Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 3 TEMMUZ 1995 PA2ARTESİ
12 DIZIYAZI
Egemenler, düşünen
insandan korkuyorKaldı ki sistem. bu zor
gücü dışında. egemen oldu-
ğu her alanda. değişik yön-
temlerle etkisi altındaki
medya, elinde bulunan eği-
tim kurumlan, değişik ile-
tişim araçlarıyla toplumu
sürekli etkilemektedir. Öte
yandan. bir başka sistem
için Kuran kursları. yeni
türedi şeyhler, veliler. tari-
kat ululan yoluyla topluma
bellı bır dünya görûşü aşı-
lanmaktadır. Ve hükümet,
bu aykın oluşumlara ses çı-
karmamakta neredeyse
desteklemektedir. Bu yolla
çağdaş düşünceye ayn bir
baskı uygulanmaktadır.
Prof. Morgenthau der ki:
"Demokrasilerde hükü-
metin yürütme kanadı, ka-
muoyunu etkileyebilir, yö-
netebilir, diğer organlara
baskı yapabilir..."ayrıca,
"tekelinde bulunan haber-
leşme kanallarının ekin
kullanımı \oluyla kamu-
oyunu hünerle işlemek ola-
nağına sahiptir." (6)
Bir başka deyimle, görü-
lüyor ki egemen güç her
koşulda düşünce özgürlü-
ğünün anahtarını elinde
tutmayı başarmaktadır.
Kaldı ki Türkiye'de Mor-
genthau'nun tanımladığı
gibi bir demokratik düzen
de yokrur.
özel baskı
yöntemlerl
Ünlü Fransız siyaset bi-
limcisi Mauriee Duverger
de "Bab'nın İki Yüzii" adlı
yapıtında bu etkilemeye ör-
nekler vermekte ve liberal
demokrasilerde, sisteme
karşı görüşlerin, örgütlen-
melerin, ışadamlannca özel
baskı ve sindirme yöntem-
leriyle önlendiğini yazmak-
tadır. Duverger'in gösterdi-
ği örnekler, "«.sindirme
mekanizmalan, san sendi-
kalar ve işadamlarının fi-
nansörlüğünde çalışan özel
istihbarat örgütleridir.'"Du-
verger'e göre, "Bu özel
baskTyine de "siyasal ikti-
dar tarafından örgütlenen
kamu baskısı yanında istis-
nai kalır." Ayrıca zaten
"eğitim ve haberleşme
araçiannın iktisadi oligarşi-
nin kontroiü altında" (7)
oluşu, sermayenin propa-
gandasını, eğitimden başla-
yarak medya aracılığıyla
topluma kabul ettirebildiği
gerçeği karşısında, Batı'nın
bile düşünce özgürlüğüne
bakışında içtenlik bulunup
bulunmadığı tartışmalı bir
konudur. Egemen güç, dev-
letin sağladığı oydaşmayı
fazla zorlamadan sömürü-
yü sağlamanın yollannı bu-
luyor demektir.
Çağcıl Batı demokrasile-
rinde, düşüncenin suç sa-
yılmaması, düşünceye sınır
getirilmemesı, sistemin-
sermayenin değişik yön-
temlerle kendini koruyacak
düzenlemelere sahip olma-
sına mı dayanıyor?.. Aynca
yukanda da kısaca değindi-
ğimiz gibi toplumsal güç
dağıhmının, yani ulusal ge-
lirin sermaye ile emek ara-
sındakı bölüşümünün de-
ğişmesinde, emeğin payı-
nın korunması ve toplumun
belli bir siyasal olgunluğa
erişmiş olması bir başka et-
ken midir?
Cüç koşullarla
ulaşılan özgürlük
Bu sorunlara karşın. Batı
demokrasilerinde düşünce
özgürlüğünün yasayla sı-
nırlanması gibi bir çelişki
yaşanmamaktadır. Ancak
insanlık bu aşamaya uzun
ve güç koşullardan geçerek
ulaşmıştır. Çünkü yöneten-
lerce. egemen güçlerin çı-
karlanna karşı bir düşünce-
nin gelişmesine hep engel
olunmuş, düzene yönelik
eleştirel ve değişimi içeren
düşünceler yasaklanmıştır.
Ama sistem sınıflararası
dengelerin korunduğu sü-
reçlerde, eleştirel akla en-
gel olmayı terk etmiştir.
Bu yasaklama ve suçla-
ma, dengenin kurulamadıgı
toplumlarda. güçlünün is-
tencine uyularak çağlar bo-
yu sürer gelir. Egemen dü-
şünce. kurulu düzenin, de-
ğişimini önlemek amacıy-
la. yalnız eyleme geçenlen
cezalandırmakla kalmamış,
eylemin düşünceden kay-
naklandığı görüşüyle dü-
şünceyi yasaklamıştır. Dü-
şünceyi açıklayanlan. örne-
ğin belirli bir düşünce çev-
resinde örgütlenenleri, hak
aramak için yasal gösteri
yapanlan. yazarlan, çevir-
menleri yargılar, türlü yol-
lardan cezalandırır, hapse-
der. sürgüne yollar. asar.
olmadı yakar ya da yaktınr.
Özetle toplum dışına atmak
için heryolu dener!..
Düşünce en
tehlikeli silah
Peki niçin yapar bunu
dersiniz? Düşünceden ve
düşünen insandan korktuğu
içinelbet!
Çünkü insan yaratıcılığı
eylem ve düşünce gücüne
dayanır. Düşünce-eylem
ilişki ve çelişkisi, yaratıcı-
lığın dinamiğidir. Yalnız
insan, ulaştığı bu yaratıcılı-
ğıyla, salt kendini değil;
oluşturduğu toplumsal bir-
liği ve doğayı. sürekli de-
ğiştirme \e geliştirme, ye-
nıleme gücüne sahiptir.
Çünkü yalnız insan. düşün-
ce gücüyle ulaştığı bilınç
düzeyini, geçmişin deney-
lennden. geleceğin yasala-
nnı çıkararak geliştirir. Ya-
ratıcı gücü; aklı, düşüncesi
ve bilinç düzeyi sayesinde
sürekli artar. Ve işte bu gü-
cüyle kendi yarattığı eseri-
ni iyiye, güzele doğnı ge-
liştirme yetisine sahiptir.
Bu nedenle sosyal düzeni
sürekli değiştirmek ister.
Yaratıklardan yalnız in-
san, fizik kanunlannı bul-
muş ve doğayı denetime al-
mayı bsgarmıştır. Böylece
bilgi elde etmek için harca-
mak zorunda olduğu gücü
ve süreyi kazanmıştır. Ve
yalnız insan, salt sosyal
planda degil; varlığını ko-
rumayı, neslinı sürdürmeyi,
fiziksel planda da sağla-
mıştır. (8) Sosyal düzenin
yasalannı, değiştirdiği ko-
şullara göre yeniden düzen-
leyen insan, bugün bilimsel
verilerle fizik yasalannı
daha da geliştirmiş ve artık
yalnız kendi yakın doğası-
na değıl; çe\Teye ve uzaya
kadar evrene egemen olma-
nın yollannı aramaktadır.
Ve bu son olgu, insanın,
düşünce gücüyle sonsuzu
yakalamaya aday olduğunu
gösterir.
Pil ve emek gücü
Dil ve emek gücü, insan
yaratıcılığının en önemlı
silahıdır. insan. dil ve dü-
şünce gücüyle genel diya-
lektiğin içinde çok hızla
gelişen yaşamının özellik-
lerine uygulayabildiği
"özel diyalektiği" yakala-
mıştır. Böylece "...dünya-
nın fizik yükünden kurtul-
muş1
" aklını, düşünce ve bı-
lincini kullanarak kazandı-
ğı güçle zamanı denetleye-
bilmiştir. "Dil ve düşünce
diyalekfiği geçmişle geleceği
birleştirmiş, uzağı yakına
getlrmiştir." (9) Yaratıklar
içinde, geçmişten ders ala-
bilen ve geleceğini yanlış-
lardan kurtularak yeniden
kurabilen yalnız insandır.
tnsan bu düzeye, aklı. bi-
linci ve düşüncesiyle gel-
miştir. Bu nedenle emeğin
ve dilin (10) ortak ürünü
olan düşünce, insanın insan
olma serüveninde, ona yol
gösteren tek öğedir. Böyle-
ce düşünen bir sosyal yara-
tık olarak insan hakları
düzlemine ulaşan uzun ve
engellerle dolu yolu, aklı
ve düşünce gücüyle aşmış,
insan hakları belgeleriyle
hukuka yenı akılcı ve gü-
cünü yaşamdan alan evren-
sel bır kaynak yaratmıştır.
Düşünce korkusu
İşte insanın bu yaratıcılı-
ğı, egemen sınıfı. özgür dü-
şünceyi denetım altına al-
maya zorlamıştır. Bu, insa-
nın insandan çekinmesi gi-
bi bir çelişkili görüntü ve-
rir. Egemen sınıf insandan
ve düşünceden çekinir. gi-
derek korkar. Gerçekte bu,
sınıflar arası savaşımın.
yanlış algılanmasıdır. Çe-
İişki, sınıflar arasındadır.
Egemen sınıf kendi düşün-
cesine karşıt düşünceye ge-
DÜŞÜNCE
OZGURLUGU
ÇIKMAZI
I.EMİN DEĞER
• Egemen düşünce,
kurulu düzenin,
değişimini
önlemek amacıyla,
yalnız eyleme
geçenlen
cezalandırmakla
kalmamış, eylemin
düşünceden
kaynaklandığı
görüşüyle
düşünceyi de
yasaklamıştır.
• Egemen sınıf
kendi düşüncesine
karşıt düşünceye
geçit vermek
istemez. Onlara
göre egemen
düşünce dışında
görüş ve
düşünceler
tehlikelidir. Bu
bağlamda, düşünce
en tehlikeli silah
sayılır, yasaklanır,
en azından
sınırlanır!
• Çağcıl Batı
demokrasilerinde
düşünce
özgürlüğünün
yasayla
sınırlanması gibi
bir çelişki
yaşanmamaktadır.
Ancak insanlık bu
aşamaya çok uzun
ve güç koşullardan
geçerek ulaşmıştır.
çit vermek istemez. Kari
Marks'a göre "egemen SH
nıfın düşüncesi, o toplumun
egemen düşüncestni oluştu-
rur." Dolayısıyla egemen
düşünce dışında görüş ve
düşünceler tehlikelidir. Bu
bağlamda, düşünce en teh-
likeli silah sayılır, yasakla-
nır, en azından sınırlanır!
6- Prof. Dr Hans J. Morgent-
hau -Uiuslararası Politıka- Türk
Sıyası llımler Derneğı Yayınlan
Cılt 2, s. 556.
7- Mauriee Duverger -Ba-
tı "nın tki Yüzü- s. 94-97.
8- O Hançerlıoğlu -Düşünce
Tanhi- s.25.
9- O Hançerlıoğlu -Düşünce
Tarihı- s.25.
10- Dil ve düşünce arasında
kopmaz bir bağ vardır Dil dev-
nmı bu nedenle çok önemlıdır.
Atatürk 2 Ocak 1931'de dılın
önemmi şövle vurgular: "Ulu-
sal duyguyla dil arasındaki
bağ çok güçlüdür. Dilin ulnsal
ve zengin olması, ulusal duy-
gunun gelişmesinde başlıca et-
kendir. Türk dili dillerin en
zenginlerindendir. Ülkesinin
vüksek bağımsı/lıgını koru-
masını bilen Türk ulusu dilini
de yabancı diller boyunduru-
ğundan kurtarmalıdır." Özer
Ozankaya -Türkiye'de Laıklik-
s 276. Cem Yayınlan.
1 1 - Truman doktrini kapsa-
mına girdigımızden ben, doktn-
nin dayanağı Kongre yasası ve
bu yasayı kabul ettiğimiz söz-
leşme gereğı, düşüncemız
ABD'nin ıpoteğıne venlmiştır.
Sözleşmeye göre "Türkiye,
ABD yardımının yararlarını
Fehmi Koru'dan emperyalizm dersiEmperyalizmin etkisi altındaki
ülkelerde ekonomik ve sosyal ya-
şam \e elbet tümüyle politika,
dış etkilere açıktır. Dolayısıyla
emperyalizme karşı düşünce ve
eylemler de egemen istencin de-
netimindedir. Bu kez düşüncenin
sınırlan. finans kapitalin önerilc-
riyle çizilir. Çünkü bu ülkelerde.
egemen düşünce de özgür değil-
dir, emperyalizmin düşüncesine
endekslidir. Bu bağlamda düşün-
ce özgüriüğü ve bağunsızbğmdan
söz edUemez. (11)
Ve özellikle de toplumsal den-
genin bozulmaya yüz tuttuğu dö-
nemlerde. emeğin özgürce pazar-
lanması ve sömürüsüne (12) kar-
şı çıkılması ıstenmez. Bu nedenle
yaşamınızın her alanında olup bi-
tenleri günü gününe bilmek (13)
ve düzenlemek ister emperya-
lizm. Bilgi ağı kurmuştur. Bunun
için en çok o ılgili ülkenin insa-
nından yararlanır. Bu görüşümüz
bir yorum değil. bir bilenin tanık-
lığıyla kanıtlanmış bir gerçektir.
Tanığımız da öyle yabancı biri
değil. O Kemalistleri kendinden
saymaz, ama bu toprağın insanı
bilıriz biz onu. Bir yazar, Islam-
cı/Osmanlıcı bır yazar. Ona göre
kanatlannın altındaki ülkeleri sü-
rekli etkilemek için süper güç,
her şeyi bilmek zorundadır. Baş-
ka türlü süperligi kalmaz. (14)
Fehmi Koru di\or ki, "ABD, ilgi alanına
gjren her ülkedeki gelişmeleri çok yakın-
dan izliyor, hiçbir şeyi tesadüfe bırakma-
ma\agayretediyor." Neçokşe> büiyor bu
Fehmi Koru. Nereden büiyor bunca şeyi?
• "ABD" diyor Fehmi Koru,
"kanatlannın altındaki ülkelerle ilgili
araştırmalar yaptınr." Bu
araştırmalan hangi örgüte mi
yaptınr? CIA, Dışişleri Bakanlığı ya
da Milli Savunma Bakanlığı bir
konunun araştınlmasını o işte
uzmanlaşmış bir kurumdan
isteyebilirmiş.
• Fehmi Koru bunlan nereden mi
biliyor?.. Kendisi de Massachusetts
Institute of Technology'de araştırmacı
olarak bulunmuş. Evet yanlış
okumadımz, kendisi açıklıyor bunu.
Kendisinin çalıştığı birim,
Türkiye'yle ilgili tam 12 rapor
hazırlamış.
Nasıl ve neden mi? lsterseniz
böyle bir etkileme işinin amacını
ve nasıl başanldığının bir örneğı-
ni daha verelim. Fehmi Koru'ya
göre Amerika bu yöntemi "kanat
ülkelerini zapturapt altında tuta-
bilmek" amacıyla ve "başanyla"
yapıyormuş. Başarının nedenıni
de Koru'dan öğrenelim. Diyor ki:
"~sebeplerinin en başında 'bil-
gi birikimi'nin geldiği mu-
hakkak." Öyle diyor tanığımız ve
sürdürüyor: "ABD, ilgi alanına gi-
ren her ülkedeki gelişmeleri çok
yakından izliyor, hiçbir şeyi tesa-
düfe bırakmamaya gayret ediyor."
(15) Ne çok şey biliyor bu Fehmi
Koru. Nereden biliyor bunca şe-
yi? (16) Koru bu gerçeği ne za-
man öğrenmiş, onu da açıklıyor.
"Harvard L'niversitesi'nde okur-
ken bu dunımun daha yakından
farkına varmıştım." (17) Evet her
alanla ilgilenir emperyalizm.
Çağlayangil'in dediği gibi, "içî-
mize girmiş, altıınızı oyar."
Özgür ve bağımstz olabilır mi-
siniz bu koşullar altında. Yalnız
maddi değil, manevi yaşamınızla
bile ilgilidır. Gördüğünüz gibi
dinsel alanımızı bile düzenleme-
ye kalkışır. Hele IMF, AID ve
Dünya Bankası gibi uluslararası
sermaye ve kredi örgütlerinin et-
kisi altındaki ülkelerde, bu arada
elbet bizde. egemen istence ve
düşünceye karşı örgütlenme daha
da sıkı denetim altında tutulur.
Yerli işbirlikçiler ve siyasal ikti-
darlar, yabancı sermayeyi korku-
tacak söylemlere izin vermek is-
temezler. Başka türlü yabancı
sermaye kaçar.
Çünkü yabancı sermaye istik-
rar ister, bu nedenle değişime
karşıdır. Istikrar, sermayenin gel-
diği andaki statünün sürdürülme-
sidir. Bu statünün tartışılması bi-
le, emperyalizmin huzurunu ka-
çınr.
Toplumsal değişim istenmez.
Görevimiz, evrensel sömürüye
güven sağlamaktır. Bu aşamada
düşünceyi denetlemenin ve düşü-
neni suçlamanın fömelinde "sö-
mürüye özgürlük'' sağlama ama-
cı vardır. Sömürünün özgür oldu-
ğu yerde de emek tutukludur.
Eğer bu önlemler demokratik sis-
tem içinde alınamazsa. bu kez as-
kere iş düşer, darbeyle gelen or-
dunun koruyuculuğunda sürdürü-
lür sömürü düzeni. 12 Mart ve 12
Eylül işte böyle bir oyunun eseri-
dir. Değişimi önlemenin zor
yoludur.
halkımıza anlatmak ve bu
amaçla ABD'nin tüm haberal-
ma örgütlerine ülkemizin her
yerine girmelerine izin ver-
raekle yükümlüdür." Bu öyle
bır yukümlülüktür kı bız yıllar-
dır ABD'nin propagandasını ya-
pıvoruz. Çünkü Kongre yasası-
nın gerekçesinde. "Madem ki
Türk hükümeti ulusal bütün-
lüğünün ve ulusal varlığının
karuDması için ABD'den yar-
dım istemiştir..." ABD bu yar-
dımı yapacaktır, ama Türk hü-
kümeti de ''bu yardımın anu-
cı, kaynağı, niteliği hakkında
sürekli yayın yapacaktır,"
hükmüyle bize ÂBD'nın propa-
gandasını yapma yükümlülügü
venlmiştır. Yıllardır. "Biz
ABD yardımı olmadan yapa-
mayız. ABD'ye karşı gelmek
komünizme hizmettir, bağım-
sızlık değil; karşılıklı bağımlı-
Iık vardır" vb. söylemlenn
kaynağı işte bize bu yükümlülü-
gü veren sözleşmelerdir. Bu ko-
nuda daha fazla bilgi için "Ol-
tadaki Balık Türkiye" adlı ya-
pıtıma bakınız
12- Bu nedenle 12 Mart ve
12 Eylüller. asker yönetımı al-
tında sömürünün sürdürülmesi
gınşimıdır. Muzaffer llhan Er-
dost'un "Demokrasi Demok-
rasi"de dedığı gıbı, "Açıktır
ki emeğin gelirini azaltmak,
demokratik özgürlüklerin
baskı altına alınmasıyla örtü-
şüyor. Bugün de emeğin ulu-
sal gelirden aldığı payın daha
da azalması, demokratik öz-
gürlüklerin daha yoğun haskı
altında tutulmasını, sistem
kendi iç koşulu olarak daya-
ür." (Demokrasi Demokrasi s.
43)13- CIA'ya bağlı Rant Cor-
paratıon, Türkıye'dekı Islamın
konumuyla ilgili bır araştırma
ister. Boğazıçı Universıte-
sı'nden Prof. Dr. Sabn Sayar
(Halen Georgetown Üniversıte-
si'nde görevlı ' kimbilir belkı de
bu hizmetınin ödülüdür). Gra-
ham Fuller'ın yönetiminde bir
rapor hazırlar. Bu rapor. Beyan
Yayınları'ndan "ABD Gizli
Belgelerinde Türkiye'de Is-
lamcı Akımlar" adıyla yayım-
lanır Bu raporda Sabn Sayar'ın
ABD çıkarlarının korunması
için gösterdigı çaba şu önerileri-
ne yansıyor: "ABD, çıkarlan-
nı korumak için Türkiye'deki
ılımlı İslanıla ilişkiler kurma-
lı, laiklerle dinciler arasında
dengeli bir yöntemle bu ilişki-
yi korumalıdır." ABD'yı öğ-
renım gordüğü Harvard'dan be-
ri tamdığını söyleyen Fehmi
Kora. bu yapıta önsöz yazar Ve
bu önsözde ABD'mn bızım gıbı
ülkelen kanatlannın altına aldı-
ğını gocunmadan dıle getirır.
Koru'ya göre "Sûper güç ol-
manın da bir raconu var. Ka-
natlannın altında tuttuğu ül-
kelerde (kendisini Türk ola-
rak kabul eden bir kişi. bizim
ABD'nin kanatları altında ol-
mamızı içine sindirebiliyor ve
bundan kı\anç duyuyor; bu
kişiye ne ad verilir bilemiyo-
rum) olup bitenden, hatta
meydana gelecek muhtemel
gelişmelerden haberdar olma-
sı şart"tır. Çünkû süper gücün
çıkarlan bunu gerektırir. Böyle
diyor lslamcı yazanmız Fehmi
Koru Koru. bılindiğı gibi Fet-
hullah Hocaefendi'nin cenra-
atındendır.
14- " A B D " diyor Koru,
"kanatlannın altındaki ülke-
lerle ilgili araştırmalar yaptı-
nr." Bu araştırmalan hangı ör-
güte mi yaptınr? CIA, Dışışlen
Bakanlığı ya da Mılli Savunma
Bakanlığı bır konunun araştınl-
masını o işte uzmanlaşmış bır
kurumdan ısteyebılımıış. Fehmi
Koru bunlan nereden mi bili-
yor?.. Kendisi de Massachusetts
Institute of Technology'de aras-
tırmacı olarak bulunmuş Evet
yanlış okumadımz. o takdım ya-
zısında açıklıyor bunu. Bılgisı-
nın derinliğınin kaynağı beilı
artık. lnanabılinz elbet onun ta-
nıklığına Kendisinin çalıştığı
birim, Türkiye'yle ilgili tam 12
rapor hazırlamış. Neler mi var
bu raporlarda. Seçımlerle ilgili,
kırsal kesimde köylülerin kal-
kınmaya olan ilgileri, toplumca
yeniliklere bakış açımız, kırsal
mülkiyet eğilımı vb. konular
agy. s. 8-9 (Ne mi çıkar bun-
dan?.. işte bugünkü çıkmaz çı-
kar... Koru'yu iyi tanımak ge-
rek.)
15- agy. s. 7.
16- Koru'nun açıklamalan ıl-
gınçtır. Der kı: "...resmi ajanı
olan diplomatları aracılığıyla
değil, o ülkeleri yakından ta-
nıyan, hatta oolardan olan bir
uzmanlar ordusunu besleye-
rek neler olup bittiğini öğren-
meye çalışıyor." (Bu ordunun
erleri kimlerdir, nasıl yetiştiri-
lırler? Bunu bir CIA raporun-
dan, Bissel Raporu'ndan öğre-
nelım. CIA'nın çalışma yönte-
mini belirleyen bir rapor hazır-
lar. Rapora göre özetle: CIA.
ABD'nin çıkarları için başka
ülkelerde faaliyette bulunurken
ajan kullamr. En ıyı ve güvenı-
lir ajan da o ülkenin yurttaşla-
rından yetiştirilir. Bunun için
"...Birleşik Amerika doktrini-
ne inandınlan ve eğitilen o ül-
kelerin yurttaşlanndan daha
fazla yararlanılmalıdır. Bu ki-
şiler zamanla Amerikalı per-
sonel kadar güvenilir ve sadık
olabilir... Yabancı ülkelerin
yurttaşlanna ideallerimiz an-
İatılarak, eğitilerek ve devam-
lı bir iş önerilerek casusluğa
atılmalan için özendirilebilir-
ler. Amerika'ya sadık kalma-
ları sağlanabilir." Attıla llhan
Batı'nın Delı Gömleği, s. 91).
17- F.Koru. agy, s. 7. .
Yarın: Düşünceye
yasak konamaz
POLİTİKA VE ÖTESt
MEHMED KEMAL
İmralı Motorunda.. |
Meclis, haftalardır, geceli gündüzlü sivil bir ana- |
yasa anyor. Bir türlü de bulamıyor. Bundan yakı- |
nanlar var. Mithat Paşa'nın yaptığı 1876 Anaya-;
sası sivil değil mi? Adında paşa srfatı var diye Mit-;
hat Paşa askeri paşa mı sanılıyor? Osmanlı'da iki .
paşa var, biri sivil, öteki asker; Mithat Paşa, sivil ;
paşalardan, padişahın buyruğuyla paşa olmuş.;
Talat Paşa da sivil paşa değil mi? Sadrazam ;
olunca paşalığı da yanında getirmiş. ;
ittihat ve Terakki'nin bıçkınlarından olan aşırı |
Meşrutiyet yanlısı Dr. Bahattin Şakir'e bir yakını;
sorar: •
"Mithat Paşa'nın yaptığı anayasayı okudun <
mu? Ne biçim bir şeydir, biliyor musun?"
"Okumadım, ama iyi bir şey olduğunu biliyo-
rum" der. '•
Bundan anlaşılıyor ki Ittihatçılar bilmedikleri bir '
kitabın peşinden koşmuşlar. !
Bizde 1876'dan bu yana bir anayasa peşinde!
sürgit koşuşma vardır. Hâlâ da koşmuyor muyuz? !
1950 seçimlennden sonra Ismet Paşa Çanka- !
ya'dan indı, Celal Bayar Çankaya'ya çıktı. Ba- ',
yar'ın bu görev teslimi sırasında Ismet Paşa'ya ilk!
sorusu, "Paşam NATO'ya neden girmediniz?"',
olur. ;
Ismet Paşa'nın yanıtı şöyledir: J
"Bizi aldılar da biz mi ginmedik!.." ;
Şimdi gümrük biriiğine nasıl girelim diye çırpını- J
yoruz, başvurmadığımız yer kalmıyor. j
Kore Savaşı, NATO'ya girmemize neden oldu.;
Kuzey Kore ile Güney Kore birbiriyle kapışınca biz •
de asker gönderdik, kavganın göbeğine atladık.t
Biraz şehit verdiysek de NATO'ya girdik. j
1951 Komünist Partisi tutuklamaları, NATO'ya;
ginmek için yapılmıştır. •
"Ankara nerel Kore nere..." demeyin bu tehlike '•
gösterilmiştir. Yani komünizm tehlikesi... Bizim 27 !
Mayıs hareketinde de Kore'nin parmağı vardır. 27 '•
Mayıs'tan sonra Ismet Paşa, Başbakan oldu. Bir'.
gün gazetelerin yetkililerini çağırdı. Damadı Metin!
Toker'in aracılığıyla gizli bir toplantı yaptı. Asker-!
ler 27 Mayıs'la kalmamışlar, 22 şubat, 21 mayıs!
gibi kımıldamalara başlamışlardı. Harp Okulu öğ-!
rencilerinin önünü açıyorlardı. Bir darbe yetme-
miş, başka darbeler de anyorlardı. Gizli toplantıda
Ismet Paşa, şunları söylemişti: ;
"Bu askeheri durmadan pohpohlamayın! Bun-;
lann içinde darbeciler vardır. Kore'ye gittiklerinde\
savaşı değil, darbeyi öğrenmişler. Siz de darbeyi;
destekler görünürseniz, bunlar durmadan darbe >
düşünürier, darbe düşlerler."
"Bu söyleşi yazılmayacak" dendi, ama yazanlar!
oldu. Gizli haber dışarıya sızdı. Paşa da bir taşla!
iki kuş vurmuştu. İ
Darbelerin önü kesilmedi. !
12 Eylül, hepsinin üstüne tuz biber ekti. î
Bizde yöneticiler, hep bir şeye bağlanırlar. NA-1
TO, Ortak Pazar, gümrük birliği gibi... |
Bayar için anlatırlar. J
Yassıada'dan Imrah'ya doğru bir motorda gidi-;
yorlar. Hepsi de idamlıktır. Idamlıklar. ama idamı!
konuşmuyorlar, bütün konuştukları memleket so- j
runlandır. Bayar, Fatin Rüştü Zorlu'ya dönüyor,
"Fatin Bey" diyor, "bizi Ortak Pazar'a alacaklar
mı, ne dersiniz?"
Fatin Rüştü Zorlu, uzun uzun AET'ye gireceği-
mizi, almak zorunda olduklarını anlatıyor... Sonun-
da motor Imrah'ya yanaşıyor; asılan asılıyor, kur-
tulan kurtuluyor. İmralı motorundaki Ortak Pazar
konuşması unutulmuyor.
Bugün de onu konuşmuyor muyuz?..
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
1 2
SOLDANSAĞA:
1/ Halk dılinde
dam saçağma ve- 1
rilenad. 2/Verme, _
ödeme... lçten ge-
çinlen niyet, istek. 3
3/ Kırklareli'nın
bir ilçesi... Asya ^
ile Afrika'yı bağ- 5
layan yanmada. 4/
Taklit, sahte, kalp. 6
5/ Küçük körfez... -,
Kayınbirader. 6/
Kokulu çiçekler 8
açan bır ağaççık. Q
II Çin ve Japon-
y
ya'da oynanan bir çeşit sat-
ranç... Ilişkın, değgın... Bır
nota. 8/ Gizli görevli... Ser-
best meslek adamlannı için-
de toplayan resmi bırlik. 9/
Konserler düzenlemek ama-
cıyla kurulmuş mûzik derne-
YUKARIDAN AŞAGIVA:
1/ Halk dılinde dam saçağına
verilen ad... Bir duruma uy-
gun düşmeyen söz ya da dav-
ranış. 21 Bir dildeki sözcüklerin kökeninı inceleyen bilim.;
3/ MeBh Cevdet .Anda\' ın. Yusuf Kurçenli tarafından sine-
maya aktanlan romanı... Hile. 4/Bir gıda maddesi... Sibir^
ya'nm doğusunda bır ırmak. 5/ tlaç, çare... Gemilerde ya-i
nm serenleri çevirmeye ya da sabit tutmaya yarayan dona-i
nım. 6/İçinde bir su canavan yaşadığına ilişkun söylennler-|
le tanınmış Iskoçya'daki göl... Maddenın, kimyasal bir tep-"
kimeye girebilen en küçük parçası. 7/ tçinde katı bir madde!
enmış bulunan sıvı... Bir nota. 8/Birbaşlangıçmelodısınin,'
belirli bir zaman aralığı içinde başka sesler ya da çalgılar
tarafından üst üste binışecek biçimde yinelenmesine
dayanan müzik biçımı... Hava ve gaz akımlan oluşturmak-i
ta kullanjlan aygıt. 9/ Bir ılimiz. ;
İLAN
PÜLÜMÜR ASLİYE CEZA
MAHKEMESİ
EsasNo: 1994/62
KararNo: 1994/41
Sanık: Hüsnü Özer - Hüseyin oğlu 1945 d.lu Pardi
doğumlu, Tercan ilçesi Yaylım köyü nüfusuna kayıt-
lı,
Suç: 6136 sayılı kanuna muhalefet
S-.tarihi: 23.10.1994
K.tarihi: 08.12.1994
Hüküm: Sanığayükletilen suçlardan birinin Tercan
sınırlan içerisinde işlenmiş olup ve kamu davasının ilk
olarak Tercan Asliye Ceza Mahkemesi'nde açıldığı
anlaşılmakla mahkememizin yetkisizliğine,
08.12.1994 tarihinde sanığın gıyabmda verilen ka-
rar, açık adresinin bulunamadığından karann tebliğ
edilemediği, bu nedenle 7021 sayılı Tebligat Kanu-
nu'nun 28, 29,30. maddeleri gereğince adı geçen sa-
nığa karann ilanen tebliğine, karann bir nüshasının
mahkeme divanhanesine asılmasına, aynı kanunun
31. maddesi gereğince ilan tarihinden 15 gün sonra
tebligatın yapılmış sayılacağına karar verilmiştir.
Keyfıyet ilanen tebliğ olunur. Basın: 29894