Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 20 AĞUSTOS 1995 PAZAR
12 DIZI YAZI
Devlet mi değişti, Fethullah Hoca mı?"Tiirkhe Cumhurheti Anayasa-
s'nın demokratik, laik ve sosyal bir hu-
kuk devleti niteliklerini değiştirerek.
jerine şeriat düzeni getirmeyi amaç-
İayan. illegal "Fethullah Hoca'nın tale-
belen" adlı örgütün, Türkiye genelin-
de olduğu gibi teşkilatımız içinde de
örgütlendiği, özellikle hareket nokta-
s» olarak seçtiği Polis Kolejleri, Polis
Akademisi \e Polis Okulları içindeki
faaliyetlcrini, Teftiş Kurulu'ndan ge-
len yazıya bağlı olarak askıya aldık-
ları, buna rağmen sempatizan kadro-
ları ile bağlarını zayıflatmamak için
toplantı \c çalışmaiarını yoğun ola-
rak sürdürdükleri \e illegaliteye son
derece bağlı oldukları gözlenmiştir."
Bu satırlar. tçişleri Bakanlıgı, Emni-
yet Genel Müdürlüğü ve tstihbarat Da-
ire Başkanlıgı'nın "Bazı Emniyet Men-
su'plannın İllegal Faaliyetlcri" başlık-
tı raporundan alınmıştır.
Tamaminı yayımladığımiz Emniyet
Genel Müdürlüğü raporunun tarihi 10
Mart 1992'dir. tktidarda Doğru Yol Par-
tisı-Sosyaldemokrat Halkçı Parti koalis-
yonu bulunmaktadır. İçışleri Bakanı da
DYP'lidir.
Bu raporun yazılmasından 9 ay sonra
toplanan Emniyet Genel Müdürlüğü Yük-
sek Disiplin Kurulu, Polis Akademi-
si'nde öğretim üyesi olan biri profesör,
üçü doçent, 8 öğretim üyesi ve bır em-
niyet amiri hakkında, Fethullahçı olduk-
ları gerekçesiyle soruşturma açar. Aynı
günlerde Devlet Güvenlik Mahkemesi
Savcıhğı da soruşturma başlatır, ama
3713 sayılı Terörle Mücadele Yasası'mn
23. maddesiyle TCK'nin 163. maddesi
yürürlükten kaldınldığı için soruştur-
malar takipsızlikle sonuçlanır. Ancak
polis raporlan adı geçen öğretim üyele-
rinin ve emniyet amirinın Fethullah Ho-
ca'nın adamlan olduğuna dikkat çeker.
Polis raporlan dışında ordu içinde de
Fethullahçılann örgütlendiğine ilişkin
raporlar sık sık yayımlanır ve bu konu-
da alınan önlemlerden söz edilir. Öme-
ğin ordu içinde hazırlanan birrapordaşun-
lar belirtilir:
"1- Yaygin ve yapüanmaya bağlı ola-
rak geniş bir taraftar kitlesine sahip
oldukları yurtiçinde ve yurtdışında
toplam 4 milyon civarında mensupla-
n bulunduğu bizzat Gülen'ci çevreler
tarafından ifade edilmcktedir. 2- Ni-
hai amaçları. diğer irticai unsurlarda
da olduğu gibi Türkiye'de şeriat dü-
zenini hâkim kılmaktır. Ancak bu
amaç oluşturmaya yönelik çalışma-
larda. 'İslamiyetin yaşanmasr olarak be-
lirtilmektedir. 3- Fethullah Gülen yan-
lısı grubun başlıca özelliği; propagan-
da, eğitim ve kadrolaşma sürecini ta-
kip eden dönemde tslami bir devrim
ile amaca ulaşmaktır."
Ordu içinde hazırlanan bu raporun ta-
rihi de 1987 yılının sonlandır. Devletın
çeşitli emniyet ve güvenlik kurumlan
çok kısa süre öncesine kadar Fethullah
Gülen'i şeriat devleti kurmak isteyen
yıkıcı bir güç olarak görüyordu.
Aynı DYP-CHPkoalisyon iktidan sü-
rerken, devletin üst kademelerindeki tu-
tum aniden değişti. Fethullah Gülen, baş-
ta Başbakan Tansu Çiller olmak üzere
devlet ve hükümet yetkililennce itıbar edı-
len, Fıkir danışılan, desteği aranan bir
kişi haline geldi. Fethullah Hoca'nın İz-
mir'in Kestanepazan Camii ve K.uran
Kursu'nda başlayan serüveni, çok iniş-
li çıkışlı bir yol izlemişti. Diyanet tşle-
ri Başkanlığı'mn görevli bir memuru
olarak Izmirve yöresinde yıllarca sabır-
la çalışan Hoca, cami cami, cemaat ce-
maat durmaksızın dolaştı, vaazlar verdi,
öğrencilerörgütledi. Bunlan sessiz ve de-
rinden gerçekleştirmeye büyük çaba gös-
terdi. Ama yine de devletin eli onun ya-
kasını hiç bırakmadı. Askeri darbelerden
sonra arandı, din devleti kurmayı amaç-
ladığı için yargılandı, hapse atıldı.
Devletin gözündeki sakıncalı Fethul-
lah Hoca, gel zaman git zaman ülkemi-
zin önde gelen isimlerinden birisi hali-
ne geldi. Onun yıldızı Turgut Özal dö-
neminde parlamaya başladı. Özal'ın hi-
mayesi ve desteğiyle birçok önemli ya-
tınm gerçekleştirdi, eğitim kurumlan
örgütledi, iş ve eğitim dünyasının yıldı-
Fethullah Gülen- Said-i Nursi'den günümüze gelen Nurculuğun lideri. (Fotoğraf: ERZADE ERTEM)
'Aynı şeyleri söylüyorum'Yazarlar Birliği Vakfı
Genel Müdürü Latif Er-
doğan. telefonda Fethul-
lah Hoca'nın lstanbul'da
olduğunu ve daha önce ka-
rarlaştırdığımız randevu-
nun gerçekleşebileceğini
söyledi. Son aytarda yıldı-
zı iyice parlayan ve etki
alanı giderek genişleyen
Fethullah Hoca'yı doğru-
su ben de merak ediyor-
dum. Foto muhabıri arka-
daşım Erzade Ertem'i ya-
nıma alarak Yazarlar Bir-
liği Vakfı'nın istanbul Te-
pebaşı'ndaki merkezine doğru yola ko-
yulduk. Vakfm kapısım çaldığımızda
yöneticilerin bızi beklediğini gördük.
Heyecanlı olduklan yüzlerinden anlaşı-
lıyordu. Cumhuriyet gazetesinden biri-
sinin gelip Hoca'yla konuşması, onlar
açısından da ilginçti. Çünkü Hoca ile
Cumhunyet gazetesinin \e bazı yazar-
lannın hiç bitmeyen davalan yıllardır
sûrüp gidiyordu.
Kapıdan girişte halının yanı başında
sıralanan terlikleri görünce ayakkabıla-
nmızı çıkarmamız gerektiğini anladık.
Ayakkabılarçıktı,terlikleruzatıldı. tçe-
riye buyur edildik. Yazarlar Birliği'nin
konuk salonunda, turuncu rengi koltuk-
ların bir köşesinde Fethullah Gülen
otunıyordu. Çevresi, vakıf yöneticile-
riyle sanlmıştı. Dikkatimi çeken yüzler-
den birisi Beşiktaş yöneticisi İhsan Kal-
kavan'dı Ayakkabısını çıkarmış, siyah
çoraplı ayaklannı büzüştürerek bir ke-
nara ilişmişti. Onun da vakfm yönetici
adaylanndan olduğunu daha sonra söy-
lediler.
Odadan içeri girer girmez. Fethullah
Hoca bana doğru yürüdü, "Sizi televiz-
yonlarda görüyordum. Hemen tanı-
dım. Çok civanmert bir insansınız" di-
yerek karşıladı Ben de ona. kendisinin
yeraldığı "Ateş Hattı" programıyla il-
gıli düşüncelerimi söyledim. Hemen ya-
nı başımda Fethullah Hoca"nın doktoru
olduğunu öğrendiğim Kudret tnal isim-
lı, 1968"lı dönemlerden beni tanıyan bir
Yazarlar Birliği Vakfı yöneticisi otunı-
yordu. Fethullah Hoca'yabeni tanıtan ve
öven bir açıklama yaptı.
Kısaca hal hatır sorduktan sonra, söy-
leşiye başlamayı önerdiğimde. Hoca te-
reddütlü bir yaklaşım içine girdi. "Oral
Bcy, bu konuşma, bir tanışma olsun.
Söyleşiyi sonra yapanz. Şimdi sohbet
FETHULLAH
GÜLEN'ÎN
SERÜVENİ
• Kanaatimce bütün dünyada bir değişim söz konusudur. Ve
Türkiye de bu umumi değişimden kendi payına düşeni
almaktadır. Yani umumi manada Hıristiyanlar kiliseye,
Yahudiler havraya, Budistler kendi tapınaklarına giderken
Müslümanlar da camiye ve bir bakıma camileri besleyen
tekke ve zaviyelerine dönüyorlar.
• Ancak burada şu husus da gözden uzak tutulmamalıdır.
Tarikat, Islamın ruhi hayatının degişik ekoller halinde
zuhurudur. O tasavvufi hayatın, kitap ve sünnetle irtibatlı
olarak hayata geçirilmesidir. Bu açıdan tekke ve zaviyelerin
kapatılması, şeklen tarikatlara sekte vurmuş görünse bile
esas itibarıyla o misyon günümüze kadar devam etmiş ve
ebedlere kadar da devam edecektir.
edelinı. ağzımızın tadını bozmayalım"
dedi. Ben de söy leşıyı de içeren bır soh-
bet yapmak için geldiğimi söyleyerek,
teybi çıkardım ve masanın uzerine koy-
dum. Hoca, söyleşıye başlamadan önce
bazı konularda konuşmak istemediğini
ve bu konulan sormamamı rica etti. Fet-
hullah Gülen'le uzun bir sohbet yaptık.
Ona hemen her konuda sorular sordum
ve yanıtlar almaya çalıştım. Bazı soru-
lanmı yuvarlak ve esnek cevaplarla ge-
çiştirdi. Bazı sorulanma ise ilginç yanıt-
lar verdi.
- Son aylarda kamuoyunun ve med-
yanın ilgi çekici isimlerinden biri ha-
İinc geldiniz. Devlet büyükleri size
özcl bir ihtimam göstermeye başladı-
lar. Daha önce devlet tarafından sü-
rekli izlenen ve kovuşturmaya uğra-
yan. hapishanelere atılan bir kimse
iken. birden farklı bir konuma geldi-
niz. Siz mi değiştiniz yoksa devlet mi
değişti?
F. GIJLEN - Aslında bana karşı gös-
tenlen bu ilginin itıbar manasında bir il-
gi olup olmadığmı Allah bilir. Zaten ben
kendimi, hiçbir zaman itibann hıçbir
şekline layık görmedim. Samimi olarak
milletime hizmet etmekten başka bir dü-
şüncem olmadı. Gösterilen ilgı. ilgi gös-
terenler açısından bir yanılgı, bir içtihat
hatası da olabilir. Ancak ilgjyi tanınma
manasında kullanıyorsak, böyle bir ilgi
hiç istemediğim halde kürsülere çıktı-
ğım ilk günden bu yana peşimi bırakma-
dı. Bunda vaiz olmamın ve hele ilk dö-
nemlerde yan resmi gezici vaiz olma-
mın rolü büyüktür. Eğer halkın ilgi, ala-
ka ve teveccühüne bir kıymet izafe edi-
lecekse bu zaten vardı. Fakat sizin de be-
Iirttiğiniz gibi bu ilgı ve alaka, şu gün-
lerde biraz daha genişledi denikbilir.
Belku de, daha önceleri medya ile bu
kadar yakın temasımız olmuyor ve bu
yüzden de düşünce ve fikirlerimizi on-
lara binnci elden aktaramıyorduk. Bu da
onlann bizi yanlış değeriendirmelerine
sebebiyet veriyordu. Meselenin bana ait
yönüne gelince, ben dün ne dediysem bu-
gün de aynı şeyleri söylüyorum. Bu açı-
dan dünkü yanlışlan, her iki tarafa da pay-
laştırmak daha isabetli olur kanaatinde-
yim. Biz. kendimizi anlatamadığımız
için yanlış yapmışken muhataplanmız
da bizi anlama ihtiyacı duymadan hak-
kımızda peşin hüküm vermekle yanlış
yaptüar. Şimdi ise, kısmen de olsa bu yan-
lışlıklar ortadan kaldınlmak isteniyor.
Devlet ricaliyle ilgili mülahazalan ise şu
anda kesin bir yoruma tabi tutmak zan-
nedıyorum erken olur. Hiç kimseyi de
dışa yansımayan içteki niyetinden dola-
yı töhmet altına sokamayız.
-Cumhuriyetin kuruîuşuyla birlik-
te tekke ve zaviyeler kapatıîdı. tslami
kesimin görüşlerine göre İslamcılar
iizerinde ağır baskılar uygulandı. Şim-
di ise devletin bir tavır "değişikliği söz
konusu. Örneğin size karşı gösterilen
ilgi. Eskiden bu kadar rahat hareket
edemivordunuz?
F. GULEN - Bu türbirdeğişiklik, sa-
dece Türkiye sınırlanyla çerçeveli de-
ğildir. K.anaatimce bütün dünyada bu
yönlü bir değişim söz konusudur. Ve
Türkiye de bu umumi değişimden ken-
di payına düşeni almaktadır. Yani umu-
mi manada Hıristiyanlar kiliseye, Ya-
hudiler havraya, Budistler kendi tapı-
naklanna giderken Müslümanlar da ca-
miye ve bir bakıma camileri besleyen tek-
ke ve zaviyelerine dönüyorlar. Ancak
burada şu husus da gözden uzak tutul-
mamalıdır: Tarikat, Islamın ruhi haya-
tının değişik ekoller halinde zuhurudur.
O tasavvufi hayatın, kitap ve sünnetle
irtibatlı olarak hayata geçirilmesidir. Ta-
rikat zühd yoludur, takva yoludur, ihlas
ve samimiyet yoludur. Bu açıdan tekke
ve zaviyelerin kapatılması, şeklen tari-
katlara sekte vurmuş görünse bile esas
itibanyla o misyon günümüze kadar de-
vam etmiş ve ebedlere kadar da devam
edecektir. Tekke ve zaviyelerin kapatıl-
malannagerekçe gösterilen anzalardan
bazılan. hakikaten doğru da olabilir.
Ama bu anzalann bütüne birden teşmil
edilmesi doğru değildir. Hele fıkir ve dü-
şüncelere baskı yoluyla yasak getiril-
mesı, hiç kimse tarafından tasvip edile-
mez. Eğer günümüzde müspet manada
bir değişim görülüyorsa, değişim teş-
vik edilmeli ve hakikaten anzalı olan yön-
ler yeniden gözden geçiriHp tashihe gi-
dilmelidir.
- Siz bu sözlerinizle, tekke ve zavi-
yelerdeki kısmi arızaları kabul etmek-
İe devletin yaptıklarını ve gerekçele-
rini de hakİı buluyor sayılabilir misi-
niz?
F. GÜLEN - Bu ifademi yine tekrar
ediyorum. Devletin tarikatlarla ilgili mü-
dahaleleri, şekle müdahalelerdir. Zaten
bu manada öze ve asla müdahale söz
konusu olamaz. Evet bir dönemde tari-
katlar çeşitli baskılara maruz kalmışlar-
dır.
Ne var ki Mevlana'lann. Yunus Em-
re'lerin, Hacı Bektaşı Veli'lerin. Şahı
Nakşibendilerin ve daha nicelennin izi-
ni silmek mümkün olmamıştır. Bu ger-
çeği kabulle beraber tekke ve zaviyele-
rin işleyiş keyfiyetinde bazı anzalar da
bulunmuş olabilir. Ancak kuvvetin, ak-
lın ve hukîıkun önüne geçtiği dönemler-
de, kurulann yanında yaşlar da yanmış
ve bu açıdan da umumi bir haksızlık ir-
tikap edilmiştir. Aksini kabul hem tari-
he, hem de tankat denilen o hayati mü-
esseseye karşı saygısızlık olur.
Yarın: Devlet yanlısı üslup
zı olarak ön plana çıktı. Biz, bu yazı di-
zimizde, Fethullah Hoca"nın yükselen
yıldızmın nedenlerini araştırmaya çalı-
şacağız. Öncelikle kafamıza takılan so-
nalan kendisine sorduk. Bu yazı dizisi-
nin en önemli unsurlanndan birisi ken-
disiyle yaptığımız söyleşi olacak.
Aynca Fethullah Hoca'y'akaderarka-
daşlığı yapmış veya onu yakmdan tanı-
yan tslamcı kesimin etkilı kalemlerinin
Fethullah Hoca iîe ilgili görüşlerini ak-
taracağız. Toplumbilimciler, Fethullah-
çılann yükselişini nasıl değerlendiriyor-
lar? Onlann görüşlerine de başvuraca-
ğız. Bu yazı dizisini hazırlarken, Fethul-
lah Gülen'ın artan gücünün arkasinda-
ki etkenlen değerlendirmeyi ve Fethul-
lah Hoca'yı bütün yönleriyle tanıtmayı
amaçladım.
Çöken Türkiye.
yühselen islamcılık
Fethullah Gülen'in artan prestijiyle
Türkiye'nin içinde bulunduğu çöküş ara-
sında büyük bır paralellik olduğunu dü-
şünüyorum. Sıyasal Islamın Türkiye'de
prim yapmasınm. bu kesimin önde ge-
len isimlennin yeteneklerinin çok ötesin-
de nedenlen olduğu inancındayım.
Fethullah Gülen'in yetenekli bir hatip,
kararlı bir örgütçü olduğu, onu yakmdan
tanıyanlarca kabul ediliyor. Necmettin
Erbakan'ın da yetenekli ve zeki bir po-
litikacı olduğu belli. Bu insanlar 30-40
yıldırTürkıye'de siyasal Islamın yükse-
lişi için örgütleniyorlar ve oradan oraya
koşturuyorlar, bütün çabalanna rağmen
çok da önemli bir kitleye ulaşamıyorlar-
dı.
Ne oldu, nasıl oldu da son yıllarda bir-
den Islamcılann yıldızı parlayıverdi?
Devlet kurumlannın haklannda şeriatçı
ve yıkıcı dive raporlar yazdığı tarikatlar,
cemaatler, fslamcı gruplar, ülkemizin en
önemli kaynaklannı ellerinde bulundu-
ran güçler haline dönüştüler?
'Işıkçılar' grubunun thlas Holding'i,
yani JGRT'si, Türkiye Gazetesi'yle En-
ver Ören, bu güce nasıl ulaştı? Fethul-
lah Hoca, bundan 20 yıl kadar önce bir
sürgün ruh halıyle geldiğı izmir'ın K.es-
tanepazan Camısi ve Kuran Kursu ho-
calığından yüzlerce okul ve eğitim ku-
rumunu, günlük bır gazeteyi ve TV'yi na-
sıl ortaya çıkardı?
Bütün bunlar üzerinde ciddi ciddi ka-
fa yormaya ihtiyacımız var. Hemen ya-
ni başımızda "Şeriat" adina sorgusuz su-
alsiz insanlann kellesi kesilırken, yine şe-
riat adına Cezayir'de sırf onlann istedi-
ği gibi giyinmediği için şeriatçılar tara-
fından kadınlar katledilırken, şeriatı sa-
vunduğunu söy leyen bu lslamcı gnapla-
nn güçlenmesinin ülkemize ne getirip ne
götüreceğini ciddi ciddi düşünmek zo-
mndayız.
Fethullah Hoca'nın söyledikleriyle,
söylemek isteyip de söyleyemediklerini
de dikkate almak zorundayız. Çünkü ts-
lamcı gruplar, devletin baskısı ve yasal
engeller yüzünden hâlâ özgürce hareket
edemediklerinden şikâyet ediyorlar. Bu
da onlann her istediklerini söyleyeme-
dikleri anlamına geliyor. Sıyasal lslam-
cılann, şiddeti ve terörü savunmayan
herkesin, fikrini özgürce açıklamasın-
dan yanayım. Bu konuda getirilen her tür-
lü engel ancak gericiliğin işine yanyor.
Siyasal islamcılar da, tarikatçılar ve
cemaat liderleri de düşüncelerini hiçbir
engel olmadan açıklayabilmeli. tsteyen
kalksın şeriatı da savunsun; nitekim sa-
vunanlar ve bunu açıkça söyleyenler, son
dönemde epeyce arttı. K.imse kimseye
baskı yapmasın, kimse kimseyi korkut-
masın, özellikle devlet. inanç ve düşün-
ce alanına kanşmasın. Bu noktada sınır-
sız bir özgürlükten yanayım.
Bu özgür ortam sağlandıktan sonra
tartışma daha kolay yapılır, kimın ne dü-
şündüğü daha ıyi ortaya çıkar. Örneğin
Türkiye'de şenatı savunanlann nasıl bir
düzen özlediklerini o zaman daha ıyi öğ-
renebiliriz. Ancak şurası bir gerçektir
ki, muhalif güçler içinde yine de en ser-
best konuşup hareket edenler şeriatçılar.
Devlet ve parlamento içindeki güçlen, ar-
kalanndaki sermaye ile artık sınırlan
büyük ölçüde aşmış durumdalar. Ama
Türkiye henüz şenatı tam anlamıyla an-
layabilmiş değil. Aynca her ülkenin şe-
riatçısının amaçlan ve hedefleri de aynı
değil. Türkiye'dekı şeriatçılann tümu, ay-
nı şeyleri savunmuyorlar. Fethullahçı-
lar, Türkiye"deki şeriatçılar içinde öz-
gûn bir yere sahipler. Onlar, Saidi Nur-
si kökenli Nurcu gelenekten geliyorlar.
Ama diğer Nurculardan ayn özellikleri
vetercihleri var. Buyazı dizimizde. Fet-
hullahçılan tarihi köklerinden başlaya-
rak incelemeye çahşacağız.
Fethullah Gülen'le yaptığımız söyle-
şiye, "Devlet mi değişti yoksa siz mi?"
sorusuylabaşlamıştım. Dizı boyuncabu
soruya cevap arayacağım.
Yannki bölümde Yeni Asya gazetesi
sahibi ve Fethullah Hoca'nın yol arka-
daşı Mehmet Kutlular'ın görüşlenni
ve aynlık nedenlerini anlatan açıklama-
sını yayımlayacağız.
Yarın: Said-i Nursi'den
Fethullah Hoca'ya Nurculuk
ORAL ÇALIŞLAR
ppNEREDENo
NEREYE
YENİ ÇIKTI
Bütün kitapçılarda
Pencere Yayınlan
Salkımsöğüt Sok. 2/4 Cağaloğlu-
htanbulTel: 513 27 17
NAZIM'IN
SIYASAL
YAŞAMI
VE DAVALARI
ATÎLLA COŞKUN
Fiyatı: 350.000 TL.
İsteme adresi: Cem Yayınevi
Küçükparmakkapı Ipek Sokak
No: 11 80060 Beyoğlu-İstanbul
MUŞ SULH HUKUK
MAHKEMESİ
Sayr. 1994'153
Davacı Maliye Hazınesi tarafından
davalılar Muş Ortakent Köyü'nden
Behiye Ekınci, Hasibe. Sakıne, Ali
thsan, Münir, Nışmiye ve Elmas
Ekinci aleyhine mahkememıze açmış
olduğu tapu iptalı davasının yapılan
açıkyargılaması sırasındaverilen ara
kararı uyarınca, Tüm aramalara
rağmen adresi bulunmayan ve dava
dılekçesi tebliğ edılemeyen Muş
Merkez Ortakent Köyü nüfusunda
kayıtlı yukarıda ısımleri yazılı
davalılara ilanen teblıgat yapılmasına
karar verilmiş olup karar uyarınca
davahların duruşmanın bırakıldığı
5.9.1995 günü mahkememızde hazır
bulunmaları veya kendilerini bır
vekilletemsıl cttirmelcn ilanen tebliğ
olunur. 12.4.1995 Basın: 26397
SÜRMENE SULH HUKUK
MAHKEMESİ
EsasNo: 1995'12
Davacı Hasan ve Namziye Malkoç veki-
li Av. Mustafa Keser'ın davalılar Nazmiye
Malkoç ve 80 arkadaşı aleyhine açmış ol-
duğu Sürmene Çarşı Mahallesı'nde kain
ada: 83 parsel: 10 sayılı taşınmazla ilgili
taksim izale-i şüyu davasının yapılan açık
yargılaması sırasında davalılardan Sürme-
ne Aksu Köyü'nden Şaban kızı Fatma Mal-
koç, Şaban eşi Fehmiye Malkoç, Hüseyin
oglu Mustafa Malkoç. Mehmet oğlu Şaban
Malkoç. tbrahim eşi Zekiye Malkoç, Hasan
oğlu Hüseyin Malkoç, Hasan kızı Zekiye
Malkoç adlanna tüm aramalara rağmen teb-
ligat yapılamadığından dava dilekçesi ve
duruşma günû otan 18.09.1995 günü saat
09.00'da hazır bulunmaları dilekçe özeti ve
duruşma günü tebliğ yerıne kaım olmak
üzere ilan olunur.
Basın: 37305
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇİ
Sağlık Olsun!.
Hüsnü Göksel'in oğlu Aziz Göksel ile eşi Şükran, ço-
cuklan Selim ile Suna, bir aylığına New York'tan Istan-
bul'a dınlenmeye gelmışlerdi. Hüsnü Bey'in Silivri'deki
-halasından kalan- evınde kalıyorlanjı. Aziz, 1950 doğum-
luydu, 45 yaşında kocaman adam. (Boyu 1.90 var mı ne?)
Bir aylıkdinlenceleri, geçen haftasonundabitti. Aziz, 14
ağustos pazartesi günü, New Yorkta işbaşı yapacaktı.
Salı günü de çok önemli bır işi vardı. Anlayacağınız, pa-
zartesi sabahı işinin başında olmak zorundaydı.
Neden bunlan anlatıyorum, bır aksilik filan mı vardı?
Inşallah yoktu, niye olsun? Kendisinin, eşinin, çocukla-
nnın biletleri tamamdı, "otey//"ydi. Atatürk Havaalanı'na
gidip, işlemleri yaptınp uçacaklardı.
Aziz ne iş mi yapıyordu? Müzik yapımcısıydı. ABD'de
sekizyıl kadar önce, müziğin "Oscar"ı sayılan "Grammy"
Ödülü'nü almıştı. "Grammy" sözcüğû 'gramofon'Ğan ge-
liyordu. öyle bır adamın koyduğu bir ödül filan değildi.
Odülü koyan kuruluşun adı "National Academy Recor-
dingArts" (Ulusal Kayıt Sanatlan Akademisi) adını taşı-
yordu. Bu kuruluş, müziğin her dalında ödüller vermek-
teydi. Bu ödülü alan Türkler de vardı, ömeğin llhan Mi-
maroğlu, Arif Mardin, Ahmet Ertegün'le, Mesuhi Er-
tegün bunlardandı. "Grammy" Ödülü'nden, Türkiye'de
pek kımsenin haberi yoktu. benim gibi! Bu konularda en
aynntıh bilgiyi Ankara Radyosu'ndan Yavuz Aydar'dan
aldım. O da ödül alan Türkleri bilmiyordu. Fotoğraf sa-.
natçısı Isa Çelik, elindeki taş plaklarla "NARA'ya baş-
vursa, bir Grammy Ödülü'nü daha Türkıye'ye getirebi-
lirdi. Onda, 31 Mart 1908 olayı ile ilgili taş plak bile var!
Taş plak sayısı 6 binı bulmuş; bana "Deniz Kızı Eftalya "nın
(Greklerde 7 ayda doğmuş kız çocuklanna Eftalya adı
konuyor) taş plağını dinletecek. (Ikincı Cumhuriyetçiler
çatlasın!)
Neyse, biz Gökseller'in, Atatürk Havaalanı'ndaki se—
rüvenlerine gelelim: THY uçağı saat 10.00'da kalkacak-
tı, onunla gelmışler. onunla gideceklerdi. Saat 07.00'de
alana gidip, sıraya girdiler. Birkaç sıra vardı. Bir ara bi-
ri:
- Sistem kilitlendi, ama açıtacak dedi. Bilgisayarlann,
sistemin ikisi işliyor, üçü- dördü işlemiyordu. Aziz Gök-
sel, kendi kendine düşünüyordu:
- Öbürsisteme geçsem, en arkaya düşeceğim, en iyi-
si yerimde kalayım!
Karşılıklı, herkes birer ikişer, sıralara gidiyor, geliyor,
birbirine "Ne yapalım" dıye soruyordu. Bir buçuk saat
sonra bir görevli:
- Ga//ba açıldı dedi. O sırada, birine bir bilet verildi!
Gözler açılır gibi olmuştu. Biri seslendi:
- Uçakta yer kalmadı!
Amanın, ne olacak şimdi? Aynı uçağa, 38 tane fazla
bilet mi satmışlardı ne? Gümbürtü orada koptu. O ona,
bu buna bağınyordu. Yolcu adaylanndan biri:
- Sonımlu kim? Bulun getirin dedi.
- Bilmiyoruz, biliyorsan sen git bul!
Günlerden pazar, yetkili yok, sorumlu yok. Kimse yok.
Bağınş, çağınş gırla. Aziz Göksel, eve babasına telefon
etti:
- Baba, başımıza böyle böyle bir iş geldi, uçamtyoruz!
- Sağlık olsun oğlum dedi Hüsnü Bey, herışte birha-
yır vari
Havaalanında olay büyüdü, bağınş çağınş üzerine uz-
göreççiler (televizyoncular) geldi. Bir görevli:
- Siziotele göturüyotvz, ÇınarOteli'ne, dedi. Yanngi-
dersiniz, ama yann da kesin değildir, yannki uçak da do-
lu! Ama, biz sizi sabah 07.30'da aldıracağız! Bu ne de-
mekti? Uçakta yer yoksa, bunlar nasıl bineceklerdi? (Bu
uçaktan da başkalannı mı atacaklardı ne?)
Çınar Oteli'nde, yolcuları saat 07.30'da aşağı indirdi-
ler.
- Biz, sizin hepinizi enkenden alacağtz, uçağa da so-
kacağız. Ancak otelin önüne bır küçük minibüs gelmiş-
ti, 10-12 kişi ya alır, ya almaz.
Yolculann arasında 12 yaşlannda bir çocuk da vardı,
Türkçe de bilmıyor, ne yapacağını da bilmiyordu. Onlar,
bir de 12 yaşındaki Amerikalı çocuk, minibüse bindıril-
di. Sonunda, uçağa kimse gelmeden bu 38 kışinin er-
ken gelenleri alınıp uçağa bındınldiler...
Çarşamba sabahı erkenden Hüsnü Göksel'i evinden
aradım:
- Efendim, Hüsnü Göksel'le mi görüşüyorum? ;
- Evet efendim, benim! '••
- Efendim, oğlunuz, eşi ile çocuklan sağ salim New'
York'a vardılar!
- Çok teşekkür ederim efendim, kimle görüştûm?
- Ekmekçi! l
- Vallahi azizim, sen bu aklını başka yerde kullansan,
bir adam olacaksın! (Gülüşmeler)
• • •
Köftür Bakanlığı'nda, en çok Rkri Sağlar dönemin-
de kitaplık açıldı. Cebecı-Dikimevi yakınındaki Mamak
Kitaplığı açılırken Fikri Sağlar, kurdeleyi benim kesme-
mi istemışti, kestim! (Fikri Sağlar dönemınde 450 kitap-
lık mı acılmıştı?) Kültür Bakanlığı'nın şimdi 1250 kitap-
lığı var. Ancak bunlann birçoğu kapandı kapanacak!
Bakanlığın kitaplık açması yetmiyor, bu kitaplıklara
kadrolann da verilmesı gerekiyor. Belediyeler, sosyal
demokratlann elindeyken kolaydı. Belediyeler, kitaplık-
lara, çalışanlannı gönderiyorlardı. Refah Partili beledi-
yeler işbaşına gelince, kitaplıklardan çok rahatsız oldu-
lar: Orada çalışan görevlileri çekip temizlik işlerine filan
verdiler. Refahlılann kıtabı sevmeyenleri, kütüphaneleri
kapattılar. Belki de "Kuran kursuna gitsin isteyen " dedi-
ler. llçelerde, yerel gazeteler kıyametı kopardılar, ama ki-
tabı sevmeyen kitapsızlara karşı ne yapılabilirdi? Ah,
sosyal demokratlar, ah! Siz yalnız yaptıklannızdan de-
ğil, yapamadıklannızdan da sorumlusunuz!
• • •
Tevfik Fıkret'm ölümünün 80. yılıydı. Mustafa Kemal'in
etkisınde kaldığı Tevfik Fikret için savunman Faruk Cum-
bul "Musfa/aKema/Aş/yar'c/a"krtabınıyayımladı.Okur-
laraönerirım...
BULMACA SEDAT YAŞAYA1S
1 2 3 4 5 6
SOLDAN SAĞA:
1/ Bir sesin yayı-
nımıyla oluşan
şiddet, vuru, ton
gıbı degışıkhklen
düzenlemeye ya-
rayan aygıt V Bır
yerde birikensıvı-
lan akıtmakta kul-
lanılan boru ya da
oluk... Paltoya
benzer bir tür üst-
lük. 3/ Çölden
esen rüzgâr... Er-
kek bale sanatçı-
sı. 4/ Alfred 9
Hitchcock'un tanınmış bir
filmi... Cuma namazından
önce ya da cenaze kaldınhr-
ken minarelerde okunan sa-
lat. 5/ Türlerin. ortaya çık-
tıklan zamandan bulunduk-
lan zamana degin geçirdık-
leri gelişim evrelerinin tümü.
6/ Kütahya'nm bır ılçesi...
Baryumun simgesi. 7/ Tun-
celi'ninbir ilçesı...K.ötü,fe-
na. 8/ Bayındır... Düzgün
sanlmış halat yumağı. 9/ Hıç-
bır sinyalın gelmediğı uzay bölgesi.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Kaplama ya da doldurma olmayan... Toprak. 2/ Afrika'da
yaşayan bacaklan beyaz çizgili bır hayvan... Bölmeli gö-
çebeçadın. 3/ Iskambildebirkâğıt... K.ertenkele derisı. 4/
Bir sayı... Bademden yapılan şerbet. 5/ Orkestra şefinin or-
kestrayı yönetırken kullandığı değnek. 6/ Soyluluk... Bır no-
ta. 7/ Yağma... Şube, dal. 8/ Dâhı... "Artık huzur
deminın ' lçebıhrim sırlı taşından" (Orhan Veli). 9/ Mo-
torlu taşıtlarda tekerlek ile dıreksıyon arasındaki bağlantı-
yı sağlayan çubuk... Alüminyum, bakır ve magnezyum ka-
hlmış çinko alaşımlanna verilen ad.