22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 15EYLUL1995CUMA HABERLER Meydanlarda yargının bağımsız olduğuna ilişkin olarak atılan paşa nutuklan, hiç inandıncı değildi Emir-komutazincirJiyaşam D e n i z T e DAKBELERLN BİLANÇOSU; 153 İDAM En büyük siJah ölüm cezası rürkiye'de gerçekleşn'rifcn darbeler sonrasında toplam 153 kişi asılarak idam edildi. 27 Mayıs 1960 ile 12 Mart 1971 darbesi arasmda geçen 20 yıl içinde. toplam 104 kişi idam edıldi. Bu kişilerden 89'u adı. 8'i ise siyasi hükümlüydü. İdam edilen siyasi hükümlûler arasmda Deniz Gezmiş. Yusuf Aslan ve Hüseyîn inan ile Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zortu ve Hasan Prrfatkan gıbi ısimler de bulunuvordu. 12 Eylül 1980 askeri ıiarbesinin ardından ise 4 yıl içinde 49 kişınin cezaları infaz edildi. 12 Eylöi 1980 ile 25 Ekim 1981 tarihleri arasındayani 1 yıl I ay 13 günlük MGK dönreminde 12 siyasi, bir adı suçlunun ceza infazt gerçekleştırildı. Danışma Meciisi döneminde vani 25 Ekım 1981 ile 14 Ekım 1983 tarihleri .arasmda I yıl 9 ay 20 günlük sürede ise 37 kişinin ceza infazı gerçekleştirildi. Bunlardan I6'sı siyasi, biri ASALA örgiitünün miîilanı. 23'ö de adi hükümliiydü. 6 Kasım 1983 seçimlerinden sonraki ANAP döneminde ise iki siyasai idam gerçekleştîrildi. Cezası infaz edilenler Î2 Eylül asken darbesınden sonra idam cezalan infaz edilenlenn ısimleri şöyle: Mustafa fthHuınoğhi (Sağ görüşlü. 8 Ekim 1980, Ankara Merkez Kapalı Cezaevi) Needet Adaü (Sol görüşlü. 8 Ekim 1980, Ankara Merkez Kapalı Cezaevi) Serdar Smerpn (Sol görüşiü. 26 Ekim 1980, Adana Kapalı Cezaevi) Erdal jEren (Sol görüşlü. 13 Aralık 1980, Ankara Cebeci Sivıi Cezaevi) CevdetKarakaş(Sağ görüşlü. 3 Haziran 1981, Elazıö Askeri Cezaevi) VfeyseÎGüney (Sol görüşlü 10 Haziran 1981, Gazıantep Kapah Cezaevi) Ahnıet Saner ve Kadir Tandoğan (Sol görüşlü. 25 Haziran 1981, Üsküdar Pasakapısı Cezaevi) Mustafa Özenç (Sol görüşlü. 20 Ağustos 1981. Adana Kapalı Cezaevi) lsmct .Şahin I Adli. 20 Agustos 1981. Üsküdar Pasakapısı Cezaevi) Seyit Konuk. İhrahim Ethem Coşkun ve Necati Vardar (Sol görüşlü. 13 Mart 1982. İzmir Buca Kapalı Cezaevi) FSoi Ankan (Sağ görüşlü. 27 Mart 1982, Ankara Merkez Kapalı Cezaevi) Sabri Atay (Adli. 23 Nısan 1982, Sakarya Kapah Cezaevi) Cengiz Baktentıır (Sağ görûşlü. 30 Nisan 1982, Elazıg Kapalı Cezaevi) ŞehabettinOvalı(Adfi. 12 Haziran 1982, Sinop Kapalı Cezaevi) Adnan KavakJı (Adli. 19 Haziran 1982. Tokat Kapalı Cezaevi) VeB Acar(Adli. 12 Ağustos 1982, Isparta Kapaiı «Cezaevi) A» BulentOrkan (Sağ görüşlü. 13 Agustos 1982, .Ankara Kapalı Cezaevi) EşrvrÖzcan fAdli. 18 Ağustos 1982, Kayseri Cezaevi) Kazun Ergun (Adli. 29 Aralık 1982, Akşehir Kapalıcezaevi) Muzaffer Öner (Adli. 29 Aralık 1982, Amasya Kapalı Cezaevi) HalS Fevzi LygııntürkfAdli. 29 Araiık 1982. A5'on Kapah Cezaevi) Adenı Özkao (Adli. 13 Ocak 1983, Bahkesir Kapalı Cezaevi) Osnıan Demiroğiu (Adli. 13 Ocak 1983, Antalya Kapalr Cezaevi) Hûsevin Çaylı (Adli. 13 Ocak 1983. Afyon Kapalı Cezaevi) Ahmet Mehmet llağbey(Adli. 22 Ocak J983. Akşehir Kapalı Cezaevi) Ali Aktaş (Sol görüşlü. 