Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 3 TEMMUZ 1995 PAZARTESİ
SIVAS KATLIAM
Faşistleştirmede Özel Yöntemler, Yeni Uygulamalar / 2
Çöziiıııdevrimcileşınede
MUZAFFER tLHAN ERDOST
Demokratlar ve devrimciler, bugün.
Kürtlerin boyun eğmeye zorlandıklan
baskının nedeninin. "Cumhuriyet"in
kendisinde değil, emperyalist politika-
lann uzantısı olan faşist uygulamalarda
ve militer baskıcı politikalarda olduğu-
nu, sorunun çözümünûn ise Türkıye'nin
yıkılışında değil. demokratikleşmesin-
de ve devnmcileşmesinde bulunduğunu
görmelidirler.
(4) Dinsel ve Şoven Gericiliğin
Sayısal Güçlenmesi / Özel
Savaş Yöntemi Olarak
'Tahrik'
Sıvas katliamı öncesi, kış boyu, iki si-
yasal partinin ayn ayn düzenledikleri
panel ve seminerlerde, Refah Partisi,
Bosna-Hersek'te Sırp ve Amerikan zul-
münü öne çıkanyor; Büyük Birlik Par-
tisi de Azerbaycan'da Ermeni zulmünü
işliyor; biri dinsel (şeriatçı). öteki ırksal
(şoven) doğrultuda siyasal yandaşlar
sağlıyordu.
Pir Sultan Abdal Kültür Derneği et-
kinlikleri çerçevesinde ise, Sıvas halkj,
ülkenin aydınhk yazarlanyla. şairleriy-
le, ezgileyen ozanlanyla, semah dönen
gençleriyle ve özellikJe de semah dönen
gencecik kızlanyla buluşacak, demok-
ratik iradenin canlanarak yükselişi sü-
reci yaşanacaktı.
Sıvas katliamından iki yıl kadar ön-
ceydi. Aksaray'da, AzizNesin,benim de
katıldığım "insan haklan" konulu bir
paneli yönetiyordu. Panel yöneticısi ol-
masina karşın en çok soru Aziz Nesin 'e
yöneltilmişti. Sorulardan birinde de
"tanntaıuınaz" olup olmadığınm açık-
lanması isteniyordu. Aziz Nesin. "Bu
sorunun yeri mi?" diye tepki göstermiş,
duraksamış. ardından da "Peki, sordu-
nuz, istiyorsunuz, söyleyeyim'" dıyerek,
zorlandığı için inancını açıklamıştı. Sa-
londa kuşkusuz inanan insan çoğunluk-
taydı. Ama Aziz Nesin'in davTanışını,
hemen herkes yogun olarak alkışlamış-
tı. Ama ertesi gün, yerel sağcı basın, pa-
neli ve özellikle Aziz Nesin'i, konuş-
masında dinsizlik yapmakla suçlamış,
bu arada, Nesin"i konuk olarak ağırlayan
Aksaray Belediye Başkanı'na. böyle ko-
nuşmalara ortam hazırladığı için ağır
eleştiriler yöneltilmişti.
Benim Aziz Nesin"e eleştirim, Ne-
sin'in, bu tür davranışlannı gericiliğin
kullanacagını. kullanmakla kalmayıp,
provokasyon malzemesı yapacağını. ön-
• ceden görmemiş ya da görmek isteme-
.raişolmastydı.
Sıvas'ta gizli amaç
Daha 1978'de. Malatya'da, Belediye
Başkanı'ntn postayla kendisine gönde-
rilen paketteki bombanın patlaması so-
nucu yaşamını yitirmesı üzerine başla-
yan gerici olaylann ardından, Emekli
General M. Reşat Cüleken. "Türki>e'de
sfirdürülen anarşik olavlar yansız biçim-
de ve nilimsd açıdan irdelendiğinde,
bunlann beluii odak noktalanndan kay-
nakJandıklan, ola> lan yaratanlann ozel
savaş kurallanna u>gun hareket ettikle-
ri görülebilir" diye yazıyordu. (Müüyet,
24Nısanl978).
Sıvas katliamında da yukandaki
alıntılann ışiğinda düşünülürse.
özel savaş kurallanna uygun hare-
ket edildiğini söylemek yanlış ol-
mayacaktır.
Gizli amaç. PKK'nin Sıvas'ta
"silahsız bir zemin bulmasınj" en-
gellemektir. Aziz Nesin. bu neden-
le "tahrikçi" olarak nitelenmiştir.
Daha Sıvas'a gelmeden iki gün ön-
ce, gece ev ve işyerlerinin girişine
atılan u
Müslüman Kamuoyuna"
başlıklı bildiride, "dünya emper-
yalizminin gönüllü uşağı" olarak
nitelenmiş ve "iman edenler" sava-
şa çağnlmıştı. Savaş ise insan öl-
dürmenin politikleşmiş biçimiydi.
Bütûn bunlara karşın cuma na-
mazını kılarak camilerden çıkan-
lar, evlerine ya da işyerlerine dön-
müşlerdir. Amerikan bayrağının
yakıldığı ve "Dünyada Amerika,
Türkiye'de PKK" yazılı pankartın
asıldığı cami aviusunda da "cema-
aften hemen hiç kimse. gösteri ya-
pan gruba katılmamış. Ticaret ve
Sanayi Odası Başkanı'nın anlatı-
mına göre Hûkümet Meydanı'na.
başlangıçta. çoğunluğu 13-14-15-
löyaşındaolan çocuklann katıldı-
ğı 60-70 kişilik bir grup gelmiştir.
Aziz Nesin, Şeytan Ayetleri'ni
kendisinin çevirmediğini, Aydın-
lık'ta yayımlanan Şeytan Ayetleri
çevirisiyle ve yayınıyla ilgisinin
bulunmadığını, yazannın görüşüne
katılmadığını, ama kitap yasakla-
maya, özellikle mollalann baskı-
sıyla Türkiye'de kitap yasaklanma-
sına karşı olduğu için Rüştü'nün
kitabını çevirttiğini, Aydınlık'ta
yazdığı gibi TGRT muhabirine de
açıklamıştır. Dine ve her şeyden
önce koyu birer Müslüman olan
anne-babasının dinine saygılı ol-
duğunu söylemesine karşın (TGRT
ile yapılan konuşma, Sıvas Kitabı.
Edebiyatçılar Derneği Yayını, An-
kara 1994, s. 311, 313), sözleri de-
ğiştirilerek ağızdan ağıza yayılmış-
tır. Örneğin, Ticaret Borsası Başka-
nı Salim Evci, "Benim duyduğum
kadanyla" diyor, "Aziz Nesin, Ben
dinsizim, demiş. Salman Rüş-
tü'nün Kuran'ını tercüme ettim.
Bundan sonra kendi Kuran'taruu-
zı yakın, bunu Kuran olarak gö-
riin."(Tutanak Ek: 4, s. 7.)
2 Temmuz günü Sıvas'ta olay-
lar sürerken, "Fevkalade hassas bir
konudur ve devlet güçleriyle halk karşı
karşıya getirilmemelidir" dıyen Cum-
hurbaşkanı Demirel, ertesi gün. "Olay-
lar tahrik sonucu çıkmışdr. Otelin yakil-
masryla kaJdı.... ağır tahrik var" diyecek,
otelle bırhkte 35 kışmin yakılmasını,
"münferit" bir olay olarak niteleyecek-
tir. (Yümaz Gümüşbaş, "Güvercinler
Uçmuyor Sıvas Üzerinde", Cumhuriyet,
4 Temmuz 1994.)
Demırerin ünlü sözü
Yüzden fazla insanın vahşice öldürül-
düğü 1978Kahramanmaraşkatliamının
ardından, "Bana sağcüar ve miUiyetçiler
cinayet işliyor dedirtemezsiniz" dıyen
Demirel'ın, Kanlı Pazar'ı da "Geneflik-
letahrike kapılan haikın karşı hareketi"
olarak nitelemiş olmasını (Cumhuriyet,
26.4.1979) burada anımsatmakta yarar
var. Çünkü, 12 Mart döneminde, fstan-
bul Sıkıyönetim Komutanlığı, bazı "ka-
badayılarT kent dışına çıkardığında,
Kanlı Pazar'da, "tahrike kapılan haikın"
kimlerden oluştuğunu, Rauf Tamer,
"Kabadayüar" adlı yazısında şöyle
açıklamıştı: "Memleketin en karanlık
günlerinde anarşist gençlerin Beyoğ-
lu'ndaki tahribat hareketlerini bunlann
mevcudiyetleri önlemiştir." (Tercüman,
13Kasım 1971.)
Burada belirtilmesi gereken, "tahrik
edilen"in niteligi kadar. tahrike kapılan
YOLCU, ACI VE YILAN
5u gibi aydınhk döşeğimde akardu
Ay vururdu ak göğsüne,
Bir dal usulca inip kalkardu
Öt ishak kuşu öt,
Bizim payımıza bir avaz kaldı.
- Acı, ey suskun yol arkadaşı, anlatsana!
IS'erelisin, oğlun kızın var mı,
Sağ mı annen, baban?
Senin deyüreğin kanarmı,
L'zaktayken yakınlarından ?
- Bak yolcu, bir sır vereyim sana,
Yıian bile arar yavrusunu, eşini.
Ama ben beslenirim ayrılıkta,
Acının gurbettir memleketi.
- Yüan derier adıma,
Düşman beüemişler beni
Birgarip sürüngenim dünyada.
Acı, ah acı; sokabiheydim seni,
Zehirim bu kadar yük olmazdı bana.
-Act,ey suskun yol arkadaşı, anlatsana!
Bilici deyok, çakal da.
İşteyine düştük yollara.
Yok konuşacak kimse
Kavaklardan ve senden başka.
- Yolcu bir sır daha vereyim sana,
Kandırdık seni biz aslında.
Bakma ardından sızlandıklarına.
Ortaktı benimle bil ki, bilici de, çakal da.
- Yüan derier adıma,
Bir kara suyum, akarım yerde.
Kaynağımı da taşırım yanımda.
Acı, ah acı; sokabilseydim seni,
Zehirim bu kadar yük olmazdı bana.
- Avdım avlandım, düştüm tutağa.
Ay, tanık ol sen de buna.
Dönüş yok biliyorum;
Hem olsa da,
Önümdeki yol daha kısa.
- Hey yolcu, boşyere bakma ardına,
Andarla avunma.
Actyım ben, unutma sakın,
Borcun bitmedi bana.
olarak işlenen cinayetin, "cinayet" ola-
rak nitelenmesine karşı çıkılmış olması-
dır. "Bana sağcılar ve miUiyetçiler cina-
yet işledi dedirtemezsiniz!"\sözünü, bız,
o zaman doğru algılayamadık. Çünkü
Demirel, "ölüleri" ve öldürenlerin "sağ-
cı ve miUiyetçi" olduğunu yadsımıyor,
ancak bunu, "cinayet" olarak niteleye-
meyeceğini duyumsatmak istiyordu.
tçerisinde bebelerin, çocuklann, ge-
linlik kızlann da yer aldığı yüzden faz-
la insanın öldürülmesinin "cinayet" ola-
rak nitelenmemiş olmasını. katliamın,
"iman edenterin Aliah yolunda savaşt"
olarak değerlendirilmiş olmasından kay-
naklandığını düşünmek, sanınm yanlış
olmayacaktır. ("İman edenJer AUah yo-
lunda savaşır!" sözü, Nisa Suresi'ndedir.
Ben, bunu, Sıvas'ta el altından dağıtılan
"Müslüman Kamuoyuna" başlıklı bildi-
riden aldım.)
(5) Yasal-olmayan Oluşumlar / iki
Uç Sağın, Demokrat Yığınlar
Azaltılarak Güçlendirilmesi
Egemen gericiliğin. demokratik yön-
temlerle yönetemediği zaman demokra-
tik yöntemlere ara vermesi ya da baskı-
cı niteliğine karşın anayasa ve yasalar,
toplumu susturmaya yetmediği zaman
yasal-olmayan zora başvurması. faşiz-
min bilinen yöntemleridir. Bunun için
de yasal-olmayan birlikler oluşturarak,
demokrat ve ilericiler üzerinde zor uy-
gulanmıştır. Bunlar, kimi zaman, devlet
içinden desteklenmiş, kimi zaman dev-
letin içinde oluşmuştur.
Türkiye, Kanlı Pazar'dan 1 Mayıs Kat-
liamı'na, bireyscl suikastlardan toplu kı-
yımlara değin nice sorunun öznesi ola-
rak duyumsanan ve adı sürekli değişmiş
vedeğiştirilmiş olan böyle bir oluşumun
karanlığıyla çevrilidir bugün de.
Faşizmin özelliğini belirleyen sözler-
le söylemek gerekirse, kendisini ulusun
en büyük kurtancı iradesi olarak algıla-
yan ve algılatan bir oluşumdur bu. Aynı
zamanda bu, kendisinin kendisine yük-
lediği bir "kurtarKihk"tır. Burada "ira-
de", ulusun özgür ya da açık (yasal ve
demokratik) iradesiyle oluşmadtği gibi,
"kurtancrnın bağımsız iradesi de de-
ğildir. tslam felseîesinin kavramlanyla
açıklamak gerekirse, "kurtana"nın ira-
desi, "cüziirade"dir "KülKirade"yibe-
lirleyen ise. uluslararası sermayeye ku-
manda eden güçler ve onlann bu işlerle
görevli örgütleridir.
Biriik zamanında gelseydi
Sıvas katliamında, bu oluşum. kimi
fanatik dinci örgüt militanlannı. olayı
başlatmak için kullanmış ya da görev-
lendirmiş; olayı başlatanlar. inisiyatifi,
"tahrik" ettikleri unsurlara aktardiktan
sonra. onadan kaybolmuşlardır. Otelin,
- Dolanır dururum gökyüzünde,
Eksilir tamlanınm.
Ben de bağlıyım yazgıma ama,
Vah şu garibe,
Acıyla çıkmış yola.
METtS ALTIOK
m>»mm¥*»>>**#*' J P *
içerdeki insanlarla birlikte yakılması,
Kayseri'de TÖS toplantısının yapıldığı
sinemanın yakılmasıyla koşutlandınla-
bilir. Bu da "negatif bir saldın olarak
kalabilirdi, tugaydan beklenen birlik,
yangın çıkanlmadan önce gelmiş olsay-
dı. Sonuç, insanlık için utanç verici ol-
makla birlikte, bu olaydan üzüntü du-
yan haikın, katliamı tertipleyenlerin
amaçlan doğrultusundaeğilimlerini be-
lirlediklerini. seçim sonuçlanndan oku-
mak olanaklıdır.
1989 yerel seçimlerinde, Sıvas Bele-
diye Başkanlığı'nı, Refah Partisi adayi-
nın kazandiğı biliniyor. Refah Partisi,
27.985 oy (yüzde 36.35) alarak, beledi-
ye başkanliğını kazanmış, bunun yanm-
da, SHP 20.789 (yüzde 27), MÇP 5.892
(yüzde 7.57) oy almıştır.
1994 yerel seçimlerinde, Sıvas'ta,
Bosna-Hersek'in ağırhklı işlendiği pa-
nel ve seminerler düzenleyen Refah Par-
tisi, oylannı 41.668'e (yüzde 38.15) çı-
kartarak ayru adayla yeniden belediye
başkanlığinı kazanacaktır. MÇP'nin
(Milli Çalışma Partisi'nin) yerini alan
ve Azerbaycan ağırhklı seminer ve pa-
neller düzenleyen Büyük Birlik Partisi
ise, 33.471 (yüzde 30.65) oy alarak
(MHP'nin 1.604 / yüzde 1.47 oyunu ay-
nca belirtelim) Sıvas'ta ikinci büyük
parti durumuna gelecektir.
1989'da 20.789 oy almışbulunan SHP,
Sıvas katliamında, koalisyon ortağı ola-
rak "uyutulmuş" olmasının diyetini,
1994 yerel seçımlenne katılmayarak ve
DYP'yi destekleyerek öder gibıdir.
DYP'nin aldığı oy (24.100) ise, 1989'da-
ki SHP ve DYP'nin oylannın toplamına
(24.360) hemen hemen eşittir.
Sıvas katliamı, oylan, katliamı düzen-
leyenlerin amaçlan doğrultusunda etki-
lemiş, yani saldınya uğrayan demokrat
ve ilerici kesimin oylan azalmıştır.
Çok partili yaşama geçildikten sonra
da GHP'nin "kalelerinden" biri olarak
bilinen Sıvas'ta, biri dinsel, öteki şoven
gericiliğin iki partisi öne çıkmış, solu ve
orta sağı, kendileriyle aralannı kapata-
mayacak denli geride bırakmışlardır. Bu,
Türkiye'nin nasıl bir "demokratikleş-
me" sürecine çekildiğinin de göstergesi
olmak gerekir.
Demokratikleşme
141/142'nci maddelerin, özellikle de
çok partili dönemde yoğunlaşan baskı-
sı altında, genel oy, her zaman demok-
ratik süreçlerüretmedi. Demokratikleş-
menin önü, kimi zaman askerin yöneti-
Cie mûdahalesiyle açıldı (27 Mayıs). De-
mokratik güçler engelleyici yasalara ve
uygulamalara karşı kendi yolunu defac-
to açtığı zaman da demokratıkleşmenin
önü, askeri müdahalelerle kesildi (12
Martve 12 Eylül).
Şimdi ise, demokratikleşmenin önü-
nü kesen askeri müdahale yerine, parla-
mento üyelerinin çoğunluğunun, şoven
ve teokratik gerici partilerin yandaşla-
nndan olmasının ortamı hazırlanıyor.
Parlamentoda, gericiliğin belirleyici üs-
tünlüğünü sağlamak için, oylann, seçim
birimlerine göre dağılırru. alttan alta dü-
zenlenmeye çalışılıyor. Yerel yönetim-
ler, bu amacın ara basamaklannı oluştu-
ruyor. Kanlı terör eylemleri ve katliam-
lar, bu amaçlar doğrultusunda tertiple-
niyor. Katliamlarda "kuilamlanlann''
kimlikleri ile bunlann yöneltildikleri he-
deflerin kimlikleri içerisine görüşleri-
miz hapsedildiği için, olaylann ardında
gizlenen amaçlan bulgulamakta güçlük
çekiyoruz. Dolayısıyla, asıl amaçlan da
yahn halktan aydınlara değin hemen her-
kesten gizlenmiş oluyor.
(6) Sıvas'ın Sürekli
Yoksullaşması ve Nüfusun
Sürekli ^zalması
Sıvas'ın yoksullaştınlması sürecini,
katliamın amaçlanndan ayırmamak ge-
rekir. Sanayi ve Ticaret Odası Başkanı,
Meclis Araşrırma Komisyonu'na anlatı-
mmda, Sıvas'ın nüfusu 88 bin iken, Kay-
seri'nin nüfusu da 89 bindi. Kayseri sa-
nayisini ve ekonomisini geliştirdi. Bu-
gün 450 bin nüfusu var, Sıvas'ın ise 225
bin. Samsun'un o zaman 50 bin nüfusu
vardı, şimdi 320 bin.
Sanayi ve Ticaret Odası Başkanı Oy-
mak, Sıvas'ın 1950'de lömilletvekili çı-
kanrken şimdi 6 milletvekili çıkardığı-
nı belirtiyor ve kişi başına ulusal gelinn
Sıvas'ta 320 dolar, Türkiye genelinde
2.675 dolar olduğunu da e'kliyor.
SÜRECEK
BtZBİZE
ERDAL ATABEK
K
YaratUğı Gençlik...
Çevremizde yeni bir gençlik görüyoruz. Birey ola-
rak daha gelişkin, sosyal olarak daha sorumsuz ye-
ni bir gençlik. Birey olarak gelişkin olmaları, düşün-
celerini açıkça söylemeleri, tabulan kabul etmeme-
leri, kendi kişiliklerine önem vermeleriyle ortaya çıkı-
yor. Gelişmenin bu yanı elbette olumludur. Küttürü-
müzün birey olmaya izin vermeyen baskıa yanı gi-
derek etkin olmaktan çıkıyor. Ama bu gençlerin bi-
rey olurken aynı zamanda bencil de olduklannı gö-
rüyorsunuz. Bencillik, sosyal sorumluluğu engelliyor.
Gencin kendini hiç kimseye, hiçbir şeye karşı so-
rumlu saymadığını görüyorsunuz. Özdenetim zayıf-
lıyor. Kendilerini eleştirmiyor, başkalarının eleştirile-
rini de kabul etmiyorlar. Sosyalleşme sürecini, çev-
relerinin gözündeki değerleri kazanma olarak yaşa-
dıklan için de marka düşkünü, bilinçsiz tüketici olu-
yorlar. Bu tip tüketicilik, kaçınılmaz olarak gösteriş-
çiliğı getiriyor. Bunu sağlayabilmek için ailelerine kar-
şı 'kullanıcı', gelecekleri için de 'çıkarcı' olmaya yö-
neliyorlar. Bu da gelişimin olumsuz yanıdır.
Geleneksel otokratik toplum yapısının üzerine ek-
lemlenen kapitalizmin yarattığı gençlik bu mudur?
Yoksa kapitalizmde olamamış bir kapkaç düzeninin
gençler üzerindekı etkisi mi böyle oluyor? Bütün bun-
lar nesnel olarak araştınlmadığı için gençlerle ilgili
düşünceler de çok çelişkili. Kimileri "Yeni bir genç-
lik bomba gibi geliyor" derken kimileri de 'sosyal de-
ğerleri olmayan, yozlaşmış, çıkarcı gençlik'ten yakı-
nıyor.
'Belirii değerlere şartlandınlmış gençler yetiştir-
mek'rru doğrudur yoksa 'daha iyi biryaşam için çı-
kariannı koruyan rekabetçi gençler yetiştirmek' mi
gerekir? Gelenekçi kuşaklar birincileri överken yeni
söylemlerin sahipleri ikincileri yeğliyor.
Oysa geleceğin insanını bekleyen iki özelliğin bi-
rincisi 'birey olmak'\\r, ikincisi de 'sosyal sorumluluk
sahibi olmak'tir, Bu iki özellik de birbirinin tamamla-
yıcısıdır. Birey olmadan sosyal sorumluluk sahibi olu-
namaz, sosyal sorumluluk almadan da birey oluna-
maz. Birey olmadan sosyal sorumluluk almak, itaat
ve uydumculuk yaratır. Sosyal sorumluluk sahibi ol-
madan birey oimaksa bencillik ve kullanıcılık yaratır.
Bu iki özellik birlikte bulunmalıdır. Onun için de ge-
leneksel otokratik yapının baskılanndan kurtulmak ilk
adımdır, kapitalizmin tuzaklanna düşmemek de ikin-
ci adım.
Ama toplum yapısı buna uygun bir ortam sağla-
madığı için bugün iki tip gençlikle karşılaşıyoruz. Bi-
rinciler gelenekçi yapının etkisiyle birey olamadan
sosyal sorumluluk almaya zorlandıklan için aşın mil-
liyetçi gençler ya da din kesiminin gençleri yetişiyor.
Ikincilerse sosyal sorumluluk almadan birey olmaya
yöneldikleri için bencil, çıkarcı, kullanıcı tüketiciler
oluyorlar. Görünen budur.
•••
Gözden kaçan bir üçüncü gençlik kesiminin varlı-
ğıdır. Bu kesim geleneksel yapıya karşı çıkarak birey
olurken sosyal sorumluluğa da sahip çıkmaya istek-
li ve karariıdır. Bireydirler, düşüncelerini açıkça söy-
leyebilmektedirler, baskıcı tutumlara karşıdırtar, ken-
di dışlarındaki dünyaya sevgiyle saygıyla bakabil-
mektedirler. Sosyal sorumluluğa da sahip çıkmakta-
dırlar, çevrelerinde olup bitene duyarlıdırlar, ülkeleri
için kaygı duymaktadırlar, dünyadaki her oluşuma il-
giyle katılmaktadırlar. Bireydirler, ama bencil değiller-
dir. İyi yaşamak istemektedirier, ama çıkarcı değiller-
dir. Özdenetimleri de vardır özeleştirileri de. Kitap
okuriar, sanatla ilgilenirler, kültür donanımlannı zen-
ginleştiririer.
"Biz böyle bir gençlik görmüyoruz" diyenlere söy-
leyeyim ki ben o gençliği görüyorum, tanıyorum, on-
lann içindeyim.
Ama bu gençlerin arkasında ne yazık ki toplumsal
bir destek yoktur. Aileleri, bu gençleri uydumcu ol-
madıklan için anlamakta güçlük çekmektedir. Eğitim
kurumlan, bu gençlerin kişilikli davranışlannı destek-
leyememektedir. Bu gençleri destekleyecek toplum-
sal kurumlar ortada görünmemektedir.
Oysa bir genç aşın miltiyetçi ya da dinci olursa ar-
kasında yurtlar, gruplar, siyasal partiler bulmaktadır.
Bencil ve çıkarcı olursa arkasında ondan yararlana-
cak para sahiplerini bulmaktadır. Toplumsal destek,
genç bir insan için çok önemlidir. Toplumsal destek
sadece para, iş olanağı değil, bundan daha önemK
olarak toplumsal bir onaydır.
Gençlerden yakınan, ama yakınmaktan başka bir
şey yapmayanların bu konuda büyük bir sorumlulu-
ğu vardır. Ülkemiz gelişecekse bu gençlerie gelişe-
cektir. Ülkemize demokrasi gelecekse bu gençlerle
gelecektir. Hem birey olmak için çaba harcayan herrt
de sosyal sorumluluğa sahip çıkan gençler, bu ülke-
nin de bu dünyanın da büyük bir potansiyel gücü-
dür. Bütün gençlerin aktif desteğe gereksinmeleri
vardır. Özgürlükten yana, insan haklanndan yana;
cumhuriyetten, demokrasiden, çağdaşlıktan yana
bütün kurumlann bu konuda sorumluluğu vardır. Yet
rel yönetimler, sendikalar, aile örgütleri, siyasal par
1
tiler, artık gençlikle ilgilenmek zorundadıriar. 'Genç-
lik kültür merkezleri', 'gençlik danışma merkezleri'
açmak, gençler için programlar yapmak; kültürün,
sanatın, müziğin, sporun iç içe olduğu organizas-
yonlar hazırlamak yaşamsal önemde görevlerdir. '.
Gençler geleceğe hazırlanıyor, ama toplum bunuri
farkında mı? |
Madımak lıâlâ yanıyor
MünireÖzkan, Sıvas'ta MadımakOteli'nde, 37 aydınlabirlikteyitirdiği ikikı-
ZL Huriye ve Yeşim Özkan'ın acısını onca zamana karşın unutabilmiş değiL
MtYASE tLKNUR
TBMM'de Nevşehır Milletve-
kili Osman Seyfi başkanlığında
Sıvas katlıammı araştırmak ama-
cıyla bir araştırma komisyonu
oluşturuldu. Aylarca süren komıs-
yon çalışması sonucunda rapor
hazırlandı. Raporda AzizNesin ve
Pir Sultan şenliklerini düzenle-
yenler, halkı tahrik etmekle suç-
lanırken RP'li belediye ve emni-
yet mensuplan aklandı.
Olaya kanştığı belırlenenlerin
davası Ankara DGM'de görülme-
ye başlandı. tlk duruşmaya gelen
ölenlerın yakınlan, polis tarafın-
dan dövüldü. Dava, 24 Aralık
1994'te sonuçlandı. Katillerin ör-
gütlü suça ıştirak etmedikleri ge-
rekçe gösterilerek haklannda
15'er yıl hapis cezası verildi. K.a-
rann açıklanmasından sonra şehit
ailelerinin yüreği ile Madımak
Oteli'ni yeniden alevler sardı.
Katliam sonrasında hükümetin
SHP kanadı ve dönemin Kültür
Bakanı Fikri Sağlar, gerıciler ta-
rafından yerinden sökülen Pir
Sultan Ozanlar Anıtı'nın tekrar
eski yerine dikileceği sözünü ver-
di. Ancak bu söz hâlâ yerine ge-
tirilmedi. Sıvas'ta yaşamını yiti-
renlenn ailelenne tazmınat öden-
mesi önerisine sıcak baktığını
açıklayan Başbakan Tansu Çiller,
Mehmet Gölhan başkanlığında
bir komısyon oluşturularak konu-
nun hukuki boyutunun araştınl-
masını istedi.
Bakanlar Kurulu iki kez reviz-
yona uğradı, öneriyi yapan ve ko-
mısyonda yer alan Tahir Köse ile
Seyfi Oktay, kabine dışı kaldı, an-
cak araştırma hâlâ bitirilemedı.
Madımak cehenneminden kurtul-
mayı başaran Alevi yazar Battal
Pehlivan, yorgun kalbine yenik
düştü.
Katliamda şehit olan Hasret
Gültekin'in ölümünden dört ay
sonra, oğlu Hasret Roni dünyaya
'merhaba' dedı. tki yaşını doldur-
masına dört ay kalan Hasret Ro-
ni, bu kez de yüzünü ancak resim-
lerden görebıldığı babasına 'mer-
haba'' demek için annesi Yeter,
Gültekin'in kucağında Sıvas'a
gitti. Babasının sazını omıızlaya-
cak olan Hasret Roni, 2 temmuz
günü Sıvas'ın Han Köyü'ndeki
babasına ait anıtmezannm açılışı-
na katılacak.
Sıvas'ta eşiyle birlikte yaşamı-
nı yıtiren ünlü ozan Muhlis Akar-
1
su'nun kızlan. Ankara'ya anne--
annelerinin yanına taşındı. En bü-
yük kızı Pınar, annesinin çok is-J
tediği üniversiteyi kazandı. Hac-
cettepe Üniversitesi'nde psikolo-1
ji okuyor. Pınar Akarsu, diğer iki,
kızkardeşine yalnız ablalık değil,,
aynı zamanda hem annelik hem!
babahk yapıyor. Ozan Akar-
su'nun Beşiktaş'taki kafeteryası;
Ozan Cafe, hâlâ onun admı taşı-'
yor. 2 temmuz Sıvas katliamının
üzerinden koca iki yıl gecti. Ma-
dımak hâlâ yanıyor. Madımak'
alevler içinde, Pır Sultan darda
asılı, Sıvas davası da Pir Sultan'ını
davası gibi "divana kaJdı". j
BİTTİ i