02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 28 AĞUSTOS 1995 PAZARTESİ OLAYLAR VE GORUŞLER Tesçttür ve Başörtüsü... Uygar bir ulus olacak mıyizrojrnayacak mıyız? Günümüzde "U\gar olmak kıhk kıyafetle mfitaikhkündür" diye soracaklar çokolabilir, ama uygarlık çok yanlı, çok göstergeli bir olaydır; göstergelerden biri de çağdaş bir insan gioi akla, mantığa uygun Bir şekilde giyinmektir. Dr. ERDAL CEYHAN Gaziantep Üniversitesı rinde ilk silahlan ve yaptinmlan kadın- lan kapamalan, dolayısıyla çarşaf, peçe ya da başörtüsü altina sokmak ıstemele- ridir. Dinsel gerekçelere dayanarak ka- dınlan ve kızlan çoğu kez çok ufak yaş- ıa r dan jnbaren başörtüsü(sözümona tür- ban) ve onun de ötesinde çarşaf. peşe al- tına sokmak istemelerinin asıl nedeni, er- kek neslinın kadın üzerinde göstermek istediği güç gösterisidir. Birtakım erkek- lerin gücü şimdilik ancak onlara yetmek- tedir. Başörtüsünün (türban modern kadına özgüdür) altında yatan neden, güç gös- terİMdir. Çeşıtli yönlerden kendi yetersiz- lığini gören erkek, kadınına baskı kur- mak ıstemektedir ve çogu zaman bunun ıçin korkuyu. dolayısıyla fiziksel yaptı- nmlan kullanmaktadır. Türban olsun, çarşaf olsun bütün akıldışı yaptınmlann simgesidir. Şöyle ki: - Saç bir insanın kişiligifnn parçasıdır. Cansız değıl, canlıdır ve insana özgüdür. Onu kapadınız mı, bir inasının kişiliği- nin bir parçasını öldürmüş olursunuz. - Türban takmak doğal değildır. Doğal gereksınimler doiayısıyla oluşmamıştır. - Başörtüsü birbakıma ilericiliğin de- ğil, muhafazakârlığın, tutuculuğun gös- tergesidır. - Belli bır sımrtamanın bir parçası ha- lindedır. Uydurulmuş adıyla türban ka- bul edilınce başka yerlerin kapanması, kapatılması anlayışı da kabul edilmiş de- A kıldışı yonclmelerin ilk tepkileri "Din eldegidi- yor!" haykırışlannınar- kasına sığınmıştır. Os- manlı devletınin bilim- cîcn, akıldan iyice uzak- laştt& çöküş dönemlerinde her akıllıca vaptınma "Din elden gidiyor!" vavey- İasıyla karşı çıkılmış; yeni okul kurma çabalan: yeni teknoloji getirme, basıme- vı kurma, kitap çıkarma. karma eğitime geçme çabalan hep "Din elden gidi- yor!" demagojisi altında bastınlmıştır. Cumhurıyet dönemıne geçildiğinde. Atatürk tarafından gerçekleştirilen, 1- ICılık kıyafet devrimiyle fes, sank gitmiş, 2- Alfabe devrimiyle Kuran yazısı sa- yılan \rap alfabesı devre dışı kalmış, 3- Eğitim devrimiyle medrese tipi di- ni eğıtimden biümsel eğitime geçilmiş- tır. 4- Anlayış devrimiyle birlıkte laik dev - let ve düşünce biçimi getıtılmiş; dolayı- sıyla dinsel devietın kulluk anlayışı red- dedilmiştir. Bütün bu değişikliklere dayanamayan dinsel yobazlar bır çok ıllerde tepki gös- terdikten sonra ilk büyük ayaklanmayı Menemen'de gerçekleştirmişler. Orada biryedeksubay öğretmen olan Kubilay'ı "Din elden gidiyor!" diye şehit etmiş- lerdir. Dinı alet eden yobazlann güçlendikle- mektır. - Türban, özgürlüklerin sınırlandığını gösterir. Türban takanlar büyük bir ola- sılıkla bunu kendi istekleriyle değil. da- ha çok baba-anne ya da yakın arkadaş is- tekleri doğrultusunda bunu