23 Ocak 1983. Adana Kapalı Cezaevi) Duran Bircan <Adîi. 23 Ocak 1983. Denizli Kapalı Cezaevi) Önıer Yazgan. Mehmef Kambur, Rarnazan Yukarıgöz ve Erdoğan Yazgan < Sol görüşlü. 29 Ocak 1983, fzmıt Kapalı Cezaevi) Ahmet Kerse (Sag görüşlü. 29 Ocak 1983, Gaziantep Kapalı Cezaevi) Levon Ekmekçiyan (Ermeni Asala örgütü militanı. 29 Ocak 1983. .Ankara Merkez Kapalı Cezaevi) Rtdvan Karaköse ve Cavit Karaköse (Adli. 5 Şubat 1983. Akşehir Kapalı Cezaevi) Fatih Laçingil (Adîi. 24 Şubat 1983. Keşan KapaJı Cezaevi) FaikGungönnez (Adli. 24 Şubat 1983, Kilis Cezaevi) Mustafa Başaran (Adli. 30 Mart 1983, Edirne Kapaiı Cezaevi) Huseyin Üye (Adli. 30 mart J983, Nazilli Cezaevi) Şoıer Yiğit <Adli. 20 Nisan 1983. Isparta Kapaiı Cezaevi) CaferAksuıAdli. 20 Nisan f983, Efirli Cezaevi) Abdiilaziz Kıhç (Adli. 25 Mayıs 1983, Edime Kapalı Cezaevi) Sdçuk Duracık ve Halii Esendağ (Sağ görüşlü. 4 Haziran 1983, Buca KapaJı Cezaevi) Üras Has (Sol görüşlü. 7 Ekim 1984, Buca Kapah Cezaevi) Hnfır Asfan (Sol görüşlü. 25 Ekim 1984. Burdur Kapalı Cezaevi) Kenan Evren, Türk Basınında Atatürk SergisTnin açtlışını japaı ken, *Atatürkçü" olduğu imajını bu fırsatla bir kez daha vurguluyordu. rüm yaşam "emir komuta zinciri'ne uygun süriiyordu. Kendi yasalannı yapan otorite. elbetteki kendi mahkemelerini de kurdu. Meydanlarda yargının "bağnnaz" olduğu yönünde nutuklaratılıyordu. Yabancı gazetecilere otorite. "Bizyargıya kanşmıjonız" demeçleri \ eriyordu. Ancak 12 Eylül hukuku yürürlükteydi ve her şey bu hukuk çerçevesinde yürüyordu. Dönemin Istanbul Sıkıyönetım Savcısı Hâkim Albay Süleyman Takkeci o günlerde gazetecilerle sohbet ederken "işlerinin çok zor oiduğunu** sık sık anlatıyordu. \'e Takkeci. "Herkes çok agır davranıyor. Savcılar ve hâkimlerden ağır davrananlar var, kılı kırk y araniar var. Çok fazla incelemeye gerek yok. Süratir hareket etmek lazım" dıyordu. Evet, kılı kırk yarmamak lazımdı ve süratli hareket etmek lazımdı. Insanlar kılı kırk yarmadan yargılandılar, süratli yargılandılar... Kimi bir ay içinde idam cezasına çarptmldı. kimı yasalarda "18 yaşından küçûkler asılamaz" denmesine karşın ınsanlar 18'inı doldurmadan asıldı. O günlerde her şey suçtu. Uçurtma uçurmak suçtu... Küçücük bir çocuğun karatahtaya resim yapması suçtu... Düğün evine bayrak asmak suçtu... Edirne'nın Ipsala ilçesinde görev li iki öğretmen hakkında komünizm propagandası yapmaktan da\a açıldı ve öğretmenler 15 ay cezaevinde kaldılar. Çünkü ögretmenler. san-kırmızı renklı uçurtmafan uçurarak komünizm propagandası yapmışlardı. 12 Nısan 1984 günü Van'ın Muradiye ilçesi ilkokulunda düzenlenen müsamere sırasında sarhoş bir kışı gözaltına alındı. Sanık hakkında."temsilin başlamasından önce alkollü bir şekilde sahneye gelerek aldırma gönül aldırma' tiirküsünü değiştirip aldırma voldaş aldııma" biçiminde söyJemesi \e sol elini havaya kaldırmasr nedeniyle dava açıldı. Sanık. komünizm propagandası yapmak suçundan yargılandı ve beraat etti. Savcı beraat karanna karşı çıkıp sanığın mahkûm edilmesini isteyince dosya Askeri Yargıtay'a gitti. Askeri Yargıtay. sanığın yaptığının "komünizm propagandası olmadığına" karar \erdı. Ancak Askeri Yargıtay'ın bu dosya ile ilgıli şöyle bırgörüşü vardı: "_. şcklinde oluşan e\lcmirıde kulianmış olduğu 'yoldaş'sözcüğiiniin komünist sanık."konıüni/m propagandası"vapmaktan mahkûm edildi. Dosya daha sonra Askeri Yargıtay"a gönderildi. Askeri Yargıtay, yaptığı mceleme sonunda dosyavla ılgilı şu görüşü bildirdi: u _.Ancak komünist bir devlet ofan SSCB'nin bavrağının amblemi orak-çekiç resmini çizmek komünizm propagandast suçunu oluşturduğu halde suç »asfının ö\ me olarak ta\ sifi >e yanlış u\gulama \apılması, usul \e yasa\a a> kın görülmüştür. ...Askeri \argıta\'ın köklesmiş içrihatlarına göre de orak- çekiç resmi >apmak komünizmi övme olmayıp O günlerde her şey suçtu. Uçurtma uçurtmak suçtu... Küçücük bir çocuğun karatahtaya resim yapması suçtu... Düğün evine bayrak asmak suçtu... Edirne'nin İpsala ilçesinde görevli iki öğretmen hakkında komünizm propagandası yapmaktan dava açıldı ve öğretmenler 15 ay cezaevinde kaldılar. Çünkü öğretmenler, san-kırmızı renkli uçurtmalan uçurarak komünizm propagandası yapmışlardı. düzende vaşavanlann birbirlerine karşı kullandıkJan bir hitap şekli olduğundan kuşku yoktur-." Gelin evjnin damına bayrak asmakta suçtu. Çünkü bu bayrak üç renküydi... Mahkemeye göre "sanıklar, üç renkli Kürt bavrağını traktör içinde iki tarafından rutup. gelin ev inin damına asmak suretiyle Türk ba\rağından başka bavrak asmak" suçunu işlemışlerdi. Ve doğal olarak bu insanlar. "milli dmgulan zavıflatarak böİücülük" yapmışlardı. Kırşehır'ın Eğıtim Enstitüsü'nün 2 C sınıfında okuyan bir öğrenci de kara tahtaya çizdiği çizgilerin "orak-çekiç'"e benzediği gerekçesiyle tutuklandı. Mahkeme. sanığı. "Beyaz ve kırmıa tebeşirle SSCB'nin bayrağının amblemi olan orak- çekiç resmini \apmak" suçundan yargıladı.. Ve öğrenci propaganda niteliğinde bir suçtur." Evet, orak-çekiç resmı çizmek bir suçtu. Ancak Yargıtay içın önemli olan; orak-çekiç resmini çizme komünizmi övme miydi, yoksa komünizm propagandası mıydı? Çünkü ö\Tnenin cezası 4 yıldı. propaaandanın cezası ise 7.5 yıldı. Mahkemeler işkenceyi de meşrulaştırdı. Erzincan 3. Ordu ve Sıkıyönetim Komutanlığı 2 Numaralı Askeri Mahkemesı. 24 Ocak 1984 tarihınde şu karan verdi: "Bir an için işkence yapıldığı kabul edilse büe, işkence. sanıktan doğru bilgi, cevap almak için vapılmaktadır. Eğer doğru olma>an, u> durma cevaplar vçrilirse işkcnccnin gayesi doğru cevap almak olduğuna göne, işkence daha da arrfınlacaktır. O halde. bu durumun sanıklarca da bilinmesi tabii olduğuna göre, bu önermenin mantıki sonucu, işkence>e maruz kalanın doğru cevdp vermesidir. Aksi takdirde işkence, arttıniarak de>am edilecektir. ÖŞlevse. ifadelerin işkence aitında alındığı sabif bile görülse bu. ifadenin gerçekdışı olduğunu. itibar edileme>eceğini orta>a kovmaz. Şu halde, işkence a> rı. işkence sonucu verilen ifadenin doğruluğu a>n şejierdir." Askeri mahkemelere göre: "fşkenme maruz kalan doğru sövlerdL.'" Böylesi görüşlerin benimsendiği mahkemelerin verdigi kararlar dayine 12 Eylül hukukunun tam anlamıyla uygulandığı Askeri Yargıtay tarafından incelendi. Askeri Yargıtay 3. Dairesı. 4 Eylül 1984 günü işkenceyle ahnan ifadelerle ılgilı şu karan verdi: ^ • - "Buııa karşı bir ikrann ekte '' ' edilişinde. işkence vapıldığı ve>a başka türlü hileli \ollara başvurulduğu gerçekleşse dahi, bu tür davranışiar, görev lilerin sorunıfuluğunu gerektiren avn bir husus olacağından, eğer ikrar. başka yan deliHer \e maddi ola>laria teyit edilhorsa bunu değerlendirip hükrne da\anak vapılmasında. hukuki bir sakınca bulunmamaktadır." Işte, bu dtişüncelerde olan savcı ve yargıçlann yaptığı yargılamalar sonunda insanlar hapis cezalanna çarptınldılar. Yıllarca cezaevlerinde yattılar. 12 Eylül hukukunun bakış açısını, mantığını. Kenan Evren'in3 Ekim 1984 tarihınde Muş'ta yaptığı konuşma en iyi şekilde onaya koyuyordu: "Bunlan asma>acak da beslevecek miviz?" Konuşmayı dinleyen Muşlu yurttaşlardan hep bir ağızdan yanıt gelıyordu: "Asacağız_." Ve 12 Eylül anlayışıyla 49 genç, darağacında öldürüldü... YARIN: NE DECİŞTİ? NOTLAR / AYDIIV E\GİN Herkes kendi 12 Eylül'ünü yaşadı"12 E>Iül beni yurtdışında yakaladı. Yani yakalavamadı. Berb'n'de sabahın köründe bir otel odasında tekfon çaldı. Bir arkadaş • BBC"\ ı aç "dedi. Açtık. Sonuna vefişmiştik. ... kavşaklann zırhlı araçlarla tutulduğu ve tüm ülkede durumun sakin olduğu bıldirilıyor'. Kanmla bakışfık. Kaç yıl süreceğini bilemediğjmiz sürgün başlamıştı..." Yukandaki paragrafı pek çok kez vazdım. likin küçük not defterime. Sonra Cumhurivet'te yayımlanan "Ben Frankfurt'ta Şoförken.» r dızısının girişine. Ardından bir Alman gazetesine, sonra bir Alman dergisine. Şimdide. 12 Eylül'ün 15. yıhnda buraya... Niye acaba ? Niye 12 Eylül'den söz ederken ille de bu kırık dökük cümleleri art arda yinelemişim. yınelıyorum? Galiba herkesin kendi 12 Eylül'ü var. Herkes e>lül karanlığını kendmce yaşadı. Çocukluğumun bulanık anılan ara.sında HMer faşızmınden kaçan ilerici. demokrat, sosyal demokrat. komünist Alman siyasai göçmenlerinin özgün biryeri var. Doğduğum v e büyüdüğüm Ege kasabası (Nevşehır ve Çorum'la birlikte) kimi Alman siyasai göçmenlerine zorunlu bannak yapılmıştı. Yoksulluk içinde yaşayan onurlu insanlardı. Kurban bayramlarında annemin elime tutuşturduğu bir sahan taze kurban etini sevınerek aldıklannı bile anımsıyorum. Ve elime tutuşrurulan ayçöreğının tadını... Sonra gençlik yıllanmız. Yükseien sosyalist hareketin saflannda Yunan cuntasından kaçan ilerici Yunanlılarla dayanışma örgütlemeye çabaladık. Şili'de canını kurtanp kapağı Avrupa'ya atan siyasi göçmenlerle birlikte "Unida popula,jamas seras \encido" türküsünü gözlerimiz dolarak söyledik. Delikanlılığı geride bırakmıştık. her ay maaşlanmızın beşte bınnı Şılilı siyasai sürgünler için ayırdık. Çekoslovakya'da Karlovy Vary kaplıcalannda garsonluk ve aşçılık yapan ve hâlâ iç savaşdan kalma marşlar mınldanan yaşlı Yunanlı siyasai sürgünlerle kederlendik... Sonra bir sabah. bir eylül sabahı. Avrupa'nın göbeğinde kendimizi siyasai sürgün olarak bulduk. Kaderlerini bölüşmeye çabaladığımız antifaşist sürgünlerın kaderini yaşamaya başladık. Herkes kendi 12 Eylül'ünü yaşadı. On bıryıl geçtı. On bir uzun yıl. 142. madde kaldınldı. 43 yıl 8 aylık kesinleşmiş hükümlerimin 42 yılı birçırpıda silini\erdı. 12 Eylül öncesı askeri ve sivil hapishanelerdekı misafirliklerim alacak yazılmıy "I05gün yafarsan Özgürsiin" dediler. Döndüm. Yeşılköy Havalimanı'ndan önce siyasi şubeye. ertesı gün de Sağmalcılar Hapıshanesi'ne postalandım. Kendi 12 Eylürierinı yaşamış gencecik arkadaşlanmla yeniden buluştum. Mayıs I980'de Da\ utpaşa Askeri Hapishanesı'nden benı marşlarla uğurlamışlardı. On bir yıl sonra onlarla yeniden kucaklaştım. Bir çok 12 Eylül kesişti. 17yaşında. gencecik (çok, pek çok gencecik) İJğur'u yüzünden değil ayak tabanlanndan tanıdım. Mayıs I980'de tabanları patlamış ve uykusuz ve çok üşümüş ama çok. pek çok gencecik getirmişlerdi koğuşa. Tabanlarını iyı bilınm. Tabanlanndan tanıdım, yüzünden deği). Saçlanna ak teller düşmüş. Yüzü on bıryıllık açlık grevlerinde. bın bitmeden öteki başlayan açlık grevlerinde kınşmış. Gözleri onbıryıllık soğuk, dayak ve işkenceden puslanmış. Yaşamının en güzel yıllarını güneşe, sevgiliye ve özgürlüğe hasret geçirmişti. Hasan ı (adını ben değıştırdim) gördüm. Onun 12 Eylül'ü çok daha sert geçmiş. Günün yarısından çoğunu hapishane koğuşunun musluklannın başında geçiriyor ve durmadan ellerini yıkiyordu. Soğuk. dayak ve açlık grevlerinde kucağında ölen arkadaşlannın acısı salt bedenini değıl. beyninı de sakatlamıştı. On bir yıl dövülmüş, aşağılanmış ve insan kılıklı hayvanfarca hırpalanmıştı. Kirlenmiş buluyordu kendinı ve sabunun çıkaramayacağını bile bile habire ellerini yıkıyordu. Garo'yu buldum koğuşta. Tam on bir yıl sonra bir kez daha kucaklaştım. Karşılaşır karşılaşmaz kulağıma "Hâlâ anlamadılar. Sakın bozuntuya verme" diye fısıldadı. Garo (Garbis) yakalandığı gün üstünde çıkan sahte kimlikfe on biryılını tamamlamıştı. Ermeni olduğunu kimse 'çakmamıştj'. Zifiri karanlık gözleri gene muzip gülücüklerle süslüydü. Herkes kendi 12 Eylül'ünü yaşadı. Kimi kolay. kimı zor. BIRBAKIMA SERVER TANİLLİ MISIPII Kadınlar... Büyük kavga veriliyor kadın hakları u§runa. Ve dinle dinci de direnıyor. Bu kavgalardan biri, geçen haftanm başından beri, Pekin'de Uluslararası Kadın Konferansı'nda sündü; bu- gün de son günü konferansın. Yayımlayacağı bildiriden sonrada kitaplaştınlacak tartışmalardan neler olup bit- tiğini ve nereden nereye vardığımızı göreceğiz. Daha şimdiden öğrendıklerimden biri şu oldu: 12 Eylül günlü Liberation'un yazdığına göre, kadının "cinselhakları" bölümündebüyük tartışmalarolmuş ve Iranlı temsilcilerin girişimi üstüne, bu terimler bölüm- den çıkarılıp atılmış; heyet de, kazandığı "zafer'öen do- layı övünç içindeymiş. Bereket versin, sözkonusu hak- lann içeriği metnin içinde şu biçimde sürdürülmüş: "Kadının haklan, cinselliğı, cinsel ve gebe kalma sağ- lığı konusunda, özgürce denetleme ve karar verme hakkını içerir"; ayrıca, bütün bunlar, "baskıdışında, ay- nmcılıkya da şiddetle karşılaşmadan "kullanılabilecek. Son anda müdahale olmazsa, bir ilerleme elbette. Ancak, mollalann temsilcıleri övündükleri çıkışı yap- masalardı, Vatikan'ınkilerden gelebilirdi bu. Çünkü aynı ruh, aynı kafa yapısı! Ustelik, fslamcı gericilikle Vatikancı gericılik arasın- da hele kadın haklan soz konusu oldukta, açık ya da kapalı bir "kutsal bağlaşıklık"tan söz ediliyor. Iranlı genci yapar da Mısır'daki boş durur mu? Dinleyiniz olup bıteni lutfen! Mısır'da, 1931 den beri yururlükte olan vekadın hak- lanna da değinen bir "Ahval-ı Şahsiye" kanunu var. En- ver Sedat döneminde, eşi Cihan'ın girişimiyle bir ka- nun çıkanlıyor. Kuran'ın bugun düpedüz çağdışı birni- telik taşıyan, ünlü dört kadına kadar evlenme hakkı ve boşanmada kadının karşısına dikilen engellleri var ya, özellikleboşanmada kadına da bir soluk aldırmak ama- cıyla, 1979'da yayımlanan bu kanunla şu hak tanını- yor: Kocasının ıkinci evlıliğı yapmasını izleyen yıl için- de, kadın da kendilığinden boşanma hakkına sanip olabilıyor; aynca koca, ıkinci bir eş alma konusunda ka- nsına haber verme zorunda. Ne var kı söz konusu kanun, tutuculann baskıstyla 1985'tekaldırılmış. Doğaldır ki, kadının dramı sürüyor. O yıldan bu yana artan dinci gericiliğin de baskısıy- la acılar içinde. Liberation'un belirttığıne göre, Mısır'da her yıl, bir 20 bın kadar kadın, çokeşlıliğe giden -ve bu arada kendisıni dövüp ezen- kocasına karşı mahkeme- ye başvuruyor. Canından bezdigi için ya da kocasının boşanmaya karşı çıkacağı korkusuyla onu ötdürüp ölü- sünü de yok eden kadınların öykülen, Mısır gazetele- rine sık sık konu oluyor. Ama erkeğin bir sorunu yok, çünku karısını hemen ve kendiliğinden boşayabiltyor. "Şeriat-ı garra"rvn azizlıği! işte, kadına çektinlen acıların biraz olsun önünü ala- bilmek amacıyla. son ayiarda, bu kez Hüsnü Müba- rek'in eşı Suzan Mübarek'ın onayak olmasıyla yenı bir tasarı hazırlandı. Bu metin, devrimci olmasa da ilerici bir nitelik taşıyor ve evlilikle ilgili kimi yeniliklerin yanı sıra, kadına, kocasının ikincı bir evlenme yapması ha- linde, kendiliğinden boşanma hakkı tanıyor. Ne var ki, çıktı çıkıyor derken onun da yasalaşması engellendı son günlerde. Engelleyenlerin başında da, Sünni ortodoksluğun bataklıklanndan biri olan -ünlü- Cami-ül Ezher'in baş- kanı Şeyh Ali Gad al-Hak geliyor. Adamın söylediği- negöre, "Bu yeni sözteşme, birleşmeleri köstekliyor ve gençleri evlitikten tıksındiriyor"muş; o yüzden de, "ölüme mahkûm edilmeliymtşl Düpedüz hezeyan sizin anlayacağınız.' Bir ilginç nokta da şu: Mısır'da, çok kadınla evlilik faz- la değil aslında (resmı istatıstiklere göre, yüzde2.3); an- cak, çokevlilıği asıl uygulayanlar da, şeyhler: Aratann- dan yüzde 4'ü. birden çok kadınla evii. Bunu duyunca daha da tiksiniyor insan. Mısıriı kadınlar bekliyorlar ve daha bekleyecekler. Hukuka dıni karıştıracak yerde, çağdaş davranarak kadınla erkegin eşıtliğini ilan edip sorunlara çözüm ge- tirmek dururken, insanlar nelerle uğraştınlıyor ve kadın- lara ne denli acılar çektirilıyor! Bizim dışımızda tüm Müslüman dünya bu durumda. Ve bütün bunlan gördükçe, Cumhuriyet'in Medeni Kanun devrimi daha da büyüyor gözümde. Eksikleri vardır bugün onun, hep olacaktır. Yaşamın gereksinmelerine göre, aklın aydınlığında ve çağın doğrultusunda çozulecektır hepsi de. Başka bir çözüm yolu yoktur!.. 15 yıl sonra değisen bir şey yok Cezaevlerinde baskı ve ölüm Cezaevlerinde asker- si\il kişıîerin dü- zenledığı operas- yoniarda yüzlerce insan ya- ralandı, yüzlerce ınsan sa- kat kaldı. Kimı tutuklular. baskılan protesto etmek için açlık grevi yaptılar, ölüm orucuna yattılar, ken- dılerıniyaktılar... Otoritenın en iyi uygu- landığı yerlerden biri de Dı- yarbakır Askeri Ceza- evi'ydi. Bu cezaevinde 8 kişi uy- gulamaları protesto etmek için öldü. !982 yılı. Diyar- bakır Askeri Cezaevi"nde baskı lann en yoğun oludu- ğu yıldı. I7mayısı I8ma- yısa bağîayan gece saat 04.30'da hücrelerden birin- denalevleryükşeldi. Ferhat Kutay, Necmi Ömer. Eşref Anyık % e Mahmut Zengin kendilerini yaktılar. PKK davası nedeniyle tutuklu olan bu dört insan, daha sonra "dörtter" olarak anıl- dılar. ANAP iş başma geldığin- de de cezaevlerinde bir şey değişmedı. Tutukluluiara "tek n'p elbise" gıydirilmek istendi. "Siyasi" tiıtuklu ol- duklannı savunan insanlar. bu elbiseyi giymeyecekle- rim açıkladılar. Tutukiular. duruşmalaradon-atietle gıt- meye başladılar. Artık tu- tukiular hem cezaevinde hem de mahkemelerde el- bise giymedikleri içın dö- vülüyordu. 1984 yılına gelindigınde Metris Askeri Cezaevi"nde Türkiye'nin en uzun süren açlık grevı başladı. Bu dire- nişe Bayrampaşa Ceza- evi'ndekiler de katıldılar. Eylem, zaman içinde "ölüm orucu"na dönüştü. Ölüm orucunun 63'üncü gününde Devnmcı Sol da- vası sanıklanndan Abdul- lah Meral öldü. 66'ncı günde ise Devrimci Sol da- vası sanıklanndann Haydar Başbağ ile Türkıye Ihtilalci Komünistler Birliği davası sanı^klanndan Mehmet Fa- tihÖktüimüşöldü. Devrim- ci Sol davası sanıklanndan Hasan Telci ise eylemin 73'üncü gününde yaşamını yitirdi. Cezaevlerindeki baskıla- rın simgesi haline gelen ve "tek u'p insan yaratma" is- temınin göstergesi olan "tek tip elbise givmeme" mücadelesı ölüm orucu ey- lemıyie başarıya ulaştı ve tek tıp elbise zorunluluğu kaldınldı. 1987 yılının Haziran ayında Eskişehir Ceza- evi'nde tünel bulundu. Tü- nel olayına çok kızan ceze- vi yönetimi, gazeteden kita- ba, televizyondan kâğıda kadarher seye yasak koydu. .Gardiyanlarkoguşlara gire- rek tutuklulan dövdü. Bu olaylar üzerine tutuklular açlık grevine başladılar. Aç- lık grevınin 35. günü sanık- lar dövülerek koğuşlann- dan çıkanldılar ve Aydın Cezaevi ile Nazilli Ceza- evi'ne gönderildiler. Bu olaylar sırasında Mehmet Yalçınkaya ile Hüseyin Hûs- nü ErogJu "aldıklan darp- Jar" nedeniyle öldü. Bugün 12 Eylül askeri darbesinin üzerinden tam 15 yıl geçti. Ama cezaevle- rinde baskılar hâlâ sürü- yor...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle