Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
14 TEMMUZ 1995 CUMA CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
Geçen yüzyılın kadınlannı, bugünün modern yaklaşımıyla karşımıza getiren film sinemalarda
'Genç kız kalbfnm 1995 versîyonuYûz yıh aşkın bir süredir, özellikle
Angloamerikan ülkelerde yetişen genç
kuşaklan, öncelikle de 'hassas kalpti'
genç kızlan derinlemesine etkilemiş
"Küçûk Kadınlar"ı. baştan sona oku-
mamış olsa da, hıç bilmeyen pek var mı-
dıracaba? On dokuzuncu yûzyılın Ame-
rikalı romancı, pedagog yazarlanndan
Louisa May Alcott'un (1832-1888) ünlü
çocuk klasigı, daha önce 1933'te Geor-
ge Cukor, 1949'da Mervyn LeRoy ve
1978'de de, 200 dakıkalık bir televizyon
fılmi olarak David Lowell Rkh taraftndan
sinemaya uyarlanmıştı. Bu hafta, Avust-
ralyalı yönetmen Gillian Armstrong'un
çektiği, 1868'de yayımlandığından biri
çeşıtli dillere çevrilerek yeniyetme ça-
ğındakı tûm kuşaklann adeta içme düş-
tüğû, 'genç kız kalbini ifşa eden' bu po-
püler romanın dördûncü sinema versi-
yonunu seyrettik, ortalığı sulann sellerin
götûrdüğû gûn.
Geçen yüzyılın ikinci yansında,
ABD'deki Kuzey-Gûney iç savası yılla-
nnda, askeri doktor kocasını cepheye
yollamış, gûç koşullarda, yoksulluğun
kıyısında, ilkelerinden, dûnya görüşün-
den ödün vermeksizin, saçını süpûrge
ederek yetiştırmeye çabaladığı, biri he-
nüz çocuk, öteki üçü, yeniyetme çagla-
nndan kadınhğa geçme evTesindeki so-
runlu dört kızıyla, her bakımdan mü-
kemmel, New England'lı annelerinin öy-
küsünü, 'genç kız kaJbi'nın derinlıklerin-
den aktaran Louisa M. Alcott'un. büyük
ölçüde otobıyografık, unutulmaz klasi-
ği, 1979'dayineotobiyografikbiresenn
uyarlaması nitelığındekı "My BriUiant
Career" adlı ilk fîlmiyle umulmadık bir
başan elde etmiş Avustralyalı kadın yö-
netmen Gillian Armstrong'un elinde, fe-
minist. canlı, kıpır kıpır ve modem bir at-
mosferi yankılayan, oyunculanyla da
göz alıcı. şirin bir fılme dönûşmüş. Ro-
manın pek de suya sabuna dokunmayan
yaklaşımı, Armstrong'un fılmınde, fe-
minist tonlardan çalan, dozunda bırakıl-
mış eleştirel bir tavra bûrûnüyor yer yer.
Sözgelişı Louisa M. Alcott'un roman»
"Rüzgâr Gibi Geçti" sayıiırsa. Gillian
Armstrong'un fılmi de. bir "Theüna ve
Louise" ya da "Piyano" kadar olmasa
da, basbayağı feminist, modern ve sıkı
bır kadın öyküsü çeşitlemesı
Filmde. 'kadını ve kediyi eğftmenin ge-
reksiz görüldügü' bır çağda, babanın ço-
ğunlukla ortada görünmedıği, kadın
agırlıklı, kalabalık bir aılenin mücadele-
si, her konuda bilgili, anlayışlı, hoşgörü-
lü, örnek ve neredeyse kusursuz bır an-
neyle, gıttikçe yetişip olgunlaşarak geli-
sen kızlannın çevresınde odaklanıyor.
Kadınlığın şafağına uyanmak üzere bu-
lunan, erdemli, iffetli, ıyiliksever, birbi-
rine bağlı, sevgi dolu ve her biri farklı ha-
yallere sahip 4 genç kızın önder, erkek
çocuk gibi yetışmiş, acaba bende mi bir
terslik var kaygısıyla ıçi ıçini yiyen, huy-
suz, kitap kurdu. aklını yazar olmaya tak-
rruş, karşı cinsle mesafeli, sevımli ve cin
fîkirli Jo(sephine). KJZ kardeşlerin kaçı-
nılmaz rekabetini, çekişme ve dalaşma-
lannı tatlıya bağlayan. 'dünyayı yaşaru-
bsı bir yer haline getirecek kızlar' yetış-
tiren; 'Zaman güzelüği aşındınr, oysa as-
lolan içgüzelliği ve ahlaki değerlerdir!' gi-
bısinden öğütler veren, aydın ve akıllı
annesinin gözdesi Jo (Sade, makyajsiz
hali ve yetenekleriyle, hayranı olduğu
klasiğin başkahramanı rolünü, üstüne
tam oturan bir giysı ile gıyinivermiş Wi-
nona Ryder'a dıyecek yok doğnısu),
komşu zengın malikânenin çocuğu La-
urie'yle Dickens romanlan okuyarak,
müzik sohbetleri yaparak kınştınrsa da,
Laurie'nin (CbrisrJan Baie) evlilık öne-
risini geri çevirip yazarlık uğraşı uğru-
na, özgürlüğûnü kucaklamak üzere.
evinden yurdundan koparak New
York'un yolunu tutuyor. Ve birlikte VValt
Whftman dizelenni mınldanacağı, çok
lyi anlaşacağı, Berlmli, yoksul, utangaç
bır felsefe profesörüyle (GabrieJ Byrne)
tanışıp kadın haklannı savunacağı, er-
keklerin toplaştığı aydın işi geyik mu-
habbetlerine katılıyor, çocukluğunu, ai-
lesini çoktan geride bıraktığı ve artık ye-
nı bır hayala doğru yelken açtığı, geçen
yüzyılın New York'unda.
Konusu, dekor, kostüm ve mekânlan
bakımından. hayli özenilmiş, aynntılı bir
çağ fîlmi oluşu açısından Martin Scor-
sese'nin "M asumiyet Yaşı"nı da çağnş-
tıran "Küçük Kadınlar", geçen yüzyılın
ABD'sindeki toplumsal ve siyasal çal-
kantılara pek ılişmeden. daha çok sanat-
sal etkınliklere. yazarlığa (Jo), müzıs-
yen-besteciliğe (Lauire), ressamlığa
(Amy) yer vererek anlatıyor Jo'yla aile-
sinin öyküsünü. En büyük kardeş, sağ-
lamcı vegösterişçi Meg(Trini Arvarado)
kısa yoldan kocaya varmayı yeğleyerek
aileye torunlar yetiştinrken, içe dönük,
sevecen ve kınlgan aile piyanisti Beth
(Claire Danes) hastahktan genç yaşta
ölüyor Jo'nun kollannda. Varlıklı ama
pintı teyzenın Avrupalara götürüp zengin
kdfca bulduğu en küçük kardeş, roman-
tık Amy (Kirsten Dunst) kuçüklüğünü.
Samantha Matbisde yetişkınliğını oynu-
yor bu karaktenn) ıse. ne yapıp edıp so-
nunda ablası Jo'ya yanık beyzade La-
urie'le evleniyor, 'kardeşliğin evlilikten
daha güçlü' olduğunu kanıtlarcasına.
'Böylesıne büyük bır insan için oldukça
kısa bir isim' taşıyan Jo'muz da, finalde
ölen varlıklı teyzeden miras kalan koca-
man konağı birlikte okula dönüştürece-
ğı, operalarda fılan ılan-ı aşk eden ve
onu. 'ruhunu açarak", ıçten ve gerçekçı
yazmaya yönelten sevgilı Friednch'iyle
mercimeği finna veriyor, basılmış kita-
bının sevinciyle. Mutlu son
Sıkıştınlmış korseler. kabank, göz alı-
cı kostümler içinde partılerde, kutlama-
larda boy göstermekten de gen durma-
yan, geçen yüzyılın orta sınıf Amerikan
kızlannı günümüzün feminist yaklaşı-
mıyla gözümüzün önüne getiren ''Kü-
çük Kadınlar", 'aile, kadın olmak ve
SUNGU ÇAPAN
Kücük Kadınlar
(Little Women) Yönetmen:
Gillian Armstrong / Senaryo:
Robin Svvicord, Louisa M.
Alcott'un romanından / Kamera:
Geoffrey Simpson / Müzik:
Thomas Newman / Oyuncular:
Winona Ryder, Susan Sarandon,
Trini Alvarado, Claire Danes,
Kirsten Dunst, Samantha Mathis,
Gabriel Byme,
Christian Pale, Eric Stoltz, John
Neville/1995ABD(WB)
Beyoğlu Emek. Şişli Kent,
Maslak Mövenpick. Kadıköy
Süreyya.
Altunizade Capitol, Bakırköy
Avşar, Ataköy Prestij,
Çemberlitaş Şafak,
Etiler Akmerkez,
Ortaköy Prenses sinemalannda.
aşk'şeytan üçgenine dayanan tanınmış
19. yüzyıl klasiğine, birtakım eğlenceli
ve esprili sahneler de katarak günümü-
zün modern havasını ekleyen, özenlı,
zevkli, duygusal ve hoş bir kadın fılmi.
Bütün yetişkin seyirciye 'yitirmis. oldu-
ğu doğallığı ve masumiycti' anımsatan
u
Küçük Kadınlar"ı, özellikle Winona
Ryder denen, kuşkusuz kuşağının en sa-
de ve en güzel oyuncusunu seyretmek
adına salık verebilirim. Henüz daha
23'ündeki, adını çiçek çocuklan kuşağı-
nın 'gunı'lanndan, asitçi Timothy Le-
ary'nin koyduğu, Kuzey Kalifornıya'da-
ki bir hippi komününde büyümüş Wino-
na Ryder'ın etkileyici Jo kompozisyo-
nunu seyreden (özellikle kadın) seyirci-
nin "Küçük Kadınlar"dan kendıni daha
bir mutlu, keyiflı duyumsayarak ve da-
ha az erkek egemen bir dünyada yaşadı-
ğının bilincine vararak çıkacağı İcesin!
Çok önemsenmese de Gillian Armst-
rong'un "Küçük Kadınlar"ının, ünlü
Louisa M. Alcott klasiğinin en başanlı
versiyonu olduğu ileri sürülebılir sonuç-
ta. Ve 'Forever Wınona!'..
YENİ BASLAYANLAR...
6 Gün, 6 Gece
Alice ile Elsa, iki kız
kardeş. (Yoksa gerçekten
öyleler mi?)
Birbirlerini iki yıldır
görmemışlerdir. Elsa
kocasını ve çocuklannı
bırakıp Alice'i tekrar
bulmak için yollara
düşmüştür. Alice ise bu
arada Franck ile yeni bir
yaşamkurmaya
hazırlanmaktadır. Elsa hiç
haber vermeden
geldiğinde, Franck daha
AJice'in yanına yeni
taşınmıştır.
Durum komik gibi
gözükmekle beraber fasa
zamanda ışler sarpa
saracaktır...
Elsa kendıni evinde
hissederek kızkardeşine
hissi yönden şantajlara
başlar. Üzerindeki baskıyı
onu yumusatmakta kullanır
ve Alice de bu tuzağa
düşer.
Franck yaklaşmakta olan
tehlikeyı görmemektedir,
özellikle Elsa'nuı son
derece çekici ormasını...
Artık Alıce'm yaşamı
altüst olrnuştur. Yeniden
var etmeye çalıştığı her şey,
yani sanarı, Franck ile olan
ilışkisi ve belki akli
dengesi de buna dahildir.
Bu üç karakter, yavaş yavaş
tehlıkeli bir oyunun içinde
bulacakJardır kendilerini.
v\rtık kimın kimi suiistimal
ettiği. kirnın kurban, kimın
cellat, kımin yalancı
«lduğu bellı değildir.
Her şey kontrolden
çıkmışttr. Alice, Elsa ve
Franck dış dünyayla olan
ilişkilerini keserek
yaşamlannın sınırlannı
zorlamaya başlarlar, sanki
yaşamlanna artık bir
ıplikle baglıdırlar.
Bütün her şey altı gün ve
altı gece sürecektir...
DbneKurys'in,
Antoine Lacomblez ile
beraber yazdığı orijinal
senaryodan hareket
edilerek Pans ve New
York'ta çekilmiş fıhnin
yönetmenliğini de Diane
Kurys üstlenmiştir. "6
Gûn, 6 Gece"de Fransa'nın
ünlü iki kadın yıldızı
oynuyor. Beatrice DaBe
(Betty Blue) ve Anne
Parillaud (La Femme
Nikita). Tecrübeli oyuncu
Bernard Veriey AJice'in
menajerini ve akıl
hocalığını, Alain Chabat da
Elsa'nın kocasını
canlandınyor.
Yönetmen Diane Kurys
sekiz yıllık bir oyunculuk
kariyerinden sonra senaryo
yazarlığına ve
yönetmenliğine
yönelmiştir. Filmlerinde
şimdiye kadar arkadaşlar,
dostlar, âşıklar, kocalar,
kanlan ve aileleri
arasuıdaki ilişkileri
işlemeyi tercih etmiştir. Bu
filmde de yıne bn" ilişkı
üzerinde yoğunlaşıyor.
Yakın ilişkilerin karanlık
yönlerini ve bir tutku
haline gelen aşkın
tehlikelerini gösteriyor.
Fihııleıııı de cînsîyeti varBır filmı. 47 sinema filmi
kategorismden bınne
sokabılırsınız. Ama "Küçük
Kadınlar" fılminden de
anlayabılecegımız gibi, aslında
dünyada sadece 3 çeşit fılm var.
Bır. "Kadın Rlmleri" "Sleepless in
Seattle" (Sevgının Bağladıklan) da,
Meg Ryanve Rosie O'DonneTın
"An Affair to Remember" fılmi
hakkındakı diyaloglannı hatırlayın.
"Bu bir kadın filmi, erkekler
anlamaz!" On kadın fılminden
dokuzu, düşük bütçelı, gözyaşı
döktüren, fazla romantik filmler
oluyor Erkekler bu konuda "Böyle
fihnlere gitmek için \a insanın
kafası rvi olmak ya da çok
zoriannuş ohnalı"dıvorlar.
Ikı, -Erkek fihnleri" Ketçap, 18
yaş belgesı, sanatsal bir teknoloji,
hızlı kovalama sahne!en,ısımleri
tek heceli kahramanlar, suıkastciler
ve kızlar mutlaka olur.
Üç, bu iki türün kanşırm fılmler.
Bunlann içinde en parlaklan,
arabalanna doğru yürürken,
tartışan çifhn bırbirlerine sanlmak
için mutlaka bır yol bulduklan
romantik sahnelenn yer aldığı
filmler. Bu fılmler hem kadın
filmlerınden, hem de erkek
filmlennden öğeler taşıdıklan için,
iki taran da çekiyor. Burada
fılmleri kategorileştirme
konusundaki tartışrnalar yeniden
başhyor. Burada Sevgüiler
Günü'nde işinize yarayacagını
umarak, küçük bır kılavuz
sunuyoruz:
KLAStKKADEVFtLMLERİ
Piyano: Kadın fılmlerinin son
bombası. Harvey Kdtd'ın
piyanoyu çıplak olarak temizledigı
filmde, erkekler bu adamın
yüzünde Bıro olmasına, o ga rip
aksanla konuşmasına anlam
veremiyorlar.
Pretry W>man(Özel Bfe- Kadm):
Tüm zamanlann en ıyi alışveriş
sahnesi. Kabank cüzdanı ve
düzgün saç tıraşıyla Rkhard Gere,
bu fıhnde Tibet ve Budizm'den
bahsetmiyor.
Tbeima ve Louise:
Scorsese ve Coppob filmlerinde,
yalnızca köfte yapmakla yetinen
kadınlar, bu filmde, heyecan ve
macera anyorlar. Ağlaşan
kocalarına tekmeyi vuran, silahlı
kadınlar, kamyon şoforlerine
sadece şehvet veren kadınlar ve
Brad Pitt'in güzel poposu bu
filmin ılgmç taraflannı oluşturuyor.
ÖTEKİ KLAStK K\DIN
FİLMLERİ: Rüzgar Gibi Geçti,
Sanık, Kirii Dans, Subay ve
Centümcru Erkek Severse, Çelik
Manolyalar, Tehlikeli llişkifcr. Bette
Davis. Meryl Streep, Carry Grant,
Emma Thompson, Antonk»
Banderas ve Keanu Reeves
fılmleri.
KLAStK ERKEK FİLMLERİ
Reservuar Köpekteri:
Kadınlar kulak kesme sahnelenni
ve erkeklenn Madonna'dan
konustuklan sahneleri pek
sevmezler ve gece yatakta, Nice
Guy(ıyı çocuk) Eddıe'yi kımin
vurduğunu konuşmaya pek hevesli
degildirler.
ÖfteMBog»:
Sconese'nin "çahşmalannın en iyi
öroeği", ağır çekim kavga sahneleri
kadınlann tepkilerine yol açıyor,
De Niro, bu filmde koca cüssesiyle
oldukça ıtici.
Platoon(Müfreze):
Olhtr Stone'un yaptığı her fıhn bir
"erkekfihni" sayılıyor. (Erkekler,
"Doğum Günö 4 Temmuz"u çok
seviyor, ama kadınlar Tom'un
dökülmüş, dağınık saçlı ve tekeriek
sandatyelı halinı pek
hazmedemıyorlar) Müfreze'de iae
erkekler, cesur askerlen seyretmeyi
çok seviyor ama kadınlar bu fılmi
fazla ıslak ve ftrtınalı buluyor.
ÖTEKİ KLAStK ERKEK
FtLMUJÜ:
EMMdrdmkn
MJ İKt TÜRÜN KAJMŞMI
FtLMLER
H B T M ^ : DcMhHoppcr, erkek
izteyicilen çıldırtan,ünlü kötü
adarn ve kadınlan delirten kısa
saçlı ve üniformalı Keanu
Reevo'ın aksiyonu bol fılmi.
MoMkaahum Sonuncusu:
Romantik bır aşkla desteklenmış
Westem'de hem erkeklen mutlu
edecek kadar kan, hem de
kadınlann oylannı toplayacak
kadar romantızm var.Islak Daniel
D«y Lems'ın u
Ha>^tta kal seni
bnbragım** lafı kadın hayTanlannı
delirtıyor.
Vunpbie Görüsme: Erkekler
vampirlerden eticilenıyor, (homo -
erotık anlamda değıl). Kadınlar
18.yy'm etkileyici mekanlannı
bef eniyor ve Brad Pitt acı içinde
krvranırken acılanna ortak
oluyorlar. Antonio Banderas'a
boyunlannı sunuyorlar.
Knzulann Sessizüği: Erkekler
suratlann parcalandığı
fılmleri severler.
Kadınlarsa I.Q'sü ortalamadan
yüksek seri cinayet katillenni. Ve
tabii kadın ajan Starling'in
erkeklenn dünyasındakı
mücadelesini sonuna dek
desteklıyorlar.
Temel tçgüdü: Doğal olarak
erkekler ıçın yaratılmış katıller de
var. Bu fılmle Sharon Stone'un
tüylen oldukça ünlü oldu. Bu
filmdeki Stone'u kadınlar çok
sevdı.
ÖTEKİ KLASİKLER:
Dört Nikah Bir Cenaze, Ucuz
Roman, Gercek Yalanlar,
Batman'in Dönüşü. tüm Mel
Gibson, Harrison Ford ve Robin
WÎUİams fılmleri.
kadm fümleri arasına girivor
'Kızgın Boğ»' ise klasik erkek fihnfcrinden
'Mohikanlann Sonuncusu' ild türün kanşunı bir film
KEDİ GOZU
VECDİ SAYAR
Turisök Yaa
Kedilerin sezgileri güçlüdür, belki bilirsiniz. Yağ-
murlu günlerin kokusunu alıp, kendimizi Bodrum kı-
yılanna atıverdik işte. Fena mı ettik? Sellere kapıl-
maktan ve de trajı-komik bir sahne yapıtına dönü-
şen anayasa tartışmalanndan paçamızı kurtardık
böylece, birkaç günluğüne de olsa.
Sızler orada yüksek devlet meseleleri ile uğraşır-
ken (yani, koltuğunuzun derdine düşmüşken), biz
burada denizlerin koruyucu tannçası Isis'in adını ta-
şıyan tatil köyünde yerel sorunlan dinleyerek vakit öl-
dürüyoruz. Yeni tanıştığım arkadaşlann çoğunun der-
di aynı: TuristJerin yabaniliği. Bu saban kahvaltıda htç-
bir masadan yüz bulamayan sevimlı Kara Kız, "He-
pimiz çok şikâyetçiyiz. Bizi kucağına alıp seven tu-
ristlerin sayısı o kadar azki. Allahtan, animatör Türk
gençleri var da ara sıra sevilmek şansına kavuşuyo-
ruz" diyor.
Gerçekten de Alman olsun, Fransız olsun ya da Is-
kandinav, hepsinin huyu birbirine benziyor. Kedi sev-
me kültüründen nasiplerini almamışlar. Görgüsüz
şeyler ne olacak!
Üstelik bir teki bile yanında kedisini getirmeyi akıl
etmemiş. Finlandiyalı ya da ne bileyim ıskoç (acaba
erkek kedilerin de eteklikleri var mıdır?) bir kedi ile
tanışsaydık fena mı olurdu?
Ben, asıl suçlunun kim olduğunu biliyorum: Türkı-
ye'nin turizm politikasını belirleyenler. Hedef kitle ola-
rak Avrupa'nın en düşük gehr gnjplannı alırsanız ve
de deniz-güneş turizmine saplanıp kalırsanız, olaca-
ğı budur. Denızden başka satacak malı yok mu bu
ülkenin? (Abdülkadir Ateş'ın hakkını yemeyelim; al-
ternatif turizm adına az mı uğraştı? Şimdi de irfan
Gürpınar, kültür turizmınden söz açıyor. Bakalım ar-
kası gelecek mi?)
Bu ülkenin geleceğini ellerinde tutan sorumlular:
Politikaalar, bürokratlar ve de yerel yöneticiler, sö-
züm sizlere. Türkıye'nın dünyaya sunabileceği ve
dünya için en cazıp değerin, tarıhsel-kültürel miras
olduğunun ne zaman farkına varacaksınız? Kültür
turizmini turizm politikanızın önceliklı alanlanndan
biri yapsanız, nelenn değışebileceğıni görmüyor mu-
sunuz?
Bir defa, gelenlenn nıtelığı değişır; çevreye, insan-
lara -ve de tabii hayvanlara- saygılı bir turistle karşı
karşıya kalırsmız. Bu turist, çevreyi daha az kirietir,
daha çok para bırakır. Çevreniz beton yığınlan ile
dolmaz. Çünkü bu turiste kabul ettiremezsiniz. Mec-
buren (atv seyretmeyeceksiniz) doğaya daha saygı-
lı binalar inşa etmek zorunda kalacaksınız. Ses kir-
lenmesinden bitap düşmeyeceksiniz. (Allah'tan, bi-
zim tatil köyü gürültüden uzak da başımızı dinleye-
biliyoruz.) Daha nıtelıkli eleman istihdam etmek zo-
runda kalacaksınız. Plajlar çöp yığınlan ile dolmaya-
cak (geçen akşam sahilden Gümbet'e gitme gafle-
tinde bulundum. Gümbet'in tombul plaj kedileri bile
kokudan şikâyetçi.)
Bir kedinin sözüne kulak verirlerse insan kardeş-
lerime bir önerim var; kültürel yönden gelişmiş, sa-
natsal gereksinmeleri olan yüksek gelir grubundan
turistleri hedef alıriarsa, yalnızca gelirleri artmakla
kalmaz (Turist sayısı Türkiye'ninkinden çok daha az
ülketerin turizm gjeliri neden daha çok, hiç düşündü-
nüz mü?), kendi insanlannızın kültürel düzeyi de et-
kilenir bu politikadan. Turistleri memnun etmek için
yayımlanan nrtelikli müzikle beslenir, uygar bir or-
tamda başka türiü eğlencelerin de olduğunu keşfe-
dersiniz.
Tabii, böyle bir politikada yerel yöneticilere büyük
sorumluluk düşecek. O "meşhur" kavun, karpuz fes-
tivallerinin düzenleyicilerine. (Festivallerin amblem-
lerini manav sergilerine benzeten yerel yöneticilerden
bir beklentimiz yok elbet. Kedileri düşünecek, onla-
n kültürierinin bir parçası olarak değeriendirecek de-
ğiller ya! Ankara'ya o zavallı amblemi yakıştıran zih-
niyet, Ankara kedisini aklına getirse şaşanm.) Bu an-
layıştaki yerel yöneticilerin turizme ve kültüre nasıl
yaklaşacağını vann siz hesap edin.
Her gün bir yenisi düzenlenen bu yerel festivalle-
rin bırakın kültürü, turizm açısından da değerinin sı-
fır bile olmadığını, eksilerde seyrettiğinin farkında mı
acaba yerel yöneticiler? İki şarkıcı getirip bir de sün-
net düğünü yapınca, festival düzenlediğini sanan
belediyeciler, kendi yörelerine ve ülke turizmine na-
sıl kötülük yaptıklannın farkındalar mı acaba?
Avrupa'nın küçücük kasabalarının bile nasıl üst
düzeyde sanat festivallerine ev sahiplığı yaptığını
duymuş olanlar var mıdır aralannda? Yoksa kendi be-
ğenilerine uygun düşmediği için mi nrtelikli bir iş yap-
maktan kaçınırlar?
Inanmak kolay değil, ama inanmak istiyonjm. Bir
gün bu ülkeye bir Küttür Bakanı gelecek ve particili-
ği bir yana bırakıp, kaptsına dayanan belediye baş-
kanlanna yerel "fesöva/ter"i için ulufe dağrtmaktan
vazgeçecek ve ülkenin kültürüne gerçek bir katkısı
olacak, adını uluslararası planda duyurabilecek, et-
kinliktere destek verecek. örneğin, şu günlerde de-
vam eden Nasreddin Hoca Şenliği neden daha güç-
tenmesin; Akşehir neden dünyanın mizah merkezle-
rinden biri olmasın? Bodrum, neden Cannes'la ya-
nşan bir şenliğe sahip olmasın? Çift renkli gözleri ile
Van kedisi neden çok-kültüıiülüğün uluslararası bir
simgesi olmasın? Bu kedi ütopyalannın gerçekleş-
mesi için, Turizm Bakanlığı ile Küttür Bakanlığı'nın
çok ckJdi bir işbiriiği içinde olması gerek. Ama, iki ba-
kanlıkaynldıya, birbirierinin işlerine kanşmazlar. Baş-
kasının işine kanşana da pek kızarlar bu ülkede. Biz
işimizi bilmiyor muyuz, derler.
Olsun, biz gene de doğru bildiğimizi söyleriz.
Ais'in dediği gibi, "Kediler Krallara Bakabilir". Biz
de bakryoruz işte!
Atatürkçü Düşünce
DepneğTnden yaz kurslan
Kültür Servisi - Atatürkçü Düşünce Derneğı Gebze
Şubesi, çağdaş yaşamın gerektirdigi konularda yaz
kurslan açıyor Yaz kurslan, kültür ve sanat
alanlannda Gebze'de gereksinimi duyulan dallarda
düzenleniyor. Gönüllü öğretmenler aracılığıyla
gerçekleştirilecek yaz kurslan 20 temmuz - 30 eylül
tarihleri arasında resim, tiyatro, çağdaş sanat ve
lngilizce dallannda hayata geçirilecek. Kurslar değişik
yaş gruplannda yapılacak ve herkese açık olacak.
"Bütün mesele konsept yaratmak'
Kültür Servisi - Aylık sinema dergisi Antrakt'ın
temmuz sayısında, gösterimdeki bütün filmlerin
tanıtıhrken, Gillian Amstrong'un "Küçük Kadınlar"
isimli fılme aynntılı olarak yer verilmiş. "Filmler
Biter Festivaller Bitmez" adlı bölümde bu yılki
Cannes fılm festivali ile ilgili izlenimler yer alıyor.
Derginin "Dünya Sinemalanndan" adlı bölümünde
ise Japon sinemasmda Kurosawa'nın yeri irdeleniyor.
Sinema Vakfi ile ilgili kuruculardan Atıf Yılmaz, ırfan
Tözüm ve vakfın sponsorlanndan Efes Pilsen'in
pazarlama müdürü Serdar Bölükbaşı'ya yapılan
'Bütün Mesele Konsept Yaratmak' başlıklı söyleşi yer
alıyor.