Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 30 TEMMUZ 1995 PAZAR
14 KULTUR
Mustafa Altıoklar, kanat takıp uçan ilk insanın bir Türk olduğunu bütün dünyaya anlatacak
w
Tüıııni8iuılığaıııuthıuçıışlaı-../
Külriir Servisi- Yiizyıllar önce, Os-
nıanlı tarihinin yazıldığı en önemli me-
kânlardan biri olan Topkapı Sarayı'nda
şu sıralarda bir dönemin tarihi yeniden
yaşanıyor. Türk Sineması'nda. daha ön-
ce çektiğı Çizgim, Ayak Sesleri, Lapsus,
Kılpayı \e Agoni adlı kısa filmlen ve
"Denize Hançer Düştü"adlı uzun metraj
fılmiyle tanınan genç yönetmen Musta-
fa Alüoklar bu yeni fılminin senaryosuy-
la 1993 yılında Kültür Bakanlığı'nın en
iyi 10 senaryoya verdiğı ödüllerden bin-
ni almış.
17yüzyılda geçen ve Hezarfen Ahmet
Çelebi'nin ünlü uçuş öyküsü fonunda,
devlet-birey ilişkilerini sorgulayan fil-
min ismi "îstanbul Kanatlarımın Al-
tında". "Denize Hançer Diiştü " ısim-
li ilk filmini çektiği sıralarda bir gün yor-
gunluk atmak için Galatasaray Hama-
mı'na giden ve bomboş hamamdan çok
etkilenen yönetmenin aklına bu tarihi fil-
mi çekme fikn ilk orada gelmış.
Film, EvliyaÇelebi'nin seyahatname-
sinden yola çıkarak yapılıyor. Evliya Çe-
lebi "Büyük Seyahatnamesi"nin 2.cil-
dınin sonunda . Hezarfen Ahmet Çele-
bi'nin kanatlar ve Lagari Hasan Çele-
bi'nin ha\ai fişekleraracılığıyla uçuşla-
nnı anlatıyor, her iki olay da, 4.Murat
zamanında geçiyor. Çocuk yaşta başa
geldiğinden başlangıçta yitirdıği otori-
tesinı. tekrarele alabilmek amacıy la kan-
lı bir harekâta gırişen ve yaptığı kıyım-
larla tarihe en zalim padişahlardan biri
olarak geçen 4.Murat"ın zamanında..
Batı'da Galile'nin yaşamını kurtarmak
için büyük buluşunu reddettığı. doğuda
pozitif bilimler adına yapılan her çalış-
manın şeytan icadı diye nitelendirildiği
bu zamanlarda, Hezarfen ve Lagari in-
sanlann uçabileceğini kanıtlamaya çalı-
şıyorlar! Yaşamlannm zorluğunu tahmin
etmek hiç de güç değil.
Evliya Çelebi'nin aktardığına göre de,
Hezarfen Ahmet Çelebi, uçuşunu taki-
ben Çezayır'e sürülmü^. Lagari Hasan
Çelebi ıse yaşamını Kınm'da tamamla-
mak zorunda kalmış.
Beni asıl UgUendiren 4. Murat
dönctni degiL, HezarfeıTin uçuşu
Filmde Evliya Çelebı'yi oynayan ti-
yatro sanatçısı Haluk Biİginer. rolünü
çok sevmiş. Evliya'nın Lagari'ye ve He-
zarfen'e büyük bir moral desteğı sağla-
yan, son derece zeki ve nüktedan bir
adam olduğunu, tüm olaylara gülümse-
yerek baktığını söylüyor. Filmde Kösem
Sultan'ı oynayan Zuhal Olcay, daha ön-
, ce hiç Kösem Sultan'ın resimlerini gör-
memiş. Rolünün küçük bir rol olduğunu
düşünen sanatçı buna rağmen oynadığı
karakterle ılgilı birçok kıtap okumuş.
, Filmde en önemli rolü, daha önce hiç
başrol oynamamış bir oyuncu olan Ege
Aydan( Hezarfen Ahmet Çelebi) üstlenı-
yor. "'Gece Kuşu" olarak tanıdığımız
Okan Bayülgen bu filmde Lagari olarak
uçma gınşımlerını sürdürüyor. 4.Murat'ı
canlandıran Burak Sergen ise ilk kez bir
sinema filminde oynuyor. lspanyol Be-
atriz Rko da esır düşmüş bir Italyan kı-
zını canlandınyor. Filmin kadrosunda
yıllann sanatçısı Tuncel Kurtiz. manken
Berke Hürcan ve Savaş Ay da var.
Bu ilgi çekici. tarihi filmin Topkapı
Sarayı'nda kurulan setinde yönetmen
Mustafa Altıoklar'la görüştük.
- Neden tarihi film çekmeye karar ver-
diniz ve niye Osmanlı tarihi?
ALTIOKLAR- Tarih beni her zaman
çok ilgilendirmiştir. Osmanlı tanhi ise
en çok ilgilendiren tarihi dönemdir. ben-
• ^ vliya Çelebi'nin seyahatnamesinde anlattığı Hezarfen Ahmet Çelebi'nin
m . kanatlar ve Lagari Hasan Çelebi'nin havai fişekler aracılığıyla uçuşlan,
m y milyarhk bütçeyle beyazperdeye aktanlıyor. 'tstanbul Kanatlanm Altında' adlı
m . filmiyle belgesel degıl, dramatik bir film yapmak isteyen yönetmen Mustafa
~A_^^ Altıoklar.'Bu öykünün içine dalıp. en azından ruhen uçan ben, Evliya'nın da
uçmuş olabileceğini de hesaba katıyor ye öyle bile olsa (hayal gücünün uçuşuna saygı
duyarak) bu uçuşa katılıyorum ve tüm insanlığa mutlu uçuşlar diliyorum' diyor.
Evtha Çelebi'vi Haluk
Biİginer, Kösem Sultan'ı Zuhal
Olcay, Hezarfen Ahmet
Çetebi'yi Ege Aydan. Lagari'yi
Okan Bayülgen, 4.Murat'ı
Burak Sergen. italyan kızını
Beatriz Rico oynuyor.
Tuncel Kurtiz. Berke Hürcan
ve Sanaş A> oyuncu
kadrosunda ver alıvor.
ce sanatçının misyonlanndan birisi ken-
di kültür ve tarihinden örnekler vererek.
kendı insanlannı aydınlatmaktır. Osman-
lı tanhinde beni en çok etkileyenler Çem
Sultan Olayı. 2.Mahmut. 3.Selim ve
4.Murafın padışahlık dönemi. Ama be-
nim bu film için seçtiğim dönem 4.Mu-
rat dönemi değıl. Beni asıl ilgilendiren
Hezarfen Ahmet Çelebi'nin uçuşu. He-
zarfen uçuşunu 4. Murat döneminde yap-
mış. eğerAbdülazizdönemindeyapsay-
dı. film o dönemde geçerdi.
- Bu film alışılmışın dışında bir 4.Mu-
rat portresi çiziyor. Çok farklı bir bakış
açısı var. 4.Murat'ı çok değişik \ önleriy-
le izleviciye sunuvor. Nasıl bir tepkiyle
karşılasacağını/ı düşünüyorsunuz?
ALTIOKLAR- Her üretımde mutlaka
bazı etkiler ve bu etkilerin de tepkileri
söz konusudur. Ama benim ıyi ya da kö-
tü tepki almak gıbi bir kaygım yok. Çek-
tıklerim benim kendı düşüncelerim.Sa-
natçı varolan gerçekleri, ancak kendi
prizmasından süzerek ele alırsa bir sanat
eseri olur, yoksa dökümanter. belgesel
bir yapım ortaya çıkar.
Ben belgesel değil, dramatik bir film
yapmak istiyorum. Dolayısıyla bütün
olayları kendi görüşlerim. kendi yorum-
lanm ve tarihe olan kendı gözlemlerim
ışığında. kendi merceğımin altına soku-
yorum. Her zaman tepkiler söz konusu
olabilir. Benim tepkilere karşı söyleye-
ceklerim varsa bunlan söylerim. Spekü-
lasyon yaratmayı istemiyorum. Bu yüz-
den öncelıkle şunun bilinmesini istenm
ki, bunlar benim yorumlanmdır.
- Peki senaryo ne kadar gerçekçi?
ALTIOKLAR- Bunun tabii ki biryüz-
desinı vermek, ölçümünü yapmak müm-
kün değil. Çünkü bu sanattır ve sanat öl-
çülmez. Santimetrikbirbirimiyokturya
da bir para birimi değildir.Ne kadan ger-
çek ne kadan gerçek dışı tartışması ya-
pılamaz. Çok önemli bir söz var. Bu söz,
benim sanat felsefemi çok iyi açıklı-
yor:"Bu filmde seyredeceginiz herşey
gerçektir." Çünkü ben düşündüm. Dü-
şünce ne kadar gerçekse bu filmde göre-
cekleriniz o kadar gerçektir.
- Filmin 1 mitvon dolardan fazla bir
bütçesi var.Bu bütçeyi nasıl sağbdnuz?
ALTIOKLAR- Film Türkiye-Hollan-
da-Ispanya ortak yapımı. Başrol oyuncu-
lanmızdan biri de lspanyol. Şu an için
düşünülen malıyeti 1 milyon ABD dola-
n. Bütçenin 500 bin dolan yurt içinden
sağlandı. Kültür BakanlıgVnın 4.7 mil-
yarhk bir desteği var. Bunun dışında
Umut Sanat Ürünleri benim ortağım ve
prodüktör olarak paranın büyük bir kıs-
mını ortaya koydu.
Geri kalan kısmını lspanyol ortaklan-
mız karşılıyor. Filmin laboratuvarişlem-
leri tspanya'da yapılacak ve Amerika'da
çekilecek efekt sahneleri de Ispanyollar
tarafindan karşılanacak.
- Bundan sonra da tarihi fîlmler çek-
meyi mi düşünüyorsunuz?
ÂLTIOKLAR-Evet. Bundan sonra
çok yakında Istanbul'un işgal altında kal-
dığı beş yılı çekmek istiyorum. Sanıyo-
rum bu filmle ilgili ipuçlannı sonbahar-
da "Istanbul Kanatlanmın Altında"nın
çekimleri bitince vereceğim. Şimdilik
şunu söyleyeyim. 4 Kasım 1918'den iti-
baren işgal altına giren tstanbul'un işgal
altında kaldığı günler ve Türklerin Kur-
tuluş Savaşı hazırlıklan içinde yeralan
direnişleri filmin temel konusunu oluş-
turuyor.
-"Istanbul Kanatlanmın Altında"nın
nasıl bir izlev ici kirlesi tarafindan ilgi gö-
receğini düşünüyorsunuz?
ALTIOKLAR- Ülkemizde filmler 2
kategoriye aynlıyor. Sanat filmleri ve ti-
cari filmler. Bu aynmı ben yapmıyorum.
Ama maalesef böyle bir aynm var. Se-
yirci de bu aynmlann bilincinde olarak
bazı filmlere gidiyor. bazılanna gitmi-
yor. Ben filmin senaryosunu hazırlarken
ticari amaçlı ve olaylara kenanndan do-
kunup geçen -ki zaten hayatım boyunca
yüzeysel hiçbir şey yapmadım- bir film
yapmayacağımı biliyordum.
Mutlaka derinlere inmek istiyo-
rum,günlük ya$antımda da hep olaylann
derinine inmek. duvann arkasını görmek
istenm. Bu filmin senaryosunu yazar-
ken entellektüeller dışında sıradan izle-
yicinin de keyif alabileceği bir kurgu iz-
lemeye çalıştım. Bu yüzden, filmin her
kesime hitap edebilecegine inanıyorum.
- Filmlerinizin senaryolannı kendiniz
yazmava dev^am mı edeceksiniz?
ALTIOKLAR- Ben senaryo yazan de-
ğilim...Türkiye'de senaryo yazan açığı
var, senaryo yazarlığı çok önemli bir ko-
nu. Bu filmin senaryosu çok içime do-
ğan bir şey oldu. Ben çok sevdim, oku-
yanlar da çok sev ıyor. Başanlı bir senar-
yo, ama yine başanlı bir senaryo yazan
mıyım bilemiyorum.Benim istediğim
Türkiye'de senaryo yazarlığının bir mes-
lek haline gelmesi. senaryo yazarlannın
maddi açıdan beslenmesi ve insanlann
bu işten hayatlannı kazanabilecek duru-
ma gelmeleri. Biz yönetmenler ancak
onlann senaryolanna yorumlar getirerek
filmler çekmeliyiz. Doğru yöntem de bu-
dur. Aynca diyalog ve metin yazarlan
olmalı.Bu alanlarda Türk sinemasında
büyük bir açık var. Böyle bir fîlmi çek-
meye başlamakla nasıl bir misyon üstlen-
diğinin tamamen farkında ve İcanat takıp
uçan ilk insanın bir Türk olduğunu tüm
dünyaya anlatmak konusunda oldukça
kararlı olan Mustafa Altıoklar son olarak
şöyle diyor
"Bu öykünün içine dalıp, en azından
ruhen uçan ben, Evliya'nın da uçmuş ola-
bileceğini de hesaba katıvor ve övle bile
olsa (hayal gücünün uçuşuna savgı duya-
rak) bu uçuşa katılıvorum ve tüm insan-
lığa mutlu uçuşlar dilivorum."
Tarantino- Stone
çekişmesi
Kültür Servisi- " Bayanlar. ba>lar! Bu gü-
nün karşdaşması sinemanın iki devi arasın-
da ! Boksöıierimiz, ringin kırmıa köşesinde
Tennesse'den Tarantino 'The Kid\ siyah kö-
şedeyse 'Paranoyaklar Prensi' Oliver Stone!"
Quentûı Tarantino, Olher Stone çekişme-
si neredeyse bir boks maçını andınyor. Bü-
tün sorun. Tarantino'nun yazdığı. Oliver Sto-
nenun filme çektiğı "Natural Born Kil-
lers'*(Katil Doğanlar)ın senaryosunun piya-
saya sunulmasında... Faber ve Faber firma-
smın Tarantino'dan filmin yayıncılık hakla-
nnı alıp. senaryosunu piyasaya sürmeleri
Quentin Tarantino Oliver Stone
Stone'u çok öfkelendirmiş. Bu öfkede Ta-
rantino'nun senaryolannın piyasada gördü-
ğü ilginin de büyük payı olsa gerek..."Pulp
Fiction^Ucuz Roman) 100 bin, "Reservoir
Dogs" (Rezervuar Köpekleri) 50 bin. "True
Romance" (Çılgın Romantik) 20 bin adet
satmış. Pekı bu senarvoların meraklılan
kim? Tarantino'yu anımsatacak en ufak bir
şeyin bile kutsal olduğunu düşünen hayran-
lan elbette.
Oliver Stone'unkızgınlığınagelince...Sto-
ne, filme ilişkin tüm haklann , yayıncılık da
dahil. kendisine ait olduğunu iddia ederek
Tarantino'yu suçluyor. Stone'a karşı Taran-
tino'ya oynayanlar ise "Katil Doganlar"ın
senaryosunun zayıf ancak Stone'nun filmi-
nin berbat olduğunu düşünüyorlar. Filmde.
senaryoda olmayan belirgin bir eksıklik var.
O da ıçtenlik. Oyleyse neden filmi Taranti-
no yönetmemiş ?
" Katil Doğanlar'ı da. Çılgın Romantik'i de
yönetmedim. İki senaryom da eski kız arka-
daşlanm gibidir. Aşıkoİurunı ama asla eWen-
mem."
Katil Doğanlar. bilindiği üzere. öldürme
güdüsüyle dolu iki sevgıli etrafında dönüp
duruyor. Senaryo, mızah, korku, dehşet. ro-
mantizm. saflık arasında sağlam bir denge-
deyken filmde bu zekıce karışımdan eser bi-
le yok. Stone'a göre "ger-
çek"denilen şey, medyanın da
etkısıyle "şiddet" e dönüşmüş
ve sürekli körüklenıyor. Sto-
ne. filmde bol mıktarda med-
v a öğelerini kullanarak eleşti-
nsini yapmak istemiş belki
ama söz konusu ögelen kulla-
nımındakı mantıkbırtürlüöne
çıkmıyor.
Filmin katil karakterlen ,
Tarantino'nun senaryosunda.
toplumun dayatmalanyla çev-
relenmiş (hapisane. gardıyan-
lar, silahlar, zıncirler vs. gibı
sembollerle karşımıza çıkıyor
bunlar). Tehlikeli ama aynı zamanda cazibe-
si olan tipler... Stone'nun filminde ise karak-
terler ilginç olmaktan öte vasatlaşıyor. Ta-
rantino'nun şiddete yükledıği anlam daha so-
fistike.
Bir bakıma, gerçekler ve mızah arasında (
bir çeşit çızgi film tekniğine benzer ) gıdip
geliyorşıddet. Senaryo. filme göre daha otu-
raklı.,Buna rağmen Tarantino'nun mesajlı
filmler yaptığını iddia etmek zor. Zaten o da
bunu istemiyor. Stone ile arasmdaki en be-
lirgin fark. Stone tehdıt edıyor. Tarantino ise
önenyor. Belki de Tarantino'nun parodik
tarzının geleceğe kalması daha güç. Sto-
ne'nun bu konuda şanslı olup olmadığını ise
yeni filmi
i
*!Nixon"da göreceğiz.
JııKc Christie bu kez
tiyatroyu deniyor
~r T"arold Pinter'in
f—i 'OldTimes'
_£.-£. adlı oyunuyla
sahneye çıkan Julie
Christie. düşüncelerine
sansür uygulamaktan
hoşlanmayan bir
anlamda politik kişiliği
olan bir sanatçı.
Kültür Servisi-Oscarlı film
yıldızı Julie Christie çevirdığı
28 filmden sonra bu defa tiyat-
royu deniyor.
Harold Pinterın 'Old Ti-
mes' adlı oyununda sahneye çı-
kan Christie, "Aslında tijatro
yapmayı hiç düşünmemiştim
çünkü bu konuda hiç teknik be-
cerim olmadı. Yönetmenim
Lindy Davies'in ü/erimde çok
emeği var'" di\ or.
Sanatçıya şimdilerde çeşitli
tiyarrolardan oyunculuk teklif-
leri yağıvor.
"DrJivago'*nun Lara'sı Julie
Christie, sinemada da çok başa-
nlı yönetmenlerle çalışmış. Lo-
sey (The Go Bervveen ), Schle-
singer (Billy Liar Darling). Truffa-
ut(Fahrenheit 451)... "Tam anlamıv-
la mükemmeldiler...Güvenebileceğim
insanlarla çahşmak benim için çok
önemli."
Peki ya Harold Pinter ?
" Oyunlannı çok severim. Beni kah-
kahaya bogar."Çhristie. Pinter ile hiç
karşılaşmamış ama ünlü tiyarro ada-
mına, şu sözlerini neredeyse ezberle-
yecek kadar hayranlık duyuyor: "Söz-
cükler aldatıcı. yönlendirici ve gerçek
anlamlanndan uzaktırlar. Dilin bozul-
masının temelindeki en önemli neden
Julie Ghristie, oyunculuk yeteneği
ve zanf güzelliğjyle dikkatleri çek-
mış bir sanatçı. Universite yıllannda
oyunculuğun yanı sıra, sahip olduğu
diğer yetenekleri de keşfetmek arzu-
suyla önce biyoloji daha sonra dil bi-
limleri ve son olarak da tarih ve poli-
tika okumuş." Biyologya da dil bilim-
cisi olamazdım çünkü analitik düşün-
me ve hatırlama gibi becerilerim yok-
tu." Bütün bunlardan sonra oyuncu-
lukta karar kılma nedenini ise bu işi
en ıyı şekilde yaptığına olan inancıy-
la açıklıyor.
Christie, düşüncelerine sansür
uygulamaktan hoşlanmayan bir
anlamda polîtik kişiliği olan bir
sanatçı. Pasifik 'teki nükJeer de-
nemeleri protesto gösterilerinden
hay\an haklannı korumaya kadar
dek her türlü haksızhk ve ayınm-
cılığa karşı çıkıyor.
Jnsanlardan uzak, mütevazi bir
yaşam sürmesi çeşitli dedikodula-
ra yol açsa da O, Galler yöresin-
deki evinde doğayla başbaşa ya-
şamaktan son derece hoşnut." In-
sanlar toplumdan uzak ve aykın
olduğumu iddia ediyoriar. Neden
böyle düşündüklerini merak edi-
yorum. Basın toplantılan ve par-
tilere kanlıp her nrsatta kendimi
göstermediğim için mi ? Oysa in-
sanlan seviyorum."
Geçtiğimiz günlerde sanatçıyı
en çok üzen olaylardan biri gitti-
ği bir müzik kulübünde yaşanmış.
Ghristie'nin yanına yaklaşan bir
fotoğrafçı, sanatçının haberi ol-
madan deklanşöre basıvermiş.
Ertesi günkü gazete, "Bir za-
manlann güzel yıldızının şimdi
jiizüne bakılmıyor " gibi bir ifa-
deyle fotoğrafı yayınlamış. " Es-
tetik ameliyatla kendimi 10 yaş genç
göstermeye çauşsaydım bunu yapma-
yacaklardı. Onlara göre sadece genç
bir kadın yüzü güzel oSmayı hak edi-
yor." Bu yaklaşımın son derece seksist
olduğunu söyleyen Ghristie, insanla-
nn giderek daha çok saplantılı olma-
sından şikayetçi.
Güzelliğin yaşla sınırlı olmadığına
olan inancıyla " Bir teknoloji harika-
sı olarak ortakklarda dolaşmak iste-
mem" diyor. " Kimse şunun farkında
değil: Hepimiz bir gün yaşlanıp ölece-
ğiz."
KOŞEBENT
ENİS BATUR
Tanpınar'a Sükût
Suikasti
Rilke, bir dönem sekreterliğini yaptığı Rodin'e ba-
karken, "Ünlü bir insan, hakkındaki yanlış anlaşılma-
ların toplamtdır" demişti.
Tanpınar'ın durumuna da uyan bir saptama bu.
Defterlerine düştüğü notlara bakılırsa. kendisi de far-
kında durumun: Suut Kemal Yetkin'in ağzından
"Kimdir bu Ahmet Hamdi? Ne kadar az eser için bu
isme tahammül ediyoruz?" sözleriyle yargılıyor şair
kimliğinı. Bir adım sonra ekliyor "Sanatkârbilmeli ki
efkâr-ı umumiye yoktur, daima birkaç yüz kişi vardır.
Bu birkaç yüz kişiyi seçmek meselesidir ki asıl hü-
nerdir. Bu birkaç yüz kişi senin ayannda olursa aya-
ğın sağlama basar. Fransız irfanıyla yetişmiş Yahya
Kemal'/ birkaç dostu hariç, ya hiç Fransızca ve ec-
nebi dili bilmeyenleri, yahut bilip de en kötü edebi-
yatın numunesini verenleri seçti." Ya kendi doğru
seçmiş midir birkaç yüz kişisini? Yanıtı göz kırpma-
dan verir: "Bana bağlananlar arasında benim cinsim-
den tek bir insan bulunmaması beni düşündürüyor."
Tanpınar'a, ölümünden sonra sağ kesimin aydın-
lan da. sol kesimin aydınlan da ilgiyle bakmıştır. Meh-
met Kaplan'dan Orhan Okay'a bir yakada. Sela-
hattin Hilav'dan Murat Belge'ye bir başka yakada.
Yaşıyor olsaydı, bu ilgi, ıçindekı yalnızlık duygusunu
özde azaltmayacaktı diye düşünüyorum: O dönem-
de, şiiri, şairleri, romanı (Oğuz Atay hariç) romancı-
lan, denemeleri, denemecileri beslemiyordu. 1950
kuşağı şairleri, yazarlan, belki de Ataç'ın etkisiyle
'çok önemli' bulmuyorlardı Tanpınar'ı: Tahsin Yü-
cel'den, Bilge Karasu'dan, Cemal Süreya'dan onu
'gözümde buyuttüğüm 'yollu uyarılaraldığımı anım-
sıyomm. Ahmet Oktay ve Ece Ayhan'ı saymazsak,
birsonraki kuşakla derinleştı ilgi: Selim lleri, Orhan
Pamuk, Oğuz Demiralp, Orhan Koçak, Nurdan
Gürbilek, Sefa Kaplan'la.
Kaplan'ın, Okay'ın, Hilav ya da Belge'nin yaklaşım-
lannda da çoğu zaman yararcılık ağır basmıştır: Tan-
pınar'ın toplumsal bakışıyla sınırlı, daha doğrusu ona
ihale edilmiş bir perspektifle sınırlı bir ilişkidir bu.
Tanpınar'ı ne kadar deşifre edebilmişlerdi? Onun şu
sözleri bu soruyu doğruluyor: "Türkiye'de her şey
politika mücadelesi. Ben ise eserimde Türk politi-
kasını, hakiki Türk politikasını görüyorum. Sağ taraf
beni kâfi derecede kendilerinden, kâfi derecede in-
hisarcı, kâfi derecede cahil görmüyor. Sol bana düş-
man. Benim kültür seviyemde olanlarise frenklerde
benden iyisini buluyorlar... Hakikat bu ki ben Türk-
çede yeniyim. Fakat dünyada yeni değilim... Sağcı-
laryalnız Türkiye, gözü kapalı, ezberde almış ve geç-
miş bir Türk tarihi, yalnız iç politika ve propaganda
diyor. Sol Türkiye yoktur ve olmasına da lüzum yok-
tur diyor; yahut benzerini söylüyor. Ben ise dünya
içinde, ileriye açık, mazi ile hesabını gören bir Tür-
kiye'nin peşindeyim. Işte memleket içindeki vaziye-
tim."
Tanpınar'ın konumu mu bir tek, yalnızlığını doğu-
ran? Kendisine, yaptıklanna yaklaşımında zalimlik
kertesine varan eleştirellik de onu bir başına bırak-
mıştır. Türk edebiyatında kımse, aynaya bakıp bun-
ca acımasız olmayı başaramamıştır:
"ömrümün bir on senesı var ki kendiliğinden, bir
on senesi daha var ki elimle yandı."
"Muhakkak olan bir şey varsa yirmi sene evvel bir
şöhretim olmuş. Kitap neşretmemek, aynı muhitle-
re yazmamak bu tesirin de devamını men etmiş. An-
lışılıyor ki şiire az yer vermişim."
"Hocalık ve faydasız nesir, birkaç evde birden ya-
şamak gibı. Birini bırakıp öbürünü almakla iş olmu-
yor... Bana ne zamanım, ne de hususi hayatım yar-
dım etti."
"Estetiğimi kendime mal etmek uzun senelere ih-
tiyaç gösterdi. Acaip bir kader her şeyimi geciktiri-
verdi. Öyle ki 59 yaşımda ilk defa olarak ihtiyar bir
kız gibi dışanya gittim. Bunun ne demek olduğunu
Fransız edebiyatıyla biraz meşgul olanlar bilir. Kırk
yaşımda tek odada müstakil evim oldu. Herşey, ha-
yatımda her şey geç oldu. İlk nesir kitabım 40 ya-
şımda çıktı."
"Belki de kendi kendimi mahveden benim. Hak-
kımdaki sükût suikastinin bir sebebi de belki be-
nim. "
inci Enginün'ün yayımladığı defter sayfalanndan
seçtiğim bu paragraflar, Tanpınar'ın, hayatının son
birkaç yılında hayatının bütünü üzerinde yürüttügü
kazının boyutlarını gösteriyor, sanıyorum. Onun,
"Dindann şantajından bıktım, hayata öyle barajlar
koyuyor ki tahammülkabil değil" türünden günümü-
zü ve geleceğimizi de bağlayan gözlemleri; "BizAv-
rupalılaşacağız, fakatAsya'daoturan Türkmilletisa-
yılarak, kitle halinde değişerek", "halk düşünmeden
çocuk yapıyor", "millet olarak bütünüyle bu kadar
politika yapan cemaat var mıdır başka?", "Evvela
Türkiye. Evvela onu kurtaralım" türünden altı çizile-
si cümleleri, defterlerin sükût suikastini kırabilecek
gücü banndırdığını düşündürüyor.
Çizgi Filmcilep Derneği'nde
yasaya tepki
Kültür Serv isi- Çizgi Filmciler Derneği, yeni
yürürlüğe giren özel TV yasasında, yerli yapım çizgi
filmin gözardı edilerek, ulusal kültürün korunması
kapsamının dışında tutularak yerli çizgi filmin yok
sayılmasını. oldukça düşündürücü ve üzücü bulduğunu
belirtti. Açıklamada, yürürlükteki yasaya; yabancı
çizgi filmlerin yanında, diğer batılı ülkelerdeki
örnekleri ve derneğin görüşleri göz önünde
bulundurularak. belli oranda yerli çızgi- film
yayınlama şartı konulması gerektiği savunuldu.
Dernek. çızgi filmin sadece eğlence ve reklamcılık
alanlannda yararlı bir sanat aracı olmadığını
vurgulayarak. yabancı çizgi film hegomanyası altında
büyük bir kriz içine giren ve yok olma tehlikesiyle
karşı karşıya kalan Türk Çizgi- Film sanatını
kurtaracak, sektörü sanayi haline getirecek talebin
TRT ve özel kanallar tarafindan oluşturulması
gerektiğini vurguladı ve bu oluşumun yasal
korunmayla sağlanabileceğine dikkati çekti.
Kültün Bakanlığı'nda yeni ,
atamalar
Kültür Servisi- Resmi Gazete'de yayımlanan atama
kararlanyla, Kültür Bakanlığı Araştırma, Planlama ve
Koordinasyon Kurulu başkanlığına aynı yerde daire
başkanlığı yapan Mustafa Doğan getirilirken, Devlet
Opera ve Balesi Genel Müdür Yardımcılığı'na APK
uzmanı Şenol Tiryaki atandı. Boş bulunan Teftiş
Kurulu başmüfeltişliklerine de aynı yerde müfettiş
olarak çalışan Orhan Yüksek ve Izzet Yıldınm
getirildi. Milli Eğitim Bakanlığı Orta Öğretim Genel
Müdürlüğü'ne, okul öncesi eğitimi genel müdürü
Hüseyin Atılgan, boşalan okul öncesi eğitimi genel
müdürlüğüne de Samsun Milli Eğitim Müdürü Özcan
Tekiner atandı.