Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 14 TEMMUZ 1995 CUMA
12 DİZtYAZI
Operasyonparaları
kimlere gidiyor?
EMEKLİ POLİS NURHAN VARLI'NIN ANILARI
Yayına hazırlayan: Cetin Yiğenoğlu
lmam - hatipliler, okulda ken-
dilerinin de Sızıntı okuduklannı,
çok yararlı bir yayın organı oldu-
ğunu söylediler. Söyleşininbirye-
rinde işi iyice gırgıra vurdum:
-Ya imam olun, ya polis. Hem
imam, hem polis olmaz.
-Abla ne demek isriyorsun, biz
neden polis olamayız?
-Elbise giymekle emniyet kad-
rosundan maaş almakla tam bir
polis olunmaz. Polislik, bir ruh,
bir eğitim, hatta bir yaşam biçimi-
dir. Sizin aldığınız dini eğitim. şu
anda genel geçer polislik kuralla-
nnı engeller.
- Ne demek istiyorsunuz biraz
açar mısınız?
-Polis zaman zaman istemeden
de olsa bazı sertliklere başvuru-
yor. Teknik olanaklann kıtlığı ne-
deniyle sorgulama sırasında sanı-
ğı konuşturmak için kötü söz de
söylüyor. Sizin aldığınız dini
inanca, Islamiyete göre insanlara
eza, cefa etmek, küfretmek, döv-
mek, sövmek günahtır. Her şey-
den önce bir insan olarak öldüğü-
nüzde cennete gitmeyi düşündü-
ğünûze göre bu meslekte sık sık
günah işleyip günahkâr duruma
düşebilirsiniz. Günahkâr olmak
istemiyorsanız, sanınm imamlık
sizin için polislikten daha uygun
düşer.
Benım bu sözlerim üzerine
imam - hatipli genç polislerin ka-
fası bir hayli kanşmıştı. Aslında
bu çocuklann hiç günahı yoktu.
Bu çocuklann polis edilmeleri,
demokrat nitelikten uzak, gerekli
durumlarda inisiyatif koyma yete-
neğinden yoksun, kalıplaşmış ka-
fa yapısındaki tek tip polis yarat-
ma zihniyetinin sonucuydu.
Tokat'tan Iskenderun'a döner-
ken vedalaşmak için gittiğimiz
Vali Bey ve Emniyet Müdürü, bi-
zi çok sıcak karşıladılar. övgü do-
lu sözler söylediler. Tokat Emni-
yet Müdürü, Hatay Emniyet Mü-
dürü Bülent Otanoğlu konusunda
kendisinin tanık olduğu bir olayı
anlatarak bizi dikkatli olmamız
konusunda uyardı.
PKK'II llan edlllyorum
Önce "sakıncalT, sonra "ko-
münist". daha sonra "İKK'li"
derken sonunda modaya uyup
"PKK'B"damgasını vurdular. Bu
da aslında Emniyet Müdürü Yıl-
dıray Çalık ile basımın belası Bas-
komiser Korkut Akdoğan'ın ma-
nfetiydi. Bu olay da Cumhuriyet
gazetesi'nde "Polis polisi fîşJedi"
başlığıylayayımlandı. Daha önce
sözünü ettiğim Iskenderun Terör-
le Mücadele Şube Müdürlü-
ğü'nde görevli bomba uzmanı
Nahit Gülçene, kaymakamlık bi-
nası önünde saldınya uğradığım
gün karakola gittiği sırada telsiz-
den arandığımı duyduğunda beni
bir kadınla birlikte gördüğünü
söylüyor. Bunu duyan Başkomi-
ser Korkut Akdoğan ile ünlü sor-
gu polisi Hamza Kurnaz, kadının
kim olduğunu soruyorlar. Nahit
Gülçene'nin tanımı üzerine kadı-
nın PKK'lilerin avukatlığım ya-
pan Hasan Hüseyin Güneyli'nin
eşi PKK'li Farma Güneyli oldu-
ğunda karar kılıyorlar. Sonra olay
Emniyet Müdürü'ne iletiliyor.
Daha sonra Emniyet Genel Mü-
dürlüğü'nce açılan somşturmada
ben adı geçen Fatma Güneyli ile
görüştügüm iddia edilen tarihten
çok önce Iskenderun'dan aynldı-
ğımı ispat ettim.
Bu, aynı zamanda görüştüğüm
kadının başkası oldugunun da is-
patı demekti. Amacım, bomba uz-
manı Nahit Gülçene'nin asılsız
raportuttuğunu ispatlamaktı. Bu,
meslekten ihracı gerektiren bir
suçtu. Bombacı Nahit Gülçene,
savcılığa verdiği ifadede şöyle de-
mişti:
"Nurhan Varh'yla aramızda
bir husumet yoktur. Müdüriükçe
bir iş için Varta'nın arandığını duy-
dum. Çevremdeld insanlara Var-
lı'yı bir sflre önce bir kızla konu-
şurken gördüğümü söyledim. Bu
kızın adını biltniyordum. Ancak
PKK sempatizanlannın düzenle-
diği gecelerde halay çeken. PKK
bayrağı sallayan ve HADEP'teki
açhk grevine kanlan bir kız dhe
anunsıyorum. Polis arkadaşlaran,
(Başkomiser Korkut Akdoğan ile
Sorgucu Hamza Kurnaz) anlatı
mım üzerine bu kızın olsa olsa
PKKli Hasan Hüseyin Güney-
li'nin eşi Fatma Güneyli olacağuu
belirttiler. Anlattıklarunı duyan
Emniyet Müdürü Yüdıray Çalık
beni odasına çağırdı. Vartı'yla ilgi-
li rapor düzenlememi istedi. Ben
de rapor yazdun."
Bombacı Nahit Gülçene, ben
dilekçe verdikten sonra sahte ra-
por düzenlemekten meslekten ih-
raç bile edilebilecegini anlayınca
sorusturma sırasındaki ifadesin-
de şu küçük değişikliği yaptı:
"Ancak daha sonra siyasi suçlu-
lann fotoğraflaruıın bulunduğu
albüme baknğımda Variımn ko-
nuştuğu kadının PKK'li olmadığı-
nı anladım."
Bız de böylece PKK'li olmak-
tan kurrulduk Sıra bana gelmiştı.
Emniyet Genel Müdürlüğü Disip-
hn Kurulu'na Nahit Gülçene hak-
kında "sahte rapor tanzuninden''
suç duyurusunda bulundum. Sa-
nınm son ifadesiyle "kuuuna" ce-
zası alarak kurtuldu.
Devletl resmen soymak
Birçok devlet dairesinde oldu-
ğu gibi emniyette de harcırah, faz-
la çalışma ücreti, terörle mücade-
le tazminatı ya da narkotik ope-
rasyonu ikramiyeleri türünden
yan ödemeler yapılmaktadır.
Bunlar, bazı durumlarda maaştan
bile fazla olabilen, bu olanaktan
yararlanan kişiyi küçük bir servet
sahibi yapabilen ödemeler olmak-
tadır. Bu ödemelerden genellikJe
müdürlerin adamlan. hemşerileri,
yakınlan yararlandınlır.
Örneğin lskenderun'da Emni-
yet Müdürü Yıldıray Çalık'ın
Mustafa Küçük adında has bir
memuru vardı. Mustafa Küçük,
Çevik Kuvvet kadrosunda olma-
sına karşın kaymakam koruması
olarak çalışırdı. Eşi Emel Küçük
de Emniyet Müdürü'nün sekrete-
riydi. Mustafa Küçük, güçlü ya-
kınlan dolayısıyla Emniyet Mü-
dürü Yıldıray Çalık'ın gözündeki
ayncalıklı dunımundan çok iyi
yararlanırdı. Mustafa Küçük, te-
rörle mücadele tazminatı, yol har-
cırahlannın yanı sıra eşi Emel Kü-
çük ile birlikte hiç katılmadıklan
narkotik operasyonlanndan da
tazminat alırlardı.
Bu, Türkiye çapında yapılan bir
uygulamadır. Narkotik Büro ele-
manlanna, yaptıklan her uyuştu-
rucu operasyonundan sonra bir
ikramiye ödenir. Bu ikramiyenin,
her yıl düzenlenen bir limiti var-
dır. Narkotik dedektifleri, hakla-
nnı kullanıp lımitlerinı doldurun-
ca bu kez başka şubelerin memur-
lan adına narkotik operasyonuna
katılmış gibi raporlardüzenlenır
Böylece devlet kasasından narko-
tik ikramiyesi adı altında para ce-
kilmeye devam edilir.
Operasyon için çekilen otuz
milyon liranın bir bölümü, örne-
ğin beş-altı milyonu, Ankara'ya
ya da gerçek operasyonu yapan
arkadaşlara ödeneceği belütilerek
kesilir. Aslında bu paranın ger-
çekte nereye gittiği bilinmez.
Kimbilir. belki de bir yerel yetki-
linin deniz kıyısında yaptırmakta
olduğu villanın inşaatına gitmek-
tedir. Narkotik ikramiyesinden
hemen herkes yararlandığı için
göz yumulur.
Bir de operasyon tazminatı var.
Siyasi nitelikli operasyonlara ka-
tılan memurlara "on beş günlûk
yevmiyesi karşıhğında terörle mü-
cadele tazminatı" ödenir. Bu taz-
minatın ödenebilmesi için her
operasyonla ilgili yeni bir rapor
düzenlenip form doldurulması
gerekmektedir. Ancak bu konuda
da çok sayıda hayali rapor düzen-
lendiği bilinen gerçektir.
Örneğin tskenderun'da meyda-
na gelen siyasi nitelikli olaylann
büyük bölümünde benım de gö-
rev yaptığım Güvenlik Karakolu
mıntıkası, potansiyel suçlulann
yoğunlukta olduğu yer olarak bi-
İinir. Bu yüzden de Iskende-
run'daki siyasi operasyonlann bü-
yük bölümü. bu bölgede düzen-
lenmiş gibi gösterilir. Aslında
rı ^ak
<$tnel jtlübürlügü
lskenderun'da narkotik botunu Alman polislerden teslim alırken çevirmen olarak çalıştı.
• Birçok devlet dairesinde
olduğu gibi emniyette de
harcırah, fazla çalışma ücreti,
terörle mücadele tazminatı ya
da narkotik operasyonu
ikramiyeleri türünden yan
ödemeler yapılmaktadır.
Bu ödemelerden genellikle
müdürlerin adamları, .
hemserileri, yakınlan
yararlandınlır.
• Her mesleğin soylu ve soysuz
mensupları vardır. Ancak
halkla sürekli yüz yüze görev
yapmak durumunda olan
polislikte bazı kişiler, gerek
ahlak noksanlığı, gerek
eğitimsizlik, gerek psikolojik
yönden mesleğe uygun
olmama gibi nedenlerle
olayiar, olgular karşısındaki
yoz, olumsuz tutum ve
davranışlanyla bütün teşkilatın
karalanmasına yo'l
açmaktadıriar. Oysa, bu
mesleğin içinde öyle yetenekli,
akıllı, sağduyulu, soylu
insanlar var ki.
v'l'HM'"
A( «T.V:-
-..,U *. »«»-(•~..« u.t.m: /rtflr» U. i^lJkU ><«M r. -ul
tıanırrl frıtri *uhııu
Emniyet Genel Müdürlüğü hizmet belgesi.
Nurhan Varlı, kızlanyia birlikte.
böyle bir operasyon için mıntıka
karakolundan takviye memur
alınması gerekir. Ama bu hiçbir
zaman gerçekleşmez. Sonuçta ha-
yali operasyonlara hayali rapor-
lar düzenlenerek, her ay emniyet-
te odacısından kapıcısına, bekçi-
sinden, polisine herkese operas-
yon tazminatı ödenir. Bu tazmi-
natlardan yararlanamayanlann
kadarsayısı, azımsanmayacak
fazladır.
lskenderun'da yaşadıklanm da
tıpkı öncekilerde olduğu gibi ne
tek başına 'İKK'B" oimamdı, ne
de başka bir şey. Burada da gücü-
mün yettiğince devletin soyulma-
sına karşı koymaya çalışmıştım.
Bu tazminatlardan haksız yarar-
lanmalann önüne geçebilmekiçin
hep ilgili mevkidekileri uyardım.
Bu benim için bir görevdi.
Tabii ben bunu yaptığım süre-
ce sakıncalı, komünist, iKK'li,
PKK'li oluyordum. lftiralara ma-
ruz kalıyor, ardından meslekten
ihraçlar, sicil bozmalar, sürgünler
geliyordu. Ama üst rütbelilere ya-
ranmak için onlann istediği gibi
davransaydım, her nimetten ya-
rarlanır, çok rahat ederdim. Birey-
sel olarak yapabileceğim çok faz-
la bir şey kabnamıştı.
Her mesleğin soylu ve soysuz
mensuplan vardır. Ancak toplum
yaşamında halkla sürekli yüz yü-
ze görev yapmak durumunda olan
polislikte bazı kişiler, gerek ah-
lak noksanlığı, gerek eğitimsiz-
lik, gerek psikolojik yönden bu
mesleğe uygun olmama gibi ne-
denlerle olaylar ve olgular karşı-
sındaki yoz ve olumsuz tutum ve
davranışlanyla bütünüyle teşkila-
tın kötü görünmesine, karalanma-
sına yol açmaktadıriar. Oysa, bu
mesleğin içinde öyle yetenekli,
akıllı, sağduyulu, soylu insanlar
varki.
Bireysel olarak yapabileceğim
fazla bir şey kalmadığma inandı-
ğımda anılanmı yazarak, Emni-
yet Teşkilatı içindeki "çürûkyu-
murtaİann" ayıklanmasına kat-
kıda bulunabileceğimi ve toplu-
muma yararlı olabileceğimi dü-
şündüm. Bu yüzden de emekliye
aynldım.
Emeklilik işlemlerim çok kısa
sürede tamamlandı. Belki de be-
nim kadar işlemleri kısa sürede
bitirilen bir başka memur yoktur
Emniyet Teşkilatı'nda. Anılanmı
yazarken, emeklilik işlemlerimin
bu kadar kısa süre içinde tamam-
landığı aklıma gelince bir muzip-
lik düşündüm.
657 sayılı Devlet Memurlan
Kanunu, emeklilikten vazgeçin-
ce tekrar işbaşı yapma, istihdam
edilip görevlendirilme imkânı
sağlıyor. Emekli olduktan beş ay
sonra bir dilekçe yazarak, tekrar
teşkilata dönmek istediğimi bil-
dirdim. Benim konumumda olup
da bazı yakınlan sonradan nüfuz-
lu olan bazı emekli polisler, tek-
rar teşkilata döndürülmüşlerdi.
Beni kesinlikle yeniden işe alma-
yacaklannı bile bile (Çünkü bir
kez kurtulmuşlardı) başvurdum.
Başvuruma hiç gecikmeden ce-
vap verildi. Dilekçemi 15 Şubat
1995 tarihinde yazmıştım. Bana
gelen yazının üzerinde 22 Şubat
tarihi vardı. Yani zarfın postayla
Ankara'ya gitmesi, Emniyet Ge-
nel Müdürlüğü'nde ilgili kademe-
leri dolaşıp Personel Daire Bas-
kanlığı'na ulaşması ve dosyamın
incelenmesi sürecini düşündüp-
nüzde cevabın ya aynı gün ya da
ikinci gün yazılması gerekiyordu.
Genel müdürlükçe dilekçeme
cevaben yazılan yazıda,"elde
mevcut yeterii ve durumuma uy-
gun münhal kadro bulunmadığu
açıktan atamalann tamamen dur-
durulduğu" belirtildikten sonra
yazılan şu cümle dikkat çekiciy-
di:
u
_ hizmetinizc ihtiyacınuz bu-
lunmadığuıdan talebiniz hakkın-
da bir iştem yapılamamaktadır:"
Aslında işe tekrar almış olsa-
lardı bile anılanmda söz ettiğim
kişilerle yine karşılaşmayacağı-
mın garantisi olmadığından çok
da keyifle çalışacağım söylene-
mezdi.
Istesem teşkilata tekrar girebi-
lir, polis olabilirim. Bunun için,
benim konumumda olup da
emeklilikten sonra tekrar işbaşı
yaptırdıklan kişileri örnek göste-
rerek, dava açmam yeterlidir.
Ama benim amacım bu değildi.
Tekrar göreve -mahkeme yolu dı-
şmda- almalan mümkün değildir.
Bunu çok iyi biliyordum. Ama-
cım, okuduğunuz bu anılara vere-
cekleri cevapla noktayı koymak-
tı. Emekli olduktan sonra bir
"Hizmet Belgesi" gönderdiler.
Şöyle yazıyor üzerinde:
"Emnhet TeşkilatTmn ağır ve
yorucu hizmet sartian içinde uzun
yıllar feragatla çauştıktan sonra
emekliye aynlmış bulunuyorsu-
nuz. Takdir ve tebrike değer bu
hizmeüerinizden dolayı teşekkûr
eder, bundan sonraki hayatınıan,
ailenizin fertleri ile birlikte sağhk
ve mutluluk içinde geçmesini dile-
rim. Emniyet Genel Müdürü."
BÎTTÎ
(Not: Nurhan Varlı 'nın anılan,
önümüzdeki günlerde ÇAĞDAŞ
YAYINLARI arasında 'Sakıncalı
Kadın Polis' adıyla kitap olarak
yayımlanacaktır.)
ÇAUgANLARIN SORULARI / SORUNLARIYILM4Z ŞJPAL
Istek dışı emeklilik ve ikramiye farkı
SORU: 1995 vilında 32 yıl fiilen Emekli Sandığı'na tabi çauştıktan
sonra, 53 yaşında çahştığun kanıu kurumu tarafindan isteğim dışında
emekli edildim. 60 yaşını doldurmayan memurların, malullük dı-
şında re'sen emekli edilemeyeceklerini sanıyorum. Oysa, benim
emekli edilmeme daha 7 yıl var. Bu uygulama yasal mıdır ve
re'sen emekli olanlara ikramiye farkı ödenir mi? (S.B.)
YANIT: T.C. Emekli Sandıği Yasası'nın 40. maddesinde, devlet
memurü olan T.C. Emekli Sandıği 'iştirakçılerinin vazifeleriyle ilgi-
lerinin kesilmesini gerektiren yaş haddi 65 yaşını doldurduklan ta-
rihtir' denilerek genel emeklilik yaş sının çizilmıştir. Bunun yanı sı-
ra aynı maddeye göre 'hizmet müddetleri ne olursa olsun 60 yaşını
dolduranlar hakkında da kurumlannca yaş haddi uygulanabılir.'
Yasanın 39. maddesı ise 60 ve 65 olarak belirlenen yaş sınınnı ba-
zı özel koşullann varlığı durumunda kaldırmıştır. Bu madde uyann-
ca, iştirakçilerden "30 hizmet yılını tamamlamış olanlar, kurum-
lannca lüzum görüldiiğünde yaş kaydı aranmaksızın" istekleri dı-
şında (re'sen) emekli edilebılmekiedir.
Ancak, 60 yaşını doldurmayan memurun isteği dışında emekli edi-
lebilmesi için öncelikle "30 hizmet yılını tamamlamış" olması ge-
rekmektedir. Aynca (*) "idarenin bir memuru re'sen emekb'ye sevk
edebilmesi, memurun manevi takatsızlığı ve fikri kudretsizliği-
nin tahakkukuna bağlıdır."
(Danıştay Dava Daireleri Kurulu, 1966/53 Esas ve 1967/576 Ka-
rar)
Bu koşullann varlığında, kurum, 60 yaşını doldurmamış memuru,
isteği dışında emekli edebilmektedir. isteği dışında ancak 'yaş haddi
sebebiyle' (re'sen) emekli edilenlere, yasa ikramiye yönünden ayn-
calık tanımıştır.
5434 sayılı T.C. Emekli Sandıği Yasası'nın ek 20. maddesi uyann-
ca "Emekli, adi malullük, vazife malullüğü aylığı bağlanan veya-
hut toptan ödeme yapılan asker, sivil tüm iştirakçilere, her tam
fîili hizmet yılı için", emekli aylığı bağlanmasına esas tutarlann bir
aylığı emekli ikramiyesi olarak verilmektedir.
Emekli aylığını bağlatıp emekli ikramiyesini de alanlardan, kimle-
rin, emekli olduklan tarihten sonra oluşan değişiklikten yararlanaca-
ğı, yine ek madde 20'de açıklanmaktadır. "tştirakçilerden, kanun-
larla belirlenen bekleme süreleri sonunda kadrosuzluk veya yaş
haddi sebebiyle emekliye sevk edilenler ve vazife malullüğü hü-
kümlerine göre vazife malullüğü aylığı bağlananlar ile ölüm se-
bebiyle haklannda emeklilik işlemi uygulananlara emekli edil-
dikleri veya aylıklannın bağlandığı tarihi takip eden ilk mali yıl-
başında gösterge veya ek gösterge rakamlarında meydana gele-
cek artışa, bu tarihte yürürlükte olan aylık katsayısı uygulanmak
suretiyle ikramiye farkları, emekli ikramiyesi ile ilgili hükümle-
re göre ayrıca ödenir. Yukardaki fıkraya göre emekliye ayrılan-
lara emekli edildikleri veya aylıklannın bağlandığı tarihi takip
eden ilk katsayı artışından doğan ikramiye farkları aynca öde-
nir."
Yasa iştirakçilerden;
a) Yasalarla belirlenen bekleme süreleri sonunda kadrosuzluk ne-
deniyle emekli edilenlere, b) Yaş sınınnı doldurduklan için istekleri
dışında emekli olanlara, c) Vazife malulü olup vazife malullüğü ay-
lığı bağlananlara, d) Ölüm nedeniyle görevleri sona erenlere, kendi
istekleri dışında, kurumlannca kadrosuzluk ya da yas sının neden gös-
terilmeksizin emekli edilenlere, ikramiye farkı ödenmeyeceği görü-
şündeyiz.
(*) Ismail Akçomak, T.C. Emekli Sandıği Kanunu-1989, sayfa 209.
ANKARA... ANKA...
MÜŞERREF HEKİMOĞLU
Aziz Nesin ve Aybar
önce Aziz Nesin, ardından Mehmet AJi Aybar;
yalnızlık duygusu, boşluk, hüzün derinleşiyor gide-
rek. Biri seksen, öteki seksen yedi yaşında, ama
yaşlan ile değil, başlanyla yaşadılar; yürekleriyle, ey-
temleriyle, rüzgâra karşı değil, ölüme karşı giderek
çoğu zaman. Çok mutluyum, ikisini de yakından ta-
nıyorum. Aziz Nesin ile Akşam gazetesinde aynı oda-
da çalıştık bir dönem. Karşı karşıya oturduk; odaya
girer, bir merhaba der yalnız, yazmaya başlar. Belli
bir süre sonra bir sigara yakar, ben de sevinirim. Si-
garayı söndürürken kalemi alır yine, söyleşimiz de
sona erer. Yazısını bitirince çantasını alır gider, mat-
baaya ya da dergiye yazı vermeye. Oturmaya, ko-
nuşmaya vakti yok. Büyük yükü, sorumluluğu var. Bir
sigara içimi süren söyleşilerde onu daha yakından
tanıyorum, hayranlığım da derinleşiyor giderek.
Dostluğumuz da güzelleşti giderek. Ankara'ya gel-
diği zaman bana da birkaç saat ayınr, çaya ya da ye-
meğe gelir. Ortak dostlanmızla yaşamıma güzel bo-
yutlar katan söyieşileryaparız. Nesin Vakfı'ndan söz
ederiz çoğu kez. Çocuklardan söz ederken sesi de
güler, gözleri de. Geçmiş yıllarda bir yaz, Ören'de de
güzel bir buluşmamız var. Ayn bir yazımda anlata-
cağım. Anılar yazmakla bitmez. Kitap da olabilir, ama
vakit bulabilir mıyim?
Son yıllarda az gördüm Aziz Nesin'i, telefonla ko-
nuştuk yalnız. Hâlâ konuşuyoruz! Ardından yazılan-
lan konuşuyoruz, kimi çok şaşırtıcı, ama Aziz şaşır-
maz.
•••
Bebek Camii'ne ulaşamadım, uzaktan uğurladım
Mehmet Ali Aybar'ı. Bir sevgilıyi daha yitirmenin hüz-
nüyle. Bir Kuzguncuk tepesıne baktım, bir Bebek te-
pesine. Sonra Nadir Bey'ın, Berin Nadi'nin sözleri
çınlıyor kulağımda. Galatasaray Lisesi'nde sınrf ar-
kadaşı Nadir Bey'in, bir başka arkadaşı da Methi
Bengisu. Evlerinde çok güzel söyieşilerimiz var. özü
sözü, birliği kanıtlayan bir kişi. Güzel bir insan Ay-
bar. Zincirli Hürriyet'te, Vatan'da zincirleri kırmaya
yönelik savaşı var. Yazılannı okurken karanlık aydın-
lanıyor, yaşamı da çok onurlu biçimde belgeliyor ışı-
ğını. Ödün vermeyen bir aydının yaşamı. Kimi olay-
lan birlikte yaşadık sonra, daha yakından tanıdım Ay-
bar'ın kişiliğini. 27 Mayıs 1960 devriminden sonra
Ankara'ya geldi bir gün. Doğan Avcıoğlu ile karşı-
laştılar Akşam bürosunda. Hanımeli Sokağı'nın kö-
şesindeki bahçede giderek sertleşen bir tartışma,
sosyalizme bakış açısında bir uçurum oluşuyor ner-
deyse. Aybar'ı da Avcıoğlu'nu da daha iyi tanıyorum
o karşılaşmada. Başka bir akşam, Milli Birlik Komi-
tesi Başkanı Orgeneral Cemal Gürsel'e yazdığı
mektubu okuyor bize. Kurucu Meclis'e sol aydınla-
nn, işçilerin, emekçilerin de girmesini öneriyor Ay-
bar. Demokratik düzenin sağlıklı ve dengeli işleye-
bilmesi için, sol partilerin kurulmasına açık, söz ve
düşünce özgürlüğü geniş bir anayasa savunuyor.
Evimiz hayli kalabalık o akşam, yakın dostu Büyü-
kelçi Dikerdem de var. Kuşkusunu da belirtiyor. Bu
mektubun Aybar'ı mahkemeye götüreceğini söylü-
yor, ama Aybar'ın yanıtı kişiliğini kanıtlıyor:
- Yann birbasın toplantısı yapıp mektubu açıkla-
yacağım. Sonucunu göze almak gerekir, sol bir ay-
dın olarak tarihsel görevimi yapmak zorundayım.
Birdavranış, bir yaşam biçımi bu. 27 Mayıs'tan ön-
ceki günlerde de benzer bir davranışı var Aybar'ın.
Demokrat Parti iktidarının hukuk dışı davranışlanna,
Beyazıt'taki Atatürk anrtına avukatlık cüppesini bı-
rakarak gösterdi tepkisini. Görevini yapmaktan ge-
ri kalamaz.
O mektubun Cemal Gürsel'e ulaşmadığını sapta-
dım sonra. Ancak kimi sol aydınlar da anayasa ça-
lışmalarına katıldı, TİP kuruldu, 1961 yılında bir son-
bahar akşamı Aybar da kapımızı çaldı yine. Sendi-
kacılar TİP başkanhğına gemesini istiyor. O da bu
onurlu görevi üstlendiğini söylüyor bize. Güzel bir
dönem başlıyor yaşamımızda. Artık bir ayağı Anka-
ra'da Aybar'ın. 1965 seçimleri yaklaşıyor, alanlardal-
galanıyor, TlP'e Meclis yolu açılıyor; kürsülerde ye-
ni sesler, yeni soluklar, yeni sloganlarla demokratik
yaşamda güzel gelişmeler oluyor, ama sevincimiz
soluyor birden. 12 Mart olayını yaşıyoruz. 1961 Ana-
yasası'nda onanmlar oluyor, Aybar tek başına par-
lamentoda. Değişiklik önerileri okunurken söz alıyor,
karşı görüşünü belirtiyor, oylama yapılırken hayır di-
yor, 'ret' diyor, bir kişi değil, on binlerin, milyonlann
sesi gibi güçlü sesi. Ismet Paşa ilgiyle izliyor Aybar'ı.
CHP'lilere sesleniyor sonra. Bakın Aybar'a, tek ba-
şına bir parti gibi. Parti sözüyle de yetinmiyor Paşa,
Aybar'a sesleniyor yeniden: "Tek başına bir mües-
sesesin Aybar".
Son yıllarda onu da az gördüm, cenaze törenle-
rinde karşılaştık, telefonla konuştuk ancak. Özlem
dinmeden derinleşiyor.
Bu özlemin başka bir tadı var elbet. Yaşamımızda
yıldızlan pariatan kişilerden kaynaklanıyor; karanlığı
deten, getecekgünlere ümitle bakan kişilerden, inan-
cını yitirmeyenlerden, rüzgâra karşı yürüyenlerden.
Ektikleri tohum bir gün yeşerecek elbet. Özlemimiz
de dinecek o zaman.
B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN
SOLDANSAĞA:
1/ Hemen âşık
olan. 2/Çarşılarda
aynı işi yapan es-
nafın bulunduğu
bölüm... Türki-
ye'nin plaka işa-
reti. 3/ Habeş soy-
lusu... Keskin ko-
kulu doğal mad-
de. 4/ Satırlan 6
blok durumunda
döken dızgi maki-
nesi. 5/Hayvanla-
nn kışlık yemi...
Şarkı. 6/ Bir işte
1 2 3 4 5 6 7 8
yardımcı olarak çalışan er-
kek... Spor karşılaşması. II
Bir cetvel türü... tpekten. sa-
nmtrak dallı nakışlarla işlen-
miş bir tür beyaz kumaş. 8/
Canlı. etkin, hareketli. 9/
Trabzon'un bir üçesi... lnce
kamış, hasırotu... Tavlada bir
sayı.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/Dil devrimınin ilk yıllann-
da "belediye başkanı'' anla-
mındakullanılansözcük .. Birnota. 2/Karakter... Yumuşak,
hoş, ince bır güzelliğı olan. 3/ Pokerde kâğıt dağıtma sırası
gelen oyuncunun, kanp kestıği kâğıtlan dağıtılmak üzere
kendisinden sonraki oyuncuya vermesi. 4/ Nazi partisınin
askeri polis örgütü... Bir işi yenne getirme... Kakım da de-
nilen kürk hayvanı. 5/ Dogalgazın önemli bir bileşeni olan
gaz... Oyunda kazanılan her parti. 6/ Kent ya da kasabada
dışmahalle... Kunduracılann dclik açmakta kullandıklan çe-
lik tığ. 7/ llaç vererek hastalığı iyi etmeye çalışmak. 8/ Inan-
ma, güvenme. 9/ Şarkının sert bır biçimde vurgulandıgı dis-
ko müzık üslubu... Babanın kız kardeşi.