Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
13 EYLÜL 1995 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
ALLEGRO EVİ.N İLYASOĞLU
LeytaG«ncer,
Leyla Gencer Yanşma&'nm ardmdan
AydmGünöncülüğûnde, Yapı ve Kre-
di Bankası'nın desteği ile gerçekleşen
Leyla Gencer Şan Yanşması ne getirdi?
Her şeyden önce disiplinli bir yanşma
örneği sunuldu. Gönül ister ki bu örnek
müzik sanatının diğer dallannda da uy-
gulansın. Piyano. keman. oda müziği ya-
nşmalan da yapılsın, uluslararası düzey-
de ses bulsun. (Örneğin bir Pekincller
düo piyano yanşması. dünyadakı zor ye-
tişen düo piyanistleri biraraya getirecek,
Türkiye'ye dikkatleri çekecek bir başka
ilgınç etkinlik olmaz mı?)
Yanşmanın düzeni.jüri üyelennin seç-
kinlıği, dısıplını baştan sona kusursuzdu.
Final gecesi salona girer girmez Leyla
Gcncer'in dinleyici tarafından ayakta
uzun süre alkışlanması, yanşmanın bir
diğer işlevini de yerine getirdığini gös-
teriyordu. Leyla Gencer'e saygı. Leyla
Gencer gibi bir sanatçımıza artık sahip
çıkmanın gururu.
L
eyla Gencer Şan Yanşması'nda, birinciliği Arnavutluk, ikinciliği Arjantin,
üçüncülügü Türkiye aldı. Birçok dinleyiciye göre iki Koreli sopranonun hakkı
yendi. Elli altı yanşmacı arasında 6 Türk, finale katılabilmeyi başardı.
Bu yanşmada neler keşfettik? Elli al-
tı yanşmacı arasından 14 Türk gencinin
yan finale kadar yükselebılmesi: altısı-
nın finale kalıp ikisinin de derece alma-
sı gurur venciydi. Ancak bununla da kal-
mıyor iş: Derece alamayan Türkler ara-
sında Linet Şaul ve Zeynep Kartal gibi
iki yıldız adayını da tanımış olduk. Doğ-
ru tekniği, abartısız sahnesi, gençliğin
tazeliğini sunan pınl pınl sesiyle Linet
Şaul (25). belkı mezzo olarak değıl, sop-
rano olarak çalışmış olsaydı ikinciliği bı-
le bölüşebilirdi. Şebnera Kartal(30) ise
bir süredir Amerika'da başanlar kazanan
bir sopranomuz. Bu ülkenin rahat tavn-
nı da benımsemiş. Sahneye yakışan fizi-
ği ve sahneye hâkimiyetinin yanı sıra
Mozart ve Copland'dan söylediği arya-
larla akıllanmızda yerettı. Bariton Gök-
hanAkyüz( 32), güzel birsese sahip. Bı-
raz da piyanist NegrTnın fazla güçlü ve
koşturarak çalışmasının kurbanı oldu.
Doğrusu bas Tuncay Kurtogtu'nun man-
siyon alarak Devlet Opera ve Bale Vak-
fı'nın ödülüne değer bulunması belki de
yanşmanın en büyük sürprizi oldu. Şan
tekniği açısından netliğe kavuşmamış ar-
tikülasyonu nedenıyle ve sesı güzel de
olsa ağzının içinde kalarak boğulduğun-
dan. her tonu yetennce açık duyurmu-
yordu. L'manz Tuncay Kurtoğlu (25) bu
ödülü değerlendırerek bundan sonra iyi
bir hoca ıle disiplinli bir şekilde çalışır
ve kendini gelıştırme fırsatı bulur.
Evet, sonuçta ınsan sesinin dört ayn
renginden dört genç. yanşmanın kahra-
manı oldular. Soprano. mezzo soprano,
tenorvebirbas. Birinciliği alan Arnavut
sanatçı mezzo soprano Enkeiejda Shko-
sa(26), Rossini'nin Ikinci Mehmet Ope-
rası 'ndan söy lediği o çok zor arya ile gö-
nülleri fethetti. Ikinci Arjantinlı tenor
Marcelk) Raoul AJvarez(32), güzel sesi,
iyi şan tekniği ve sevimlı sahnesiyle ödü-
lünü hak etti. Oçüncülüğe değer bulu-
nan Türk soprano Birgül Su (25) ile ta-
nışmak aynca bir zevk oldu. Küçük vo-
iümlü sesini doğru kullanabilen, lirik ni-
Yarışma, galayla sona erdi
Kültür Servisi- Yapı ve Kredi
Bankası'nın düzenlediği lluslararası
Leyla Gencer Şan Yanşması'nın gala
gecesi, önceki gece Cemal Reşit Rey
Konser Salonu'nda yapıldı. Gala
gecesini, Kültür Bakanı tsmail Cem
ve Kültür Bakanlığı Müsteşan Emre
Kongarda izledi. '
l f
Yanşmada ilk dörde giren sanatçılar
seçkin bir davetli topluluğu önünde
ünlü operalardan sev ilen aryalar
söylediler. Sanatçılara, şef Rauf
Canbaşıoğlu Abdullayev ve
konzermeister Server Sultanoglu
Ganiev yönetimindekı Bilkent
Akademi Senfoni Orkestrası eşlik etti.
Gala gecesinde, sahneye ilk olarak
yanşmada mansıyon ödülü alan
Tuncay Kurtoğiu(bas) çıktı. Kurtoğlu.
Rossiıii'nın "Sevil Berberi"
operasından Don Basilio'nun arvasını
seslendirdi Daha sonra sırasıyla
sahne alan soprano Birgül Su,
Mozart'ın "Figaro'nun Düğünü"
operasından "Kontes'in aryası"nı.
tenor Marcelo Raoul Alvarez,
Puccini'nin "La Bohem"inden
Rodolfo'nun aryasını, mezzo soprano
Enkelajda Shoska ise Rossini'nin
"'Sevil Berberi" operasından
Rosina'nın aryasını sesîendirdi.
Gounod. Verdi ve Rossini'nin ünlü
operalanndan tanınmış aryalarla
süren programda. soprano Birgül Su
ve tenor Marcelo Raoul Alvarez
ikilisı. Verdi'nin "La Traviata"
operasından seslendırdikleri Violetta-
Alfredo düeti ile büyük alkış aldılar.
Programın sonunda, sahneye çıkarak
yanşmacılan bir defa daha kutlayan
Leyia Gencer. dakikalarca ayakta
alkışlandı
teliğini verinde sergileyebilen bu sopra-
nomuz, Izmir Konservatuvan'ndan son-
ra ftalya'ya gitmiş ve iki yıl kadar çok
önemli şan hocalanyla çalışmış. Birgül
Su'nun sesinde küçücük de olsa Leyla
Gencer'in hüzünlü u
pianissimo"lannın
müjdesi var. Yanşmanın finalleri boyun-
ca dikkati çeken Koreli iki soprano pek
çok kişinin favorisi iken hiçbır derece
alamadılar. Yine de Hyejin Kim'in söy-
lediği Gounod'dan Mücevher Aryası ve
Kyung Hwa Cho'nun söylediği Pucci-
ni'nin Mimi aryası kulaklanmızdan
uzun süre silinmeyecek. Bu sanatcılar da
aslında dereceleri paylaşabilecek profes-
yonellikteydi. Aslında opera sanatçı ol-
mak her şeyden zor. Sesin olacak, kendi
sesıni doğru kullanmayı bileceksin; söy-
lediğin sözleri açık ve net ifade edebil-
meyi öğreneceksin; sesi en tinılı şekliy-
le poze edeceksin; sahnenolacak, sahne-
de bir tiyatrocu gibi oynayabileceksin,
halin,tavnn,davranışlann. kültürbıriki-
min ve de giyim kuşamtn ile bu sanat da-
lına layık olabileceksin! Doğal kı bu ya-
nşmada sanatcılann şan tekniği ön plan-
daydı. Ama giyim kuşamı rüküş yanş-
macılarda dınleyicilerin gözünden kaç-
madı. Işin bir bütün olduğunu hatırlat-
makta fayda var.
tlginç bir şey daha dikkatimizi çekti.
Yirmi beş - otuz iki yaş arasında yanşan
bu sanatçılardan nicesi bizim şu anda
kadrolu olarak sahnelerimizde yer alan
pek çok solistten daha niteliklıydi. Ope-
ra yöneticilerimiz belki yalnız derece
alan değil, dereceye giremeyen nitelikli
şancılarla da irtibat kurup, onlan konuk
solist olarak temsillerine katarlar. AynT
ca kazananlann da Leyla Gencer'in de-
diği gibi seçkin jüri üyeleri tarafından
dünyaya tanıtılması umulmakta. Böyle-
ce gelenekselleşen bir "Leyla Gencer
Şan Yanşması
r>
nın düzeyi ortaya çıkmış
olur. Gelecek yıllarda bu yanşmaya ka-
tılmak için umanz dünyanın dört bir ya-
nı ndan nice sanatçı yanşarak başvurur.
Ve dileriz ki bu yanşmanın ödüllüleri
dünyanın seçkin sahnelerinde kendileri-
ni gösterme fırsatını bulurlar. Özgeçmiş-
lerinde de Leyla Gencer Şan Yanş-
ması'nda dereceye girdi yazarak.
'Tıın Bulutu' ya da 4
Klangwo]ke'
MURATSES
LİNZ- Bır ay kadar süren Torba-Bod-
rum dınlencesınden sonra Lınz'deyım ve
kısa bir ara verdığim yazılanma tekrar baş-
lıyorum. Bodrum günleri nasıl mı geçtı?
Doğa, bütün çabalara(!) karşın henüz can-
lılığını yitirmemış. çarpık yapılaşma almış
yürümüş. her zamankı gibi Torba'nın tunz-
mi taşıma suyla yürümekte... Dünyada tek
örnek olsa gerek, çift belediyeli Torba, bu
açıdan çağ atlamış(!) durumda... Hâlâ ka-
nalizasyon yok, ama "Handy"ler var!
Aman harcama olmasın diye kapalı gereç-
lerle "konuşur gibi*" yapanlar var. Bır de
gereçleri iletişimdışı durumda bulunan iki
cep telefonu kullanıcısının. çarpışarak,
"zörunJu fizikse) iletişime" geçmesı üzeri-
ne bır anım var kı "yûkseten değerier" bağ-
lamında. o sahneler. silınmez bır şekilde
bellegirne kazındı. "Alçalan değerlerin(!)
bireyten"" kenarlara sıkışmış durumda,
"yükselen değerei"ler "The Türkçe"lerıni
bayağı ılerletmışler, gıderek "Das Türkçe,
Le Türkçe, D Türkçe" de "Tschüss,Ciao_"
benzeri sözeûkJerle yerlerini almışlar. Ti-
caret erbabından en yakın ilgiyi "Türkol-
duğumızanlaşdana kadar'' görüyorsunuz.
Bundan bövle "ügflerdedövizeendekslen-
miş". Bu arada her yazımda bır şekilde
gündeme getirdiğım "biçemlerin udaşma-
s" kavramının tam tersinı izleme mutlulu-
ğuna da(!) eriştım, zaman zaman kulağıma
gelen ezgılerle... Birarabadan. kulaklarım-
da "fark etmez, fark etmez, bu arabada da
bura^a park etmez"' ezgilerinın aksak n-
tinüerivle kendinden geçmış. neden o ka-
dar sevindigini aniayamadıgım, yurdum ın-
sarunın bır kısmından a>Tihrken boş bar-
disko karşımı mekânların önünde dans
eder, gınş ücretlerinin yüksekliğinden ola-
cak (Bazı yerlerin ginş ücretıyle vaklaşık
üç-dört}işerakı satın alınabıliyor!) ne ser-
den, ne yardan vazgeçemeyen gençlere
rastladnn. Diğer bır ortamda özel bır rad-
yonun "Th« Türkçe" yayımnda duyduğu
"Saatler şirodi on ikiye geKyor. sizler şu an-
da ycmekJennizi jiyorsunuz ve everybody's
dandng" sczlerine "Arbk o padişah nkra-
sucJakigibLgeçinı sıkıntıst herkesi oynan-
yor herhaldf" şeklinde tepki gösterenlen
izlesdım. Geael fiyat düzeylenne bakınca,
yaleın hr gelecekte hayatta kalabılen her
türtünmıtjarder olması gerekeceğine ve
bu ^idişle lier mahallede değil, her yerde
miİAarö^rysratarak, 5O'lı yıllann rrulyoner
yaratma hectfinin değişık bir bağlamda da
olsa gen;ek:feşebılecegıne ınandım.
B J a-ada müzık baglamında değinme-
B
u yılki Uluslararası Bruckner Festivali'nin (10 eylül-1 ekim arası) en görkemli
yanı, kuşkusuz etkinliğin görselliği de vıırgulayan bölümü, Linzer Klangvvolke
(Linz Tını Bulutu) gösterisi oldu. Uluslararası festivalin ana iletisi, bu yıl
"Saygınlık ve aşağılama arasında sanat" kavramı üzerinde yoğunlaşmakta...
den geçemeyeceğım bır olgu da "padavan
Türk popu"nun. Frenklerin deyımıyle bir
tür "ImplosJon" (Kentıçi bina yıkma yön-
temlerinde olduğu gibi, içeriye doğru pat-
lama)geçirmekteoluşu. Buolgunun. ulus-
lararası açılmaya nıyetlerı olanlarca dık-
kate alınmasında yarar buluyorum. Kupon
temelinde sürdürülen "canak-cömlek
wars"un (bir The Türkçe de bızden...) ba-
şoyunculanndan bir gazetenın, Macaris-
tan'a karşı elde edilen başannın ardından
attıgı, aynı dılde yapılandırılmış, birinci
sa>fa başlığını dehşetle okudum. "Çanak
çömlek savaşçısı" gazetelerın tamamını
okumazamanmın, Cumhumet'ın köşe ya-
zarlarından bınni okuma zamanı ile hemen
hemen aynı olduğunu söyleyen dostuma
hak verdım.
Tam umutsuzluğa kapılmışken ve kendi
yurdumda "kültür şoku"nu yaşarken ger-
çekten "eüne aldığı her işi sonuna kadarku-
sursu/ götürebilen, olavlar karşısında ger-
çekten sıkıntı duv an, Atatürkçü ve Türk ni-
teliğiyle Avrupaİı. konuşurken sözcükleri
titizlikle seçen. pınl pınl" gençlerle tanış-
tım. Bir yakınımızın kendi söylemınde
"umut gençler" dıye adlandırdığı bu genç-
ler, gerçekten u
geleceğimizT
'...
Gelelım bu yazımın başlıgına. >aşadı-
ğım kent Lınz'in kültür-sanat gündemme...
Bu yılkı Uluslararası Bruckner Festiva-
lı'nin (10 eylül-1 ekım arası) en görkemli
yanı. kuşkusuz etkınligın görselliği de v ur-
gulayan bölümü. Linzer Klangvvolke (Linz
Tını Bulutu) gösterisi oldu. Uluslararası
festivalin ana iletisi, bu >ıl "Saygınlık \e
aşağılama arasındasanat" kavramı üzerin-
de yoğunlaşmakta... Bilındigı gıbı. Bruc-
ker Festivali'nin en önemli özelliğı. dünya-
nın çeşıtlı ülkelennden gelen sanatcılann,
büyük bestecı Anton Bruckner'uı bestele-
rinı çalmalan ve yorumlamalan. Deneysel
yollann da denendiği etkınlikler dizisinın
programında, ünlü bestecının adına yedı
kez rastlama olanağı var. "Saj'gınnkve aşa-
ğılama arasında sanat" derken özellikle
"Nazi rejimi" döneminde ülke yöneticile-
ri ve sanat planlayıcılan tarafından yasak-
lanmış. yaşama haklan bıle sorgulanmış
Kurt WeiU. Amoid Schönberg, EmstToch.
Ernst Krenekve Kari Amadeus Hartmann
gibi sanatcılann yapıtlanna yer verıliyor,
savaşın bıtiminin 50. yılında. Yukanda,
"dcneyselyollann da denendiği" demiştun:
Akşamlardan bin de ünlü sanat adamı John
Cage'e ayrılmış durumda. Bu arada ulus-
lararası saygınlığı olan. ünlü tanhçı Erika
Ueinzierl (Bu saygıdeğer hanım, yıllardır
Alman-Avustur>'a tarihinin en karanlık dö-
nemlerinı. özellikle Ikinci Dünya Sava-
şı'ndaki olumsuzluklan ve vahşetı sorgu-
luyor). 'KovTilmuşAkıl-VbksaGeriyeDö-
nüşün İstenmiyor mu?" başlıklı bır açılış
konuşması yaptı.
Isterseniz tekrar "Tını Bulutu**na döne-
lım: Son yıllarda yaklaşık 100 bin kişinin
izlemek içın Tuna Parkı'na geldıkleri (Linz
nüfusunun yaklaşık yarısı!) bu görkemli
açıkhava etkınlıği, artık Bruckner Festıva-
lı için "olmazsa olmaz" konumunda. tlk
kez Philadelphıa'da sahnelenmiş olan. Ro-
land Baumgartner'in "Missa Pacis-Bir Ba-
nşSenfonisi",açılış yapıtı olarak seslendı-
nlırken ışık ve özel efektler yoluyla görsel-
leştırildi. Eser. ABD'nin 200. yıl kutlama-
lan için bestelenmış ve 50 yıllık Avrupa ba-
nşı için yenıden elden geçirilmiş bestecisi
tarafından. Tuna'nın üstünde yüzen. dev
yelkenli bir "nehir sahnesTnde, "insanu-
ğın çeşitüliği" vurgulanırken yapıtın bö-
lümlerinden her bin, dünyamızdakı ana-
karalardan binni betimledi. Etkinliğin di-
ğer ilgınç bir özelliğı de. dans öğelenne
yer vermesıydı... Anakaralann betımlen-
mesinde. etnik danslardan da yararlanıldı.
Banş Etkınliğı'nin simgesı olarak, Hırony-
mus Bosch biçeminde birgrafık yapıtı, sa-
natçı Rossbachertarafindangerçekleştinl-
di...
Bu tür etkınlikler kapsamında, bazı tek-
nik bılgileri vermek çok ılginç oluyor(Ga-
zetemizde, 9 ağustosta yayımlanan, Rol-
ling Stones'un Avusturya konserini konu
alan yazımı okuyanlaranımsarlar), "Banş
Senfonisi"nı ızleyıcilere etkin bir şekilde
ulaştırabılmek için, toplam 130 bin vatgüç-
te, 24 birimden oluşan hoparlör salkımla-
n, 20-70 tonluk vınçlerle 40 metre kadar
bıryükseklikte konumlandınldı! Yukanda
değindığim "nehir sahnesPnin özellikleri
ise şöyleydi: Tuna üzerine, 600 metrekare-
lik dev bır yelkenle donanmış 80 metrelik
bır nehir aracı yerleştirildı ve görsel öğe-
ler perde niyetıne bu yelkenin üstüne yan-
sıtıldı... 200 bin vatlık bır ışık-efekt döne-
mini ıle ışık oyunlan, Tuna'daki yelkenin
yanı sıra, Lınz'in tepelerindeki önemli
noktalara ıletildi. Daha sonra, Lorin Ma-
azel yönetimindekı Münih Barvyera Radyo-
su Senfoni Orkestrası, Anton Bruckner'ın
"Mi Minör7 Numarab Senfbnisir
'nı seslen-
dirdi. Etkinlıklere koşut sempozjTam bölü-
münün, bu yılkı ana konusu "Sanattaya-
ratma süreci". Beş gün boyunca bu konu
enine boyuna tartışılacak.
Sunny Murray, Kometiçin çaldı
Kültür Servisi- Ressam Komet'in
'The Marmara İstanbul" tarafından
hazırlanan Özel Komet Sergisi önceki
gün Esnıa Sultan Valısı'nda avantgard
cazın ustalanndan davulcu Sunny
Murray'nin bir şovuyla açıldı.
Komet'in halılara özel hazırladığı
serginin 18.30 olarak belirlenen açılışı
ancak 20.15'te yapılabildi. Komet'le
Sunny Murray 90'lann başında
Paris'te tanışıp, dost olan iki sanatçı.
59 yaşındaki dınamik davulcu Sunny
Murray'e, 20.30'da başlayabilen
gösterisinde Türk cazının genç
trombon sanatçılan Hakan Çimenot
ve Emre Kayhan da eşlik ettiler.
Oldukça kalabalık olmasına karşın
son derece sönük geçen akşamda.
Sunny Murray sempatık
davranışlanyla oldukça dikkat çekti.
Davetin ve serginin evsahibi Komet
ise Murray'nin ve tüm davetlilerin
ısrarlanna karşın sahneye çıkıp,
sanatçılara eşlik etmedi.
Sergide aynca Galeri Nev ve fyi
Şeyjer'in birlikte hazırladığı "Komet
veÖteki Komet" adlı kitabın satışı da
gerçekleşti. 4 milyon liradan
sanatseverlere sunulan kitap oldukça
i]gi gördü. tlk olarak halıya uygulanan
Özel Komet Sergisi. 21 eylüle kadar
saat 11.00-16.00 arası The Marmara
tstanbul Esma Sultan Yalısf nda
görülebılecek. Sunny Murray ise
ikinci konserini dün akşam Armada
Oteü'nde verdi.
DÜŞÜNCEYE SAYGI
MEMET FUAT
Şiipbilime Giriş
Batı ülkelerinde olduğu gibi, Türkiye'de de dünya
çapında ünlü eleştirmenler yetişmesini özleyenler,
bunun niçın gerçekleşmediğini pek araştırmryorlar.
Oysa önce engellerin saptanması ge>-ekir.
Gerçi doğru dürüst araştırma yapmadan birtakım
nedenler ileri sürdüğümüz oluyor:
Üniversitelerimizin yazın dünyamıza uzak durma-
sı; eleştirmen adaylarına belli konular üzerinde ça-
lışmalan için burs verilmemesi; yurdumuzda yayım-
lanan gazetelerde, salon dergilerinde eleştiriye yer
aynlmaması; eleştirmenliğin geçim sağlayan bir uğ-
raş olmamasi gibi...
Bana göre eleştiri yazınsal bir sanattır. Eleştirinin
doruk noktasını sanatçının yapıtına son noktayı ko-
yuşunda, "Oldu!" deyişinde görürüm. Kısacası eleş-
tiri önce bir değerlendirme, sonra da bir yazarlık ko-
nusudur: içeriğiyle, biçemiyle okura güzelduyusal tat
verecek bir yazı yazmak...
Ama yıllardır eleştirinin bılim olduğunu savunan-
lar, birçok ülkede bu alana ağırlıklannı koymuş du-
rumdalar. Okunur ya da okunmaz, okuyana tat ve-
rir ya da vermez, o başka, öyle bir amaçlan da yok
belki, ama çok ilginç, çok değişik çalışmalar yapı-
yorlar.
Sanata yakın duran öznel eleştirmenleri, sezgiye
ağırlık veren değerlendırmecılerı küçümsemeleri de
doğal, her yeni atılımda yaşanan şeyler...
Türkiye'de de dünya çapında ünlü bilimsel eleş-
tirmenler yetişmesini özleyenler, bu özlemlerinin ni-
çin gerçekleşmediğini araştırmalıdırlar. Belki araştır-
malan sırasında ilgınç durumlarla da karşılaşırlar.
Örnekse Tahsin Yücel'in, yalnız Türkiye'de değil,
bütün dünyada yapısalcı çözümlemelerin ilk örnek-
lerinden bin sayılan L'lmaginaire de Bernanos (1969)
adlı doktora tezı fürkçe'ye çevnlmemıştir. Fransa'da
1972'de yayımlanan Figures et messages dans la
Comedie Humaine adlı çalışması da öyle...
Daha önce Fransızca yazılmış olan Anlatı Yeriem-
leri'nin Türkçeye aktanlması ise Ferit Edgü'nün ya-
zan zortamasıyla olmuştur...
Neden Fransızca yazmış?
Şundan: Belçıka'daki Complexe Yayınevı göster-
gebilim araştırmalarında bir bileşim sağlamak ama-
cıyla bir dizı kitap yayımlamayı düşünmüş. Yapısal-
cılığın önde gelen adlanndan Umberto Eco, Tahsin
Yücel gibi yazarlara kıtaplar ısmarlanmış. Ama ya-
yınevi "Creusets" adı verilen bu diziden yatınm he-
saplanyla vazgeçince, yazarlara kitaplan geri veril-
miş.
Anlaşılan eleştiri Batı'da da para etmiyor...
Demek ki Ferit Edgü yazarı zorlamasa o kitap ya-
yımlanmadan kalacaktı...
Son yıllarda dilimize çok çetin eleştiri yaprtlan çev-
riliyor. Neden kimse Tahsin Yücel'in Bernanos ça-
lışmasını, Comedie Humaine çalışmasını çevirtme-
yi düşünmüyor, anlamak kolay değil.
Bilimsel eleştiri başka nasıl olur?
Yoksa bizde pek hoşlananı yok da, bilimsel eleş-
tiri yalnızca ortada dolaşan eleştirel deneme yazar-
lannı küçümsemek, aşağılamak için mi anımsanı-
yor!..
Geçenlerde iki okura Mehmet Yalçm'ın, Şiirin Or-.
takPaydası: Şiirbilime Giriş adlı kitabını bilip bilme-
diklerini sordum: Bilmiyorlardı. Hiç duymamışlar.
Nerden duysunlar!..
1991'de. Sıvas Cumhuriyet Üniversitesi Yayınlan
arasında basılmış... llgililere dağıtıhp gerı kalanı her-
halde depoya kaldınlmıştır... Benim elime de yeni bir
yayın olanağı aranırken geçti.
Büyük boy, 314 sayfalık bir kitap...
Mehmet Yalçın adının başına sanlarını koymamış,
ama yaprtı Üniversite Yayınları arasında çıktığına gö-
re hernalde bir öğretim üyesi.
Arka kapaktaki tanıtım yazısının girişi şöyle:
"Bir incelemeye konulan başlık, bir bakıma söz
vermedir Içerdiği savı tanıtlamakla yükümlü kılar
yazannı. Hele de bu, şiirin ortak paydası gibi sav-
dolu bir başlıksat Anlamı yeterince açık: Şiir, deği-
şen bütün bıçimlerine karşın, değişmeyen bir ilke-
ye dayanır. Bu ilke bütün şiirierin ortak paydasıdır.
Ancak şiirin ortak paydasını belihemek bu yapıtın
özel bir savı değil, çağdaş şiirbilimin genel tasarısı-
dır."
Kitabın "Sunuş"u izleyen ilk beş bölümü, "DilKu-
ramlan ve Şiirbilım"; "DilI Düşünce, Anlatım IIçe-
rik"; "Dilbilim ve Şıirbilim"; "Göstergebilim ve Şiir-
bilim"; "Düzanlatım Ş//>7"başlıklannı taşıyor.
Altıncı bölümde ise "Çözümlemeler" var. Char-
les Baudelaire'in "Les Chats" ("Kediler", Çeviren:
Vasfı Mahir Kocatürk;, Melih Cevdet Anday'ın
"Orta Yaşlı Kadın"; Ece Ayhan'ın "Bakışsız BirKe-
diKara"ad\\ şiirieri çözümleniyor. Birincisi 14dizelik
bir şiir, çözümlemesi 20 sayfa; ikincisi 8 dizelik bir
şiir, çözümlemesi 32 sayfa; üçüncüsü 7 satırlık bir
düzyazı şiir, çözümlemesi 23 sayfa...
Yazann dayanaklannı belirtmek üzere yapıtın kay-
nakçasından bazı adları da sıralayalım: Barthes,
Benveniste, Chomsky, Cohen, Greimas, Hjelms-
lev, Jakobson, Kristeva, Propp, Riffaterre, Saus-
sure, Todorov.
Tahsin Yücel'in kitaplan Fransızcada kalmış, Meh-
met Yalçm'ın kitabı depoda...
Bilimsel eleştiriye yakınlık duyanlann, öznel eleş-
tirmenleri bir yana bırakıp üniversitelerimizde yapı-
lan çalışmalan ızlemeleri, kitapçılan, yayımcılan kış-
kırtmaları, bu tür yaprtların yayılmasını sağlamaya
çalışmalan en doğru yoldur.
IşçHeri konu alan filmler
ANKARA(UBA)- Son beş yılda, işçileri konu alan
60'ın üzerinde sınema ve yıdeo filmi gerçekleştirildi.
Uluslararası Işçi Eğitimi Örgütleri Birliği, 199O'lı
yıllarda yapılmış işçilerle ilgilı film ve videolann bir
lıstesıni yayımladı. Amerikan sınemasının hâkim
olduğu listede, aralannda Türkıye'nin de bulunduğu,
Namibya, Uganda, Güney Afhka. Japonya, Nepal,
Avustralva, Brezilya. Kanada. Kore. Hindistan.
Fransa. ftalya, Rusya, Meksika. İngıltere, Sri
Lanka'daki işçilerle ilgili filmler sıralanıyor.
Türkiye'nin bu listede 33 dakikalık bırbelgesel filmi
yeralıyor.
KAYSERİ (AA) - 8. Dadaloğlu Kültür ve Sanat
Şenliği, Kayseri'nın Özlüce kasabasında başladı.
Dadaloğlu Eğitım, Kültür, Sosyal Yardımlaşma ve
Dayanışma Derneği Genel Sekreteri Ibrahim Yıldınm,
"Dadaloğlu'nu bızım içın önemli kılan, hem şiiriyle
yaşadığı dönemdekı Anadolu Türk insanının sesi
olması hem de bu kültürü ele aldığı kavramlarla
evrenselleştirmesidir. O, yöremizin Türkçesi ile ilmek
ilmek örerek akıcı ve duru bir şekilde şiirlerini
yansıtmıştır" dedi. Şenlikte, halk oyunlan gösterileri,
ozan atışmalan. cirit oyunlan gerçekleştirilecek, halı
ve kilim sergileri açılacak.
.«•—--»--- f rir* £ ••••'-•.'