sahibinin sesi'ni çıka- ran ünlüplak reklamını anımsıyorsu- nuz herhalde. RCA şirketinin ünlü amblemı de bunu söylüyordu. Gözü- nü sahibinden ayırmayan, sahibi is- tedıği zaman havlayan, sahibi istedı- ği için susan köpeklerin keyfi de ye- rinde olmalı. Elbette 'Yahu,bu kadar da köpeklik olur mu? tnsanın haysi- yeti diye bir şey var' diyen sesler de duyulacaktır. ama böyle sesler kemik kıtırtılan, çanak yalama şapırtılan arasında kaynayıp gidecektir. Arada bir 'Hep insan olayun diye çaba har- cadım ama insan oldum da ne oldu? Bari bundan sonra köpek olup zen- gin bir aileye kapılanayım, biraz be- time benzime kan gelsin' diyenler de çıkacaksa da öyle istemekle falan kö- pek olunmaz. bu iş biraz da maya me- selesidir. Hem köpek olup hem de zengin kapı bulamayanlann halı ise hepten dumandır. Japon atalan doğ- ru söylemiş, "Köpek olacaksan zen- gin aile seç"._ "Domuza kiraz, aptala öğüt verme..." I rlanda atalan domuzlann veri- len kirazlan yemediğinı, aptalla- nn da öğütlere kulak asmadıkla- nnı göriince bu pek öğretici sözü söy - lemişler. Ne çare kı bu dünyanın hal- leri böyle. Verdiğiniz şeylerden ya- rarlanıbnayınca kızıp köpüımenin de yaran yoktur. Demek ki verdiğiniz şeylenn verilene yararlı olup olmadı- ğını hesaba katmak da şart. Tutup da kirazı domuza verip, sonra da 'Neden yemiyor bu?' diye tepinmek de pek akıllı işı değil. Ne \<ıpalım ki. belki de en büyük israf, değmeyene yönelik 'oksijen is- rafi'dır."
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle