02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 28 AĞUSTOS 1995 PAZARTESİ HABERLERIN DEVAMI G U N D E M MUSTAFA BALBAYITJRNIKE SEMIH GU1NVER Türkmen Cephesi • Baştarafi 10. Sayfada mızı fazla etkilemez. Başkonsolosluk esasen vize ver- mekten başka bir iş yapmıyor. Şimdi vize vermeyi de durdurdu. Erbil'dekigörevimiz çok nazik. Kimseyikar- ştmıza almak istemiyoruz. Fakat her düşündüğümüzü de dobra dobra söylememizde yarar yok, Irak Ulusal Türkmen Partisi Başkanı MuzafferAslan, cepheye kar- şı olamaz. Fakat bize açıkça destek vermekten de çe- kiniyorgibi. Ben cephenin genel başkanı olmakia be- raber, Irak Ulusal Türkmen Partisi 'nin Merkez Karar Kurulu üyesiyim. Karar kurulunun 27 üyesi var. Bun- lardanancak4'ü Erbil'de. DiğerieriAnkara'da kalma- yı yeğliyonar. Bu durum cepheyi zaafa düşürûyor." "Önemli bir Türk gazetesi, benim için Ulusal Türk- men Partisi ile ilişiğımin olmadığını, Türkiye 'ye karşı ol- duğumu, PKK'ye sempati duyduğumu yazdı. Çok üzüldüm. Bu iddiaların hepsi yalan. Türkiye'sJz hiçbir şey yapamayacağımızı çok iyi biliyorum. Yetkili Türk makamlan ile yakın işbirliği içindeyiz. PKK'ye sem- pati hissetmem düşünülemez. Erbil'de Türkmenlen toplamaya, kuvvetlendirmeye, onlara yardım etmeye çalışıyoruz. Siyasi konularda herşeyiaçıklamam müm- kün değil. Dikkatli ve ihtiyatlı olmamız lazım." Dr. Turan Ketene'yi teselli ettim. Yılmamasını, üzül- memesini önerdim. Ertesi gün, erken sa atlerde, otomobille Erbil'e hareket etti. Zor işe yaşa- mını bağlamış. Kuzey Irak'ta 2.5 milyona yakın Türkmen, nankör şartlar içınde yaşıyor. Onlann davalanna, mesleklerini ve rahat hayatı bırakıp kendilerini adamış insanlar, ara- lannda küçük rekabet hesaplannı bir yana itip, el ele samimi bir işbirliği yapsalar, çok daha yararlı olmaz mı? PKK'nin yeni üssü • Baştarafi 1. Sayfada BRS olan özel araştırma ti- mi ve emniyet müdürlügü bünyesindeki CEL-TER (Belçika Terörle Mücadele Orgütü) tarafından PKK hakkında soruşturma başla- tıldığı öğrenıldi. Soruştur- manın, örgûtün Avrupa söz- cüsü Kani Yıimaz'ın 26 Ekim 1993 günü Brüksel 'de yaptığı basın toplantısından sonra gündeme geldiği be- lirtildi. Belçika'daki güvenlik bi- rimlerinden alınan bilgive göre PKK. "Kürdistan Ko- miteleri" adı altında Lim- burg, Louvain. Brüksel. Li- ege, Verviers ve Charleroi kentlerinde örgütlendi. Gü- venlik birimlerine ek olarak Belçika"nın önde gelen ha- ber dergilerinden L'Exp- ress'te PKK'nin bu ülkede- ki faaliyetleri hakkında de- taylı bilgiler olduğu görül- dü. Belçika'da başta terör olrnak üzere ağır suçlar ko- nusunda çalışmalanylatanı- nan yargıç Andre Vandoren da tarafından yürütülen P- KK soruşturması sonucu, örgütün Almanya'dan sonra Belçika'da da büyük bir alt- yapı oluşturduğunun ortaya çıktığı bildirildi. MiBtan eğjtimi PKK'nin, Bekaa'daki ge- rilla kamplanna Avrupa ül- kelerinden topladığı sempa- tizanlan göndererek militan yetiştirdiğini belirten gü- venlik birimleri. militan adaylannın Bekaa'dan önce Belçika'da kampa alındıkla- nnı açıkladılar. L'Express dergisinin verdiği haberde ise Belçika'nın Valon böl- gesindeki Spa ve Francorc- hamps kasabalannda PKK'nin çiftlikJer kiraladı- ğı ve 40-50'şer kişilik grup- lar halinde sempatizanlannı eğittiği öne sürüldü. Belçika polisi tarafından zaman za- man düzenlenen operasyon- lar sonucu bazı kamplann dağıtıldığı bildirildi. Haber- de, kamplarda Avrupa'nın değişik ülkelerinden gelen Kürt militan adaylannın ol- duğu ve bu kamplann Al- manya sınınna çok yakın bölgelerde kurulduğuna dikkat çekildi. Kamplarda teorik çalışmalann yanı sıra zaman zaman gerilla eğiti- minin de verildiği belirtildi. 50 milyon frank PKK'nin Belçika'dayasa- dışı yollardan yaklaşık 50 milyon frank gelirelde etti- ği uzmanlarca açıklanırken bu gelirin Belçika'da oturan kuryeler tarafından AbduJ- lah Öcalan'a iletildiği belir- tildi. Belçika makamlan ve PKK konusunda uzmanla- şan CEL-TER birimi tara- fından yapılan soruşturma kapsamında kuryenin ismi gizli tutulurken "Kürt asülı Belçika kimligi almış ayak- kabı tamircisidir. PKK'nin gdirlerini Beyrut'a uçarak oradan örgüt tiderine iletir" açıklaması yapıldı. PKK, Kuzey Irak'a H Baştarafi 1. Sayfada Dublin'deki anlaşmayı im- zaladıklarını söyledi. UBA'- nın DEM adlı Arupa'da ku- rulu bir ajansı kaynak göste- rerek verdiği haberde PKK'nin arnacının 36. pa- ralel ile Türkiye sının ara- sında kalan bölgede KDP dışında kalan güçlerle bir fe- derasyon kurmak olduğu bildirildi. Haberde saldınnın bu amaçla gerçekleştirildiği ve IKDP'nin bölgede devre dı- şı bırakjlmaya çalışıldığı be- lirtildi. Türkiye tarafından Kuzey Irak "a düzenlenen son operasyonda da PKK'- nin otorite boşluğundan ya- rarlanarak Kuzey Irak'ta kurtanlmış bölge oluştur- mayı hedeflediğine dikkat çekilmişti. Sosyalleşme çağrısı' Hava-Iş'ten Şadi Pehlivanoğlıı'na kınama İstanbul Haber Senisi - Türciye Sivil Havacılık Sen- dikısı (Hava-Iş), hostes dö- ven \NAP Ordu Milletveki- li ŞatiPehlivanoğhı'nukına- dı. Hava-lş, Pehlivanoğlu'na "soiyalleşme'' çağnsmda bu- IUTKU. hava-lş Sendikası Genel Meicezi'nden yapılan basın bildrisinde. THY'nin Trab- zon-Ankara uçuşu sırasında kunl gereği silahını alan ka- biıumiri, hostes SerpilYü- ce<fağ'a "elinin tersiyle vu- raü" milletvekili Şadi Pehli- varoğlu'nun davranışınm. "Bınlar kimler ve kendileri- ni n;sanıyorlar'*sorusunuve kayıılannı yarattığı açıklan- dı. Tirkiye'de "Bütün erk, benm kontroiümdedir" zih- niyetinin yaratıldığını, ancak bu düşünce yapısının sivil toplum kurumlannda yara- tılmadığını vurgulayan Ha- va-Iş, demokratik yapılaş- mayı yozlaştıran ve hiçe sa- yan bu zihniyetin bazen ger- çek görüntüsünü açıkça ser- gilediğini belirtti. Basın bildirisinde, "MiDi iradeyi temsil ettiğini ve gere- Idrse 'sine-i millete' döneriz cesaretini gösteren ANAP'ta, disiplinsizyapılaşma kendini açığa vurmuştur. Milli kuru- luşumuz 'milli havayolu- muz' laflamasını ağızlanna çiklet vapanlar. bu milli ku- ruluşumuzun degerli üyesi Serpil Y'ücedağ'a saJdırmayi herhalde milli duvgulan 5n plana çıkararak > r apmış ol- mahlar"denildi. ttanbul'da şiddetli yağmiır ttanbul Haber Servisi - lstanbul 'un bazı semtlcn. dün ge- ce asa sûreli şiddetli yagmura teslim oldu. Fatih, Yenikapı, Eımönü ve Samatya'da 50 civannda evi su bastı, elektrikler keidı. vapur seferleri aksadı. araçlar yollarda kaldı. Geçen ay •ağmur felaketine uğrayan lstanbul, dün gece 22.00 sıra- , landa baslayan kısa sürelı şiddetli yağmurla yeniden altüst old. Meteoroloji yetkililerinden alman bilgıye göre bölgesel yaşs sonucu 10 dakıkada metrekareye 12.6 mılimetre yağış düsü. Yetkililer, kısa süren yağışlann geçen seferkinden da- ha ıddetlı olduğunu bildırdıler. temur sonucu Fatih. Yenikapı. Eminönü ve Samatya'da bî*ok ev su baskmma uğrarken meydana gelen trafık kaza- lanyaralanma ve maddı hasarlara neden oldu. Vapur ve oto- bûseferlerinin aksaması sonucu binlerce insan sokaklarda mısur kaldı. • Baştarafi 1. Sayfada mak aklıma gelmedi. Meğer atlamışız. istanbul CHP kurultayını izleyen arka- daşlanmızın soyadına bereket: Deniz Teztel, Ayşe Yıldınm, Hüiya Topçu. Deniz, bu haberi niye tez telden ulaş- tırmadı? Ayşe, başkan kesinleşince niçin yıldı- nm gibi bu unsuru ekletmedi? Gazetecilikteki, "Hiçbir haberyoktur ki gizli kalsın" ilkesi bir kez daha işledi ve gerçek ortaya çıktı. Ama gerçeği bir gazeteci değil, CHP'de ikinci genel baş- kanlığa çok yakın görünen Deniz Bay- kal kamuoyuna duyurdu: "lstanbul il kongresinde bir şey gö- zünüzden kaçtı. Ahmet Güryûz Keten- ci, Sünni ve Türk kökenli. Onun seçil- mesi CHP'de etnik, yerel ve mezhebe dayalı politikanın aşılmakta olduğunu gösteriyor." Bu sözler Alevileri ayağa kaldırdı. Bir Osmanlı sadrazamı, yağmurlu bir günde lstanbul sokaklannı dolaşırken, peştamaJı yere sarkmış. Kendisine eş- lik eden kişi seslenmiş: "Sadrazamım hele bir dön. Eğiliver sokayım. Peştamalı beline. Kurtulasın çamundan." Sadrazam ilk iki tümceyi duyar duy- maz bağırmış: "Kellesini vurun." Baykal'ın, "Ketenci, Sünni ve Türk" Baykal'ın Kellesini Istemeden... dediğini duyan Alevi yurttaşlarımız ateş püskürdü. Aleviler biraz alıngan. Hani, "Orman alev alev yanıyor" desek, dik- kat kesiliyoriar: "Bize bir şey mi dedin?" Bu da yıllarca ezilmelerinden, horlan- malanndan kaynaklanıyor. Kababirtah- minle Türkiye'nin üçte biri Alevi, ama Diyanet Işleri Başkanlığı tümüyle "Sün- ni mezhebinin" ilkelerine göre örgütlü. Bu durum, Alevilerin kendilerini özyurt- lannda "yabanct" hissetmelerine neden oluyor. Alınganlıklannı bu çerçevede al- gılamak ve anlamak gerekiyor. Baykal'ın demek istediği şu: "Bugüne dek herkes CHP'ye Alevi- lerin, Kürtlerin partisi diyordu. Bakın, Istanbul'da seçilen arkadaş ikisinden de değil. Demek ki partimizde bu tür önyargılar artık yok." Ne var ki konu farklı yönlere çekildi. Baykal'ın böyle olacağını da tahmin et- mesi gerekiyordu. CHP lstanbul İl Baş- kanı'nın Türk ve Sünni oluşunu bir "dev- rim" olarak nitelemenin diğer kesimteo yaralayacağını görmeliydi. Zira daha önceden de kulislerde Baykal'ın bu ke- sime soğuk baktığı söyleniyordu. Ancak, Baykal'ın ayınmcılığı ne ka- dar yanlışsa Alevilerin, "Bağnmızda yı- lan beslemişiz. CHP'yi terk ediyonız" yaklaşımı da o kadar yanlış. Her şeye karşın, Türkiye'de Alevileri en iyi anla- yacak partilerin başında yine CHP gel- mektedir. Baykal'a kızıp CHP'yi terk etmek, (benzetmede kusur olmaz) ev sahibinin misafırin söylediklerine kızıp evi terk et- mesi gibi bir şey. CHPyöneticileri, lstanbul kongresinin ardından gazete ve televizyonlarda çok görünen Baykal'ı uyardılar ve bir süre arka planda kalmasını söyledüer. Bay- kal da bu öneriyi kabul etti. Istanbul'da Sezen Aksu'yu dinleyip Antalya'ya geçmeyi planladı ve öyle yaptı, ama Se- zen Aksu konserinin üzerine Cafe Ke- yrf'in havası keyfine keyif katmış olma- lı ki lstanbul kongresinin atlanan bö- lümlerini açıkladı. Bu da geçer Bu durum Baykal'ın seçilme şansını etkiler mi? Karşısında güçlü bir rakip ol- sa etkileyebilir. Ama rakiplerşu aşama- da bölünmüş göründüğü için, "Kârdan zarar eder" diyebiliriz. CHP'de pek çok kesim, Baykal'ın ge- nel başkanlığına hazır gibi. Baykal eki- bi, daha önce genel sekreterlik ve ge- nel başkanlık yapan Deniz Bey'i hiç de- nenmemiş bir lider olarak sunuyor. Ge- çen gün Erol Tuncer'le sohbet ediyor- duk. Tuncer, Karayolları Genel Müdür- lüğü'nden geldiği için olsa gerek, sağ- lam, sert, yumuşak, çürük zeminlerı farklı gözlemlerie aktarıyor. Tuncer, Baykal'ın "yeniden gelişini" yorumlarken şu fıkrayı anlattı: Temel, kovboy fılmine gitmiş. Çok be- ğenmiş, ertesi gün yine gitmiş. Ertesi gün bir daha. Bir sonraki gün arkadaşı Idris'e rastlamış: - Idris, kovboy filmi çok güzel. Ben üç defa gittim. Gel seni de götüreyim. Film başlamış. Kovboy hızla atını sü- rüyor. Daha da hızlanıyor. Karşıda bir duvar. Idris, TemeTi dürtmüş: - Duvara çarpacak. - Çarpmayacak. - Hızlı geliyor çarpacak. Kovboy, "küüüt" diye duvara çarp- mış, yereyuvarlanmış. Idris, "Benim de- diğim çıktı" demiş. Temel üzgün: - Ne bileyim. Üç defadır çarpıyor. Bu sefer öğrenmiştir dedim. Deniz Baykal, Rumelihisan'nda Se- zen Aksu'yu izlediği gece, lstanbul il kongresinin anlam ve önemine dikkat çekmişti. Yazıyı, türkülerimize kattığı "özel so- suyla" ayn birtat veren Sezen Aksu'dan esinlenerek noktalayahm: Ne ağlarsın benim lider Baykal'ım, bu da gelirbu da geçer ağlama, önün açık kimse atamaz çalım, bu da gelir bu da geçer ağlama... OLAYLAREV Suudilerin lıııkııkıı ve silahEDİPEMİLÖYMEN LONDRA - Suudi Arabıstan ile lngil- tere arasındaki çok sıkı ticari vediploma- tik ilişkilere rağmen Suudi hukukundan Ingiltcrc de nasibini almıştır. Ozelbirtelevizyonkanalında, l_980yı- lında yayımlanan 'Bir Prensesin Öiümü' adlı belgesel-drama programı yüzünden Suudi Arabistan, Ingiltere büyükelçisini istenmeyen adam ilan etmışti. Ingiltere hükümeti, Ingiliz televizyonunun 'gafim' tamir için çok uğraşıp dil döktükten son- ra Suudi hükümeti, büyükelçinin geri dönmesine izin verdi. Ingiliz yurttaşlan da Suudi hukuk an- layışı nedeniyle. Batı'da suç oluşturmaya- cak nedenlerle Suudi cezaevlerine atıl- mışlardır. Ancak hepsi de bir süre sonra, 'başlanna bir şey gehneden' sınır dışı edil- dılcr. Harta bir keresındc bir çifte idamce- zası da verildi. Ancak Ingiltere Veliahtı PrensCharles ve Prenses Diana'nın Suudi Arabistan'a 'çokijizamanlanmış' birziyareti sayesin- de bu çift, Kral Fahd tarafından bizzat af- fedildi. Ingiltere ile Suudi Arabistan ara- sında özellikle savunma sanayii ve petrol konulannda mülti-trilyonluk bir alışveriş söz konusu. Bu iki çok hayati ticari unsur nedeniyle iki ülkenin arası açılır gibi ol- sa bile aslında hiç açılmıyor. Ingiltere Birinci Dünya Savaşı yıllann- dan itibaren Ürdün, Irak, Suudi Arabis- tan, Basra Körfezi Emirlikleri, Umman ve Yemen'de etkindi. Bu etkinliği, bugün Irak ve Yemen dışında geri kalan bütün diğer yöre ülkelerinde sürüyor. Buna en yalın ömek, Ürdün Kralı, Um- man Sultanı ve bazı Suudi prenslerinin. Ingiliz Harp Akademisi mezunu olmala- ndır. Aynca Ingiltere, daha 18. yüzyıldan başlayarak ve hele 19. yüzyılla birlikte Ortadoğu ve ötesiyle ilgilenmiş, Hindis- tan ve Afganistan'daki çıkarlannın zede- lenmemesi için 'oryantaT zihniyeti anla- maya çalışmıştı. Ancak bütün bu niteliklerine ve Arap dünyasını en iyi analizedebilen ülkeözel- liğini hâlâ korumasına ve Suudi Arabis- tan'a, Osmanh'dan bağımsızlığını sağla- masına rağmen Ingiltere, zamanı geldi- ğinde Suudi hukukunun karşısında kala- kaldı. Böyle dunımlarda Suudi Krallığı. aradaki 'özel' ilişkiyi yok sayıp Ingilizle- rin çok kez yüreklerini ağızlanna getirdi. Ama Ingiltere. bir Türkiye gibi Suudi Arabistan'a sadece yaş meyve, sebze, ha- lı ve müteahhitlik hizmetleri satmaklaye- tinmediği için, mülti-trilyonluk savunma sanayii ürünleri sattığı için, Suudi hükü- meti her zaman öfkesini yutup ticareti öne çıkarmayı uygun gördü. Hâlâ da öyle... Suudi Prensesi Mişal. denizde boğul- muş numarası yapar. Niyeti,k öldü' dedir- tip. sahte kimlikle, sevgilisiyle birlikte ül- ke dışına kaçmaktır. Ama plan yanda bo- zulur. iki sevgili Cidde Havaalanf nda tutuk- lanır. Prenses Mişal tabanca ile sevgilisi de kafası kesilerek idam edilirler. Bu. gerçek bir öyküydü. 1977'de ol- muştu. 22Ocak 1978'de Ingiliz Observer gazetesinde yayımlandı. Ve Suudi ma- kamlan habere ses çıkarmadılar. Haberin aynntıları daha sonraki hafta- lardaçeşitli Suudi kaynaklanndan sızma- ya başladı. Prenses Mişal, sevgilisiyle, bütün gelenek göreneklere, ve hukuka ay- kın olarak tam 8 ay birlikte yaşamıştı. Ya- ni birkadın için en olmayacak işi yapmış- tı. Ancak zina yaptığının 'kanıdanması' için iki seçenek vardı: Ya çiftin sevişme anında 'duhul olduğuna'' kişi tanıkhk edecekti ya da kadın, duhul olduğunu 3 kez'itiraredecekti. Gayri resmi Suudi kaynaklannın Ingi- liz gazetelerine aktardıklan bilgilere gö- re, Prenses Mişal, yasalara karşı geldiği- ni açıkça vurgulamak amacıyla duhulün 'gerçekleştiğini' üç kez itiraf etmiş. Daha sonra olayı belgesel-dramaya dö- nüştüren Ingiliz özel televizyon şirketi ATV'nin