Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 20 AĞUSTOS 1995 PAZAR
v ı
OLAYLAR VE GORUŞLER
Çanakkale Şehltleri: Ulusal Şehitlerimiz...
Llusal şehii olduklan apaçık görünen Çanakkale
kahramanlannı, seksen yıl sonra birer din şehidi gibi görmek ve
göstermek, bu şehitlerin kemiklerini sızlatmayacak mıdır? Öte
yandan bu tür gırişimler; devleti, yaslandığı o ulusal temelden
uzaklaştmcı bir yöneliş değil midir?
M.SADIK ASLANKARA
A
nafartalarGrubu Komu-
tam Albay Mustafa Ke-
maL 80 yıl önce 10
Ağustos 1915'teConk-
bayın'ndadüşmani yen-
mişti. Bu vesile ile Ça-
nakkale şehitlerimızi düşündüm.
Toplumumuz, Çanakkale'de ölenleri,
hep "şehit" olarak kabul etmiştir Ko-
nuyla ilgilı hıç kimsenın kuşkusu olma-
dığınıgösterirbu! Şehıtdüştüklerineina-
nılan o gencecık insanlar da kuşku duy-
mamıştı zaten bundan. Nitekim "Biriik-
lerin geçtikleri yerlerde funda diplerine
düriilü bırakılmış >üzkrce kirlî çamaşı-
ra raslanmıştı. Mehmctçikler ileri hare-
kât esnasında temiz çamaşırlarını giye-
rek dinivemanevi hazırlıklannr tamam-
lamıştı kendilerince (1).
Mehmetçik'ın manevi hazırlık yaptığı-
nı Anafartalar kahramanı Mustafa Ke-
mal de dıle getirir: "_Siperler arasında
mesafemiz seldz metre, yani öliim mu-
hakkak_ Birinci siperdekiler, hiçbiri kur-
tulmamacasına hepsi düşüyor; ikincide-
kiler onlann yerine giriyor. Fakat ne ka-
dar imrenflecek bir sogukkanhlık ve te-
vekkülle biliyor musunuz! Öleni göriiyor,
üç dakikaya kadar ölecegini biliyor, en
ufak bir duraksama bile göstermiyor;
sarsılmak yok! Okumak bilenier eUerin-
de Kurarn Kerim,cennetegû-meyehazır-
lanryorlar. Bilmeyenler kelimei şehadet
getirerek \ürü>orlarT>
(2)
İslam dilinde "şehit", "din uğruna
ötaT1
demektir kısaca. Orhan Hançerli-
ogju,"şehit"sözcüğüyle ilgili olarak şun-
lan söylüyor "Tann'nın doksan dokuz
admdan biri._ Tanık anlamındakı şâhid
deyiminin abartılmışıdır, her zaman ve
her yerde bulunan (hâzır ve nâzır) de-
mektir ki Tann adı olarak da bu anlamı
verir. (...) Bu anlamda şehit, Müslüman
halk inançlanna göre kutsaldır ve Tann
katında armağan görecektir Bu yûzden
şehitler yıkanmadan ve giysıleri soyul-
madan gömülürler, çünkü onlann öldük-
leri kabul edilmemektedir ve sonsuzca
Tann katında yaşayacaklanna ınanılmak-
tadrr. (...) İslam şeriatına göre şehitlik.
öbür dünyada (ahirette) peygamberlik-
ten sonra en yüksek mertebedir"(3).
Ne varki Çanakkale'deölenler.birdin
savaşında değil, ulusal savunmada şehit
dûşmüşlerdir. Evet, sonunda İslama gö-
re elbette şehittirler, ama vatan içın yola
çıkmış insanlardır onlar! Vatan ise Ana-
dolu'dur. hatta daha o sıralarda bile Mi-
sakn Milliçerçevesınde bir toprak bütün-
lüğü söz konusudur. Nitekim Çanakkale
kahramanlannın doğum yeri dağılımı.
bunu açıkça göstermektedir.
Çanakkale şehitleri için o yıllardan
başlanarak hep bu anlayışta anıtlar yapıl-
mışken son zamanlarda bu özelliğin ör-
tûlmeye çalişıldığı gözlenıyor. Son bir-
kaç yıldır Mustafa kemal'ın adını Ça-
nakkale Savaşlan ndan sılıp atma çaba-
lannın daha da yoğunluk kazanması:
anıtlara namazgâh \ e şadın an eklenme-
si; Çanakkale şehıtlerinin. "ulusalşehit"
olarak degildeyalnızca%
'dinselşehit'"miş
gibi alınması. bu alandaki pervasızlığın
ve girişimlerin hangi boyuta ulaştığını
gösteriyor. Ömeğin 57. Alay ŞehitBğL.
Önce 57. Alayla ilgilı bilgimizi taze-
leyelim. Conkbayınn'daki Mebroetçik
Anıtı Kitabeleri'mn 5. yazttında, 57.
Alayla ilgili olarak şu kısa ipucu yer ah-
yor. "Mustafa KemaL, 25 nisan sabahı,
Conkbayın'na doğru ilerleyen düşmana
karşı, 57. Piyade Alayi ile taarruza başlar-
ken; "Ben sıze taarruzu emretmıyorum.
ölmeyi emrediyorum Bız ölünceye ka-
dar geçecek zaman zarfında yerimize
başka komutanlar hâkim olabilir" emri-
ni vermiştirT
Konunun devamını ŞevketSüreyya Ay-
demir'den dinleyelım: "Anburnu Cep-
hesi işte böyle açıkü. Ya 57. Alay ? Bir baş-
ka türlü alaydı. 57. Alay 'dan bu gök kub-
bede bâki kalan bir hoş sedâdır. Çünkü
Çanakkale Harbi'nde 57. Alay, tamamen
şehit oWu._"(4).
İşte 1992'deacılışıyapılan57.AlayŞe-
hitngi. Aydemir'ın de dıle getirdiği gibi
bu gök kubbede baki kalan bir hoş sada
yalnızca! Insanın yürek telıni titreten bu
dramatık anılara karşın: bu "ulusal şah-
buuş", 57. Alay Şehitliği'nde kendini pek
ele vermez nedense. Bu ulusal yiğıtlik,
derin bir mıstisizmle (gizemle) örtülmüş-
tür de ondan. Yani 57. Alay Şehitliği.
"•uhısaT ıçerikli bir yurtse\erlik yerine
"dinseJ" içerikli bir yurtçuluğu, daha
doğrusu "ütnmet toprakçıhğı"n\ öne çı-
karmış görünmektedır. Nitekim daha gi-
rişte göze çarpan şadırvan, köşedekı na-
mazgâh, 57. Alay Şehitliğı'ne, ulusallık-
tan sıynlmış bir ha\a vermektedır. Hele
kimilerince şadırvanın demirlenne ilişti-
rilivermiş gibi görûnen tespihler; buraya
ağır bir dinsel çerçeve kazandınlmaya
çahşıldığinı vurguluyor! Hembutûrdav-
ranışlar. bir süre sonra kirrulerinın bura-
lara bez bağlamasına yol açmayacak mı-
dır: ilende bu şehitlıklerin ya da anıtla-
nn yanına carni yapılmasını özendırme-
yecek midir? Üstelik Anıtkabir'de Ata-
tûrk'ten "put" diye söz edenler. bir cum-
hurbaşkanının cenaze törenıni tekbırler-
le gövde gösterisine dönüştürenler, pro-
vasını da yapmışlardır bunun! Zaten şe-
hitlikte. temsili mezarlann bulunduğu
bölüme gınldiğinde ilk dikkatı çeken de
Bakara Suresi'nde alıntılanmış ayet olu-
yor: "Allah yolunda şehit olanİara ölü-
ler' demey in. Bilakis onlar diridirler. Fa-
kat siz aniayamazsınız!"
Bu örnekler. başlangıçta laik temelde
yapılan şehitlikJerin ve anıtlann aradan
geçen şunca yıl sonra gide gide dinsel
bir temele dayandığını göstermiyor mu?
Oysa anıtlar. elbette dinler için de sim-
gesel anlatım araçlandır. Örneğin Conk-
baym'nda yer alan anıt kitabenin beşli
paneli, Tann'y a dua eden bir elin beş par-
mağı olarak ifade edilmeye çalışılmıştır.
Burada kendini gösteren laik yaklaşım
ortadayken 57. Alay Şehitliği'ndeki din-
sel yaklaşımı anlamanın olanağı var mı?
Çanakkale şehitlerinin Müslümanb-
ğı'ndan, elbette hiç kimsenin kuşkusu
olamaz! Ne var kı onlar, İslamlığın değil
bu vatanın; Anadolu'nun. bugünkü Tür-
kiye'nin, bu nedenle de cumhuriyet'in
şehitleridir.
Bütûn bunlar "şehftHk" olgusunun ve
bunu dıle getıren kavramın. yenıden ele
alınmasını zorunlukılmıyormusizcede?
Yukanda değinildiği ûzere "şehitök",
sonsuzluğu dile getirir. Onlar Tann'ya
yakın, Tann'mn sevgili kullandır. Son-
suz yaşamlan vardır hepsinin de. Bu gü-
zel nıtelemeler nedenıyle, uygarlık tari-
hi boyunca, bütün inançlarda şehitlik
kavramını görmek olasıdır. Tanntanı-
mazlarda bile .. Ancak her inanç, Tann
katının ve ölümsüzlüğün, safça da olsa,
yalnızca kendi mensuplanna özgü oldu-
gunu düşünmek istemiştir. Tann katı da
ölümsüzlük de çeşıtli inançlar arasında
bölüşülmüştür böylece. Ne var ki ulusal
bilinç ve onak değerden yola çıkarak
uluslar da şehitlerine bir yer açmak zo-
rundadır. Çanakkale şehitleri ise "ulusal
şehitlik" ya da "laik şehitlik" kavramını
çok iyı somutlayan doruk örnektir.
Evet, Çanakkale şehitleri ulusaldır!..
Ulusaldır. çünkü onlar. sömürgeci ordu-
lara karşı dinsel değil, ulusal bir savaş
vermışlerdir. Tüm Anadolu insanı, hatta
kimı zaman azınlık mensuplan bile so-
luğu cephede almtşür da nedense Anado-
lu dışından hemen hiç kimse yer alma-
mıştır bu savaşta! Tersıne kimi Müslü-
man bırliklenn de yeraldığını görüyoruz
saldıranlann arasında. Gerçi bu Müslü-
man bırlikler, sonradan komutanlan ta-
rafından geri çekılmışlerdir, ama sonuç-
ta bu, düşmanın yalnızca Hıristiyan"lar-
dan ya da Musevi'lerden oluşmadığını
göstermektedir bize. Çünkü Müslüman-
lar da vardır saldıranlann arasında! (5).
Evet, Çanakkale şehitleri ulusaldır!..
Ulusaldır: çünkü saldıran ttilaf Devtetle-
riordulan. amfibi harekât için eğitimini
İskenderiye'de, Islamiyetin doğduğu top-
raklarda, Müslümanlann en yoğun oldu-
ğu yörede yapmıştır. Osmanlı halifesi,
11 Kasım 1914'te "Cihad-ı Ekber" ilan
ehnişken Iskenderiye yöresindeki Müs-
lüman çoğunluk. düşmana engel olmak
şöyle dursun, yardımcı bile olmuşlardır
onlara! Ama ta Avustralya'da yaşayan iki
Türk; Ku) Muhammet ık Molla Abdul-
lah, yapayalnız olduklan halde, 31 Ara-
lık 1914'te Broken HiH'de tüm Avustral-
yalılara savaş ilen edebilmiştir. (6).
Ulusal şehit olduklan apaçık görünen
Çanakkale kahramanlarını. seksen yıl
sonrabirer din şehidi gibi görmek ve gös-
termek, bu şehitlerin kemiklerini sızlat-
mayacak mıdır? Öte yandan bu tür giri-
şimler: devleti. yaslandığı o ulusal temel-
den uzaklaştıncı bir yöneliş değil midir?
Bu yanlışlann KüHür Bakanlıgı Güzel
Sanatlar Genel Müdürhığü bünyesinde
kunılmuş olan Güzel Sanatlar \akfi ara-
cılığıyla yapılmış olması daha da düşün-
dürüyor insanı. Hele nice Anadolu aydı-
nının gönüllü olarak toprağa girdiği Ça-
nakkale konusunda aydınlanmızın. öte-
den beri sürdürdükleri suskunluğa bir an-
lam verebilmek ise gerçekten olanaksiz!
Ne dersiniz; Çanakkale şehıtleri, asıl
bugün laik ve ulusai bir tutum beklemi-
yor mu bizlerden?
(1) "Çanakkale Cephesi Amfibi Hare-
kât ". Genelkurmav Harp Tarihı Yavın-
ları, 1978, s. 106
(2) Ruçen Eşref; "Mustafa Kemal Ça-
nakkale vı Anlatıyor ", Akbank Yavıtıla-
n, 1981,'s. 27, (Sadeleştirvn: ŞevketRa-
do)
(3) Orhan Hançerlıoğlu, "islam
Inançları Sözlüğü ", Remzi Kitabevi Ya-
yınları. 1984, s. 576-577
(4) Şevket Süreyya Aydemir; "Tek
Adam I, Remzi Kitabevi Yayınlan, 1963.
s. 240
(5) Mehmel thsan Gençcan; "Çanak-
kale Savaşlan ve Menhbeler ", Isianbul,
1994. s. 77
(6) Jim Keep, "Australian Post", 15
Haziran 1972
Memurlann dernekleşme özgürlüğü
R. BÜLENT TARHAN Eski Devlet Denetim Elemanlan Der. Gen.Sekreteri
T
anhimızdeki ılk demekler yasası olan
3 Agustos 1909 tarihli Cemiyetler
Kanunu. 15 Eylül 1923'te çıkanlan
353 sayılı yasa ve 20 Kasım 1923'te
çıkanlan 387 sayılı yasa ile iki kez de-
gişiklığe uğratılmıştır.
Demeklerle ilgili hükümler. 1924 Anayasası'nın
70 ve 79'uncumaddeleriyle düzenlenmiş; 3 Agus-
tos 1909 tarihli Cemiyetler Kanunu'nu yürürlükten
kaldıran 14 Terrunuz 1938 tarihli 3512 sayılı ve
demek kurma özgürlüğünü tam anlamıyla ciddi bir
denetime alan yenı Cemiyetler Kanunu, kamu gö-
revlilerinın bulunduklan işin adı ve niteliğiyle ilgi-
li dernek kurmalanm yasaklamıştır. Bu hüküm.
1946"da yapılan değişiklikte de aynen korunrriuş-
tur.
Liberal anlayışın bir yansıması olarak 1961 Ana-
yasası'nın 29'uncu maddesinde dernek kunna hak-
kı konusunda kamu düzeninın ve genel ahlakın ko-
runması olmak üzere sadece iki smırlama getiril-
miştir. 1961 Anayasası'na 20 Eylül 1971 tarihli,
1488 sayılı yasayla dernek kurma hakkı da dahil ol-
mak üzere önemli kısıtlamalar ve sınırlamalar ge-
tirilmesine karşın; bu değişikliklerden sonra 1938
tarihli Cemiyetler Kanunu'nun yerine yürürlüğe
konulan 1972 tarihli Dernekler Kanunu, kamu gö-
revHeriyle ilgili herhangj bir yasaklamagetirmemiş-
tir.
Başlıca uluslararası belgelerden olan Paris Şar-
tı'na göre: "Aynm gözetmeksizin herkesin (_) ör-
gürJenmevebanşçı toplantı özgürlüğüne hakkı var-
dır." 10 Arahk 1948 BM însan Haklan Evrensel
Bildırgesı'nın20'ncırnaddesi:
w
Herkes,banşcıbi-
çimde topianma, dernek kurma ve bir derneğe ka-
tdma özgürlüğüne sahiptir"; 30 Eylül 1953'te yü-
rürlüğe giren Avrııpa lnsan Haklan ve Özgürlükle-
riSözleşmesı"nin 1 lıVincimaddesr.
u
HerkişU(...)
dernek içinde bulunmak hakkuıa (droit d'associati-
on) sahiptir" tümcelerini içermektedir.
16 Aralık 1966 tarihinde New York'ta imzalanan
-Ekonomik. Sosyalve Kultürel Haklara İlişkin
UluslararasıSözleşme"nın8'3'üncümaddesı "Bu
maddenin hiçbir hükmü, dernek kurma özgürlüğü
ve örgütlenme hakkının komnması konusundaki
1948 tarihli emeğin örgütlenmesi uluslararası söz-
leşmesine taraf olan devtetlere, o sözleşmede öngö-
rülen güvenceleri >ok edici yasal önlemler alma ya
da yasalan bu güvenceleri lûsıtlayacak biçimde u>-
gulama yetkisini vermez '* demektedır. Eki proto-
kol ile bırlikte 23 Mart 1976'da New York'ta imza-
lanan "Medeni ve Siyasal Haklara İlişkin Uluslara-
rası SÖzleşme"nın 22'nci maddesi uyannca: "'Her-
kesin başkalan ile bir araya gelip, dernek kurma
hakkı vardır. Bu hak.kendi çıkarlannı kommakiçin
sendikalar kurmak ya da bunlara girmek hakkını
da içerir. Bu haklann kullanılmasma. yasalara uy-
gun olarak konulmuş ve demokratik bir toplumda
ulusal güvenlik ya da kamu güventigi. kamu düze-
ni bakımından ve kamu sağlığının, kamu ahlakınm
korunması ya da tvaşkalannın hak ve özgüıiükleri-
nin korunması bakımından gerekli olan sınırlama-
lardan başka sınıriama getirilemez."
... Ve nihayet 1.8.1975 tarihinde Helsinki'de ba-
ğıtlanan Avrupa Güvenlik ve lşbirliği Konferansı
(AGİK) sonuç belgesinin VH'nci1)ölümünün son
paragran uyannca: "lnsan haklan ve temel özgür-
lükler alamnda kablan devletler. BM Yasası amaç-
lanna. ilkelerine ve tnsan Haklan Evrensel Bildir-
gesi'ne uygun olarak dav ranıriar. Bu alanda bağlı
olabilecekleri insan haklanna ilişkin uluslararası
sözleşmeleri de kapsamak üzere uluslararası bildir-
geler ve anlaşmalarda yazıh yükümlülükleri de ye-
rine getirirler."
Dernek kurma özgürlüğüne ilişkin bu uluslara-
rası metinlere karşın ve İLO Anayasası'nın eki olan
Filadelfîya Bildirgesi'nde belirtildiği gibi;
u
Söz ve
cemiyetleşme serbestliği, devamlı bir ilerlemenin en
gerekli koşuludur"demesine karşın ülkemizde der-
nekleşme özgürlüğü çok kısıthdır. Bu nedenlerle:
a) Kamu görevlilerinin dernekleşme özgürlüğü-
ne önemli kısıtlamalar getiren Dernekler Kanu-
nu'nun 4/1,16/1 maddeleri, 16/2'nci maddenin ilk
cümlesi ve 18'inci maddenin "ancak" sözcüğu ile
başlayan 1 'inci bendinin yürürlükten kaldınlması,
b) Dernekler Kanunu'nun 4 ve 16'ncı maddele-
rindeki amacı da aşan ve personeline derneklere üye
olmak için 'izin' koşulu getiren bakanlık genelge-
lerinin yürürlükten kaldınlması.
c) KIT'lerle ilgili 399 sayılı KHK'nin ücretli ve
ücretsiz ikinci görev yasağına dair 15'inci madde-
sinin. demekler ve benzeri başka kuruluşlann yö-
netim kurullannda ahnacak görevleri içermeyecek,
en azından bu tür yorumlan engelleyecek biçimde
yeniden düzenlenmesi uygun olacaktır.
PENCERE
Nadir Nadi'den...
Nadir Nadi'nin ilk kitabr. "Sokakta Gürültü Vari.."
1943'te basılmış. İlk sayfasında kitabın adının altına
bir tümce eklenmiş: "Kendimize ve başkalanna da-
irkısanot/ar"...
Ölüm yıldönümünde, Nadir Nadi'yi anmak için, en
güzel yöntemin, yazılannı yeniden gözden geçirmek
olduğunu düşünmüştüm; günlerdir kitaplannın birini
bırakıp ötekini elime alıyorum; 'Sokakta Gürültü Var'\
okurken beni etkileyen bir yazısını sizinle paylaşmak
istedim.
•
"Istanbul çevresinin şirin köşelerinden birinde idi.
Tatlı bir mayıs güneşi, ortalığı bol ışıkyağmuruyla ok-
şuyordu. Asfaltta piyasaya çıkan bobstil kıyafetli cfe-
likanlılar, kır boyunda dolaşan ipek pi\amalı genç kız-
lara sataşıyoıiardı. Binbir çeşit insanın toplandığı bu
yerde herkes bir dille konuşuyordu:
Kahkaha!..
Deniz kenanndaki gazinolarda aperitifalan çiftler,
baygın bakışlaıia birbirlerini süzüyohar, arada bir fı-
sıldaşıyorlardı. (...)
Genç, ihtiyar, hasta, sağlam herkes neşeli idi. Kö-
şe başında keman çalarak dilenen Rus mültecisi,
gökten inmiş bir melek kadar mesut görünüyordu.
Güneşten eşyaya bile ruh katan bir enerji fışkın-
yordu.
Çiçek satan bir çocuk gördüm. On on biryaşla-
nnda vardı. Güzel cümlelehe çiçeklere reklam yapı-
yor, yanında kadın bulunan erkeklere, yaşından
umulmayan, kendisine ezberietilmiş olduğu anlaşı-
lan sözlerie bir demet satıncaya kadar uğraşıyordu.
Ve kimse onu çevirmiyordu, çünkü herkes neşeli
idi.
Yalnız o, avucuna sıkıştırtlan beş kuruşlara bakmı-
yordu bile... Beyaz dişlerinı göstererek, yapma be-
beğinkini andıran ince sesiyle 'Allah ne muradınız
varsa versin' diyor, başkalannın peşinden koşuyor-
du.
Gülümsemiyordu.
Sanki içi saman dolu birbebekti. Hiç değişmeyen
bir tonla ikide bir:
- Allah muradınızı versin!..
(...) Az sonra kayboldu.
Gülmeyen gözler içime işlemlşti. Ortalığı biraz on-
laha seyreüim.
Etrafta, insanı eşya yapan bir bayağılık vardı."
•
Nadir Nadi sağ olsaydı, şimdi gülen gözleriyle ba-
na bakarak ne söylerdi:
- llhan, nereden çıkardın bunu?.. Benimilkyazar-
lık denemelerimden biri...
Oysa "Sokakta Gürültü Var", güzel bir kitaptır;
194O'lı yıllarda sokağa kulak veren bir kitap!.. Yukar-
da okuduğumuz yazıda Nadir Nadi'nin kimliğini ele
veren bir ipucu var. İnsanın eşyalaşmasına ve insan-
lann bayağılaşmasına bütün ömrünce karşı durmuş
bir soyluluğun yazarıdır Nadir Nadi; Yunus Emre'nin
"Bir ben var bende benden içen" dediğince duşan
• Arkası 6. Sayfada
Üç şişe Marmara alan herkese bir şişe Marmara
Kısa bir süre için! Bütün bakkal ve marketlerde.
Türkiye'nin yeni modası ile tanışma fırsatını kaçirmayın!
"Keyifleri köpürtün"