gerçekleşti- receklerdır. -Türbanın arkasındakorkuvardır. Ço- ğu kez. baba bu korkunun yaratıcısı ol- makta. "Başını bağlamazsan ben seni okula göndermem, ben seni üniversi- tede okutmam" demektedir. - Türban takmak belli, radikal bir si- yasal akımın temsilciliğıni yapmak gibi- dır. Türban bir simgedir. Muhafazakâr. tutucu, gerici bir anlayışın sımgesi gibi- dir. - Zorla ya da para. başka yollarla "ik- na" edilmiş olanlar kendi lenni bazı si- yasal eylemlerin ıçinde bulabılmekte, ço- ğu kez kendilerini devlet karşıtı bazı ey- lemlerin, gösterilerın ıçinde bulmakta- dırlar. Dolayısıyla çok kolayca bazı grup- lar tarafından kullanılabiImektediHer. - Türbanı kabul eden bayan. bir bakı- ma erkeğin yanında ikincil bir vatandaş, daha az önemsiz bir insan kimliğine ra- zı oluyor demektir. Erkeğe kimse zorla şapka giydirememiştir. Atatürk bile! Oy- sa şimdi erkekler. kadınlanna egemen ol- duklannı, onlara hükmettiklerini göster- mek için türban giydirmektedirler. - "Tesettür-kapanma" Tann'nın em- ridir. Ama bu emır Suudi Arabistan'da farklı, Sunye'de fark.li, Iran da farklı ve Türkiye'de farklı bır şekilde anlaşılıp uy- gulanmaktadır. Eğer Suudılerin ıddia et- tiği gibı anlaşılıp uvgulansaydı o zaman bütün kadınlann peçe takması. vücutla- nnın her tarafını kara çarşafla örtmesi gerekirdi. - Türbanlılar kendilerini öbür bayan- lardan ayn gıbi görmek eğılımindedir- ler. Bu bakımdan türbanlılar toplumda her zaman ıçin azınlıkta kalan birtoplum olmaya mahkûm olacaklardır. Türban, büyük Türk toplumunda garip karşılana- caktır. Eğitimli bir toplumda türbanlılar dışlanacaktır. - - Aslında başörtüsü.kullanılmaktadır. Anlayışsız ve genelde toplumun eğitim- siz alt kesimlerinden gelen erkek top- lumları sözünü dinletmek. yani kadını ezmek için türbanı kullanmaktadırlar. Türbanın ötesinde belli bir erkek toplu- munun kadın toplumunu korkutarak ez- me olayı vardır. - Türban doğaya aykındır. Bütün çi- çekler açıktadır ve güzelliklerini herke- se gösterirler. Kadınlar da çiçektir. On- lann örtünmesine, güzelliklerini gizle- mesine normal dûşünen insan aklı itiraz eder. Çıçekler türban takıyorlar mı? Da- hası, türban modaya da uygun bir şey de- ğildir. Şeklini ne kadar değiştirmek ister- seniz isteyrn değışmez. Tersine, türban, kadınlar arasında bir örnekliğe yol açar kı bu da kişıliğın silinmesi demektir. Ay- nca sıkıntı vericidir. Eğitim ve iş haya- tında sürekli geriltme yol açmaktadır. 1n- sanlann birbirleriyle çatışmasına neden olmaktadır. - Türban takmak başkalannı dolayı- sıyla suçlamaktır. "Ben türban takıyo- rum; ben Allah'ın emrini vapıyorum; ben namusluyum: ama sizi bilmem.." demektir. Dolayısıyla toplumda "bölü- cü" bır öğedır. - Devlet dairelennin belli resmi giysi- leri vardır. Bu yüzden devlet kummlan türbanı kolay kolay kabullenemezler. Hemşıreler bütün dünyada oldugu gibi Türkiye'de de kep takarlar, onlan başka bir başlığın altma sokmak meslek töre- sine uymaz. - Türban takanlar ikili birdavranış içi- ne girmektedirler. Ev içinde türban tak- mazken dışanda takılmaktadır. - Dünyada ve Türkiye'de çağdaş, mo- dern kafalı ve zihniyetli kadınlann hiç- biri başörtüsü takmamaktadır. - Hıristiyanhğın tutucu mezheplerinde de türban benzeri örtüler kullanılmakta- dır. - Türban. uygar dünyanın gidişine de uymamaktadır. Ortaya çıktığı hiçbır ül- kede kolay kolay tasvip görmemekte; türbanlılar her yerde, yasaiarla, yetkili- lerle boğuşmak dorumunda kalmaktadır- lar. - Atatürk, türbanın, kapanmanın kar- şısındaydı. Tesettüre uyan genellikle Atatürk'ü sevmez; dolayısıyla çağdaş bir toplum yapısına, e\Tİme inanmaz. Oysa Atatürk, Turk kadınının, Türk erkeğinin çağdaş bir kılık kıyafete kavuşmasını ne kadar istemişti. Bunu bir çok arkadaşına açıklamıştı. Mustafa Kemal, Inebolu'da Türk Oca- ğı'nda yaptığı konuşmada, kadınlann gi- yimlenne dokunmuş, bugünkü kılığımı- zın milli ve uygar bir kılık olmadığını söyleyerek uygar kılığı kabul edeceği- mizi söylemişti. Uygar bir ulus olacak mıyız, olmaya- cak mıyız? Günümüzde "Uygar olmak kılık kıyafetle mi mümkündür" diye soracaklar çok olabilir. ama uygarlık çok yanh, çok göstergeli bir olaydır; göster- gelerden biri de çağdaş bir insan gibi ak- la, mantığa uygun bir şekilde giyinmek- tir. Hiç olmazsa kadınlanmızı rahat bıra- kalım, onlar yeteri kadar akıllıdırlar. On- lan n sağduyulan neyapmalan gerektiğı- ni onlara söyleyecektir. Ama zorlamalar, korkutmalarojmasa! Amabirgün kadın- lar bütün korkutmalara, tehditlere karşı koyacak kadar güçleneceklerdir. Buna inanıyoruz. ATATÜRK VE BARIŞ KONSERİ - 2 'V HARBİYE AÇIKHAVA TİYATKOSU SAAT 20.00 BILET TEMİN YERLERI • M » tSIANMMBBCEZŞUKS TH: (0212) 272 62 I I . A.D 0. KA0KOY X tMXf.Cn ŞUKSİ vnncocAMA Gtşaao {&&* SUMK • FTtAŞSINEMA Mwftya» tMryv 200000Tl *f MAVİ YOLCULUK Bodrum - Gökova - Bodrum 1 hafta tam pansiyon kişi başı 14.000.000 APAZYatçıltk. Tel: 0212 -293 52 83 -84 ARADA BIR YAVUZ Arapsaçı Cemal "Baaşa"n\n altınlan bu cebe... Lawren- ce'inkiler öbür cebe... Elde cembiye, altımızda kü- heylânlar, kervanları çevirip soymak, Müslüman bı- raderimiz "Etrak-ı Biidrak"\ arkadan vurmak deve satıp sonra alandan geri çafmak, "Va istiklaaal" ya- leylleri atıp, sonunda "Şu vaha senin, bu Emiriikbe- nim" diye birbirimizin gırtlağınasanlmak, ertesı gün barışıp, bağdaş kurarak nargıleler tokuşturmak, da- ha ne marifetler, ne marifetler bizde, sormayın git- sin... ••• Bir süre Kahire Büyükelçiliği yapan, eski şube müdürüm sevgili diplomat-yazar Semih Günver'in birtelgrafından, özetle bır alıntı yapmama müsaade edeceğini umanm: "Ortadoğu'da dostluklar ve düşmanlıklar, çöldeki serap gibidir. Var sanırsınız, yoktur. Yok sanırsmız, vardır da, elinizle tutamazsınız..." • • • 1972-74 yılları arasında Beynrt'ta görev yapıyor- dum... Konsolosluk işlerine bakan bırgenç arkada- şım bir sabah odama gelerek: "Biradamgeidi. Tür- kiye'ye vize istiyor. Elindeki pasaport 'Yemen Kral- lıgı'n/n; şunu birde sizgörün..." dedi. Merak dürtü- sü ile adamı celbettik odaya... 50 yaş civarında, iyi gryimli bir "zat" geldi... Ken- disine, "Yemen Krallığı"n\n çoktan ortadan kalktığı- nı, ülkesinin "maalesef" Güney ve Kuzey Yemen di- ye iki ayn devlete dönüştüğünü, elindeki pasapor- tun, mevcut olmayan bır devlete ait olduğunu, bu sebeple de vize isteğinin (yine maalesef) yerıne ge- tirilmesine (üzülerek!) ımkân olmadığını söyledık. Adam uzun bir "Tayiıiiip"çekip, "Madem ki böy- ledır, başka bir çaresine bakarız. T-u-r-k-i-ya-yı, ben ve dört eşim pek severiz ve de gitmek isteriz" de- yip, bir temannah çakarak gitti.... Ertesi sabah yine getdi. Bu kez elinde bir gün ön- ceki tarihle düzenlenmlş -şimdi sıkı durun- gıcır gı- cır diplomatik bır pasaport vardı. Bu pasaportu ve- ren bir Arap Büyükelçiliği'nden bıze hıtaben yazıl- mış bir "Üstaz"a vize verılmesini isteyen bir de ya- zı vardı... Hayret eder misiniz, etmez misiniz? Söz konusu büyükelçiliğe telefon ettırdik. Durumu an- latip, bu işın içinde bir iş olup olmadığını, bır gün ön- ce Yemen Krallığı pasaportu taşıyan bir kimsenin, ertesi gün diplomatlığa nasıl dönüştüğünü sorduk. "Pasaportu biz verdik. Geçeriidir." yarntını alınca, adama ve aynı pasapotta kayıtlı ve resimlerı (bıtta- biü!) mevcut olmayan dört eşine vize verildi. Bu adamın kişiliği ve neleıie "iştıgal" eyledığı de merak edildikte, biraz kurcalanınca, bu "zaf'ın, ev- velce sık sık Türkiye'ye gıttiği ve Lübnan'a yalnız av- det ettiği ve dört "eşi!"nin akıbetlerinın bilinmediği yotunda. oldukça şaşırtıcı, dürtücü ve bıraz da gü- lünç birtablo çıktı ortaya... ••• Saddam'\n damatlan... Ürdün Emiri'nin çöl sava- şı sırasındaki tutumu, Kuveyt ordusunun alarma ge- çirilmesi... Ürdün Emiri'nin damat beyleri izaz ve ik- ramı... 4 yıl önce, bir yandan Israil'e, öbür yandan Riyad'a gönderılen "Scud"füzeleri... 36. Paralel'ın üstünde ve altında dönen dolaplar... Petrol kuyula- rı arasında geviş getiren ç^veler. Yanlanndan hızla geçen Cadillac'lar... Bütün bu işler, güney sınırlanmızın hemen yanın- da, ya da yakınında dönüp duruyor, yıllardır. Olup bitenleri çok yakından izlemek zorunda ol- duğumuzu bilmeyen yok da, bu "curcunalar"\n içı- ne "bulaşmamak" için ne gerekiyorsa onu yapma- nın zorunluluğu da ortada... Seraplara aldanmayalım. Yoksa, bu "arapsaçı "nı tarayacak tarak daha keşfedılmemiştir. Anayasa değişiklikleri ve CHP kurultayı 9 Eylül Kurultayı, anayasa değişikliklerinin gereğı ilgili yasalarda gereken düzenlemeler yapılıncaya kadar, hiç olmazsa Ekim 1995 sonuna kadar ertelenmelidir. Prof. Dr. MUSTAFA ALTINTAŞ 1982 Anayasası kadar olumsuzlaştırılan. yadsı- nan ve suçlanan bir anayasaya rastgelmek mümkün değildir. Bununla birlikte. 1982 Anayasası'na asıl sağlandığı belirlenen konularda ıvedı anayasadeğı- ılgınçhk kazandıran yönü. çağdışı, demokrası kar- şıklikleri gerçekleştirilmediği gibi. geçici maddele- yenı bır anayasanın yapılması ve yürürlüge konul- ması mümkün olamadığı gibi. üzerinde anlaşma RİZE ASLİYE CEZA HÂKİHfLİĞİ'NDEN EsasNo: 1992-600 Karar No:*1994/574 KararTarıhı: 23.09.1994 Uyeulanan Kanun MaddelerirTCK. 4931, 61'I. 522>'C 81/2, 647 SK. 5. TCK. 81/3, 40. Mad Sanık: Rıza Ka\a. Ibrahim ijlu Hanım'dam olma 1974 doğumlu Ağn ılı Patnos ilgesı Tanyeli Köyü nü- ftısuna kayıllı olup halen aynı yenie orurur. Verilen: 2 \ıl 13 gün hapıscezası. Yukanda hüküın özetı ve açık kimlıgı yazılı bulunan sanık hakkında. sanıgın yokluğunda venien karann sa- nığın tiim aramalara rağmen bulunamaması nedeni ile 7201 sayılı Teblıgat Kanunu'hun 28'incı ve takip eden maddeleri gereğince ilanen tebliğıne. Karann ilan tarıhınden ıtıbaren 15 gün sonra kesm- leşmiş sayılacağı ve ılan masrafının sanıktan alınacağı ilanen teblığ olunur. 10.8.1995 Basın 38914 şıü, yasaklayıcı ve sınırlayıcı olmasından daha çok. bunca eleştiriye, bunca saldınya ve bunca sahıpsız- lığıne ve uzerinden üç genel ve üç yerel yönetım se- çımi geçmiş olmasına karşın. bütün kural, kururn ve hükümleriyle varlığını sûrdürüyorolmasıdır. Ülke- mizi 1991 Kasımı'ndanbuyanayönetenDYP-SHP (CHP) ortaklık hükümetı. 1992 Anayasası"nı, "Ha- zırianış, SUDUIUŞ ve kabul ediliş sürcci koşullan ve içeriği ile ülkemizin demokratik gelişmesi önünde çok önemli bir engel olarak durmakla- dır^biçiminde nileleyerek. yeni bır anayasaya ıliş- kin görüşlerini şu biçımde dıle getinnektedırler- "Ülkemizin günümüz siyasal, sosyal ve ekono- rnik koşullannı dikkate alan, çağdaş, katılımcı ve tam demokratik bir anayasaya gereksinimi var- dır. Türkhe'nin gereksinimi olan anavasa. huku- kunüstünlüğünü\azgeçilmezilkesavan, tam de- mokratik ve çoğulcu sistemi öngören çağdaş bir anavasadır. Bövle bir anayasa, Paris Şartı'nın da öngördü- ğü katılımcı demokrasinin tüm koşullannı, insan haklarını, kişi hak ve hürriyetleri ile sendikal haklann en ileri ülkelerde görülen oranda yer al- masını sağlayacak ve Türkiye'nin u>gar dünya ile bütünleşmesine yönelik önemli bir adımı oluş- turacaktır. Kişi \e kurumlann hak ve özgürlükleri. bu anayasada çağımızın en gelişmiş anlavışı ile ser- gilenmelidir. Özetlemek gerekirse Slkemiz. çağdaş ve tam demokratik bir sivil toplum anayasası ihtiyacı içindedir". Böyle bir anayasa hazırlama onunınun bu parla- mentoya ait olmasını yürekten dılıyorum "Hükümet olarak ülkemizi. y ukarıda temel il- keleri belirtilen bir anayasaşa ka\ uşturabilmek için TBMM'de bütün olanakları kullanmaya ha- zır olduğumuzu aziz Türk miiletine bcyan ede- riz." (25.11.1991. Hükümet Programı.) Geçen zamana karşın yukandaki ilkelen içeren nnde yer alan ve birçok bakımdan hukuk devletinı işlemez kılan, bu açıdan çeşıtli haksızlıklara yol açan ve giderek bir dönemın uygulamalannı yargı denetımınden uzak tutmaya çalışmakla suçlanan hü- kümler de kaldınlmamıştır. Giderek dramatik bırdizıye dönüşen. bazen tüm umutlann bittığı, bazen şantaj yöntemi ile yeniden gûndeme getirilen anayasa değışiklıği, sonunda 15 maddelik bir paket ile gerçekleşmiş bulunmaktadır 23 Temmuz 1995 günlü Resmı Oazete'deyayımla- nan4121 sayılı yasanın, siyasetın tabanını genişle- rici hükümleri üzennde duracağız. Bunlar; - Dernek, vakıf, sendika ve kamu kurumu niteli- ğindeki meslek kuruluşlan üzerindeki siyaset yasa- ğı ile siyasal partilerin dernek, vakıf, sendika ve ka- mu kurumu nitelığindeki meslek kuruluşlan ile iliş- kı ve ışbırlığını yasaklayan hükümlerkaldınlrnıştır. - Seçme ve siyasi partılere üye olma yaşı, on se- kiz yaşına indirilmiştir. - Yükseköğretim elemanlan ile öğrencilerinin si- yasal partılere üye olma ve parti programlannda gö- rev alabilmelerine olanak tanınmıştır. - Siyasi partilerin kadın ve gençlik kolu kurma- ları ile yurtdışında örgütlenip faalıyette bulunma yasağı kaldınlmıştır. Bütûn bu düzenlemeler, sıyasetin tabanını geniş- letıcı sonuçlar yaratabilecektir. Bunun mümkün ola- bilmesı, anayasadaki değışikliklenn ilgılı yasalara aktarılmasına. bu alanlarda yasal düzenlemelerin yapılmasına bağlıdır. Siyasal tabanm genişlerilmesi, sivil toplum örgüt- leri. gençlik kesimi ve ünıversite öğretim eleman- lan ile siyasal partıler arasında doğrudan işbırlıği ve ilışkılenn gelişmesi, özellıkle üye va kadro tabanı bu kesımlere bağlı olması gereken sol ve sosyal de- mokrat partıler açısından büyük önem taşımaktadır. Toplumun örgütlü ve üretken kesimlerinin doğru- dan siyaset ile yeniden ilgilenir olmalan, siyaseti hem yeniden onurlu bir toplumsal hizmete bürün- dürecek ve hem de özellikle solda siyaset yapabil- meyı "işsiz \e emeklilere" özgüleyen uygulamaya bir son verebilecektır. 12 Eylül darbesi ile 12 Eylül hukukunun en bü- yük yıkmtısı, solda siyaset yapan ve yapmak iste- yen kesimler üzennde olmuştur. Üretken, katılımcı ve çoğulcu bir siyasal uğraşın olmazsa olmazı, top- lumun üretken ve örgütlü kesimleridir. Bu kesimle- rin siyasetten ve siyasal partilenn bu kesimlerle iliş- ki içinde bulunmalannın yasaklanmaları, solda da siyaseti sağcılaştırarak talan ve yağmadan pay kap- ma uğraşısına büründürmüştür. Bunun sonucu ola- rak da toplumun hemen her kesimi önemli kirlen- meye uğramış. ülkenin ve toplumun sorunlan gide- rek ıçinden çıkılmaz boyutlara varmıştır. Önümüzdeki ay yapılacağı duyurulan CHP kurul- tayı. "insan haklanna vc hukukun üstünlüğüne dayanan, çağdaş, katılımcı ve çoğulcu demokra- sinin yerleşip kökleşmesine katkıda bulunmak" olarak ortaya koyduğuamacınınneölçüde içtenlik- li olduğunun sınanacagı bır sınav özelliğini taşıya- caktır. CHP, prograrnında. halkın politıka ve parti- lerle yabancılaşmasını amaçlayan, toplum kesimle- rinin siyasete geniş boyutta katılımmı kısıtlayan an- layışlan reddetmekte. sivil toplum örgütlerinin si- yasal partiterle ılişki kurabilmelerini, kişilerin yap- tığı işin ya da görevının siyasal partılere üyelığin en- geli olmamasınt savunmakta, gençlerin ve kadınla- nn siyasal partilerde ve siyasette, doğrudan ve da- ha etkin olarak yer alabılmelerinın önündeki engel- lerin kaldınlmasını, partilere kadın ve gençlik kol- lannın kurulmasını öngörmektcdir. Bu alandakı ya- sak ve sınırlamaların anayasal hüküm olmaktan çı- karılması sonrasında CHP"nin katılımcı ve çoğulcu bır yapıya ve ışleyışe sahip olması, sivil toplum ör- gütleri olmalan, yaptıklan iş ve görev ile bulunduk- lan yaş dilımi nedeni ile siyasetten şımdiye dek ya- saklanmış kesimlerin parti tabanında ve yönetim birimlerinde görev alabilme şansını yakalamalan- na bağlıdır. Bunun için ise ilk olanak, CHP'nin önümüzdeki kurultayı olacaktır. CHP, çoğulcu demokrasinin de- rinlık ve güç kazanmasını öncelikle, kendisini top- lumun örgütlü ve üretken kesımlenne açmakla sağ- layabileceği bilıncınde olarak 9 Eylül Kurultayı'nı, anayasa değişikliklerinin gereği ilgili yasalarda ge- reken düzenlemeler yapılıncaya kadar. hiç olmazsa Ekim 1995 sonuna kadar ertelemelıdir. Zaman yetmezliğine gerekçe gösterilen ertele- melerin yanında katılımcı-çoğulcu demokrasinin yerleşip-kökleşmesi olanaklan nı sağlamaya yöne- lik erteleme daha bir anlamlı. daha bır demokratik olacaktır HOTELMAVİ Bardakçı koyunda. klimalı odanızda. tertemiz bir denizle iç içe, düşlediğiniz gibi bir Bodrum tatili için... "Gitar ve buzuki eşliğinde Akdeniz'den esintiler" cÖZELTANITLM İNDİRİMİ Tel.: 0 252 313 03 71 -74 '• Faks:0 252 313 03 75 * SEMRADONER Ue ERDOĞAN TUTUM evlendiler. 25.8.1995 Bereç/ÎSTANBUL Keyif düşkünlerine özel "Işte Istanbul" manzarası ve nostaljik canlı gitar ile unutulmaz geceler. Rez.Td:252 2710 ÇAĞDAŞ YAŞAMI DESTEKLEME DERNEĞİ sizlerle, ülkemiz için yapılabilecekleri görüşmek istiyor. Tel.: 275 50 82 KARŞIYAKA 2. SULH HUKUK MAHKEMESİ Sayı: 1995/699 Davacı Seher Yurt tara- fından davalı Musa Hepol- gun aleyhıne ıkame olunan ipotcğin fekki davasının ya- pılmakta olan duruşması sı- rasında verilen karar uya- nnca: Da\acı, Izmir ili. Karşıyaka ılçesi, Şemikler Mahallesi. 32202 ada, 12 parscldc kayıtlı taşınmazın maliki olduğunu, 2981 sa- yılı imar ve gccekondu mevzuatına aykın yapılarak uygulanacak bazı ışlemler ve 6785 sayılı İmar Kanu- nunun bir maddesinin de- ğıştırilmesi hakkidaki yasa gereğince. 753 yevmiye ve 17.2.1987 tarihinde kayıt gören ipotek ile taşınmazı üzerine davalı Musa Hepol- gun lehıne 1700 TL tuta- ı nnda ipotek lesis edildiğinı, davalıya bunu ödemek ise- tedıklen halde davalının buna yanaşmadığını ıddia ederek. ipotek bedelinın mahkeme veznesıne dep edilerek taşınmazı üzerine davalı lehıne konulan ipo- tek kaydının fekkine karar vcnlmesini istemiştir. Davalı adına çıkartılan daveriye tebliğ edilememış, zabıtaca gerekli araştırma yapılmış yine adresı sapta- namamış. dava dilekçesinin gazete ılanı suretıyle da\a- lıya tebliğine karar \eril- miştır.Bu nedenle, adı ge- çen davalının duruşma gü- nüolan 13.9.1995 günüsa- at 10 30'da mahkememiz- de hazır bulunması. kcn- dismı bır vekılle temsil et- tırmesı. aksı takdirde hak- kındaki yargı lamanın yokluğunda devam edeceği HUMK'nin 509 ve 510. maddesi uyannca dava dılckçesı yennc kaim olmak uzere ılan olunur. 4X.I<W5 Ba.sın: 38557 KirovBalesi ilk kez İstanbul'da! Esbank, 68. Kuruluş Yıldönümü kutlamalan çerçevesinde, dünyanın en büyük bale topluluklanndan 253 yıllık Sankt Petersburg Academic Mariinsky Theatre Kirov Balesi'ni İstanbul'da ağırlıyor. Kirov Balesi, Ankara Devlet Opera ve Balesi Orkestrası eşliğinde, tam ikiyüz yıldır dünya sahnelerinde sergilenen "Şımank Kız" balestni, çağımızın ünlü koreograflanndan Oleg Vinogradov'un öıgün yorumuyla, orijinal dekor ve kostümleriyle sunuyor» Tüm sanatseverleri 16 ve 17 Eylül'de Atatürk Kültür Merkezi'nde sergilenecek olan "Şımank Kız" balesini izlemeye bekliyoruz.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle