Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 13 EYLÜL 1995 ÇARŞAMBA
HABERLER
Alman
parlamenterter
TBMM'de
• ANKARA
(Cumhuriyet Bürosıı) -
TBMM Başkanvekili
Musıafa Kalemlı. Almanya
Federal Meclisi
Başkanvekili Burthard
Hirsch başkanlığındaki
konuk parlamenter heyetını
makamında kabul etti.
Kalemlı. kabulde yaptığı
açıklamada. konuk heyetin
ziyaıetinın. CHP"nin 27.
Olağan Kurultayı'na
rastlamasının Alman
parlamenterlerin
Türkıye'dekı sıyaseti
yakından izlediklerinin
kanıtı olduğunu söyledi.
TümMaliye
Sen'liler
gözaltında
• tstanbul Haber Servisi
- Tüm Maliye-Sen üyesi
dört kışı öncekı akşam
sendıkanın Aksaray'dakı
merkez bınasından
çıkarken gözaltına alındığı
ögrenildı. Genel Başkan
İrfan Erdoğdu. Genel Mali
Sekreter Kerem Avcu.
Eğitim Sekreten Mahmut
Güven ve üye Özer
Avanos'un Küçükpazar
Karakolu'na götürüldügü
bildirildı.
Avcılar'da
intihap
• İstanbul Haber Servisi
- Aveılar'da bir kişi kansını
a\ tüfeğıyle vurduktan
sonra intihar etti. Dün saat
12.00 sıralannda meydana
gelen olayda, Ambarlı
Cihangır Mahallesı Dikenli
Sokak No. 21 adresınde
oturan ve 4 ay önce
evlendiği öğrenılen Baki
Ertürk (48) ikinci eşi Aynur
Ertürk'ü (33) uyurken av
tüfegı/le vurduktan sonra
intihar etti
Çakmur aklandı
•I İZMİR(UBA)-Izmir
Büyükşehır Belediye
Başkanı Burhan Özfatura
tarafından 1 yıl önce açılan
Galleria'ya iİışkın "ihale
yasasına aykın
davranıldıgı. ihale
yasasının ihlal edildiği"
savıyla açılan dava beraatle
sonuçlandı. Türk Ceza
Yasası'nın 240. maddesine
dayanılarak "'görevı kötüye
kullanma'"dan
cezalandmlma ıstemiyle
açılan davada. İzmir 2.
Asliye Ceza Mahkemesi,
Yüksel Çakmur'u \e
encümen üyelerini suçsuz
bularak beraat karan verdi.
Dalan'dan bağış
• İstanbul Haber Servisi
- DYP İstanbul Milletvekıli
Bedrertin Dalan.
milletvekillıgınden aldığı
ödenek ve yolluklan
Mehmetçik Vakfı'na
bağışhyor. TSK
Mehmetçik Vakfı Genel
Müdürü emekli Tuğgeneral
H. Raıf Babaoğlu yaptığı
açıklamada. Bedrertin
Dalan"ın miletvekilliği
sona erene kadar TBMM
tarafından adına çıkanlan
maaşlarını bağışladığını
bildirdi.
MHPTı kadınlara
seçim startı
• ANKARA
(Cumhuriyet Bürosu) -
MHP Genel Sekreter
Yardımcısı Velı Santoprak.
MHP Kadın Komisyonlan
Genel Merkezi ile Ankara
il örgütü arasında
düzenlenen "Birinci
Istişare Toplantısf "nda
yaptığı konuşmada. MHP
Genel Başkanı Alparslan
Türkeş'in MHP'lı kadınlara
"seçim startı" verdiğini
bildirdi.
