Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 28 AĞUSTOS 1995 PAZARTESİ
HABERLERIN DEVAMI
G U N D E M MUSTAFA BALBAYITJRNIKE
SEMIH GU1NVER
Türkmen Cephesi
• Baştarafi 10. Sayfada
mızı fazla etkilemez. Başkonsolosluk esasen vize ver-
mekten başka bir iş yapmıyor. Şimdi vize vermeyi de
durdurdu. Erbil'dekigörevimiz çok nazik. Kimseyikar-
ştmıza almak istemiyoruz. Fakat her düşündüğümüzü
de dobra dobra söylememizde yarar yok, Irak Ulusal
Türkmen Partisi Başkanı MuzafferAslan, cepheye kar-
şı olamaz. Fakat bize açıkça destek vermekten de çe-
kiniyorgibi. Ben cephenin genel başkanı olmakia be-
raber, Irak Ulusal Türkmen Partisi 'nin Merkez Karar
Kurulu üyesiyim. Karar kurulunun 27 üyesi var. Bun-
lardanancak4'ü Erbil'de. DiğerieriAnkara'da kalma-
yı yeğliyonar. Bu durum cepheyi zaafa düşürûyor."
"Önemli bir Türk gazetesi, benim için Ulusal Türk-
men Partisi ile ilişiğımin olmadığını, Türkiye 'ye karşı ol-
duğumu, PKK'ye sempati duyduğumu yazdı. Çok
üzüldüm. Bu iddiaların hepsi yalan. Türkiye'sJz hiçbir
şey yapamayacağımızı çok iyi biliyorum. Yetkili Türk
makamlan ile yakın işbirliği içindeyiz. PKK'ye sem-
pati hissetmem düşünülemez. Erbil'de Türkmenlen
toplamaya, kuvvetlendirmeye, onlara yardım etmeye
çalışıyoruz. Siyasi konularda herşeyiaçıklamam müm-
kün değil. Dikkatli ve ihtiyatlı olmamız lazım."
Dr. Turan Ketene'yi teselli ettim. Yılmamasını, üzül-
memesini önerdim. Ertesi gün, erken sa
atlerde, otomobille Erbil'e hareket etti. Zor işe yaşa-
mını bağlamış.
Kuzey Irak'ta 2.5 milyona yakın Türkmen, nankör
şartlar içınde yaşıyor. Onlann davalanna, mesleklerini
ve rahat hayatı bırakıp kendilerini adamış insanlar, ara-
lannda küçük rekabet hesaplannı bir yana itip, el ele
samimi bir işbirliği yapsalar, çok daha yararlı olmaz mı?
PKK'nin yeni üssü
• Baştarafi 1. Sayfada
BRS olan özel araştırma ti-
mi ve emniyet müdürlügü
bünyesindeki CEL-TER
(Belçika Terörle Mücadele
Orgütü) tarafından PKK
hakkında soruşturma başla-
tıldığı öğrenıldi. Soruştur-
manın, örgûtün Avrupa söz-
cüsü Kani Yıimaz'ın 26
Ekim 1993 günü Brüksel 'de
yaptığı basın toplantısından
sonra gündeme geldiği be-
lirtildi.
Belçika'daki güvenlik bi-
rimlerinden alınan bilgive
göre PKK. "Kürdistan Ko-
miteleri" adı altında Lim-
burg, Louvain. Brüksel. Li-
ege, Verviers ve Charleroi
kentlerinde örgütlendi. Gü-
venlik birimlerine ek olarak
Belçika"nın önde gelen ha-
ber dergilerinden L'Exp-
ress'te PKK'nin bu ülkede-
ki faaliyetleri hakkında de-
taylı bilgiler olduğu görül-
dü. Belçika'da başta terör
olrnak üzere ağır suçlar ko-
nusunda çalışmalanylatanı-
nan yargıç Andre Vandoren
da tarafından yürütülen P-
KK soruşturması sonucu,
örgütün Almanya'dan sonra
Belçika'da da büyük bir alt-
yapı oluşturduğunun ortaya
çıktığı bildirildi.
MiBtan eğjtimi
PKK'nin, Bekaa'daki ge-
rilla kamplanna Avrupa ül-
kelerinden topladığı sempa-
tizanlan göndererek militan
yetiştirdiğini belirten gü-
venlik birimleri. militan
adaylannın Bekaa'dan önce
Belçika'da kampa alındıkla-
nnı açıkladılar. L'Express
dergisinin verdiği haberde
ise Belçika'nın Valon böl-
gesindeki Spa ve Francorc-
hamps kasabalannda
PKK'nin çiftlikJer kiraladı-
ğı ve 40-50'şer kişilik grup-
lar halinde sempatizanlannı
eğittiği öne sürüldü. Belçika
polisi tarafından zaman za-
man düzenlenen operasyon-
lar sonucu bazı kamplann
dağıtıldığı bildirildi. Haber-
de, kamplarda Avrupa'nın
değişik ülkelerinden gelen
Kürt militan adaylannın ol-
duğu ve bu kamplann Al-
manya sınınna çok yakın
bölgelerde kurulduğuna
dikkat çekildi. Kamplarda
teorik çalışmalann yanı sıra
zaman zaman gerilla eğiti-
minin de verildiği belirtildi.
50 milyon frank
PKK'nin Belçika'dayasa-
dışı yollardan yaklaşık 50
milyon frank gelirelde etti-
ği uzmanlarca açıklanırken
bu gelirin Belçika'da oturan
kuryeler tarafından AbduJ-
lah Öcalan'a iletildiği belir-
tildi. Belçika makamlan ve
PKK konusunda uzmanla-
şan CEL-TER birimi tara-
fından yapılan soruşturma
kapsamında kuryenin ismi
gizli tutulurken "Kürt asülı
Belçika kimligi almış ayak-
kabı tamircisidir. PKK'nin
gdirlerini Beyrut'a uçarak
oradan örgüt tiderine iletir"
açıklaması yapıldı.
PKK, Kuzey Irak'a
H Baştarafi 1. Sayfada
Dublin'deki anlaşmayı im-
zaladıklarını söyledi. UBA'-
nın DEM adlı Arupa'da ku-
rulu bir ajansı kaynak göste-
rerek verdiği haberde
PKK'nin arnacının 36. pa-
ralel ile Türkiye sının ara-
sında kalan bölgede KDP
dışında kalan güçlerle bir fe-
derasyon kurmak olduğu
bildirildi.
Haberde saldınnın bu
amaçla gerçekleştirildiği ve
IKDP'nin bölgede devre dı-
şı bırakjlmaya çalışıldığı be-
lirtildi. Türkiye tarafından
Kuzey Irak "a düzenlenen
son operasyonda da PKK'-
nin otorite boşluğundan ya-
rarlanarak Kuzey Irak'ta
kurtanlmış bölge oluştur-
mayı hedeflediğine dikkat
çekilmişti.
Sosyalleşme çağrısı'
Hava-Iş'ten Şadi
Pehlivanoğlıı'na kınama
İstanbul Haber Senisi -
Türciye Sivil Havacılık Sen-
dikısı (Hava-Iş), hostes dö-
ven \NAP Ordu Milletveki-
li ŞatiPehlivanoğhı'nukına-
dı. Hava-lş, Pehlivanoğlu'na
"soiyalleşme'' çağnsmda bu-
IUTKU.
hava-lş Sendikası Genel
Meicezi'nden yapılan basın
bildrisinde. THY'nin Trab-
zon-Ankara uçuşu sırasında
kunl gereği silahını alan ka-
biıumiri, hostes SerpilYü-
ce<fağ'a "elinin tersiyle vu-
raü" milletvekili Şadi Pehli-
varoğlu'nun davranışınm.
"Bınlar kimler ve kendileri-
ni n;sanıyorlar'*sorusunuve
kayıılannı yarattığı açıklan-
dı.
Tirkiye'de "Bütün erk,
benm kontroiümdedir" zih-
niyetinin yaratıldığını, ancak
bu düşünce yapısının sivil
toplum kurumlannda yara-
tılmadığını vurgulayan Ha-
va-Iş, demokratik yapılaş-
mayı yozlaştıran ve hiçe sa-
yan bu zihniyetin bazen ger-
çek görüntüsünü açıkça ser-
gilediğini belirtti.
Basın bildirisinde, "MiDi
iradeyi temsil ettiğini ve gere-
Idrse 'sine-i millete' döneriz
cesaretini gösteren ANAP'ta,
disiplinsizyapılaşma kendini
açığa vurmuştur. Milli kuru-
luşumuz 'milli havayolu-
muz' laflamasını ağızlanna
çiklet vapanlar. bu milli ku-
ruluşumuzun degerli üyesi
Serpil Y'ücedağ'a saJdırmayi
herhalde milli duvgulan 5n
plana çıkararak >
r
apmış ol-
mahlar"denildi.
ttanbul'da şiddetli yağmiır
ttanbul Haber Servisi - lstanbul 'un bazı semtlcn. dün ge-
ce asa sûreli şiddetli yagmura teslim oldu. Fatih, Yenikapı,
Eımönü ve Samatya'da 50 civannda evi su bastı, elektrikler
keidı. vapur seferleri aksadı. araçlar yollarda kaldı. Geçen
ay •ağmur felaketine uğrayan lstanbul, dün gece 22.00 sıra-
, landa baslayan kısa sürelı şiddetli yağmurla yeniden altüst
old. Meteoroloji yetkililerinden alman bilgıye göre bölgesel
yaşs sonucu 10 dakıkada metrekareye 12.6 mılimetre yağış
düsü. Yetkililer, kısa süren yağışlann geçen seferkinden da-
ha ıddetlı olduğunu bildırdıler.
temur sonucu Fatih. Yenikapı. Eminönü ve Samatya'da
bî*ok ev su baskmma uğrarken meydana gelen trafık kaza-
lanyaralanma ve maddı hasarlara neden oldu. Vapur ve oto-
bûseferlerinin aksaması sonucu binlerce insan sokaklarda
mısur kaldı.
• Baştarafi 1. Sayfada
mak aklıma gelmedi. Meğer atlamışız.
istanbul CHP kurultayını izleyen arka-
daşlanmızın soyadına bereket:
Deniz Teztel, Ayşe Yıldınm, Hüiya
Topçu.
Deniz, bu haberi niye tez telden ulaş-
tırmadı?
Ayşe, başkan kesinleşince niçin yıldı-
nm gibi bu unsuru ekletmedi?
Gazetecilikteki, "Hiçbir haberyoktur
ki gizli kalsın" ilkesi bir kez daha işledi
ve gerçek ortaya çıktı. Ama gerçeği bir
gazeteci değil, CHP'de ikinci genel baş-
kanlığa çok yakın görünen Deniz Bay-
kal kamuoyuna duyurdu:
"lstanbul il kongresinde bir şey gö-
zünüzden kaçtı. Ahmet Güryûz Keten-
ci, Sünni ve Türk kökenli. Onun seçil-
mesi CHP'de etnik, yerel ve mezhebe
dayalı politikanın aşılmakta olduğunu
gösteriyor."
Bu sözler Alevileri ayağa kaldırdı.
Bir Osmanlı sadrazamı, yağmurlu bir
günde lstanbul sokaklannı dolaşırken,
peştamaJı yere sarkmış. Kendisine eş-
lik eden kişi seslenmiş:
"Sadrazamım hele bir dön. Eğiliver
sokayım. Peştamalı beline. Kurtulasın
çamundan."
Sadrazam ilk iki tümceyi duyar duy-
maz bağırmış:
"Kellesini vurun."
Baykal'ın, "Ketenci, Sünni ve Türk"
Baykal'ın Kellesini Istemeden...
dediğini duyan Alevi yurttaşlarımız ateş
püskürdü. Aleviler biraz alıngan. Hani,
"Orman alev alev yanıyor" desek, dik-
kat kesiliyoriar:
"Bize bir şey mi dedin?"
Bu da yıllarca ezilmelerinden, horlan-
malanndan kaynaklanıyor. Kababirtah-
minle Türkiye'nin üçte biri Alevi, ama
Diyanet Işleri Başkanlığı tümüyle "Sün-
ni mezhebinin" ilkelerine göre örgütlü.
Bu durum, Alevilerin kendilerini özyurt-
lannda "yabanct" hissetmelerine neden
oluyor. Alınganlıklannı bu çerçevede al-
gılamak ve anlamak gerekiyor.
Baykal'ın demek istediği şu:
"Bugüne dek herkes CHP'ye Alevi-
lerin, Kürtlerin partisi diyordu. Bakın,
Istanbul'da seçilen arkadaş ikisinden
de değil. Demek ki partimizde bu tür
önyargılar artık yok."
Ne var ki konu farklı yönlere çekildi.
Baykal'ın böyle olacağını da tahmin et-
mesi gerekiyordu. CHP lstanbul İl Baş-
kanı'nın Türk ve Sünni oluşunu bir "dev-
rim" olarak nitelemenin diğer kesimteo
yaralayacağını görmeliydi. Zira daha
önceden de kulislerde Baykal'ın bu ke-
sime soğuk baktığı söyleniyordu.
Ancak, Baykal'ın ayınmcılığı ne ka-
dar yanlışsa Alevilerin, "Bağnmızda yı-
lan beslemişiz. CHP'yi terk ediyonız"
yaklaşımı da o kadar yanlış. Her şeye
karşın, Türkiye'de Alevileri en iyi anla-
yacak partilerin başında yine CHP gel-
mektedir.
Baykal'a kızıp CHP'yi terk etmek,
(benzetmede kusur olmaz) ev sahibinin
misafırin söylediklerine kızıp evi terk et-
mesi gibi bir şey.
CHPyöneticileri, lstanbul kongresinin
ardından gazete ve televizyonlarda çok
görünen Baykal'ı uyardılar ve bir süre
arka planda kalmasını söyledüer. Bay-
kal da bu öneriyi kabul etti. Istanbul'da
Sezen Aksu'yu dinleyip Antalya'ya
geçmeyi planladı ve öyle yaptı, ama Se-
zen Aksu konserinin üzerine Cafe Ke-
yrf'in havası keyfine keyif katmış olma-
lı ki lstanbul kongresinin atlanan bö-
lümlerini açıkladı.
Bu da geçer
Bu durum Baykal'ın seçilme şansını
etkiler mi? Karşısında güçlü bir rakip ol-
sa etkileyebilir. Ama rakiplerşu aşama-
da bölünmüş göründüğü için, "Kârdan
zarar eder" diyebiliriz.
CHP'de pek çok kesim, Baykal'ın ge-
nel başkanlığına hazır gibi. Baykal eki-
bi, daha önce genel sekreterlik ve ge-
nel başkanlık yapan Deniz Bey'i hiç de-
nenmemiş bir lider olarak sunuyor. Ge-
çen gün Erol Tuncer'le sohbet ediyor-
duk. Tuncer, Karayolları Genel Müdür-
lüğü'nden geldiği için olsa gerek, sağ-
lam, sert, yumuşak, çürük zeminlerı
farklı gözlemlerie aktarıyor.
Tuncer, Baykal'ın "yeniden gelişini"
yorumlarken şu fıkrayı anlattı:
Temel, kovboy fılmine gitmiş. Çok be-
ğenmiş, ertesi gün yine gitmiş. Ertesi
gün bir daha. Bir sonraki gün arkadaşı
Idris'e rastlamış:
- Idris, kovboy filmi çok güzel. Ben üç
defa gittim. Gel seni de götüreyim.
Film başlamış. Kovboy hızla atını sü-
rüyor. Daha da hızlanıyor. Karşıda bir
duvar. Idris, TemeTi dürtmüş:
- Duvara çarpacak.
- Çarpmayacak.
- Hızlı geliyor çarpacak.
Kovboy, "küüüt" diye duvara çarp-
mış, yereyuvarlanmış. Idris, "Benim de-
diğim çıktı" demiş. Temel üzgün:
- Ne bileyim. Üç defadır çarpıyor. Bu
sefer öğrenmiştir dedim.
Deniz Baykal, Rumelihisan'nda Se-
zen Aksu'yu izlediği gece, lstanbul il
kongresinin anlam ve önemine dikkat
çekmişti.
Yazıyı, türkülerimize kattığı "özel so-
suyla" ayn birtat veren Sezen Aksu'dan
esinlenerek noktalayahm:
Ne ağlarsın benim lider Baykal'ım, bu
da gelirbu da geçer ağlama, önün açık
kimse atamaz çalım, bu da gelir bu da
geçer ağlama...
OLAYLAREV
Suudilerin lıııkııkıı ve silahEDİPEMİLÖYMEN
LONDRA - Suudi Arabıstan ile lngil-
tere arasındaki çok sıkı ticari vediploma-
tik ilişkilere rağmen Suudi hukukundan
Ingiltcrc de nasibini almıştır.
Ozelbirtelevizyonkanalında, l_980yı-
lında yayımlanan 'Bir Prensesin Öiümü'
adlı belgesel-drama programı yüzünden
Suudi Arabistan, Ingiltere büyükelçisini
istenmeyen adam ilan etmışti. Ingiltere
hükümeti, Ingiliz televizyonunun 'gafim'
tamir için çok uğraşıp dil döktükten son-
ra Suudi hükümeti, büyükelçinin geri
dönmesine izin verdi.
Ingiliz yurttaşlan da Suudi hukuk an-
layışı nedeniyle. Batı'da suç oluşturmaya-
cak nedenlerle Suudi cezaevlerine atıl-
mışlardır. Ancak hepsi de bir süre sonra,
'başlanna bir şey gehneden' sınır dışı edil-
dılcr. Harta bir keresındc bir çifte idamce-
zası da verildi.
Ancak Ingiltere Veliahtı PrensCharles
ve Prenses Diana'nın Suudi Arabistan'a
'çokijizamanlanmış' birziyareti sayesin-
de bu çift, Kral Fahd tarafından bizzat af-
fedildi. Ingiltere ile Suudi Arabistan ara-
sında özellikle savunma sanayii ve petrol
konulannda mülti-trilyonluk bir alışveriş
söz konusu. Bu iki çok hayati ticari unsur
nedeniyle iki ülkenin arası açılır gibi ol-
sa bile aslında hiç açılmıyor.
Ingiltere Birinci Dünya Savaşı yıllann-
dan itibaren Ürdün, Irak, Suudi Arabis-
tan, Basra Körfezi Emirlikleri, Umman
ve Yemen'de etkindi. Bu etkinliği, bugün
Irak ve Yemen dışında geri kalan bütün
diğer yöre ülkelerinde sürüyor.
Buna en yalın ömek, Ürdün Kralı, Um-
man Sultanı ve bazı Suudi prenslerinin.
Ingiliz Harp Akademisi mezunu olmala-
ndır.
Aynca Ingiltere, daha 18. yüzyıldan
başlayarak ve hele 19. yüzyılla birlikte
Ortadoğu ve ötesiyle ilgilenmiş, Hindis-
tan ve Afganistan'daki çıkarlannın zede-
lenmemesi için 'oryantaT zihniyeti anla-
maya çalışmıştı.
Ancak bütün bu niteliklerine ve Arap
dünyasını en iyi analizedebilen ülkeözel-
liğini hâlâ korumasına ve Suudi Arabis-
tan'a, Osmanh'dan bağımsızlığını sağla-
masına rağmen Ingiltere, zamanı geldi-
ğinde Suudi hukukunun karşısında kala-
kaldı. Böyle dunımlarda Suudi Krallığı.
aradaki 'özel' ilişkiyi yok sayıp Ingilizle-
rin çok kez yüreklerini ağızlanna getirdi.
Ama Ingiltere. bir Türkiye gibi Suudi
Arabistan'a sadece yaş meyve, sebze, ha-
lı ve müteahhitlik hizmetleri satmaklaye-
tinmediği için, mülti-trilyonluk savunma
sanayii ürünleri sattığı için, Suudi hükü-
meti her zaman öfkesini yutup ticareti öne
çıkarmayı uygun gördü. Hâlâ da öyle...
Suudi Prensesi Mişal. denizde boğul-
muş numarası yapar. Niyeti,k
öldü' dedir-
tip. sahte kimlikle, sevgilisiyle birlikte ül-
ke dışına kaçmaktır. Ama plan yanda bo-
zulur.
iki sevgili Cidde Havaalanf nda tutuk-
lanır. Prenses Mişal tabanca ile sevgilisi
de kafası kesilerek idam edilirler.
Bu. gerçek bir öyküydü. 1977'de ol-
muştu. 22Ocak 1978'de Ingiliz Observer
gazetesinde yayımlandı. Ve Suudi ma-
kamlan habere ses çıkarmadılar.
Haberin aynntıları daha sonraki hafta-
lardaçeşitli Suudi kaynaklanndan sızma-
ya başladı. Prenses Mişal, sevgilisiyle,
bütün gelenek göreneklere, ve hukuka ay-
kın olarak tam 8 ay birlikte yaşamıştı. Ya-
ni birkadın için en olmayacak işi yapmış-
tı. Ancak zina yaptığının 'kanıdanması'
için iki seçenek vardı: Ya çiftin sevişme
anında 'duhul olduğuna'' kişi tanıkhk
edecekti ya da kadın, duhul olduğunu 3
kez'itiraredecekti.
Gayri resmi Suudi kaynaklannın Ingi-
liz gazetelerine aktardıklan bilgilere gö-
re, Prenses Mişal, yasalara karşı geldiği-
ni açıkça vurgulamak amacıyla duhulün
'gerçekleştiğini' üç kez itiraf etmiş.
Daha sonra olayı belgesel-dramaya dö-
nüştüren Ingiliz özel televizyon şirketi
ATV'nin konu hakkındaki açıklaması
şöyle: "Prenses böyielikie kendi sonunu
getirmek, ama sevgilisini korumak isti-
yordu."
Öyküyüfilme
dönüştürme gjrişimi
ATV program yapımcılanndan Ant-
hon> Thomas, bu haberi daha da araştır-
dı. Bundan yaklaşık 20 yıl öncesinin ra-
yiciyle binlerce sterlin harcayıp 6 ay uğ-
raştıktan sonra Suudi kaynaklannın aktar-
dığı öykünün uydurma, ama Observer ga-
zetesindeki haberin doğru olduğuna ka-
naat getirdi.
Program yapımcısı Thomas, Suudi
Arabistan'da da sürdürdüğü dedektifliği
hakkında, bir belgesel-drama yapmayı
ATV yönetimine önerdi. ATV, ilk aşama-
da 100 bin sterlinlik bir bütçe ayırmayı
kabul etti. 1978'de 100 bin sterlin çok bü-
yük bir paraydı. (1 sterlin, o yılbaşında 34
lirayken yıl sonuna kadar 50 liraya çık-
mıştı!)
Sonuçta, Prenses Mişal ve sevgilisinin
başlanna gelenler bir belgesel-dramaya
dönüştürüldü. Olay hakkındaki bilgi, dev-
şirme olduğu için de olaya ilişkin hertür-
lüiddiayafilmdeyer verildi. Tipik bir In-
giliz belgesel-drama yapımcılığı tutumu
olan. 'karan izkyiciye bırakma' ilkesine
uyuldu.
Filme ilk tcpki
Film önce Londra'daki Suudi Büyükel-
çiliği'nde gösterildi. Tahmin edilebilece-
ği gibi elçilik yetkilileri filmi hiç tutma-
dılar. Olayı avdınlığa çıkarmak amacıyla
seyirciye sunulan bölük pörçük her iddi-
aya karşı çıktılar. Örneğin, prensesin öl-
mediği. idam edileceği zaman. yerini bir
bedevi kızın aldığı iddia ediliyordu. Fil-
min yapımcısı da bu iddiaya inanmadığı-
nı, ancak bunun, birçok Suudi kaynağı
tarafından dile getirildiğini, bu nedenle
filme aldığını söylüyordu.
Filmci ile Suudi Büyükelçiliği arasın-
daki bir başka tartışma konusu ise film-
de yan bir unsur olarak kullanılan, 1969
yılında bir askeri darbe girişimine kalkı-
şan askerlerle ilgili olan iddiaydı. Muha-
lif Suudi kaynaklan, darbe girişimine ka-
tılan hava kuvvetlerinden 300 kışinin. ha-
vadan uçaklardan yere atıldığını iddia edi-
yordu.
Filmde bu iddiaya yer verilmesini de
Suudiler kabul etmediler. Filmde kabul
etmedikleri başka noktalarda vardı. A-
ma zaten filmin bütününe karşı çıkmış-
lardı. Bu durumda ne olacaktı? Yapımcı
Thomas,"tddialargerçek dışı dahi oba bi-
zim yapbğumz zaten bir belgesei-drama-
dır. Vani yüzde yüz gerçek kanıtiara da-
yanmayan, Arap dünyası ve Arap zihni-
yeti hakkında fikir edînmeyi sağlâyıcı bir
rdmdir" dedi.
Şirkete baskı
Ama ATV; filmi. Ingiliz televizyonu-
nun hükümetten ve hükümetlerden ba-
ğımsız olduğu, kamuoyunun bilgi edin-
mesinin esas olduğu gerekçesiyle yayım-
lamaya karar verdi. Ardından yaşananlar.
Ingiltere'deki Suudi etkinliğinin nerelere
ve kimlere kadar uzandığınm bir belge-
sidir.
Suudiler, ATV Yönetim Kurulu Başka-
nı Lord VVindleshamın kayınbiraderi,
çok ünlü banker Sir PhilipdeZulueta ara-
cılığıyla filmin yasaklanmasını sağlama-
ya çalıştılar. Sir Philip, üç başbakanın
özel kalem müdürlüğünü yapmış, son de-
rece tanınan ve saygı duyulan bir banker-
di. Ancak ATV Başkanı, hem Suudi bas-
kjsına hem de kayınbiraderinin müdaha-
lesine karşı durdu. Ve filmin yayımlan-
ması için onay verdi.
ATV'nin Suudilerle mücadelesi, Ingi-
liz basınına yansıdı. Basın, zemberekten
boşanırcasma ortaya uçuk iddialar atma-
ya başladı. Yok, filmin oyunculan ölüm-
letehditedilmiş, Suudiler Ingiltere'yeti-
caret boykotu başlatacakmış, yok hatta
petrol ambargosu koyacaklarmış, tngilte-
re hükümeti özür dilemeye hazırlanıyor-
mu§... Ve en uçuk iddia da şuydu: "Su-
udiler, filmin gösterilmemesi için 5 milyon
sterlin rüş\et dağıtttlar."
Basın, yanguıa
körükle gitti
Ingiltere ile Suudi Arabistan arasında
gerginlik doğmasında filmden çok, kitle-
ye yönelen çok-satışlı basının rolü büyük
oldu. Prensesi oynayan Mısırlı sanatçı Su-
zan Ebu Talip'in bir fotoğrafına ön say-
fasında büy'ük yer veren Daily Mail ga-
zetesi, şu başlığı kullanmıştı: "Cesurgü-
zd"... Ima edilen, 'Suudi tehditleri'ne rağ-
men Bayan Ebu Talip'in. bu rolü üstlcn-
diğiydi. Gazete, ATV yapımcısı Tho-
mas'ın şu demecini de ön sayfasmdan
verdi: "Suudi Kraliyct Ailesi'nin inrikam
almaya kalkmasuıdan korkanm. Bunun
içinfilminjencriginden ov nayanlaruı ad-
lannı çıkardık."
Film olayı, içeriğinden çok, hakkında
kopartılan yapay tartışma nedeniyle ka-
muoyu gündemınin başınaoturdu. Lond-
ra'daki Suudi Arabistan Büyükelçiliği,
durumu Cidde'ye bildirdi. ingiltere Bü-
yükelçisi Sir James Craig, o sırada Fran-
sa'da tatildeydi. Suudi Dışişleri Bakanı,
Ingiltere işgüderine konu hakkındaki kay-
gılannı iletti. Londra, Büyükelçi Craig'i
Fransa'dan hemen geri çağırdı.
Büyükelçi derhal Cidde'ye gönderile-
cek ve hükümetin, filmin yaratması bek-
lenen öfkeden duyduğu üziintü Suudi hü-
kümetine iletilecekti. Ama bu, hükümet
adına bir 'özür dfleme' değildi.
Filmin gösterilmesinden 24 saat önce
Ingiliz 'arabulucu' Sir Philip de yanında
Libya'nın eski başbakanlanndan ve o ta-
rihte henüz veliaht olan Prens Fahd'ın
özel temsilcisi Mustafa bin Halim ile
ATV'ye gitti. Film bir kere daha izlendi.
105 dakikahk filmin 45 dakikasını gö-
ren özel temsilci. karannı verdi. Film. sa-
dece Suudi Kraliyet Ailesi'ne değil, Isla-
ma da hakaret yüklüydü. Hele Prenses
Mişal'in Cadillac'ıyla çöllerde dağ tepe
gıderek 'bedevi sevgili'' araması hiç olacak
iş değildi! Sir Philip bile yapımcı Tho-
mas'a, "Bunun, gerçegi yansıtmaşı ya da
yansıtmaması önemli değil aruk. Önemli
olan, bunun bütünüyle bir hakaret olma-
SMÜT" dedi. (Bütün bu konuşmalar, aradan
ARDINDAKI
GERÇEK
• Baştarafi 1. Sayfada
bir diğer yönüne daha işa-
ret etti:
"Rusya topraklan içinde
20 milyonu aşkın Türk
var."
Çeçenya'da yaşananlar
ortada.
Türkiye, Rusya'nın, Orta
Asya cumhuriyetlerine
"bağımsız devletler" ola-
rak yaklaşmasını isterken
kendi politikasını da "sağ-
lam", köşe taşlah oturmuş
bir biçimde oluşturması
gerekiyor.
Türkiye'den bu cumhu-
riyetlere giden, şeriatçı ve
Turancı eğilimler gösteren
gruplann etkinlikleri, za-
man zaman ülkeler arasın-
daki ilişkileri etkileyecek
düzeye ulaşabiliyor. Orta
Asya cumhuriyetlerinin
kendi iç dengelerini tam
olarak kuramamış olmala-
n da bunda etken.
Bişkek zirvesinden so-
mut sonuçlar elde edilme-
se bile altı Türk cumhuri-
yetinin bir araya gelebil-
mesini küçümsememek
gerekiyor. Şu ana dek atı-
lan adımlara ne "fetih" ne
de "hezimet" gözüyle
bakmalıyız.
Ilişkiler, karşılıklı güven
çevçevesinde adım adım
gelişecek. • * •
geçen yıllarda çeşitli kaynaklarca doğru-
lanmıştır.)
Sonuçta ATV yönetimi, tutumunda ıs-
rar etti. Son bir ginşimi Ingiltere Dışişle-
ri Bakanlığı yaptı. Bakan yardımcısı Sir
Ian Gilmour. ATV'ye telefon ederek,
"Film gösterildiği takdirde bunun diplo-
matik sonuçjanıun elbette farkındasuuz"
diye sordu ve "Böyle bir durum, bizun
Ortadoğu ile ticari ilişkilerimize hiç ya-
rarlı olma/" dedi.
Olayın her saniyesini izleyen basın, er-
tesi gün fırtına gibiydi. Dairy Mail, 'Su-
udilerden ticarct ambargosu' diye başlık
atmıştı. Ve gazete. adım vermediği bir Dı-
şişleri yetkilisinin. 1956 yılında Süveyş
Kanalı'nın Mısır tarafından devletleşti-
rilmesiyle doğan bunalımı kastederek,
'Süvej-ş'ten de büyük' dediğini aktanyor-
du.
Suudiler, büyükelçi\i atıyor
Diğer gazeteler de yangına körükle git-
tiler. Londra'nın çok-satışlı akşam gaze-
tesi Evening Standard, 'Kral Halid.yayı-
mı durdurmak için 5 milvon sterlin verdi'
diye başlık attı. Ertesi gün aynı gazete, fil-
min yapımcısı Thomas'a yönelik bir 'su-
ikast komplosu' ortaya çıkanldığını yaz-
dı.
Film göstenldi. Ve Suudi Arabistan he-
men biraçıklama yaptı: "ingUtereBüyü-
kclçisi istenmeyen adam ilan edilmiştir.
Yeni bir İngiliz bü>ükelçisi atanma>acak-
tır. İki ülke arasındaki ticari ilişkiler göz-
dcn geçirilmeye başlanmışür."
Ingiliz medyasının hükümetten ne ka-
dar bağımsız çalıştığını. ne kadar özerk
bir yapı ve zihniyete sahip olduğunu gös-
teren klasik örneklerdendir 'Bir Prense-
sinOiümü' Ve Ingiliz-Suudi ilişkisini ne-
redeyse Körfez Savaşı'na kadar etkile-
miştir. Aslında film nedeniyle doğan ger-
ginlik 3 ayda giderildi ve aynı büyükelçi
yine Suudi Arabistan'a gitti.
Ertesi yıl Başbakan Margaret Thatc-
her, Suudi Krah'nı ziyaret etti. 1981'de
Kral Halid. tngiltere'ye gitti. Bu iki
önemli ziyaretin sağlanabilmesi içinse bir
yıl içinde 5 bakan, 5 bakan yardımcısı ay-
n ayn Suudi Arabistan'a gidip 'dfl dök-
tiiler'
Ve filmin yarattığı bunalım tamamen
giderildi. Ama Ingiliz basını ve kamu-
oyunda Suudilere hiçbir zaman güven du-
yulmadı. Suudiler hiç sevilmedi. Sadece
paralanna ve lngıltere'den yapacaklan
mülti-trilyonluk ticarete önem verildi.
Sürecek
Bombah gece: 2 kişi öldüKadın Zirvesi'nde AB kulisi
• Baştarafi 1. Sayfada
yes. Mahnıut Köşe. İsmail Ak. Hayri-
ye Sözen. Murat Üstünbaş. Gürsel Do-
ğan, Hamberg Sam. Yücel Karataş,
Hüse>in Uzun. Efendi Bektaş. Zuhal
Yddız, Hanifi Ava. Neriman Nasır,Ah-
met Yakmaz, Ramazan Karabiber,
Ahmet Özdemir. Nadir Günay. Hakan
Yüce, Ha>ati Demir. Erdal Durdu, Fer-
hatGünüç. Özcan Erdoğan. Sejid Ak-
baş, Kazım Doğan, Ali Osrtıan Baha-
dır. Ali Rıza \ibnaz, RızaÇınar, Turan
Yılmaz, Derya Teımır.
Aksaray'daki olayda ise Azımkâr
Sokak 5 numaradaki Aksu Restoran
önünde bulunan çöp bidonuna konu-
lan bombanın patlamasıyla 6'sı Ukray-
na uyruklu, 8 kişi yaralandı. Haseki
Hastanesi'nde tedavi altına alman ya-
ralılardan isimleri belırlenenler şöyle:
Aleksandre Pisos, Aleksandre Polez.
Akksandre Fulor. Noviza Bakiye\ ve
soyadı belırlenemeyen Anjina ile Cu-
ma Hazar, Şerafettin Yılmaz.
Bu arada aynı saatlerde DSP Bey-
koz ilçe binasına konulan bombanın
patlaması nedeniyle binada maddi ha-
sar meydana gelirken ölen ya da yara-
lanan olmadı. Hümyet gazetesi ve Ka-
nal D'yi arayan bir kişiler, DSP ilçe bi-
nasını bombalama olayını İBDA/C
adına üstlendiler.
Istanbul'da bulunan Devlet Bakanı
Ök patlama .\ksara>'dakı Aksu Restoran önünde mey-
dana gelirken Taksim'deki patlamada Ferhat Kaya (24)
yaşammı yitirdi. (Fotoğraf: AYKUT KÜÇÜKKÂYA)
Yüdının Akruna, olay yerlerine gide-
rek incelemelerde bulundu. Başbakan
TansuÇiller'in talimatıyla Yalova'dan
Istanbul'a gelen Içişleri Bakanı Nahh
Menteşe. Emniyet Genel Müdürü
Mehmet Ağar. lstanbul Valisi Hayri
Kozakçıoğlu ve lstanbul Emniyet Mü-
dürü Necdet Menzir saat 24.15'te bir
basın toplantısı düzenledi. Yapılan sal-
dınyı kınayan yetkililer, bombalı sal-
dınlann turizmi baltalamak amacıyla
yapıldığını söylediler. Yetkililer, olay-
lara sebep olan patlayıcı maddeleri
atan kişilerle ilgili olarak bazı ipuçla-
n elde edildığini, yakalanmalan için
çalışmalann sürdüğünü belirttiler.
Didim'de NATO üssüne karşı 12 bin iıııza
tZMİR (Cumhuriyet Ege Bflro-
su) - Didim'de kurulması planlanan
NATO denizaltı dinleme üssüne karşı
sürdürülen kampanya çerçevesinde
bir haftada 12 bin imza toplandı. Mi-
marlar Odası Izmir Şubesi ile Ege
Bölgesi'ndeki binmleri. uygulamanuı
gerek yer seçimi, gerekse yöntemi açı-
sından kabul edilemez yanlışlan içer-
diğini bildirdi.
Bu arada tesisler için 36 bin olan
arazi tahsisinin, 55 bin dönüme çıka-
nlacağı yolunda gelişmelerolduğu be-
lirtildi.
Didim (Yenihisar) ilçesi sınırları
içinde inşaatına başlanan NATO dın-
leme tesisleri için Milli Savunma Ba-
kanlığı'nca ek bir arazi istemiyle 36
bin dönümlük Hazine arazisi tahsisi
yapılması, yöre halkının ve yerel yö-
netimlerin büyük tepkısine yol açmış-
tı. Askeri üsse karşı açılan imza kam-
panyasında, bir haftada 12 bin imza
toplandı.
H Baştarafi 1. Sayfada
AP'nin. gümrük birliği için
Türkiye'nin düşünmek bile is-
temediği ters bir karar alması
durumunda, Avrupa hedefınin
büyük darbe alacağını vurgu-
ladı. Böyle bir karardan son-
ra hiçbir cumhuriyet hüküme-
tinin Batı ile ilişkileri geliştir-
me cesaretini gösteremeyece-
ğini belirten Oymen, "Güm-
rûk birliği, İslam dünyasına
önemli bir işaret oiuşturacak,
AB'nin bir Hıristiyan kulübü
olmadığımn göstergesi olacak-
ür" dedi.
Pekin'de yapılacak olan 4.
Dünya Kadın Konferansı'na
katılan Türk delegasyonuna
AB ile gümrük birliği çalışma-
lanna katkıda bulunulması
amacıyla kulis yapılmasını
öneren Dışişleri Bakanlığı,
Başbakan Tansu Çiller'in
"Kararlan bizi bağlamaz" de-
di ği Avrupa Parlamentosu'nun
da önemine dikkat çekti. Dı-
şişleri Bakanlığı Müsteşan
Büyükelçi Onur Oymen, Pe-
kin'e gidecek olan kadın, aile
ve sosyal hizmetlerden sorum-
lu Devlet Bakanı Aysel Bay-
kal'a gönderdiği dosyada,
Türkiye'nin AB'ye katılma-
sında etkili olmalan beklenen
Avrupa kadın gruplannın des-
teklerini sağlayacak çalışma-
lar yapılmasını istedi.
Bakanlığın dosyasında, şu
önerilerde bulunuldu:
- AB'ye tam üyelik perspek-
trfindeki gümrük biıiiğinin za-
manında işlerlik kazanması
İçin, 6 Mart 1995 tarihinde
Brüksel'de yapılan Türkiye-
AB 36. Dönem Ortakhk Kon-
seyi toplantısuıda kabul edilen
"GB'nin tamamlanmasına
ilişkin 1/95 sayılı karar"ı
AP'nin onaylamasının sagtan-
masu Türk dış politikasının
gündemindeki en öncelikli ko-
nulardan biridir.
- AB ile Türkiye arasındaki
ilişkiler kritik bir aşamadadır.
Zira. uzun süreli durgunluk
ve AB'nin diğer ülkelerle ge-
liştirdiği ilişkiler göz önüne
alındığmda gerileme olarak
değerlendirebilecek bir dö-
nemden sonra önümüze ciddi
bir imkân çı kmış bulunmakta-
dır. Bu, gümrük birliğinin ta-
mamlanmasıdır.
- AP'nin son yıllarda Türki-
ye ile ilgili olarak kabul ettiği
karariarda gösterdiği çizgi en-
dişe yaratmaktadır. Ancak,son
dönemde girişilen diyalog. tari-
hi sonımluluğunun bilincinde
olarak AP'nin doğru karar ve-
receği yönündeki beklentileri-
mizi kuvvetlendirmektedir.
Düşünmek bile istemediğimiz
aksi yöndeki bir gelişme, Tür-
kiye'nin Avrupa hedefîne bü-
yük bir darbe indirir.
Böyle bir karardan sonra,
hiçbir cumhuriyet hükümeti,
Avrupa ile ilişkiİeri geliştirme-
>e cesaret edemez. Bunun böl-
ge ve Avrupa dengelerine etki-
si ve getireceği riskleri iyi de-
ğerlendirmek gerekir.
- AB'nin enerji gereksinim-
leri alanında da Türkiye'nin
konumu önem arz etnıektedir.
Petrol ve doğalgaz şeklindeki
enerji kaynaklan. Avrupa'ya
Ortadoğu"dan ve artan ölçüde
Orta Asya'dan gelmeye devam
edeceğinden Türkiye, Avru-
pa'nın bu sahadaki çıkarlan-
nın korunmasında merkezi ro-
lünü oynamayı sürdürecektir.
- Demokratik ve laik ilkele-
re sahip tek Müslüman ülke
olan Türkiye, Baü ile ittifak iliş-
kileri içinde, bölgesinde Baü
değerierinin savunuculuğunu
yapmaktadır.
- Türkiye'deki insan haklan
ihlali iddialan PKK teroriz-
minden kaynaklanmaktadır.
Bazı mücavir ülkelerden ve
Avrupa'daki bazı çevrelerden
destek gören PKK terorizmi-
nin kökünün kurutulması için
Batı ülkelerinin uluslararası
taahhütleri uyannca gerekli
tedbirleri almalan ve terorizm-
le haklı mücadelesinde Türki-
ye ile işbirliği yapmalan ge-
rekmektedir.
- Atatürk tarafından gösteri-
len çağdaş uygarlık hedefine
uygun olarak Türkiye"yi Ba-
tı'ya ve özellikle AB'ye bağla-
yacak. böylece içeride ve dışa-
nda Türkiye'ye yönelik sonu
belli olmayan seçenekler üze-
rindeki tarbşmalan da sona er-
direcek olan gümrük birliğjnj
zamanındaonaylamanın, Tür-
kiye'de insan haklannın geliş-
tirilmesi yönündeki harekete
de böylece ivme kazan-
dıracağının AP'ce bilincine
varılacağı ümit edilmektedir.