29 Mart 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 13 EYLÜL 1995 ÇARŞAMBA HABERLER Alman parlamenterter TBMM'de • ANKARA (Cumhuriyet Bürosıı) - TBMM Başkanvekili Musıafa Kalemlı. Almanya Federal Meclisi Başkanvekili Burthard Hirsch başkanlığındaki konuk parlamenter heyetını makamında kabul etti. Kalemlı. kabulde yaptığı açıklamada. konuk heyetin ziyaıetinın. CHP"nin 27. Olağan Kurultayı'na rastlamasının Alman parlamenterlerin Türkıye'dekı sıyaseti yakından izlediklerinin kanıtı olduğunu söyledi. TümMaliye Sen'liler gözaltında • tstanbul Haber Servisi - Tüm Maliye-Sen üyesi dört kışı öncekı akşam sendıkanın Aksaray'dakı merkez bınasından çıkarken gözaltına alındığı ögrenildı. Genel Başkan İrfan Erdoğdu. Genel Mali Sekreter Kerem Avcu. Eğitim Sekreten Mahmut Güven ve üye Özer Avanos'un Küçükpazar Karakolu'na götürüldügü bildirildı. Avcılar'da intihap • İstanbul Haber Servisi - Aveılar'da bir kişi kansını a\ tüfeğıyle vurduktan sonra intihar etti. Dün saat 12.00 sıralannda meydana gelen olayda, Ambarlı Cihangır Mahallesı Dikenli Sokak No. 21 adresınde oturan ve 4 ay önce evlendiği öğrenılen Baki Ertürk (48) ikinci eşi Aynur Ertürk'ü (33) uyurken av tüfegı/le vurduktan sonra intihar etti Çakmur aklandı •I İZMİR(UBA)-Izmir Büyükşehır Belediye Başkanı Burhan Özfatura tarafından 1 yıl önce açılan Galleria'ya iİışkın "ihale yasasına aykın davranıldıgı. ihale yasasının ihlal edildiği" savıyla açılan dava beraatle sonuçlandı. Türk Ceza Yasası'nın 240. maddesine dayanılarak "'görevı kötüye kullanma'"dan cezalandmlma ıstemiyle açılan davada. İzmir 2. Asliye Ceza Mahkemesi, Yüksel Çakmur'u \e encümen üyelerini suçsuz bularak beraat karan verdi. Dalan'dan bağış • İstanbul Haber Servisi - DYP İstanbul Milletvekıli Bedrertin Dalan. milletvekillıgınden aldığı ödenek ve yolluklan Mehmetçik Vakfı'na bağışhyor. TSK Mehmetçik Vakfı Genel Müdürü emekli Tuğgeneral H. Raıf Babaoğlu yaptığı açıklamada. Bedrertin Dalan"ın miletvekilliği sona erene kadar TBMM tarafından adına çıkanlan maaşlarını bağışladığını bildirdi. MHPTı kadınlara seçim startı • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - MHP Genel Sekreter Yardımcısı Velı Santoprak. MHP Kadın Komisyonlan Genel Merkezi ile Ankara il örgütü arasında düzenlenen "Birinci Istişare Toplantısf "nda yaptığı konuşmada. MHP Genel Başkanı Alparslan Türkeş'in MHP'lı kadınlara "seçim startı" verdiğini bildirdi. RP'li belediyeden İstanbul Haber Servisi - RP'lı Pendik Belediyesi, Pendik Semt Konağı'nı işleten Kadın Emeğini Değerlendirme Vakfı ile İstanbul BüNiikşehir Belediyesi Genel Sekreterliği arasında yapılan protokolün hukuken geçersiz olduğunu açıkladı. Pendik Belediyesi, 10 eylül günü gazetemizde çıkan "RP'li B~elediyeler Kadına Karşı" başlıklı haber ıçin yaptığı açıklamada, belediye tarafından zorla boşaltılan. ancak mahkemeden yürütme> i durdurma karan alınması üzerine yeniden açılan çocuk yuvası ile ilgili olarak. "Mevzubahis olunan konuda herhangi bir ihalenin yapılmadığı gibi. noterden onaylı bir sözleşmenin olmadığı tespıtedılmıştır" denildi. tstanbul Gazeteciler Cemiyeti'ni ziyaret eden Kenan Evren gerekli uyarıları yaptı Once basnı sıısturuldu • Evren ve arkadaşları askeri darbenin ilk günlerinde basından memnundular. Darbeciler kendilerine karşı çıkabilecek nitelikteki gazeteleri zaten kapatmışlardı. Yayımlanan gazetelerin hemen hemen hepsi darbeyi destekliyordu ve % 'böylesi bir müdahalenin gerekliliği" konusunda haberler yazılıyor, yorumlar yapılıyordu. • Darbenin ilk anından itibaren "tehlikeli" görünen işçi, memur, sendikacı, öğretmen, öğrenci, milletvekili, kısacası herkes susturulmuştu. Sıra muhalefet için en büyük silahlardan biri olan basına gelmişti. Basın sindirilmeliydi, sindirilemezse susturulmalıydı. "Bugüne kadar yapılan beyanlar, çıkanlan gaze- telerden genellikle mem- nunuz. bunu da iftiharla belirtmek isterim. Hakikaten 12 Eylül'den sonra büyük anlayış gör- dük. Bu bir müddet de- vam etti. Fakat yavaş ya- vaş açık bir delik bulabi- lir miyiz, bir yerden fır- sat koİlavabilir miyiz gibi bazı girişimleroldu. Ama bunu da arkadaşlarımı- zın ikazıyla hemen dii- zelttiler. (...) Bir arkadaş çıkıyor, arzu edilmeyen bir şeyi yazıyor ve o arka- daşımızın o yazısından dolayı da büyük bir kitle zarar görüyon" Bu sözler, askeri darbe- den 6 gün sonra 18 Kasım 1980 günü tstanbul Gazete- ciler Cemiyeti'ni ziyaret e- den MGK Başkanı Kenan Evren'e ait. Evet, Evren ve arkadaşları askeri darbenin ilk günlerinde basından memnundular. Darbeciler kendilerine karşı çıkabile- cek nitelikteki gazetelen zaten kapatmışlardı. Ya- yımlanan gazelerin hemen hemen hepsi darbeyi des- lekliyordu ve "Böylesi bir müdahalenin gerekliliği'" konusunda haberler yazılı- yor. yorumlar yapılıyordu. Ancak Evren ve arkadaşla- n. basının "kendileri için çok tehlikeli bir güç oldu- ğunu" bilivorlardı. Zaten Evren de İ2 Evlül'den 6 gün sonra "çatlak seslerin susturulacağını açıkça söylüyordu. Netekim susturdü~ Darbenin ilk anından iti- baren "tehlikeli" görünen işçi, memur, sendikacı, öğ- retmen. öğrenci. milletve- kili. kısacası herkes sustu- rulmuştu. Sıra muhalefet ıçin en büyük silahlardan bıri olan basına gelmişti. Basın sindirilmeliydi, sin- dirilemezse susturulmalıy- dı. Netekim susturuldu da... Sol yayınlann yazıışleri müdürlen "terörist" dam- gası vurularak önce gözal- tına alındılar. sonra cezaev - lerine konuldular. Günlük gazeteler Aydınlık. De- mokrat, Polıtika ve Hergün gazeteleri kapatıldı. Diğer günlük gazeteler de yakın takibe alındı. Ve ilk kapatılan gazete- Cumhuriyet oldu. Cum- huriyet gazetesınjn kapatıl- masmın nedeni, İlhan Sel- çuk'un"Pencere" köşesin- de yazdığı "Kemalizm İdeolojisi Muz mudur?" başlıklı yazısıydı. 1. Ordu ve Sıkıyönetim Komutanı Orgeneral Necdet Üruğ'un imzasını taşıyan "yayını durdurma kararı"nda şöyle denıliyordu: "Cumhuriyet Gazete- si'nin 11 Kasım 1980 ta- rihli nüshasının 'Pencere' isimli köşesinde yer alan 'Kemalizm İdeolojisi Muz mudur?' başlıklı ya- zıda Atatürk'e dil u/.attı- ğı \e ayrıca 'işsizlik oranı arttı, vatırımlar geriledi', 'İstanbul'daekmeksıkın- tısı baş gösterdi' gibi ka- munun telaş ve heyacanı- nı doğurucak asılsız ve mübalağalı haberler ya- yımladığı tespit edilmiş- tir." Evet, basın artık yasakla tanışıyordu. Yazılan herşey halkı telaşlandırabilirdi. heyecanlandırabilirdı. Iş- sızlikten söz etmek yasak- «... Zam haben yazmak ya- saktı... Önceleri yazıişleri müdürleri 1. Ordu ve İstan- bul Sıkıyönetim Komutan- lığı karargâhı olan Selimi- ye Kışlası'na çagnlıp "uyarıldılar." Zaman geç- tıkçe uyanlarla yetinmedi- ler. yazıişleri müdürlerini. muhabırleri, köşe yazarla- nnı gözaltına aldılar, ceza- evlerine gönderdıler. "Otorite" bunlarla da yetinmedi. 2 Haziran 1981 günü MGK. 52 Numaralı Bildirisi'ni yayımladı. San- ki hiç yasak yokmuş gibi bu bildın yeni yasaklan getir- di. Artık hemen hemen her yazılan yasaktı: Sıkıyöne- tim uygulamalannı eleştir- mek yasak... Siyasi partiler, sendikalar, meslek kuruluş- lan, dernek ve siyasi kişi- lerle ilgili •yanıltıcı' yazı yazmak yasak... Gazetelenn yayını dur- duruldu. 12 Mart 1984 ta- rihine kadar Cumhuriyet ve Milli Gazete dört kez, Ter- cüman, Hürnyet ve Günay- dın gazeleri iki kez, Güneş, Milliyet ve Tan gazeteleri bir kez kapatıldı. Bu kapat- malar sonunda Milli Gaze- te toplam 72 gün, Cumhu- riyet 41 gün, Tercüman 29 gün, Günaydın 17 gün. Gü- neş ve Milliyet 10"ar gün. Tan 9 gün, Hürriyet 7 gün okuyuculanndan uzak kal- dı. ' Soruşturmalann, davala- nn ardı arkası kesilmedi. Yazıişleri müdürleri bir da- vadan çıkıp diğerine girdi- ler. Aynı gün içınde üç-dört davadan yargılanan yazıiş- leri müdürleri oldu. Yazar- lar da yargılandı. Kimi be- raat etti. kimi ceza aldı. Paşaların ilk hedefi muhalefeti, dolayısıyla muhalefetin sözcüsü basını susturmaktı... Cumhuriyet Gazetesfnın Sahibi ve Başyazan Nadir Nadi 2 ay 20 gün hapıs ce- zasına çarptırıldı. Karar Milli Savunma Bakanlı- ğı'nın başvurusu üzerine kaldmldı. Oktay Akbal. Nazlı llıcak üçer ay hapıs cezasına çarptınldılar ve cezaevine gırdıler. Yasaklardan etkilenen sadece gazeteler değildı. Ansıklopedilere bile yasak uygulandı. Atatürk Ânsik- lopedısfnın "Nâzım Hik- met bölümü"ne de yasak geldı. Her şeyin v asak olduğu o günlerde gazetecilere top- lam 3 bin 715 yıl. 6 ay ha- pis cezası venldi... 300 ga- zeteci saldırıya uyradı... 31 gazeteci cezaev ine kondu... 40 ton gazete. dergi ve ki- tap 'sakıncalı' olduğu ıçin ımha edildi... Yasaklardan sadece ga- zeteciler etkilenmedı. Ya- zarlar-çızerler de yargılan- dı. Kimi Banş Derneği da- \asında yargılandı. kimi Türkıye Yazarlar Sendika- sı davasında, kimi de Ay- dınlar Dilekçesi davasında . Cumhunyet gazetesınden Sabah gazetesine. Tempo dergisinden Aktüel dergısı- ne kadar hemen hemen tüm gazeteler ve dergiler Devlet Güvenlik Mahkemesi kar- şısınaçıktı... Sosyalist basın olarak adlandırılan dergiler ve ga- zelerin hemen hemen tüm sayıları hakkında bu yasa nedeniyle ya dava açıldı ya da toplatma karan verildı. Ve yıne yasa nedeniyle ya- zıişlen müdürleri hakkında milyarlarca liralıktazmınat davalan açıldı... Basın Konseyi'nin faalı- yet raporuna göre sadece 1994 yılı içınde 57 gazete- ci gözaltına alındı,. 56 ga- zeteci rutuklandı... 172 top- latma karan verildi... 38 ga- zete ve dergı de kapatıldı... 1995 yılının bilançosunu ıse henüz bilmiyoruz. An- cak bildiğimız bir şey var: Türkiye'de hâlâ düşünce- den korkulu\or... YARIN: UÇKURUYLA İNTİHAR EDENLER CRİPTEN ÖLENLER Aydınlar dilekçesi... 