28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 3 TEMMUZ 1995 PAZARTESİ SIVAS KATLIAM Faşistleştirmede Özel Yöntemler, Yeni Uygulamalar / 2 Çöziiıııdevrimcileşınede MUZAFFER tLHAN ERDOST Demokratlar ve devrimciler, bugün. Kürtlerin boyun eğmeye zorlandıklan baskının nedeninin. "Cumhuriyet"in kendisinde değil, emperyalist politika- lann uzantısı olan faşist uygulamalarda ve militer baskıcı politikalarda olduğu- nu, sorunun çözümünûn ise Türkıye'nin yıkılışında değil. demokratikleşmesin- de ve devnmcileşmesinde bulunduğunu görmelidirler. (4) Dinsel ve Şoven Gericiliğin Sayısal Güçlenmesi / Özel Savaş Yöntemi Olarak 'Tahrik' Sıvas katliamı öncesi, kış boyu, iki si- yasal partinin ayn ayn düzenledikleri panel ve seminerlerde, Refah Partisi, Bosna-Hersek'te Sırp ve Amerikan zul- münü öne çıkanyor; Büyük Birlik Par- tisi de Azerbaycan'da Ermeni zulmünü işliyor; biri dinsel (şeriatçı). öteki ırksal (şoven) doğrultuda siyasal yandaşlar sağlıyordu. Pir Sultan Abdal Kültür Derneği et- kinlikleri çerçevesinde ise, Sıvas halkj, ülkenin aydınhk yazarlanyla. şairleriy- le, ezgileyen ozanlanyla, semah dönen gençleriyle ve özellikJe de semah dönen gencecik kızlanyla buluşacak, demok- ratik iradenin canlanarak yükselişi sü- reci yaşanacaktı. Sıvas katliamından iki yıl kadar ön- ceydi. Aksaray'da, AzizNesin,benim de katıldığım "insan haklan" konulu bir paneli yönetiyordu. Panel yöneticısi ol- masina karşın en çok soru Aziz Nesin 'e yöneltilmişti. Sorulardan birinde de "tanntaıuınaz" olup olmadığınm açık- lanması isteniyordu. Aziz Nesin. "Bu sorunun yeri mi?" diye tepki göstermiş, duraksamış. ardından da "Peki, sordu- nuz, istiyorsunuz, söyleyeyim'" dıyerek, zorlandığı için inancını açıklamıştı. Sa- londa kuşkusuz inanan insan çoğunluk- taydı. Ama Aziz Nesin'in davTanışını, hemen herkes yogun olarak alkışlamış- tı. Ama ertesi gün, yerel sağcı basın, pa- neli ve özellikle Aziz Nesin'i, konuş- masında dinsizlik yapmakla suçlamış, bu arada, Nesin"i konuk olarak ağırlayan Aksaray Belediye Başkanı'na. böyle ko- nuşmalara ortam hazırladığı için ağır eleştiriler yöneltilmişti. Benim Aziz Nesin"e eleştirim, Ne- sin'in, bu tür davranışlannı gericiliğin kullanacagını. kullanmakla kalmayıp, provokasyon malzemesı yapacağını. ön- • ceden görmemiş ya da görmek isteme- .raişolmastydı. Sıvas'ta gizli amaç Daha 1978'de. Malatya'da, Belediye Başkanı'ntn postayla kendisine gönde- rilen paketteki bombanın patlaması so- nucu yaşamını yitirmesı üzerine başla- yan gerici olaylann ardından, Emekli General M. Reşat Cüleken. "Türki>e'de sfirdürülen anarşik olavlar yansız biçim- de ve nilimsd açıdan irdelendiğinde, bunlann beluii odak noktalanndan kay- nakJandıklan, ola> lan yaratanlann ozel savaş kurallanna u>gun hareket ettikle- ri görülebilir" diye yazıyordu. (Müüyet, 24Nısanl978). Sıvas katliamında da yukandaki alıntılann ışiğinda düşünülürse. özel savaş kurallanna uygun hare- ket edildiğini söylemek yanlış ol- mayacaktır. Gizli amaç. PKK'nin Sıvas'ta "silahsız bir zemin bulmasınj" en- gellemektir. Aziz Nesin. bu neden- le "tahrikçi" olarak nitelenmiştir. Daha Sıvas'a gelmeden iki gün ön- ce, gece ev ve işyerlerinin girişine atılan u Müslüman Kamuoyuna" başlıklı bildiride, "dünya emper- yalizminin gönüllü uşağı" olarak nitelenmiş ve "iman edenler" sava- şa çağnlmıştı. Savaş ise insan öl- dürmenin politikleşmiş biçimiydi. Bütûn bunlara karşın cuma na- mazını kılarak camilerden çıkan- lar, evlerine ya da işyerlerine dön- müşlerdir. Amerikan bayrağının yakıldığı ve "Dünyada Amerika, Türkiye'de PKK" yazılı pankartın asıldığı cami aviusunda da "cema- aften hemen hiç kimse. gösteri ya- pan gruba katılmamış. Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı'nın anlatı- mına göre Hûkümet Meydanı'na. başlangıçta. çoğunluğu 13-14-15- löyaşındaolan çocuklann katıldı- ğı 60-70 kişilik bir grup gelmiştir. Aziz Nesin, Şeytan Ayetleri'ni kendisinin çevirmediğini, Aydın- lık'ta yayımlanan Şeytan Ayetleri çevirisiyle ve yayınıyla ilgisinin bulunmadığını, yazannın görüşüne katılmadığını, ama kitap yasakla- maya, özellikle mollalann baskı- sıyla Türkiye'de kitap yasaklanma- sına karşı olduğu için Rüştü'nün kitabını çevirttiğini, Aydınlık'ta yazdığı gibi TGRT muhabirine de açıklamıştır. Dine ve her şeyden önce koyu birer Müslüman olan anne-babasının dinine saygılı ol- duğunu söylemesine karşın (TGRT ile yapılan konuşma, Sıvas Kitabı. Edebiyatçılar Derneği Yayını, An- kara 1994, s. 311, 313), sözleri de- ğiştirilerek ağızdan ağıza yayılmış- tır. Örneğin, Ticaret Borsası Başka- nı Salim Evci, "Benim duyduğum kadanyla" diyor, "Aziz Nesin, Ben dinsizim, demiş. Salman Rüş- tü'nün Kuran'ını tercüme ettim. Bundan sonra kendi Kuran'taruu- zı yakın, bunu Kuran olarak gö- riin."(Tutanak Ek: 4, s. 7.) 2 Temmuz günü Sıvas'ta olay- lar sürerken, "Fevkalade hassas bir konudur ve devlet güçleriyle halk karşı karşıya getirilmemelidir" dıyen Cum- hurbaşkanı Demirel, ertesi gün. "Olay- lar tahrik sonucu çıkmışdr. Otelin yakil- masryla kaJdı.... ağır tahrik var" diyecek, otelle bırhkte 35 kışmin yakılmasını, "münferit" bir olay olarak niteleyecek- tir. (Yümaz Gümüşbaş, "Güvercinler Uçmuyor Sıvas Üzerinde", Cumhuriyet, 4 Temmuz 1994.) Demırerin ünlü sözü Yüzden fazla insanın vahşice öldürül- düğü 1978Kahramanmaraşkatliamının ardından, "Bana sağcüar ve miUiyetçiler cinayet işliyor dedirtemezsiniz" dıyen Demirel'ın, Kanlı Pazar'ı da "Geneflik- letahrike kapılan haikın karşı hareketi" olarak nitelemiş olmasını (Cumhuriyet, 26.4.1979) burada anımsatmakta yarar var. Çünkü, 12 Mart döneminde, fstan- bul Sıkıyönetim Komutanlığı, bazı "ka- badayılarT kent dışına çıkardığında, Kanlı Pazar'da, "tahrike kapılan haikın" kimlerden oluştuğunu, Rauf Tamer, "Kabadayüar" adlı yazısında şöyle açıklamıştı: "Memleketin en karanlık günlerinde anarşist gençlerin Beyoğ- lu'ndaki tahribat hareketlerini bunlann mevcudiyetleri önlemiştir." (Tercüman, 13Kasım 1971.) Burada belirtilmesi gereken, "tahrik edilen"in niteligi kadar. tahrike kapılan YOLCU, ACI VE YILAN 5u gibi aydınhk döşeğimde akardu Ay vururdu ak göğsüne, Bir dal usulca inip kalkardu Öt ishak kuşu öt, Bizim payımıza bir avaz kaldı. - Acı, ey suskun yol arkadaşı, anlatsana! IS'erelisin, oğlun kızın var mı, Sağ mı annen, baban? Senin deyüreğin kanarmı, L'zaktayken yakınlarından ? - Bak yolcu, bir sır vereyim sana, Yıian bile arar yavrusunu, eşini. Ama ben beslenirim ayrılıkta, Acının gurbettir memleketi. - Yüan derier adıma, Düşman beüemişler beni Birgarip sürüngenim dünyada. Acı, ah acı; sokabiheydim seni, Zehirim bu kadar yük olmazdı bana. -Act,ey suskun yol arkadaşı, anlatsana! Bilici deyok, çakal da. İşteyine düştük yollara. Yok konuşacak kimse Kavaklardan ve senden başka. - Yolcu bir sır daha vereyim sana, Kandırdık seni biz aslında. Bakma ardından sızlandıklarına. Ortaktı benimle bil ki, bilici de, çakal da. - Yüan derier adıma, Bir kara suyum, akarım yerde. Kaynağımı da taşırım yanımda. Acı, ah acı; sokabilseydim seni, Zehirim bu kadar yük olmazdı bana. - Avdım avlandım, düştüm tutağa. Ay, tanık ol sen de buna. Dönüş yok biliyorum; Hem olsa da, Önümdeki yol daha kısa. - Hey yolcu, boşyere bakma ardına, Andarla avunma. Actyım ben, unutma sakın, Borcun bitmedi bana. olarak işlenen cinayetin, "cinayet" ola- rak nitelenmesine karşı çıkılmış olması- dır. "Bana sağcılar ve miUiyetçiler cina- yet işledi dedirtemezsiniz!"\sözünü, bız, o zaman doğru algılayamadık. Çünkü Demirel, "ölüleri" ve öldürenlerin "sağ- cı ve miUiyetçi" olduğunu yadsımıyor, ancak bunu, "cinayet" olarak niteleye- meyeceğini duyumsatmak istiyordu. tçerisinde bebelerin, çocuklann, ge- linlik kızlann da yer aldığı yüzden faz- la insanın öldürülmesinin "cinayet" ola- rak nitelenmemiş olmasını. katliamın, "iman edenterin Aliah yolunda savaşt" olarak değerlendirilmiş olmasından kay- naklandığını düşünmek, sanınm yanlış olmayacaktır. ("İman edenJer AUah yo- lunda savaşır!" sözü, Nisa Suresi'ndedir. Ben, bunu, Sıvas'ta el altından dağıtılan "Müslüman Kamuoyuna" başlıklı bildi- riden aldım.) (5) Yasal-olmayan Oluşumlar / iki Uç Sağın, Demokrat Yığınlar Azaltılarak Güçlendirilmesi Egemen gericiliğin. demokratik yön- temlerle yönetemediği zaman demokra- tik yöntemlere ara vermesi ya da baskı- cı niteliğine karşın anayasa ve yasalar, toplumu susturmaya yetmediği zaman yasal-olmayan zora başvurması. faşiz- min bilinen yöntemleridir. Bunun için de yasal-olmayan birlikler oluşturarak, demokrat ve ilericiler üzerinde zor uy- gulanmıştır. Bunlar, kimi zaman, devlet içinden desteklenmiş, kimi zaman dev- letin içinde oluşmuştur. Türkiye, Kanlı Pazar'dan 1 Mayıs Kat- liamı'na, bireyscl suikastlardan toplu kı- yımlara değin nice sorunun öznesi ola- rak duyumsanan ve adı sürekli değişmiş vedeğiştirilmiş olan böyle bir oluşumun karanlığıyla çevrilidir bugün de. Faşizmin özelliğini belirleyen sözler- le söylemek gerekirse, kendisini ulusun en büyük kurtancı iradesi olarak algıla- yan ve algılatan bir oluşumdur bu. Aynı zamanda bu, kendisinin kendisine yük- lediği bir "kurtarKihk"tır. Burada "ira- de", ulusun özgür ya da açık (yasal ve demokratik) iradesiyle oluşmadtği gibi, "kurtancrnın bağımsız iradesi de de- ğildir. tslam felseîesinin kavramlanyla açıklamak gerekirse, "kurtana"nın ira- desi, "cüziirade"dir "KülKirade"yibe- lirleyen ise. uluslararası sermayeye ku- manda eden güçler ve onlann bu işlerle görevli örgütleridir. Biriik zamanında gelseydi Sıvas katliamında, bu oluşum. kimi fanatik dinci örgüt militanlannı. olayı başlatmak için kullanmış ya da görev- lendirmiş; olayı başlatanlar. inisiyatifi, "tahrik" ettikleri unsurlara aktardiktan sonra. onadan kaybolmuşlardır. Otelin, - Dolanır dururum gökyüzünde, Eksilir tamlanınm. Ben de bağlıyım yazgıma ama, Vah şu garibe, Acıyla çıkmış yola. METtS ALTIOK m>»mm¥*»>>**#*' J P * içerdeki insanlarla birlikte yakılması, Kayseri'de TÖS toplantısının yapıldığı sinemanın yakılmasıyla koşutlandınla- bilir. Bu da "negatif bir saldın olarak kalabilirdi, tugaydan beklenen birlik, yangın çıkanlmadan önce gelmiş olsay- dı. Sonuç, insanlık için utanç verici ol- makla birlikte, bu olaydan üzüntü du- yan haikın, katliamı tertipleyenlerin amaçlan doğrultusundaeğilimlerini be- lirlediklerini. seçim sonuçlanndan oku- mak olanaklıdır. 1989 yerel seçimlerinde, Sıvas Bele- diye Başkanlığı'nı, Refah Partisi adayi- nın kazandiğı biliniyor. Refah Partisi, 27.985 oy (yüzde 36.35) alarak, beledi- ye başkanliğını kazanmış, bunun yanm- da, SHP 20.789 (yüzde 27), MÇP 5.892 (yüzde 7.57) oy almıştır. 1994 yerel seçimlerinde, Sıvas'ta, Bosna-Hersek'in ağırhklı işlendiği pa- nel ve seminerler düzenleyen Refah Par- tisi, oylannı 41.668'e (yüzde 38.15) çı- kartarak ayru adayla yeniden belediye başkanlığinı kazanacaktır. MÇP'nin (Milli Çalışma Partisi'nin) yerini alan ve Azerbaycan ağırhklı seminer ve pa- neller düzenleyen Büyük Birlik Partisi ise, 33.471 (yüzde 30.65) oy alarak (MHP'nin 1.604 / yüzde 1.47 oyunu ay- nca belirtelim) Sıvas'ta ikinci büyük parti durumuna gelecektir. 1989'da 20.789 oy almışbulunan SHP, Sıvas katliamında, koalisyon ortağı ola- rak "uyutulmuş" olmasının diyetini, 1994 yerel seçımlenne katılmayarak ve DYP'yi destekleyerek öder gibıdir. DYP'nin aldığı oy (24.100) ise, 1989'da- ki SHP ve DYP'nin oylannın toplamına (24.360) hemen hemen eşittir. Sıvas katliamı, oylan, katliamı düzen- leyenlerin amaçlan doğrultusunda etki- lemiş, yani saldınya uğrayan demokrat ve ilerici kesimin oylan azalmıştır. Çok partili yaşama geçildikten sonra da GHP'nin "kalelerinden" biri olarak bilinen Sıvas'ta, biri dinsel, öteki şoven gericiliğin iki partisi öne çıkmış, solu ve orta sağı, kendileriyle aralannı kapata- mayacak denli geride bırakmışlardır. Bu, Türkiye'nin nasıl bir "demokratikleş- me" sürecine çekildiğinin de göstergesi olmak gerekir. Demokratikleşme 141/142'nci maddelerin, özellikle de çok partili dönemde yoğunlaşan baskı- sı altında, genel oy, her zaman demok- ratik süreçlerüretmedi. Demokratikleş- menin önü, kimi zaman askerin yöneti- Cie mûdahalesiyle açıldı (27 Mayıs). De- mokratik güçler engelleyici yasalara ve uygulamalara karşı kendi yolunu defac- to açtığı zaman da demokratıkleşmenin önü, askeri müdahalelerle kesildi (12 Martve 12 Eylül). Şimdi ise, demokratikleşmenin önü- nü kesen askeri müdahale yerine, parla- mento üyelerinin çoğunluğunun, şoven ve teokratik gerici partilerin yandaşla- nndan olmasının ortamı hazırlanıyor. Parlamentoda, gericiliğin belirleyici üs- tünlüğünü sağlamak için, oylann, seçim birimlerine göre dağılırru. alttan alta dü- zenlenmeye çalışılıyor. Yerel yönetim- ler, bu amacın ara basamaklannı oluştu- ruyor. Kanlı terör eylemleri ve katliam- lar, bu amaçlar doğrultusunda tertiple- niyor. Katliamlarda "kuilamlanlann'' kimlikleri ile bunlann yöneltildikleri he- deflerin kimlikleri içerisine görüşleri- miz hapsedildiği için, olaylann ardında gizlenen amaçlan bulgulamakta güçlük çekiyoruz. Dolayısıyla, asıl amaçlan da yahn halktan aydınlara değin hemen her- kesten gizlenmiş oluyor. (6) Sıvas'ın Sürekli Yoksullaşması ve Nüfusun Sürekli ^zalması Sıvas'ın yoksullaştınlması sürecini, katliamın amaçlanndan ayırmamak ge- rekir. Sanayi ve Ticaret Odası Başkanı, Meclis Araşrırma Komisyonu'na anlatı- mmda, Sıvas'ın nüfusu 88 bin iken, Kay- seri'nin nüfusu da 89 bindi. Kayseri sa- nayisini ve ekonomisini geliştirdi. Bu- gün 450 bin nüfusu var, Sıvas'ın ise 225 bin. Samsun'un o zaman 50 bin nüfusu vardı, şimdi 320 bin. Sanayi ve Ticaret Odası Başkanı Oy- mak, Sıvas'ın 1950'de lömilletvekili çı- kanrken şimdi 6 milletvekili çıkardığı- nı belirtiyor ve kişi başına ulusal gelinn Sıvas'ta 320 dolar, Türkiye genelinde 2.675 dolar olduğunu da e'kliyor. SÜRECEK BtZBİZE ERDAL ATABEK K YaratUğı Gençlik... Çevremizde yeni bir gençlik görüyoruz. Birey ola- rak daha gelişkin, sosyal olarak daha sorumsuz ye- ni bir gençlik. Birey olarak gelişkin olmaları, düşün- celerini açıkça söylemeleri, tabulan kabul etmeme- leri, kendi kişiliklerine önem vermeleriyle ortaya çıkı- yor. Gelişmenin bu yanı elbette olumludur. Küttürü- müzün birey olmaya izin vermeyen baskıa yanı gi- derek etkin olmaktan çıkıyor. Ama bu gençlerin bi- rey olurken aynı zamanda bencil de olduklannı gö- rüyorsunuz. Bencillik, sosyal sorumluluğu engelliyor. Gencin kendini hiç kimseye, hiçbir şeye karşı so- rumlu saymadığını görüyorsunuz. Özdenetim zayıf- lıyor. Kendilerini eleştirmiyor, başkalarının eleştirile- rini de kabul etmiyorlar. Sosyalleşme sürecini, çev- relerinin gözündeki değerleri kazanma olarak yaşa- dıklan için de marka düşkünü, bilinçsiz tüketici olu- yorlar. Bu tip tüketicilik, kaçınılmaz olarak gösteriş- çiliğı getiriyor. Bunu sağlayabilmek için ailelerine kar- şı 'kullanıcı', gelecekleri için de 'çıkarcı' olmaya yö- neliyorlar. Bu da gelişimin olumsuz yanıdır. Geleneksel otokratik toplum yapısının üzerine ek- lemlenen kapitalizmin yarattığı gençlik bu mudur? Yoksa kapitalizmde olamamış bir kapkaç düzeninin gençler üzerindekı etkisi mi böyle oluyor? Bütün bun- lar nesnel olarak araştınlmadığı için gençlerle ilgili düşünceler de çok çelişkili. Kimileri "Yeni bir genç- lik bomba gibi geliyor" derken kimileri de 'sosyal de- ğerleri olmayan, yozlaşmış, çıkarcı gençlik'ten yakı- nıyor. 'Belirii değerlere şartlandınlmış gençler yetiştir- mek'rru doğrudur yoksa 'daha iyi biryaşam için çı- kariannı koruyan rekabetçi gençler yetiştirmek' mi gerekir? Gelenekçi kuşaklar birincileri överken yeni söylemlerin sahipleri ikincileri yeğliyor. Oysa geleceğin insanını bekleyen iki özelliğin bi- rincisi 'birey olmak'\\r, ikincisi de 'sosyal sorumluluk sahibi olmak'tir, Bu iki özellik de birbirinin tamamla- yıcısıdır. Birey olmadan sosyal sorumluluk sahibi olu- namaz, sosyal sorumluluk almadan da birey oluna- maz. Birey olmadan sosyal sorumluluk almak, itaat ve uydumculuk yaratır. Sosyal sorumluluk sahibi ol- madan birey oimaksa bencillik ve kullanıcılık yaratır. Bu iki özellik birlikte bulunmalıdır. Onun için de ge- leneksel otokratik yapının baskılanndan kurtulmak ilk adımdır, kapitalizmin tuzaklanna düşmemek de ikin- ci adım. Ama toplum yapısı buna uygun bir ortam sağla- madığı için bugün iki tip gençlikle karşılaşıyoruz. Bi- rinciler gelenekçi yapının etkisiyle birey olamadan sosyal sorumluluk almaya zorlandıklan için aşın mil- liyetçi gençler ya da din kesiminin gençleri yetişiyor. Ikincilerse sosyal sorumluluk almadan birey olmaya yöneldikleri için bencil, çıkarcı, kullanıcı tüketiciler oluyorlar. Görünen budur. ••• Gözden kaçan bir üçüncü gençlik kesiminin varlı- ğıdır. Bu kesim geleneksel yapıya karşı çıkarak birey olurken sosyal sorumluluğa da sahip çıkmaya istek- li ve karariıdır. Bireydirler, düşüncelerini açıkça söy- leyebilmektedirler, baskıcı tutumlara karşıdırtar, ken- di dışlarındaki dünyaya sevgiyle saygıyla bakabil- mektedirler. Sosyal sorumluluğa da sahip çıkmakta- dırlar, çevrelerinde olup bitene duyarlıdırlar, ülkeleri için kaygı duymaktadırlar, dünyadaki her oluşuma il- giyle katılmaktadırlar. Bireydirler, ama bencil değiller- dir. İyi yaşamak istemektedirier, ama çıkarcı değiller- dir. Özdenetimleri de vardır özeleştirileri de. Kitap okuriar, sanatla ilgilenirler, kültür donanımlannı zen- ginleştiririer. "Biz böyle bir gençlik görmüyoruz" diyenlere söy- leyeyim ki ben o gençliği görüyorum, tanıyorum, on- lann içindeyim. Ama bu gençlerin arkasında ne yazık ki toplumsal bir destek yoktur. Aileleri, bu gençleri uydumcu ol- madıklan için anlamakta güçlük çekmektedir. Eğitim kurumlan, bu gençlerin kişilikli davranışlannı destek- leyememektedir. Bu gençleri destekleyecek toplum- sal kurumlar ortada görünmemektedir. Oysa bir genç aşın miltiyetçi ya da dinci olursa ar- kasında yurtlar, gruplar, siyasal partiler bulmaktadır. Bencil ve çıkarcı olursa arkasında ondan yararlana- cak para sahiplerini bulmaktadır. Toplumsal destek, genç bir insan için çok önemlidir. Toplumsal destek sadece para, iş olanağı değil, bundan daha önemK olarak toplumsal bir onaydır. Gençlerden yakınan, ama yakınmaktan başka bir şey yapmayanların bu konuda büyük bir sorumlulu- ğu vardır. Ülkemiz gelişecekse bu gençlerie gelişe- cektir. Ülkemize demokrasi gelecekse bu gençlerle gelecektir. Hem birey olmak için çaba harcayan herrt de sosyal sorumluluğa sahip çıkan gençler, bu ülke- nin de bu dünyanın da büyük bir potansiyel gücü- dür. Bütün gençlerin aktif desteğe gereksinmeleri vardır. Özgürlükten yana, insan haklanndan yana; cumhuriyetten, demokrasiden, çağdaşlıktan yana bütün kurumlann bu konuda sorumluluğu vardır. Yet rel yönetimler, sendikalar, aile örgütleri, siyasal par 1 tiler, artık gençlikle ilgilenmek zorundadıriar. 'Genç- lik kültür merkezleri', 'gençlik danışma merkezleri' açmak, gençler için programlar yapmak; kültürün, sanatın, müziğin, sporun iç içe olduğu organizas- yonlar hazırlamak yaşamsal önemde görevlerdir. '. Gençler geleceğe hazırlanıyor, ama toplum bunuri farkında mı? | Madımak lıâlâ yanıyor MünireÖzkan, Sıvas'ta MadımakOteli'nde, 37 aydınlabirlikteyitirdiği ikikı- ZL Huriye ve Yeşim Özkan'ın acısını onca zamana karşın unutabilmiş değiL MtYASE tLKNUR TBMM'de Nevşehır Milletve- kili Osman Seyfi başkanlığında Sıvas katlıammı araştırmak ama- cıyla bir araştırma komisyonu oluşturuldu. Aylarca süren komıs- yon çalışması sonucunda rapor hazırlandı. Raporda AzizNesin ve Pir Sultan şenliklerini düzenle- yenler, halkı tahrik etmekle suç- lanırken RP'li belediye ve emni- yet mensuplan aklandı. Olaya kanştığı belırlenenlerin davası Ankara DGM'de görülme- ye başlandı. tlk duruşmaya gelen ölenlerın yakınlan, polis tarafın- dan dövüldü. Dava, 24 Aralık 1994'te sonuçlandı. Katillerin ör- gütlü suça ıştirak etmedikleri ge- rekçe gösterilerek haklannda 15'er yıl hapis cezası verildi. K.a- rann açıklanmasından sonra şehit ailelerinin yüreği ile Madımak Oteli'ni yeniden alevler sardı. Katliam sonrasında hükümetin SHP kanadı ve dönemin Kültür Bakanı Fikri Sağlar, gerıciler ta- rafından yerinden sökülen Pir Sultan Ozanlar Anıtı'nın tekrar eski yerine dikileceği sözünü ver- di. Ancak bu söz hâlâ yerine ge- tirilmedi. Sıvas'ta yaşamını yiti- renlenn ailelenne tazmınat öden- mesi önerisine sıcak baktığını açıklayan Başbakan Tansu Çiller, Mehmet Gölhan başkanlığında bir komısyon oluşturularak konu- nun hukuki boyutunun araştınl- masını istedi. Bakanlar Kurulu iki kez reviz- yona uğradı, öneriyi yapan ve ko- mısyonda yer alan Tahir Köse ile Seyfi Oktay, kabine dışı kaldı, an- cak araştırma hâlâ bitirilemedı. Madımak cehenneminden kurtul- mayı başaran Alevi yazar Battal Pehlivan, yorgun kalbine yenik düştü. Katliamda şehit olan Hasret Gültekin'in ölümünden dört ay sonra, oğlu Hasret Roni dünyaya 'merhaba' dedı. tki yaşını doldur- masına dört ay kalan Hasret Ro- ni, bu kez de yüzünü ancak resim- lerden görebıldığı babasına 'mer- haba'' demek için annesi Yeter, Gültekin'in kucağında Sıvas'a gitti. Babasının sazını omıızlaya- cak olan Hasret Roni, 2 temmuz günü Sıvas'ın Han Köyü'ndeki babasına ait anıtmezannm açılışı- na katılacak. Sıvas'ta eşiyle birlikte yaşamı- nı yıtiren ünlü ozan Muhlis Akar- 1 su'nun kızlan. Ankara'ya anne-- annelerinin yanına taşındı. En bü- yük kızı Pınar, annesinin çok is-J tediği üniversiteyi kazandı. Hac- cettepe Üniversitesi'nde psikolo-1 ji okuyor. Pınar Akarsu, diğer iki, kızkardeşine yalnız ablalık değil,, aynı zamanda hem annelik hem! babahk yapıyor. Ozan Akar- su'nun Beşiktaş'taki kafeteryası; Ozan Cafe, hâlâ onun admı taşı-' yor. 2 temmuz Sıvas katliamının üzerinden koca iki yıl gecti. Ma- dımak hâlâ yanıyor. Madımak' alevler içinde, Pır Sultan darda asılı, Sıvas davası da Pir Sultan'ını davası gibi "divana kaJdı". j BİTTİ i
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle