28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
13 EYLÜL 1995 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 ALLEGRO EVİ.N İLYASOĞLU LeytaG«ncer, Leyla Gencer Yanşma&'nm ardmdan AydmGünöncülüğûnde, Yapı ve Kre- di Bankası'nın desteği ile gerçekleşen Leyla Gencer Şan Yanşması ne getirdi? Her şeyden önce disiplinli bir yanşma örneği sunuldu. Gönül ister ki bu örnek müzik sanatının diğer dallannda da uy- gulansın. Piyano. keman. oda müziği ya- nşmalan da yapılsın, uluslararası düzey- de ses bulsun. (Örneğin bir Pekincller düo piyano yanşması. dünyadakı zor ye- tişen düo piyanistleri biraraya getirecek, Türkiye'ye dikkatleri çekecek bir başka ilgınç etkinlik olmaz mı?) Yanşmanın düzeni.jüri üyelennin seç- kinlıği, dısıplını baştan sona kusursuzdu. Final gecesi salona girer girmez Leyla Gcncer'in dinleyici tarafından ayakta uzun süre alkışlanması, yanşmanın bir diğer işlevini de yerine getirdığini gös- teriyordu. Leyla Gencer'e saygı. Leyla Gencer gibi bir sanatçımıza artık sahip çıkmanın gururu. L eyla Gencer Şan Yanşması'nda, birinciliği Arnavutluk, ikinciliği Arjantin, üçüncülügü Türkiye aldı. Birçok dinleyiciye göre iki Koreli sopranonun hakkı yendi. Elli altı yanşmacı arasında 6 Türk, finale katılabilmeyi başardı. Bu yanşmada neler keşfettik? Elli al- tı yanşmacı arasından 14 Türk gencinin yan finale kadar yükselebılmesi: altısı- nın finale kalıp ikisinin de derece alma- sı gurur venciydi. Ancak bununla da kal- mıyor iş: Derece alamayan Türkler ara- sında Linet Şaul ve Zeynep Kartal gibi iki yıldız adayını da tanımış olduk. Doğ- ru tekniği, abartısız sahnesi, gençliğin tazeliğini sunan pınl pınl sesiyle Linet Şaul (25). belkı mezzo olarak değıl, sop- rano olarak çalışmış olsaydı ikinciliği bı- le bölüşebilirdi. Şebnera Kartal(30) ise bir süredir Amerika'da başanlar kazanan bir sopranomuz. Bu ülkenin rahat tavn- nı da benımsemiş. Sahneye yakışan fizi- ği ve sahneye hâkimiyetinin yanı sıra Mozart ve Copland'dan söylediği arya- larla akıllanmızda yerettı. Bariton Gök- hanAkyüz( 32), güzel birsese sahip. Bı- raz da piyanist NegrTnın fazla güçlü ve koşturarak çalışmasının kurbanı oldu. Doğrusu bas Tuncay Kurtogtu'nun man- siyon alarak Devlet Opera ve Bale Vak- fı'nın ödülüne değer bulunması belki de yanşmanın en büyük sürprizi oldu. Şan tekniği açısından netliğe kavuşmamış ar- tikülasyonu nedenıyle ve sesı güzel de olsa ağzının içinde kalarak boğulduğun- dan. her tonu yetennce açık duyurmu- yordu. L'manz Tuncay Kurtoğlu (25) bu ödülü değerlendırerek bundan sonra iyi bir hoca ıle disiplinli bir şekilde çalışır ve kendini gelıştırme fırsatı bulur. Evet, sonuçta ınsan sesinin dört ayn renginden dört genç. yanşmanın kahra- manı oldular. Soprano. mezzo soprano, tenorvebirbas. Birinciliği alan Arnavut sanatçı mezzo soprano Enkeiejda Shko- sa(26), Rossini'nin Ikinci Mehmet Ope- rası 'ndan söy lediği o çok zor arya ile gö- nülleri fethetti. Ikinci Arjantinlı tenor Marcelk) Raoul AJvarez(32), güzel sesi, iyi şan tekniği ve sevimlı sahnesiyle ödü- lünü hak etti. Oçüncülüğe değer bulu- nan Türk soprano Birgül Su (25) ile ta- nışmak aynca bir zevk oldu. Küçük vo- iümlü sesini doğru kullanabilen, lirik ni- Yarışma, galayla sona erdi Kültür Servisi- Yapı ve Kredi Bankası'nın düzenlediği lluslararası Leyla Gencer Şan Yanşması'nın gala gecesi, önceki gece Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda yapıldı. Gala gecesini, Kültür Bakanı tsmail Cem ve Kültür Bakanlığı Müsteşan Emre Kongarda izledi. ' l f Yanşmada ilk dörde giren sanatçılar seçkin bir davetli topluluğu önünde ünlü operalardan sev ilen aryalar söylediler. Sanatçılara, şef Rauf Canbaşıoğlu Abdullayev ve konzermeister Server Sultanoglu Ganiev yönetimindekı Bilkent Akademi Senfoni Orkestrası eşlik etti. Gala gecesinde, sahneye ilk olarak yanşmada mansıyon ödülü alan Tuncay Kurtoğiu(bas) çıktı. Kurtoğlu. Rossiıii'nın "Sevil Berberi" operasından Don Basilio'nun arvasını seslendirdi Daha sonra sırasıyla sahne alan soprano Birgül Su, Mozart'ın "Figaro'nun Düğünü" operasından "Kontes'in aryası"nı. tenor Marcelo Raoul Alvarez, Puccini'nin "La Bohem"inden Rodolfo'nun aryasını, mezzo soprano Enkelajda Shoska ise Rossini'nin "'Sevil Berberi" operasından Rosina'nın aryasını sesîendirdi. Gounod. Verdi ve Rossini'nin ünlü operalanndan tanınmış aryalarla süren programda. soprano Birgül Su ve tenor Marcelo Raoul Alvarez ikilisı. Verdi'nin "La Traviata" operasından seslendırdikleri Violetta- Alfredo düeti ile büyük alkış aldılar. Programın sonunda, sahneye çıkarak yanşmacılan bir defa daha kutlayan Leyia Gencer. dakikalarca ayakta alkışlandı teliğini verinde sergileyebilen bu sopra- nomuz, Izmir Konservatuvan'ndan son- ra ftalya'ya gitmiş ve iki yıl kadar çok önemli şan hocalanyla çalışmış. Birgül Su'nun sesinde küçücük de olsa Leyla Gencer'in hüzünlü u pianissimo"lannın müjdesi var. Yanşmanın finalleri boyun- ca dikkati çeken Koreli iki soprano pek çok kişinin favorisi iken hiçbır derece alamadılar. Yine de Hyejin Kim'in söy- lediği Gounod'dan Mücevher Aryası ve Kyung Hwa Cho'nun söylediği Pucci- ni'nin Mimi aryası kulaklanmızdan uzun süre silinmeyecek. Bu sanatcılar da aslında dereceleri paylaşabilecek profes- yonellikteydi. Aslında opera sanatçı ol- mak her şeyden zor. Sesin olacak, kendi sesıni doğru kullanmayı bileceksin; söy- lediğin sözleri açık ve net ifade edebil- meyi öğreneceksin; sesi en tinılı şekliy- le poze edeceksin; sahnenolacak, sahne- de bir tiyatrocu gibi oynayabileceksin, halin,tavnn,davranışlann. kültürbıriki- min ve de giyim kuşamtn ile bu sanat da- lına layık olabileceksin! Doğal kı bu ya- nşmada sanatcılann şan tekniği ön plan- daydı. Ama giyim kuşamı rüküş yanş- macılarda dınleyicilerin gözünden kaç- madı. Işin bir bütün olduğunu hatırlat- makta fayda var. tlginç bir şey daha dikkatimizi çekti. Yirmi beş - otuz iki yaş arasında yanşan bu sanatçılardan nicesi bizim şu anda kadrolu olarak sahnelerimizde yer alan pek çok solistten daha niteliklıydi. Ope- ra yöneticilerimiz belki yalnız derece alan değil, dereceye giremeyen nitelikli şancılarla da irtibat kurup, onlan konuk solist olarak temsillerine katarlar. AynT ca kazananlann da Leyla Gencer'in de- diği gibi seçkin jüri üyeleri tarafından dünyaya tanıtılması umulmakta. Böyle- ce gelenekselleşen bir "Leyla Gencer Şan Yanşması r> nın düzeyi ortaya çıkmış olur. Gelecek yıllarda bu yanşmaya ka- tılmak için umanz dünyanın dört bir ya- nı ndan nice sanatçı yanşarak başvurur. Ve dileriz ki bu yanşmanın ödüllüleri dünyanın seçkin sahnelerinde kendileri- ni gösterme fırsatını bulurlar. Özgeçmiş- lerinde de Leyla Gencer Şan Yanş- ması'nda dereceye girdi yazarak. 'Tıın Bulutu' ya da 4 Klangwo]ke' MURATSES LİNZ- Bır ay kadar süren Torba-Bod- rum dınlencesınden sonra Lınz'deyım ve kısa bir ara verdığim yazılanma tekrar baş- lıyorum. Bodrum günleri nasıl mı geçtı? Doğa, bütün çabalara(!) karşın henüz can- lılığını yitirmemış. çarpık yapılaşma almış yürümüş. her zamankı gibi Torba'nın tunz- mi taşıma suyla yürümekte... Dünyada tek örnek olsa gerek, çift belediyeli Torba, bu açıdan çağ atlamış(!) durumda... Hâlâ ka- nalizasyon yok, ama "Handy"ler var! Aman harcama olmasın diye kapalı gereç- lerle "konuşur gibi*" yapanlar var. Bır de gereçleri iletişimdışı durumda bulunan iki cep telefonu kullanıcısının. çarpışarak, "zörunJu fizikse) iletişime" geçmesı üzeri- ne bır anım var kı "yûkseten değerier" bağ- lamında. o sahneler. silınmez bır şekilde bellegirne kazındı. "Alçalan değerlerin(!) bireyten"" kenarlara sıkışmış durumda, "yükselen değerei"ler "The Türkçe"lerıni bayağı ılerletmışler, gıderek "Das Türkçe, Le Türkçe, D Türkçe" de "Tschüss,Ciao_" benzeri sözeûkJerle yerlerini almışlar. Ti- caret erbabından en yakın ilgiyi "Türkol- duğumızanlaşdana kadar'' görüyorsunuz. Bundan bövle "ügflerdedövizeendekslen- miş". Bu arada her yazımda bır şekilde gündeme getirdiğım "biçemlerin udaşma- s" kavramının tam tersinı izleme mutlulu- ğuna da(!) eriştım, zaman zaman kulağıma gelen ezgılerle... Birarabadan. kulaklarım- da "fark etmez, fark etmez, bu arabada da bura^a park etmez"' ezgilerinın aksak n- tinüerivle kendinden geçmış. neden o ka- dar sevindigini aniayamadıgım, yurdum ın- sarunın bır kısmından a>Tihrken boş bar- disko karşımı mekânların önünde dans eder, gınş ücretlerinin yüksekliğinden ola- cak (Bazı yerlerin ginş ücretıyle vaklaşık üç-dört}işerakı satın alınabıliyor!) ne ser- den, ne yardan vazgeçemeyen gençlere rastladnn. Diğer bır ortamda özel bır rad- yonun "Th« Türkçe" yayımnda duyduğu "Saatler şirodi on ikiye geKyor. sizler şu an- da ycmekJennizi jiyorsunuz ve everybody's dandng" sczlerine "Arbk o padişah nkra- sucJakigibLgeçinı sıkıntıst herkesi oynan- yor herhaldf" şeklinde tepki gösterenlen izlesdım. Geael fiyat düzeylenne bakınca, yaleın hr gelecekte hayatta kalabılen her türtünmıtjarder olması gerekeceğine ve bu ^idişle lier mahallede değil, her yerde miİAarö^rysratarak, 5O'lı yıllann rrulyoner yaratma hectfinin değişık bir bağlamda da olsa gen;ek:feşebılecegıne ınandım. B J a-ada müzık baglamında değinme- B u yılki Uluslararası Bruckner Festivali'nin (10 eylül-1 ekim arası) en görkemli yanı, kuşkusuz etkinliğin görselliği de vıırgulayan bölümü, Linzer Klangvvolke (Linz Tını Bulutu) gösterisi oldu. Uluslararası festivalin ana iletisi, bu yıl "Saygınlık ve aşağılama arasında sanat" kavramı üzerinde yoğunlaşmakta... den geçemeyeceğım bır olgu da "padavan Türk popu"nun. Frenklerin deyımıyle bir tür "ImplosJon" (Kentıçi bina yıkma yön- temlerinde olduğu gibi, içeriye doğru pat- lama)geçirmekteoluşu. Buolgunun. ulus- lararası açılmaya nıyetlerı olanlarca dık- kate alınmasında yarar buluyorum. Kupon temelinde sürdürülen "canak-cömlek wars"un (bir The Türkçe de bızden...) ba- şoyunculanndan bir gazetenın, Macaris- tan'a karşı elde edilen başannın ardından attıgı, aynı dılde yapılandırılmış, birinci sa>fa başlığını dehşetle okudum. "Çanak çömlek savaşçısı" gazetelerın tamamını okumazamanmın, Cumhumet'ın köşe ya- zarlarından bınni okuma zamanı ile hemen hemen aynı olduğunu söyleyen dostuma hak verdım. Tam umutsuzluğa kapılmışken ve kendi yurdumda "kültür şoku"nu yaşarken ger- çekten "eüne aldığı her işi sonuna kadarku- sursu/ götürebilen, olavlar karşısında ger- çekten sıkıntı duv an, Atatürkçü ve Türk ni- teliğiyle Avrupaİı. konuşurken sözcükleri titizlikle seçen. pınl pınl" gençlerle tanış- tım. Bir yakınımızın kendi söylemınde "umut gençler" dıye adlandırdığı bu genç- ler, gerçekten u geleceğimizT '... Gelelım bu yazımın başlıgına. >aşadı- ğım kent Lınz'in kültür-sanat gündemme... Bu yılkı Uluslararası Bruckner Festiva- lı'nin (10 eylül-1 ekım arası) en görkemli yanı. kuşkusuz etkınligın görselliği de v ur- gulayan bölümü. Linzer Klangvvolke (Linz Tını Bulutu) gösterisi oldu. Uluslararası festivalin ana iletisi, bu >ıl "Saygınlık \e aşağılama arasındasanat" kavramı üzerin- de yoğunlaşmakta... Bilındigı gıbı. Bruc- ker Festivali'nin en önemli özelliğı. dünya- nın çeşıtlı ülkelennden gelen sanatcılann, büyük bestecı Anton Bruckner'uı bestele- rinı çalmalan ve yorumlamalan. Deneysel yollann da denendiği etkınlikler dizisinın programında, ünlü bestecının adına yedı kez rastlama olanağı var. "Saj'gınnkve aşa- ğılama arasında sanat" derken özellikle "Nazi rejimi" döneminde ülke yöneticile- ri ve sanat planlayıcılan tarafından yasak- lanmış. yaşama haklan bıle sorgulanmış Kurt WeiU. Amoid Schönberg, EmstToch. Ernst Krenekve Kari Amadeus Hartmann gibi sanatcılann yapıtlanna yer verıliyor, savaşın bıtiminin 50. yılında. Yukanda, "dcneyselyollann da denendiği" demiştun: Akşamlardan bin de ünlü sanat adamı John Cage'e ayrılmış durumda. Bu arada ulus- lararası saygınlığı olan. ünlü tanhçı Erika Ueinzierl (Bu saygıdeğer hanım, yıllardır Alman-Avustur>'a tarihinin en karanlık dö- nemlerinı. özellikle Ikinci Dünya Sava- şı'ndaki olumsuzluklan ve vahşetı sorgu- luyor). 'KovTilmuşAkıl-VbksaGeriyeDö- nüşün İstenmiyor mu?" başlıklı bır açılış konuşması yaptı. Isterseniz tekrar "Tını Bulutu**na döne- lım: Son yıllarda yaklaşık 100 bin kişinin izlemek içın Tuna Parkı'na geldıkleri (Linz nüfusunun yaklaşık yarısı!) bu görkemli açıkhava etkınlıği, artık Bruckner Festıva- lı için "olmazsa olmaz" konumunda. tlk kez Philadelphıa'da sahnelenmiş olan. Ro- land Baumgartner'in "Missa Pacis-Bir Ba- nşSenfonisi",açılış yapıtı olarak seslendı- nlırken ışık ve özel efektler yoluyla görsel- leştırildi. Eser. ABD'nin 200. yıl kutlama- lan için bestelenmış ve 50 yıllık Avrupa ba- nşı için yenıden elden geçirilmiş bestecisi tarafından. Tuna'nın üstünde yüzen. dev yelkenli bir "nehir sahnesTnde, "insanu- ğın çeşitüliği" vurgulanırken yapıtın bö- lümlerinden her bin, dünyamızdakı ana- karalardan binni betimledi. Etkinliğin di- ğer ilgınç bir özelliğı de. dans öğelenne yer vermesıydı... Anakaralann betımlen- mesinde. etnik danslardan da yararlanıldı. Banş Etkınliğı'nin simgesı olarak, Hırony- mus Bosch biçeminde birgrafık yapıtı, sa- natçı Rossbachertarafindangerçekleştinl- di... Bu tür etkınlikler kapsamında, bazı tek- nik bılgileri vermek çok ılginç oluyor(Ga- zetemizde, 9 ağustosta yayımlanan, Rol- ling Stones'un Avusturya konserini konu alan yazımı okuyanlaranımsarlar), "Banş Senfonisi"nı ızleyıcilere etkin bir şekilde ulaştırabılmek için, toplam 130 bin vatgüç- te, 24 birimden oluşan hoparlör salkımla- n, 20-70 tonluk vınçlerle 40 metre kadar bıryükseklikte konumlandınldı! Yukanda değindığim "nehir sahnesPnin özellikleri ise şöyleydi: Tuna üzerine, 600 metrekare- lik dev bır yelkenle donanmış 80 metrelik bır nehir aracı yerleştirildı ve görsel öğe- ler perde niyetıne bu yelkenin üstüne yan- sıtıldı... 200 bin vatlık bır ışık-efekt döne- mini ıle ışık oyunlan, Tuna'daki yelkenin yanı sıra, Lınz'in tepelerindeki önemli noktalara ıletildi. Daha sonra, Lorin Ma- azel yönetimindekı Münih Barvyera Radyo- su Senfoni Orkestrası, Anton Bruckner'ın "Mi Minör7 Numarab Senfbnisir 'nı seslen- dirdi. Etkinlıklere koşut sempozjTam bölü- münün, bu yılkı ana konusu "Sanattaya- ratma süreci". Beş gün boyunca bu konu enine boyuna tartışılacak. Sunny Murray, Kometiçin çaldı Kültür Servisi- Ressam Komet'in 'The Marmara İstanbul" tarafından hazırlanan Özel Komet Sergisi önceki gün Esnıa Sultan Valısı'nda avantgard cazın ustalanndan davulcu Sunny Murray'nin bir şovuyla açıldı. Komet'in halılara özel hazırladığı serginin 18.30 olarak belirlenen açılışı ancak 20.15'te yapılabildi. Komet'le Sunny Murray 90'lann başında Paris'te tanışıp, dost olan iki sanatçı. 59 yaşındaki dınamik davulcu Sunny Murray'e, 20.30'da başlayabilen gösterisinde Türk cazının genç trombon sanatçılan Hakan Çimenot ve Emre Kayhan da eşlik ettiler. Oldukça kalabalık olmasına karşın son derece sönük geçen akşamda. Sunny Murray sempatık davranışlanyla oldukça dikkat çekti. Davetin ve serginin evsahibi Komet ise Murray'nin ve tüm davetlilerin ısrarlanna karşın sahneye çıkıp, sanatçılara eşlik etmedi. Sergide aynca Galeri Nev ve fyi Şeyjer'in birlikte hazırladığı "Komet veÖteki Komet" adlı kitabın satışı da gerçekleşti. 4 milyon liradan sanatseverlere sunulan kitap oldukça i]gi gördü. tlk olarak halıya uygulanan Özel Komet Sergisi. 21 eylüle kadar saat 11.00-16.00 arası The Marmara tstanbul Esma Sultan Yalısf nda görülebılecek. Sunny Murray ise ikinci konserini dün akşam Armada Oteü'nde verdi. DÜŞÜNCEYE SAYGI MEMET FUAT Şiipbilime Giriş Batı ülkelerinde olduğu gibi, Türkiye'de de dünya çapında ünlü eleştirmenler yetişmesini özleyenler, bunun niçın gerçekleşmediğini pek araştırmryorlar. Oysa önce engellerin saptanması ge>-ekir. Gerçi doğru dürüst araştırma yapmadan birtakım nedenler ileri sürdüğümüz oluyor: Üniversitelerimizin yazın dünyamıza uzak durma- sı; eleştirmen adaylarına belli konular üzerinde ça- lışmalan için burs verilmemesi; yurdumuzda yayım- lanan gazetelerde, salon dergilerinde eleştiriye yer aynlmaması; eleştirmenliğin geçim sağlayan bir uğ- raş olmamasi gibi... Bana göre eleştiri yazınsal bir sanattır. Eleştirinin doruk noktasını sanatçının yapıtına son noktayı ko- yuşunda, "Oldu!" deyişinde görürüm. Kısacası eleş- tiri önce bir değerlendirme, sonra da bir yazarlık ko- nusudur: içeriğiyle, biçemiyle okura güzelduyusal tat verecek bir yazı yazmak... Ama yıllardır eleştirinin bılim olduğunu savunan- lar, birçok ülkede bu alana ağırlıklannı koymuş du- rumdalar. Okunur ya da okunmaz, okuyana tat ve- rir ya da vermez, o başka, öyle bir amaçlan da yok belki, ama çok ilginç, çok değişik çalışmalar yapı- yorlar. Sanata yakın duran öznel eleştirmenleri, sezgiye ağırlık veren değerlendırmecılerı küçümsemeleri de doğal, her yeni atılımda yaşanan şeyler... Türkiye'de de dünya çapında ünlü bilimsel eleş- tirmenler yetişmesini özleyenler, bu özlemlerinin ni- çin gerçekleşmediğini araştırmalıdırlar. Belki araştır- malan sırasında ilgınç durumlarla da karşılaşırlar. Örnekse Tahsin Yücel'in, yalnız Türkiye'de değil, bütün dünyada yapısalcı çözümlemelerin ilk örnek- lerinden bin sayılan L'lmaginaire de Bernanos (1969) adlı doktora tezı fürkçe'ye çevnlmemıştir. Fransa'da 1972'de yayımlanan Figures et messages dans la Comedie Humaine adlı çalışması da öyle... Daha önce Fransızca yazılmış olan Anlatı Yeriem- leri'nin Türkçeye aktanlması ise Ferit Edgü'nün ya- zan zortamasıyla olmuştur... Neden Fransızca yazmış? Şundan: Belçıka'daki Complexe Yayınevı göster- gebilim araştırmalarında bir bileşim sağlamak ama- cıyla bir dizı kitap yayımlamayı düşünmüş. Yapısal- cılığın önde gelen adlanndan Umberto Eco, Tahsin Yücel gibi yazarlara kıtaplar ısmarlanmış. Ama ya- yınevi "Creusets" adı verilen bu diziden yatınm he- saplanyla vazgeçince, yazarlara kitaplan geri veril- miş. Anlaşılan eleştiri Batı'da da para etmiyor... Demek ki Ferit Edgü yazarı zorlamasa o kitap ya- yımlanmadan kalacaktı... Son yıllarda dilimize çok çetin eleştiri yaprtlan çev- riliyor. Neden kimse Tahsin Yücel'in Bernanos ça- lışmasını, Comedie Humaine çalışmasını çevirtme- yi düşünmüyor, anlamak kolay değil. Bilimsel eleştiri başka nasıl olur? Yoksa bizde pek hoşlananı yok da, bilimsel eleş- tiri yalnızca ortada dolaşan eleştirel deneme yazar- lannı küçümsemek, aşağılamak için mi anımsanı- yor!.. Geçenlerde iki okura Mehmet Yalçm'ın, Şiirin Or-. takPaydası: Şiirbilime Giriş adlı kitabını bilip bilme- diklerini sordum: Bilmiyorlardı. Hiç duymamışlar. Nerden duysunlar!.. 1991'de. Sıvas Cumhuriyet Üniversitesi Yayınlan arasında basılmış... llgililere dağıtıhp gerı kalanı her- halde depoya kaldınlmıştır... Benim elime de yeni bir yayın olanağı aranırken geçti. Büyük boy, 314 sayfalık bir kitap... Mehmet Yalçın adının başına sanlarını koymamış, ama yaprtı Üniversite Yayınları arasında çıktığına gö- re hernalde bir öğretim üyesi. Arka kapaktaki tanıtım yazısının girişi şöyle: "Bir incelemeye konulan başlık, bir bakıma söz vermedir Içerdiği savı tanıtlamakla yükümlü kılar yazannı. Hele de bu, şiirin ortak paydası gibi sav- dolu bir başlıksat Anlamı yeterince açık: Şiir, deği- şen bütün bıçimlerine karşın, değişmeyen bir ilke- ye dayanır. Bu ilke bütün şiirierin ortak paydasıdır. Ancak şiirin ortak paydasını belihemek bu yapıtın özel bir savı değil, çağdaş şiirbilimin genel tasarısı- dır." Kitabın "Sunuş"u izleyen ilk beş bölümü, "DilKu- ramlan ve Şiirbilım"; "DilI Düşünce, Anlatım IIçe- rik"; "Dilbilim ve Şıirbilim"; "Göstergebilim ve Şiir- bilim"; "Düzanlatım Ş//>7"başlıklannı taşıyor. Altıncı bölümde ise "Çözümlemeler" var. Char- les Baudelaire'in "Les Chats" ("Kediler", Çeviren: Vasfı Mahir Kocatürk;, Melih Cevdet Anday'ın "Orta Yaşlı Kadın"; Ece Ayhan'ın "Bakışsız BirKe- diKara"ad\\ şiirieri çözümleniyor. Birincisi 14dizelik bir şiir, çözümlemesi 20 sayfa; ikincisi 8 dizelik bir şiir, çözümlemesi 32 sayfa; üçüncüsü 7 satırlık bir düzyazı şiir, çözümlemesi 23 sayfa... Yazann dayanaklannı belirtmek üzere yapıtın kay- nakçasından bazı adları da sıralayalım: Barthes, Benveniste, Chomsky, Cohen, Greimas, Hjelms- lev, Jakobson, Kristeva, Propp, Riffaterre, Saus- sure, Todorov. Tahsin Yücel'in kitaplan Fransızcada kalmış, Meh- met Yalçm'ın kitabı depoda... Bilimsel eleştiriye yakınlık duyanlann, öznel eleş- tirmenleri bir yana bırakıp üniversitelerimizde yapı- lan çalışmalan ızlemeleri, kitapçılan, yayımcılan kış- kırtmaları, bu tür yaprtların yayılmasını sağlamaya çalışmalan en doğru yoldur. IşçHeri konu alan filmler ANKARA(UBA)- Son beş yılda, işçileri konu alan 60'ın üzerinde sınema ve yıdeo filmi gerçekleştirildi. Uluslararası Işçi Eğitimi Örgütleri Birliği, 199O'lı yıllarda yapılmış işçilerle ilgilı film ve videolann bir lıstesıni yayımladı. Amerikan sınemasının hâkim olduğu listede, aralannda Türkıye'nin de bulunduğu, Namibya, Uganda, Güney Afhka. Japonya, Nepal, Avustralva, Brezilya. Kanada. Kore. Hindistan. Fransa. ftalya, Rusya, Meksika. İngıltere, Sri Lanka'daki işçilerle ilgili filmler sıralanıyor. Türkiye'nin bu listede 33 dakikalık bırbelgesel filmi yeralıyor. KAYSERİ (AA) - 8. Dadaloğlu Kültür ve Sanat Şenliği, Kayseri'nın Özlüce kasabasında başladı. Dadaloğlu Eğitım, Kültür, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Genel Sekreteri Ibrahim Yıldınm, "Dadaloğlu'nu bızım içın önemli kılan, hem şiiriyle yaşadığı dönemdekı Anadolu Türk insanının sesi olması hem de bu kültürü ele aldığı kavramlarla evrenselleştirmesidir. O, yöremizin Türkçesi ile ilmek ilmek örerek akıcı ve duru bir şekilde şiirlerini yansıtmıştır" dedi. Şenlikte, halk oyunlan gösterileri, ozan atışmalan. cirit oyunlan gerçekleştirilecek, halı ve kilim sergileri açılacak. .«•—--»--- f rir* £ ••••'-•.'
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle