Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 30 TEMMUZ 1995 PAZAR
12 DlZİ YAZI
Yetmişlik büyükbiraderler
S
özde Marksiz-
min ideallerini
hedefleyen hare-
ket, sonuçta dar
bir grubun dik-
tatörlüğünü do-
ğurmuş, halkı ıktıdara yaban-
cılaştırmıştı.
Üstelik halkın basıt ihtı-
yaçları önemsenmiyordu.
Üzay teknolojisinde dünya
zirvesine ulaşan ülkede, ne
iyi bir elbise, ne de kalıteh
bir elektronik alet bulmak
mümkündü. Büyük mağaza-
lann yanında dış ülkelerden
geririlmiş makyaj malzeme-
leri, kazaklar ve teypler gız-
Y\ce ve fahiş fiyatlarla satılır-
dı.
Bu arada aşın dozda ve zor-
lama bir üslupla kötülenen
Batı dünyası. giderek ilgi
uyandinyordu. Iktidann yan-
lışlan, Batılı ideolojik organ-
lann başanlı çalışmasıyla gi-
derek düzenin altın\ oyuyor-
du. O yıllarda bazı "düş-
man" radyolan dinlemenin
ne denli büyük cesaret istedi-
ği ve ne denli çekici olduğu
hâlâ belleğimde. Fotokopi ise,
mucize kadar uzak ve son de-
rece "kuşkulu" bir olanak-
tı.
^ — Sovyetler Birliği'nin son dönemlerinde ülkede yasaklardan bir duvar örülmüştü. Orgütlenme,
Yasaklardanbirduvarörül- toplantı, gösteri, basın özgürlüklerinin yanı sıra yurtdışına çıkış da neredeyse yok edilmişti.
müştü. Orgütlenme, toplan-
tı. gösten. basın özgürlükle-
rinin yanı sıra yurtdışına çı-
kış hakkı da neredeyse tü-
müyle yok edilmişti.
Yayın organlan aynı dilden
konuşuyordu. Yalnızca Prav-
da gazetesini okurdum o yıl-
larda: ötekiler de zaten aynı
şeyi yazardı. Sendikalar, kol-
hoz ve sovhozlar. meslek,
gençlik, kadın vs. örgütleri
aynı biçimde çalışıyor, hepsi
devleti tamamlamaya çalışı-
yordu.
Anımsıyorum, okullarda
ve işyerlerinde her hafta bir
ikı kez "politik eğitim ders-
leri" veriliyordu; dünyadakı
gelişmelerin nasıl değerlendi-
rilmesi gerektiğı. tartışmasız
bir tarzda yukandan aşağı ile-
tıliyordu; sınavlardüzenlenı-
yor, ödül ve cezalar veriliyor-
djı. (Bunca çabadan birkaç
yil sonra, dünyanın en apoli-
tik toplumlanndan birinin or-
taya çıkması ne acı bir şaka.)
Moskova'nın On Yılı
Çarpık
Sosyalizmdav
Vahşi
^ Kapitalizme
• 300 milyonluk Sovyetler Birliği,
yaklaşık 20 milyonluk dev ve içi
kof bir partiyle, parti ise polit-
büronun 70'lik liderlerince
yönetiliyordu. 15-20 yıl önce,
yaygınlaştırılan bir slogan yardı:
"Bir politikacının en verimli yaşı
70'tir!"
• 1991 sonlarına doğru Sovyetler
Birliği'nin yıkılışı artık kaçınılmaz
olmuştu. Ama 80'li yılların ikinci
yarısında böyle bir kaçınılmazlık
yoktu. Yıkılışın koşullarını önemli
ölçüde yeni iktidarın yanlışları
hazırladı.
Yaşlı liderler kuşaflı
300 milyonluk Sovyetler
Birliği, yaklaşık 20 milyonluk
dev ve içi kof bir partiyle,
parti ise politbüronun 70'lik
liderlerince yönetiliyordu
15-20 yıl önce. "Bir politi-
kacının en verimli yaşı
70'tir!" gıbi birsloganın yay-
gınlaştınldığını gülümseye-
rek anımsıyorum.
Brejnev, 18 yıllık saltana-
tının sonuna doğru artık tek
başına konuşamaz ve yürü-
yemez olmuştu. Ama parti,
ordu, K.GB dengeleri. kolay bozulacak
cinsten değildı. Fotoğraf ve televizyon
oyunlanyla gençleştirip dinçleştirilmeye
çalışılan yaşlı lider, yine de çok zavallı
bir görüntü sergiliyordu.
Gizli politık fıkra kurumu. yaşamının
zirvesindeydi. Fakültemızin sigara içme
odalannda. dumandan çok polıtik dedı-
kodu ve şaka vardı. Ama az sonra derse
Gorbaçov'un olanaksız düşü1985 bahannda yeni bir lider başa gel-
di. Birbıri ardına ölen 70'lik liderlere ben-
zemiyordu Sağlıklıydı, eneıjikti, şaka yap-
masını \e gülmesini becerebiliyordu.
Gorbaçov, gençlik yıllannda. zamanın
başansız reformcusu Kruşçev'den etki-
lenmiştı. Sosyalizme ve komünist partısı-
ne insancıl yedinamik bir görüntü vermek
istiyordu. Öteki tüm Sovyet liderlennden
farİclı olarak. ülkesinin ve kendisinin dün-
yadaki \e Batı"dakı ımajına özel bir önem
veriyordu. Birkaç hamleyle Batfnın pro-
paganda silahlannı etkisiz hale getirebile-
ceğini vekendi liderliğindeki sosyalist ül-
keııin herkese örnek olabileceğini sanıyor-
du. Bu inançla bazı ideolojik ve askeri
ödünler vermekten çekinmıyordu.
Sovyet ekonomısinın sorunlannı aşmak
için, önee "sosyo-ekonomik gelişmeyi
hızlandırma" politikasını ortaya atan Gor-
baçov, başanlı olamadı.
Ardından insanlan harekete geçirebil-
mek için, sistemin politik kusurlannı tar-
tışmayaaçtı. Genellikle liderlerinı alkışla-
maya alışmış olan komünist partisi yetki-
lileri ve bürokrasi. şaşkınlığını üzerinden
atıp cıddi bir direniş başlatana kadar yeni
politika epeyce ilerlemişti. Fazla düşünül-
meden ve herhangi bir strateji hazırlanma-
dan atı lan adımlar sonucu, gel ışmeler Gor-
baçov'un inisiyatifinden çıktı. Tartışmalar
giderek, tek tek sistemin kusurlannın eleş-
tirisini aştı ve daha önemli boyutlara yük-
seldi. Rusya'da yüzyıllardır en çok kulla-
nılan soru, giderek daha sık ortaya atılır ol-
du: "Suçlu kim?"
Gorbaçov, gençlik yıllannda. zamanın
başansız reformcusu Kruşçev'den et-
kilenmişti. Sos>alizme insancıl ve di-
namik bir görüntü vermek istiyordu.
Artık iş, Komünist Partisı"nin yargılan-
masına dönüşüyordu. Ve Sovyet Anayasa-
sı'nda SBKP'nın yönetıci rolünü güvence
altına alan 6. maddenin kaldınlması talep
edilmeye başlandı.
Bunalım anında Komünist Partisi'nin
za> ıflatılması, sistemin bindiği dalın kesil-
mesi demekti. Çünkü Sovyetler Bırliği"nde
devlet yapısından ıdeolojiye, yurttaşlık bi-
lincınden ahlaka kadar her şeyin temelin-
deSBKPbulunuyordu. lyiydiyadakötüy-
Yeltsin, Gorbaçov gibi yumuşak, kibar
ve aydın görünümlü değildi. Rusların
ideallerine daha uygundu: sertti. ka-
ba>dı. Geleneksel bir Rus erkeğiydi.
dü. bu ayn soru; ama ülkenın ve devletın
bütünlüğünü sağlayan Komünist Parti-
si'ydi. SİîKP, partıden çok devlet organı-
zasyonuydu. \'e topu topu 2-3 vıl içiııde.
yerine bir şey konmadanyıkılanotonteler.
doöal olarak sıstemi uçuruma sürüklüyor-
du"
lyice za> ıflayan Sovyet de\ leti. eski dü-
zenin hantal savunucularının. 1991 Ağus-
tosu'ndaki becerıksiz hamlesiyle tümüyle
komaya girdı.
Başansız darbe. iktidar uğruna komünist-
likten monarşiye kadar denemeyeceği şey
olmayan bir lıdere, Yeltsin'e yaradı. Intı-
hann eşiğine gelmış olan yönetime karşı
muhalefetin sembolü haline gelen Yeltsin.
en iyı becerdıği yöntemi. yani yıkıcılığı
kullanarak kesin üstünlük sağladı. Merke-
ze kar>ı tepkileri artmış olan Ukrayna \e
Beyaz Rusya lıderlennı de yanına alarak.
gerçek bir darbe yaptı ve So\yetler Birli-
ği'nı dağıttı.
Yeltsin iş başında...
O günlerde halktan \ e parlamenterlerden
çıt çıkmaması beni son derece şaşırtmıştı
75 yıllık yurtseverlik anlay ışının sonu buy-
du. Yurt parçalanırken. herkes günlük ya-
şamına devam ediyordu. Aydınlar, tepki
göstermek şöyle dursun. yeni iktıdara al-
kış tutuyordu. Gerekli desteği veren ya da
susan aydınlar da, tıpkı yerel yöneticiler
gibi ödüllendirildıler sonradan; maddi
koşullardan yurtdışına çıkış hakkına kadar
bir dizi olanağa kavuştular.
Yeltsin. Gorbaçov gibi yumuşak. kibar
ve aydın görünümlü değildi. Ruslann ıdeal-
lerine daha uygundu; sertti, kabaydı, mujik-
ti. Gorbaçov gibi kansını öne çıkarmıyor-
du. Geleneksel bir Rus erkeğıydi. Üstelik
güçlüydü; boyu tavana erıyordu. Ayrıca
önceki lider gıbı sarhoşlukla mücadele
türünden anlamsız serüvenlere de giriş-
mıyordu: tersine iyi içtiği söylenıyordu.
Büyük Pyotr ("Deli Petro") sonrasında
böyle bir lidere hasretti Rus halkı.
Acaba beklenen kurtancı Yeltsin miydi?..
ginlir ve düşünülenlerin tam tersi söyle-
nirdi.
Brejnev öldü. Bir başka yaşlı lider.
Andropov geldi iktidara. Üretimdeki tı-
kanmanın, işlerin savsaklanmasının. spe-
külasyonun. bazı yasadışı gelir grupla-
nnın üzenne gidilmeye başlandı. Ne y ap-
mak ıstediği, ne yapabileceği tam olarak
anlaşılamadan Andropov da öldü Yine
kısa ömürlü bir lider olan Çernenko ise
hıçbir ız bırakmadı tarıhte.
Andropov deneyımi gelişseydi ne olur-
du? Bunu tartışmak zor. Ama şu tartışı-
labilır: Sovyetler'deki düzen. kendı ola-
naklanyla yenilenemez, geliştınlemez
mıydi? Sistem, kendine özgü yöntem-
lerîe tedavi edılemez miydi?
Evet. ekonomık tıkanma cıddi boyut-
lara ulaşıyordu. ama bunalımlar kapita-
list devletlerde de ortaya çıkıyordu \e
sosyalist ülkelerin deneyiminden akıllı bi-
çimde yararlananbu devletler.yine debu-
nalımlannı kendi olanaklarıyla aşıyor-
du. Ülke zayıflamışken iktidara gelen
Gorbaçov. ancak güçlü olunduğunda yü-
rütülebılecek son derece zor reformları
-üstehk 15-20 yıl falan degil. 2-3 yıl ıçin-
de- gerçekleştirmeyı hedefleyince olan
oldu.Bılıyorum. tanhsel olaylardan son-
ra. her şeyı "kaçınılmaz gelişme" ola-
rak değerlendirmeyi sevenler var. Evet,
1991 sonlarına doğru Sovyetler Birli-
ğı'nin yıkılışı artık kaçınılmaz olmuştu.
Ama 80"li yıllann ıkınci yansında böy-
le bir kaçınılmazlık yoktu. Yıkılışın ko-
şullarını önemli ölçüde-yeni iktidarın
yanhşlan hazırladı.
Yarın: Rusya,
kesfediyor
kapitalizmi
DÜNYA BANKASI İMPARATORLUĞU'NDA GAZÎNO KAPİTALİZMÎ / Prof. Dr. ALPASLANIŞIKLI
Küreseflesme özleminin tarihsel kökenleri
tçinde yaşadığımız zaman dılimınde hiçbır top-
lumsal sorun düşünülemez kı kendısını giderek yo-
gun bir biçimde çevreleyen küreselleşme olgusun-
dan bağimsız bir biçimde ele alınıp incelenebilsın.
Ancak, küreselleşme günümüzün bir gerçekliği ol-
makla birlikte. onun insanlık tarihinin daha önceki
dönemlerinde de ortaya atılmış bir özlem, hatta bir
gerçeklik olduğunu söyleyebiliriz.
Bir bakıma, bütün dinler, insanlığın ve yeryüzü-
nün sorunlanna mevcut siyasal sınırlan tanımayan
birbütünlük içinde çözüm aradıklan için -paradok-
sal olarak gerçekte bazı derin aynlıklann nedeni ol-
malanna karşın- bir tür küreselleşme öğretisini yay-
maya çalışmışlardır.
Yeryüzü cenneti ütopyası
Bu yöndeki arayışlar. sanayi devrimi sonrası dö-
nemde de sürmüştür. Ütopyacı düşünürler. bu ko-
nuda ilk akla gelen örneklerdir. Bunlann pek çoğu.
hayal ettikleri yeryüzü cennetinin gerçekleşmesinı.
ideal bir dünya devletinın kurulmasına bağlı görmüş-
lerdir. 19. yüzyılın önde gelen düşünürlerinden Pro-
udhon'un modelinde, Rousseau'nun toplumsal söz-
leşme düşüncesinden esinlenen bir özgürlük fikri-
nin temel oluşturduğu ve "atölj'enin hükümetin ye-
rini aldığı" birimlerden örülü bir dünya devletleri
federasyonu öngörülmekteydi. Keza, Mam'ın ön-
gördüğü "proletarya enternasyonalizmi"nin ırk,
dil, din.. gibi sınırlar tanımayan bir evrenselleşme
amacına yönelik olduğunda kuşku yoktur.
Kuşkusuz. bu eğilımlerin hepsini. aynı torbaya
koymamız veya günümüzdeki anlamıyla küreselleş-
me gerçeğiyle tümüyle özdeş görmemiz elbette ki
mümkün değildir.
Geçmişte ortaya çıkmış olan görüş ve eğilimler
içinde, günümüzde giderek belirginleşmekte olan kü-
reselleşme gerçeğini en çok hatırlatan bir örneğe.
Ingiliz sosyal demokrasisinin temel öğretisini oluş-
tııran Fabıanizm akımı içinde rastlamaktayız.
Ünlü tngılizyazan Bernard Shaw, Fabian Cemi-
• Günümüzde hükünı sürmekte olan küreselleşme fikrinin anlamı, "uluslararası pazar
güçlerine kayıtsız şartsız teslimiyet" olarak özetlenebilir. Bu nedenledir ki küreselleşme
sonucunda ulusal devletlerin iktidar alanlan daralırken, onun yerine halkın değil,
uluslararası sermayenin egemenliği yoğunluk ve genişlik kazanmaktadır.
yeti'ninbirüyesi olarak bu yüzyılın başında yayım-
ladığı Fabiancıhk ve İmparatorluk (1) ısımli ki-
tapçığında bugünün küreselleşme olgusunu şaşıla-
cak ölçüde anımsatan \ e dolay lı bir sonuç olarak bu
olgunun gerçek yüzünü teşhır eden görüşler ortaya
koymuştur. Shavv'a göre. "Bir ulusun kendi top-
raklarında. dünyanın geri kalan kısmının çıkar-
larını nazara almaksızın dilediğini \apma hak-
kına sahip olması fikri. artık geçerİiliğini yitir-
miştir". Çünkü Shaw. dünyanın. insanlığın ortak ma-
lı olarak görülmesi \e dünya kaynaklannın etkin
birbıçimde kullanımının. tüm dığer "dar ulusal çı-
karlara" göre öncelık taşıması görüşündeydi. Do-
layısıyla. ideal çözüm bir Dünya Federasyonu'nun
kurulması olabilirdi. Ancak bu gelişimın çok uza-
ğında bulunulduğunu kabul eden Sha\v. "mevcut-
lar içindeki en sorumlu İmparatorluk Federas-
yonu'nun (Imperial Federation) onun yerini al-
ması"nı savunmaktaydı
Bu çok samimı anlatım çerçevesinde savunulan.
elbette ki emperyalizmin egemenliği altında tam
bağımsızlık ilkesinin silinip gitmesinden. bir başka
deyışle, çok sayıda bağımsız \e demokratik rejim
yerine tek ve evrensel bir imparatorluk rejiminin
kuruimasından başka bir şey değildir.
Günümüzde hüküm sürmekte olan küreselleşme
fikrinin anlamı. "uluslararası pazar güçlerine ka-
yıtsız şartsız teslimiyet" olarak özetlenebilir. Bu
nedenledir ki küreselleşme sonucunda ulusal dev-
letlerin iktidar alanları daralırken. onun yerine -id-
dia edilenin tersine- halkın değil. uluslararası ser-
mayenin egemenliği yoğunluk ve genişlik kazanmak-
tadır. Dolasn la. yalnızca ulusal de\ let olgusunun son
bulduğubirdönembaşlatılmıi}0İmaiTiakta;ayni7a-
manda, demokrası de sözde kalmava mahkûm edıl-
mektedir. Bir başka deyişle. "Egemenlik kayıtsız
şartsız ulusundur" ilkesi yerine "Egemenlik ka-
yıtsız şartsız uluslararası sermayenindir" ilkesi
egemen kılınmak ıstenmektedir.
Günümüzde. küreselleşmenın bir düşünce veya
özlem olmanın ötesınde. elle tutulur bir gerçeklik
haline gelebılmesinin başlıca nedeni. teknolojının
gelişimi sonucunda dünyanın küçülmesidır. Ayrıca.
görmek zorundayız ki küreselleşme. 7
0"lı yıllardan
bu yana süregelen birbunalım içinde yu\ arlanmak-
taolan uluslararası sermayenin bu bunalımdan kur-
tulmak için başvurduğu yollardan bindir.
Uluslararası sermaye, küreselleşme doğrultusun-
dakı çabalannı hedeflerine ulaştırabilmek için ön-
celikle. emekçı kitleleri korumasız ve sa\unmasız
bir konuma sürüklemeyi amaçlamaktadır. Bunun
için saldınlannın başlıca ıkı hedefe yöneldiğını gör-
mekteyiz: Sosyal devlet ve sendikacılık.
Devletin küçültûlmesi yutturmacası
Sosyal de\lete yönelik saldırılar, "devletin kü-
çültûlmesi" sloganıyla süslenerek kıtlelerin gözün-
de sevimlileştırilmek istenmektedir. Gerçekte ise
devletin baskıcı ve sömürüye aracı olan yanlan bü-
yütülmekte. buna karşılık, halkın gereksinımlerinı
karşılamaya yönelik sosyal yanı küçültülmektedir.
Ne gariptir ki kendılerini hâlâ Marksist olarak gö-
ren veya öyle gösterebileceklerini sanan bazıları da
Özal'ın.Çiller'in \eya Boyner'in "devleti küçült-
me" masalı ile Marx"ın insanlığın gelışimının çok
ileri aşamalannda ve belli özel bir anlamda düşün-
düğü "devletin silinmesi" fikrı arasındaparalellik
kurarak. düşünce çizgilerindeki v irajiara muteber bir
gerekçe bulacaklarını sanıyorhır.
İdeolojik bcrraklığa lıenü/erı^metnişkimılerulc
"de\letin küçültûlmesi" yutturmacasını. anarşist
içgüdülerinden kaynaklanan soyut bir devlet karşıt-
lığı yönündeki eğilimlerini kanalıze edebilecekleri
gü\ enli bir mecra olarak görebiliyorlar. Bunlar, mev-
cut koşullarda "devletin küçültûlmesi" sürecinin
ardından neyin geldığıni görmekten acızdırler.
Unutmamak gerekır ki devletin alternatifı halk ve-
ya serbest rekabet piyasası değildir Devletin eko-
nomik alandaki alternatifi, uluslararasılaşma süre-
cinin doruklarına ulaşmış bulunan ve doğası gere-
ği demokratikleşmesi mümkün olmayan özel serma-
yedir. Buna karşılık. halkın toplumsal yaşam üze-
rinde etkili olması. yanı toplumun demokratikleş-
mesi. ancak. halkın örgütlülüğü ölçüsünde mümkün
olabilir. Dolay ısıyla. halkın özgürlük ve iktidar ala-
nının genişletilmesi için gerekîı olan. en geniş top-
lumsal örgütlenmeyi ifade eden devletin küçültûl-
mesi değil. demokratıkleştirilmesi ve sosyalleştiril-
mesidır.
Küreselleşme konusunda günümüzde yoğun bir
biçimde karşılaşılan gerçekler ve yaşanılan deneyim-
ler açıkça ortaya koymaktadır ki gerçekte, bizim
inanmamızı beklediklen veya bazılannın inandığı
gibi. insanlığın gelişimi açısından ileriye dönük ve
şimdiye kadar görülmemış türde bir "değişim"' sü-
reci yaşanmamakta; düpedüz, çok eski dönemlere
dönüş anlamında. imparatorluk çağı diriltilmekte-
dir. Özünde. Sezar'ın. Cengiz Han'ın veya firavun-
ların ımparatorluklarından farkı olmayan bu "çağ-
daş" imparatorluk. Bernard Shavv'un yukanda ak-
tardığınuz sözlennde ışaret edilen türde gereksi-
nimlere yanıt verme iddiasıyla egemenliğini hızla
pekiştırmekte olan uluslararası sermayenin ımpara-
torluğudurvebu ımparatorluğunentepesınde Dün-
ya Bankası yer almaktadır.
(/) FabianısmamltheEmpire. bkz. G.D H COLE. A Histon
t>l Svcıalist Thougt I nlııme III. Part I, Londra. Macmillaıı.
13 s. /W-/V/
SÜRECEK
ANKARA
NOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇt
Aziz Nesin'in Savunması: (2)
İmzalarım Geri Alanlar...
"Aydınlar Dıiekçesı Davası"nın "1" numaralı sanıği
Aziz Nesin, savunmasının bir yerinde yargıca şunları söy-
ledi.
"Daha mahkemeye venlmeden ve daha sorguya bıle çe~i
kilmeden, Devlet Başkanı bu dılekçeyı ımzalayanlan, ay-
nı gunde TRT'den uç kezyayımlanan Manisa'dakı ünlü ko-
nuşmasında vatan hainliğiyle suçluyordu. YÖK ünıversi-
tesinın fahri hukuk profesorû olan Devlet Başkanı, mah-
keme karanna gerek görmeden iki binden çok Türk aydı-
nını vatan hainliğiyle suçlayarak mahkûm etmışti. Vatan
hainlıklerı TRT'den Türk ve dünya kamuoyuna ilan edilr.
mış olan bu ınsanları 2969 sayılı yasayı bozmaktan mah~
kûm etmek hem olanaksızdı, hem de dılekçenın içeriği-
nin tartışılmasını gerektireceğmden, yöneltilen suç değiş-
tınlerek dılekçemız bildınye çevrilmek istenmiştır.
Bınnsanı vatan hainı görmekten daha aşağılayıcı ne ola-
bılır? Devlet Başkanı 'nın bızlen vatan hainliğiyle suçladı-
ğından beri ne yapmam gerektiğıni düşünüp duruyorum.
Susmam, kabul etmek anlamına mı gelecek? Yoksa kor-
kak ve umarsız olduğum mu sanılacak? Insan onuru için
yaşıyorsa, kıme karşı olursa olsun onurumu korumak zo-
rundayım.
Devlet Başkanı'nın kimı konularda sorumunun bulun-,
maması, sorumsuz olduğu anlamına gelmez.
Ne yapılması gerektiğıni hukukçulara sorup araştırdığım
zaman çok şaşılası bir durum ortaya çıktı. Hıç kimse ne
yapılması gerektiğıni açıklıkla bilmıyordu. Hepimiz Devlet
Başkanı'nın sorumlu tutulamayacağını sanıyorduk. Çün->
kü, cumhuhyet tarihimizin yedi devlet başkanından hiç-
biri, kamu önünde yurttaşlannı böylesine aşağılamamış^
tı. Yani olayın bir başka örneği yoktur.
Cumhurbaşkanı da bir yurttaştır ve onun da cezaı eh-
liyeti vardır ve onun da sorumlan bulunmaktadır. Anaya-
sanın 105. maddesine göre Devlet Başkanı'nın sorumlu
olmayışı, salt ımzası bulunan karamameler dolayısıyladır.
Bunun dışmda cumhurbaşkanınm da tıpkı benım gıbı ya-
salar önunde sorumlu olması gerekır. Demokrasilerde
cumhurbaşkanlanna sorum düşmemesinın nedeni, yet-
kısının kendilerinden alınıp parlamentoya ve hükümetle^
re verilmış olmasındandır. Oysa 1982 Anayasası'na gö-^
re, bizde Devlet Başkanı genış yetkilerle donanmış oldu-,
ğundan, sorumlan da o oranda artmış olmalıdır. •
Kısacası, benı Türk ulusunun tanıklığı önünde vatan ha-
ıni ılan ederek aşağılayan Devlet Başkanı Kenan EvrenV
mahkemeye vereceğimi burada bıldınyorum...
Dılekçemızin bıldın olduğunun kanıtlanması için sorgu-,
lanan ımzacılardan kımisinın tanıklık sözlen çok ilginçtir:
Bu tanıklardan Kartal Tibet adlı rejisör. tanık olarak bıle
askeri savcı karşısına çıkmaktan öylesine korkmuştu ki
sarhoş olduğundan, dılekçeyı nerede, ne zaman imzala-
dığını anımsamadığını söyleyerek Imza atmaktan dolayı
suç ışlemışsem cezama razıyım' demışttr. Sanık değil, bir
tanığın tutuklanma korkusundan kurtulmaya çalışmasının
ne demek olduğu dûşünulmelıdır. Çünkü Devlet Başka-
nı'nın dilekçeyi ımzalayanlan vatan hainı ılan edışının ar-
dından hemen askeri mahkemede dava açılması, sayısı
beşi geçmeyen kımi ımzacılar üzerinde panik denılecek
korku yaratmıştır.
Dılekçenın hazıhık toplantısında bulunup orada 15 kışi
önunde aşın kahramanlık taslayarak konuşan Fikret Ha-
kan'/n, savcı önünde artistler kahvesinde dılekçeyı oku-.
madan, tıyatrolara devlet yardımı sanarak ımzaladığım
söylemesi, üzerinde yaratılan korkunun buyukluğunü gös--
termektedir.
Yaşı küçük birkızı evinde alıkoymak suçundan hüküm-
lü olarak şu sırada cezaevınde bulunan Öztürk Serengil
adlı eski bir sınema oyuncusunun yine artistler kahvesin-
de pişti oynarken, kendısıne dilekçenin toplu konut kre-
disi diye ımzalatılarak oyuna getırildiğinı söylemesi de, ın-
sanlann üzerinde ne oranda büyük bir korku yaratıldığınr
göstermektedir.
Bu tanıklann yalancı tanıklık yaptıklannı kanıtlayabilır-
dik. Ama korkunun insanlan ne zavallı duruma düşurdü-
ğunü görerek onlara insanlık onuru adına acıyoruz. Duy-
duklan korku yuzünden çok utançlı düşmuşlerdir. Dünyanın
neresınde olursa olsun yurttaşlar böylesine korkutularak
insanlık onurlannın kınlacağı duruma düşürûlmüşlerse bu
korkuyu yaratan yönetmenler bundan hiç de övünç
olmayan kendı paylannı almalıdırtar. Bu korkutulmuş zavallı
tanıklarla mı bizim dılekçemız bıldın bıçimıne-
sokulacaktır?.."
Aziz Nesın, konuşmasının bir bölümünde de şu
açıklamalan yaptı:
"Dılekçemızin imzalanmaında en kuçük ısteklendırme,
zorlama, özendinve olmadığının belgesı olarak, dilekçeyi
imzalayanlardan kimisının, ımzasını geri almak için bıze
yazdıklan yazılan gösterebilıriz. imzalarım geri almak
isteyenlerden, bu ısteklerini bıze yazılı olarak bildırmelenni
istedık. Bıze imzalannı ya da imza verme sözlenni gen almak,
için yazılı başvuranlar şunlardır: hfet Aslan, Yıldız Sey,
Yıldız Kenter, Nilüfer Tapan, Mete Tapan, NursC.I-
Duruer, Prof. Uğur Alacakaptan, Ciineyt Arkın, Anıl'
Çeçen... Bu başvuru mektupları dosyamızdadır.''
Kandınlarak dılekçeyı ımzaladıklannı söyleyen tanıklar da,
isteselerdi, ötekiler gıbı imzalannı gen alabılirierdı..."
Aziz Nesin. uzun savunmasının sonunda, sözlerını şöyle
bitirdi:
"Zamanın yetersizliğı bakımından sözlerimi kesiyorum.
Bu savunmamı yazarken konuşmama bütünüyle izın verilıp
verilmeyeceğını bilmiyorum. Ama ben konuşabılırım
düşüncesiyle yazdım. Bu savunmam salt mahkeme ve
savcı için değildir. Asıl okumalan gerekıp yararlanacaklann
okumalarını dilerim.
Bu davayı açan ve açtıranlara. bana bu konuşma fırsatını
verenlere söylemek ıstedıklerimin pek azını bıle olsa
açıklama şansıru verenlere çok teşekkür ederim.
Saygılanmla."
B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN
1 2 3 4 5 6 7
6
7
8
9
SOLDAN SA-
ĞA:
1/ Belırlı nesneler 1
ya da durumlar
karşısında duyu- 2
lan güçlü korku... o
Eski Mısırlılann
kutsal saydıkları 4
öküz 2/ Nıspet..
Iskambılde bir kâ- 5
ğıt. 3/ Bir göster-
mesıfatı... Biran-
latımda venlnıek
istenen öz. 4/
Kars'ın doğusun-
da ünlü eskıçag
kenti... Damarlı ve
yarı saydam bir taş. 5/ Pata-
tes gıbı kımı bitkılerin yum-
rulannda bulunan nisasta. 6/
Toprak. kum ve saman ele-
meyeyararın delikli kalbur...
Psikanalız dılinde kjşınin öz
benlıği. 7/ Bir düşünce yazı-
sı türü... Yeşim Ustaoğ-
lıTnun. 1995 Istanbul Fılm
Festıvalf nde birıncilik ödü-
lünü kazanan fılmi. 8/ Ge-
lır... Tülbent cınsınden bez. 9/
Hentbole benzeyen Arjantın
kökenlı bınıcilık sporu.. Yemi^lerin venen bölümü
YUKARIDAN AŞAĞIYA.
1/ Tombul fındık grubundan bir fındık çeşidi... Sularda ya-
şayantekhücrehbırhayvan. 2/Mevkı.makam. . Demirçu-
buk. 3/ Baryum elementinın sımgesi... Hastalıktan kurtul-
ma. ıvileşme. 4/Küçük erkek kardeş.. Yunan mıtolojısınde.
güzef sanatlann dokuzpensınden bin. 5/ Savaşlarda gı-yılen
zırh. 6/ Ikı yanı ağaçlıklı genış kent yolu... Guzel kadın. 7/
Üç ya da daha çok dıllı makaralardan meydana getırılmış
palanga.. Birçalgı. 8/ Kemıklenn ıçındekı yağlı nıadde. .
Afrıka'da hır ülke. 9/ Cmsıyet. Halk şaın