1 5 Mayıs 1984 günü Aziz Nesin, Prof. Hfisnü Gök- sel, Prof. Bahri Savcı, Prof. Fehmi Yavuz, Esin Avşar ve Bilgesu Erenus tarafından Cumhurbaşkanlığı'na ve TBMM'ye "Türkiye'de Demokra- tik Düzene tlişkin Gözlem ve Is- temler" başlıklı bir dilekçe verildi. 1383 kişinin imzasını taşıyan bu di- lekçe bugün bile geçerli olan istem- ler taşıyordu. "Demokrasi, kurum- ları ve ükeleriyle yaşar. Bir ülkede demokrasinin temel harcını oluş- turan kurum, kavram ve ilkeler yı- kılırsa bunun zararlannı gider- mek güçleşir" dne başiayan dilek- çedeki ıstemlerden bazılan şunlardı: u ... Halkımız çağdaş toplumlar- da geçerli olan insan haklarının tü- müne layıktır ve bunlara eksiksiz olarak sahip olmalıdır. ... Yaşam hakkı ve insanca yaşa- ma, örgütlü >e toplumsal var ol- manın çağımızda hiçbir gerekçev- le ortadan kaldırılama>acak baş amacıdır; doğal ve kutsal bir hak- tır. Bu hakkın anlam kazanması, düşünceyi özgûrce açıklanıaya, ge- liştirmeye ve etrafında örgütlen- tneye bağlıdır. ... İnsanların son sığınağı olan adalet, insanca yaşamın da başlıca dayanağıdır. Bunun gerçekleşme- sinin çağdaş hukuk devletinde ge- çerli yolları. adalet arayışının en- gellenmemesini ve adalete ulaşma- da olağanüstü yargı yollarının ve olağandışı vön'temlere başvurul- mamasım gerektirmektedir. ... Türkiye'nin yaşadığı voğun te- rör eylemlerinden demokratik sis- temin kendisi sorumlu tutuiamaz. Her örgütlü toplumun şiddet ey- lcmleriyle mücadele etmesi kaçı- nılmaz görevidir. Ancak devlet ol- manın temel niteliği terörle müca- dele hukuk ilkelerine bağlı kal- maktır. Terörün vaıiığı, hiçbir za- man devktin de aynı yöntemlere başvurmasının gerekçesi olamaz. ... Işkence, insanlığa karşı suç- tur. İşkencenin yargısız, peşin ve ilkel bir cezalandırma alışkanlıgı- na dönüştürülmüş olmasından en- dişe ediyoruz. 'Ayrıca, özgürlüğü sınırlama amacını aşan cezaevi ko- şullarını da eziyet ve işkence sayı- yonız. ... Suçlan oluşturan. toplumsal ve siyasal koşullardır. Türkiye'nin içinde yaşadığı çalkantılı dönemin topluma yüklediği sorumluluk unutulmamalıdır. Bu nedenlerden ötürii ve sosval banşa katkıda bu- lunmak için kapsamlı bir affı ka- çınılmaz görüyoruz. ... Tarihsel gelişim süreci içinde demokratik anayasaların amacı, kişi hak ve özgüriüklerini güvence altına almaktır. Bireyi devlet kar- şısında güçsüzleştiren düzenleme- ler hangi ad altında getirilirse ge- tirilsin demokrasiden uzaklaşma anlamına gelir. Bu durumda de- mokratik yaşamın kaynağı ulması gereken anayasa, demokrasinin engeli olur. ... Özgür basın, demokratik dü- zeni bütünleyen temel öğelerden biridir. Bunun saglanması için ba- ğımsız. denerimsiz ve çok yanlı ola- rak toplumun kendinden haberli olması, değişik düşüncelerin öz- gürce yansıtılması ve her tfirlö eleştirinin basında yer bulması zo- runludur." G L O B A L POLİTİKÜLTÜR ERGİN YILDIZOĞLU Teknolojik Devrim, Rekabet ve Refah Geçen hafta World Economic Forum (WEF), sa- nayileşmiş ülkelerin göreli rekabet güçleriyle ilgili bir araştırma yayımladı. Aynı günlerde piyasaya çıkan Scientific American eylül özel sayısı, sayfalannı, derginin 150. yılı münasebetiyle teknolojik geliş- menin değerlendirilmesine ayırmıştı. Bu iki yayını okurken insanın aklına hemen, günümüzde artık tartışılmadan kabul edilen bir denklem geliyor: Teknolojikgelişme ve rekabetgücünün artması, ül- kenin gelişmesini ve refah düzeyinin yükselmesini de beraberinde getirir." Acaba? Gelişme kavramı (ki son yıllarda epeyce gözden düştü) üzerine, bir sürü felsefi bagajı da ortaya çı- karmadan somut bir şeyler söylemek kolay değil. Refah kavramını somutlamak ise daha kolay. Or- neğin, yoksulluğun azalması, toplumsal güvenliğin artması, genel olarak bireyin, özel olarak da çalı- şanların fikirlerini ifade etme, dini, etnik, kültürel pratıklerini yaşama geçirme, ekonomik ve siyasi haklarını korumak ya da genişletmek için örgütlen- me özgürlüklerinin yaygınlaşması, bir ülkede top- lumsal refahın artmasının başta gelen ölçütleri ara- sında sayılabilir. Bu noktadan hareketle giriş pra- ragrafındaki soruya olumlu bir cevap vermek ko- lay değil. Son 20-25 yılda teknolojı baş döndürücü bir hız- la gelişti. Bir taraftan ayda yürüyüp güneş sistemi- nin en uzak noktalanndan resimler çekip dünyaya ulaştınldı, diğer taraftan dünyanın yüzü ışık hızı ile haberleşmeyi olanaklı kılan. 30 milyon bilgisayan, sayısız bilgi işlem merkezini bırbirine bağlayan op- tik ağlarla donatıldı; artık bir evrak çantasının için sığabılecek büyüklükteki sistemlere, dünyanın her- hangi bir yerinden, uydu aracılığı ile bir başka yer- le haberleşmek, artık telefon olsun olmasın müm- kün; sonra genetik mühendisliği, bioteknoloji... lis- tenin sonu yok. Şimdi gündemde, fabrikaları mo- loküler düzeyde inşa etmeye olanak sağlayacak teknolojıler, optık, hatta organik bilgisayarlar, eski- leriyle kıyaslanamayacak kadar küçük yeni uzay araçlan. kendi kendine seyahat eden, park eden otomobıller, tümü ile elektronik olarak düzenlenen evyaşamı, insan gibi düşünen, öğrenen bilgisayar- lar var... Bu liste de uzun ve oldukça heyecan ve- rici. Diğer taraftan, son 25 yıldır dünyada; tüm bu tek- nolojik gelişmelere rağmen bir yavaş büyüme, ar- tan işsizlik, yaygınlaşan yoksulluk, bazı bölgelerde kökü kazındığına ınanılan bulaşıcı hastalıklann ge- ri gelmesı, suç oranında artış, ailenin en gelişmiş ülkelerde en yoksul kesimlerde büyük hızla parça- lanması gibi gelişmeler, kısaca toplumsal ekono- mik bir kriz yaşanıyor. Bu krizın boyutları gezege- nin bazı bölgelerinde, örneğin Afrika'da, ortaçağ karanlığını aratacak kadar dehşet verici. Teknolo- jik ilerleme, bilimin temel varsayımı olan rasyonel düşüncenin gerilemesi, dini, mistik görüşlerin etki- sinin azalmasına karşılık gelişme ve aydınlanma fikrinin değerden düşmesi ile paralel ilerledi. Tek- noloji insanlığa vaat ettiği cenneti sunamadı, ama Körfez savaşında gördüğümüz gibi yeni silah tek- nolojileri cehennemin kapısından içeri bakmamıza olanak sağladı. Yeni teknolojilerin uygulanmaya konmasıyla ül- kelerin rekabet gücünün artması arasında güçlü bir ilişki var. Uluslararası rekabetçilik klasmanında bi- rinci ABD, ikinci Singapur geliyor. Ancak bu iki ül- kenın rekabet gücünün yükselmesine bakıp, top- lumsal refahın da yükseldığini söylemek imkânsız. Bizzat raporun kendisi, ABD'de rekabet gücünün artmasının toplumsal maliyetine değinmeden ede- memiş; artan işsizlik, gerileyen sosyal haklar, top- lumun yapısında dağılma işaretleri vb... İkinci sıra- daki Singapur ise vatandaşları için, tuvaletlerin bi- le izlenip sifon çekmeyenlere ceza kesilen, metro- da ciklet çiğnemeyı yasaklayan, ülkesinde yaşa- yanlan elektronik olarak fişleyen ve sıyaset konuş- mayı tümü ile yasaklamış olan bir kâbus ülkesi, As- ya'nın en zengin ülkelerinin başında gelen Singa- pur, aynı zamanda en baskıcı siyasi rejime sahip. Bu söylediklerimden benim teknolojik gelişme- ye karşı olduğum sonucunu çıkaranlar olabilir. Be- nim sorunum, teknolojik gelişme ile ilgili değil, tek- nolojik gelişmeyi kontrol eden, yönlendiren ve uy- gulamaya koyan kapitalist toplumsal ilişkilerie. Bu toplumsal ilişkiler, önceliği kâr için rekabete veri- yor ve toplumsal refahı, insan haklannı, demokra- siyi lıstenin sonuna itiyor. Teknoloji de bu süreçte şekilleniyor ve yine bu sürecin pekişmesi için araç haline geliyor. Sorun burada! 12 Eylül 1980 askeri darbesinin en uzun gazete kapatma yasağı Cumhuriyet içindi Gerekçe Nadir Nadi'nin başyazısıydı 2 4 Ocak 1983. . Bu tarihte 1. Ordu ve tstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı. Cumhuriyet gazetesini kapattı. Böy- lece hem gazetenın hem de 12 Eylül askeri darbesinin en uzun kapatma ya- sağı başladı. Bu yasak, 23 gün sürdü. Başlangıçta kimse gazetenin neden kapatıl- dığını anlamadı. Gazete çalışanlanna göre o günkü gazetede yasak kapsamına giren hiçbir haber, yorum, karikatür yoktu. Ancak sonradan kapatma karannın Başyazar Nadir Nadi'nin 23 Ocak 1993 günü yayımlanan "Tuhaf Bir Tasan" başlıklı yazısı nedeniyle verildiği an- laşıldı. Yasaklara alışkın olan gazeteciler. Na- dir Nadi"nin yazısı nedeniyle Cumhuriyet'in kapatılmasına çok şaşırdılar. Çünkü bu y azı ilk kez. 22 yıl önce 13 Ağustos 1961 günü yayım- lanmıştı. 22 yıl önce suç olmayan bir yazı, "12 Eylül hukuku ve yasalarf'na göre suçtu. Nadir Na- di ile vazıişleri müdürü Okay Gönensin, 31 O- cak 1983 günü Selimıye Kışlası'na geldiler. Ve "yayın yoluyla halkı suç işlemeye teşvik et- mek" suçu nedeniyle ifade verdiler. Yargılama 7 Mart 1983 günü Selimiye Kış- lası'nda başladı. Savcı. Nadir Nadi'nin yargı- lanma nedenini. ıddianamesinde şöyle açıkla- dı: "12 Eylül 1980 tarihinden sonra Atatürk il- ke ve devrimlerinin ışığında Türk milletinin bağımsızlığı. bütünlüğü, ülkenin bölünmez- liği. vatandaşın güven, huzur ve barış orta- nıının sağlandığı Türkiye Cumhuriyeti Ana- yasası ile çeşitli konularda yasal ve idari ted- birlerin hazırlanıp yürürlü'ğe konulduğu göz önüne alındığmda hükümet tarafından ana- yasa hükmü gereğince hazırlanan ve Danış- ma Meclisi'nde bulunan yasa tasarısı nede- niyle Cumhuriyet gazetesi başyazan Nadir Nadi'nin, gençliği silaha sarılmaya ve rejimi kurtarmaya davet edip suç işlemesini aleni olarak tahrik eden yazısının, Cumhuriyet gazetesindc yayımlanması nedeniyle sanık- lar hakkında kamu davası ikame edilmesi- ne gerek görülmüştür." 28 mart günü savcılık. iddianamesıne "açık- lık" getirdi. Savcılık, Nadir Nadi'nin. yazısın- da "Cumhuriyeti hedef tutan gerici akımlar bir gün yurdumuzda belirirse normal hu- kuk kuralları sarsılabilir. Bu takdirde son yapılacak iş, silaha sarılmak. kan dökerek rejimi kurtarmaktır. Aydın gençlik. daima uyanık bulunmahdır"dediüini belirtti Sav- cıya göre Nadir Nadi. bu görüşüyle "halkı ka- nunlara karşı gelmeye teşvik etmişti." Nadir Nadi, savunmasında dava konusu olan yazısının birkaç kez basıldığını. ancak savcının "halkı suça kışkırttığı'" gerekçesıyle neden şimdi harekete geçtiğini anlayamadığını belirt- ti. "Tuhaf BirTfasan" başlıklı yazîsını 1961 yılında yazdığını anımsatan Nadir Nadi. yazı- sıvla Türk Dil Kurumu ile Turk Tarih Kuru- mu'nun kapatılmasına karşı çıktığını ifade et- ti. Nadir Nadi. savunmasını daha sonra şöyle sürdürdü: "Kendimden sözetmeyi sevmem. Atatürk devrimlerini özümsevememiş, gerici çevrele- rin tüm saldırılarına karşın. aydın Türk ka- muoyu, benim kişiliğim hakkında yeterince bilgi sahibidir. Kimseyi suça teşvik etmedim, etmem de. Ama Atatürk devrim ve ilkeleri- nin tehlikeye girdiği anda çağdışı, gerici akımlar karşısında kayıtsız ve sessiz kalın- masına da karşıyım. Suçlanmama konu olan vazımdaki temel düşünce de budur. Hukuk dışına çıkalım demiyorum. Tanı tersine, hu- kuk düzeni içinde, sorunlarımızı hukuk ku- rallarına uygun olarak çözelim diyorum." Ancak Nadir Nadi'nin hukuk düzeni anlayı- şı ile "emir-komuta zinciri"ne uyan sıkıyöne- tim asken mahkemesinin hukuk düzeni anlayı- şı farkhvdı. Bunedenlede Nadir Nadi. 10 Ma- yıs 1993 günu "halkı kanunlara karşı gelme- ye teşvik ile memleketin emniyetine tehlike iras edecek suretle makale neşretmek" su- çundan 2 av 20 gün hapis cezasına çarptırıldı. 12 Eylül hukukuna göre 6 aydan az hapıs ce- zalan. sanıklar ve savcılar tarafından temyiz edilemezdi. Bu tür cezalan sadece sıkıyönetim komuta- nı temyiz ediyordu. Sıkıyönetim Komutanı Or- general Haydar Saltık. bu cezayı temy iz etme- dı ve 17 Mayıs 1983 günü Nadir Nadi'nin ce- zası kesinleşti. Artık Nadir Nadi. hapse girecektı... Dünya ve Türkiye kamuoyu. verilen bu ce- zaya büyük tepkı gösterdi. Bu arada Nadir Na- dı'ye Kenan Evren'den "af dilemesi" öneri- leri götürüldü. Nadir Nadi, bu önerileri kabul etmedı Ve sonunda Milli Savunma Bakanlığı, mah- kûmıyet karannın "suç kastı bulunmadığı" gerekçesiyle bozulması ıçin Askeri Yargıtav'a başvurdu. Asken Yargıtay 1. Dairesi de sıkıyönetim mahkemesinin kararını. "makalenin bütünü nazara dikkate alındığmda suç kastı ol- madığı" gerekçesiyle bozdu. • • * • • SEA GARDEN Hotel & VUlage Sonbiriiarla, Bodrum'da buluşuı Güneşin parlak ışıklannı. sonbaharın hüzünlü güzelliğine bağlay yazın son günlerini. Sea Garden'ın büyülü atmosferinde geçirmek isteyenler için son fırsat. Çift kişilik odalarda kişi başı yanm pansiyon, günlük 2.500.000 TL Bu yazı unutamayacaksınız... Reıervasyonlarınız için Bodrura Td: (252) 368 90 15 (20 Hat) Faks (252) 3*8 90 4S 1 Islanbul Tel: (212) 231 61 66 veja styahat acenleniz Hapımag !>ır Jsvrçre luruiuşudur
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle