Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 15EYLUL1995CUMA
HABERLER
Meydanlarda yargının bağımsız olduğuna ilişkin olarak atılan paşa nutuklan, hiç inandıncı değildi
Emir-komutazincirJiyaşam
D e n i z T e
DAKBELERLN BİLANÇOSU; 153 İDAM
En büyük siJah
ölüm cezası
rürkiye'de gerçekleşn'rifcn darbeler
sonrasında toplam 153 kişi asılarak
idam edildi. 27 Mayıs 1960 ile 12
Mart 1971 darbesi arasmda geçen 20
yıl içinde. toplam 104 kişi idam edıldi.
Bu kişilerden 89'u adı. 8'i ise siyasi hükümlüydü.
İdam edilen siyasi hükümlûler arasmda Deniz
Gezmiş. Yusuf Aslan ve Hüseyîn inan ile
Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zortu ve Hasan
Prrfatkan gıbi ısimler de bulunuvordu.
12 Eylül 1980 askeri ıiarbesinin ardından ise 4 yıl
içinde 49 kişınin cezaları infaz edildi.
12 Eylöi 1980 ile 25 Ekim 1981 tarihleri
arasındayani 1 yıl I ay 13 günlük MGK
dönreminde 12 siyasi, bir adı
suçlunun ceza infazt gerçekleştırildı.
Danışma Meciisi döneminde vani
25 Ekım 1981 ile 14 Ekım 1983 tarihleri
.arasmda I yıl 9 ay 20 günlük sürede
ise 37 kişinin ceza infazı gerçekleştirildi.
Bunlardan I6'sı siyasi, biri ASALA
örgiitünün miîilanı. 23'ö de adi hükümliiydü. 6
Kasım 1983 seçimlerinden
sonraki ANAP döneminde ise iki siyasai idam
gerçekleştîrildi.
Cezası infaz edilenler
Î2 Eylül asken darbesınden sonra idam cezalan
infaz edilenlenn ısimleri şöyle:
Mustafa fthHuınoğhi (Sağ görüşlü. 8 Ekim 1980,
Ankara Merkez Kapalı Cezaevi)
Needet Adaü (Sol görüşlü. 8 Ekim 1980, Ankara
Merkez Kapalı Cezaevi)
Serdar Smerpn (Sol görüşiü. 26 Ekim 1980,
Adana Kapalı Cezaevi)
Erdal jEren (Sol görüşlü. 13 Aralık 1980, Ankara
Cebeci Sivıi Cezaevi)
CevdetKarakaş(Sağ görüşlü. 3 Haziran 1981,
Elazıö Askeri Cezaevi)
VfeyseÎGüney (Sol görüşlü 10 Haziran 1981,
Gazıantep Kapah Cezaevi)
Ahnıet Saner ve Kadir Tandoğan (Sol görüşlü. 25
Haziran 1981, Üsküdar Pasakapısı Cezaevi)
Mustafa Özenç (Sol görüşlü. 20 Ağustos 1981.
Adana Kapalı Cezaevi)
lsmct .Şahin I Adli. 20 Agustos 1981. Üsküdar
Pasakapısı Cezaevi)
Seyit Konuk. İhrahim Ethem Coşkun ve Necati
Vardar (Sol görüşlü. 13 Mart 1982. İzmir Buca
Kapalı Cezaevi)
FSoi Ankan (Sağ görüşlü. 27 Mart 1982, Ankara
Merkez Kapalı Cezaevi)
Sabri Atay (Adli. 23 Nısan 1982, Sakarya Kapah
Cezaevi)
Cengiz Baktentıır (Sağ görûşlü. 30 Nisan 1982,
Elazıg Kapalı Cezaevi)
ŞehabettinOvalı(Adfi. 12 Haziran 1982, Sinop
Kapalı Cezaevi)
Adnan KavakJı (Adli. 19 Haziran 1982. Tokat
Kapalı Cezaevi)
VeB Acar(Adli. 12 Ağustos 1982, Isparta Kapaiı
«Cezaevi)
A» BulentOrkan (Sağ görüşlü. 13 Agustos 1982,
.Ankara Kapalı Cezaevi)
EşrvrÖzcan fAdli. 18 Ağustos 1982, Kayseri
Cezaevi)
Kazun Ergun (Adli. 29 Aralık 1982, Akşehir
Kapalıcezaevi)
Muzaffer Öner (Adli. 29 Aralık 1982, Amasya
Kapalı Cezaevi)
HalS Fevzi LygııntürkfAdli. 29 Araiık 1982.
A5'on Kapah Cezaevi)
Adenı Özkao (Adli. 13 Ocak 1983, Bahkesir
Kapalı Cezaevi)
Osnıan Demiroğiu (Adli. 13 Ocak 1983, Antalya
Kapalr Cezaevi)
Hûsevin Çaylı (Adli. 13 Ocak 1983. Afyon Kapalı
Cezaevi)
Ahmet Mehmet llağbey(Adli. 22 Ocak J983.
Akşehir Kapalı Cezaevi)
Ali Aktaş (Sol görüşlü. 23 Ocak 1983. Adana
Kapalı Cezaevi)
Duran Bircan <Adîi. 23 Ocak 1983. Denizli
Kapalı Cezaevi)
Önıer Yazgan. Mehmef Kambur, Rarnazan
Yukarıgöz ve Erdoğan Yazgan < Sol görüşlü. 29
Ocak 1983, fzmıt Kapalı Cezaevi)
Ahmet Kerse (Sag görüşlü. 29 Ocak 1983,
Gaziantep Kapalı Cezaevi)
Levon Ekmekçiyan (Ermeni Asala örgütü
militanı. 29 Ocak 1983. .Ankara Merkez Kapalı
Cezaevi)
Rtdvan Karaköse ve Cavit Karaköse (Adli. 5
Şubat 1983. Akşehir Kapalı Cezaevi)
Fatih Laçingil (Adîi. 24 Şubat 1983. Keşan KapaJı
Cezaevi)
FaikGungönnez (Adli. 24 Şubat 1983, Kilis
Cezaevi)
Mustafa Başaran (Adli. 30 Mart 1983, Edirne
Kapaiı Cezaevi)
Huseyin Üye (Adli. 30 mart J983, Nazilli
Cezaevi)
Şoıer Yiğit <Adli. 20 Nisan 1983. Isparta Kapaiı
Cezaevi)
CaferAksuıAdli. 20 Nisan f983, Efirli Cezaevi)
Abdiilaziz Kıhç (Adli. 25 Mayıs 1983, Edime
Kapalı Cezaevi)
Sdçuk Duracık ve Halii Esendağ (Sağ görüşlü. 4
Haziran 1983, Buca KapaJı Cezaevi)
Üras Has (Sol görüşlü. 7 Ekim 1984, Buca Kapah
Cezaevi)
Hnfır Asfan (Sol görüşlü. 25 Ekim 1984. Burdur
Kapalı Cezaevi)
Kenan Evren, Türk Basınında Atatürk SergisTnin açtlışını japaı ken, *Atatürkçü" olduğu imajını bu fırsatla bir kez daha vurguluyordu.
rüm yaşam "emir
komuta zinciri'ne
uygun süriiyordu.
Kendi yasalannı
yapan otorite.
elbetteki kendi mahkemelerini
de kurdu. Meydanlarda yargının
"bağnnaz" olduğu yönünde
nutuklaratılıyordu. Yabancı
gazetecilere otorite. "Bizyargıya
kanşmıjonız" demeçleri
\ eriyordu. Ancak 12 Eylül
hukuku yürürlükteydi ve her şey
bu hukuk çerçevesinde
yürüyordu.
Dönemin Istanbul Sıkıyönetım
Savcısı Hâkim Albay Süleyman
Takkeci o günlerde gazetecilerle
sohbet ederken "işlerinin çok zor
oiduğunu** sık sık anlatıyordu.
\'e Takkeci. "Herkes çok agır
davranıyor. Savcılar ve
hâkimlerden ağır davrananlar
var, kılı kırk y araniar var. Çok
fazla incelemeye gerek yok.
Süratir hareket etmek lazım"
dıyordu. Evet, kılı kırk
yarmamak lazımdı ve süratli
hareket etmek lazımdı. Insanlar
kılı kırk yarmadan yargılandılar,
süratli yargılandılar... Kimi bir
ay içinde idam cezasına
çarptmldı. kimı yasalarda "18
yaşından küçûkler asılamaz"
denmesine karşın ınsanlar 18'inı
doldurmadan asıldı.
O günlerde her şey suçtu.
Uçurtma uçurmak suçtu...
Küçücük bir çocuğun
karatahtaya resim yapması
suçtu... Düğün evine bayrak
asmak suçtu... Edirne'nın Ipsala
ilçesinde görev li iki öğretmen
hakkında komünizm
propagandası yapmaktan da\a
açıldı ve öğretmenler 15 ay
cezaevinde kaldılar. Çünkü
ögretmenler. san-kırmızı renklı
uçurtmafan uçurarak komünizm
propagandası yapmışlardı. 12
Nısan 1984 günü Van'ın
Muradiye ilçesi ilkokulunda
düzenlenen müsamere sırasında
sarhoş bir kışı gözaltına alındı.
Sanık hakkında."temsilin
başlamasından önce alkollü bir
şekilde sahneye gelerek aldırma
gönül aldırma' tiirküsünü
değiştirip aldırma voldaş
aldııma" biçiminde söyJemesi \e
sol elini havaya kaldırmasr
nedeniyle dava açıldı. Sanık.
komünizm propagandası yapmak
suçundan yargılandı ve beraat
etti. Savcı beraat karanna karşı
çıkıp sanığın mahkûm
edilmesini isteyince dosya
Askeri Yargıtay'a gitti. Askeri
Yargıtay. sanığın yaptığının
"komünizm propagandası
olmadığına" karar \erdı. Ancak
Askeri Yargıtay'ın bu dosya ile
ilgıli şöyle bırgörüşü vardı:
"_. şcklinde oluşan e\lcmirıde
kulianmış olduğu
'yoldaş'sözcüğiiniin komünist
sanık."konıüni/m
propagandası"vapmaktan
mahkûm edildi. Dosya daha
sonra Askeri Yargıtay"a
gönderildi. Askeri Yargıtay,
yaptığı mceleme sonunda
dosyavla ılgilı şu görüşü bildirdi:
u
_.Ancak komünist bir devlet
ofan SSCB'nin bavrağının
amblemi orak-çekiç resmini
çizmek komünizm propagandast
suçunu oluşturduğu halde suç
»asfının ö\ me olarak ta\ sifi >e
yanlış u\gulama \apılması, usul
\e yasa\a a> kın görülmüştür.
...Askeri \argıta\'ın köklesmiş
içrihatlarına göre de orak-
çekiç resmi >apmak
komünizmi övme olmayıp
O günlerde her şey suçtu. Uçurtma uçurtmak suçtu...
Küçücük bir çocuğun karatahtaya resim yapması
suçtu... Düğün evine bayrak asmak suçtu...
Edirne'nin İpsala ilçesinde görevli iki öğretmen
hakkında komünizm propagandası yapmaktan dava
açıldı ve öğretmenler 15 ay cezaevinde kaldılar.
Çünkü öğretmenler, san-kırmızı renkli uçurtmalan
uçurarak komünizm propagandası yapmışlardı.
düzende vaşavanlann
birbirlerine karşı kullandıkJan
bir hitap şekli olduğundan kuşku
yoktur-."
Gelin evjnin damına bayrak
asmakta suçtu. Çünkü bu bayrak
üç renküydi... Mahkemeye göre
"sanıklar, üç renkli Kürt
bavrağını traktör içinde iki
tarafından rutup. gelin ev inin
damına asmak suretiyle Türk
ba\rağından başka bavrak
asmak" suçunu işlemışlerdi. Ve
doğal olarak bu insanlar. "milli
dmgulan zavıflatarak
böİücülük" yapmışlardı.
Kırşehır'ın Eğıtim Enstitüsü'nün
2 C sınıfında okuyan bir öğrenci
de kara tahtaya çizdiği çizgilerin
"orak-çekiç'"e benzediği
gerekçesiyle tutuklandı.
Mahkeme. sanığı. "Beyaz ve
kırmıa tebeşirle SSCB'nin
bayrağının amblemi olan orak-
çekiç resmini \apmak" suçundan
yargıladı.. Ve öğrenci
propaganda niteliğinde bir
suçtur."
Evet, orak-çekiç resmı çizmek
bir suçtu. Ancak Yargıtay içın
önemli olan; orak-çekiç resmini
çizme komünizmi övme miydi,
yoksa komünizm propagandası
mıydı? Çünkü ö\Tnenin cezası 4
yıldı. propaaandanın cezası ise
7.5 yıldı.
Mahkemeler işkenceyi de
meşrulaştırdı. Erzincan 3. Ordu
ve Sıkıyönetim Komutanlığı 2
Numaralı Askeri Mahkemesı. 24
Ocak 1984 tarihınde şu karan
verdi: "Bir an için işkence
yapıldığı kabul edilse büe,
işkence. sanıktan doğru bilgi,
cevap almak için vapılmaktadır.
Eğer doğru olma>an, u> durma
cevaplar vçrilirse işkcnccnin
gayesi doğru cevap almak
olduğuna göne, işkence daha da
arrfınlacaktır. O halde. bu
durumun sanıklarca da bilinmesi
tabii olduğuna göre, bu
önermenin mantıki sonucu,
işkence>e maruz kalanın doğru
cevdp vermesidir. Aksi takdirde
işkence, arttıniarak de>am
edilecektir. ÖŞlevse. ifadelerin
işkence aitında alındığı sabif bile
görülse bu. ifadenin gerçekdışı
olduğunu. itibar edileme>eceğini
orta>a kovmaz. Şu halde, işkence
a> rı. işkence sonucu verilen
ifadenin doğruluğu a>n
şejierdir."
Askeri mahkemelere göre:
"fşkenme maruz kalan doğru
sövlerdL.'"
Böylesi görüşlerin benimsendiği
mahkemelerin verdigi kararlar
dayine 12 Eylül hukukunun tam
anlamıyla uygulandığı Askeri
Yargıtay tarafından incelendi.
Askeri Yargıtay 3. Dairesı. 4
Eylül 1984 günü işkenceyle
ahnan ifadelerle ılgilı şu karan
verdi: ^ • -
"Buııa karşı bir ikrann ekte '' '
edilişinde. işkence vapıldığı ve>a
başka türlü hileli \ollara
başvurulduğu gerçekleşse dahi,
bu tür davranışiar, görev lilerin
sorunıfuluğunu gerektiren avn
bir husus olacağından, eğer ikrar.
başka yan deliHer \e maddi
ola>laria teyit edilhorsa bunu
değerlendirip hükrne da\anak
vapılmasında. hukuki bir sakınca
bulunmamaktadır."
Işte, bu dtişüncelerde olan savcı
ve yargıçlann yaptığı
yargılamalar sonunda insanlar
hapis cezalanna çarptınldılar.
Yıllarca cezaevlerinde yattılar.
12 Eylül hukukunun bakış
açısını, mantığını. Kenan
Evren'in3 Ekim 1984
tarihınde Muş'ta yaptığı
konuşma en iyi şekilde onaya
koyuyordu:
"Bunlan asma>acak da
beslevecek miviz?"
Konuşmayı dinleyen Muşlu
yurttaşlardan hep bir ağızdan
yanıt gelıyordu:
"Asacağız_."
Ve 12 Eylül anlayışıyla 49 genç,
darağacında öldürüldü...
YARIN: NE DECİŞTİ?
NOTLAR / AYDIIV E\GİN
Herkes kendi 12 Eylül'ünü yaşadı"12 E>Iül beni yurtdışında
yakaladı. Yani yakalavamadı.
Berb'n'de sabahın köründe bir
otel odasında tekfon çaldı. Bir
arkadaş • BBC"\ ı aç "dedi. Açtık.
Sonuna vefişmiştik. ...
kavşaklann zırhlı araçlarla
tutulduğu ve tüm ülkede
durumun sakin olduğu
bıldirilıyor'. Kanmla bakışfık.
Kaç yıl süreceğini bilemediğjmiz
sürgün başlamıştı..."
Yukandaki paragrafı pek çok
kez vazdım. likin küçük not
defterime. Sonra Cumhurivet'te
yayımlanan "Ben Frankfurt'ta
Şoförken.»
r
dızısının girişine.
Ardından bir Alman gazetesine,
sonra bir Alman dergisine.
Şimdide. 12 Eylül'ün 15.
yıhnda buraya... Niye acaba ?
Niye 12 Eylül'den söz ederken
ille de bu kırık dökük cümleleri
art arda yinelemişim.
yınelıyorum? Galiba herkesin
kendi 12 Eylül'ü var. Herkes
e>lül karanlığını kendmce
yaşadı. Çocukluğumun bulanık
anılan ara.sında HMer
faşızmınden kaçan ilerici.
demokrat, sosyal demokrat.
komünist Alman siyasai
göçmenlerinin özgün biryeri
var. Doğduğum v e büyüdüğüm
Ege kasabası (Nevşehır ve
Çorum'la birlikte) kimi Alman
siyasai göçmenlerine zorunlu
bannak yapılmıştı. Yoksulluk
içinde yaşayan onurlu
insanlardı. Kurban
bayramlarında annemin elime
tutuşturduğu bir sahan taze
kurban etini sevınerek
aldıklannı bile anımsıyorum. Ve
elime tutuşrurulan ayçöreğının
tadını... Sonra gençlik
yıllanmız. Yükseien sosyalist
hareketin saflannda Yunan
cuntasından kaçan ilerici
Yunanlılarla dayanışma
örgütlemeye çabaladık. Şili'de
canını kurtanp kapağı
Avrupa'ya atan siyasi
göçmenlerle birlikte "Unida
popula,jamas seras \encido"
türküsünü gözlerimiz dolarak
söyledik. Delikanlılığı geride
bırakmıştık. her ay
maaşlanmızın beşte bınnı Şılilı
siyasai sürgünler için ayırdık.
Çekoslovakya'da Karlovy Vary
kaplıcalannda garsonluk ve
aşçılık yapan ve hâlâ iç savaşdan
kalma marşlar mınldanan yaşlı
Yunanlı siyasai sürgünlerle
kederlendik... Sonra bir sabah.
bir eylül sabahı. Avrupa'nın
göbeğinde kendimizi siyasai
sürgün olarak bulduk.
Kaderlerini bölüşmeye
çabaladığımız antifaşist
sürgünlerın kaderini yaşamaya
başladık. Herkes kendi 12
Eylül'ünü yaşadı. On bıryıl
geçtı. On bir uzun yıl. 142.
madde kaldınldı. 43 yıl 8 aylık
kesinleşmiş hükümlerimin 42
yılı birçırpıda silini\erdı. 12
Eylül öncesı askeri ve sivil
hapishanelerdekı misafirliklerim
alacak yazılmıy "I05gün
yafarsan Özgürsiin" dediler.
Döndüm. Yeşılköy
Havalimanı'ndan önce siyasi
şubeye. ertesı gün de
Sağmalcılar Hapıshanesi'ne
postalandım. Kendi 12
Eylürierinı yaşamış gencecik
arkadaşlanmla yeniden
buluştum. Mayıs I980'de
Da\ utpaşa Askeri
Hapishanesı'nden benı marşlarla
uğurlamışlardı. On bir yıl sonra
onlarla yeniden kucaklaştım. Bir
çok 12 Eylül kesişti. 17yaşında.
gencecik (çok, pek çok
gencecik) İJğur'u yüzünden
değil ayak tabanlanndan
tanıdım. Mayıs I980'de
tabanları patlamış ve uykusuz ve
çok üşümüş ama çok. pek çok
gencecik getirmişlerdi koğuşa.
Tabanlarını iyı bilınm.
Tabanlanndan tanıdım,
yüzünden deği). Saçlanna ak
teller düşmüş. Yüzü on bıryıllık
açlık grevlerinde. bın bitmeden
öteki başlayan açlık grevlerinde
kınşmış. Gözleri onbıryıllık
soğuk, dayak ve işkenceden
puslanmış. Yaşamının en güzel
yıllarını güneşe, sevgiliye ve
özgürlüğe hasret geçirmişti.
Hasan ı (adını ben değıştırdim)
gördüm. Onun 12 Eylül'ü çok
daha sert geçmiş. Günün
yarısından çoğunu hapishane
koğuşunun musluklannın
başında geçiriyor ve durmadan
ellerini yıkiyordu. Soğuk. dayak
ve açlık grevlerinde kucağında
ölen arkadaşlannın acısı salt
bedenini değıl. beyninı de
sakatlamıştı. On bir yıl
dövülmüş, aşağılanmış ve insan
kılıklı hayvanfarca
hırpalanmıştı. Kirlenmiş
buluyordu kendinı ve sabunun
çıkaramayacağını bile bile
habire ellerini yıkıyordu.
Garo'yu buldum koğuşta. Tam
on bir yıl sonra bir kez daha
kucaklaştım. Karşılaşır
karşılaşmaz kulağıma "Hâlâ
anlamadılar. Sakın bozuntuya
verme" diye fısıldadı. Garo
(Garbis) yakalandığı gün
üstünde çıkan sahte kimlikfe on
biryılını tamamlamıştı. Ermeni
olduğunu kimse 'çakmamıştj'.
Zifiri karanlık gözleri gene
muzip gülücüklerle süslüydü.
Herkes kendi 12 Eylül'ünü
yaşadı. Kimi kolay. kimı zor.
BIRBAKIMA
SERVER TANİLLİ
MISIPII Kadınlar...
Büyük kavga veriliyor kadın hakları u§runa.
Ve dinle dinci de direnıyor.
Bu kavgalardan biri, geçen haftanm başından beri,
Pekin'de Uluslararası Kadın Konferansı'nda sündü; bu-
gün de son günü konferansın. Yayımlayacağı bildiriden
sonrada kitaplaştınlacak tartışmalardan neler olup bit-
tiğini ve nereden nereye vardığımızı göreceğiz.
Daha şimdiden öğrendıklerimden biri şu oldu:
12 Eylül günlü Liberation'un yazdığına göre, kadının
"cinselhakları" bölümündebüyük tartışmalarolmuş ve
Iranlı temsilcilerin girişimi üstüne, bu terimler bölüm-
den çıkarılıp atılmış; heyet de, kazandığı "zafer'öen do-
layı övünç içindeymiş. Bereket versin, sözkonusu hak-
lann içeriği metnin içinde şu biçimde sürdürülmüş:
"Kadının haklan, cinselliğı, cinsel ve gebe kalma sağ-
lığı konusunda, özgürce denetleme ve karar verme
hakkını içerir"; ayrıca, bütün bunlar, "baskıdışında, ay-
nmcılıkya da şiddetle karşılaşmadan "kullanılabilecek.
Son anda müdahale olmazsa, bir ilerleme elbette.
Ancak, mollalann temsilcıleri övündükleri çıkışı yap-
masalardı, Vatikan'ınkilerden gelebilirdi bu.
Çünkü aynı ruh, aynı kafa yapısı!
Ustelik, fslamcı gericilikle Vatikancı gericılik arasın-
da hele kadın haklan soz konusu oldukta, açık ya da
kapalı bir "kutsal bağlaşıklık"tan söz ediliyor.
Iranlı genci yapar da Mısır'daki boş durur mu?
Dinleyiniz olup bıteni lutfen!
Mısır'da, 1931 den beri yururlükte olan vekadın hak-
lanna da değinen bir "Ahval-ı Şahsiye" kanunu var. En-
ver Sedat döneminde, eşi Cihan'ın girişimiyle bir ka-
nun çıkanlıyor. Kuran'ın bugun düpedüz çağdışı birni-
telik taşıyan, ünlü dört kadına kadar evlenme hakkı ve
boşanmada kadının karşısına dikilen engellleri var ya,
özellikleboşanmada kadına da bir soluk aldırmak ama-
cıyla, 1979'da yayımlanan bu kanunla şu hak tanını-
yor: Kocasının ıkinci evlıliğı yapmasını izleyen yıl için-
de, kadın da kendilığinden boşanma hakkına sanip
olabilıyor; aynca koca, ıkinci bir eş alma konusunda ka-
nsına haber verme zorunda.
Ne var kı söz konusu kanun, tutuculann baskıstyla
1985'tekaldırılmış.
Doğaldır ki, kadının dramı sürüyor.
O yıldan bu yana artan dinci gericiliğin de baskısıy-
la acılar içinde. Liberation'un belirttığıne göre, Mısır'da
her yıl, bir 20 bın kadar kadın, çokeşlıliğe giden -ve bu
arada kendisıni dövüp ezen- kocasına karşı mahkeme-
ye başvuruyor. Canından bezdigi için ya da kocasının
boşanmaya karşı çıkacağı korkusuyla onu ötdürüp ölü-
sünü de yok eden kadınların öykülen, Mısır gazetele-
rine sık sık konu oluyor. Ama erkeğin bir sorunu yok,
çünku karısını hemen ve kendiliğinden boşayabiltyor.
"Şeriat-ı garra"rvn azizlıği!
işte, kadına çektinlen acıların biraz olsun önünü ala-
bilmek amacıyla. son ayiarda, bu kez Hüsnü Müba-
rek'in eşı Suzan Mübarek'ın onayak olmasıyla yenı bir
tasarı hazırlandı. Bu metin, devrimci olmasa da ilerici
bir nitelik taşıyor ve evlilikle ilgili kimi yeniliklerin yanı
sıra, kadına, kocasının ikincı bir evlenme yapması ha-
linde, kendiliğinden boşanma hakkı tanıyor.
Ne var ki, çıktı çıkıyor derken onun da yasalaşması
engellendı son günlerde.
Engelleyenlerin başında da, Sünni ortodoksluğun
bataklıklanndan biri olan -ünlü- Cami-ül Ezher'in baş-
kanı Şeyh Ali Gad al-Hak geliyor. Adamın söylediği-
negöre, "Bu yeni sözteşme, birleşmeleri köstekliyor
ve gençleri evlitikten tıksındiriyor"muş; o yüzden de,
"ölüme mahkûm edilmeliymtşl
Düpedüz hezeyan sizin anlayacağınız.'
Bir ilginç nokta da şu: Mısır'da, çok kadınla evlilik faz-
la değil aslında (resmı istatıstiklere göre, yüzde2.3); an-
cak, çokevlilıği asıl uygulayanlar da, şeyhler: Aratann-
dan yüzde 4'ü. birden çok kadınla evii.
Bunu duyunca daha da tiksiniyor insan.
Mısıriı kadınlar bekliyorlar ve daha bekleyecekler.
Hukuka dıni karıştıracak yerde, çağdaş davranarak
kadınla erkegin eşıtliğini ilan edip sorunlara çözüm ge-
tirmek dururken, insanlar nelerle uğraştınlıyor ve kadın-
lara ne denli acılar çektirilıyor!
Bizim dışımızda tüm Müslüman dünya bu durumda.
Ve bütün bunlan gördükçe, Cumhuriyet'in Medeni
Kanun devrimi daha da büyüyor gözümde.
Eksikleri vardır bugün onun, hep olacaktır.
Yaşamın gereksinmelerine göre, aklın aydınlığında ve
çağın doğrultusunda çozulecektır hepsi de.
Başka bir çözüm yolu yoktur!..
15 yıl sonra değisen bir şey yok
Cezaevlerinde
baskı ve ölüm
Cezaevlerinde asker-
si\il kişıîerin dü-
zenledığı operas-
yoniarda yüzlerce insan ya-
ralandı, yüzlerce ınsan sa-
kat kaldı. Kimı tutuklular.
baskılan protesto etmek
için açlık grevi yaptılar,
ölüm orucuna yattılar, ken-
dılerıniyaktılar...
Otoritenın en iyi uygu-
landığı yerlerden biri de Dı-
yarbakır Askeri Ceza-
evi'ydi.
Bu cezaevinde 8 kişi uy-
gulamaları protesto etmek
için öldü. !982 yılı. Diyar-
bakır Askeri Cezaevi"nde
baskı lann en yoğun oludu-
ğu yıldı. I7mayısı I8ma-
yısa bağîayan gece saat
04.30'da hücrelerden birin-
denalevleryükşeldi. Ferhat
Kutay, Necmi Ömer. Eşref
Anyık % e Mahmut Zengin
kendilerini yaktılar. PKK
davası nedeniyle tutuklu
olan bu dört insan, daha
sonra "dörtter" olarak anıl-
dılar.
ANAP iş başma geldığin-
de de cezaevlerinde bir şey
değişmedı. Tutukluluiara
"tek n'p elbise" gıydirilmek
istendi. "Siyasi" tiıtuklu ol-
duklannı savunan insanlar.
bu elbiseyi giymeyecekle-
rim açıkladılar. Tutukiular.
duruşmalaradon-atietle gıt-
meye başladılar. Artık tu-
tukiular hem cezaevinde
hem de mahkemelerde el-
bise giymedikleri içın dö-
vülüyordu.
1984 yılına gelindigınde
Metris Askeri Cezaevi"nde
Türkiye'nin en uzun süren
açlık grevı başladı. Bu dire-
nişe Bayrampaşa Ceza-
evi'ndekiler de katıldılar.
Eylem, zaman içinde
"ölüm orucu"na dönüştü.
Ölüm orucunun 63'üncü
gününde Devnmcı Sol da-
vası sanıklanndan Abdul-
lah Meral öldü. 66'ncı
günde ise Devrimci Sol da-
vası sanıklanndann Haydar
Başbağ ile Türkıye Ihtilalci
Komünistler Birliği davası
sanı^klanndan Mehmet Fa-
tihÖktüimüşöldü. Devrim-
ci Sol davası sanıklanndan
Hasan Telci ise eylemin
73'üncü gününde yaşamını
yitirdi.
Cezaevlerindeki baskıla-
rın simgesi haline gelen ve
"tek u'p insan yaratma" is-
temınin göstergesi olan
"tek tip elbise givmeme"
mücadelesı ölüm orucu ey-
lemıyie başarıya ulaştı ve
tek tıp elbise zorunluluğu
kaldınldı.
1987 yılının Haziran
ayında Eskişehir Ceza-
evi'nde tünel bulundu. Tü-
nel olayına çok kızan ceze-
vi yönetimi, gazeteden kita-
ba, televizyondan kâğıda
kadarher seye yasak koydu.
.Gardiyanlarkoguşlara gire-
rek tutuklulan dövdü. Bu
olaylar üzerine tutuklular
açlık grevine başladılar. Aç-
lık grevınin 35. günü sanık-
lar dövülerek koğuşlann-
dan çıkanldılar ve Aydın
Cezaevi ile Nazilli Ceza-
evi'ne gönderildiler. Bu
olaylar sırasında Mehmet
Yalçınkaya ile Hüseyin Hûs-
nü ErogJu "aldıklan darp-
Jar" nedeniyle öldü.
Bugün 12 Eylül askeri
darbesinin üzerinden tam
15 yıl geçti. Ama cezaevle-
rinde baskılar hâlâ sürü-
yor...