03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
10 AĞUSTOS 1995 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 UYGARLIKLARIN İZİNDE. OKTAYEKtNCÎ 1. Kültür ve Turizm Şenliği'nde yerel kimliğin korunması kararlaştınldı:Gündoğanlıep Farilya' kabnakistiyorBodrum Yanmadası'ndaki çiçeği burnunda sayılabile- cek yeni yerel yönetim bırim- lerinden Gündoğan BeledKe- sTnınözenledüşünüluptasar- landığı anlaşılan ambleminin çev resınde Türkçe. Ingilizce ve Almanca olarak şu slogan yazılı: -Gündoğan baştançı- kanr..." Gerçekten masmavi deni- zi. parlak güneşi. efsanevi Apostol Adası ve Bodrum Yanmadası'nı işgal eden yaz- lık konut sitelerinin henüz bütün güçleriyle saldırıya geçmedikleri yeşil yamaçlan ile bu küçük ve güzel tarıhi balıkçı köyü, doğayı ve sa- kinliği sevenler için baştan çı- kancı bir çekiciliğe sahip. Aynı amblemın aynntıla- nnda ise elbette ki yine mavi bir deniz. içinde bir balık. karşı siluette yeşil tepeler, te- pelerin üzerinde ünlü yelde- gırmenleri ve parlak turuncu bir güneşle havada süzülen beyaz martı var. Gündoğan Belediyesi. bu amblemdekı Apostol adasının en v üksek kesimine inşa ediien yaklaşık 1300 yaşındaki bu Bizans Kitisesi, Cündoğan Beledivesi'nin koruması altında. tüm özelliklerin hiç değilse bundan böy- le korunabilmesı için örneğin Bod- rum'da ve yanmadanın diğer benzer yer- leşmelennde yaşanan betonlaşma salgı- nına karşı, deyim yerindeyse bir "dire- niş cephesini" örgütlemeye çalışıyor. Bunun için de yine Bodrum'daki du- yarlı çevrelerin yanı sıra ülke dûzeyinde aydınlann ve kamuoyunun da desteğini almak üzere, yoğun bir tanıtım ve ileti- şim kampanyası sürdürülüyor. Nitekim, aynı amaçla 21 -23 Temmuz 1995 günlerinde düzenlenen "1. Gündo- ğan Kültür veTurizm ŞenüğT de ağı rlık- lı olarak "Tarihsel \e doğal mirasın ko- runduğu bir turizm anlayışını" öne çıka- ran ve savunan etkınliklerle donatılmış- tı. Beledıye Başkanı Hasan Yılankaya, şenlıği açarken yaptığı konuşmasında, şunlan vurgulamıştı: "Kültür değerlerimizi yok ederek kül- türlü olamavacağımız gibi doğamızı >iti- rerek de asla zengin olamay ız. Bu neden- le bol > üdızlı ve çıkarcı rurizmi istemiyo- ruz: Gündoğan'ın geçmişte olduğu gibi yann da bir dostiuk ve banş limanı olma- sını isrivoruz..." Bu sözleriyle 1980'li yıllarda Kültür ve Turizm bakanlıklannı birleştirerek ül- kenin tarih ve doğa değerlerini sadece "turizmin bir sermayesi" olarak gören ve yağmalanmasına ortam hazırlayan rantçı politıkalardan çok farklı biranla- yışla yine kültür \ e turizm konusunu şen- lik teması haline getirdiği hemen belli olan belediye başkanı. aslında Gündo- ğan'ın eski muhtan. 1970'lerdeki çabalan ve özellikle yine Gündoğan'a bir ilköğretim okulunun ku- rulması. kürüphane açılması. kıyıdaki plaj alanında kalan eski mezarlığın kaldınlması gibi uygarlık hizmetleri so- nucunda "soku muhtar" ola- rak nam salınca, 12 Eylül yö- netimi hiç gecikmeden he- men görevden almış. Böylece, koca Türkiye'de 12 Eylül'ün hemen işten el çektirdiği tek köy muhtan ol- ma sıfatını da kazanan Hasan Yılankaya, 1989'da ilk kez yapılan belediye seçimleri sonucunda bu kez belediye başkanı olarak ve Gündoğan- lilann geniş desteğiyle yeni- den sevgili köyünü yönetme- ye başlamış. Nitekim belde halkının 12 Eylülcülere verdiği bu de- mokrasi dersi. 1994 yerel se- çımlerinde de devam etmiş \e bu kez sosyal demokrat adaylar ülke genelinde pek tercih edilmezken bile, Ha- san Yılankaya için yine "gö- denilmiş. Şimdi bu sevim-reve devam' li başkan, vaktiyle sünger avcılığı yaptı- ğı yıllarda denizin 70 m. derininde yedi- ği vurgunun yürüme yeteneğine getirdi- ği kısıtlamaya da hiç aldırmadan, çevre- sindeki bir avuç duyarlı belediyeciyle birlikte Gündoğan'ı banşın ve dostluğun doyasıya yaşandığı bir "uygarhkmerke- »" yapmaya çalışıyor. Apostol Adasrnda Beledhe Başkanı Hasan Ydankaya *odrum Yarımadasf ndaki eski kıyı köylerinden belki de en talihlisi olan Gündoğan, henüz betonlaşmaya tümüyle tutsak olmadan, tarih ve doğa değerlerini koruyacak bir turizm kültürünün özlemi içerisinde. Bu nedenle çok yıldızlı dev oteller ve "askeri nizam" tatil evleri siteleri yerine halk tipi pansiyonculuğun egemen olduğu bir "dostluk ve banş limanı" olmayı amaçlıyor... Gerçı Gündoğan. tarihin eski çağlannda da zaten bir uygarlık merkeziydi. Bodrum Yanmadası, antik dönemlerde, örneğin sadece "Halikarnassos" gibi Akdeniz'ın en ünlü yerleşmelerinden birinin bulunduğu yer değildi. Halikarnassos'la birlikte. yine antik çağın belki daha az ünlü Ege yerleşmelerinden Pedasa, Telmesasos, Pasanda, Uranion, Mvddes v e Termare gibi kentleri de haritalarda küçücük görünen bu tarihi yanmada içerisinde sıralanmışlardı. Bu eski yerleşmelenn binlerce yıllık zaman tüneline aktardıklan birikımlerden izler taşıyan Gündoğan"ın da zaten yakın yıllara kadar adı "Farflya" idi. Bugün de yöre köylüleri genelde böyle biliyorlar. Nitekim Başkan Yılankaya da "Amacımız Gündoğan'ı hep Farilya kimliğiyle yaşatmak" derken tarih'e bağhlığın yanı sıra kültürel sürekliliğin de önemini vurguluyor. Gündoğan'ın bugün yaşatılmak istenen Farilya kimliğinde antik kalıntılar artık fazlaetkili olmasa bile, yakın yıllara dek çevrede var olan 3 bin yıllık kral mezarlan hâlâ herkesin belleğinde ve dilinde. Tarihsel değerier korunuyor Köyü kuşatan, ancak henüz tepelerin arkasında bulunan ve Gündoğan'a dogru yaklaşmalan şimdilik durdurulabilen tatil siteleri inşaatlannda. bu antik mezar kalıntılanyla birlikte Roma ve Bizans dönemlerine ait yapı ve duvar kahntılan dayok edilmiş. "Örneğin" diyor Başkan Yılankaya: "Hekimköy Kooperatiff nin girişinde tarihi kaluıfıları parçaladılar. İhbar ettim, ama fayda vermedi._" Gündoğanlılar ya da belki daha dogrusu "Farilyahlar". elde kalan son tarihsel değerlerini koruyabilmek için cidd bir çaba içersindeler. Bunlar ise hemen köyün arkasındakı tepelerde sıralınan, Bodrum Yanmadasrnın özgüı kültür simgelerinden "yeldeğirmenleri''. yine köy içindeki bazı geleneksel "taş evler 1 "; şimdi artık plajm en caniı noktasında kalan ve çev r;sinde insanlann güneşlenip denize girdikleri. 1903"ten kalma tarihi YalıCamii ve minaresi, aynca bunlann dışıtda koyun hemen karşısında buluıan Apostol Adası'ndaki Bizans devnne takvimlenen kilise ve rahip evleri kalıntılan... Dogrusu. bütün bunlar Gündoğan"da tariîsel kimliğin belgelenmesi ve sündirülmesi için de aslında yeteDiliyor. Çünkü, bu değerier aynı andı koruma bilincinin de ilgi odağı olarık önem kazanıyorlar. Örrciın. şenlik programında da özel olanic yer verilen "Apostol Adası'nda treftking ve tarihi kiliseyi avaret" etkinliği, oldukça zorlu bir yürüyüsü ve hatta sarp kayalıklarda tırmanmayı gerektirmesine ragmen. denilebilır ki en çok ilgi gören ve belediyece de sürekli özendirilen turizm çabalan arasında. Çoiuk çocuk. genç ihtiyar yaklaşık 150-200 kişilik bir grupla iskelesi bile olmayan Apostol Adası'nın kayalık kıyısına motorlarla yanaşıp makilerin arasından tepeye doğru tırmanmaya başladığımızda rehberlik yapan Farilyalı gencin, " Yürüyüş 45 dakika sürecek" şeklindeki açıklamasını neden başlangıçta duyurmadığı orada daha iyı anlaşılıyor. Çağdaş bir kültür mozayiği Çünkü aynı rehber genç. "Bu kiliseyi mümkün olduğu kadar çok insan görsün istiyoruz" diyor. I S 7 veya 8. yüzyıllarda inşa edildiğı sanılan ve oldukça sağlam olarak ayakta kalan bu Bizans dönemi tanığı taş kilisede Rodoslu rahiplerin yaşadığını ve bu bölgede Hıristiyanlığı yaymak için bir üs olarak kullandıklannı anlatıyor. "Trekking*" ise yine bu tarihsel ortamı yaşayabilmek için katlanılan zorlu ve yorucu tırmanmanın "turistik çekiciliğini"' tanımlıyor. Belediye Başkanı Hasan Yılankaya, bir yandan bu kültür mirasını Farilya'nın kimlığine kazandırmaya çalışırken öbür yandan bir zamanlar plajda kalan kısmını kaldırdığı eski mezarlığı da bu kez tümüyle başka yere nakledip boşalacak alanı Gündoğan'ın "Cumhuriyet Meydanı" yapmak istiyor. Niyeti, böylece bu topraklardaki "cumhuriyet uygarlığmr da beldesine kazandırmak ve camisiyle, kilısesiyle ve Atatürk heykeliyle birlikte çağdaş bir kültür mozaiğini Farilya'da kalıcı kılmak. Tıpkı. var olan eski bir yola ya da caddeye isim değişikliği yöntemiyle değil; imar planına göre yeni açılacak bir sokağa, üstelik plandakı yol güzergâhını da arazide açarak kültür şenliği sırasında ve belediye meclisi karanyla "Aziz Nesin" adını vermesi gibi... Yeni sokağuı ismi Aziz Nesin Gündoğan Belediyesi'nin kent merkezınde imar planının öngördüğü bir yeni sokağa Aziz Nesin adını vermesi ne denli anlamlıysa bu yolun kültür şenliğindeki açılış töreninde kırmızı kurdeleyi kesme görevinin şair Hidayet Karakuş ile yazar Aydoğan Yavaşh'ya verilmesi de o denle anlamlıydı. Sıvas vahşetınden Aziz Nesin'le birlikte kurtulabilenler arasında bulunan Yavaşlı ve Karakuş, şenlik süresince Gündoğan'a aydınlık düşüncelerini taşımalannın yanı sıra. "Demokrasi ve Sanat" konulu panelde gericilenn, yobazlann ve egemenlerin özgür düşünceye karşı çıkarlarken aslında insanın yaratıcılığından ve yeteneklerinden korktuklannı anlattılar. Aynı paneli yöneten heykeltıraş Kenan Yoldaş ile öbür karikatürcü konuşmacılar Ertan YıMız ve Mustafa Yıldız da demokrasi ile sanat arasındaki evrensel bağlılığı sergiledıler ve biri olmadan diğerinin de gelişmeyeceğini vurguladılar. Aslında bu değerlendirme. özellikle sanatçılann katılımlanyla Gündoğan"daki şenlikte doğrudan "yaşanan gerceklik*' olmuştu bile. Bır yandan panel ve söyleşilerdeki özgürlük ortamında "demokrasinin erdemi" daha bir açığa çıkarken öbür yandan sahildeki şenlik alanını bir sanat galerisine dönüştüren sergilerde de sanatçılar aynı ortam içerisinde mesajlannı yapıtlanyla vermenin coşkusunu yaşadılar. Örneğin "Turizm ve Çevre" konulu açık oturumda turizmcilerle çevreciler. temelde çatışan taraflar değil; aslında dost olmalan gerektiğini ilan ettiler. Benzer şekilde ressamlar. çizerler, şairler ve heykeltıraşlar da kültürün sadece salonlarda değil: kent sokaklannda demokrasiye ve uygarlığa daha bir halkı kucaklayarak katkıda bulunabıleceğini kanıtladılar. Daha önce 19 yıl resım öğrermenliği, 9 yıl da Tarsus Belediyesi'nde kültür müdürlüğü yapan Muğla 11 Halk Kütüphanesi Müdürü Hikmet Öz,bu coşkulu sanatçı çıkarmasına "Tarsus Taşlanndan Mesaj" adını verdiği resim sergisiylekatılmıştı. Kültûr ve T\ırizm Şenliği Yapıtlannı "modern mozaik" adını verdiği ve doğal çakıltaşlannı kınp eledikten sonra tuval üzerine yapıştırarak gerçekleştirdiği ilginç ve özgün bir teknikle gerçekleştiren Hikmet Öz. bu zorlu resimlerine konu olarak da yine Tarsus'un efsanelerinden esinlendiği temalan seçmişti. Çukurova'nın gizemli Şahmeran'ı, sanki bu kez Farilya'nın mavi sulannda yüzmeye gelmişti. Bayır İlköğretim Okulu resim öğretmenı Türkan Hasbay'ın Buca Eğitim Fakültesi'ndeyken ürettiği "metal grav'ürleri" ise Gündoğan'daki sokak galerisinin bir başka özgün resim sergısini oluşturmuştu. Türkiye'de fazla yaygın olmayan metal gravür tekniği, aslında sanat tarihindeki ilk yerini I438'de Gutenberg'in yine ilk basım yönteminı bulmasıyla almıştı. Rönesans'la birlikte hızla gelişen ve yayılan gravür. şimdi 21 yüzyıla 5 kala. Ege'nin bir kıyı köyündeki kültür şenliğinde insanlan selamlıyordu. Heykeltıraş Kenan Ybldaş'ın 15 yıldır sürekli incelediği "evrenin yapısı, insanın e\ rimu ilk uygarlıklar. Üzerindeki kitabeye göre 1903 yılında yapılan Yalı Camii, Gündoğan'ın doğal plajından denize girenlerie tarihsel bir dostluk kurmuş dunımda- prehistorya" gibi konulardan esinlenerek gerçekleştirdiği yapıtlanndan oiuşan heykel-rölyef sergisi de doğrusu Farilya'nın bu ortamında çok etkiliydi. Malzeme olarak ahşabı ve özellikle ceviz ağacını kullanmayı yeğleyen Kenan Yoldaş, memleketi olan Bergama'nın zengin tarihini ve uygarlık birikimini yapıtlarına da yansıtmaya çalışırken sanki Berlın'de tutsak olan Zeus Sunağı'nın denn yasını yüreğinde sürekli tutuyor gibiydi. Demokrashle sanat içiçe Ege'deki ve özellikle Muğla yöresındeki kültür etkinliklerinde özellikle çevrecilerin en sevilen sanatçı dostlarından olan Ayten Timuroğiu'nun yağlı boya resimleri ise yine hem duygulu hem de güzelliklerin mavi belgeseliydiler. Ayten Timuroğlu sadece sergisiyle değil. dost meclislerindekı söyleşileri ve güler yüzü ile de kültür şenliğine sanatçı katkısını sürdürüyordu. Bu kültür şöleninde. yine sokak sergileri kapsamında Nnran Altuğ eski Anadolu evlerini yansıtan resimleriyle, Mustafa Yıldız değişik konulan işleyen karikatürleriyle, Aziz Güleç Gündoğan'dan görüntüler içeren renkli desenleriyle yer aldılar. Hidayet Karakuş ve Aydoğan Yavaşlı da kitaplanm imzaladılar, okurlan ve dostlanyla söyleştiler... Gündoğan'daki Kültür ve Turizm Şenliği'nde, işte böylesi bir ortamda insanlar umutlannı tazelerken belediye meclisi de hem eski köy yerleşmesinin hem de bu alana komşu konumdaki "Suhıcam" bölgesinin korunması için "StT" karannın alınması yönündeki biröneriyi aynı günlerde benimsemişti. Yani sözün kısası, demokrasi ve sanatın Gündoğan'daki buluşmasını, halkın temsilcileri de uygarlık ve kültürün korunması kararlanyla selamlamış oldular... ODAK NOKTASI AIEV1ET CEMAL 'Cumhuriyet' ve Market Kuponları... Herhangi bir sektör ne zaman çökmüş sayılır? Ken- dini yalnızca parasal anlamda artık ayakta tutama- dığından mı? Hayır. Gerçi böylesi de elbet bir çöküş belirtisidir. Çoğu durumlarda parasal sorunlara çözümler bulunur ve o zaman o sektör, yoluna yine ne idiyse, o olarak de- vam eder. Örneğin basın sektörü türiü nedenlerie ekonomik bir darboğaza girerse ve bulunacak çö- zümlerin ardından yoluna yine basın olarak devam ederse, o zaman geride bıraktığı, yalnızca parasal bu- nalımdır ve sektörün çöktüğünden söz etmeye de ar- tık gerek yoktur. Buna karşılık, örneğin yine basın sektörü, üstelik kendisini yok edebilecek ağırlıkta parasal sorunlar- dan ötürü değil, fakat çok daha fazla kazanç sağla- ma amacıyla, kendisini basın sektörü olmaktan çı- karacak çözümlere saparsa, düzmece bir bunalım için öngörülen bu çözümlerden geriye o sektörün yı- kıntılarından başka bir şey kalmaz. Bugün, Cumhuıiyetîn dışında kalan hemen bütün gazeteler için durum, ne yazık ki budur. Özellikle "öü- yük basın "ın, kendine trilyonluk tesisler kurarak gös- terişli bir "endüstrileşme" tutkusuna kapılması, bu- nu yaparken hedeflediği büyümeye basın sektörü niteliğini konjyarak ayak uydurabilip uyduramayaca- ğinı hesaplamaması, sonuçta bu gazetelerin yalnız- ca ad olarak gazete olma niteliklerini korurlarken, özde birer market kuponu fabrikasına. birer pazar- lama örgütüne dönüşmelerine yol açmıştır. Hedeflenen büyümeye reklam girdilerinin de yet- memesi ve -son zamanlarda olduğu gibi- yapıların çılgınca bu promasyon yarışına dayandırılmaya kal- kışılması, sonuçta basını basın olmaktan çıkarmıştır. Bu tür gazetelerin her şeyden önce kendi yazarlan- na ve muhabirierine, başka deyişle doğrudan kendi basın çalışanlanna yönelik çok net bir mesajlan var- dır; kanımızca bütün bu olup bitenlerin odak nokta- sı sayılması gereken mesaj şudur. "Ey benim yazar- lanm, çizerlerim, muhabirterim ve öteki basın çalı- şanlanm! Sizlerin birer basın mensubu olarak har- cadığınız çabalar, beni istediğim ölçüde ayakta tut- maya yetmiyor. Onun için bundan böyle sizler, an- cak ben gazetem aracılığıyla perakendecilik yaptı- ğım; çanak, çömlek, bisiklet, çanta, don, gömlek, mutfak robotu, çatal bıçak takımı.. dağıtabildiğim ölçüde okur bulabileceksıniz!" Kim ne derse desin, işin başındakiler yaptıklarına nasıl kılıflar uydurmaya çalışırlarsa çalışsınlar, olayın özü budur ve bu öz gerçekte doğrudan o gazeteler- de birer basın mensubu olarak çalışmayı sürdürmek isteyenlerin mesleki saygınlıklanna yöneltilmiş çirkin bir saldındır! Ve eğer bu ülkede 'Basın Haysiyet Di- vanı'diye bir kuruluş varsa, gelecekteki basın tarihi- mizin sayfalannda bu kuruluşun bugünkü koşullar al- tında hangi haysiyeti korumuş ya da korumamış ol- duğu, herhalde sorgulanacaktır! Yalan haberlerle, kişilerin özel yaşamlarına yöne- lik saldınlarla ve benzer yollarla basın rekabetine gi- rişildiği, bugüne kadar yalnız bizde değil, fakat ya- bancı basında da sık görülmüştür. Ama sonuçta bü- tün bunlar, yine basın içerisinde, basında gerçekle- şen yozlaşmalar ve yoldan sapmalar olarak ele alı- nıp düzeltilmesi yoluna gidilmiştir. Buna karşılık ba- sının işlevlerini, basınla uzaktan yakından ilintisi bu- lunmayan, üstelik bir de hastalıklı denebilecek bir tüketim tiryakiliğini körükleyen girişimlerle sürdür- meye kalkışmanın ne basınla ne de gazetecilik anla- yışıyla ilgisi vardır. Hiç kuşkusuz basın kuruluşlan da sonuçta birer ti- cari kuruluştur ve işlevlerini yerine getirebilmek için kendilerini bu nitelikle ayakta tutmak zorundadırlar. Gel gelelim bir tekstil firması, nasıl başka tekstil fır- malenyla, ancak tekstil alanında rekabet ettiği süre- ce bir tekstil işletmesi olma niteliğini koruyabilirse, buna karşılık oyuncak üreterek başka tekstil firma- lanyla rekabet etmesi düşünülemezse, basın için de durum aynıdır: Basın alanında da gazeteler, birbirle- riyle ancak birer gazete olarak, yani bir gazete den- diğinde ne an/aşı/ıyorsa, o olarak rekabet edebilirler. Buna karşılık basın kuruluşlan, birer de gazeteleri olan mal pazarlama şirketlerine dönüşürlerse, orta- ya çıkan portreyi hâlâ basın diye adlandırmak, bası- nı gerçekten korkutucu boyutlarda bir çöküşe yargı- lı kılmakla eşanlamlıdır. • Ülkemizdeki bu tür sözde basın kuruluşlannın yol açtığı en büyük tehlikelerden biri de geleceğe yöne- lik olarak verdikleri bir mesajdan kaynaklanmaktadır. Çünkü bu gazetelerin promosyon uygulamalanyla sergiledikleri bir "kesinlikle olmaması gereken" ba- sın bağlamında zaman geçtikçe neredeyse bir "ol- ması gereken" ya da "böylesi de olurmuş" anlayışı- nın tohumlannı atmakta ve bu tohumlar, yeni yetiş- mekte olan gazeteci kuşaklannı zehirlemektedir. Cumhuriyet, ta başından beri okurlanna yalnızca "gazete vermeyi" sürdürerek, artık neredeyse bütün sahiplerini yitirmek üzere olan bir onurun bekçiliğini ve koruyuculuğunu yapıyor. Böyle bir ortamda, Cum- huriyet'\n yalnızca gazete vererek aldığı ya da yalnız- ca gazete vermekte direndiği için alamadığı her tiraj, ülkemizin basını adına, ancak bir onur madalyası sa- yılabilir! Ankara, 8. Uhıslaranası Film Festivali' ne HanNarayop • Kültür Servisi- Dünya Kitle tletişimi Araştırma Vakfı tarafından düzenlenen Ankara Uluslararası Film Festivali' nin sekizincisi 15- 24 Mart 1996 tarihleri arasında yapılacak. Festivalin Yürütme Kurulu?nda Filiz Akar. Musa Aydoğan. Faruk Bildincı. Beyhan Büyükyıldız, Peyami Çelikcan, Nezih Danyal. Ibrahim Demirel. Hilmi Etikan, Hasan Görün, Hacer Koç, Oğuz Onaran (Yürütme Kurulu Başkanı), Mahmut Tali Öngören, Vecdi Sayar, Aysan Sümercan, Ömer Tuncer bulunuyor. Dünya Ticaret Merkezi ( Tahran cad. no. 30, Ankara )'nde çalışmalara başlayan Festıval Yönetim Kurulu ilk olarak, "Ulusal Belgesel Film Yanşması" na katılacak olan fılmlerde konu sınırlaması olmamasını kararlaştırdı. Ömer ŞeriT in yeni filmi • LEFKOŞA (A.A)- Mısır' lı ünlü aktör Ömer Şerif' in, Kıbns Rumlannın. önce Ingılizleri daha sonra da Kıbns Türklerinı toptan ımha için oluşturduklan tehdış örgütü EOKA' yı konu alan filmde, eli kanlı General Grevas' ı canlandıracağı açıkiandı. Cyprus Maıl gazetesinde yer alan haberde, Güney Kıbns' ın Baf yöresinde Türk köyü Androlikou ile Rum köyü Dhrouska' nın mekan olarak seçildiği filmin çekimine gelecek ay başlanacak. Filmde Marcello Mastroiani ve Geraldine Chaplin de rol alıyorlar.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle