Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
10 AĞUSTOS 1995 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
UYGARLIKLARIN İZİNDE. OKTAYEKtNCÎ
1. Kültür ve Turizm
Şenliği'nde yerel kimliğin
korunması kararlaştınldı:Gündoğanlıep
Farilya' kabnakistiyorBodrum Yanmadası'ndaki
çiçeği burnunda sayılabile-
cek yeni yerel yönetim bırim-
lerinden Gündoğan BeledKe-
sTnınözenledüşünüluptasar-
landığı anlaşılan ambleminin
çev resınde Türkçe. Ingilizce
ve Almanca olarak şu slogan
yazılı: -Gündoğan baştançı-
kanr..."
Gerçekten masmavi deni-
zi. parlak güneşi. efsanevi
Apostol Adası ve Bodrum
Yanmadası'nı işgal eden yaz-
lık konut sitelerinin henüz
bütün güçleriyle saldırıya
geçmedikleri yeşil yamaçlan
ile bu küçük ve güzel tarıhi
balıkçı köyü, doğayı ve sa-
kinliği sevenler için baştan çı-
kancı bir çekiciliğe sahip.
Aynı amblemın aynntıla-
nnda ise elbette ki yine mavi
bir deniz. içinde bir balık.
karşı siluette yeşil tepeler, te-
pelerin üzerinde ünlü yelde-
gırmenleri ve parlak turuncu
bir güneşle havada süzülen
beyaz martı var. Gündoğan
Belediyesi. bu amblemdekı Apostol adasının en v üksek kesimine inşa ediien yaklaşık 1300 yaşındaki bu Bizans Kitisesi, Cündoğan Beledivesi'nin koruması altında.
tüm özelliklerin hiç değilse bundan böy-
le korunabilmesı için örneğin Bod-
rum'da ve yanmadanın diğer benzer yer-
leşmelennde yaşanan betonlaşma salgı-
nına karşı, deyim yerindeyse bir "dire-
niş cephesini" örgütlemeye çalışıyor.
Bunun için de yine Bodrum'daki du-
yarlı çevrelerin yanı sıra ülke dûzeyinde
aydınlann ve kamuoyunun da desteğini
almak üzere, yoğun bir tanıtım ve ileti-
şim kampanyası sürdürülüyor.
Nitekim, aynı amaçla 21 -23 Temmuz
1995 günlerinde düzenlenen "1. Gündo-
ğan Kültür veTurizm ŞenüğT de ağı rlık-
lı olarak "Tarihsel \e doğal mirasın ko-
runduğu bir turizm anlayışını" öne çıka-
ran ve savunan etkınliklerle donatılmış-
tı. Beledıye Başkanı Hasan Yılankaya,
şenlıği açarken yaptığı konuşmasında,
şunlan vurgulamıştı:
"Kültür değerlerimizi yok ederek kül-
türlü olamavacağımız gibi doğamızı >iti-
rerek de asla zengin olamay ız. Bu neden-
le bol > üdızlı ve çıkarcı rurizmi istemiyo-
ruz: Gündoğan'ın geçmişte olduğu gibi
yann da bir dostiuk ve banş limanı olma-
sını isrivoruz..."
Bu sözleriyle 1980'li yıllarda Kültür
ve Turizm bakanlıklannı birleştirerek ül-
kenin tarih ve doğa değerlerini sadece
"turizmin bir sermayesi" olarak gören
ve yağmalanmasına ortam hazırlayan
rantçı politıkalardan çok farklı biranla-
yışla yine kültür \ e turizm konusunu şen-
lik teması haline getirdiği hemen belli
olan belediye başkanı. aslında Gündo-
ğan'ın eski muhtan.
1970'lerdeki çabalan ve
özellikle yine Gündoğan'a
bir ilköğretim okulunun ku-
rulması. kürüphane açılması.
kıyıdaki plaj alanında kalan
eski mezarlığın kaldınlması
gibi uygarlık hizmetleri so-
nucunda "soku muhtar" ola-
rak nam salınca, 12 Eylül yö-
netimi hiç gecikmeden he-
men görevden almış.
Böylece, koca Türkiye'de
12 Eylül'ün hemen işten el
çektirdiği tek köy muhtan ol-
ma sıfatını da kazanan Hasan
Yılankaya, 1989'da ilk kez
yapılan belediye seçimleri
sonucunda bu kez belediye
başkanı olarak ve Gündoğan-
lilann geniş desteğiyle yeni-
den sevgili köyünü yönetme-
ye başlamış.
Nitekim belde halkının 12
Eylülcülere verdiği bu de-
mokrasi dersi. 1994 yerel se-
çımlerinde de devam etmiş
\e bu kez sosyal demokrat
adaylar ülke genelinde pek
tercih edilmezken bile, Ha-
san Yılankaya için yine "gö-
denilmiş. Şimdi bu sevim-reve devam'
li başkan, vaktiyle sünger avcılığı yaptı-
ğı yıllarda denizin 70 m. derininde yedi-
ği vurgunun yürüme yeteneğine getirdi-
ği kısıtlamaya da hiç aldırmadan, çevre-
sindeki bir avuç duyarlı belediyeciyle
birlikte Gündoğan'ı banşın ve dostluğun
doyasıya yaşandığı bir "uygarhkmerke-
»" yapmaya çalışıyor.
Apostol Adasrnda
Beledhe Başkanı Hasan Ydankaya
*odrum Yarımadasf ndaki eski kıyı köylerinden belki
de en talihlisi olan Gündoğan, henüz betonlaşmaya
tümüyle tutsak olmadan, tarih ve doğa değerlerini
koruyacak bir turizm kültürünün özlemi içerisinde. Bu
nedenle çok yıldızlı dev oteller ve "askeri nizam" tatil
evleri siteleri yerine halk tipi pansiyonculuğun egemen
olduğu bir "dostluk ve banş limanı" olmayı amaçlıyor...
Gerçı Gündoğan. tarihin eski
çağlannda da zaten bir uygarlık
merkeziydi. Bodrum Yanmadası, antik
dönemlerde, örneğin sadece
"Halikarnassos" gibi Akdeniz'ın en
ünlü yerleşmelerinden birinin
bulunduğu yer değildi.
Halikarnassos'la birlikte. yine antik
çağın belki daha az ünlü Ege
yerleşmelerinden Pedasa, Telmesasos,
Pasanda, Uranion, Mvddes v e Termare
gibi kentleri de haritalarda küçücük
görünen bu tarihi yanmada içerisinde
sıralanmışlardı. Bu eski yerleşmelenn
binlerce yıllık zaman tüneline
aktardıklan birikımlerden izler taşıyan
Gündoğan"ın da zaten yakın yıllara
kadar adı "Farflya" idi. Bugün de yöre
köylüleri genelde böyle biliyorlar.
Nitekim Başkan Yılankaya da
"Amacımız Gündoğan'ı hep Farilya
kimliğiyle yaşatmak" derken tarih'e
bağhlığın yanı sıra kültürel sürekliliğin
de önemini vurguluyor.
Gündoğan'ın bugün yaşatılmak istenen
Farilya kimliğinde antik kalıntılar artık
fazlaetkili olmasa bile, yakın yıllara
dek çevrede var olan 3 bin yıllık kral
mezarlan hâlâ herkesin belleğinde ve
dilinde.