RP'li belediyeden
İstanbul Haber Servisi
- RP'lı Pendik Belediyesi,
Pendik Semt Konağı'nı
işleten Kadın Emeğini
Değerlendirme Vakfı ile
İstanbul BüNiikşehir
Belediyesi Genel
Sekreterliği arasında
yapılan protokolün
hukuken geçersiz olduğunu
açıkladı. Pendik Belediyesi,
10 eylül günü gazetemizde
çıkan "RP'li B~elediyeler
Kadına Karşı" başlıklı
haber ıçin yaptığı
açıklamada, belediye
tarafından zorla boşaltılan.
ancak mahkemeden
yürütme> i durdurma karan
alınması üzerine yeniden
açılan çocuk yuvası ile
ilgili olarak. "Mevzubahis
olunan konuda herhangi bir
ihalenin yapılmadığı gibi.
noterden onaylı bir
sözleşmenin olmadığı
tespıtedılmıştır" denildi.
tstanbul Gazeteciler Cemiyeti'ni ziyaret eden Kenan Evren gerekli uyarıları yaptı
Once basnı sıısturuldu
• Evren ve arkadaşları askeri
darbenin ilk günlerinde basından
memnundular. Darbeciler
kendilerine karşı çıkabilecek
nitelikteki gazeteleri zaten
kapatmışlardı. Yayımlanan
gazetelerin hemen hemen hepsi
darbeyi destekliyordu ve %
'böylesi
bir müdahalenin gerekliliği"
konusunda haberler yazılıyor,
yorumlar yapılıyordu.
• Darbenin ilk anından
itibaren "tehlikeli" görünen işçi,
memur, sendikacı, öğretmen,
öğrenci, milletvekili,
kısacası herkes
susturulmuştu. Sıra
muhalefet için en büyük
silahlardan biri olan
basına gelmişti.
Basın sindirilmeliydi,
sindirilemezse susturulmalıydı.
"Bugüne kadar yapılan
beyanlar, çıkanlan gaze-
telerden genellikle mem-
nunuz. bunu da iftiharla
belirtmek isterim.
Hakikaten 12 Eylül'den
sonra büyük anlayış gör-
dük. Bu bir müddet de-
vam etti. Fakat yavaş ya-
vaş açık bir delik bulabi-
lir miyiz, bir yerden fır-
sat koİlavabilir miyiz gibi
bazı girişimleroldu. Ama
bunu da arkadaşlarımı-
zın ikazıyla hemen dii-
zelttiler. (...) Bir arkadaş
çıkıyor, arzu edilmeyen
bir şeyi yazıyor ve o arka-
daşımızın o yazısından
dolayı da büyük bir kitle
zarar görüyon"
Bu sözler, askeri darbe-
den 6 gün sonra 18 Kasım
1980 günü tstanbul Gazete-
ciler Cemiyeti'ni ziyaret e-
den MGK Başkanı Kenan
Evren'e ait. Evet, Evren ve
arkadaşları askeri darbenin
ilk günlerinde basından
memnundular. Darbeciler
kendilerine karşı çıkabile-
cek nitelikteki gazetelen
zaten kapatmışlardı. Ya-
yımlanan gazelerin hemen
hemen hepsi darbeyi des-
lekliyordu ve "Böylesi bir
müdahalenin gerekliliği'"
konusunda haberler yazılı-
yor. yorumlar yapılıyordu.
Ancak Evren ve arkadaşla-
n. basının "kendileri için
çok tehlikeli bir güç oldu-
ğunu" bilivorlardı. Zaten
Evren de İ2 Evlül'den 6
gün sonra "çatlak seslerin
susturulacağını açıkça
söylüyordu.
Netekim susturdü~
Darbenin ilk anından iti-
baren "tehlikeli" görünen
işçi, memur, sendikacı, öğ-
retmen. öğrenci. milletve-
kili. kısacası herkes sustu-
rulmuştu. Sıra muhalefet
ıçin en büyük silahlardan
bıri olan basına gelmişti.
Basın sindirilmeliydi, sin-
dirilemezse susturulmalıy-
dı. Netekim susturuldu
da...
Sol yayınlann yazıışleri
müdürlen "terörist" dam-
gası vurularak önce gözal-
tına alındılar. sonra cezaev -
lerine konuldular. Günlük
gazeteler Aydınlık. De-
mokrat, Polıtika ve Hergün
gazeteleri kapatıldı. Diğer
günlük gazeteler de yakın
takibe alındı.
Ve ilk kapatılan gazete-
Cumhuriyet oldu. Cum-
huriyet gazetesınjn kapatıl-
masmın nedeni, İlhan Sel-
çuk'un"Pencere" köşesin-
de yazdığı "Kemalizm
İdeolojisi Muz mudur?"
başlıklı yazısıydı. 1. Ordu
ve Sıkıyönetim Komutanı
Orgeneral Necdet Üruğ'un
imzasını taşıyan "yayını
durdurma kararı"nda
şöyle denıliyordu:
"Cumhuriyet Gazete-
si'nin 11 Kasım 1980 ta-
rihli nüshasının 'Pencere'
isimli köşesinde yer alan
'Kemalizm İdeolojisi
Muz mudur?' başlıklı ya-
zıda Atatürk'e dil u/.attı-
ğı \e ayrıca 'işsizlik oranı
arttı, vatırımlar geriledi',
'İstanbul'daekmeksıkın-
tısı baş gösterdi' gibi ka-
munun telaş ve heyacanı-
nı doğurucak asılsız ve
mübalağalı haberler ya-
yımladığı tespit edilmiş-
tir."
Evet, basın artık yasakla
tanışıyordu. Yazılan herşey
halkı telaşlandırabilirdi.
heyecanlandırabilirdı. Iş-
sızlikten söz etmek yasak-
«... Zam haben yazmak ya-
saktı... Önceleri yazıişleri
müdürleri 1. Ordu ve İstan-
bul Sıkıyönetim Komutan-
lığı karargâhı olan Selimi-
ye Kışlası'na çagnlıp
"uyarıldılar." Zaman geç-
tıkçe uyanlarla yetinmedi-
ler. yazıişleri müdürlerini.
muhabırleri, köşe yazarla-
nnı gözaltına aldılar, ceza-
evlerine gönderdıler.
"Otorite" bunlarla da
yetinmedi. 2 Haziran 1981
günü MGK. 52 Numaralı
Bildirisi'ni yayımladı. San-
ki hiç yasak yokmuş gibi bu
bildın yeni yasaklan getir-
di. Artık hemen hemen her
yazılan yasaktı: Sıkıyöne-
tim uygulamalannı eleştir-
mek yasak... Siyasi partiler,
sendikalar, meslek kuruluş-
lan, dernek ve siyasi kişi-
lerle ilgili •yanıltıcı' yazı
yazmak yasak...
Gazetelenn yayını dur-
duruldu. 12 Mart 1984 ta-
rihine kadar Cumhuriyet ve
Milli Gazete dört kez, Ter-
cüman, Hürnyet ve Günay-
dın gazeleri iki kez, Güneş,
Milliyet ve Tan gazeteleri
bir kez kapatıldı. Bu kapat-
malar sonunda Milli Gaze-
te toplam 72 gün, Cumhu-
riyet 41 gün, Tercüman 29
gün, Günaydın 17 gün. Gü-
neş ve Milliyet 10"ar gün.
Tan 9 gün, Hürriyet 7 gün
okuyuculanndan uzak kal-
dı. '
Soruşturmalann, davala-
nn ardı arkası kesilmedi.
Yazıişleri müdürleri bir da-
vadan çıkıp diğerine girdi-
ler. Aynı gün içınde üç-dört
davadan yargılanan yazıiş-
leri müdürleri oldu. Yazar-
lar da yargılandı. Kimi be-
raat etti. kimi ceza aldı.
Paşaların ilk hedefi muhalefeti, dolayısıyla muhalefetin sözcüsü basını susturmaktı...
Cumhuriyet Gazetesfnın
Sahibi ve Başyazan Nadir
Nadi 2 ay 20 gün hapıs ce-
zasına çarptırıldı. Karar
Milli Savunma Bakanlı-
ğı'nın başvurusu üzerine
kaldmldı. Oktay Akbal.
Nazlı llıcak üçer ay hapıs
cezasına çarptınldılar ve
cezaevine gırdıler.
Yasaklardan etkilenen
sadece gazeteler değildı.
Ansıklopedilere bile yasak
uygulandı. Atatürk Ânsik-
lopedısfnın "Nâzım Hik-
met bölümü"ne de yasak
geldı.
Her şeyin v asak olduğu o
günlerde gazetecilere top-
lam 3 bin 715 yıl. 6 ay ha-
pis cezası venldi... 300 ga-
zeteci saldırıya uyradı... 31
gazeteci cezaev ine kondu...
40 ton gazete. dergi ve ki-
tap 'sakıncalı' olduğu ıçin
ımha edildi...
Yasaklardan sadece ga-
zeteciler etkilenmedı. Ya-
zarlar-çızerler de yargılan-
dı.
Kimi Banş Derneği da-
\asında yargılandı. kimi
Türkıye Yazarlar Sendika-
sı davasında, kimi de Ay-
dınlar Dilekçesi davasında
. Cumhunyet gazetesınden
Sabah gazetesine. Tempo
dergisinden Aktüel dergısı-
ne kadar hemen hemen tüm
gazeteler ve dergiler Devlet
Güvenlik Mahkemesi kar-
şısınaçıktı...
Sosyalist basın olarak
adlandırılan dergiler ve ga-
zelerin hemen hemen tüm
sayıları hakkında bu yasa
nedeniyle ya dava açıldı ya
da toplatma karan verildı.
Ve yıne yasa nedeniyle ya-
zıişlen müdürleri hakkında
milyarlarca liralıktazmınat
davalan açıldı...
Basın Konseyi'nin faalı-
yet raporuna göre sadece
1994 yılı içınde 57 gazete-
ci gözaltına alındı,. 56 ga-
zeteci rutuklandı... 172 top-
latma karan verildi... 38 ga-
zete ve dergı de kapatıldı...
1995 yılının bilançosunu
ıse henüz bilmiyoruz. An-
cak bildiğimız bir şey var:
Türkiye'de hâlâ düşünce-
den korkulu\or...
YARIN: UÇKURUYLA
İNTİHAR EDENLER
CRİPTEN ÖLENLER
Aydınlar dilekçesi...
1
5 Mayıs 1984 günü Aziz
Nesin, Prof. Hfisnü Gök-
sel, Prof. Bahri Savcı,
Prof. Fehmi Yavuz, Esin
Avşar ve Bilgesu Erenus
tarafından Cumhurbaşkanlığı'na ve
TBMM'ye "Türkiye'de Demokra-
tik Düzene tlişkin Gözlem ve Is-
temler" başlıklı bir dilekçe verildi.
1383 kişinin imzasını taşıyan bu di-
lekçe bugün bile geçerli olan istem-
ler taşıyordu. "Demokrasi, kurum-
ları ve ükeleriyle yaşar. Bir ülkede
demokrasinin temel harcını oluş-
turan kurum, kavram ve ilkeler yı-
kılırsa bunun zararlannı gider-
mek güçleşir" dne başiayan dilek-
çedeki ıstemlerden bazılan şunlardı:
u
... Halkımız çağdaş toplumlar-
da geçerli olan insan haklarının tü-
müne layıktır ve bunlara eksiksiz
olarak sahip olmalıdır.
... Yaşam hakkı ve insanca yaşa-
ma, örgütlü >e toplumsal var ol-
manın çağımızda hiçbir gerekçev-
le ortadan kaldırılama>acak baş
amacıdır; doğal ve kutsal bir hak-
tır. Bu hakkın anlam kazanması,
düşünceyi özgûrce açıklanıaya, ge-
liştirmeye ve etrafında örgütlen-
tneye bağlıdır.
... İnsanların son sığınağı olan
adalet, insanca yaşamın da başlıca
dayanağıdır. Bunun gerçekleşme-
sinin çağdaş hukuk devletinde ge-
çerli yolları. adalet arayışının en-
gellenmemesini ve adalete ulaşma-
da olağanüstü yargı yollarının ve
olağandışı vön'temlere başvurul-
mamasım gerektirmektedir.
... Türkiye'nin yaşadığı voğun te-
rör eylemlerinden demokratik sis-
temin kendisi sorumlu tutuiamaz.
Her örgütlü toplumun şiddet ey-
lcmleriyle mücadele etmesi kaçı-
nılmaz görevidir. Ancak devlet ol-
manın temel niteliği terörle müca-
dele hukuk ilkelerine bağlı kal-
maktır. Terörün vaıiığı, hiçbir za-
man devktin de aynı yöntemlere
başvurmasının gerekçesi olamaz.
... Işkence, insanlığa karşı suç-
tur. İşkencenin yargısız, peşin ve
ilkel bir cezalandırma alışkanlıgı-
na dönüştürülmüş olmasından en-
dişe ediyoruz. 'Ayrıca, özgürlüğü
sınırlama amacını aşan cezaevi ko-
şullarını da eziyet ve işkence sayı-
yonız.
... Suçlan oluşturan. toplumsal
ve siyasal koşullardır. Türkiye'nin
içinde yaşadığı çalkantılı dönemin
topluma yüklediği sorumluluk
unutulmamalıdır. Bu nedenlerden
ötürii ve sosval banşa katkıda bu-
lunmak için kapsamlı bir affı ka-
çınılmaz görüyoruz.
... Tarihsel gelişim süreci içinde
demokratik anayasaların amacı,
kişi hak ve özgüriüklerini güvence
altına almaktır. Bireyi devlet kar-
şısında güçsüzleştiren düzenleme-
ler hangi ad altında getirilirse ge-
tirilsin demokrasiden uzaklaşma
anlamına gelir. Bu durumda de-
mokratik yaşamın kaynağı ulması
gereken anayasa, demokrasinin
engeli olur.
... Özgür basın, demokratik dü-
zeni bütünleyen temel öğelerden
biridir. Bunun saglanması için ba-
ğımsız. denerimsiz ve çok yanlı ola-
rak toplumun kendinden haberli
olması, değişik düşüncelerin öz-
gürce yansıtılması ve her tfirlö
eleştirinin basında yer bulması zo-
runludur."
G L O B A L POLİTİKÜLTÜR
ERGİN YILDIZOĞLU
Teknolojik Devrim,
Rekabet ve Refah
Geçen hafta World Economic Forum (WEF), sa-
nayileşmiş ülkelerin göreli rekabet güçleriyle ilgili bir
araştırma yayımladı. Aynı günlerde piyasaya çıkan
Scientific American eylül özel sayısı, sayfalannı,
derginin 150. yılı münasebetiyle teknolojik geliş-
menin değerlendirilmesine ayırmıştı. Bu iki yayını
okurken insanın aklına hemen, günümüzde artık
tartışılmadan kabul edilen bir denklem geliyor:
Teknolojikgelişme ve rekabetgücünün artması, ül-
kenin gelişmesini ve refah düzeyinin yükselmesini
de beraberinde getirir." Acaba?
Gelişme kavramı (ki son yıllarda epeyce gözden
düştü) üzerine, bir sürü felsefi bagajı da ortaya çı-
karmadan somut bir şeyler söylemek kolay değil.
Refah kavramını somutlamak ise daha kolay. Or-
neğin, yoksulluğun azalması, toplumsal güvenliğin
artması, genel olarak bireyin, özel olarak da çalı-
şanların fikirlerini ifade etme, dini, etnik, kültürel
pratıklerini yaşama geçirme, ekonomik ve siyasi
haklarını korumak ya da genişletmek için örgütlen-
me özgürlüklerinin yaygınlaşması, bir ülkede top-
lumsal refahın artmasının başta gelen ölçütleri ara-
sında sayılabilir. Bu noktadan hareketle giriş pra-
ragrafındaki soruya olumlu bir cevap vermek ko-
lay değil.
Son 20-25 yılda teknolojı baş döndürücü bir hız-
la gelişti. Bir taraftan ayda yürüyüp güneş sistemi-
nin en uzak noktalanndan resimler çekip dünyaya
ulaştınldı, diğer taraftan dünyanın yüzü ışık hızı ile
haberleşmeyi olanaklı kılan. 30 milyon bilgisayan,
sayısız bilgi işlem merkezini bırbirine bağlayan op-
tik ağlarla donatıldı; artık bir evrak çantasının için
sığabılecek büyüklükteki sistemlere, dünyanın her-
hangi bir yerinden, uydu aracılığı ile bir başka yer-
le haberleşmek, artık telefon olsun olmasın müm-
kün; sonra genetik mühendisliği, bioteknoloji... lis-
tenin sonu yok. Şimdi gündemde, fabrikaları mo-
loküler düzeyde inşa etmeye olanak sağlayacak
teknolojıler, optık, hatta organik bilgisayarlar, eski-
leriyle kıyaslanamayacak kadar küçük yeni uzay
araçlan. kendi kendine seyahat eden, park eden
otomobıller, tümü ile elektronik olarak düzenlenen
evyaşamı, insan gibi düşünen, öğrenen bilgisayar-
lar var... Bu liste de uzun ve oldukça heyecan ve-
rici.
Diğer taraftan, son 25 yıldır dünyada; tüm bu tek-
nolojik gelişmelere rağmen bir yavaş büyüme, ar-
tan işsizlik, yaygınlaşan yoksulluk, bazı bölgelerde
kökü kazındığına ınanılan bulaşıcı hastalıklann ge-
ri gelmesı, suç oranında artış, ailenin en gelişmiş
ülkelerde en yoksul kesimlerde büyük hızla parça-
lanması gibi gelişmeler, kısaca toplumsal ekono-
mik bir kriz yaşanıyor. Bu krizın boyutları gezege-
nin bazı bölgelerinde, örneğin Afrika'da, ortaçağ
karanlığını aratacak kadar dehşet verici. Teknolo-
jik ilerleme, bilimin temel varsayımı olan rasyonel
düşüncenin gerilemesi, dini, mistik görüşlerin etki-
sinin azalmasına karşılık gelişme ve aydınlanma
fikrinin değerden düşmesi ile paralel ilerledi. Tek-
noloji insanlığa vaat ettiği cenneti sunamadı, ama
Körfez savaşında gördüğümüz gibi yeni silah tek-
nolojileri cehennemin kapısından içeri bakmamıza
olanak sağladı.
Yeni teknolojilerin uygulanmaya konmasıyla ül-
kelerin rekabet gücünün artması arasında güçlü bir
ilişki var. Uluslararası rekabetçilik klasmanında bi-
rinci ABD, ikinci Singapur geliyor. Ancak bu iki ül-
kenın rekabet gücünün yükselmesine bakıp, top-
lumsal refahın da yükseldığini söylemek imkânsız.
Bizzat raporun kendisi, ABD'de rekabet gücünün
artmasının toplumsal maliyetine değinmeden ede-
memiş; artan işsizlik, gerileyen sosyal haklar, top-
lumun yapısında dağılma işaretleri vb... İkinci sıra-
daki Singapur ise vatandaşları için, tuvaletlerin bi-
le izlenip sifon çekmeyenlere ceza kesilen, metro-
da ciklet çiğnemeyı yasaklayan, ülkesinde yaşa-
yanlan elektronik olarak fişleyen ve sıyaset konuş-
mayı tümü ile yasaklamış olan bir kâbus ülkesi, As-
ya'nın en zengin ülkelerinin başında gelen Singa-
pur, aynı zamanda en baskıcı siyasi rejime sahip.
Bu söylediklerimden benim teknolojik gelişme-
ye karşı olduğum sonucunu çıkaranlar olabilir. Be-
nim sorunum, teknolojik gelişme ile ilgili değil, tek-
nolojik gelişmeyi kontrol eden, yönlendiren ve uy-
gulamaya koyan kapitalist toplumsal ilişkilerie. Bu
toplumsal ilişkiler, önceliği kâr için rekabete veri-
yor ve toplumsal refahı, insan haklannı, demokra-
siyi lıstenin sonuna itiyor. Teknoloji de bu süreçte
şekilleniyor ve yine bu sürecin pekişmesi için araç
haline geliyor. Sorun burada!
12 Eylül 1980 askeri darbesinin en uzun gazete kapatma yasağı Cumhuriyet içindi
Gerekçe Nadir Nadi'nin başyazısıydı
2
4 Ocak 1983. . Bu tarihte 1. Ordu ve
tstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı.
Cumhuriyet gazetesini kapattı. Böy-
lece hem gazetenın hem de 12 Eylül
askeri darbesinin en uzun kapatma ya-
sağı başladı. Bu yasak, 23 gün sürdü.
Başlangıçta kimse gazetenin neden kapatıl-
dığını anlamadı. Gazete çalışanlanna göre o
günkü gazetede yasak kapsamına giren hiçbir
haber, yorum, karikatür yoktu. Ancak sonradan
kapatma karannın Başyazar Nadir Nadi'nin
23 Ocak 1993 günü yayımlanan "Tuhaf Bir
Tasan" başlıklı yazısı nedeniyle verildiği an-
laşıldı. Yasaklara alışkın olan gazeteciler. Na-
dir Nadi"nin yazısı nedeniyle Cumhuriyet'in
kapatılmasına çok şaşırdılar. Çünkü bu y azı ilk
kez. 22 yıl önce 13 Ağustos 1961 günü yayım-
lanmıştı.
22 yıl önce suç olmayan bir yazı, "12 Eylül
hukuku ve yasalarf'na göre suçtu. Nadir Na-
di ile vazıişleri müdürü Okay Gönensin, 31 O-
cak 1983 günü Selimıye Kışlası'na geldiler. Ve
"yayın yoluyla halkı suç işlemeye teşvik et-
mek" suçu nedeniyle ifade verdiler.
Yargılama 7 Mart 1983 günü Selimiye Kış-
lası'nda başladı. Savcı. Nadir Nadi'nin yargı-
lanma nedenini. ıddianamesinde şöyle açıkla-
dı:
"12 Eylül 1980 tarihinden sonra Atatürk il-
ke ve devrimlerinin ışığında Türk milletinin
bağımsızlığı. bütünlüğü, ülkenin bölünmez-
liği. vatandaşın güven, huzur ve barış orta-
nıının sağlandığı Türkiye Cumhuriyeti Ana-
yasası ile çeşitli konularda yasal ve idari ted-
birlerin hazırlanıp yürürlü'ğe konulduğu göz
önüne alındığmda hükümet tarafından ana-
yasa hükmü gereğince hazırlanan ve Danış-
ma Meclisi'nde bulunan yasa tasarısı nede-
niyle Cumhuriyet gazetesi başyazan Nadir
Nadi'nin, gençliği silaha sarılmaya ve rejimi
kurtarmaya davet edip suç işlemesini aleni
olarak tahrik eden yazısının, Cumhuriyet
gazetesindc yayımlanması nedeniyle sanık-
lar hakkında kamu davası ikame edilmesi-
ne gerek görülmüştür."
28 mart günü savcılık. iddianamesıne "açık-
lık" getirdi. Savcılık, Nadir Nadi'nin. yazısın-
da "Cumhuriyeti hedef tutan gerici akımlar
bir gün yurdumuzda belirirse normal hu-
kuk kuralları sarsılabilir. Bu takdirde son
yapılacak iş, silaha sarılmak. kan dökerek
rejimi kurtarmaktır. Aydın gençlik. daima
uyanık bulunmahdır"dediüini belirtti Sav-
cıya göre Nadir Nadi. bu görüşüyle "halkı ka-
nunlara karşı gelmeye teşvik etmişti."
Nadir Nadi, savunmasında dava konusu olan
yazısının birkaç kez basıldığını. ancak savcının
"halkı suça kışkırttığı'" gerekçesıyle neden
şimdi harekete geçtiğini anlayamadığını belirt-
ti. "Tuhaf BirTfasan" başlıklı yazîsını 1961
yılında yazdığını anımsatan Nadir Nadi. yazı-
sıvla Türk Dil Kurumu ile Turk Tarih Kuru-
mu'nun kapatılmasına karşı çıktığını ifade et-
ti. Nadir Nadi. savunmasını daha sonra şöyle
sürdürdü:
"Kendimden sözetmeyi sevmem. Atatürk
devrimlerini özümsevememiş, gerici çevrele-
rin tüm saldırılarına karşın. aydın Türk ka-
muoyu, benim kişiliğim hakkında yeterince
bilgi sahibidir. Kimseyi suça teşvik etmedim,
etmem de. Ama Atatürk devrim ve ilkeleri-
nin tehlikeye girdiği anda çağdışı, gerici
akımlar karşısında kayıtsız ve sessiz kalın-
masına da karşıyım. Suçlanmama konu olan
vazımdaki temel düşünce de budur. Hukuk
dışına çıkalım demiyorum. Tanı tersine, hu-
kuk düzeni içinde, sorunlarımızı hukuk ku-
rallarına uygun olarak çözelim diyorum."
Ancak Nadir Nadi'nin hukuk düzeni anlayı-
şı ile "emir-komuta zinciri"ne uyan sıkıyöne-
tim asken mahkemesinin hukuk düzeni anlayı-
şı farkhvdı. Bunedenlede Nadir Nadi. 10 Ma-
yıs 1993 günu "halkı kanunlara karşı gelme-
ye teşvik ile memleketin emniyetine tehlike
iras edecek suretle makale neşretmek" su-
çundan 2 av 20 gün hapis cezasına çarptırıldı.
12 Eylül hukukuna göre 6 aydan az hapıs ce-
zalan. sanıklar ve savcılar tarafından temyiz
edilemezdi.
Bu tür cezalan sadece sıkıyönetim komuta-
nı temyiz ediyordu. Sıkıyönetim Komutanı Or-
general Haydar Saltık. bu cezayı temy iz etme-
dı ve 17 Mayıs 1983 günü Nadir Nadi'nin ce-
zası kesinleşti.
Artık Nadir Nadi. hapse girecektı...
Dünya ve Türkiye kamuoyu. verilen bu ce-
zaya büyük tepkı gösterdi. Bu arada Nadir Na-
dı'ye Kenan Evren'den "af dilemesi" öneri-
leri götürüldü. Nadir Nadi, bu önerileri kabul
etmedı
Ve sonunda Milli Savunma Bakanlığı, mah-
kûmıyet karannın "suç kastı bulunmadığı"
gerekçesiyle bozulması ıçin Askeri Yargıtav'a
başvurdu.
Asken Yargıtay 1. Dairesi de sıkıyönetim
mahkemesinin kararını. "makalenin bütünü
nazara dikkate alındığmda suç kastı ol-
madığı" gerekçesiyle bozdu.
• • * • •
SEA GARDEN
Hotel & VUlage
Sonbiriiarla,
Bodrum'da buluşuı
Güneşin parlak ışıklannı. sonbaharın hüzünlü güzelliğine bağlay
yazın son günlerini. Sea Garden'ın büyülü atmosferinde
geçirmek isteyenler için son fırsat.
Çift kişilik odalarda kişi başı yanm pansiyon, günlük
2.500.000 TL
Bu yazı unutamayacaksınız...
Reıervasyonlarınız için
Bodrura Td: (252) 368 90 15 (20 Hat) Faks (252) 3*8 90 4S 1
Islanbul Tel: (212) 231 61 66
veja styahat acenleniz
Hapımag !>ır Jsvrçre luruiuşudur