Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 14 TEMMUZ 1995 CUMA
OLAYLAR VE GORUŞLER
Bir defterden
MELİH CEVDET ANDAY
Tann Matematik Sever
Köyde sık sık Beethoven'in Yedinci
Senfonısi'nı dinlıyorum. Bu senfoninin
ikinci bölûmü beni büyülüyor, dinkrken
gözlerim dolu dolu oluyor. Hele bınnci
bölümden ikiye geçişte şaşkına dönüyo-
rum. Bu senfoniyi yazarken Beethoven
nıhsal bir değişiklik mi geçirdi, ikinci
bölûmde başka biri mi oluverdi9
Duydu-
ğuma göre (mûziksever bir haıumefendi
söyledi), 7. Senfoni'nin ilk çalınışında
dinleyici özellikle bu ikinci bölûmü al-
kışlamış. Yaratıcı çalışma gizlerle dolu-
dur. Bunu bütûn sanatlar için söylüyo-
rum. Bilinçlı olarak işını sürdüren sanat-
çı, tekniğinin aynntılan içinde derinleş-
tikçe yapıtının başka bir ele geçtiğini du-
yumsar gibi olur. Gemi almış başını gi-
diyordur. Bu ganp hali özellikle uzun şi-
irlerimde ben de yaşadım, yer yer. Ken-
dini yitirmek değil, başka bir şey.
P. Vatery. şıir için, "tlkdizeTanrTdan-
dır, ondan sonrası matemariktir'' demiş-
ti. Çok iyi anlanm bu sözü, Valery'ye
hak da veririm; ama bana öyle geliyor ki,
Tann zaman zaman matematiğin içine
de giriveriyor.
Tann matematik sever.
•
Bir Dip Not
Doğan Avcıoğlu, Tiirkiye'nin Düzeni'
adh yapıtının başlannda. çok partili ya-
şama geçiş sûrecini anlatırken rahmetli
başyazanmız Nadir Nadi'den alıntılarda
bulunuyor. Geçrruşteki kimı yazılar za-
man geçtikçe anlamca daha zenginleşir
"Nadir Nadi'nin daha ilgi çekki bir
açıklaması, İngilizlerin kendi çıkarlan
açısından, çok partili hayatın devamını is-
temeleridir. Cumhuri>et başyazan,
Londra'daChurchiirinveAnkara'daln-
gjüz sefıri Sir Noel Charles'ın Menderes
ile yapükJan iki konusmaya dayanarak
bu kanıya varmıstır. Ingiliz \etkilileri,
Menderes'e, 'tnönü'nün harcanmaması-
nı, tnönü harcanırsa. bunun yalnız CHP
hesabma değil, DP hesabına da büyük
kayıp olacağını' telkin etmişlerdir. Nadir
Nadi, İngilizlerin tutumunu şöyle değer-
lendirmektedir: 'Inonu sahneden çekı-
lırse, demokratik gehşmemizin büsbü-
tün soysuzlaşacağından korkuyordu
dostlanmız. Biçimsel yönü ile de olsa
demokrasi yürümeli ıdi Türkiye'de. Bir
kere bu düzene sırt çevirdik mi, Batı'nın
etkisınden sıynlmamız ihtimali de arta-
caktı?'
Öyle görünür ki. İngilizler. çok partili
rejimi Batı nüfuzunun sürdürülmesi açı-
sından daha emnhetli bir sistem diye be-
nimsemişlerdir ve Menderes"in sertfik po-
litikasınuı yol açabileceği bir askeri mü-
dahalenin dışpolitikada değişiklikyarat-
masından çeİdnmişlerdir.''
Nadir Nadi'den ikinci alıntı da şudur:
"Menderes ise Baülüara, tnönü olmaz-
sa, daha yarartı olabifcceğini anlatmaya
çalışmışnr. Nadir Nadi, Menderes'in tu-
tumunu şöyle yorumlamaktadır: Orta-
doğu'da 'statükonun korunması açısın-
dan Batı'ya yaklaşık birTürkıye'yedost-
larunız çok önem veriyorlardL Bu mak-
satla Avrupa konseyine alınmıştık, bu
maskatla NATO'ya ahnmak üzere idik,
bu maksaüa Ban'dan para ve silah yardı-
mı göriiyorduk. Menderes, durumu kav-
ramısû. İnönü'yü ve muhaJeferi polhika
ha> atımızdan sitdiği takdirde, kendi ikti-
dannın statükoya daha yararfa olabüece-
ğini Batıulara anlatmak istiyordu. Önetn-
ü olan, muhalefetli bir Türkiye değil, Ba-
tı ile işbirtiği haünde kuvvetli'bir Türkiye
idi. Ne yapacakiardı dostlanmız İnö-
nü'nün dırdır öttüğü bir Türldye'vi? Ba-
kıruz, o, Meclis'e danışılmadan Kore'ye
asker göndermemize karşı kiL Meclis'e
danışıtsa. bu kadar erken davramp öbür
milletier üzerinde teşvik edki bir rol oy-
nayabilir miydik?"
Geçmiş çabuk unutulur, bu yûzden
onu arada bir ansımak, gözönûne getir-
mek ve düşünmek yararlı olur. Biz çok
partili yaşama 1946'dan sonra geçtiğimi-
zi ve 1950'den sonra bu geçişin oturdu-
ğunu söyleriz ya, ne gezer, Menderes
muhalefetsiz bir iktidar kurmak için çır-
pınıp duruyordu.
O günler, Menderes'in bir sözü diller-
de dolaşmıştı, hiç unutmam: "Yahu"
demışti, Menderes, "Ismet Paşa neden
istedi çokpartilidüzeni, anlayamryorum."
Anlayamadığı, ınanmadığı bir düzenin
ıçine gırmişti Menderes. Ne oldu? Dar-
belerbırbiri ardına sökün etti. Politikada
samimiyeti, bu anlamda hep savunmak
zonmdayız: lnanmıyorsan girme!
Anayasayı demokratikleştirme ça-
balannm batağa saplandığını gördükce
diyorum kı, "Demek bu adamlar demok-
rasiyi istenüyorlar!"
Peki ne istiyorlar?
Demokrat görünmek istiyorlar. O
kadar.
Fatma Hanım Ölmeden
Bir dostuma, Abdülhak Hâmid'ın has-
ta eşi Fatma hanım için söylediği o güzel
beyti okudum:
Cananın o günkü nafi eyvah
Eyvah benim o günkü hatim
O dostum da bana, şainmizin Mak-
ber'i, Fatma Hanım ölmeden yazmağa
başladığını söyledi.
• •
ARADA BİR
HULUSİ METİN
Istanbul Barosu Avukatlarından
Meclis'teki Duyarsızlık
Cumhunyetin temel organlan yasama, yürutme ve
yargıdır. Yasama organı, Türkiye Büyük Millet Mecli-
si'dir. TBMM'nin görev ve yetkilerinin başında yasa
koymak, değiştinmek ve kaJdırmak gelir. Ancak ne
yazık ki 1995 Türkiyesi'nde Meclis; ulusal ve toplum-
sal sorunlar karşısında duyarsız ve 12 Eylül Anaya-
sası'nın kaldınlması gerektiği bilincinden yoksun ol-
duğunu, kanıtlamıştır.
•
Atatürk'ün (her yaştan) Türk gencine vasiyeti, Türk
bağımsızlığının ve Türk cumhuriyetinin, sonsuza ka-
dar korunması ve savunulmasıdır.
•
"Anayasa, devletin yûkümlülükJerini; yapısını belir-
leyen, yurttaşlann hak ve özgüriükterini güvenceye
bağlayan temel hukuk belgesidir." (Y.G. Özden,
Ay.Mah. Bşk.).
Cumhuriyetin temel kavram ve kurumlanna saldır-
manın, yenilikçilik (...); yeni dünya düzeniyle bütün-
leşmenin, çağdaşlık (...) sayıldığı günümüzde, genç-
liğin binnici vazifesi sıkça anımsanmalıdır.
Bugün "... iktıdara sahip olanlar gaflet ve dalalet
vehattahıyanetiçinde..."değillerse, kıyıcığındadır-
lar. Bugün, "Bu iktidar sahipleri" kişisel yararlarını,
çağdaş işgalcilerin yeni dünya düzenleriyle henüz
birleştirememişlerse, eli kulağındadır.
Bugün, bağımsızlığımızı ve cumhuriyetimizi hedef
alan ortak paydalı güçler; eğitimden ekonomiye, va-
tanın tüm kalelerini ele geçirmektedirier; ordulanmız
dağıtılmamış ancak, her an kesilebilecek ve her za-
man başa vurulan yardımlara tutsak edilmiştir.
Bugün Atatürk ilkeleri, bağımsızhğımız vecumhu-
riyetimiz; demokratıkleşmenin ve çağı insanca yaşa-
mak özleminın engelı olarak gösterilmek istenilmek-
tedir.
Bugün demokrasi, insan haklan ve çağdaşlık mas-
keleri takınmış olan, iç ve dış "Sevr" savunuculan, bi-
zi varlığımızın ve geleceğimzin birıcik temelinden, en
kıymetli hazinemizden yoksun kılmak istemektedir-
ler. Ve Meclis, görevini yapmamaktadır.
•
Mantık, beynin sol yarıküresinde; sezgiler sağ ya-
nküresinde ise; bu iksinden de yararlanılmalıdır. An-
cak anımsanmalıdır ki, bilinen insanlık tarihi, yalnız-
ca sezgileriyle davranan bir canlı türünden, mantığı-
nı da kullanabılen bir canlı türüne geçişin öyküsüdür.
Mantığın özgür düşünceye kanat olabilmesi; kanıt-
lara ve kanıtların kendilerini savunmalanna olanak
sağlanmasıyla olasıdır. Ve mantığı besleyen kanıtlar,
sezgilerle ayn boyuttadıriar.
Beynin sol yanküresinin devreye sokulabilmesi; dü-
şünen insana ve giderek kulluktan özgür bireye ge-
çişin başlangıcıdır.
Yasama çalışmalan sırasında sıkça duyduğumuz,
"Dini siyasete alet etmemek..." tümcesinin anlamı
üzerinde durulmalıdtr. Durulmalıdır ki, anayasa çalış-
malannın sonuçsuz kalmasındaki örtülü nedenler an-
laşılabilsin.
Sözlük anlamıyiadin; doğaüstü güçlere, çeşitli kut-
sal varlıklara, Tanrı'ya ınanmayı ve tapınmayı sistem-
leştiren toplumsal bir kurumdur. Siyaset; devlet işle-
rini düzenleme ve yürütme sanatıyla ilgili özel görüş
ve anlayıştır.
Dini siyasete alet etmemek tümcesi, tannsal siya-
seti, insani siyasete kanştırmamak anlamını taşıyor ol-
malı. öyle ise insan ürünü siyaset; tanrısal siyaset ko-
nularını kapsamayacak demektir. İnsan ürünü siya-
set; insanlığın, yeryüzü serüvenindeki henüz son fır-
çası vurulmamış eseridir. Ve bu eserin içindeki, dev-
let işlerini düzenleme ve yürütme sanatı; beyninin sol
yanküresindeki mantığı ile sağ yanküresindeki sez-
gilerini kullanıp dengelemeye çalışan insana aittir.
"Dini siyasete alet etmemek" tümcesiyle (alet söz-
cüğü mecazi anlamıyla alınarak), insan ürünü siyaset
aşağılanmak isteniliyorsa, gerçek bir tehlike karşısın-
da olduğumuzdan kuşku duyulmamalıdır. Unutulma-
malı: Demokrasi, yurttaşlık bilincine ulaşmış insanlar
içindir.
Her ile bir üniversite!
PROF. DR. COŞKUN OZDEMİR
T
BMM'de, yeni üniversiteler kurma liye anlatabilir miyiz umuduna kaptırdık kendi-
girişimleri sıcak tartışmalara yol
açıyor. Çorum, Bilecik, Bingöl,açıyor. Çorum, Bilecik,
Burdur, Çankm, Erzincan, Erzu-
rum, Kastamonu, Kırşehır. Nevşe-
hir, Sinop, Tekirdağ, Uşak, Yozgat
ve nihayet Artvin illeri üniversite istiyor. Bunla-
ra son günlerde Giresun ve Rize de eklendi. Bu
illerinmilletvekilleri.cansiperanebirtutumlabu
projeleri gerçekleştirmek için çalışıyorlar. Bu
ünıversitelere bağlı 100 fakülte öngörülüyor. Ba-
sındakı haberlere bakıhrsa hükümetin büyük or-
tağı DYP yeni üniversiteleri destekliyor. Umulur
ki söz konusu illerin sayın milletvekılleri örnek
bırdayanışma içinde üniversitelerle ilgili Meclis
karannı çıkaracaklardır. Ama bizce şu hedefi,
"herilebirünrversite" hedefıni gözden kaçırma-
malıdırlar. Üniversitesiz ilimiz kalmamalı! Üni-
versitesiz illerin millet\'ekilen şu sırada ne yapı-
yorlarbilmiyoruz.. Niçinbu kadar ağırdan alıyor-
lar? Onlann da illerine bir üniversite kazandırma-
lannın zamanı değil mi?
Meclis görüşmelennde, sağ olsun, Çorum mıl-
letvekili bu hedefı dile getirdi Bu dılek bazı anı-
lanmızı canlandırdı 12 Eylül yönetiminınilkyıl-
lannda dünyaca ünlü Prof. İhsan Doğramacı,üni-
versiteleri yola getirmek ve bir asker disiplini
içinde yönetmek görevini üstlenmiş ve komutan-
lar tarafından işbaşma getirilmişti. Doğrusu bu
anlı şanlı profesör, askeTyönetiminin isteğine uy-
gun. söz dınleyen ve itaatte kusur etmeyen bir üni-
versite yönetıcisi manzarası sergilemıştir. 12 Ey-
lül"ün her şeye aklının erdığini vehmeden başı,
her ile bir üniversite istiyor ve ülkenin böylece
kalkınacağı inancını dile getiriyordu. Bu yöneti-
min ötekı Hür kalkınma formüllerinin ne sonuç
verdiği ortadadır.
O günlerde biz plansız, programsız, altyapısız
birbiri ardı sıra açılan üniversitelerden ıyice kay-
gılanmıştık. Acaba bunun yanlışhğını bir yetki-
mizi. İyi niyetli ve yüksek rütbeli bir asker has-
tamızın sağladığı randevu ile kudretli bir amira-
li görmeye Ankara'ya gittik. TBMM karşısmda-
ki bir binada kabul edildik ve dilimızin döndü-
ğünce Iykamirale üniversite açma koşullannı, bir
binaya tabela asmak, birkaç unvanlı insan bul-
makla üniversitenin kurulmuş olamayacağını,
oradaki altyapmın, verilecek eğitimin ve öğretim
üyesi nitelığinin büyük önem taşıdığını anlatma-
ya çalıştık. Sorunu bütün "anlatma yetenegimi-
ri" kullanarak iyi anlattığımızı sanıyorduk. An-
cak sayın amiral. bizi sabırla dinledikten sonra
birden bire "Hoca siz Atatürk'ün 1937 nutkunu
okudunuz mu?" deyiverdi. Atatürk'ün düşünce-
lerini. görüşlerini, ideallerini oldukça iyi bildiği-
mizi, buna çok önem verdiğimizi, onu anlamaya
büyük özen gösterdiğimizi söyledik.
Acaba amiral ne demek istiyordu? Bu hemen
açığa çıktı; kudretli amiral kendinden çok ama
çok emin bir tavırla ayağa kalkarak "Atatürk.bu
söylevinde memleketin her köşesine aydınlık, ışık
götürün demistir. Biz de işte onu yapıyoruz" diye
gürledi. Evet Işık Paşa, dükkân açar gibi üniver-
site açarak memleketin dört köşesine aydınlık gi-
deceğine inanıyordu ve Atatürk'ü de böyle anlı-
yordu! Beyhude çabalamıştım, bir şey anlatmak
olanaklı değildi ve aramızda bir diyalog da söz
konusu olrnamıştı. Izin isteyip aynldım. Türki-
ye, o dönemde Atatürk'ü, onun uygarhk projesi-
ni anlamayan, büyük devrimciyi ve ilkelerini kav-
rayamayan yöneticilerin elinde ve Doğramacı ve
benzerlerinin önderliğinde evrensel, çağdaş, de-
mokratik üniversite kavramından neredeyse tü-
mü ile yoksun bırakılmıştır. Ülke ile birlikte üni-
versiteler, akıldan, bilimden, nıtelikten onurlu bir
bilim yaşamından uzakJaştılar. Onu hertûrolum-
suzluğa karşı ayakta tutmaya çahşanlan burda
büyük saygılarla anıyorum. Yurdumuzda hâlâ bir
üniversiteden söz edebiliyorsak bunu o özverili,
ılkeli bilim adamlanna borçluyuz. Düşünün ki
yeteneklerini, iş bitiriciliğini kimsenin yadsıma-
dığı, amabu niteliklerini özellikle 12 Eylül'ü iz-
leyerek nasıl kullandığı açıkça ortada olan, Türk
üniversıtelenndeki moral ve bilimsel aşınmalar-
da başrolü oynayan ünlü profesörün heykeli di-
kilmiş ve "YÖK'ü yok edeceğiz!'' vaadinde bu-
lunan dünün muhalefet liden, ardından başba-
kan ve bugünün cumhurbaşkanı, bu kez o zatın
o heykelden daha fazlasını hak ettığini ileri sür-
müştür.
Kuşkusuz heykel sahibi şimdi kurduğu ayn-
calıklı üniversitesinde geride bıraktığı esenni
hayli yukanlardan ve vicdan azabından uzak bir
psikoloji içerisinde seyretmekte ve ayncalıklı
üniversitesinin üstünlüğü ile övunmektedır. K.o-
şullann böyle olduğu bir ülkede üniversite sorun-
lanyla yılgınlığa, umusuzluğa düşmeden uğra-
şanlan, gerçek bilim insanlannı ve bu alanda ön
saflarda hizmet veren öğretim üyeleri dernekle-
rinı içtenlikle selamhyorum. ÜniversiteleTdeki
niteligi hiç umursamayan, bu kurumlan tanıma-
yan, anlamayan, onlan sadece meslek okulu zan-
neden -ama onun gereklerini bile yerine getire-
meyen- ne yapalım ki büyük yetkilerle donatıl-
mış milletvekillerini Türkiye'nin bilim yaşamı-
na zarar vermekten acaba nasıl alıkoyabiliriz? Bu
pervasızca ve sadece oy kazanmak kaygısıyla
davranan, bilimi, niteligi hiç mi hiç umursama-
yan insanlan engelleyemezsek hiç lcuşkusuz il-
lerbitecek sıra ilçelere gelecektir ve Türk toplu-
munda gittikçe daha çok ve daha çok sayıda ni-
teligi giderek düşen meslek mensuplan ülkenin
çeşitli kurumlarda görev ve sorumluluk alacak-
lardır.
Üniversitenin ne olduğunu nasıl kurulduğunu
ve onun bir meslek okulundan çok farklı bir şey
olduğunu bilemeyen, doğaldır ki çocuğunun oku-
masma öncelik veren halkınuz da toplumu büyük
bir açmaza doğru sürükleyen bu akıntıya kûrek
çekecektir. Siz çok yaşaym emi üniversiteler ba-
nisi (kurucusu) milletvekilleri!..
TARTIŞMA
Aleviler, dikkat!.
I
slam dini, daha
peygamberin ölüm
günü, bir "iktidar"
sorunundan ikiye
bölünüvermişti.
Bundan sonra Arap-
Türk toplumlannda ve
özellikle Osmanh'larda, AB
yandaşhğı demek olan
Alevilik azınlık ve
muhalefet; Sünnilik ise
çoğunluk ve iktidar
olagelmiştir. Ulus olmanın
bilincine varamamış
Osmanlı toplumunda.
dınsel-mezhepsel bir
aynlık gibi işlenen bu
"poBtik" sürtüşmelerden
Anadolu ınsanı ve özellikle
Aleviler çok çekmişlerdir.
Bir ümmet topluluğundan
modern bir ulus yaratmayı
öngören, ulusumuzun yüz
akı Mustafa Kemal, bu
yapay aynlığa; laiklik ve
milliyetçilik ilkeleriyle son
vermek istemişti.
Mustafa Kemal'in
bu akılcı girişiminde
Anadolu Alevileri hemen
onun yanında yer
almışlardı. 1400yılönce
Arap topraklannda, Arap
kabileleri arasındaki;
Anadolu Türklerini o kadar
da yakından
ilgilendirmemesi gereken
ve düpedüz iktidar
saNaşımı olan bu aynlığın
unutulması, aynı ülkenin
yurttaşı, aynı dinin
mensubu insanlann
birlikte, banş ve kardeşlik
içinde çağdaş uygarlığa
omuz omuza koşmalan
öngörülmüştü. Bu olguyu
iyi değerlendiren Anadolu
Alevileri, laik ve çağdaş
cumhuriyet yönetiminin
harcı, çimentosu
olmuşlardı.
Atatürk'ten sonra
halkımızı gene 1400 yıl
öncesinin ümmet
yaşantısına çekmeye
uğraşan sinsi güçler, kabuk
bağlamaya yüz tutmuş bu
yarayı yeniden kaşımaya
başladılar. Halkımızı,
gençlerimizi. çocuklanmızı
gene sonu gelmez bu
anlamsız tartışmalann,
sürtüşmelerin içine
çekmeyi ne acıdır ki
başardılar.
Açılan deliklerden, anayasa
buyruklanna karşm şeriat
yönetimi özlemcisi siyasal
partiler, tarikatlar,
dernekler, vakıflar çıktı.
Resmi kurumlanmız
mescide. okuUanmız
medreseye dönüştürüldü.
Anadolu Alevılıği özellikle
Hacı Bektaşn VeH ile
birlikte şeratçı ve katı
Islam anlayaşına karşı,
îslam dinine çağdaş, ilerici
ye akılcı yorumlar
getirerek adeta Islamı
reforme etmiştir. Bu
yüzden Alevilik, Alevi
olmayan Sünni aydınlar
tarafmdan da derin sempati
ve saygı görmektedir.
Dede soyundan bir Alevi
olduğunu hiçbir zaman
gizleme gereği
görmeyen bu satırlann
yazan, 60 yıllık
yaşantısmda ne devlet
kurumlannda ne özel
ilişkilerinde Alevi olduğu
için herhangi bir ayınma ya
da horlamaya
uğramamıştır.
lslama, peygamberine,
kitabına herkesten daha
yakın olması gereken Hz.
Ali yandaşlan (Aleviler),
bilinen sinsi yöntemlerle
horlanarak; adeta Islam dışı
imiş gibi gösterilmeye
çalışılmıştır. Bu eski oyun
bugünlerde de
sahnelenmek
istenmektedir. Bazı Alevi
kesimleri anlamsız bir
direnişe, aynlığa
zorlanmaktadır.
Oyuna getirilmektedir.
Ne yazıktır ki
bu oyunda kendisini
Alevilerin sözcüsü, Alevi
dedesi gibi göstermek
isteyen bir takım politika
ve çıkar esnafı da
başrollerde
oynamaktadırlar.
"Alevi BOdirgeleri"
yayımlayarak, bilmem ne
dernekleri kuraralc;
"Aptesûniz ahnmtş-
namazınuz
labnmış''saçmalıklanna,
"cami, namaz istemezük"
aymazlıklanna
sürükl enmektedirler.
Sanki cami, namaz, oruc
asıl Aleviler için değilmiş
gibi...
Her zaman vurguladığımız
gibi, Islamın
buyruklannı yerine
getirip getirmemekle bu
koşullan yok saymak,
yadsımak ayn şeylerdir.
Eline, beline, diUne
temelleri üzerinde
iyiliği, gûzelliği,
temizliği, doğruluğu
amaçlamış güzelim Alevi
geleneklen; aynı zamanda
AJIah, Muhammed, Ali
dizgesiyle; "Peygamberin
fld emaneti vardır, biri
Kuntn, öbürü ehlibeyt"
Alevi özdeyişiyle
bağlantılı değil midir?
Hem böyle düşünecelc,
hem de lslamın en temel
buyruklanna
karşıymış gibi
davranacaksınız?
Alevilik; kültürü,
folkloru, yaşam biçimiyle
korunmalı ve
yaşatılmalıdir.
Aleviliği olduğundan,
olması gerektiğinden
başka türlü gösterenlere,
kurban derisi toplamaya
kalkışan derneklenyle,
abuk-sabuk bildirgelenyk
biz Alevileri Refah
Partisi'nin seçeneği
(alternatıfi), bir kötü
kopyası yapmaya
kalkışanlara, sağduyulu
Alevi halkının izin
vermemesi gerektiğini
düşünüyorum. Biz
Alevilere yakışan;
Atatürk ilkelenne, laik
cumhuriyete bağlı, her
zamanki bulunduğumuz
yerde olmaktır.
MümtazOzlük
Ankara
PENCERE
Hacı Fışlış, Müslümanmış..
Tepesinde takke, elinde tespih, çember sakallı ya
da kravatlı ve de matruş Hacı Fışfış, Müslümanmış...
Srebrenicalı 40 bin Boşnak, Sırplar kentı ele geçi-
rince yollara dökülmüş...
Hacı Fışfış kızıyor...
Sırp'a mı?..
Yok canım!... Görünüşte Sırp'a öfkeleniyor; ama,
gerçekte Atatürk'e kızıyor...
Daha kime kızıyor?..
Aziz Nesin'e..
Daha kime?..
Necip Mahfuz'a..
Daha kime?.. •• • ;
Teslime Nesrin'e..
Daha kime?..
Laik Cumhuriyeti başının tacı bilen çağdaş Ana-
dolu Müslümanına...
•
Osmanlı, çöküş sürecinde Frenk'ten sürekli dayak
yedi; Azeri Ermeni'den dayak diyor; Boşnak Sırp'tan
dayak yiyor; Irak Amerika'dan dayak yiyor; Arap Is-
rail'den dayak yiyor!.. Dayak yemeyen Müslüman
yok!.. Tüm Islam coğrafyası, emperyalizmin dünkü
sömürgesi, bugünkü mandası, açık pazan, yemliği,
elinin altındaki çıftliği...
Ama Hacı Fışfış Mustafa Kemal'e kızıyor..
Neden?..
Tarihte ilk kez emperyalizm karşısında Müslüma-
na Kurtuluş Savaşı kazandıran bir öndere Hacı Fış-
fış neden öfkeleniyor?..
Niçtn bu zaferin mayasında temeli atılan laik Cum-
huriyeti yıkmak istiyor?.. Mustafa Kemal, Anadolu'ya
onur kazandırdı diye niçin köpürüyor Hacı Fışfış?..
Haceri Esvet'i Âmerikalıya emanet ettikten sonra
peçeli kanlanyla klimalı lüks hareme kapananlar, Ha-
cı Fışfış'ın doğal müttefikidirier; ama, Türkiye'deki
bağımsız laik cumhuriyetçiye neden hınç duyar Ha-
cı Fışfış?.
Atatürk'e neden düşmandır?..
Çünkü Atatürk, Müslümanlığın politika pazannda
tezgâhlanmasjnı engellemiştir.
•
Bir imam aranıyori..
Islam'da aklı başında her yetişkin erkek imam sa-
yılır. Siz kızlann imam okuluna gittiklerine bakmayın.
Müslümanlıkta kadından imam olmaz. Hacı Fışfış,
beynini yıkamak, başını bağlamak, sonra kullanmak
amacıyta kız çocuğunu imam okuluna yolluyor...
Bir imam aranıyor...
Çıkıp desin ki:
- Bosna'daki zulüm durana dek, Hacca gitmek
günahtır!.. Müslümanlar Hac için ayırdıklan paralan
Boşnaklar'a yardım için bir fonda toplayacaklardır.
Nerede o imam?..
Petrol yataklannın üstüne yan gelip doksan dokuz-
luk tespihini çeken şeyhlerin ve krallann keyfini bo-
zacak, peçeli kanlanndan oluşan haremlerini ırgala-
yacak hiçbir laf şeriatçının ağzından çıkamaz. Çün-
kü Türkiye'nin şeriatçısı, Anadolu Müslümanını kan-
dımnaya çalışan bir Hacı Fışfış'tır; dûşmanı, Balkan-
lar'daki Sırp değil, Ankara'daki Anıtkabir'de yatan
Cumhuriyetin kurucusudur.
Şeriatçı, Kurtuluş Savaşı'nda, Mustafa Kemal'in
idam fermanı için Halife'nin buyruğuna uyarakfetva
vermiştı. Padışah, Ingiliz'in güdümünde saltanatını
sürdürmek olanağına kavuşsaydı, Türkiye bugün da-
ha Müslüman mı olacaktı?.. »,
Türkiye Hacı Fışfış'ın umurunda değil...
•
Şeriatçı medyanın Bosna farfarası, Türkiye'nin iç
politika pazanna dönüktür.
Islam coğrafyasında Bosna dramıyla yakından il-
gilenen bir tek devlet var:
Atatürk Cumhuriyeti!.. ;
Gerisi Arabın yalellisinde terelelli olmuş... >
Cumhuriyet Kitap Kulübü
Antalya Temsilciliği
GENÇLİK KİTABEVİ
ACILIS VE IMZA GUNU
15 Temmuz Cumartesi (Yarın)
ILHAN SELÇUK
Saat:17.30
Adres.Kışla Mah. Milli Egemenlik Cad. 41. Sok. No:14
ANTALYA
ALAADDIN HOTEL••**
İncekum Alaaddin Hotel, Türkiye'nin yeşil turizm beldesi Antalya'nın Alanya ilçesi Avsallar kasabasmda
Akdeniz'in berrak kıyılannda huzur, spor, eglence dolu bir ortama sahiptir.
Antalya Havaalam'na 98 km. uzakhkta olan İncekum Alaaddin Hotel 232 oda, 500 yatak kapasitelidir.
Yılm 300 gününün güneşh geçtiği ve deniz sezonunun 8 ay sürdüğü Akdeniz'in bu şirin yöresindeki otehmi-
zin odalan ile tüm kapalı alanlan merkezi ısıima. soğutma ve havalandırma sistemi ile donaülmıştır.
Özel banyolu odalanmız otomatik telefon, 4 kanal müzik yayıru, uydu yayın TV sistemi ile otelimiz tatilde
e v i n i z i
aratmayacaktır.
İncekum Alaaddin Hotel'de aynca açık ve kapah barlar, sauna, kondisyon merkezi, disco, 2 yüzme havuzu,
özel plaj alanı, iskele, su sporlan merkezi, tenis kortu bulunmaktadır.
Otelimiz 150 kişilik simültane çeviri sistemi toplantı salonu, 500 kişilik restoran, alakart restoran, pasta salo-
nu, televizyon salonu, oyun odası. alışveriş mağazalan, ve manzara teraslan ile unutamayacağınız bir tatil sun-
maktadır.
İncekum Alaaddin Hotel'in mutfak ustalan da gece müziği eşliğinde zengin açık büfeleri ile Türk yemekleri-
nin lezzetini sizlere bir kez daha taıuracakür.
ALAADDİN OTEL
* * * *
Rezervasyon için:
Incekum-ALANYA