Tarihsel değerier korunuyor
Köyü kuşatan, ancak henüz tepelerin
arkasında bulunan ve Gündoğan'a
dogru yaklaşmalan şimdilik
durdurulabilen tatil siteleri
inşaatlannda. bu antik mezar
kalıntılanyla birlikte Roma ve Bizans
dönemlerine ait yapı ve duvar
kahntılan dayok edilmiş. "Örneğin"
diyor Başkan Yılankaya: "Hekimköy
Kooperatiff nin girişinde tarihi
kaluıfıları parçaladılar. İhbar ettim,
ama fayda vermedi._"
Gündoğanlılar ya da belki daha
dogrusu "Farilyahlar". elde kalan son
tarihsel değerlerini koruyabilmek için
cidd bir çaba içersindeler. Bunlar ise
hemen köyün arkasındakı tepelerde
sıralınan, Bodrum Yanmadasrnın
özgüı kültür simgelerinden
"yeldeğirmenleri''. yine köy içindeki
bazı geleneksel "taş evler
1
"; şimdi artık
plajm en caniı noktasında kalan ve
çev r;sinde insanlann güneşlenip
denize girdikleri. 1903"ten kalma tarihi
YalıCamii ve minaresi, aynca bunlann
dışıtda koyun hemen karşısında
buluıan Apostol Adası'ndaki Bizans
devnne takvimlenen kilise ve rahip
evleri kalıntılan...
Dogrusu. bütün bunlar Gündoğan"da
tariîsel kimliğin belgelenmesi ve
sündirülmesi için de aslında
yeteDiliyor. Çünkü, bu değerier aynı
andı koruma bilincinin de ilgi odağı
olarık önem kazanıyorlar.
Örrciın. şenlik programında da özel
olanic yer verilen "Apostol Adası'nda
treftking ve tarihi kiliseyi avaret"
etkinliği, oldukça zorlu bir yürüyüsü
ve hatta sarp kayalıklarda tırmanmayı
gerektirmesine ragmen. denilebilır ki
en çok ilgi gören ve belediyece de
sürekli özendirilen turizm çabalan
arasında. Çoiuk çocuk. genç ihtiyar
yaklaşık 150-200 kişilik bir grupla
iskelesi bile olmayan Apostol
Adası'nın kayalık kıyısına motorlarla
yanaşıp makilerin arasından tepeye
doğru tırmanmaya başladığımızda
rehberlik yapan Farilyalı gencin,
" Yürüyüş 45 dakika sürecek"
şeklindeki açıklamasını neden
başlangıçta duyurmadığı orada daha
iyı anlaşılıyor.
Çağdaş bir kültür mozayiği
Çünkü aynı rehber genç. "Bu kiliseyi
mümkün olduğu kadar çok insan
görsün istiyoruz" diyor. I S 7 veya 8.
yüzyıllarda inşa edildiğı sanılan ve
oldukça sağlam olarak ayakta kalan bu
Bizans dönemi tanığı taş kilisede
Rodoslu rahiplerin yaşadığını ve bu
bölgede Hıristiyanlığı yaymak için bir
üs olarak kullandıklannı anlatıyor.
"Trekking*" ise yine bu tarihsel ortamı
yaşayabilmek için katlanılan zorlu ve
yorucu tırmanmanın "turistik
çekiciliğini"' tanımlıyor.
Belediye Başkanı Hasan Yılankaya, bir
yandan bu kültür mirasını Farilya'nın
kimlığine kazandırmaya çalışırken
öbür yandan bir zamanlar plajda kalan
kısmını kaldırdığı eski mezarlığı da bu
kez tümüyle başka yere nakledip
boşalacak alanı Gündoğan'ın
"Cumhuriyet Meydanı" yapmak
istiyor. Niyeti, böylece bu
topraklardaki "cumhuriyet uygarlığmr
da beldesine kazandırmak ve
camisiyle, kilısesiyle ve Atatürk
heykeliyle birlikte çağdaş bir kültür
mozaiğini Farilya'da kalıcı kılmak.
Tıpkı. var olan eski bir yola ya da
caddeye isim değişikliği yöntemiyle
değil; imar planına göre yeni açılacak
bir sokağa, üstelik plandakı yol
güzergâhını da arazide açarak kültür
şenliği sırasında ve belediye meclisi
karanyla "Aziz Nesin" adını vermesi
gibi...
Yeni sokağuı ismi Aziz Nesin
Gündoğan Belediyesi'nin kent
merkezınde imar planının öngördüğü
bir yeni sokağa Aziz Nesin adını
vermesi ne denli anlamlıysa bu yolun
kültür şenliğindeki açılış töreninde
kırmızı kurdeleyi kesme görevinin şair
Hidayet Karakuş ile yazar Aydoğan
Yavaşh'ya verilmesi de o denle
anlamlıydı. Sıvas vahşetınden Aziz
Nesin'le birlikte kurtulabilenler
arasında bulunan Yavaşlı ve Karakuş,
şenlik süresince Gündoğan'a aydınlık
düşüncelerini taşımalannın yanı sıra.
"Demokrasi ve Sanat" konulu panelde
gericilenn, yobazlann ve egemenlerin
özgür düşünceye karşı çıkarlarken
aslında insanın yaratıcılığından ve
yeteneklerinden korktuklannı
anlattılar. Aynı paneli yöneten
heykeltıraş Kenan Yoldaş ile öbür
karikatürcü konuşmacılar Ertan YıMız
ve Mustafa Yıldız da demokrasi ile
sanat arasındaki evrensel bağlılığı
sergiledıler ve biri olmadan diğerinin
de gelişmeyeceğini vurguladılar.
Aslında bu değerlendirme. özellikle
sanatçılann katılımlanyla
Gündoğan"daki şenlikte doğrudan
"yaşanan gerceklik*' olmuştu bile.
Bır yandan panel ve söyleşilerdeki
özgürlük ortamında "demokrasinin
erdemi" daha bir açığa çıkarken öbür
yandan sahildeki şenlik alanını bir
sanat galerisine dönüştüren sergilerde
de sanatçılar aynı ortam içerisinde
mesajlannı yapıtlanyla vermenin
coşkusunu yaşadılar.
Örneğin "Turizm ve Çevre" konulu
açık oturumda turizmcilerle çevreciler.
temelde çatışan taraflar değil; aslında
dost olmalan gerektiğini ilan ettiler.
Benzer şekilde ressamlar. çizerler,
şairler ve heykeltıraşlar da kültürün
sadece salonlarda değil: kent
sokaklannda demokrasiye ve uygarlığa
daha bir halkı kucaklayarak katkıda
bulunabıleceğini kanıtladılar.
Daha önce 19 yıl resım öğrermenliği, 9
yıl da Tarsus Belediyesi'nde kültür
müdürlüğü yapan Muğla 11 Halk
Kütüphanesi Müdürü Hikmet Öz,bu
coşkulu sanatçı çıkarmasına "Tarsus
Taşlanndan Mesaj" adını verdiği resim
sergisiylekatılmıştı.
Kültûr ve T\ırizm Şenliği
Yapıtlannı "modern mozaik" adını
verdiği ve doğal çakıltaşlannı kınp
eledikten sonra tuval üzerine
yapıştırarak gerçekleştirdiği ilginç ve
özgün bir teknikle gerçekleştiren
Hikmet Öz. bu zorlu resimlerine konu
olarak da yine Tarsus'un
efsanelerinden esinlendiği temalan
seçmişti. Çukurova'nın gizemli
Şahmeran'ı, sanki bu kez Farilya'nın
mavi sulannda yüzmeye gelmişti.
Bayır İlköğretim Okulu resim
öğretmenı Türkan Hasbay'ın Buca
Eğitim Fakültesi'ndeyken ürettiği
"metal grav'ürleri" ise Gündoğan'daki
sokak galerisinin bir başka özgün
resim sergısini oluşturmuştu.
Türkiye'de fazla yaygın olmayan metal
gravür tekniği, aslında sanat
tarihindeki ilk yerini I438'de
Gutenberg'in yine ilk basım yönteminı
bulmasıyla almıştı. Rönesans'la
birlikte hızla gelişen ve yayılan gravür.
şimdi 21 yüzyıla 5 kala. Ege'nin bir
kıyı köyündeki kültür şenliğinde
insanlan selamlıyordu.
Heykeltıraş Kenan Ybldaş'ın 15 yıldır
sürekli incelediği "evrenin yapısı,
insanın e\ rimu ilk uygarlıklar.
Üzerindeki kitabeye göre 1903 yılında yapılan Yalı Camii, Gündoğan'ın doğal
plajından denize girenlerie tarihsel bir dostluk kurmuş dunımda-
prehistorya" gibi konulardan
esinlenerek gerçekleştirdiği
yapıtlanndan oiuşan heykel-rölyef
sergisi de doğrusu Farilya'nın bu
ortamında çok etkiliydi.
Malzeme olarak ahşabı ve özellikle
ceviz ağacını kullanmayı yeğleyen
Kenan Yoldaş, memleketi olan
Bergama'nın zengin tarihini ve
uygarlık birikimini yapıtlarına da
yansıtmaya çalışırken sanki Berlın'de
tutsak olan Zeus Sunağı'nın denn
yasını yüreğinde sürekli tutuyor
gibiydi.
Demokrashle sanat içiçe
Ege'deki ve özellikle Muğla
yöresındeki kültür etkinliklerinde
özellikle çevrecilerin en sevilen sanatçı
dostlarından olan Ayten Timuroğiu'nun
yağlı boya resimleri ise yine hem
duygulu hem de güzelliklerin mavi
belgeseliydiler. Ayten Timuroğlu
sadece sergisiyle değil. dost
meclislerindekı söyleşileri ve güler
yüzü ile de kültür şenliğine sanatçı
katkısını sürdürüyordu.
Bu kültür şöleninde. yine sokak
sergileri kapsamında Nnran Altuğ eski
Anadolu evlerini yansıtan resimleriyle,
Mustafa Yıldız değişik konulan işleyen
karikatürleriyle, Aziz Güleç
Gündoğan'dan görüntüler içeren renkli
desenleriyle yer aldılar.
Hidayet Karakuş ve Aydoğan Yavaşlı
da kitaplanm imzaladılar, okurlan ve
dostlanyla söyleştiler...
Gündoğan'daki Kültür ve Turizm
Şenliği'nde, işte böylesi bir ortamda
insanlar umutlannı tazelerken belediye
meclisi de hem eski köy yerleşmesinin
hem de bu alana komşu konumdaki
"Suhıcam" bölgesinin korunması için
"StT" karannın alınması yönündeki
biröneriyi aynı günlerde benimsemişti.
Yani sözün kısası, demokrasi ve
sanatın Gündoğan'daki buluşmasını,
halkın temsilcileri de uygarlık ve
kültürün korunması kararlanyla
selamlamış oldular...
ODAK NOKTASI
AIEV1ET CEMAL
'Cumhuriyet' ve
Market Kuponları...
Herhangi bir sektör ne zaman çökmüş sayılır? Ken-
dini yalnızca parasal anlamda artık ayakta tutama-
dığından mı?
Hayır.
Gerçi böylesi de elbet bir çöküş belirtisidir. Çoğu
durumlarda parasal sorunlara çözümler bulunur ve
o zaman o sektör, yoluna yine ne idiyse, o olarak de-
vam eder. Örneğin basın sektörü türiü nedenlerie
ekonomik bir darboğaza girerse ve bulunacak çö-
zümlerin ardından yoluna yine basın olarak devam
ederse, o zaman geride bıraktığı, yalnızca parasal bu-
nalımdır ve sektörün çöktüğünden söz etmeye de ar-
tık gerek yoktur.
Buna karşılık, örneğin yine basın sektörü, üstelik
kendisini yok edebilecek ağırlıkta parasal sorunlar-
dan ötürü değil, fakat çok daha fazla kazanç sağla-
ma amacıyla, kendisini basın sektörü olmaktan çı-
karacak çözümlere saparsa, düzmece bir bunalım
için öngörülen bu çözümlerden geriye o sektörün yı-
kıntılarından başka bir şey kalmaz.
Bugün, Cumhuıiyetîn dışında kalan hemen bütün
gazeteler için durum, ne yazık ki budur. Özellikle "öü-
yük basın "ın, kendine trilyonluk tesisler kurarak gös-
terişli bir "endüstrileşme" tutkusuna kapılması, bu-
nu yaparken hedeflediği büyümeye basın sektörü
niteliğini konjyarak ayak uydurabilip uyduramayaca-
ğinı hesaplamaması, sonuçta bu gazetelerin yalnız-
ca ad olarak gazete olma niteliklerini korurlarken,
özde birer market kuponu fabrikasına. birer pazar-
lama örgütüne dönüşmelerine yol açmıştır.
Hedeflenen büyümeye reklam girdilerinin de yet-
memesi ve -son zamanlarda olduğu gibi- yapıların
çılgınca bu promasyon yarışına dayandırılmaya kal-
kışılması, sonuçta basını basın olmaktan çıkarmıştır.
Bu tür gazetelerin her şeyden önce kendi yazarlan-
na ve muhabirierine, başka deyişle doğrudan kendi
basın çalışanlanna yönelik çok net bir mesajlan var-
dır; kanımızca bütün bu olup bitenlerin odak nokta-
sı sayılması gereken mesaj şudur. "Ey benim yazar-
lanm, çizerlerim, muhabirterim ve öteki basın çalı-
şanlanm! Sizlerin birer basın mensubu olarak har-
cadığınız çabalar, beni istediğim ölçüde ayakta tut-
maya yetmiyor. Onun için bundan böyle sizler, an-
cak ben gazetem aracılığıyla perakendecilik yaptı-
ğım; çanak, çömlek, bisiklet, çanta, don, gömlek,
mutfak robotu, çatal bıçak takımı.. dağıtabildiğim
ölçüde okur bulabileceksıniz!"
Kim ne derse desin, işin başındakiler yaptıklarına
nasıl kılıflar uydurmaya çalışırlarsa çalışsınlar, olayın
özü budur ve bu öz gerçekte doğrudan o gazeteler-
de birer basın mensubu olarak çalışmayı sürdürmek
isteyenlerin mesleki saygınlıklanna yöneltilmiş çirkin
bir saldındır! Ve eğer bu ülkede 'Basın Haysiyet Di-
vanı'diye bir kuruluş varsa, gelecekteki basın tarihi-
mizin sayfalannda bu kuruluşun bugünkü koşullar al-
tında hangi haysiyeti korumuş ya da korumamış ol-
duğu, herhalde sorgulanacaktır!
Yalan haberlerle, kişilerin özel yaşamlarına yöne-
lik saldınlarla ve benzer yollarla basın rekabetine gi-
rişildiği, bugüne kadar yalnız bizde değil, fakat ya-
bancı basında da sık görülmüştür. Ama sonuçta bü-
tün bunlar, yine basın içerisinde, basında gerçekle-
şen yozlaşmalar ve yoldan sapmalar olarak ele alı-
nıp düzeltilmesi yoluna gidilmiştir. Buna karşılık ba-
sının işlevlerini, basınla uzaktan yakından ilintisi bu-
lunmayan, üstelik bir de hastalıklı denebilecek bir
tüketim tiryakiliğini körükleyen girişimlerle sürdür-
meye kalkışmanın ne basınla ne de gazetecilik anla-
yışıyla ilgisi vardır.
Hiç kuşkusuz basın kuruluşlan da sonuçta birer ti-
cari kuruluştur ve işlevlerini yerine getirebilmek için
kendilerini bu nitelikle ayakta tutmak zorundadırlar.
Gel gelelim bir tekstil firması, nasıl başka tekstil fır-
malenyla, ancak tekstil alanında rekabet ettiği süre-
ce bir tekstil işletmesi olma niteliğini koruyabilirse,
buna karşılık oyuncak üreterek başka tekstil firma-
lanyla rekabet etmesi düşünülemezse, basın için de
durum aynıdır: Basın alanında da gazeteler, birbirle-
riyle ancak birer gazete olarak, yani bir gazete den-
diğinde ne an/aşı/ıyorsa, o olarak rekabet edebilirler.
Buna karşılık basın kuruluşlan, birer de gazeteleri
olan mal pazarlama şirketlerine dönüşürlerse, orta-
ya çıkan portreyi hâlâ basın diye adlandırmak, bası-
nı gerçekten korkutucu boyutlarda bir çöküşe yargı-
lı kılmakla eşanlamlıdır.
• Ülkemizdeki bu tür sözde basın kuruluşlannın yol
açtığı en büyük tehlikelerden biri de geleceğe yöne-
lik olarak verdikleri bir mesajdan kaynaklanmaktadır.
Çünkü bu gazetelerin promosyon uygulamalanyla
sergiledikleri bir "kesinlikle olmaması gereken" ba-
sın bağlamında zaman geçtikçe neredeyse bir "ol-
ması gereken" ya da "böylesi de olurmuş" anlayışı-
nın tohumlannı atmakta ve bu tohumlar, yeni yetiş-
mekte olan gazeteci kuşaklannı zehirlemektedir.
Cumhuriyet, ta başından beri okurlanna yalnızca
"gazete vermeyi" sürdürerek, artık neredeyse bütün
sahiplerini yitirmek üzere olan bir onurun bekçiliğini
ve koruyuculuğunu yapıyor. Böyle bir ortamda, Cum-
huriyet'\n yalnızca gazete vererek aldığı ya da yalnız-
ca gazete vermekte direndiği için alamadığı her tiraj,
ülkemizin basını adına, ancak bir onur madalyası sa-
yılabilir!
Ankara, 8. Uhıslaranası Film
Festivali' ne HanNarayop
• Kültür Servisi- Dünya Kitle tletişimi
Araştırma Vakfı tarafından düzenlenen
Ankara Uluslararası Film Festivali' nin
sekizincisi 15- 24 Mart 1996 tarihleri arasında
yapılacak. Festivalin Yürütme
Kurulu?nda Filiz Akar. Musa Aydoğan. Faruk
Bildincı. Beyhan Büyükyıldız, Peyami Çelikcan,
Nezih Danyal. Ibrahim Demirel. Hilmi Etikan,
Hasan Görün, Hacer Koç, Oğuz Onaran (Yürütme
Kurulu Başkanı), Mahmut Tali Öngören, Vecdi
Sayar, Aysan Sümercan, Ömer Tuncer bulunuyor.
Dünya Ticaret Merkezi ( Tahran cad. no. 30,
Ankara )'nde çalışmalara başlayan Festıval
Yönetim Kurulu ilk olarak, "Ulusal Belgesel Film
Yanşması" na katılacak olan fılmlerde konu
sınırlaması olmamasını kararlaştırdı.
Ömer ŞeriT in yeni filmi
• LEFKOŞA (A.A)- Mısır' lı ünlü aktör Ömer
Şerif' in, Kıbns Rumlannın. önce Ingılizleri daha
sonra da Kıbns Türklerinı toptan ımha için
oluşturduklan tehdış örgütü EOKA' yı konu alan
filmde, eli kanlı General Grevas' ı canlandıracağı
açıkiandı. Cyprus Maıl gazetesinde yer alan
haberde, Güney Kıbns' ın Baf yöresinde Türk köyü
Androlikou ile Rum köyü Dhrouska' nın mekan
olarak seçildiği filmin çekimine gelecek ay
başlanacak. Filmde Marcello Mastroiani ve
Geraldine Chaplin de rol alıyorlar.