konu hakkındaki açıklaması şöyle: "Prenses böyielikie kendi sonunu getirmek, ama sevgilisini korumak isti- yordu." Öyküyüfilme dönüştürme gjrişimi ATV program yapımcılanndan Ant- hon> Thomas, bu haberi daha da araştır- dı. Bundan yaklaşık 20 yıl öncesinin ra- yiciyle binlerce sterlin harcayıp 6 ay uğ- raştıktan sonra Suudi kaynaklannın aktar- dığı öykünün uydurma, ama Observer ga- zetesindeki haberin doğru olduğuna ka- naat getirdi. Program yapımcısı Thomas, Suudi Arabistan'da da sürdürdüğü dedektifliği hakkında, bir belgesel-drama yapmayı ATV yönetimine önerdi. ATV, ilk aşama- da 100 bin sterlinlik bir bütçe ayırmayı kabul etti. 1978'de 100 bin sterlin çok bü- yük bir paraydı. (1 sterlin, o yılbaşında 34 lirayken yıl sonuna kadar 50 liraya çık- mıştı!) Sonuçta, Prenses Mişal ve sevgilisinin başlanna gelenler bir belgesel-dramaya dönüştürüldü. Olay hakkındaki bilgi, dev- şirme olduğu için de olaya ilişkin hertür- lüiddiayafilmdeyer verildi. Tipik bir In- giliz belgesel-drama yapımcılığı tutumu olan. 'karan izkyiciye bırakma' ilkesine uyuldu. Filme ilk tcpki Film önce Londra'daki Suudi Büyükel- çiliği'nde gösterildi. Tahmin edilebilece- ği gibi elçilik yetkilileri filmi hiç tutma- dılar. Olayı avdınlığa çıkarmak amacıyla seyirciye sunulan bölük pörçük her iddi- aya karşı çıktılar. Örneğin, prensesin öl- mediği. idam edileceği zaman. yerini bir bedevi kızın aldığı iddia ediliyordu. Fil- min yapımcısı da bu iddiaya inanmadığı- nı, ancak bunun, birçok Suudi kaynağı tarafından dile getirildiğini, bu nedenle filme aldığını söylüyordu. Filmci ile Suudi Büyükelçiliği arasın- daki bir başka tartışma konusu ise film- de yan bir unsur olarak kullanılan, 1969 yılında bir askeri darbe girişimine kalkı- şan askerlerle ilgili olan iddiaydı. Muha- lif Suudi kaynaklan, darbe girişimine ka- tılan hava kuvvetlerinden 300 kışinin. ha- vadan uçaklardan yere atıldığını iddia edi- yordu. Filmde bu iddiaya yer verilmesini de Suudiler kabul etmediler. Filmde kabul etmedikleri başka noktalarda vardı. A- ma zaten filmin bütününe karşı çıkmış- lardı. Bu durumda ne olacaktı? Yapımcı Thomas,"tddialargerçek dışı dahi oba bi- zim yapbğumz zaten bir belgesei-drama- dır. Vani yüzde yüz gerçek kanıtiara da- yanmayan, Arap dünyası ve Arap zihni- yeti hakkında fikir edînmeyi sağlâyıcı bir rdmdir" dedi. Şirkete baskı Ama ATV; filmi. Ingiliz televizyonu- nun hükümetten ve hükümetlerden ba- ğımsız olduğu, kamuoyunun bilgi edin- mesinin esas olduğu gerekçesiyle yayım- lamaya karar verdi. Ardından yaşananlar. Ingiltere'deki Suudi etkinliğinin nerelere ve kimlere kadar uzandığınm bir belge- sidir. Suudiler, ATV Yönetim Kurulu Başka- nı Lord VVindleshamın kayınbiraderi, çok ünlü banker Sir PhilipdeZulueta ara- cılığıyla filmin yasaklanmasını sağlama- ya çalıştılar. Sir Philip, üç başbakanın özel kalem müdürlüğünü yapmış, son de- rece tanınan ve saygı duyulan bir banker- di. Ancak ATV Başkanı, hem Suudi bas- kjsına hem de kayınbiraderinin müdaha- lesine karşı durdu. Ve filmin yayımlan- ması için onay verdi. ATV'nin Suudilerle mücadelesi, Ingi- liz basınına yansıdı. Basın, zemberekten boşanırcasma ortaya uçuk iddialar atma- ya başladı. Yok, filmin oyunculan ölüm- letehditedilmiş, Suudiler Ingiltere'yeti- caret boykotu başlatacakmış, yok hatta petrol ambargosu koyacaklarmış, tngilte- re hükümeti özür dilemeye hazırlanıyor- mu§... Ve en uçuk iddia da şuydu: "Su- udiler, filmin gösterilmemesi için 5 milyon sterlin rüş\et dağıtttlar." Basın, yanguıa körükle gitti Ingiltere ile Suudi Arabistan arasında gerginlik doğmasında filmden çok, kitle- ye yönelen çok-satışlı basının rolü büyük oldu. Prensesi oynayan Mısırlı sanatçı Su- zan Ebu Talip'in bir fotoğrafına ön say- fasında büy'ük yer veren Daily Mail ga- zetesi, şu başlığı kullanmıştı: "Cesurgü- zd"... Ima edilen, 'Suudi tehditleri'ne rağ- men Bayan Ebu Talip'in. bu rolü üstlcn- diğiydi. Gazete, ATV yapımcısı Tho- mas'ın şu demecini de ön sayfasmdan verdi: "Suudi Kraliyct Ailesi'nin inrikam almaya kalkmasuıdan korkanm. Bunun içinfilminjencriginden ov nayanlaruı ad- lannı çıkardık." Film olayı, içeriğinden çok, hakkında kopartılan yapay tartışma nedeniyle ka- muoyu gündemınin başınaoturdu. Lond- ra'daki Suudi Arabistan Büyükelçiliği, durumu Cidde'ye bildirdi. ingiltere Bü- yükelçisi Sir James Craig, o sırada Fran- sa'da tatildeydi. Suudi Dışişleri Bakanı, Ingiltere işgüderine konu hakkındaki kay- gılannı iletti. Londra, Büyükelçi Craig'i Fransa'dan hemen geri çağırdı. Büyükelçi derhal Cidde'ye gönderile- cek ve hükümetin, filmin yaratması bek- lenen öfkeden duyduğu üziintü Suudi hü- kümetine iletilecekti. Ama bu, hükümet adına bir 'özür dfleme' değildi. Filmin gösterilmesinden 24 saat önce Ingiliz 'arabulucu' Sir Philip de yanında Libya'nın eski başbakanlanndan ve o ta- rihte henüz veliaht olan Prens Fahd'ın özel temsilcisi Mustafa bin Halim ile ATV'ye gitti. Film bir kere daha izlendi. 105 dakikahk filmin 45 dakikasını gö- ren özel temsilci. karannı verdi. Film. sa- dece Suudi Kraliyet Ailesi'ne değil, Isla- ma da hakaret yüklüydü. Hele Prenses Mişal'in Cadillac'ıyla çöllerde dağ tepe gıderek 'bedevi sevgili'' araması hiç olacak iş değildi! Sir Philip bile yapımcı Tho- mas'a, "Bunun, gerçegi yansıtmaşı ya da yansıtmaması önemli değil aruk. Önemli olan, bunun bütünüyle bir hakaret olma- SMÜT" dedi. (Bütün bu konuşmalar, aradan ARDINDAKI GERÇEK • Baştarafi 1. Sayfada bir diğer yönüne daha işa- ret etti: "Rusya topraklan içinde 20 milyonu aşkın Türk var." Çeçenya'da yaşananlar ortada. Türkiye, Rusya'nın, Orta Asya cumhuriyetlerine "bağımsız devletler" ola- rak yaklaşmasını isterken kendi politikasını da "sağ- lam", köşe taşlah oturmuş bir biçimde oluşturması gerekiyor. Türkiye'den bu cumhu- riyetlere giden, şeriatçı ve Turancı eğilimler gösteren gruplann etkinlikleri, za- man zaman ülkeler arasın- daki ilişkileri etkileyecek düzeye ulaşabiliyor. Orta Asya cumhuriyetlerinin kendi iç dengelerini tam olarak kuramamış olmala- n da bunda etken. Bişkek zirvesinden so- mut sonuçlar elde edilme- se bile altı Türk cumhuri- yetinin bir araya gelebil- mesini küçümsememek gerekiyor. Şu ana dek atı- lan adımlara ne "fetih" ne de "hezimet" gözüyle bakmalıyız. Ilişkiler, karşılıklı güven çevçevesinde adım adım gelişecek. • * • geçen yıllarda çeşitli kaynaklarca doğru- lanmıştır.) Sonuçta ATV yönetimi, tutumunda ıs- rar etti. Son bir ginşimi Ingiltere Dışişle- ri Bakanlığı yaptı. Bakan yardımcısı Sir Ian Gilmour. ATV'ye telefon ederek, "Film gösterildiği takdirde bunun diplo- matik sonuçjanıun elbette farkındasuuz" diye sordu ve "Böyle bir durum, bizun Ortadoğu ile ticari ilişkilerimize hiç ya- rarlı olma/" dedi. Olayın her saniyesini izleyen basın, er- tesi gün fırtına gibiydi. Dairy Mail, 'Su- udilerden ticarct ambargosu' diye başlık atmıştı. Ve gazete. adım vermediği bir Dı- şişleri yetkilisinin. 1956 yılında Süveyş Kanalı'nın Mısır tarafından devletleşti- rilmesiyle doğan bunalımı kastederek, 'Süvej-ş'ten de büyük' dediğini aktanyor- du. Suudiler, büyükelçi\i atıyor Diğer gazeteler de yangına körükle git- tiler. Londra'nın çok-satışlı akşam gaze- tesi Evening Standard, 'Kral Halid.yayı- mı durdurmak için 5 milvon sterlin verdi' diye başlık attı. Ertesi gün aynı gazete, fil- min yapımcısı Thomas'a yönelik bir 'su- ikast komplosu' ortaya çıkanldığını yaz- dı. Film göstenldi. Ve Suudi Arabistan he- men biraçıklama yaptı: "ingUtereBüyü- kclçisi istenmeyen adam ilan edilmiştir. Yeni bir İngiliz bü>ükelçisi atanma>acak- tır. İki ülke arasındaki ticari ilişkiler göz- dcn geçirilmeye başlanmışür." Ingiliz medyasının hükümetten ne ka- dar bağımsız çalıştığını. ne kadar özerk bir yapı ve zihniyete sahip olduğunu gös- teren klasik örneklerdendir 'Bir Prense- sinOiümü' Ve Ingiliz-Suudi ilişkisini ne- redeyse Körfez Savaşı'na kadar etkile- miştir. Aslında film nedeniyle doğan ger- ginlik 3 ayda giderildi ve aynı büyükelçi yine Suudi Arabistan'a gitti. Ertesi yıl Başbakan Margaret Thatc- her, Suudi Krah'nı ziyaret etti. 1981'de Kral Halid. tngiltere'ye gitti. Bu iki önemli ziyaretin sağlanabilmesi içinse bir yıl içinde 5 bakan, 5 bakan yardımcısı ay- n ayn Suudi Arabistan'a gidip 'dfl dök- tiiler' Ve filmin yarattığı bunalım tamamen giderildi. Ama Ingiliz basını ve kamu- oyunda Suudilere hiçbir zaman güven du- yulmadı. Suudiler hiç sevilmedi. Sadece paralanna ve lngıltere'den yapacaklan mülti-trilyonluk ticarete önem verildi. Sürecek Bombah gece: 2 kişi öldüKadın Zirvesi'nde AB kulisi • Baştarafi 1. Sayfada yes. Mahnıut Köşe. İsmail Ak. Hayri- ye Sözen. Murat Üstünbaş. Gürsel Do- ğan, Hamberg Sam. Yücel Karataş, Hüse>in Uzun. Efendi Bektaş. Zuhal Yddız, Hanifi Ava. Neriman Nasır,Ah- met Yakmaz, Ramazan Karabiber, Ahmet Özdemir. Nadir Günay. Hakan Yüce, Ha>ati Demir. Erdal Durdu, Fer- hatGünüç. Özcan Erdoğan. Sejid Ak- baş, Kazım Doğan, Ali Osrtıan Baha- dır. Ali Rıza \ibnaz, RızaÇınar, Turan Yılmaz, Derya Teımır. Aksaray'daki olayda ise Azımkâr Sokak 5 numaradaki Aksu Restoran önünde bulunan çöp bidonuna konu- lan bombanın patlamasıyla 6'sı Ukray- na uyruklu, 8 kişi yaralandı. Haseki Hastanesi'nde tedavi altına alman ya- ralılardan isimleri belırlenenler şöyle: Aleksandre Pisos, Aleksandre Polez. Akksandre Fulor. Noviza Bakiye\ ve soyadı belırlenemeyen Anjina ile Cu- ma Hazar, Şerafettin Yılmaz. Bu arada aynı saatlerde DSP Bey- koz ilçe binasına konulan bombanın patlaması nedeniyle binada maddi ha- sar meydana gelirken ölen ya da yara- lanan olmadı. Hümyet gazetesi ve Ka- nal D'yi arayan bir kişiler, DSP ilçe bi- nasını bombalama olayını İBDA/C adına üstlendiler. Istanbul'da bulunan Devlet Bakanı Ök patlama .\ksara>'dakı Aksu Restoran önünde mey- dana gelirken Taksim'deki patlamada Ferhat Kaya (24) yaşammı yitirdi. (Fotoğraf: AYKUT KÜÇÜKKÂYA) Yüdının Akruna, olay yerlerine gide- rek incelemelerde bulundu. Başbakan TansuÇiller'in talimatıyla Yalova'dan Istanbul'a gelen Içişleri Bakanı Nahh Menteşe. Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar. lstanbul Valisi Hayri Kozakçıoğlu ve lstanbul Emniyet Mü- dürü Necdet Menzir saat 24.15'te bir basın toplantısı düzenledi. Yapılan sal- dınyı kınayan yetkililer, bombalı sal- dınlann turizmi baltalamak amacıyla yapıldığını söylediler. Yetkililer, olay- lara sebep olan patlayıcı maddeleri atan kişilerle ilgili olarak bazı ipuçla- n elde edildığini, yakalanmalan için çalışmalann sürdüğünü belirttiler. Didim'de NATO üssüne karşı 12 bin iıııza tZMİR (Cumhuriyet Ege Bflro- su) - Didim'de kurulması planlanan NATO denizaltı dinleme üssüne karşı sürdürülen kampanya çerçevesinde bir haftada 12 bin imza toplandı. Mi- marlar Odası Izmir Şubesi ile Ege Bölgesi'ndeki binmleri. uygulamanuı gerek yer seçimi, gerekse yöntemi açı- sından kabul edilemez yanlışlan içer- diğini bildirdi. Bu arada tesisler için 36 bin olan arazi tahsisinin, 55 bin dönüme çıka- nlacağı yolunda gelişmelerolduğu be- lirtildi. Didim (Yenihisar) ilçesi sınırları içinde inşaatına başlanan NATO dın- leme tesisleri için Milli Savunma Ba- kanlığı'nca ek bir arazi istemiyle 36 bin dönümlük Hazine arazisi tahsisi yapılması, yöre halkının ve yerel yö- netimlerin büyük tepkısine yol açmış- tı. Askeri üsse karşı açılan imza kam- panyasında, bir haftada 12 bin imza toplandı. H Baştarafi 1. Sayfada AP'nin. gümrük birliği için Türkiye'nin düşünmek bile is- temediği ters bir karar alması durumunda, Avrupa hedefınin büyük darbe alacağını vurgu- ladı. Böyle bir karardan son- ra hiçbir cumhuriyet hüküme- tinin Batı ile ilişkileri geliştir- me cesaretini gösteremeyece- ğini belirten Oymen, "Güm- rûk birliği, İslam dünyasına önemli bir işaret oiuşturacak, AB'nin bir Hıristiyan kulübü olmadığımn göstergesi olacak- ür" dedi. Pekin'de yapılacak olan 4. Dünya Kadın Konferansı'na katılan Türk delegasyonuna AB ile gümrük birliği çalışma- lanna katkıda bulunulması amacıyla kulis yapılmasını öneren Dışişleri Bakanlığı, Başbakan Tansu Çiller'in "Kararlan bizi bağlamaz" de- di ği Avrupa Parlamentosu'nun da önemine dikkat çekti. Dı- şişleri Bakanlığı Müsteşan Büyükelçi Onur Oymen, Pe- kin'e gidecek olan kadın, aile ve sosyal hizmetlerden sorum- lu Devlet Bakanı Aysel Bay- kal'a gönderdiği dosyada, Türkiye'nin AB'ye katılma- sında etkili olmalan beklenen Avrupa kadın gruplannın des- teklerini sağlayacak çalışma- lar yapılmasını istedi. Bakanlığın dosyasında, şu önerilerde bulunuldu: - AB'ye tam üyelik perspek- trfindeki gümrük biıiiğinin za- manında işlerlik kazanması İçin, 6 Mart 1995 tarihinde Brüksel'de yapılan Türkiye- AB 36. Dönem Ortakhk Kon- seyi toplantısuıda kabul edilen "GB'nin tamamlanmasına ilişkin 1/95 sayılı karar"ı AP'nin onaylamasının sagtan- masu Türk dış politikasının gündemindeki en öncelikli ko- nulardan biridir. - AB ile Türkiye arasındaki ilişkiler kritik bir aşamadadır. Zira. uzun süreli durgunluk ve AB'nin diğer ülkelerle ge- liştirdiği ilişkiler göz önüne alındığmda gerileme olarak değerlendirebilecek bir dö- nemden sonra önümüze ciddi bir imkân çı kmış bulunmakta- dır. Bu, gümrük birliğinin ta- mamlanmasıdır. - AP'nin son yıllarda Türki- ye ile ilgili olarak kabul ettiği karariarda gösterdiği çizgi en- dişe yaratmaktadır. Ancak,son dönemde girişilen diyalog. tari- hi sonımluluğunun bilincinde olarak AP'nin doğru karar ve- receği yönündeki beklentileri- mizi kuvvetlendirmektedir. Düşünmek bile istemediğimiz aksi yöndeki bir gelişme, Tür- kiye'nin Avrupa hedefîne bü- yük bir darbe indirir. Böyle bir karardan sonra, hiçbir cumhuriyet hükümeti, Avrupa ile ilişkiİeri geliştirme- >e cesaret edemez. Bunun böl- ge ve Avrupa dengelerine etki- si ve getireceği riskleri iyi de- ğerlendirmek gerekir. - AB'nin enerji gereksinim- leri alanında da Türkiye'nin konumu önem arz etnıektedir. Petrol ve doğalgaz şeklindeki enerji kaynaklan. Avrupa'ya Ortadoğu"dan ve artan ölçüde Orta Asya'dan gelmeye devam edeceğinden Türkiye, Avru- pa'nın bu sahadaki çıkarlan- nın korunmasında merkezi ro- lünü oynamayı sürdürecektir. - Demokratik ve laik ilkele- re sahip tek Müslüman ülke olan Türkiye, Baü ile ittifak iliş- kileri içinde, bölgesinde Baü değerierinin savunuculuğunu yapmaktadır. - Türkiye'deki insan haklan ihlali iddialan PKK teroriz- minden kaynaklanmaktadır. Bazı mücavir ülkelerden ve Avrupa'daki bazı çevrelerden destek gören PKK terorizmi- nin kökünün kurutulması için Batı ülkelerinin uluslararası taahhütleri uyannca gerekli tedbirleri almalan ve terorizm- le haklı mücadelesinde Türki- ye ile işbirliği yapmalan ge- rekmektedir. - Atatürk tarafından gösteri- len çağdaş uygarlık hedefine uygun olarak Türkiye"yi Ba- tı'ya ve özellikle AB'ye bağla- yacak. böylece içeride ve dışa- nda Türkiye'ye yönelik sonu belli olmayan seçenekler üze- rindeki tarbşmalan da sona er- direcek olan gümrük birliğjnj zamanındaonaylamanın, Tür- kiye'de insan haklannın geliş- tirilmesi yönündeki harekete de böylece ivme kazan- dıracağının AP'ce bilincine varılacağı ümit edilmektedir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle