Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 28 AĞUSTOS 1995 PAZARTESİ
OLAYLAR VE GORUŞLER
Tesçttür ve Başörtüsü...
Uygar bir ulus olacak mıyizrojrnayacak mıyız? Günümüzde
"U\gar olmak kıhk kıyafetle mfitaikhkündür" diye soracaklar
çokolabilir, ama uygarlık çok yanlı, çok göstergeli bir olaydır;
göstergelerden biri de çağdaş bir insan gioi akla, mantığa uygun
Bir şekilde giyinmektir.
Dr. ERDAL CEYHAN Gaziantep Üniversitesı
rinde ilk silahlan ve yaptinmlan kadın-
lan kapamalan, dolayısıyla çarşaf, peçe
ya da başörtüsü altina sokmak ıstemele-
ridir. Dinsel gerekçelere dayanarak ka-
dınlan ve kızlan çoğu kez çok ufak yaş-
ıa r dan jnbaren başörtüsü(sözümona tür-
ban) ve onun de ötesinde çarşaf. peşe al-
tına sokmak istemelerinin asıl nedeni, er-
kek neslinın kadın üzerinde göstermek
istediği güç gösterisidir. Birtakım erkek-
lerin gücü şimdilik ancak onlara yetmek-
tedir.
Başörtüsünün (türban modern kadına
özgüdür) altında yatan neden, güç gös-
terİMdir. Çeşıtli yönlerden kendi yetersiz-
lığini gören erkek, kadınına baskı kur-
mak ıstemektedir ve çogu zaman bunun
ıçin korkuyu. dolayısıyla fiziksel yaptı-
nmlan kullanmaktadır. Türban olsun,
çarşaf olsun bütün akıldışı yaptınmlann
simgesidir. Şöyle ki:
- Saç bir insanın kişiligifnn parçasıdır.
Cansız değıl, canlıdır ve insana özgüdür.
Onu kapadınız mı, bir inasının kişiliği-
nin bir parçasını öldürmüş olursunuz.
- Türban takmak doğal değildır. Doğal
gereksınimler doiayısıyla oluşmamıştır.
- Başörtüsü birbakıma ilericiliğin de-
ğil, muhafazakârlığın, tutuculuğun gös-
tergesidır.
- Belli bır sımrtamanın bir parçası ha-
lindedır. Uydurulmuş adıyla türban ka-
bul edilınce başka yerlerin kapanması,
kapatılması anlayışı da kabul edilmiş de-
A
kıldışı yonclmelerin ilk
tepkileri "Din eldegidi-
yor!" haykırışlannınar-
kasına sığınmıştır. Os-
manlı devletınin bilim-
cîcn, akıldan iyice uzak-
laştt& çöküş dönemlerinde her akıllıca
vaptınma "Din elden gidiyor!" vavey-
İasıyla karşı çıkılmış; yeni okul kurma
çabalan: yeni teknoloji getirme, basıme-
vı kurma, kitap çıkarma. karma eğitime
geçme çabalan hep "Din elden gidi-
yor!" demagojisi altında bastınlmıştır.
Cumhurıyet dönemıne geçildiğinde.
Atatürk tarafından gerçekleştirilen,
1- ICılık kıyafet devrimiyle fes, sank
gitmiş,
2- Alfabe devrimiyle Kuran yazısı sa-
yılan \rap alfabesı devre dışı kalmış,
3- Eğitim devrimiyle medrese tipi di-
ni eğıtimden biümsel eğitime geçilmiş-
tır.
4- Anlayış devrimiyle birlıkte laik dev -
let ve düşünce biçimi getıtılmiş; dolayı-
sıyla dinsel devietın kulluk anlayışı red-
dedilmiştir.
Bütün bu değişikliklere dayanamayan
dinsel yobazlar bır çok ıllerde tepki gös-
terdikten sonra ilk büyük ayaklanmayı
Menemen'de gerçekleştirmişler. Orada
biryedeksubay öğretmen olan Kubilay'ı
"Din elden gidiyor!" diye şehit etmiş-
lerdir.
Dinı alet eden yobazlann güçlendikle-
mektır.
- Türban, özgürlüklerin sınırlandığını
gösterir. Türban takanlar büyük bir ola-
sılıkla bunu kendi istekleriyle değil. da-
ha çok baba-anne ya da yakın arkadaş is-
tekleri doğrultusunda bunu gerçekleşti-
receklerdır.
-Türbanın arkasındakorkuvardır. Ço-
ğu kez. baba bu korkunun yaratıcısı ol-
makta. "Başını bağlamazsan ben seni
okula göndermem, ben seni üniversi-
tede okutmam" demektedir.
- Türban takmak belli, radikal bir si-
yasal akımın temsilciliğıni yapmak gibi-
dır. Türban bir simgedir. Muhafazakâr.
tutucu, gerici bir anlayışın sımgesi gibi-
dir.
- Zorla ya da para. başka yollarla "ik-
na" edilmiş olanlar kendi lenni bazı si-
yasal eylemlerin ıçinde bulabılmekte, ço-
ğu kez kendilerini devlet karşıtı bazı ey-
lemlerin, gösterilerın ıçinde bulmakta-
dırlar. Dolayısıyla çok kolayca bazı grup-
lar tarafından kullanılabiImektediHer.
- Türbanı kabul eden bayan. bir bakı-
ma erkeğin yanında ikincil bir vatandaş,
daha az önemsiz bir insan kimliğine ra-
zı oluyor demektir. Erkeğe kimse zorla
şapka giydirememiştir. Atatürk bile! Oy-
sa şimdi erkekler. kadınlanna egemen ol-
duklannı, onlara hükmettiklerini göster-
mek için türban giydirmektedirler.
- "Tesettür-kapanma" Tann'nın em-
ridir. Ama bu emır Suudi Arabistan'da
farklı, Sunye'de fark.li, Iran da farklı ve
Türkiye'de farklı bır şekilde anlaşılıp uy-
gulanmaktadır. Eğer Suudılerin ıddia et-
tiği gibı anlaşılıp uvgulansaydı o zaman
bütün kadınlann peçe takması. vücutla-
nnın her tarafını kara çarşafla örtmesi
gerekirdi.
- Türbanlılar kendilerini öbür bayan-
lardan ayn gıbi görmek eğılımindedir-
ler. Bu bakımdan türbanlılar toplumda
her zaman ıçin azınlıkta kalan birtoplum
olmaya mahkûm olacaklardır. Türban,
büyük Türk toplumunda garip karşılana-
caktır. Eğitimli bir toplumda türbanlılar
dışlanacaktır. -
- Aslında başörtüsü.kullanılmaktadır.
Anlayışsız ve genelde toplumun eğitim-
siz alt kesimlerinden gelen erkek top-
lumları sözünü dinletmek. yani kadını
ezmek için türbanı kullanmaktadırlar.
Türbanın ötesinde belli bir erkek toplu-
munun kadın toplumunu korkutarak ez-
me olayı vardır.
- Türban doğaya aykındır. Bütün çi-
çekler açıktadır ve güzelliklerini herke-
se gösterirler. Kadınlar da çiçektir. On-
lann örtünmesine, güzelliklerini gizle-
mesine normal dûşünen insan aklı itiraz
eder. Çıçekler türban takıyorlar mı? Da-
hası, türban modaya da uygun bir şey de-
ğildir. Şeklini ne kadar değiştirmek ister-
seniz isteyrn değışmez. Tersine, türban,
kadınlar arasında bir örnekliğe yol açar
kı bu da kişıliğın silinmesi demektir. Ay-
nca sıkıntı vericidir. Eğitim ve iş haya-
tında sürekli geriltme yol açmaktadır. 1n-
sanlann birbirleriyle çatışmasına neden
olmaktadır.
- Türban takmak başkalannı dolayı-
sıyla suçlamaktır. "Ben türban takıyo-
rum; ben Allah'ın emrini vapıyorum;
ben namusluyum: ama sizi bilmem.."
demektir. Dolayısıyla toplumda "bölü-
cü" bır öğedır.
- Devlet dairelennin belli resmi giysi-
leri vardır. Bu yüzden devlet kummlan
türbanı kolay kolay kabullenemezler.
Hemşıreler bütün dünyada oldugu gibi
Türkiye'de de kep takarlar, onlan başka
bir başlığın altma sokmak meslek töre-
sine uymaz.
- Türban takanlar ikili birdavranış içi-
ne girmektedirler. Ev içinde türban tak-
mazken dışanda takılmaktadır.
- Dünyada ve Türkiye'de çağdaş, mo-
dern kafalı ve zihniyetli kadınlann hiç-
biri başörtüsü takmamaktadır.
- Hıristiyanhğın tutucu mezheplerinde
de türban benzeri örtüler kullanılmakta-
dır.
- Türban. uygar dünyanın gidişine de
uymamaktadır. Ortaya çıktığı hiçbır ül-
kede kolay kolay tasvip görmemekte;
türbanlılar her yerde, yasaiarla, yetkili-
lerle boğuşmak dorumunda kalmaktadır-
lar.
- Atatürk, türbanın, kapanmanın kar-
şısındaydı. Tesettüre uyan genellikle
Atatürk'ü sevmez; dolayısıyla çağdaş bir
toplum yapısına, e\Tİme inanmaz. Oysa
Atatürk, Turk kadınının, Türk erkeğinin
çağdaş bir kılık kıyafete kavuşmasını ne
kadar istemişti. Bunu bir çok arkadaşına
açıklamıştı.
Mustafa Kemal, Inebolu'da Türk Oca-
ğı'nda yaptığı konuşmada, kadınlann gi-
yimlenne dokunmuş, bugünkü kılığımı-
zın milli ve uygar bir kılık olmadığını
söyleyerek uygar kılığı kabul edeceği-
mizi söylemişti.
Uygar bir ulus olacak mıyız, olmaya-
cak mıyız? Günümüzde "Uygar olmak
kılık kıyafetle mi mümkündür" diye
soracaklar çok olabilir. ama uygarlık çok
yanh, çok göstergeli bir olaydır; göster-
gelerden biri de çağdaş bir insan gibi ak-
la, mantığa uygun bir şekilde giyinmek-
tir. Hiç olmazsa kadınlanmızı rahat bıra-
kalım, onlar yeteri kadar akıllıdırlar. On-
lan n sağduyulan neyapmalan gerektiğı-
ni onlara söyleyecektir. Ama zorlamalar,
korkutmalarojmasa! Amabirgün kadın-
lar bütün korkutmalara, tehditlere karşı
koyacak kadar güçleneceklerdir. Buna
inanıyoruz.
ATATÜRK VE BARIŞ KONSERİ - 2
'V
HARBİYE
AÇIKHAVA
TİYATKOSU
SAAT 20.00
BILET TEMİN YERLERI
• M » tSIANMMBBCEZŞUKS TH: (0212) 272 62 I I
. A.D 0. KA0KOY X tMXf.Cn ŞUKSİ
vnncocAMA Gtşaao {&&* SUMK
• FTtAŞSINEMA
Mwftya» tMryv 200000Tl *f
MAVİ YOLCULUK
Bodrum - Gökova - Bodrum
1 hafta tam pansiyon kişi başı
14.000.000
APAZYatçıltk.
Tel: 0212 -293 52 83 -84
ARADA BIR
YAVUZ
Arapsaçı
Cemal "Baaşa"n\n altınlan bu cebe... Lawren-
ce'inkiler öbür cebe... Elde cembiye, altımızda kü-
heylânlar, kervanları çevirip soymak, Müslüman bı-
raderimiz "Etrak-ı Biidrak"\ arkadan vurmak deve
satıp sonra alandan geri çafmak, "Va istiklaaal" ya-
leylleri atıp, sonunda "Şu vaha senin, bu Emiriikbe-
nim" diye birbirimizin gırtlağınasanlmak, ertesı gün
barışıp, bağdaş kurarak nargıleler tokuşturmak, da-
ha ne marifetler, ne marifetler bizde, sormayın git-
sin...
•••
Bir süre Kahire Büyükelçiliği yapan, eski şube
müdürüm sevgili diplomat-yazar Semih Günver'in
birtelgrafından, özetle bır alıntı yapmama müsaade
edeceğini umanm:
"Ortadoğu'da dostluklar ve düşmanlıklar, çöldeki
serap gibidir. Var sanırsınız, yoktur. Yok sanırsmız,
vardır da, elinizle tutamazsınız..."
• • •
1972-74 yılları arasında Beynrt'ta görev yapıyor-
dum... Konsolosluk işlerine bakan bırgenç arkada-
şım bir sabah odama gelerek: "Biradamgeidi. Tür-
kiye'ye vize istiyor. Elindeki pasaport 'Yemen Kral-
lıgı'n/n; şunu birde sizgörün..." dedi. Merak dürtü-
sü ile adamı celbettik odaya...
50 yaş civarında, iyi gryimli bir "zat" geldi... Ken-
disine, "Yemen Krallığı"n\n çoktan ortadan kalktığı-
nı, ülkesinin "maalesef" Güney ve Kuzey Yemen di-
ye iki ayn devlete dönüştüğünü, elindeki pasapor-
tun, mevcut olmayan bır devlete ait olduğunu, bu
sebeple de vize isteğinin (yine maalesef) yerıne ge-
tirilmesine (üzülerek!) ımkân olmadığını söyledık.
Adam uzun bir "Tayiıiiip"çekip, "Madem ki böy-
ledır, başka bir çaresine bakarız. T-u-r-k-i-ya-yı, ben
ve dört eşim pek severiz ve de gitmek isteriz" de-
yip, bir temannah çakarak gitti....
Ertesi sabah yine getdi. Bu kez elinde bir gün ön-
ceki tarihle düzenlenmlş -şimdi sıkı durun- gıcır gı-
cır diplomatik bır pasaport vardı. Bu pasaportu ve-
ren bir Arap Büyükelçiliği'nden bıze hıtaben yazıl-
mış bir "Üstaz"a vize verılmesini isteyen bir de ya-
zı vardı... Hayret eder misiniz, etmez misiniz? Söz
konusu büyükelçiliğe telefon ettırdik. Durumu an-
latip, bu işın içinde bir iş olup olmadığını, bır gün ön-
ce Yemen Krallığı pasaportu taşıyan bir kimsenin,
ertesi gün diplomatlığa nasıl dönüştüğünü sorduk.
"Pasaportu biz verdik. Geçeriidir." yarntını alınca,
adama ve aynı pasapotta kayıtlı ve resimlerı (bıtta-
biü!) mevcut olmayan dört eşine vize verildi.
Bu adamın kişiliği ve neleıie "iştıgal" eyledığı de
merak edildikte, biraz kurcalanınca, bu "zaf'ın, ev-
velce sık sık Türkiye'ye gıttiği ve Lübnan'a yalnız av-
det ettiği ve dört "eşi!"nin akıbetlerinın bilinmediği
yotunda. oldukça şaşırtıcı, dürtücü ve bıraz da gü-
lünç birtablo çıktı ortaya...
•••
Saddam'\n damatlan... Ürdün Emiri'nin çöl sava-
şı sırasındaki tutumu, Kuveyt ordusunun alarma ge-
çirilmesi... Ürdün Emiri'nin damat beyleri izaz ve ik-
ramı... 4 yıl önce, bir yandan Israil'e, öbür yandan
Riyad'a gönderılen "Scud"füzeleri... 36. Paralel'ın
üstünde ve altında dönen dolaplar... Petrol kuyula-
rı arasında geviş getiren ç^veler. Yanlanndan hızla
geçen Cadillac'lar...
Bütün bu işler, güney sınırlanmızın hemen yanın-
da, ya da yakınında dönüp duruyor, yıllardır.
Olup bitenleri çok yakından izlemek zorunda ol-
duğumuzu bilmeyen yok da, bu "curcunalar"\n içı-
ne "bulaşmamak" için ne gerekiyorsa onu yapma-
nın zorunluluğu da ortada...
Seraplara aldanmayalım. Yoksa, bu "arapsaçı "nı
tarayacak tarak daha keşfedılmemiştir.
Anayasa değişiklikleri ve CHP kurultayı
9 Eylül Kurultayı, anayasa değişikliklerinin gereğı ilgili yasalarda gereken
düzenlemeler yapılıncaya kadar, hiç olmazsa Ekim 1995 sonuna kadar
ertelenmelidir.
Prof. Dr. MUSTAFA ALTINTAŞ
1982 Anayasası kadar olumsuzlaştırılan. yadsı-
nan ve suçlanan bir anayasaya rastgelmek mümkün
değildir. Bununla birlikte. 1982 Anayasası'na asıl sağlandığı belirlenen konularda ıvedı anayasadeğı-
ılgınçhk kazandıran yönü. çağdışı, demokrası kar- şıklikleri gerçekleştirilmediği gibi. geçici maddele-
yenı bır anayasanın yapılması ve yürürlüge konul-
ması mümkün olamadığı gibi. üzerinde anlaşma
RİZE ASLİYE CEZA HÂKİHfLİĞİ'NDEN
EsasNo: 1992-600 Karar No:*1994/574
KararTarıhı: 23.09.1994
Uyeulanan Kanun MaddelerirTCK. 4931, 61'I.
522>'C 81/2, 647 SK. 5. TCK. 81/3, 40. Mad
Sanık: Rıza Ka\a. Ibrahim ijlu Hanım'dam olma
1974 doğumlu Ağn ılı Patnos ilgesı Tanyeli Köyü nü-
ftısuna kayıllı olup halen aynı yenie orurur.
Verilen: 2 \ıl 13 gün hapıscezası.
Yukanda hüküın özetı ve açık kimlıgı yazılı bulunan
sanık hakkında. sanıgın yokluğunda venien karann sa-
nığın tiim aramalara rağmen bulunamaması nedeni ile
7201 sayılı Teblıgat Kanunu'hun 28'incı ve takip eden
maddeleri gereğince ilanen tebliğıne.
Karann ilan tarıhınden ıtıbaren 15 gün sonra kesm-
leşmiş sayılacağı ve ılan masrafının sanıktan alınacağı
ilanen teblığ olunur. 10.8.1995
Basın 38914
şıü, yasaklayıcı ve sınırlayıcı olmasından daha çok.
bunca eleştiriye, bunca saldınya ve bunca sahıpsız-
lığıne ve uzerinden üç genel ve üç yerel yönetım se-
çımi geçmiş olmasına karşın. bütün kural, kururn ve
hükümleriyle varlığını sûrdürüyorolmasıdır. Ülke-
mizi 1991 Kasımı'ndanbuyanayönetenDYP-SHP
(CHP) ortaklık hükümetı. 1992 Anayasası"nı, "Ha-
zırianış, SUDUIUŞ ve kabul ediliş sürcci koşullan
ve içeriği ile ülkemizin demokratik gelişmesi
önünde çok önemli bir engel olarak durmakla-
dır^biçiminde nileleyerek. yeni bır anayasaya ıliş-
kin görüşlerini şu biçımde dıle getinnektedırler-
"Ülkemizin günümüz siyasal, sosyal ve ekono-
rnik koşullannı dikkate alan, çağdaş, katılımcı ve
tam demokratik bir anayasaya gereksinimi var-
dır.
Türkhe'nin gereksinimi olan anavasa. huku-
kunüstünlüğünü\azgeçilmezilkesavan, tam de-
mokratik ve çoğulcu sistemi öngören çağdaş bir
anavasadır.
Bövle bir anayasa, Paris Şartı'nın da öngördü-
ğü katılımcı demokrasinin tüm koşullannı, insan
haklarını, kişi hak ve hürriyetleri ile sendikal
haklann en ileri ülkelerde görülen oranda yer al-
masını sağlayacak ve Türkiye'nin u>gar dünya
ile bütünleşmesine yönelik önemli bir adımı oluş-
turacaktır.
Kişi \e kurumlann hak ve özgürlükleri. bu
anayasada çağımızın en gelişmiş anlavışı ile ser-
gilenmelidir.
Özetlemek gerekirse Slkemiz. çağdaş ve tam
demokratik bir sivil toplum anayasası ihtiyacı
içindedir".
Böyle bir anayasa hazırlama onunınun bu parla-
mentoya ait olmasını yürekten dılıyorum
"Hükümet olarak ülkemizi. y ukarıda temel il-
keleri belirtilen bir anayasaşa ka\ uşturabilmek
için TBMM'de bütün olanakları kullanmaya ha-
zır olduğumuzu aziz Türk miiletine bcyan ede-
riz." (25.11.1991. Hükümet Programı.)
Geçen zamana karşın yukandaki ilkelen içeren
nnde yer alan ve birçok bakımdan hukuk devletinı
işlemez kılan, bu açıdan çeşıtli haksızlıklara yol
açan ve giderek bir dönemın uygulamalannı yargı
denetımınden uzak tutmaya çalışmakla suçlanan hü-
kümler de kaldınlmamıştır.
Giderek dramatik bırdizıye dönüşen. bazen tüm
umutlann bittığı, bazen şantaj yöntemi ile yeniden
gûndeme getirilen anayasa değışiklıği, sonunda 15
maddelik bir paket ile gerçekleşmiş bulunmaktadır
23 Temmuz 1995 günlü Resmı Oazete'deyayımla-
nan4121 sayılı yasanın, siyasetın tabanını genişle-
rici hükümleri üzennde duracağız. Bunlar;
- Dernek, vakıf, sendika ve kamu kurumu niteli-
ğindeki meslek kuruluşlan üzerindeki siyaset yasa-
ğı ile siyasal partilerin dernek, vakıf, sendika ve ka-
mu kurumu nitelığindeki meslek kuruluşlan ile iliş-
kı ve ışbırlığını yasaklayan hükümlerkaldınlrnıştır.
- Seçme ve siyasi partılere üye olma yaşı, on se-
kiz yaşına indirilmiştir.
- Yükseköğretim elemanlan ile öğrencilerinin si-
yasal partılere üye olma ve parti programlannda gö-
rev alabilmelerine olanak tanınmıştır.
- Siyasi partilerin kadın ve gençlik kolu kurma-
ları ile yurtdışında örgütlenip faalıyette bulunma
yasağı kaldınlmıştır.
Bütûn bu düzenlemeler, sıyasetin tabanını geniş-
letıcı sonuçlar yaratabilecektir. Bunun mümkün ola-
bilmesı, anayasadaki değışikliklenn ilgılı yasalara
aktarılmasına. bu alanlarda yasal düzenlemelerin
yapılmasına bağlıdır.
Siyasal tabanm genişlerilmesi, sivil toplum örgüt-
leri. gençlik kesimi ve ünıversite öğretim eleman-
lan ile siyasal partıler arasında doğrudan işbırlıği ve
ilışkılenn gelişmesi, özellıkle üye va kadro tabanı
bu kesımlere bağlı olması gereken sol ve sosyal de-
mokrat partıler açısından büyük önem taşımaktadır.
Toplumun örgütlü ve üretken kesimlerinin doğru-
dan siyaset ile yeniden ilgilenir olmalan, siyaseti
hem yeniden onurlu bir toplumsal hizmete bürün-
dürecek ve hem de özellikle solda siyaset yapabil-
meyı "işsiz \e emeklilere" özgüleyen uygulamaya
bir son verebilecektır.
12 Eylül darbesi ile 12 Eylül hukukunun en bü-
yük yıkmtısı, solda siyaset yapan ve yapmak iste-
yen kesimler üzennde olmuştur. Üretken, katılımcı
ve çoğulcu bir siyasal uğraşın olmazsa olmazı, top-
lumun üretken ve örgütlü kesimleridir. Bu kesimle-
rin siyasetten ve siyasal partilenn bu kesimlerle iliş-
ki içinde bulunmalannın yasaklanmaları, solda da
siyaseti sağcılaştırarak talan ve yağmadan pay kap-
ma uğraşısına büründürmüştür. Bunun sonucu ola-
rak da toplumun hemen her kesimi önemli kirlen-
meye uğramış. ülkenin ve toplumun sorunlan gide-
rek ıçinden çıkılmaz boyutlara varmıştır.
Önümüzdeki ay yapılacağı duyurulan CHP kurul-
tayı. "insan haklanna vc hukukun üstünlüğüne
dayanan, çağdaş, katılımcı ve çoğulcu demokra-
sinin yerleşip kökleşmesine katkıda bulunmak"
olarak ortaya koyduğuamacınınneölçüde içtenlik-
li olduğunun sınanacagı bır sınav özelliğini taşıya-
caktır. CHP, prograrnında. halkın politıka ve parti-
lerle yabancılaşmasını amaçlayan, toplum kesimle-
rinin siyasete geniş boyutta katılımmı kısıtlayan an-
layışlan reddetmekte. sivil toplum örgütlerinin si-
yasal partiterle ılişki kurabilmelerini, kişilerin yap-
tığı işin ya da görevının siyasal partılere üyelığin en-
geli olmamasınt savunmakta, gençlerin ve kadınla-
nn siyasal partilerde ve siyasette, doğrudan ve da-
ha etkin olarak yer alabılmelerinın önündeki engel-
lerin kaldınlmasını, partilere kadın ve gençlik kol-
lannın kurulmasını öngörmektcdir. Bu alandakı ya-
sak ve sınırlamaların anayasal hüküm olmaktan çı-
karılması sonrasında CHP"nin katılımcı ve çoğulcu
bır yapıya ve ışleyışe sahip olması, sivil toplum ör-
gütleri olmalan, yaptıklan iş ve görev ile bulunduk-
lan yaş dilımi nedeni ile siyasetten şımdiye dek ya-
saklanmış kesimlerin parti tabanında ve yönetim
birimlerinde görev alabilme şansını yakalamalan-
na bağlıdır.
Bunun için ise ilk olanak, CHP'nin önümüzdeki
kurultayı olacaktır. CHP, çoğulcu demokrasinin de-
rinlık ve güç kazanmasını öncelikle, kendisini top-
lumun örgütlü ve üretken kesımlenne açmakla sağ-
layabileceği bilıncınde olarak 9 Eylül Kurultayı'nı,
anayasa değişikliklerinin gereği ilgili yasalarda ge-
reken düzenlemeler yapılıncaya kadar. hiç olmazsa
Ekim 1995 sonuna kadar ertelemelıdir.
Zaman yetmezliğine gerekçe gösterilen ertele-
melerin yanında katılımcı-çoğulcu demokrasinin
yerleşip-kökleşmesi olanaklan nı sağlamaya yöne-
lik erteleme daha bir anlamlı. daha bır demokratik
olacaktır
HOTELMAVİ
Bardakçı koyunda. klimalı odanızda.
tertemiz bir denizle iç içe, düşlediğiniz gibi
bir Bodrum tatili için... "Gitar ve buzuki
eşliğinde Akdeniz'den esintiler"
cÖZELTANITLM İNDİRİMİ
Tel.: 0 252 313 03 71 -74
'• Faks:0 252 313 03 75
* SEMRADONER
Ue
ERDOĞAN TUTUM
evlendiler.
25.8.1995
Bereç/ÎSTANBUL
Keyif düşkünlerine özel "Işte Istanbul"
manzarası ve nostaljik canlı gitar ile
unutulmaz geceler.
Rez.Td:252 2710
ÇAĞDAŞ YAŞAMI
DESTEKLEME DERNEĞİ
sizlerle, ülkemiz için yapılabilecekleri
görüşmek istiyor.
Tel.: 275 50 82
KARŞIYAKA 2. SULH
HUKUK
MAHKEMESİ
Sayı: 1995/699
Davacı Seher Yurt tara-
fından davalı Musa Hepol-
gun aleyhıne ıkame olunan
ipotcğin fekki davasının ya-
pılmakta olan duruşması sı-
rasında verilen karar uya-
nnca: Da\acı, Izmir ili.
Karşıyaka ılçesi, Şemikler
Mahallesi. 32202 ada, 12
parscldc kayıtlı taşınmazın
maliki olduğunu, 2981 sa-
yılı imar ve gccekondu
mevzuatına aykın yapılarak
uygulanacak bazı ışlemler
ve 6785 sayılı İmar Kanu-
nunun bir maddesinin de-
ğıştırilmesi hakkidaki yasa
gereğince. 753 yevmiye ve
17.2.1987 tarihinde kayıt
gören ipotek ile taşınmazı
üzerine davalı Musa Hepol-
gun lehıne 1700 TL tuta-
ı nnda ipotek lesis edildiğinı,
davalıya bunu ödemek ise-
tedıklen halde davalının
buna yanaşmadığını ıddia
ederek. ipotek bedelinın
mahkeme veznesıne dep
edilerek taşınmazı üzerine
davalı lehıne konulan ipo-
tek kaydının fekkine karar
vcnlmesini istemiştir.
Davalı adına çıkartılan
daveriye tebliğ edilememış,
zabıtaca gerekli araştırma
yapılmış yine adresı sapta-
namamış. dava dilekçesinin
gazete ılanı suretıyle da\a-
lıya tebliğine karar \eril-
miştır.Bu nedenle, adı ge-
çen davalının duruşma gü-
nüolan 13.9.1995 günüsa-
at 10 30'da mahkememiz-
de hazır bulunması. kcn-
dismı bır vekılle temsil et-
tırmesı. aksı takdirde hak-
kındaki yargı lamanın
yokluğunda devam
edeceği HUMK'nin 509
ve 510. maddesi uyannca
dava dılckçesı yennc kaim
olmak uzere ılan olunur.
4X.I<W5 Ba.sın: 38557
KirovBalesi
ilk kez İstanbul'da!
Esbank, 68. Kuruluş Yıldönümü kutlamalan
çerçevesinde, dünyanın en büyük bale
topluluklanndan 253 yıllık
Sankt Petersburg Academic Mariinsky Theatre
Kirov Balesi'ni İstanbul'da ağırlıyor.
Kirov Balesi, Ankara Devlet Opera ve Balesi
Orkestrası eşliğinde, tam ikiyüz yıldır dünya
sahnelerinde sergilenen "Şımank Kız" balestni,
çağımızın ünlü koreograflanndan
Oleg Vinogradov'un öıgün yorumuyla, orijinal
dekor ve kostümleriyle sunuyor»
Tüm sanatseverleri 16 ve 17 Eylül'de
Atatürk Kültür Merkezi'nde sergilenecek olan
"Şımank Kız" balesini izlemeye bekliyoruz.