29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 30 TEMMUZ 1995 PAZAR 12 DlZİ YAZI Yetmişlik büyükbiraderler S özde Marksiz- min ideallerini hedefleyen hare- ket, sonuçta dar bir grubun dik- tatörlüğünü do- ğurmuş, halkı ıktıdara yaban- cılaştırmıştı. Üstelik halkın basıt ihtı- yaçları önemsenmiyordu. Üzay teknolojisinde dünya zirvesine ulaşan ülkede, ne iyi bir elbise, ne de kalıteh bir elektronik alet bulmak mümkündü. Büyük mağaza- lann yanında dış ülkelerden geririlmiş makyaj malzeme- leri, kazaklar ve teypler gız- Y\ce ve fahiş fiyatlarla satılır- dı. Bu arada aşın dozda ve zor- lama bir üslupla kötülenen Batı dünyası. giderek ilgi uyandinyordu. Iktidann yan- lışlan, Batılı ideolojik organ- lann başanlı çalışmasıyla gi- derek düzenin altın\ oyuyor- du. O yıllarda bazı "düş- man" radyolan dinlemenin ne denli büyük cesaret istedi- ği ve ne denli çekici olduğu hâlâ belleğimde. Fotokopi ise, mucize kadar uzak ve son de- rece "kuşkulu" bir olanak- tı. ^ — Sovyetler Birliği'nin son dönemlerinde ülkede yasaklardan bir duvar örülmüştü. Orgütlenme, Yasaklardanbirduvarörül- toplantı, gösteri, basın özgürlüklerinin yanı sıra yurtdışına çıkış da neredeyse yok edilmişti. müştü. Orgütlenme, toplan- tı. gösten. basın özgürlükle- rinin yanı sıra yurtdışına çı- kış hakkı da neredeyse tü- müyle yok edilmişti. Yayın organlan aynı dilden konuşuyordu. Yalnızca Prav- da gazetesini okurdum o yıl- larda: ötekiler de zaten aynı şeyi yazardı. Sendikalar, kol- hoz ve sovhozlar. meslek, gençlik, kadın vs. örgütleri aynı biçimde çalışıyor, hepsi devleti tamamlamaya çalışı- yordu. Anımsıyorum, okullarda ve işyerlerinde her hafta bir ikı kez "politik eğitim ders- leri" veriliyordu; dünyadakı gelişmelerin nasıl değerlendi- rilmesi gerektiğı. tartışmasız bir tarzda yukandan aşağı ile- tıliyordu; sınavlardüzenlenı- yor, ödül ve cezalar veriliyor- djı. (Bunca çabadan birkaç yil sonra, dünyanın en apoli- tik toplumlanndan birinin or- taya çıkması ne acı bir şaka.) Moskova'nın On Yılı Çarpık Sosyalizmdav Vahşi ^ Kapitalizme • 300 milyonluk Sovyetler Birliği, yaklaşık 20 milyonluk dev ve içi kof bir partiyle, parti ise polit- büronun 70'lik liderlerince yönetiliyordu. 15-20 yıl önce, yaygınlaştırılan bir slogan yardı: "Bir politikacının en verimli yaşı 70'tir!" • 1991 sonlarına doğru Sovyetler Birliği'nin yıkılışı artık kaçınılmaz olmuştu. Ama 80'li yılların ikinci yarısında böyle bir kaçınılmazlık yoktu. Yıkılışın koşullarını önemli ölçüde yeni iktidarın yanlışları hazırladı. Yaşlı liderler kuşaflı 300 milyonluk Sovyetler Birliği, yaklaşık 20 milyonluk dev ve içi kof bir partiyle, parti ise politbüronun 70'lik liderlerince yönetiliyordu 15-20 yıl önce. "Bir politi- kacının en verimli yaşı 70'tir!" gıbi birsloganın yay- gınlaştınldığını gülümseye- rek anımsıyorum. Brejnev, 18 yıllık saltana- tının sonuna doğru artık tek başına konuşamaz ve yürü- yemez olmuştu. Ama parti, ordu, K.GB dengeleri. kolay bozulacak cinsten değildı. Fotoğraf ve televizyon oyunlanyla gençleştirip dinçleştirilmeye çalışılan yaşlı lider, yine de çok zavallı bir görüntü sergiliyordu. Gizli politık fıkra kurumu. yaşamının zirvesindeydi. Fakültemızin sigara içme odalannda. dumandan çok polıtik dedı- kodu ve şaka vardı. Ama az sonra derse Gorbaçov'un olanaksız düşü1985 bahannda yeni bir lider başa gel- di. Birbıri ardına ölen 70'lik liderlere ben- zemiyordu Sağlıklıydı, eneıjikti, şaka yap- masını \e gülmesini becerebiliyordu. Gorbaçov, gençlik yıllannda. zamanın başansız reformcusu Kruşçev'den etki- lenmiştı. Sosyalizme ve komünist partısı- ne insancıl yedinamik bir görüntü vermek istiyordu. Öteki tüm Sovyet liderlennden farİclı olarak. ülkesinin ve kendisinin dün- yadaki \e Batı"dakı ımajına özel bir önem veriyordu. Birkaç hamleyle Batfnın pro- paganda silahlannı etkisiz hale getirebile- ceğini vekendi liderliğindeki sosyalist ül- keııin herkese örnek olabileceğini sanıyor- du. Bu inançla bazı ideolojik ve askeri ödünler vermekten çekinmıyordu. Sovyet ekonomısinın sorunlannı aşmak için, önee "sosyo-ekonomik gelişmeyi hızlandırma" politikasını ortaya atan Gor- baçov, başanlı olamadı. Ardından insanlan harekete geçirebil- mek için, sistemin politik kusurlannı tar- tışmayaaçtı. Genellikle liderlerinı alkışla- maya alışmış olan komünist partisi yetki- lileri ve bürokrasi. şaşkınlığını üzerinden atıp cıddi bir direniş başlatana kadar yeni politika epeyce ilerlemişti. Fazla düşünül- meden ve herhangi bir strateji hazırlanma- dan atı lan adımlar sonucu, gel ışmeler Gor- baçov'un inisiyatifinden çıktı. Tartışmalar giderek, tek tek sistemin kusurlannın eleş- tirisini aştı ve daha önemli boyutlara yük- seldi. Rusya'da yüzyıllardır en çok kulla- nılan soru, giderek daha sık ortaya atılır ol- du: "Suçlu kim?" Gorbaçov, gençlik yıllannda. zamanın başansız reformcusu Kruşçev'den et- kilenmişti. Sos>alizme insancıl ve di- namik bir görüntü vermek istiyordu. Artık iş, Komünist Partisı"nin yargılan- masına dönüşüyordu. Ve Sovyet Anayasa- sı'nda SBKP'nın yönetıci rolünü güvence altına alan 6. maddenin kaldınlması talep edilmeye başlandı. Bunalım anında Komünist Partisi'nin za> ıflatılması, sistemin bindiği dalın kesil- mesi demekti. Çünkü Sovyetler Bırliği"nde devlet yapısından ıdeolojiye, yurttaşlık bi- lincınden ahlaka kadar her şeyin temelin- deSBKPbulunuyordu. lyiydiyadakötüy- Yeltsin, Gorbaçov gibi yumuşak, kibar ve aydın görünümlü değildi. Rusların ideallerine daha uygundu: sertti. ka- ba>dı. Geleneksel bir Rus erkeğiydi. dü. bu ayn soru; ama ülkenın ve devletın bütünlüğünü sağlayan Komünist Parti- si'ydi. SİîKP, partıden çok devlet organı- zasyonuydu. \'e topu topu 2-3 vıl içiııde. yerine bir şey konmadanyıkılanotonteler. doöal olarak sıstemi uçuruma sürüklüyor- du" lyice za> ıflayan Sovyet de\ leti. eski dü- zenin hantal savunucularının. 1991 Ağus- tosu'ndaki becerıksiz hamlesiyle tümüyle komaya girdı. Başansız darbe. iktidar uğruna komünist- likten monarşiye kadar denemeyeceği şey olmayan bir lıdere, Yeltsin'e yaradı. Intı- hann eşiğine gelmış olan yönetime karşı muhalefetin sembolü haline gelen Yeltsin. en iyı becerdıği yöntemi. yani yıkıcılığı kullanarak kesin üstünlük sağladı. Merke- ze kar>ı tepkileri artmış olan Ukrayna \e Beyaz Rusya lıderlennı de yanına alarak. gerçek bir darbe yaptı ve So\yetler Birli- ği'nı dağıttı. Yeltsin iş başında... O günlerde halktan \ e parlamenterlerden çıt çıkmaması beni son derece şaşırtmıştı 75 yıllık yurtseverlik anlay ışının sonu buy- du. Yurt parçalanırken. herkes günlük ya- şamına devam ediyordu. Aydınlar, tepki göstermek şöyle dursun. yeni iktıdara al- kış tutuyordu. Gerekli desteği veren ya da susan aydınlar da, tıpkı yerel yöneticiler gibi ödüllendirildıler sonradan; maddi koşullardan yurtdışına çıkış hakkına kadar bir dizi olanağa kavuştular. Yeltsin. Gorbaçov gibi yumuşak. kibar ve aydın görünümlü değildi. Ruslann ıdeal- lerine daha uygundu; sertti, kabaydı, mujik- ti. Gorbaçov gibi kansını öne çıkarmıyor- du. Geleneksel bir Rus erkeğıydi. Üstelik güçlüydü; boyu tavana erıyordu. Ayrıca önceki lider gıbı sarhoşlukla mücadele türünden anlamsız serüvenlere de giriş- mıyordu: tersine iyi içtiği söylenıyordu. Büyük Pyotr ("Deli Petro") sonrasında böyle bir lidere hasretti Rus halkı. Acaba beklenen kurtancı Yeltsin miydi?.. ginlir ve düşünülenlerin tam tersi söyle- nirdi. Brejnev öldü. Bir başka yaşlı lider. Andropov geldi iktidara. Üretimdeki tı- kanmanın, işlerin savsaklanmasının. spe- külasyonun. bazı yasadışı gelir grupla- nnın üzenne gidilmeye başlandı. Ne y ap- mak ıstediği, ne yapabileceği tam olarak anlaşılamadan Andropov da öldü Yine kısa ömürlü bir lider olan Çernenko ise hıçbir ız bırakmadı tarıhte. Andropov deneyımi gelişseydi ne olur- du? Bunu tartışmak zor. Ama şu tartışı- labilır: Sovyetler'deki düzen. kendı ola- naklanyla yenilenemez, geliştınlemez mıydi? Sistem, kendine özgü yöntem- lerîe tedavi edılemez miydi? Evet. ekonomık tıkanma cıddi boyut- lara ulaşıyordu. ama bunalımlar kapita- list devletlerde de ortaya çıkıyordu \e sosyalist ülkelerin deneyiminden akıllı bi- çimde yararlananbu devletler.yine debu- nalımlannı kendi olanaklarıyla aşıyor- du. Ülke zayıflamışken iktidara gelen Gorbaçov. ancak güçlü olunduğunda yü- rütülebılecek son derece zor reformları -üstehk 15-20 yıl falan degil. 2-3 yıl ıçin- de- gerçekleştirmeyı hedefleyince olan oldu.Bılıyorum. tanhsel olaylardan son- ra. her şeyı "kaçınılmaz gelişme" ola- rak değerlendirmeyi sevenler var. Evet, 1991 sonlarına doğru Sovyetler Birli- ğı'nin yıkılışı artık kaçınılmaz olmuştu. Ama 80"li yıllann ıkınci yansında böy- le bir kaçınılmazlık yoktu. Yıkılışın ko- şullarını önemli ölçüde-yeni iktidarın yanhşlan hazırladı. Yarın: Rusya, kesfediyor kapitalizmi DÜNYA BANKASI İMPARATORLUĞU'NDA GAZÎNO KAPİTALİZMÎ / Prof. Dr. ALPASLANIŞIKLI Küreseflesme özleminin tarihsel kökenleri tçinde yaşadığımız zaman dılimınde hiçbır top- lumsal sorun düşünülemez kı kendısını giderek yo- gun bir biçimde çevreleyen küreselleşme olgusun- dan bağimsız bir biçimde ele alınıp incelenebilsın. Ancak, küreselleşme günümüzün bir gerçekliği ol- makla birlikte. onun insanlık tarihinin daha önceki dönemlerinde de ortaya atılmış bir özlem, hatta bir gerçeklik olduğunu söyleyebiliriz. Bir bakıma, bütün dinler, insanlığın ve yeryüzü- nün sorunlanna mevcut siyasal sınırlan tanımayan birbütünlük içinde çözüm aradıklan için -paradok- sal olarak gerçekte bazı derin aynlıklann nedeni ol- malanna karşın- bir tür küreselleşme öğretisini yay- maya çalışmışlardır. Yeryüzü cenneti ütopyası Bu yöndeki arayışlar. sanayi devrimi sonrası dö- nemde de sürmüştür. Ütopyacı düşünürler. bu ko- nuda ilk akla gelen örneklerdir. Bunlann pek çoğu. hayal ettikleri yeryüzü cennetinin gerçekleşmesinı. ideal bir dünya devletinın kurulmasına bağlı görmüş- lerdir. 19. yüzyılın önde gelen düşünürlerinden Pro- udhon'un modelinde, Rousseau'nun toplumsal söz- leşme düşüncesinden esinlenen bir özgürlük fikri- nin temel oluşturduğu ve "atölj'enin hükümetin ye- rini aldığı" birimlerden örülü bir dünya devletleri federasyonu öngörülmekteydi. Keza, Mam'ın ön- gördüğü "proletarya enternasyonalizmi"nin ırk, dil, din.. gibi sınırlar tanımayan bir evrenselleşme amacına yönelik olduğunda kuşku yoktur. Kuşkusuz. bu eğilımlerin hepsini. aynı torbaya koymamız veya günümüzdeki anlamıyla küreselleş- me gerçeğiyle tümüyle özdeş görmemiz elbette ki mümkün değildir. Geçmişte ortaya çıkmış olan görüş ve eğilimler içinde, günümüzde giderek belirginleşmekte olan kü- reselleşme gerçeğini en çok hatırlatan bir örneğe. Ingiliz sosyal demokrasisinin temel öğretisini oluş- tııran Fabıanizm akımı içinde rastlamaktayız. Ünlü tngılizyazan Bernard Shaw, Fabian Cemi- • Günümüzde hükünı sürmekte olan küreselleşme fikrinin anlamı, "uluslararası pazar güçlerine kayıtsız şartsız teslimiyet" olarak özetlenebilir. Bu nedenledir ki küreselleşme sonucunda ulusal devletlerin iktidar alanlan daralırken, onun yerine halkın değil, uluslararası sermayenin egemenliği yoğunluk ve genişlik kazanmaktadır. yeti'ninbirüyesi olarak bu yüzyılın başında yayım- ladığı Fabiancıhk ve İmparatorluk (1) ısımli ki- tapçığında bugünün küreselleşme olgusunu şaşıla- cak ölçüde anımsatan \ e dolay lı bir sonuç olarak bu olgunun gerçek yüzünü teşhır eden görüşler ortaya koymuştur. Shavv'a göre. "Bir ulusun kendi top- raklarında. dünyanın geri kalan kısmının çıkar- larını nazara almaksızın dilediğini \apma hak- kına sahip olması fikri. artık geçerİiliğini yitir- miştir". Çünkü Shaw. dünyanın. insanlığın ortak ma- lı olarak görülmesi \e dünya kaynaklannın etkin birbıçimde kullanımının. tüm dığer "dar ulusal çı- karlara" göre öncelık taşıması görüşündeydi. Do- layısıyla. ideal çözüm bir Dünya Federasyonu'nun kurulması olabilirdi. Ancak bu gelişimın çok uza- ğında bulunulduğunu kabul eden Sha\v. "mevcut- lar içindeki en sorumlu İmparatorluk Federas- yonu'nun (Imperial Federation) onun yerini al- ması"nı savunmaktaydı Bu çok samimı anlatım çerçevesinde savunulan. elbette ki emperyalizmin egemenliği altında tam bağımsızlık ilkesinin silinip gitmesinden. bir başka deyışle, çok sayıda bağımsız \e demokratik rejim yerine tek ve evrensel bir imparatorluk rejiminin kuruimasından başka bir şey değildir. Günümüzde hüküm sürmekte olan küreselleşme fikrinin anlamı. "uluslararası pazar güçlerine ka- yıtsız şartsız teslimiyet" olarak özetlenebilir. Bu nedenledir ki küreselleşme sonucunda ulusal dev- letlerin iktidar alanları daralırken. onun yerine -id- dia edilenin tersine- halkın değil. uluslararası ser- mayenin egemenliği yoğunluk ve genişlik kazanmak- tadır. Dolasn la. yalnızca ulusal de\ let olgusunun son bulduğubirdönembaşlatılmıi}0İmaiTiakta;ayni7a- manda, demokrası de sözde kalmava mahkûm edıl- mektedir. Bir başka deyişle. "Egemenlik kayıtsız şartsız ulusundur" ilkesi yerine "Egemenlik ka- yıtsız şartsız uluslararası sermayenindir" ilkesi egemen kılınmak ıstenmektedir. Günümüzde. küreselleşmenın bir düşünce veya özlem olmanın ötesınde. elle tutulur bir gerçeklik haline gelebılmesinin başlıca nedeni. teknolojının gelişimi sonucunda dünyanın küçülmesidır. Ayrıca. görmek zorundayız ki küreselleşme. 7 0"lı yıllardan bu yana süregelen birbunalım içinde yu\ arlanmak- taolan uluslararası sermayenin bu bunalımdan kur- tulmak için başvurduğu yollardan bindir. Uluslararası sermaye, küreselleşme doğrultusun- dakı çabalannı hedeflerine ulaştırabilmek için ön- celikle. emekçı kitleleri korumasız ve sa\unmasız bir konuma sürüklemeyi amaçlamaktadır. Bunun için saldınlannın başlıca ıkı hedefe yöneldiğını gör- mekteyiz: Sosyal devlet ve sendikacılık. Devletin küçültûlmesi yutturmacası Sosyal de\lete yönelik saldırılar, "devletin kü- çültûlmesi" sloganıyla süslenerek kıtlelerin gözün- de sevimlileştırilmek istenmektedir. Gerçekte ise devletin baskıcı ve sömürüye aracı olan yanlan bü- yütülmekte. buna karşılık, halkın gereksinımlerinı karşılamaya yönelik sosyal yanı küçültülmektedir. Ne gariptir ki kendılerini hâlâ Marksist olarak gö- ren veya öyle gösterebileceklerini sanan bazıları da Özal'ın.Çiller'in \eya Boyner'in "devleti küçült- me" masalı ile Marx"ın insanlığın gelışimının çok ileri aşamalannda ve belli özel bir anlamda düşün- düğü "devletin silinmesi" fikrı arasındaparalellik kurarak. düşünce çizgilerindeki v irajiara muteber bir gerekçe bulacaklarını sanıyorhır. İdeolojik bcrraklığa lıenü/erı^metnişkimılerulc "de\letin küçültûlmesi" yutturmacasını. anarşist içgüdülerinden kaynaklanan soyut bir devlet karşıt- lığı yönündeki eğilimlerini kanalıze edebilecekleri gü\ enli bir mecra olarak görebiliyorlar. Bunlar, mev- cut koşullarda "devletin küçültûlmesi" sürecinin ardından neyin geldığıni görmekten acızdırler. Unutmamak gerekır ki devletin alternatifı halk ve- ya serbest rekabet piyasası değildir Devletin eko- nomik alandaki alternatifi, uluslararasılaşma süre- cinin doruklarına ulaşmış bulunan ve doğası gere- ği demokratikleşmesi mümkün olmayan özel serma- yedir. Buna karşılık. halkın toplumsal yaşam üze- rinde etkili olması. yanı toplumun demokratikleş- mesi. ancak. halkın örgütlülüğü ölçüsünde mümkün olabilir. Dolay ısıyla. halkın özgürlük ve iktidar ala- nının genişletilmesi için gerekîı olan. en geniş top- lumsal örgütlenmeyi ifade eden devletin küçültûl- mesi değil. demokratıkleştirilmesi ve sosyalleştiril- mesidır. Küreselleşme konusunda günümüzde yoğun bir biçimde karşılaşılan gerçekler ve yaşanılan deneyim- ler açıkça ortaya koymaktadır ki gerçekte, bizim inanmamızı beklediklen veya bazılannın inandığı gibi. insanlığın gelişimi açısından ileriye dönük ve şimdiye kadar görülmemış türde bir "değişim"' sü- reci yaşanmamakta; düpedüz, çok eski dönemlere dönüş anlamında. imparatorluk çağı diriltilmekte- dir. Özünde. Sezar'ın. Cengiz Han'ın veya firavun- ların ımparatorluklarından farkı olmayan bu "çağ- daş" imparatorluk. Bernard Shavv'un yukanda ak- tardığınuz sözlennde ışaret edilen türde gereksi- nimlere yanıt verme iddiasıyla egemenliğini hızla pekiştırmekte olan uluslararası sermayenin ımpara- torluğudurvebu ımparatorluğunentepesınde Dün- ya Bankası yer almaktadır. (/) FabianısmamltheEmpire. bkz. G.D H COLE. A Histon t>l Svcıalist Thougt I nlııme III. Part I, Londra. Macmillaıı. 13 s. /W-/V/ SÜRECEK ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇt Aziz Nesin'in Savunması: (2) İmzalarım Geri Alanlar... "Aydınlar Dıiekçesı Davası"nın "1" numaralı sanıği Aziz Nesin, savunmasının bir yerinde yargıca şunları söy- ledi. "Daha mahkemeye venlmeden ve daha sorguya bıle çe~i kilmeden, Devlet Başkanı bu dılekçeyı ımzalayanlan, ay- nı gunde TRT'den uç kezyayımlanan Manisa'dakı ünlü ko- nuşmasında vatan hainliğiyle suçluyordu. YÖK ünıversi- tesinın fahri hukuk profesorû olan Devlet Başkanı, mah- keme karanna gerek görmeden iki binden çok Türk aydı- nını vatan hainliğiyle suçlayarak mahkûm etmışti. Vatan hainlıklerı TRT'den Türk ve dünya kamuoyuna ilan edilr. mış olan bu ınsanları 2969 sayılı yasayı bozmaktan mah~ kûm etmek hem olanaksızdı, hem de dılekçenın içeriği- nin tartışılmasını gerektireceğmden, yöneltilen suç değiş- tınlerek dılekçemız bildınye çevrilmek istenmiştır. Bınnsanı vatan hainı görmekten daha aşağılayıcı ne ola- bılır? Devlet Başkanı 'nın bızlen vatan hainliğiyle suçladı- ğından beri ne yapmam gerektiğıni düşünüp duruyorum. Susmam, kabul etmek anlamına mı gelecek? Yoksa kor- kak ve umarsız olduğum mu sanılacak? Insan onuru için yaşıyorsa, kıme karşı olursa olsun onurumu korumak zo- rundayım. Devlet Başkanı'nın kimı konularda sorumunun bulun-, maması, sorumsuz olduğu anlamına gelmez. Ne yapılması gerektiğıni hukukçulara sorup araştırdığım zaman çok şaşılası bir durum ortaya çıktı. Hıç kimse ne yapılması gerektiğıni açıklıkla bilmıyordu. Hepimiz Devlet Başkanı'nın sorumlu tutulamayacağını sanıyorduk. Çün-> kü, cumhuhyet tarihimizin yedi devlet başkanından hiç- biri, kamu önünde yurttaşlannı böylesine aşağılamamış^ tı. Yani olayın bir başka örneği yoktur. Cumhurbaşkanı da bir yurttaştır ve onun da cezaı eh- liyeti vardır ve onun da sorumlan bulunmaktadır. Anaya- sanın 105. maddesine göre Devlet Başkanı'nın sorumlu olmayışı, salt ımzası bulunan karamameler dolayısıyladır. Bunun dışmda cumhurbaşkanınm da tıpkı benım gıbı ya- salar önunde sorumlu olması gerekır. Demokrasilerde cumhurbaşkanlanna sorum düşmemesinın nedeni, yet- kısının kendilerinden alınıp parlamentoya ve hükümetle^ re verilmış olmasındandır. Oysa 1982 Anayasası'na gö-^ re, bizde Devlet Başkanı genış yetkilerle donanmış oldu-, ğundan, sorumlan da o oranda artmış olmalıdır. • Kısacası, benı Türk ulusunun tanıklığı önünde vatan ha- ıni ılan ederek aşağılayan Devlet Başkanı Kenan EvrenV mahkemeye vereceğimi burada bıldınyorum... Dılekçemızin bıldın olduğunun kanıtlanması için sorgu-, lanan ımzacılardan kımisinın tanıklık sözlen çok ilginçtir: Bu tanıklardan Kartal Tibet adlı rejisör. tanık olarak bıle askeri savcı karşısına çıkmaktan öylesine korkmuştu ki sarhoş olduğundan, dılekçeyı nerede, ne zaman imzala- dığını anımsamadığını söyleyerek Imza atmaktan dolayı suç ışlemışsem cezama razıyım' demışttr. Sanık değil, bir tanığın tutuklanma korkusundan kurtulmaya çalışmasının ne demek olduğu dûşünulmelıdır. Çünkü Devlet Başka- nı'nın dilekçeyi ımzalayanlan vatan hainı ılan edışının ar- dından hemen askeri mahkemede dava açılması, sayısı beşi geçmeyen kımi ımzacılar üzerinde panik denılecek korku yaratmıştır. Dılekçenın hazıhık toplantısında bulunup orada 15 kışi önunde aşın kahramanlık taslayarak konuşan Fikret Ha- kan'/n, savcı önünde artistler kahvesinde dılekçeyı oku-. madan, tıyatrolara devlet yardımı sanarak ımzaladığım söylemesi, üzerinde yaratılan korkunun buyukluğunü gös-- termektedir. Yaşı küçük birkızı evinde alıkoymak suçundan hüküm- lü olarak şu sırada cezaevınde bulunan Öztürk Serengil adlı eski bir sınema oyuncusunun yine artistler kahvesin- de pişti oynarken, kendısıne dilekçenin toplu konut kre- disi diye ımzalatılarak oyuna getırildiğinı söylemesi de, ın- sanlann üzerinde ne oranda büyük bir korku yaratıldığınr göstermektedir. Bu tanıklann yalancı tanıklık yaptıklannı kanıtlayabilır- dik. Ama korkunun insanlan ne zavallı duruma düşurdü- ğunü görerek onlara insanlık onuru adına acıyoruz. Duy- duklan korku yuzünden çok utançlı düşmuşlerdir. Dünyanın neresınde olursa olsun yurttaşlar böylesine korkutularak insanlık onurlannın kınlacağı duruma düşürûlmüşlerse bu korkuyu yaratan yönetmenler bundan hiç de övünç olmayan kendı paylannı almalıdırtar. Bu korkutulmuş zavallı tanıklarla mı bizim dılekçemız bıldın bıçimıne- sokulacaktır?.." Aziz Nesın, konuşmasının bir bölümünde de şu açıklamalan yaptı: "Dılekçemızin imzalanmaında en kuçük ısteklendırme, zorlama, özendinve olmadığının belgesı olarak, dilekçeyi imzalayanlardan kimisının, ımzasını geri almak için bıze yazdıklan yazılan gösterebilıriz. imzalarım geri almak isteyenlerden, bu ısteklerini bıze yazılı olarak bildırmelenni istedık. Bıze imzalannı ya da imza verme sözlenni gen almak, için yazılı başvuranlar şunlardır: hfet Aslan, Yıldız Sey, Yıldız Kenter, Nilüfer Tapan, Mete Tapan, NursC.I- Duruer, Prof. Uğur Alacakaptan, Ciineyt Arkın, Anıl' Çeçen... Bu başvuru mektupları dosyamızdadır.'' Kandınlarak dılekçeyı ımzaladıklannı söyleyen tanıklar da, isteselerdi, ötekiler gıbı imzalannı gen alabılirierdı..." Aziz Nesin. uzun savunmasının sonunda, sözlerını şöyle bitirdi: "Zamanın yetersizliğı bakımından sözlerimi kesiyorum. Bu savunmamı yazarken konuşmama bütünüyle izın verilıp verilmeyeceğını bilmiyorum. Ama ben konuşabılırım düşüncesiyle yazdım. Bu savunmam salt mahkeme ve savcı için değildir. Asıl okumalan gerekıp yararlanacaklann okumalarını dilerim. Bu davayı açan ve açtıranlara. bana bu konuşma fırsatını verenlere söylemek ıstedıklerimin pek azını bıle olsa açıklama şansıru verenlere çok teşekkür ederim. Saygılanmla." B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 6 7 8 9 SOLDAN SA- ĞA: 1/ Belırlı nesneler 1 ya da durumlar karşısında duyu- 2 lan güçlü korku... o Eski Mısırlılann kutsal saydıkları 4 öküz 2/ Nıspet.. Iskambılde bir kâ- 5 ğıt. 3/ Bir göster- mesıfatı... Biran- latımda venlnıek istenen öz. 4/ Kars'ın doğusun- da ünlü eskıçag kenti... Damarlı ve yarı saydam bir taş. 5/ Pata- tes gıbı kımı bitkılerin yum- rulannda bulunan nisasta. 6/ Toprak. kum ve saman ele- meyeyararın delikli kalbur... Psikanalız dılinde kjşınin öz benlıği. 7/ Bir düşünce yazı- sı türü... Yeşim Ustaoğ- lıTnun. 1995 Istanbul Fılm Festıvalf nde birıncilik ödü- lünü kazanan fılmi. 8/ Ge- lır... Tülbent cınsınden bez. 9/ Hentbole benzeyen Arjantın kökenlı bınıcilık sporu.. Yemi^lerin venen bölümü YUKARIDAN AŞAĞIYA. 1/ Tombul fındık grubundan bir fındık çeşidi... Sularda ya- şayantekhücrehbırhayvan. 2/Mevkı.makam. . Demirçu- buk. 3/ Baryum elementinın sımgesi... Hastalıktan kurtul- ma. ıvileşme. 4/Küçük erkek kardeş.. Yunan mıtolojısınde. güzef sanatlann dokuzpensınden bin. 5/ Savaşlarda gı-yılen zırh. 6/ Ikı yanı ağaçlıklı genış kent yolu... Guzel kadın. 7/ Üç ya da daha çok dıllı makaralardan meydana getırılmış palanga.. Birçalgı. 8/ Kemıklenn ıçındekı yağlı nıadde. . Afrıka'da hır ülke. 9/ Cmsıyet. Halk şaın
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle