Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 13 EYLÜL 1995 ÇARŞAMBA
12 DİZt YAZI
Ölümşüz aşkın peşinde
9
4 Eylül'ünde Antalya'da bir-
lıktevdık. CHP Gençlık Or-
gütü bır sanat şölenı düzenle-
mıştı AzızBeyindekatılma-
sını sağlamamı benden rica
ettiler Telefonettım. "Kendi-
mi iyi hissedersem gelirim, ama ar-
kadaşımla gelirim" dedi. Ayben Ha-
nım'lageldıler Kaleıçınde"Begonvil"
adlı pansıvonda kahyorduk. Mutluvdu.
Ve sanıyorum ki Ayben Hanım. Antal-
ya'nın o eşsiz eylül güneşi gibi, Aziz
Nesının son bırkaç yılını ışıklarla do-
natmış insandır . Beledıye Kültür Par-
kı'ndaki salondaHalukÇetin'le şiir-mü-
zik dinletımizi ılk kez sunacaktık. Salon
tıklım tıklım doluydu. Metın Demir-
taş'tan başka Antalya dışından ya da An-
talyalı sanatçı arkadaşlardan izlemeye
gelen olmamıstı dınletımizı. Programın
başlamasına az bir zaman kala Aziz Ne-
sin ve Ayben Hanım geldiler Ortalarda
birvere oturdular. Birbuçuk saatlik din-
letinin bitmesine yaklaşık yanm saat ka-
la ışıklar bir şalter patlamasıyla söndü.
Bütün o bölgenın ışıkları sönmüştü...
(Arkadaşlar sonradan en arka sırada otu-
ran bırkaç kişinin ışıklar söndüğü anda
bellerınden tabancalannı çekerek şar-
jörlerine mermi sürdüklerinı anlattılar.
Herhalde toplantının güvenliğinı sağla-
mak ıçin gelen sivil polislerdı...) Dinle-
tiyi mıkrofonsuz sürdürdük ve herhan-
gı bırkısaltmadayapmadık... Havalan-
dırma da devre dışı kaldığından bır sü-
re sonra yüzümden ve \ ücudumdan ter-
ler akıyordu Göz lucuyla Aziz Bey'e
ve Ayben Hanım'a bakıyordum Kıpır-
damaksızm sonuna kadar izledıler dın-
letıyı.. Dışarı çıktığımızda Aziz Nesm.
bır ara çok bunaldıgını. fakat dınletıyı
çok se\ dığını, bitmeden bırakıp çıkmak
ıstemedığını söyledi... En çok da dınle-
tiın son şıiri "Aşk İki Kişiliktir"i be-
ğenmış.
Aiie özlemi
Aziz Bey'ın "çapkın" olduğu yazıl-
dı. söylendı. Kadınlan sevdiği muhak-
kak. Ama "çapkın" mıydı gerçekten?
1987"de Parıs'e geldığınde Montreuil-
.e'dekı evimıze bir akşam yemegıne ko-
.ıuk olmuştu. Salona girdiğınde çevresı-
ne Hakınarak. "'Burası bir aile vrnası
olmuş" dedı. "Aileyi yine kurmuşsu-
nuz..." Ve hıç unutamadıgım bır Aziz
Nesin fotoğrafı daha: Bıryurtdışı yolcu-
luğu öncesinde Feneryolu'ndaki evlerı-
ne gittığımı daha önce yazmıştım. Eşi Sa-
yın Meral Çelen yüzünde tek çizgı kıpır-
damaksızın salonda bir köşede kollan-
nı kaviışrurmuş otunıyor. Aziz Nesin ise
evlerinin bir "aile yuvası"olduğunu ka-
nıtlamak istercesine çırpınıyordu... Mut-
faktan bir tabak pilavla çıkıp geldiğini
anımsıyorum...
Bırkaç yıl önce geçirdiği kalp ameli-
yatı sonrasında Hüsrevgerede Cadde-
si'ndeki evınde Ludmila ıle ziyaretine
gitmiştik. Gözleri artık hemen hemen
görmüyordu. fakat yine de bir kâğıt ta-
kılıydı daktilosuna. bir öyküye çalışı-
• Aziz Bey'in "çapkın" olduğu
yazıldı, söylendi. Kadınlan sevdiği
muhakkak. Ama "çapkın" mıydı
gerçekten?.. Aziz Nesin,
çevresindeki büyük kalabalıklara
rağmen, yalnız çok yalnız bir
insandı bence... Ömrünce tek bir
aşkı, ölümsüz bir aşkı, "o
hepimizin sevgilisidir" dediği
"Yetmiş Yaşım Merhaba"daki
"Tülsü"yü aradığına ve ömrünce
içinde bir "aile yuvası" özlemi
taşıdığına inanıyorum...
• "Çapkınlığı" gibi "cimri"liği de
yakıştırmadır. Dostlarını,
konuklarını, üstelik kendi eliyle
pişirdiği yemeklerle ağırlamaktan
zevk duyardı. Kendine ait hiçbir
lüksü yoktu. En sade biçimde
giyinen, en sade biçimde yaşayan
bir insandı. Haksız kazanç
sahiplerinin savurganlık ve
israflarının marifet sayıldığı
toplumumuzda, Aziz Nesin'in
tutumluluğu, kuşku yok ki örnek
alınması gereken bir erdemdi...
Aziz Nesin'li
m
Âıtıiar
Ataol Be%ramoğln
Aziz Nesin, ikinci eşi Meral Çelen'le Ortıan Apaydınlar'ın evinde bir
akşam yemeğinde dostlarıyla biriikte.
Aziz Nesin, Basın Müzesi'nde anti fundamentalist kongre nedeniy-
le düzenlediği basın toplantısında Ayben Hanım ile biriikte.
yordu... Bizı çayla. kurabiyelerle ağırla-
dı. Bir ara azıcık utanarak. yanda bır
odada iplerle bağlanmış. üzerınde adlar
ve adresler >azılmış mektup demetleri-
nı uzaktan gosterdi. Sevgilisı olan kadın-
lardan gelen mektuplarmış... Ameliyat-
tan sağ çıkmazsa sahiplerine gönderil-
mek üzere hazırlamış bu mektup demet-
lerini..
Bütün bu tanıldtklanma rağmen ben
yine de tekrarlayae'a^ım sorumu: Aziz
Nesin "çapkın" birı miydi gerçekten?
Paris'e gelişinde. Charles De Gaulle Ha-
vaalam'nda karşılamaya gıtmiştik onu.
Elinde. yansı da boş, küçük bir yol çan-
tasıyla, neşesiz, yorgun bir yüzle çıkıp
geldi.
(Lıse yıllanmda Ismail Dümbüllü'ye
hayrandım. Ankara'da bır tiyatroda bir
oyununu izledikten sonra oyunculann
çıkacağıkapınınyakınındabiryerdedu-
rarak çıkmasını bekledim. Kendisine
hayranlığımı söylemek istiyordum...
Dümbüllü. o büyük komedyen. epeyce
bir zaman sonra öyle neşesiz. öyle yor-
gun bir yüzle çıktı ki kapıdan. söyleye-
cek hiçbir sözüm kalmamıştı. Olduğum
yerde kalarak, onun ayaklannı sürüye
sürüye uzaklaşıp gitmesini izlemekle ye-
tindim... Paris Havaalanrndaki Aziz Ne-
sin fotoğrafı. bana çok yıllar önceki bu
olayı anımsatmıştı...)
Kalabalıkta blle yalnızdı
Aziz Nesin, çevresindeki büyük kala-
balıklara rağmen, yalnız, çok yalnız bir
insandı bence... Ömrünce tek bir aşkı.
ölümsüz bır aşkı, "o hepimizin sevgi-
lisidir" dediği "Yetmiş Yaşım Merha-
ba^daki "Tülsü "yü aradığına ve ömrün-
ce içinde bir "aile yuvası" özlemi taşı-
dığına inanıyorum... Belki Nesin Vakfı
bile bu özlemin giderılmesi ıçin yapıl-
mış bır şeydi... Geçtiğimız yıl Taksım
Sahnesi'nde düzenlenen Aziz Nesin ge-
cesinde. özellikleri sayılırken, "çap-
kın"lığından da söz edilmiştı... Bırkaç
gün sonra telefonla Çatalca'yı aradım...
Herzamanki gibi sekretersiz, telesekre-
tersiz, dosdoğru kendisi çıktı... Bazı baş-
ka düşüncelerimle biriikte, yukardaki
düşüncelerimi de içten gelen bir duy-
guyla, derin sevgimle, sayıp döktüm
ona...
Ne söyledi, şimdi gerçekten anımsa-
mıyorum... Fakat sesindeki dertli, sıcak
Aziz Nesin'den mektuplar
Edebiyat üstüne söyleşi
Mektuplartndan birinde, benim Dûsün Ya-
yınevi için çevirmeyi önerdiğim Puşkin mektup-
larından söz ederken şöyle diyor:
"Puşkin 'in mektuplarını çevirirsen ne güzel
olur Hemen yaymlan:. Puşkın 'm şiirierini Aze-
riceden okumuş. hıç tat alamamıştım. Senin
Cem den çıkan Puşkin'lehni okumaya zaman bu-
lamadım dognısu .. Ch'lesine cahilim ki, zaman
zaman kendi kendime utamyorum."
***
24 Nisan 1986 tarihli mektubunda, benim o
sırada Çekov 'dan "Afartı "yı çevirmek üzere
oluşumla ilgili olarak şunları söylüyor:
"Çehm un 'Martı'sımçevireceğin haberinese-
vindim. Geçenlerde Devlet Tiyatrosu 'ndaoynan-
dı. Oyumı rezil etmişler Öyle camm sıkıldı ki. .
Üstelik. eleşurmenlerden çoğusah-
neye kovuşu ve oynayışı öv-
düler de... Martı, Çe-
hov un bence en zor oyu-
nu. Martı, Stanislavski\i
bulmasaydı, dünva bu
ovunu belki de hiç bilme-
yecektı. Kimi oyunlar. reji-
söriinü bekler. Hani kendi-
mi Çehov 'a benzetmek gibi
bir küstahhk plmasm, ama
benim 'DüdükçüleHe Fır-
çacılann Savaşı' adlı o çok
durağan, ama önemli olduğu-
na inandıgım oyunum da bel-
ki hiç kavuşamayacağı rejisö-
rünü beklemektedir yıllardan
beri."
28 Ağustos 1985 tarihli mek-
Ûıbunun üst köşesine şöyle bir
not düşmüş:
"Gönderdiğin konyak, cimri Aziz Nesin 'ınzen-
gin içki koleksiyonuna girdi. Öldüğümün gece-
si, bütün içkilerimi son damlasına dek dostlarım
içecek ve beni anarak eğleneceklerdir." (A.N.)
9 Haziran 1985 tarihli mektubunda, benim
aydınlar ve genel olarak Batı konusunda yaz-
dıklanma yanıt olarak şunları söylüyor:
"Gerçek Türk aydınının ve özellikle vazmcı
yazarlarm Türkiye de, ne yazık ki, devleti ol-
mamıştır. Bir sagcı va da gerici bu söziimü duy-
sa, kendi devletinı kurmak istiyor, diye düşünür
Hayır. istedigim, ne benim, ne ötekinin olan dev-
let... Kendi degerlerini yok etmeyen, yemeyen
devlet. tşte Fransa'dave genellikle Batı'da-hiç
olmazsa- bu var."
1 Mayıs 1983'te Nesin Vakfı'nda. (Önde soldan sa-
ğa) A. Behramoğlu, A. Özyalçıner, Bekir Yıldız, (or-
tada) Tekin Sönmez, A. Bezirci, A. Nesin, (arkada)
Aziz Çalışlar, Oktay Arayıcı ve Rutkay Aziz.
gülümseyişı \e karşıt hiçbir şey söyle-
medığıni çok ivi anımsıyorum...
Clmri deâil tutumluydu
"Çapkın"lığı gibi "cimrT'liği de ya-
kıştırmadır. Dostlannı. konuklarını, üs-
telik kendi eliyle pişirdiği yemeklerle
ağırlamaktan zevk duyardı.
Akademı Kitabevf nın üstünde Dü-
şün Yaymevi'nin bürosundaki balık zi-
yafetlerinden birine ben de konuk ol-
muş tum
1980'den sonra 1 Mayıs kutlamalan-
nın yasaklı olduğu dönemde, her 1 Ma-
yıs "ta Nesin Vakfı'nda yemekli şölenler
düzenlendi. Bunlardan benim için en
unutulmazı (ki zaten yurtdışına çıkmak
zorunda kaldıgım için sonrakilere katı-
lamadım) 1983 1 Mayısı'dır.
O gün çekilen fotoğraflardan birinde
Bekir Yıldız ve ben, sanki hapishanede
çekilmiş bir fotoğraftaki gibi elimizde
kahve fincanlan. çömelmişiz. Ortamız-
da Adnan Özyalçıner. Arka sırada sağ-
da Aziz Nesin. Kolu Asım Bezirci'nin
omuzunda... Yanda Tekin Sönmez. Ar-
ka sırada. solda Aziz Çalışlar, ortada
Oktay Arayıcı, yanında Rutkay Aziz (yü-
zü günmüyor). 1983 I Mayısı, cuntaya,
zyıdanlara girip çıkmış olmaya, sürmek-
te olan davalara rağmen, en mutlu gün-
lenmizden biri olmuştu ve bu mutlulu-
ğu, vakıfta düzenlediği şölene de bizle-
ri (daha birçok yazar ve sanatçıyı ve ai-
lelerini) bir araya getiren Aziz Nesin'e
borçluyuz... Aziz Nesin'in kendine ait
hiçbir lüksü yoktu.
En sade biçimde giyinen, en sade bi-
çimde yaşayan bir insandı. "CimrT'lik
yakıştırması, özellikle Yazarlar Sendıka-
sı harcamalanndaki tutumluluğundan
ötürü yapılmış olsa gerek. Haksız ka-
zanç sahiplerinin savurganlık ve israfia-
nnın marifet sayıldığı toplumumuzda,
her zaman bir halk insanı olarak kalmış,
biriktirdiği şeyleri kendisi için değil ba$-
kalan için özellikle de Vakıf'taki çocuk-
ları için biriktirmiş olan Aziz Nesin'in
tutumluluğu, hiç kuşku yok ki örnek
alınması gereken bir erdemdi...
Aziz Nesin, onu tanıyan herkesin çok
iyı bildıği ve daha önce de başka arka-
daşlarca yazılmış olduğu gibi olağanüs-
tü çalışkan bir insandı. Zaten bir ömre
sığdırılmış sayısız yapıt ve eylem, bu
çalışkanlığın somut kanıtıdır. Çalışmak
için özel bir zamana gerek olmadığını,
her an, her dakika. her zaman calışılabi-
leceğini, çalışmak gerektiğini ben Aziz
Nesin örneginde somut olarak gördüm...
Ilgi alanı sınırsız, öğrenme susuzluğu
sonsuz bir "otodidakf'tı o gerçekten
de...
Yarın: son fotoflraflar
ÇALIŞANLARIN SORULARI SORUNLARI / YILMAZ ŞtPAL
Özel tazminat oranları
SORl: 25 Temmuz 1995 günlû Resmi Gazetede yayımlanan 562
sa\ılı kanun hükmünde kararnamenin 14. maddesi biz
memur emeklilerini ilgilendiriyor. Sorularım; 1) Orman
yüksek miihendisi> im. Birinci derece 4. kademeden ma-
aş almaktayım. Ekgöstergem (3.600), hizmet siirem (32)
yıl (6) aydır. 1 Ocak 1996'da kararnamenin 14. madde-
sine göre hizmet tazminatına (%75) zam geldi. Ben bu
durumda ne kadar net aylık alabiiirim? Halen ayda 11
milvon 850 bin lira almaktayım. 2) V'erilecek bu ek zam-
dan. bütün ek göstcrgesi olan emekliler yararlanacak
mı? Yoksa öğrenim durumu, hizmet sınıfı (Teknik Hiz-
metler, Eğitim Öğretim, Genel tdare gibi) göz önüne mi
alınacak? 3) Bu zamlar verilirken, hizmet süresine göre
mi verilecek?
(C.T.)
YANIT: 1) 25 Temmuz 1995 güniü Resmi Gazete'de yayımlanan
562 sayılı yasa hükmünde karamame ıle günümüzde % 26 oran üze-
rinden ödenen özel tazminat tutan, ek göstergelere göre kademeli ola-
rak arttırıldı. % 26 olarak ödenen özel tazminat. en yüksek devlet me-
muru olan Başbakanlık müsteşannın genel aylık göstergesi (1.500) ile
ek göstergesi (8.000) toplamının (9.500) genel aylık katsayısı (1.225)
ile çarpımı sonucu bulunan (9.500x 1.225= 11.637.500) tutann % 26'sı
olan 3.025.750 TL'nin (11.637.500x%26=3.025.750) aylık baglama
oranianna göre, emeklı aylıklarına yansımaktadır.
Ek göstergelere göre, kademeli olarak uygulanması öngörülen özel
tazmınatın önümüzdeki yıllar ıçin oranlan:
Yıllara göre özel tazminat oranlan
EkGösterge 1995 1996
6.400 ve daha yüksek %26 %50
1997
%75
1998
%IOO
3.600 (dahil)-6.400 (hariç) %26 %40 %60 %75
2.200 (dahil)-3.600(hariç) %26 %40 %40 %40
0 (dahil)-2.200 (hariç) %26 %26 %26 %26
Bu artış. günümüz katsayıları ve göstergelerine göre ek gösteresi 3.600
olan ve 32 yıl 6 ay hizmetten sonra emekliye aynlan bır mühendisin,
1995 aylığı 11 milyon 860 bin. 1996 aylığı 13 milyon 204 bın, 1997
aylığı 15 milyon 124 bın ve 1998 yılı aylığı ise 16 milyon 564 bin li-
ra olacaktır. Özel tazminat oranının yükseltilmesinden, ek göstergesi
2.200 (dahil) ve daha yüksek ek göstereli emeklilerin hepsi, hizmet
sınıflarına. öğrenim durumlanna ve aylık derecelenne bakılmaksızın
ek göstergelere ve yukandaki oranlara göre yararlanacaktır.
Ancak ek göstergesi 2.200'ün altına olanlara önümüzdeki yıllarda
yine % 26'dan ödeme yapılacaktır. 3) Özel hizmet tazminatına yapı-
İan zamlar. hizmet süresine göre ve emekli aylığı baglama oranında
yansıyacaktır.
POLİTİKA VE ÖTESİ
MEHMED KEMAL
Havuzun Suyu Nereden...
Kurultay sona ererken Ahmet Haşim'in şu dört-
lüğünü anımsadım.
Gün bittı. Ağaçta neş'e söndü.
Yaprak ateş oldu, kuş da yakut.
Yaprakla kuşun panltısından
Havzın suyu erguvana döndü.
Yeni CHP'yi (hiç eskimez) çekip çevirecek olan ge-
nel başkan belli oldu; 681 oy alarak Oeniz Baykal
başkanlık tahtına oturdu. Karayalçın'ın aldığı oy
ise 309'du. Yarıdan da az. Ne diye aday oldu ki!
Gün bitmiş, havuzun suyu erguvana dönmüştü.
Bu kurultayla, bundan böyle çok günler geçecek-
tir.
Bu kurultay sonucuyla CHP muhalefet değildir;
eldeki milletvekilleriyle iktidar hiç değildir. Iktidarla
muhalefet arasındaki bır ikilemle bunalıp duracak-
tır. Ihaleler almış müteahhıtler kadar mutludur. Rüş-
vet ve yolsuzluğunsa -Deniz Baykal'ın bağıra bağı-
ra söylediği gibi- adı bile anılmayacaktır. Payda
bundan böyle yolsuzluk ve rüşvete!
Ecevrt'ı yücelten, temızliği olmuştur. Deniz Bay-
kal için de bır şey söylenemez. Alnı ak, yüzü pak ol-
duğu için rüşvet ve yolsuzluğa -daha başkan seçil-
meden, adayken- bayrak açmıştır.
Kurultayı televizyondan izliyorum. Nice kuruttay-
lar görnüşümdür, nice yengilere ve yenilgilere tanık
olmuşumdur. Renkli camda ak pak olmuş saçlany-
la bir ihtiyar gelip Deniz Baykal'ın yanına ilişti. Otur-
du diyemiyorum. Bellı ki çok kimsenin dikkatini çek-
miyor. Oturanlardan "Kim bu" diye bana soranlar
oldu.
"Kasım Gülek." dedim. Resimleri de asılmadı-
ğına göre gençler nereden bilsinler!.. Hey gidi Ka-
sım Gülek, CHP'nin büyük ve karmaşık macerala-
nndan sonra "Kim bu ihtiyar" mı olacaktı?
1950'de DP iktidara gelince CHP, 60 milletvekil-
li bir muhalefet oluvermişti. Kimsenin ağzını bıçak
açmıyor, ortalarda dolaşamıyordu. Işte bu ak saçlı
Kasım Gülek, ayağına çarığı giyıp, sırtına heybeyi
yükleyip eline kavalı alıp diyardiyar dolaşıyordu. Ger-
çekten çarrk, heybe, kaval dolaşıyordu. Demokrat-
lar ne çoraplar örmek ıstiyorlardı ama bir şey yapa-
mıyoriardı. Amerika'da okumuş, demokrasınin be-
şiğinde bulunmuş bu genç de nereden çıkmıştı?
Aradan aylar geçip iktidarın tadı, muhalefetin do-
zu anlaşılmaya başlayınca Gülek, ilk çelmeyi
CHP'nin kodamanlanndan yedi. Bir raporu çıkardı-
lar ve Kasım Gülek'ın tekerine taş koydular.
CHP, bir süre sustu. İkinci genel seçimde 60 mil-
letvekiiı 30'a indi. 1957 seçimlerinde Ismet Paşa'ın
getirdiği yeni bir atılımla muhalefet şahlandı.
Askeri darbeler dönemi.
Ardından 20 yıl içinde Ecevit'in Karaoğlan çıkışı
başladı. Kolay degıldi, her bozgunda üstüne ölüm
toprağı dökülmüş gibi bır partinin suskunluğa düş-
mesi... Ecevıt, tek başına, bir iktidarlık milletvekılli-
ğini hiçbir zaman sağlayamadı. Hep bir payanda ile
ortak hükümetler kurdu.
12 Eylül faşizminin dar çemberinde partiler kapa-
tıldı; CHP de kapatıldı. Yeniden toparlanma ve ken-
dine gelme on yıldan fazla sürdü. Şimdi kimliğine
kavuşurken yapay nedenlerle sorunlar ıcat edildi.
Parti içi muhalefet bir genel başkanlık yarışmasına
döndü. Bir süre Erdallnönü denemesıyle oyalan-
dılar. Erdal Inönü'nün karşısına zoraki adaylarçıkar-
dılar. Bu arada bunca deney sahibi Deniz Baykal,
bu parti içi muhalefet girdabında üç önemli dönem
israf edildi. Kimse "O olsa ne çıkar, bu olsa ne çı-
kar" diyemedi, bu "müsrif" dalaşmayla oyalandı.
Acayip birtabloyla karşı karşıyayız. Kimse iktidar-
da değil, muhalefette de değil; partiler karman çor-
man olmuşlar.
Baykal bu keşmekeşin içinden yolu açacak...
Açacak mı?
Bilimin kuralları içinde deneyler çok önemlidir,
yararianmasını ve söküp çıkmasını bilenler için.
Baykal biliyor.
B Ü L M A C A SEDAT YAŞAYA1V
1 2 3 4SOLDAN SAĞA:
1/ Uzakdogu mı-
mansinde, kuleye
benzeyen çok kat-
lı yapı... Tavlada
bir sayı. II Esk-
rimdebırkarşılaş-
matürü... Yüksek 4
aşamadakı yeni-
çeri subaylannın
giydiği, yansı ar-
kaya sarkan uzun
sank. 3/ Yerleşmiş
ilke ya da yasaya
uygun durum...
Bir cetvel türü. 4/
Kakım, gelincik gibi hayvan-
lann lekesiz beyaz renkli pos-
tu... Habeş soylusu. 5/ Nışas-
tanın sindirilmesine yarayan
ve tükürükte bulunan bır en-
zım. 6/ Haşan. 7/ Korunmak
ıçin bır yere bırakılan eşya..
Olumsuzluk belırten bır
önek. 8/ Arap abecesinde bir
harf... Yiyecek ve ıçeceğin
saklandığı oda ya da dolap. 9/
Çalgıç.
YUKARIDAN AŞAĞ1YA:
1/ Erozyon etkisiyle oluşmuş, yumuşak engebeli yeryüzü
parçası. 2/ Avın ya da kendisine gösterilen şeyin üzerine atı-
İıp getirmesi için köpeğe verilen buyruk... Altı düz, küçük
gainti vapuru. 3/ tçbatı Anadolu'da kurulmuş Türk beyli-
ği. 4/ Türk mûziginde sözlü formlann genellikle üçüncü bö-
lümü. 5/ Tavlada bir sayı... Karagöz oyununda kullanılan
kamış düdük. 6/ Ankara'daki özel bir tiyatronun kısa
yazılışı... ltalya'da yaşamış antik halk. II Eliaçık, cömert...
Bir nota. 8/ Asker... Gelenek. 9/ Batı Anadolu'da ünlü bir
antik kent... Belirteç.
tLAN
T.C.
SÜRMENE KÂDASTRO
MAHKEMESİ
Esas No: 1988/36 .
Karar No: 1995/8
Davacı Orman tdaresi tarafından davalılar Hasan
Alişan ve arkadaşlan aleyhine mahkememizde açıl-
mış olan kadastro tespitinin iptaline ilişkin Sürmene,
Çamburnu, Kemerli mahallesi tapu sicılinde pafta 3
ve parsel 1309 nolu davacı idarenin davasının kısmen
kabul ve kısmen reddine ilişkin 13.06.1995 tarihli
1988/36-1995/8 sayılı karar davalılardan Ömer çocuk-
lan Hilmi Yurttaş, Rahmi Yurttaş, Hasbi Yurttaş'a teb-
liğ edilemeğınden 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun
ilgili maddeleri uyannca basın yolu ile tebligatlann
yapılmasına karar verildiğinden işbu ilanın gazete
ilanından itibaren 15 günlük yasal süre sonunda kesin-
leşeceği ilanen tebliğ olunur.
Basın: 40873