06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 14 TEMMUZ 1995 CUMA 14 KULTUR Azeri cazının kurucusu olan babasından bayrağı devralan piyanist Aziza Mnstafa Zadeh, bu akşam AKM'de Azeri SinderellaSERHAN KÂMİL Joshua Redman gıbi onun da yıldızı. Thelonious Monk yanşmasmı kazandıktan sonra, ansızın parladı. 18 yaşında, Amerika'nın ünlü caz klüpleri Blue Note, Gold Star ve Blue Valley'de çalıyordu. Al DiMeola, Stanjey Öarke, Dave VVeckl gıbı müzikçilerle atbümleri yayımlandı. Yaklaşık 15 yıl konservatuvarda piyano eğitimi gördü. Ama asıl öğretmeninin, babası Vagıf Mustafa olduğunu söylüyor. Tlk konserini üç yaşında babasının eşliğinde verdi. Doğaçlama yeteneğini konservatuvara borçlu. Öğrencilik yıllannda, uzun partisyonlar* ezberlemektense yapıtlann başını sonunu öğrenip ortasmı doğaçlamayla süslüyordu! Konservatuvar günlerinden söz ederken Bach'ın fûgleri ûzerine doğaçlamalanyla birkaç kez skandal yarattığını anlatıyor. Azeri cazının kurucusu olan babasından bayrağı devralan sanatçı, ülkesinin müzik birikimıni uluslararası platforma taşıyor. - Önce müziğini/den söz edefim isterseniz MUSTAFA ZADEH - Belki klasik bir tanımlama olacak ama, mûzığimi bir caz gökkuşaği olarak değerlendirebilirsiniz. Içinde mugan (klasik formda Azeri halk mûziği), caz. klasik, izlenimci, dışavurumcu ve bazen avangarde öğeleri bulabilirsiniz. Etkin öğelerin mugan ve klasik olduğunu söyleyebilirim. Etnik öğelerle klasik cazı harmanlayıp kendi müziğimi oluşturmak bana heyecan veriyor. . Şablonlardan hiç hoşlanmıyorum. - GeneUikk kendi besteterinizi seslendiriyorsunuz. MUSTAFA ZADEH - Sadece caz çalmıyorum. Klasik çaldığım da oluyor. Mesela geçen yıl Hamburg'da, senfoni orkestrası eşliğinde babam Vagıf Mustafa'mn piyano konçertosunu ve Bach'ın yapıtlannı yonımladım. Caz konserlerinde ise kendi bestelerimi seslendiriyorum. Konserde tercihim solo çalmaktan yana, kayıtlarda grupla biıiikte çalıyorum. Büyûk salonlarda, büyûk izleyici gruplanna çalmak isterim. ızleyici arttıkça enerjim de artıyor. Bir süre önce, Almanya'daki bir konserde, yaklaşık on bin kişiye çalmıştım. vardır. Doğaçlama bölümlerini ekonomik tutmaya çalışınm. Çevremdeki her şey. bazen gûneş bile esin kaynağı olabilir. Şarkı formundakı çahşmalanmı Azeri şair Server ŞahbeyK'yle birlikte hazırlıyorum. Aynı duyarlılığı paylaştığımız için verimli bir ikiliyiz. Mûzik yazıldıktan sonra sıra dizelere gelir. Bestelenmin çoğu rüyamda oluşur. Bazen rüyalanmda egzersiz yaptığım bile olur. Kalktığımda kendimi konsere hazır hissederim. - Konser atmosferini mi, stüdvoyu mu tercih edersiniz? MUSTAFA ZADEH - Sahne benim anavatanım. Dünyanın neresinde olursam olayim. ahne benim anavatanım. Dünyanın neresinde olursam olayım, sahnedeysem kendimi evimde gibi hissederim. Eğer havamda değilsem hiç çalmamayı tercih ederim. Etkileşim çok ılginçti. Hasta çıkmıştım konsere, sürekli öksürûyordum. Çalmaya başladıktan bir süre sonra hiçbir şeyim kalmadı. Üçüncü parçadan sonra insanlar ayalctaydı. -Sanınm müziğinizde doğaçlamanın önemli bir yeri var. MUSTAFA ZADEH - Genellikle karmaşık yapısı olan besteler üretirim. Bazı müzikçilerin yaptığı gibi, bir tema bulup onun etrafında dönmeyi, defalarca tekrarlamayı sevmem. Bestelerimin tıpkı klasik müzikte olduğu gibi giriş, gelişme ve sonuç bölümleri sahnedeysem kendimi evimde gibi hissederim. Eğer havamda değilsem hiç çalmamayı tercih ederim. Stüdyoda çalışmayı da seviyorum. Kayıtlan gece yapanm. 12'de başlar, saat 2'ye doğru açılınm. Bazen sabaha kadar kayıt yaptığım olur. - Konser progranunızda neter MUSTAFA ZADEH - Neler çalacağımı kesin olarak bilmiyorum. Program. sahneye çıktığımda kendüiğinden oluşacak. Konserlerimde blues örnekleri, baladlar. bossanovalar çalmayı severim. Dinleyicilere bir tür Azeri cazı sunacağım. "Aziza Mustafa Zadeh, bu akşam gerçekleştirece ği konserinde neler çalacağını kesin olarak bümediğini belirtereWrog ram, sahneye çıküğımda kendüiğinden oluşacak. Konserlerimde blues örnekleri, baladlar, bossanovalar çalmayı severim. Dinleyicilere bir tür Azeri cazı sunacağım" diyor. 'Beni ilgilendiren operanın kendisi'Kültür Servtsi -23.Uluslararası Istanbul Müzik Festivali'nde Mozart'ın "Saraydan K a KaçırnuT operası bu yıl ilk kez uluslararası bır yapımla sahnelendi. Sir Chartes Mackerras'ın yönettiği lskoc Oda Orkestrası, ünlü Mozart yorumculanna eşlik ederken, Aidan Lang operanın rejisörlüğünü üstlendi. Aidan Lang ile yorumu ve eleştiriler üzerine görüştuk. - "Saraydan Kız Kaçırma"nm rejisörlüğünü üsttenirken ve bu olayı Topkapı Sarayı gibi özgün bir mekânda sahnetemeyi tasariarkcn temeldeki düşünceniz ve yaklaşımııuz neydi? LANG- "Saraydan Kız Kaçınaa" operasını, Topkapı Sarayı'nda özgün mekânda sahnelemek, hazırhk aşamasında belirleyici ilkeyi oluşturdu; yani, eseri yaratıldığı döneme bağlı kalarak sahnelemek. Oyunun içeriğı belirli bir tarihi dönemi bire bir yansıtnğından, aksine bir yaklaşım yanıltıcı olacaktı. Eğerbu eseri, geleneksel bir tiyatroda sergileyecek olsak, farklı bir yaklaşımla ele alınması gerekecekti. Dolmabahçe Sarayı'nı mekân olarak seçseydik, farklı bir dönemi, yani 19. yüzyıh yansıtmaya çalışacaktık. Bu amaçla, sete fazla bir şey eklemeden doğal mekânı öne çıkartmaya, görsel öğeleri ve sahne donammını, hareketi (action) sağlamak için zorunlu olduğu kadanna indirgemeyi ve her üç perdede de sadece içeriğe uygun bir duygu yaratmaya yönelik bir biçimde kısıtlamayı yeğledim. Buna ek olarak, ışık aracılığıyla farklı ruh durumlannı yansıtabilmek için bugüne değin o mekânda kullanılan tüm ışık sistemleriyle kıyaslanamayacak kadar ileri bir ışık düzeni kurduk. Kısaca, Saray'ın kendisinin bir karakter olmasını istedim; oyunun yer aldığı alanm, mükemmel orantılan ve boşluğu ile kendi başına bir "ifade aracı" olmasını yeğledim. - Mekânın hakkuu verdiğinia düsünüyor musunuz? LANG- Kuşkusuz, mesajlar yapıtın içerisinde. Şefkat duygusunu, insancıllığı ve bağışlayıcılığı dile getiren kişi, davramşlannı "göze göz- dişe diş" ilkesiyle biçimlendiren kişiden daha saygındır. Bu projeye başlarken hedeflediklerim, herhangi bir operayı sahnelerken hedeflediklerimden farklı değildi: Eserin yazınsal çizgisi, bir kristal kadar berrak olrnahydı. Her anın, her sahnenin tonu yakalanmahydı, komik ve ciddi öğeler doğru olmalıydı; bu, opera sanatçılannın performanslannın her zaman metine ve metinde •• yansıtılan duruma sadık kalması demekti. Mekânm hakkının verilip verilmediği sorusuna gelince, sanınm böyle bir tartışma bu operayı sahnelemenin ana nedenini yanlış anlamak olur. Kuşkusuz "Saraydan Kız Kacmna'*yı "Saray"da sahneleyebilmek harika. Ancak, işin salt bu yönüne kapılıp özden uzaklaşmamak çok önemli. Olay, üstün bir ses düzeniyle donanmış bir son-otlumiere olarak değerlendirilmemelidir. Beni ilgilendiren operanın kendisidir. B lk düşüncem, yapıma belirli bir tavır yüklemekten kaçınarak operanın o mekânda var olmasma izin vermek, böylece sarayda, sürüp giden bir yaşam olduğu duygusunu yaratarak, izleyicinin bu yaşama 'kulak misafiri' olmasını sağlamaktı. enim esas kaygım, operaya gitmenin izleyici açısmdan pasif değil, aktif bir deneyim olması gerekliliği. Bir gösterinin görsel içeriği de önemli olmakla birlikte, bana göre asıl öğe, oyunculuğun (acting) kendisidir. Kuşkusuz, Saray'ın kendisi harika bir atmosfer yaratıyor, ancak kapılar, kolonlar, divanlar ve kahve fıncanlan, kostümler ve peruklar kendi başlanna duygulan yansıtmazlar. duygulan insanlar yansırır. izleyicinin duygulannı yakalayan ve aktif deneyimi yaratan, sahnede, izlenen "insan dramı"dır. - Bu eseri sahnelerken, Türk geleneklerini inceleme gereğini du>dunuz mu? Bunlan bire bir yansıtmanın gerekliliğine ûıanıyor musunuz? LANG-Aslında, bu yapımın hazırhk aşamasında uzunca bir süre Osmanlı geleneklerini araştırdım. Çünkü, solistlerin doğru lezzeti hissetmelerini istedim. Ne var ki sonuç olarak çalıştığınız şey, yazıldığı biçimiyle, metnin kendisi. Yonıma (action) soğukkanlığı bakıldığında, "Bakın bana, ev ödevimi iyi yaptun" demekten öte hiçbir katkısı olmayan öğeleri koymak gibi tehlikeli bir tuzağa düşülebilineceğini fark ettim. Prova süresinde bu türden pek çok aynntıyı çıkardım. Yine de her an, Türk izleyicisinin karşısına çıktığımızın bilincindeydim. "Paşa"mız Uğur Polat'ın Londra'daki prova süresinde bizimle beraber olmasından ve umuyorum ki, bu süre içerismde oyunun olası pek çok gaftan annmasından büyük memnunluk duydum. Sonuç olarak, tıpkı "mekân" Aidan Lang ömeğinde olduğu gibi, Türk gelcnekleri de kendi başlanna dikkat çekici olmamah. Günümüzde sahnelenen bir gösteri tarihsel bir bölge değil. yaşayan bir deneyim olmalıdır. Selim Paşa'yı seçerken özellikle rolü daha yüce görünümlü, veya baba modeline sahip birine vemıemeye, tam tersine Konstanze için geçerli, inanılır bir alternatif sevgili olabilecek birini bulmaya kararlıydım. Bana göre aksine bir seçim Konstanze'nin ikileminin dramını kesinlikle öldürürdü. Oysa yapılan seçim, böylesine bir ikilemi canlı tutmakla kalmadı, aynı zamanda Belmonte'nin inandrncı bir kıskançhk sergilemesini de sağladı. Bu nokta, Polaı'ın "Paşa olmak için fazla genç"olduğu doğrultusundaki itirazlardan çok daha ağır bastı. - Mozart döneminde Batı'nuı algdadığı biçimde bir "Türk" görüntüsü yaratma kaygısı taşKumz mı? LANG- 18. yy. sonlannda Baü'nın Türklere baskısı bu eserin o dönemde sahnelenmesınin kaçınılmaz sonucudur. 'Saraydan Kız Kaçmna'operası budur! Ancak oyunun çarpıcı yani, Mozart'ın Viyana kapılanna dayanan Osmanhlar'a haklı olarak ilgi duyar bir izleyici kitlesine, bahçeciliği ve mimariyi ödüllendirilecek yetenekler olarak değerlendiren kültürlü ve uygar bir toplumu ve bu toplumun kendilerine gösterdiği konukseverligi ve güveni bir anlamda kötüye kullanan 4 Batlıyı göstermelidir. Eserde "barbar" sözcüğü bir kez, Paşa tarafından Belmonte'nin babasını tanımlayan bir sıfat olarak kullanılır ve oyunda değindiğim merhamet ve affedicilik niteliklerini sergileyen Türktür, Batılılar, bundan ders alırlar, Türkler değil. Paşa'nın Belmonte'nin babası olarak gösterildigi anın Mozart'ın özgün singspiel'den anlamlı bir biçimde farklılaştığı an olduğu hatırlanmalıdır. - Rejinirin ve ışık tasanmının yarabcı ohnadığı ve çağuıuzın opera sahnelenmesi konusundaki anlayışmm gerisinde kaldıgı, ıe\ ksiz (kitch) olduğu doğrultusunda eleştirUer var. Bu konularla ilgUi açıklamalannız nedir? LANG- Eleştirinin aslını görmeden doğru bir karşıhk vermek oldukça güç. Eğer 'yeterince yarabcı değU' eleştirisinden kasıt esere radikal ya da soyut bir kavram yüklenmediği anlamında kullanılıyorsa, umanm ilk sorularda bu konulara ilişkin düşüncelenmi açıklayabildim. "Khsch" değişmez bir biçimde bu kavramı tam da anlayamayan insanlar taranndan kullanılan bir sözcük! Görsel açıdan basit ve hoş olmayan şeylerden alınan bılinçli zevk anlamında. Aklı başında hiç kimse kitsch bir Saraydan Kız Kaçırma sahnelemez. Eğer eleştinnen bazı görsel öğelerin basit kaçtığını söylüyor ise açıklamalanm şöyle: Işık açısından böyle bir eleştin geldiyse şaşanm. Çünkü Saraydan Kız Kaçırma'run daha önceki prodüksiyonunda tüm gösteri için saraym güç kaynağından çekilen yalnızca 8 lamba kullanılmış. Buna karşılık biz 1. sınıf malzeme kullandık ve bu iş için Avrupa'nın sayılı ışık tasanmcılanndan birini angaje ettik. Bu noktada ben olsam, biraz söz konusu eleştirmenin yetkinliğini ve anlayışını sorgulardım. Aynı zamanda, hanrlanması gereken bir nokta da, bir tiyatroda çoğu ışığın sahneden 8 m. yükseklikte asılı olduğu ve sahne üzerindeki figürleri belirginleştirip yakınlaştırmaya yarayan yan ışıklarla birlikte kullanıldığıdır. Oditoryumda (kapalı mekânda) asılı olan ve daha uzakta yer alan ışıklar ise. salt uzaklıktan ötürü • fıgürleri belirginsizleştirirler ve bu nedenle de daha az kullanılırlar. Açık hava operası ise çok farkhdır. Ne sahneniz ne de kulisiniz vardır. Salt yüzleri aydınlatmak için ön ışıklara yüklenmeniz gerekir. Bizim durumumuzda yan ışıklar 20 metre uzakta olmak zorundaydı! Biliyorum, bu, sorunun teknik açıdan bir yanıtı oldu; ne var ki bunlar, bu operayı sahneye koyarken yaşamak zorunda olduğumuz teknik gerçeklerdir. - Eseri sahneye koyarken çıktş noktanızdaki amaca ulaştınız mı? Gelecek yıl bir değişikiik yapmayı düsünüyor musunuz? LANG- Dürüst olmak gerekirse bu yılı bir gelişme süreci olarak görüyorum. Görsel açıdan kesinlikle pek çok değişiklik yapmayı düşünüyorum. Reji açısından ortaya çıkan sonucu bir kez daha değerlendirdim. Oyunun oturan ve tam oturmayan yönlerini saptadım. Buna göre bazı düzelrmeler yapacagım. Kadroda kaçınılmaz olarak bazı değişiklikler olacak. Çünkü bazı solistlerin programı yüklü; bu da yine kaçınılmaz olarak belirli sahnelerin farklı olacağı anlamına geliyor. Eseri Topkapı Sarayı'nda izledikten sonra bazı parçalan daha güçlü yapabiliriz sanıyorum. Ses düzeni gıbi bazı güçlükleri hallettikten sonra ve Topkapı Sarayı'nı bir gösteri mekânı olarak şimdi iyice özümsedikten sonra diğer yönleriyle oyunu daha da ileri götürebiliriz. IŞELDAK VE YELPAZE ATİLLA BtRKİYE MüzHdi İstanbul Geceleri Yaz aylan gelince Istanbul'un semalannda nota- lar uçuşur. Bir ezgi, Açıkrtava Tıyatrosu'ndan gece- nin karanlığında Boğaz'ın üzerinden geçerek Çam- lıca tepesine doğru uzanır. istanbullular bir yaz gü- nünün sıcağına rağmen AKM'nin önünde kuyruk oluştururlar. Amaç bellidir, mü2ikle annmak. Artık festivaller iç içedir. Biri biter öteki başlar. İs- tanbul Kültür ve Sanat Vakfı'nın düzenlediği Müzik Festivali ile Caz Festivali, aynı zamanda Istanbullu- lann beğenisine sunulmuştur. Yaz akşamlan keyifli bir koşuşturmaya tanıktır. Açıkhava, Aya irini yine dünyanın en önde gelen müzik insanlanna ev sahip- liği yapar. 21 haziran günü AKM'de oldukça anlamlı bir kon- sere tanık olmuştuk. Kudsi Erguner topluluğunun sunduğu "Tarih Boyunca Hoşgörü" Onat KurJar'a adanmıştı. Konserde, Kudsi Erguner1 in neyınin eşli- ğinde Istanbul'da yaşayan Rum, Ermeni ve Türkle- rin -tarihsel süreç içinde birbirini etkileyen- ortak makamlan üzerine geliştirilen dini müzikler sunul- muştu. (Hastalığı nedeniyle Yahudi cemaatinin tem- silcisi katılamamıştı.) Konser, farklı kültürlerin banş içındeki birlikteliği- ni simgeliyordu ve bunu dini müzik ve ılahiler teme- linde ele alıyordu. Doğrusunu söylemek gerekirse ol- dukça anlamlı bıryaklaşımdı. Çünkü, şu gün Saray- bosna'da farklı inanışta diye insanlar öldürülüyor, bir yandan da radikal dincilerin şiddet yüklü eylemleri sürüyorsa, böylesine bir mesaj da yerini buluyordu. Ikinci Uluslararası Caz Festivali de bir "Latin ez- g/"yle; "Irakere" ve "77to Puente ve Latin Caz Grv- bu "yla cazseveriere merhaba dedi. John McLaughlin'i üçüncü kez -yine- zevkle din- ledik; gitannı konuşturdu. Bu kez üçlüsünde Trilok Gurtu yoktu, ama Dennis Chambers davulda bizi büyüledi. Senegalli Youssou N'Dour ve "arkadaş- lan" Afrika cazıyla bir Senegal gecesi yaşatıyoriar, açıkhava kıpır kıpır yerinde duramıyor ve konserin hemen başında gençler yerierinı terk edip merdi- venlerde dans etmeye başlıyorlar. Konser sonrasın- daki mutluluklar da yüzlerden okunuyordu. Vtfynton Marsalis -yönetiminde Lincol Center Caz Orkestrası- Oregon, cazseverierin yakından tanıdı- ğı gruplar. Konserleri de büyük bir ilgiyle izlendi. Geçen hafta sonu Açıkhava'daki gece özel bir ge- ceydi. Çünkü geçen yıl gerçekleşemeyen buluşma bu yıl gerçekleşmişti. Sonunda Randy Crawford'un romantik sesini mehtaplı bir gecede -festival yetki- lileri buna çok uğraşmış- dinleme olanağını bulduk. Yağmurlu günlere rağmen Açıkhava ağzına kadar doluydu. Ay, bulutlann ardındaydı, ama Randy'in se- siyle bulutlar dağıldı; koltuklannda Randy'e katılan- lar bir yandan da mehtabı iztediler. Ertesi gün de yağmurlu geçmişti, ama şemsiye- siyle, yağmurluğuyla, yani Önlemini alan, The Man- hattan Transfer'in konserindeydi. Mehtap düş kınk- lığı yaratmamış, bulutlar açılmış; Istanbullulann ar- tık iyice benimsedikleri dörtlü keyifli dakikalar yaşat- mıştı. Sonunda alkışlar ayaktaydı ve dörtlü iki kez bis parçası için geliyordu. Bu yıl bizim cazcılanmızdan Aydın Esen, Fahir Atakoğlu, İstanbul Caz Dörtlüsü ve ilk kez Açıkha- va'ya çıkan, yani ilk tanışmayı gerçekleştiren Ke- rem Görsev vardı. Kerem Görsev büyük ilgi topladı, her ne kadar Açıkhava dolu değilse de gönülden cazcılara önce Kerem, sonra unutulmayacak bir konser veren Jos- hua Redman dörtlüsüyle seslendi. 26 yaşındaki Redman, enerjisi ve tekniğiyle ertesi gün festivalse- verierin konusuydu. Konser sonundaki çılgın alkış- lar, bu genç saksofon "usfa'sı içindi. Müzik, kuşkusuz ki sanatsal ve estetik keyif alma- nın yani sıra bir "annma "dır; ve bizim böylesine bir "annma "ya ne kadar çok gereksinmemiz vardır. He- le hele caz müziği böylesine bir "annma" için bire birdir. Birkaç yıldır tekrartadığımız bir belgi var; onu bir kez daha yinelemek istiyorum. Özellikle de şu gün- lerde; Beyoğlu Belediyesi'nin olup olmadıkyerde, dı- şanya atılmış masalarla (bazı yerterle) uğraştığı şu günlerde bir kez daha yinelemek istiyorum: "Istanbul'u sev/yoruz, fesf/va/teri seviyoruz." Öztürk SerengH'in durumu iyi • Kültür Servisi- Sinema sanatçısı Öztürk Serengil, beynindeki tümör nedeniyle kaldınldığı Amerikan Hastahanesi'nde önceki gün bir ameliyat geçirdi. Sanatçmın doktoru Prof. Dr. Ali Çetin Sanoğlu ameliyatın başanlı geçtiğini belirterek, "Film tetkiklerimize göre tümörün iyi huylu olduğu anlaşıldı. Operasyon sonucu tümör alındı. Hastamızın durumu gayet iyi. Şu an yoğun bakımda tutuluyor"dedi. ftdtek ve Susudu'ya ödül • tZMİR(A.A.) - Makedonya'nın Csküp kentinde yapılan "27. Dünya Karikatür Yarışması"nda, Izmirli karikatür sanatçısı Eray Özbek ikincilik ödülünü kazandı. Dünyada karikatür alanında düzenlenen en büyük organizasyonlardan biri olan "27. Dünya Karikatür Yarışması"na 46 ülkeden yüzlerce sanatçı katıldı. "Benim Konum" adlı yanşmada birinçiliği Kanada'dan Duşan Petrick, ikinciliği Eray Özbek, üçüncülüğe ise Ukrayna'dan Oleg Dergaçov aldı. Yanşmanın 8 özel ödülünden biri de KKTC'den katılan Alper Susuzlu'ya verildi. Yanşmada derece alan çalışmalann yani sıra, jüri özel ödülü kazanan 8 karikatür ve övgüye değer görülen çahşmalar Üsküp'te sergilenmeye başlandı. Sergi, birçok Avrupa ülkesinde çeşitli galerilerde sanatseverlerin beğenisine sunulacak. Yanşmada derece alanlarn ödüllerini 1996 yılı Haziran aymda Üsküp'te yapılacak törenle alacaklar. tkincilik ödülünün karşılığı olarak bın mark kazanan Eray Özbek bugüne kadar uluslararası alanlarda yapılan yanşmalarda 27 ödül kazandı. Üç bin yıllık çeşme bulundu • tZMİR (UBA) - Bayraklı antik kentinde suren kazılar sırasında 3 bin yıllık Helenıstik çeşme bulunuldu. M.Ö. 7 yüzyıldan izler içeren, bir lon kentinin tüm özelhklerini taşıdığı için ülkemizdeki antik kentler arasmda tek örnek sayılan Bayraklı'da kazılan yöneten Prof.Dr. Ekrem Akurgal ve Arkeolog Meral Akurgal restorasyon çalışmalannın ağustos aymdan itibaren hızlandınlarak devam edeceğini ifade ettiler. Aksapay'üa kaa çalışmalar» • AKSARAY (AA) - Aksaray'daki tarihi Melik Mahmut Gazi Hangahf nda kazı çalışmalanna başlandı. Ege Oniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Bekir Deniz başkanlığında 15 kişinin katıldığı kazı çalışmalan bır ay sürecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle