Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
28AĞUSTOS 1995 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
2390 katıhmcı sayısıyla IFLA '95 tarihe 'en kalabalık ve en verimli kongre' olarak geçti
Türldye demokratfldeştnelî
9
DUYGU PURGUN
IFLA '95 Istanbul Genel Konferansı,
üç önemJı önergenin karara bağlanması
ile sona erdi. IFLA Başkanı Robert
Wedgeworth'un IFLA delegelerinin
oyuna sunduğu önergelerden ılki. ıfade
özgürlüğû ve bilgi edinme hakkına
ilişkındi. Danımarka. Finlandiya ve
tsveç Kütûphane Birlikleri tarafından
gûndeme getirilen önerge, delegelerin
alkışlan arasında oybirliğiyle kabul
edildi. IFLA Başkanı Robert
Wedgeworth, ev sahibi ülke olarak,
Türkiye'nin de demokratikleşme
yolunda adımlar atmasını
beklediklerini belirtti. Rus İCütüphane
Dernekleri'nin iç savaşta büyük zarar
gören Çeçen Devleti Kütüphanesi'ne
yardım çağnsı da IFLA'nın ilk
toplantisında görüşûlmek ûzere IFLA
gündemine alındı. Kapanış
toplantısında Türkıye, her yılın bır
gününün "Kütüphaneciler Günii"
olarak kutlanması konusunda bir önen
getırdi. Kapanış toplantısında
Wedgeworth, organizasyonun
başansında Tûrkıye komitesinin büyük
payı oldugunu söyledi. Wedgeworth,
geleneksel Türk misafîrperverliğine
bir kere daha tanık olmaktan duyduğu
hoşnutluğu belirtti. Türk Organizasyon
Komitesi Başkanı Altınay Sernikli ıse
kongreyi " Kütüphaneciİiğin geleceğe
yöneiik atmış olduğu önemli bir adım"
olarak nitelendırdi. Ev sahibi ülke
olarak Türkiye'nin üstesinden gelmesi
gereken sorunlan oldugunu belirten
Sernıldi, katılımcılara "Bu sorunlann
banşçıl yollardan çözümleneceği
konusunda şüpheniz olmasm" dedi.
FLA '95 tstanbul Genel Konferansı, üç önemli önergenin karara bağlanması ile
sona erdi. IFLA Başkanı Robert Wedgeworth, ev sahibi ülke olarak, Türkiye'nin
de demokratikleşme yolunda adımlar atmasını beklediklerini belirtti.
1765'i yabancı, 625'i Türk, toplam
2390 katılımcı sayısıyla kongre,
IFLA'nın tarihıne. "en kalabahk ve en
verimli kongre" olarak geçtı.
Türkiye "de gerçekleştirilen en büyük
çaplı etkınlık olan IFLA Kongresi'ne
dünyanın 103 ülkesinden ınsan katıldı.
Toplantılarda 200'ün üzerinde bildin
sunuldu, 16 tane "workshop"
gerçekleştirildi. Gelecek yıl
düzenlenecek IFLA Kongresinin
evsahipliğini ise Çın üstlenecek.
IFLA Kongresi'nde İstanbul. bırhafta
boyunca neredeyse tüm dünyayı konuk
etti. IFLA üyelen tarihiyle, kultürüyle
ve doğasıyla lstanbul'a hayran kaldıiar.
5 gün boyunca "Geleceğin
KürüphanelerPnı tartışan konuklar.
kendileri ıçın düzenlenen gece
etkınliklennde hem yorgunluklannı
attılar, hem de Türk kültürünü tanıma
fırsatı elde ettıler. Konuklann bir
kısmı, tstanbul'dan aynlmanın
hüznünü bırbirlerine sanlıp ağlayarak
yaşarken, diğer bir kısmı da kongreden
sonra da Türkiye'de tatillerini
geçirmeye karar verip, çeşitli turlara
katıldılar Türk organizasyon komitesi
Başkanı Altınay Semikli'ye göre bu
kongre, Türkiye'nin şımdiye kadar
yaptığı en önemli propagandaydı.
Sernikli. kongrenin tüm bürokratik
ışlerinden sorumlu kışı olarak, "yorucu
fakat sonuç olarak tarminkar" bir işi
başardıklannı belırtıyordu.
IFLA Başkanı Robert VVedgevvorth de.
IFLA '95'ten son derece memnun
kalan kişilerin başında geliyordu.
Wedgeworth'un memnunıyetinde,
herhalde IFLA Başkanlığına yenıden
seçilmesinin de payı vardı. Başkan,
konferansın son gününde, toplantının
evrensel önemini sembolize eden ve
üzerinde dünyanın bütün ülkelennin
bulunduğu kocaman bir balonu IFLA
üyelerinin bulunduğu sıralara doğru
fırlatarak. kapanış törenine ayn bir
anlam kattı.
Eurimages Türkiye temsilcisi Faruk Günaltay, tüm olumsuzluklara karşın Türk sinemasından umutlu:
ma, öııeıııli
ir kartvizittir"Sinema bir ülke açısından
önemli bir karfvizittir"
görüşündeki Günaltay, iyi
filmler yapabümek için
yılda en az 40 fılm üretmek
gerektiğini vurgulayarak
bunun hiç de zor
olmadığını savunuyor:
" Bunun maliveti çok
yüksek değil :
Boğazda iki yalı."
inemanın desteklenmesinin ve
altyapı oluşturulmasının
gerekliliği üzerinde duran
Günaltay, bunun devletin sorumluluğu
olduğu düşüncesinde.
Sinema Yasası'nın çıkması durumunda
parasal sorunlann çoğunun
çözüleceğini belirtiyor.
TANERGEZER
Eunmages Türkıye temsilcisi Faruk
Günaltay. bütün olumsuzluklara karşın
Türk sinemasından umutlu. Uzaktan
izlediğı Türkıye'deki sınema ortamıyla
ilgilı tartışmalann, polemıkJenn
duygusal bır şekilde sürdürülmesine
şaşıran Günaltay'a göre "Çoğu zaman
gerçek ortam gözönünde tutulmuyor."
Günaltay, Türk sınemasının önündekı
temel sorunun devletin tavn oldugunu
behrterek. sinemanın tehlikelı olarak
görüldüğünü söyledi. Kültür
Bakanlığı'nın elinden geleni yaptığını
ancak devletin yaklaşımı yüzünden
çok fazla şey gerçekleşemediğinı
söyleyen Günaltay, Malraın'nun
" Kültür Bakanlığı'nın bütçesi, devletin
bütçcsinin en azından vüzde l'ini
oluşturmazsa Kültür Bakanhgı
gereksiz bir lükstür" sözünü
anmsatarak Türkiye'de yüzde 1 'den az
oldugunu vurguladı. Sinemaya gereken
yardımın verilmesinin ve altyapı
oluşturulmasının gerekliliği üzerinde
duran Günaltay, bunun devletin
sorumluluğu oldugunu
düşüncesinde."Sinema Yasası Mecliste
takdnuş durumda. Bu yasa çıkanlsa
sinema parasal sonınlanm çoğunu
çÖKbiKr." Günaltay. dığer sanatlardan
daha kıtlesel olan sinemanın hem
yantıcı bir sanat hem de bir iletişim
aracı oldugunu belirterek, "Sinema bir
Türkiye'den 13fîlme destek
Eurimages, 1989 vûında kurulan, Avrupa konseyi
bünyesinde çalışmalannı sürdüren bir kuruluş. Bütün
dünyayı saran Amerıkanfılmleri hegemonyasına karşı
Avrupa sineınasım korumayı amaçlayan kuruİuşa. Türkiye
1990yılında üye oldu. Şu ana kadar 350fılme yardım eden
Eurimages. Türkiye'den de lijilme destek verdi. Son
olarak, Tunç Okan ve Ersin Pertan 'ınfilmlerine de yardım
kararı alındı. Eurimages 'in Türkiye Temsilcisi Faruk
Günaltay, kuruluşun amacını Avrupa aah sinema
faaliyetini ayakta tutmak, böylece bu faalıyetlenn
uzantısında bulunan kültürel kurumian beslemek " olarak
açıklıyor. Eurimages, Avrupa sinemasına üç alanda destek
veriyor. Bunlardan en önemlisi ortakyapımlara ve varatıcı
belgesellere verilenyardım. Buyardımı alabûmenm koşulu
en az üç yapımcının ortakyapımı olması. llüncı alan
dağıtım. Bu vardım Eurimages e ve Avrupa Konseyi 'ne üye
olan ve Avrupa Toplulugu 'na üye olmayan ülkelere
yapûıyor "Germinal", "Yağmurdan Önce", "Kraliçe
Margot" gibıfdmlenn dagıtımı bu şekilde yapılmış.
Türkiye'den de iki fılm Eunmages yardımı sayesinde
Avrupa 'ya dağıtıldı. Ömer Kavur 'un "Gizliyüz "ü ve
Memduh Ün 'ün "Ztk/amın Kökü "filmi. Faruk Günaltay, bu
ikifilmın de Avrupa 'da Türkiye dekinden daha çok tleyici
aldığım söylüyor. Üçüncü alan sinema salonlan Tıne aynı
şekilde, Eurimages 'e üye olan ve Avrupa Birliğı 'ne üye
olmayan ülkelerin salonlanna verilvyor bu yardım
Türkiye'deşu an 6 salon yardım görûyor: Beyoğlu Alkazar,
Beyoğlu Beyoğlu, Çemberiitaş Şafak, Kadıköy Kioda,
Baktrköy Avşar ve Altunizade Capitol. Önümüzdeki yıllarda
Ankaru ve Izmir'den desınemalar buyardımı alacak
ülke açısından önemli bir kartvizittir"
gorüşünü dile getiri/or. * Sinemanın
var olması söz konusu. Sanayi
oluşturulması lazım."'
Sinemanın toplumsal açıdan da
önemine değiniyor "Sinema bir
aynadır. Bir toplumun isteklerini,
korkularuıı yansıtan bir aynadır. Türk
izleyicisi olarak aynada sürekli olarak
Amerikan toplumunun duygularuu
görürsem, bunun sonucu kültürel
kimliğin yitirilmesi olacakür.*'.
Günaltay, değişen ve zorlaşan
koşullarla birlikte izleyicınin
eğilimlerinin de değiştığıni belirtiyor:
"Sinema izleyicisi büyük öJçüde azaldı.
Sinema izlemek artan fiyatlarla
beraber bir yannma dönüştü. Seyirci.
bu yabnmı yaparken tabii ki riske
girmek istemeyecek. En azından biraz
silah. seks, şiddet görmek için
Amerikan filmlerini tercih edecek.
Amerikan filmlerinin kaliteli olmasada
bile belli bir düzeyi tutturacağı
biliniyor."
Seyirci potansıyeli açısından
Türkiye'nin büyük bır ülke oldugunu
belirten Günaltay, umutsuz değil. tyi
filmler yapabilmek için yilda en az 40
fılm üretmek gerektiğini belirten
Günaltay'a göre bu, hiç de zor
değil."Bunun maiiyeti çok yüksek
degil: Boğazda iki yaİL " *
"Türkiye'de sinema olması lazım ve
olacaktır" diyen Günaltay'a göre
sınemacılanmız ellennden geleni
yapmaya çalışıyorlar.
"Sinemacılanmız tabii ki eleştirilebilir.
Ama bu eleştirilerin sevgiyle yapılması
lazım. Hiç bir şey yapmayan insan hata
da yapmaz. Ama bir şey yapmamak
ölüm demcktir. Basit ve kolay
polemikler hiç bir zaman yapıcı
değildir. Tesvik edici ve düzenleyici bir
yaklaşım gerekiyor.
Neden iyi filmler yapılmadığı ve iyi
yapmaları için neler yapılması
gerektiği üzerinde düşünmek lazım"
Sinemamızda bırtakım eksikliklerin
oldugunu ve moral bozukluğu
yasandığını anlatan Günaltay, " Siz iyi
fîhn yapın seyirci gelir, izler, demek
yagmur yağsm da Istanbul susuzluktan
kurtulsun demek gibi bir şey. Yani
ortaya güzel fılm çıkarabilmek için
önce üretim yapılmair
Türkıye Eurimages'e aidatlannı bır
süredir ödeyemiyordu. Şu anda bir
kısmı ödenen ve kalan kısmının da
ödeneceği söylenen borç için Günaltay
şunlan söylüyor:
"Ekonomik sıkıntılardan dolayı
aidatlannın tümü ödenemedi Türkiye
tarafından. Fakat, ödeneceğine dair
garanti verildi. Bu borçlann çok şükür
menfi bir neticesi olmadL Olabüirdi,
engelledik. Türkiye"den gelen projeler
otomatik olarak askıy a alınabilirdi
Herhangi bir ülke bunu tekrar yaparsa
Eurimages projeleri askıy a almakta
kararh."
Magnum,
28. yaşıııı kuthıyor
Kfilûr Servisi- Fotoğraf
dünvasının en ünlü
ajarslanndan biri olan
Maflium, 28. yaşmı
kvrtliyor.
Heni Cartier Bresson,
Dsvd Seymour ve Robert
Cap'dan oluşan bir ekibin
194" "de bır araya gelerek
kuraıklan ajans, ılk olarak
Nev York Modern Sanat
Miresi'nin çatı katında
hiznet vermeye başladı.
Kunlduğu ilk yıldan
bugaıedekbaşanlı
çalanalara ımza atan
rvfamum,
199Vdaçikardığı
kataogda, içerik olarak
ol<üça genış bir yelpaze
smrnı fotoğraf
m»«nklılanna. Savaş
fotciraflanndan iç
kadar çeşitli
sosyal manzaralardan
oluşan bu çalışma yoğun
ilgi topladı.
Magnum'un bir diğer
özelligi de sinema
fotoğraflardan oluşan çok
geniş bir dokümantasyonu
gerçekleştiriyor oluşu
Bu konuda oluştunılan 50
yıllık arşivde The
Misfits (Uygunsuzlar)'in
çekimleri sırasında
Marflyn Monroe'dan
tutun da Antonioni'nin
Blovv-up'ına, Kusturica'nın
"Underground" undan,
Angelopoulos" un
"Ulysses' Gaze"ine dek
pek çok filmden fotoğraf
yer alıyor.
"Magnıun Cinema"
fotoğraflan sergisı,
Edinburgh Festivali'ne de
katılıyor.
'Ekonomik eşitsizlikle haksız rekabet'
Eunmages'in öneminin anlaşılması için ön-
celıkle dünyadakı durumun değerlendınlmesi
gerektiğini anlatan Günaltay, "tam bir poker
oyunu" olan sinemada; Amerikan filmlerinin
yaygınhğının sadece estetık, teknik bir üstün-
lükten kaynaklanmadığını belirterek, güçlü eko-
nomik kaynaklarla, Amenka'nın kültürel bır
baskı politikası oluşturduğunu söyledi. "Neden
Çemişgezek'teki hikayeler bütün dünyayı Ugi-
lendirmiyor da Dallas'takiler ilgilendiriyvr ?
Bu belli bir jeopolirik ortamın sinema alanında-
ki yansımasıdır."
Günaltay, teknik açıdan çok iyi oldugunu söy-
ledığı Amerikan sinemasmı şöyle değerlendır-
di. " 1945 sonrasıABD, sinema sanayüne büyük
bir önem verdi. Amerika'nın silah satışmdan
sonra en büyük gelir kaynağı sinema fılmleri. Bu
boşuna değil.
Sinema, onlar için bir kültürel etkinlik hattı
oluyor. Bu yüzden filmlerinin en geniş çapta da-
ğıtılması için büyük eforlar sarfermişler. Sadece
ekonomik değiL diplomatik alanda da. Ameri-
kan filmlerinin izlenmesi Amerikan küHürünün
kökleşmesi için de çok önemli bir unsur."
" Sinema çelişkili bir realitedir. Hem endüst-
riyeL hem kühürel boyutlara sahip bir üretim-
dir ve ekonomik açıdan her zaman büyük bir çe-
lişkiye sahiptir.
Bir filmin ma-
iiyeti her za-
man bellidir
ama onun de-
ğeri hiç bir za-
man belli değil-
dir. Seyirci sayı-
sma bağtadır.
Bu da hiç bir
zaman belli ol-
maz.
Yani tam bir
poker oyunu-
dur" görüşün-
deki Günaltay,
Avrupa kültü-
rünün yok ol-
ması anlamına
gelen Amerika'nın taamızu karşısında Avrupa-
lılann dırcnışe geçtıği mücadelede; maçın ilk
devresinın 0-0 bıttiğıni söyledi.
"Bölünmelere rağmen Avrupa, Amerika'ya
karşı ortak bir tavır aiabildi. Mücadelenin baş-
lamasıy la birlikte saldıran Amerika'ya karşı, ilk
de\Tede AvTupa başanh bir savunma uyguladı.
Bir yanda Fransa, İspanya, ttaKa ve Yunanis-
Faruk Günaltav
tan sinemanın bir kültürel istisna oldugunu sa-
vundu, öte yanda daha az radikal tavırla Hollan-
da, İngütere, Almanya kültürel özeüik kavramı-
na dikkat cektL"
Amerika, Avrupa'nın bu ortak tavn karşısın-
da, ikınci büyük ihraç ürünü olan sinema film-
lenni satabilmek için, karşılaşmanın ikinci ya-
nsında taktık değıştırerek sahaya çıktı.
"Kaba baskı yapmaya devam etmenin bir kül-
türel emperyalizm imajı oluşturduğunu farke-
den Amerika'lılar, bunun y erine işbirliği yapma
yoluna gittiler. Bu konuda ellerinde büyük koz-
larvar. En önemlisi teknolojik üstünlük. Çok ge-
niş iletinı olanaklanna sahipler."
Avrupalılann para kaynaklannı yanlış kul-
lanmalannın da Amerika'ya ekonomik bir güç
kattığını söyleyen Günaltay'a göre; Avrupa'nın
parasıyla Amerikalılar Avrupa'da yatınm yap-
tılar.
Günaltay daha sonra,"Böylece Avrupa'nın
büyük şirketleri Amerikalılarla ortakhk kura-
rak Amerikan fılmleri göstermeye başladılar.
Çünkü en çok bu filmler gelir sağlıyor. Fran-
sa'da bir film 20 milyon franga malolurken,
Amerikalılar film tanıtunına bunun yansı kadar
para harcayabiliyor. Bu ekonomik eşitsizlik hak-
sız bir rekabet varatıvor" dedı.
BUAŞAMADA
ŞÜKRAN KURDAKUL
Kamuoyu
Kamuoyunu, toplumun düşünsel gizilgücü olarak
tanımlayabilir mıyiz? Osmanlı aydını, Tanzimat'tan
sonra severek kullandığı "efkâr-ı umûmiye" sözcü-
ğünü, egemen guç karşısında tutunacak bir dal, bir
savunma aracı olarak görüyordu.
XIX. yüzyılın ikinci yansında bile okumuş orta ta-
bakanın henüz tarih sahnesıne çıkmaya çabaladığı
bir ülkede "Vükelâ" kafası mı oluşturacaktı kamuoyu-
nu? Uyuşmuş medrese kafası mı?
Namık Kemal'ın "MatbuatNizamnamesi" başlık-
lı makalesinde, basına getirilen yasakları eleştınrken,
şu uyan tümcesıni yazdığını bıliyorum.
"Her hukümet, efkâr-ı umûmiyeyi tanımak zonın-
dadır."
Belki, bu türden uyanlarla, iki üç bin gazete okuru
arasındaki kimi okumuşları dünya işlerini düşünme-
ye, tepki göstermeye, varlığına inanmaya çağınyor-
du Osmanlı aydını.
Ya da hapse atılma, sürgüne gönderilme pahası-
na, yaza çize gunümüz deyimiyte "kamuoyu yarat-
ma "ya çalışıyordu.
Neyse ki, bu kuşağın canlannı kurtarabilmiş olan-
lan, geçen yüzyılın sonunda gördülerçabalannın bo-
şa gitmediginı.
Tüm yüksekokullarda öğrenim görenlerin sayısı bi-
ni bulmazken, sadece 1897 yılında, yüze yakın Har-
biye, Tıbbiye, Mühendısane oğrencisı doktor ve su-
bay, Sultanhamid zmdanlannda aylarca tutulduktan
sonra Trablusgarp'a sürgun edılmiştı
Aydınlanma savaşımmın kendilennden beklediği
yükümlülüklerı yerıne getırdıklerı için.
Düşünsel birikımlerinı ortaya koyarak kamuoyu
oluşturduklan için.
II. Meşrutiyet dönemınde Ittihat ve Terakki Fırka-
sı'nın Meclıs diktasına karşın, aydın bilıncın bireysel
düşün gücünü toplumsala dönüştürerek kamuoyu
oluşturma ustalığı kazandığını görüyoruz.
Tarihinin en belalı, ıçinden çıkılmaz gıbi göriinen
koşullarında varlığının ışlevine ınanan bir kamuoyu
bu.
Bir yani Redd-i llhak cemıyetlerınden maşatlık, Sui-
tanahmet mitinglerine. bir yani cepheye uzanan top-
lumsal/siyasal gerçek!
Cezaevleri tanıktır kı, tek partı döneminın kendine
özgü koşullannda da rüzgân kesilmedi bu gerçekli-
ğin.
Adı Demokrat olan partinin on yıllık iktidar döne-
mindeyse yeni kuşaklarca kültür mirasının vazgeçil-
mez sorumluluğu olarak göründü.
Seçim sandıklarından çıkan oylar mı kamuoyunun
simgesidir?
Bilimde, düşün yaşamında, sanatta, yurt yöneti-
minde elde edilen kazanımlar mı?
Demokrasinin temel ılkeleriyle çelişir görmediğim
bu sorunlann arkasındaki gerçek şu bence. Kamu-
oyu, toplumun oy göstergesı değil, düşünsel yapısı-
nın dışavurumudur.
Olumlu olumsuz çatışkılannda belırieyıci olanı gös-
terir bize. Çünkü us gücünün vazgeçilmez değerie-
rıni taşır içeriğınde.
Ne 12 Mart zındanlannda boğuldu bu kamuoyu-
nun sesı, ne 12 Eylül zindanlarında.
Sıvas'ta ateşle oynayanlara mı yenik düşecek.
Rock festivalinî
seven köy: Cropredy
Kültür Servisi- Oxford yak.nlanndakı Cropredy, her yıl
yaz aylannda kadrosu ve malıyetıyle oldukça mütevazi
olan bır rock festıvalıne e\ sahıpiıgı yapıyor Bu festivali
Glastonbury. Phoneıx ya da Fairport Convention' dan
ayıran en önemli ozellık. Cropredy sakınlennin
festivalin yapıldığı ağu^tos ayını neredeyse iple
çekmeleri. Cropredyîiler, rock" ı ciddi ciddi seviyor.
Diğer festıvallenn e\ sahıplennin aksine gürültüden de
hiç şikâyet etmiyorlar 1979" dan ben düzenlı olarak
gerçekleştinlen festıval meraklılanna, tam bır huzur ve
güven (!) ortamı sunuyor. Hırsızlık vakalannın olmadığı,
uyuşturucu yüzünden kımsenın başının belaya
girmediğı. gürültüsûz bır rock festivali! tlk bakışta pek
olağan sayılamayacak bu durumu fe^ivalın
yönetıcılennden müzısyen David Pegg ^öyle anlatıyor : "
Cropredy' nin en belirgin özelligi, özel şirket ve
kuruluşlar tarafından değiL müzisyenlerce kotanlmış
obnasıdır. Ticari ka> gılardan uzak, yalnızca müzik
yapılan ve müzik konuşulan bir festival yani." Festivalin
bu denli sakın geçmesinde ortalama 17 bin kişiyi
ağırlamasının da payı var. Bu, Fairport ya da
Glastonbury ile karşılaştmldığında epey düşük bir
rakam. Zaten festivalin başlıca müda\ ımlen, yaşı 40' ı
aşmış. kemale ermış (! j müzisven takımi. Genç bir
festival izley icısınin . Cropredy hakkındaki izlenimlerine
gelince: " Ortakkta öylesine dolaşırken birden karşıma
ldm çıkö dersiniz? Led Zeppelın'in eski solisti Robert
Plant! Havadan sudan sohbet etük. Işte Cropredy böyle
bir şeyi yapabikceğiniz tek yer»."
'Müziğin değil,
kao8iın içindeyiz'
Kültür Servisi- lngıltere'nin efsanevi gruplanndan Sex
Pistois'ı konu alan Pımk and The Pistols adlı fılm, grup
üzerine yapılmış en ilginç çalışmalardan biri. Sex
Pistols, müzik tarihinin en çok konuşulan gruplan
arasında yer alıyor. Aristokrat Ingiliz toplumumun bu
haylaz çocuklan baskıcı, katı geleneklere duyduklan
tepkiyı öncelikle dış görünümlenne yansıttılar. 20 yıl
önce, punk modasınının öncülüğünü yaparak müzik
dünyasına adım atan grup. "Biz, müziğin değil, bir
kaosun Sçindeyiz" diyen Sex Pistols. kendılerinı en iyi bu
şekilde anlatıyorlardı. Müzikal anlamda olduğu kadar.
kişilikleri ile de bir anda tüm ilgiyi üzerlerine çeken
grubun başansı, büyük ölçüde "Avantgarde" bir çizgi
izlemesinden kaynaklanıyordu Punk, Sex Pistols'ın ta
kendisiydi. Bir bakıma, sürrealistlerin ve Dadaistlerin
izinden gıden grup. entellektüel sanat anlayışını şiddetle
eleştiriyordu. Ancak, gözden kaçınlmaması gereken bir
nokta, popüler olmamak ıçın hemen her yolu deneyen
Sex Pistols'ın yine de son derece genış bir hayran
kıtlesıne sahip olduğuydu... O dönemde, punk'ı bir
sanat olarak algılayan pek çok grubun arasında Sex
Pistols'ın sahip olduğu ayncalıîdı konum, grubun, sanat,
politika ve müzik anlayışında kendine özgü bir senteze
ulaşmış olmasıyla açıklanabilir. Geleneksel tngiliz
kültürünün "marjinal çocuklan"olarak algılanan Sex
Pistols'ın öncelen büvük tepki alan müzikal ve
entellektüel tavn üzerinde daha uzunca bir süre ;
tartışılacak gibi görünüyor. !
AMKARA SANAT TIYATROSU
Faruk EREM
BIRCEZAAVUKATININ ANILARI
Reji: RLTKAY AZİZ
7-8-9-10 Eylül Saat 21.00'de
RIMELİHİSARINDA
tiletler: Gişc: 287 10 50 ve Türa Vakkoruular'ıU.