Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 1 TEMMUZ 1995 CUMARTESİ
10 DIZIYAZI
Ya Ruslar rüşvet almasaydı?
B
iz Çeçenıstan
sınırına ulaştı-
ğımızda. Ruslar
savaşın başladı-
ğı gûnden bu
yana geçen altı ay içınde
yaptıklan en büyük saldın-
yı gerçekleştiriyorlar. Bizım
Konya'dan küçük, nüfusu
Beşiktaş ilçesi kadar olan
bir ülkeye 250 uçak ve 68
helikopterle saldırıyorlar.
Cihar Dudayev'e ulaşabil-
memiz için kullanabileceği-
miz tek yol Ruslann eline
geçiyor.
Gazeteciler, yani ben, Fa-
tih Altavlı. Fatih Aksoy ve
Ferhat Oçmen. Mohaçkale
yakınlannda bir köyün pati-
kasının kenanndaki çimlere
uzamp durum değerlendir-
mesi yapıyoruz.
Yolun Çeçenler tarafın-
dan ele geçırilrnesi, bizim
Dudayev'e ulaşmamız ne
kadar zaman alır? Bu konu-
da hiç kimsenin bir fikri
yok. Dönsek mi dıye konu-
şuyoruz. Bizi dönme nokta-
sına iten başka nedenler de
var.
Mihmandardan
tehdtt
Fatıh Aksoy' un genç, sa-
kallı mihmandanmızla yap-
tığı konuşmayı anımsıyo-
ruz:
-Siz bu programı Show
TV'ye yapryorsunuz.
-Evet.
-Orası küfre batmış bir
televizyon.
-Yoruma bağlı.
-Öyle bir tetevizyonda bi-
zim kutsal cihadımızı nasıl
anlatacaksınız? Nasıl objek-
tif olacaksınız? Bunlan \a-
pamayacağınıza göre, ciha-
dımızı karalavacaksınız, ko-
tüleyeceksiniz demektir.
-Neden öyle vapahm kı'
1
Kötü bir şey yapacaksak
neden bu kadar zahmete gı-
relim? Bizim istediğimiz
Dudayev'le görüşmek. Ne
söylerse onu yayımlayaca-
ğız.
-SLzin niifus kâğıdınızda
Müslüman yazıyor ama siz
Müslüroan değilsiniz. Al-
lah'ı, kJtabı bUmiyorsunuz.
Oğrenmiyorsunuz. Bunlann hesabını
sizden soracağız.
-Ne hesabı kardeşım. Bız gazetecıyız
ve Dudayev'e gidiyoruz. Hepsi o ka-
dar.
-Hepsinin o kadar olmadığını göre-
ceksiniz.
Riişvet çarkı
Oturduğumuz çimenlerin üstünde
dört gazeteci, onlann göstermek istedı-
ği her neyse, görmek istemedığımize
karar verdik. Zaten Dudayev'le görüş-
me olanağımız da Rus saldınsı nede-
niyle ortadan kalktığına göre, dönecek-
tik. Rehbenmız, kendilerinin devam
• Dudayev'le görüşme olanağımız ortadan kalkınca <fcmek. Lanet oisun ki bo-
dönmeye karar veriyoruz. Rehberimiz, bizlere g
Dağıstanlı birini vereceklerini, o kişinin bizi üç tane 20'iik doiar
Azerbaycan'a sokacağını söytüyor. Dağıstanlı, yoldaki JP
kontrol noktalarına rüşvet olarak dağıtmak üzere
bizden 300 dolar alıyor.
• Dolar sorunu önemli. Azerbaycan'daki Çeçen
üssünde, bizleri Çeçenistan'a sokabilmek için rüşvet
vereceklerini, bu yüzden adam başı 100'er dolar
vermemiz gerektiğini söylemişlerdi. Biz de vermiştik.
Şimdi de 300 dolar veriyoruz ve harcamamız 700
doları buluyor. •
Rus askerlerinin denetimi artındaki yollarda sık sık aramalar yapılryor. Yaşadığımız dönüş olayından çıkardığımız sonuç şu oluyor: Rus ordusuy-
la savaşan Çeçenler, dönüş yolunda bizi resmen Ruslann eline bırakıyorlar. En aandan güvenip de bizi teslim ettiklcri kişi bunu yapmış oluyor.
edeceğinı, bizlere Dağıstanlı bınni ve-
receklenni, o kışinın bizi Azerbaycan'a
sokacağını söylüyor. Olur dıyoruz. Da-
ğıstanlı, bizi Mohaçkale'deki evine gö-
türüyor. Sonra da yoldaki önemli kont-
rol noktalarına rüşvet olarak dağıtmak
üzere bizden 300 dolar alıyor
Şu dolar sorunu önemli. Azerbay-
can'daki Çeçen üssünde, bizleri Çeçe-
nistan'a sokabilmek ıçın rüşvet vere-
ceklerini. bu yüzden adam başı 100'er
dolar vermemiz gerektiğini söylemiş-
lerdi. Bız de vermiştik. Sonra hep dağ-
lardan gittiğımiz için kımseye rüşvet
venlmesi gerekmediğinı anladık, Çe-
çen savaşçılanna bağış yaptığımızı ka-
bul edıp susruk. Şimdi de 300 dolar ve-
riyoruz ve harcamamız 700 dolan bu-
luyor.
Dağıstanlı, iki saat kadar sonra gelip,
eskiden askerlerin kullandığı, camla-
nndan içi görünmeyen yeşil bir minı-
büse bmmemızi istıyor. Minibüste at
hırsızı kılıklı üç Dağıstanlı var. Ne
Türkçe, ne Azerice, ne lngilizce ne de
diğer uluslararası dillerden birini bili-
yorlar. Bizden para alan Dağıstanlı,
kendisınin otomobiliyle bizi arkadan
takip edeceğini söylüyor. Bir süre son-
ra ortadan kayboluyor.
Slhlrli sözcülc: Pui
Azerbaycan'a doğru karayolundan
ılerliyoruz. Dağıstanlı polislenn tuttu-
ğu ilk birkaç kontrol noktasında bizi
durduran yok. Bir saat kadar gittikten
sonra Rus askerlen tarafından durduru-
luyonız. Dağıstanlılar nasılsa sorunu
halledecekler, nasılsa bunlara rüşvet
verildi, geçeceğiz diye düşünüyoruz.
Ama Rus askeri gelip kapıyı açıyor.
Her tarafımız çamurlu, dağlarda yü-
rüdüğümüz açıkça ortada. Rusça bir
şeyler söylüyor. Bıleklerini birleştirip
bizi kelepçeleyeceğini, yürüteceğini,
demir parmaklıklann arkasmdan nasıl
bakacağımızı işaretlerle anlatıyor. Mi-
nibüsteki Dağıstanhlara bakıyoruz,
umurlannda değil. Yola bakıyoruz, pe-
şimizden geleceğini söyleyen kişi orta-
da yok.
Rus askeri sihirli sözcüğü kullanı-
daha veriyoruz. Gıdiyorlar.
Biz de gidiyoruz. Bu ışlem
5-6 kez tekrarlanıyor ve
Dağıstan-Azerbaycan sını-
nna ulaşıyoruz.
Azerbaycan
sınırında
Gözümüz ıyice karar-
mış. Dolann gücünü gör-
müşüz. Sınır görevlilerin-
den birini gözürnüze kesti-
np mınibüse bindiriyoruz.
Biraz Türkçe, biraz Azeri-
ce, biraz lngilizce, vizemiz
olmadığını. Azerbaycan'a
gırmek istediğimızi, fazla
paramız da bulunmadığını
söylüyoruz.
Anlıyor. Ortadan kaybo-
luyor. Yanm saat sonra ge-
lıyor. Kendisi 25 dolar alv-
>or. Elli dolar bizi getiren
mınibüstekılere veriyor.
Doksan dolan katlayıp bi-
ze Volga marka bir otomo-
bili gösteriyor. Sının ge-
çince şöföre vermemizi
söylüyor. 10 kilometre ka-
dar gen gidip bozuk yolla-
ra, nehir yataklanna gire-
rek küçük bir sınır kapısı-
na vanyoruz.
Rus tarafında ve Azeri
kapısında yıne 100'lük do-
larlan saçmak zorunda ka-
lıyoruz. Azen topraklanna
girdiğimızde, eski bir Rus
askerinin Lada'sına biniyo-
ruz. Bizi araç bulabileceği-
miz üç-dört kılometre ile-
ndeki köye 100 dolara gö-
türecek. Bakü'ye kadar
götürmesini, istedigi para-
yı vereceğimizi söylüyo-
ruz. Net, açık, kesin bir
>anıt veriyor. Nyet ..(Ha-
>ır)
Bütün bir yol boyunca
karşılaştığımız 30 kadar
Rus askerinden bir tanesi,
tek bir tanesi bu tavn ta-
kınsaydı, biz yanmıştık.
Eski askere saygıyla bakı-
yoruz.
Yaşadığımız dönüş ola-
yından çıkardığımız sonuç
şu oluyoT: Rus ordusuyla savaşan Çe-
çenler. dönüş yolunda bizi resmen
Ruslann eline bırakıyoriar. En azından
güvenip de bizi teslim ettikleri kişi bu-
nu yapmış oluyor.
Bizim Ruslara yakalanmamız ve so-
rugulanmamız sonucunda, geçiş yolla-
nnın ortaya çıkabıleceğini, bir daha o
yollan kullanamayacaklannı hesapla-
yamıyorlar.
Alındığımız. kınldığımız yok. Başka
bir gün bir daha deneyeceğiz. İki ne-
denle: Bir: Sonuçlan isterse şenat dev-
letine yol açsın, orada Rus emperyalız-
miyle savaşan Çeçenler var. İki:
Gazetecilik böyle emrediyor...
yor: •'PuL" Bu tanıdık bir sözcük. Para BİTTİ
Kızkıdesi efsaneleriyle birlikte yaşamab
ÜLKÜ ALT1NOLLK
YTU Mimarlık Fakültesi Öğretim Oyesi
Ünlü romancımız Refik Halit Ka-
ray'ın, 1945 yılında "solmak bilmez
bir nilüfer". "istanbuPun markası".
"Istanbul armasının zarif bir motifi"
olarak tanımladığı Kızkulesi, turızm
amaçlı yatınm yapmak üzere kırk do-
kuz yıllığına giriştmcilere verilecek.
Türkiye Kalkıruna Bankası'nın ince-
leyeceği başvurular sonuçlandığında
Istanbul önemli bir bınasını ışlevsel
olarak çağdaş anlamda kullanma şansı-
nı yitirmiş olacak.
Mimarlar Odası Istanbul Büyükkent
Şubesi, Kızkulesi Derneği ve Türkiye
Yazarlar Sendikası. Turizm Bakanîı-
gı'nca çıkanlan "Kjzknlesi" ıhalesinın
iptali için ortaklaşa hareket etmekteler
ve bınanın kullanımı içm "fîkir projesi
yanfması" planlamışlar
Kızkulesi, herhangi bir imar planm-
da ya da Bakanlar Kurulu karanyla
"turizm alanı \« merkezj" karan alın-
madan. ihaleye çıkanlmıştır.
'Tescilli eski eser'
Bu tarihi bina, Turizm Bakanlığı'nın
bu tür bir tasarrufta bulunabileceğı \e
yetkısını de 2634 sayıh yasadan alabı-
leceği yerlerden değıl.
Bina aynca, "tescilli eski eserr
oldu-
ğundan kararlann 2863 sayıh Koruma
Yasası kapsamında ele alınması gerek-
li.
Bu yasa, binamn kullanımı konusun-
da Kültür Bakanlığı ve ilgih koruma
kurulunun onayını şart koşuyor.
Diğer yandan Kültür Bakanlığı ts-
tanbul III Numaralı Kültür ve Tabiat
Varlıklarını Koruma Kurulu 23 mart
1995 tarihli toplantısında. kulede kurul
• Kızkulesi, herhangi
bir imar planında ya da
Bakanlar Kurulu
karanyla "turizm alanı
ve merkezi" karan
alınmadan, ihaleye
çıkanlmıştır.
• Bu tarihi bina,
Turizm Bakanlığı'nın
bu tür bir tasarrufta
bulunabileceği ve
yetkisini de 2634 sayılı
yasadan alabileceği
yerlerden değil.
• Bina aynca,
"tescilli eski eser"
olduğundan kararlann
2863 sayılı Koruma
Kızkulesi, külrür-sanat tarüşmalannın yapüabüeccği, konferanslann verilebileceği, ef- Yasasi kapsamında ele
sanelerin oynanabüeceği bir "sahne" olarak kuUanüabilir.
karan olmadan fonksıyon değışikliğı
yapılamayacağına ve tahsis ilanının,
2863 sayılı Koruma Yasası gereği yeri-
ne getirilmeden yapıldığına. bu neden-
le kiralama işleminden önce kurulun
onayının alınması gerektiğıne karar
vermiştir.
Resmı Gazete'de, tesis türü olarak
kafeterya ^ satış ünitesi, kapasıte ola-
rak da 900 metrekare kapalı inşaat ala-
nı olarak görülen bina, yüzyıllardır şa-
ir. yazar, sanatçılar tarafından "Efsane
Kulesi'' olarak tanımlanmaktadır. Kız-
kulesi hakkında kitaplar, şiirler yazıl-
mış; ressamlara, fotoğraf sanatçılanna
ilham kaynağı olmuş; yüzyıllardır bu
sımge bina üzerine efsaneler yakıştınl-
rrtıştır.
Kızkulesi, Çelik Gülersoy ve Ülkü
Alrınoluk un birlikte yazdıklan "Kız-
kulesTnin Kitabı1
'nda tanımlandığı gıbı
Cumhunyet bayramlannın o ışıltılı ge-
celennde ampullerden yapılmış ay-yıl-
dız kolyesi ve boydan-boya, çepeçevre
ışıklarla donatılmış halıyle, aynı za-
manda romantizmin sembolüdür.
Kızkulesi ve Salacak kıyılannın kul-
lanımı üzerine fikir projeleri üretirsek.
alınması gerekli.
bir tartışma ortammı yaratırsak, çeşıth
uygarlıklann yaşanmış olduğu kiıleye
bugünün uygarlık düzeyini sunmak
olanağmı bulmuş olacağız.
Kültürün aynlmaz parçası
Kızkulesi, denız sevıyesinden itiba-
ren üst balkona kadar 26 metre, bayrak
direğı ucuna kadar 42 metredir. Bir kı-
yaslama yaparsak Kızkulesi ondört kat-
lı bir apartman yükseklığindedir. Bina-
nın zemin katı 377 metrekare, üst katı
292 metrekaredır. Kule duvan, iki met-
re kalınlığındadır.
Kızkulesi. o gûnün, o yılın, o çağın
Istanbulu'nun tüm özellikleri, renİden,
beğenıleri, zenginliği, yoksulluğuyla
zaman içinde aldığı işlevlerle de önce
şehir kültürü için aynlmaz bir parça ol-
muş.
Kızkulesi'ne zaman içinde bu top-
raklann "o" tarihteki sosyal topoğraf-
yası neyse. ona uygun ışlev verilmiş.
Sosyal ortanun göstergesi olmuş. Kimi
zaman hapishane, kimi zaman siyanür
deposu.
Kültür merkezi olabilir
Kızkulesi, kültür-sanat tartışmalan-
nın yapılabileceği, konferanslann veri-
lebileceği, efsanelerin oynanabileceğı
bir "sahne" olarak kullanılabilir.
Efsaneler; laser, ses, ışık, müzik yar-
dımıyla ve suda dalgalanmalarla teatral
bıçimde günün belli zamanlarında Ku-
le'de sergilenebilir.
Binamn, "bir bölümü boş bırakıl-
mış"duvarlanna yapılacak çağdaş sa-
nat ürünlen olarak freskolarla, bu gön-
dermelerle; iç mekân elemanları yo-
luyla da geçmişle bağlar kurulabilir.
Kızkulesi kapsamında, kıyıdan-kule-
ye ulaşımdan, bütün düzenlemelere ka-
dar yapılacak çalışmalarda, kültür ve
teknoloji birikimimizi çağdaşlık doğ-
rultusunda ortaya koyan projeler üretil-
melidir.
Kule gravürleri, resimleri, dıalan,
broşürleri, kitaplan, maketleri ve kule
konusundaki sanat içerikli yorumlar
binada kültür-sanat ortarnı yaratüması
ve "küMrel sflreklilik" için gereklidir.
Kızkulesi, her şeyden önce bir ıleti-
şim merkezi niteliğıne bürünmelidir.
Kültürel etkinliklerîe desteklenmiş iş-
levler yeni gelişmelere zemin hazırla-
yabilecektir.
POLİTtKA VE ÖTESt
MEHMED KEMAL
Su Gibi Aziz Olmak...Bu yıl kullanacak su buluyoruz da "içecek iyi
su" sıkıntısı çekiyoruz. İSKİ Genel Müdürü televiz-
yonda bu durumu ısrarla pekiştirdi de. "Ku//ana-
cak su" var, "içecek temiz su" biraz kuşkulu. Ken-
tin türlü yerlerine konmuş su ıstasyonları da iyi, te-
miz içecek sulann göstergesi değil mi? Bu ıstas-
yonlarda gerçekten iyi, temiz içecek su mu satılı-
yor? Bilemem. Burada satılanlara denetlenmiş, "iyi
su " gözüyle bakıyorlar mı?
Tankerler var.
Bir kentin su sıkıntısı tanker suyu ile giderilir mi?
Oalan, Sözen belediyeleri gidermeye çalıştılar.
Hele kocaman bir tankeri Kuruçeşme'ye dayama-
dılar mı?
Devşirme suyu tankerde göllediler.
Fuzuli'nin "Su Kasidesi" geliyor hatınma. Ahmet
Necdet, Peygamber için yazılmış olan bu kaside^
nin Azericesini almış. İyi de etmiş, Fuzuli Azeri değil
mi? Bugün ortaya çıksa kendine Azeri demeyecek
mi? Divan Edebiyatı'nın Osmanlıcasını sevenler
Fuzuli'yi kendilerinden saymazlar. Yahya Kemal,
şiir söyleşilerinde Fuzuli'nin adını anmazmış.
Kasidede şu ikilik güzeldir:
Suya virsün bağban gülzan zahmet çekmesön
Bir gül açılmaz yüzün tek virse bin gülzare su
İstanbuPun dört bir yanı denizdir; ama gene de
dört bir yanı iyi suyla (kaynakla) doludur. Bunlan
saymakla bitiremezsıniz. Padişah coşkuya geldi
mi kullarına bağ, bahçe, saray, ganimet bağışlar-
ken su da bağışlarmış. Böyte bir bağışın sahibi de
basının piri Ahmet Mithat Efendi'miz olmuş. Bey-
koz, Akbaba'da bınnı (Kestane olacak) bağışlamış.
Hâlâ vereseleri bu suyu satariar. Iş bununla kalma-
mıştır, kentin nerestnde "iyi su" varsa satılığa çıka-
nlmıştır. Bir gün gelecek, padişahın suları halka
parayla satılacak dense inanır mıydınız?
Suda kutsallık vardır; bıri ötekinı kutsayacak mı,
"Su gibi aziz olasın!" der. Su gibi aziz olmak ne
güzel şey! Istanbut'un su kaynakları arasında üç
göl, beş baraj vardır. Göl suları Terkos, Büyük ve
Küçükçekmece'dır. Baraj gölleriyse ömerii, Elrnalı,
Dariık, Saziıdere, Alıbeyköy'dür. Bir süre bu göller
ve barajlar Istanbul için yeterii olmuştur, ancak nü-
fus artıkça, susuzluk başgösterınce yetmemiştir.
Susuzluğu gidermek için bazı bolgelerde kuyular
açılmış, artezyenler kazılmıştır. Bir Tstranca projesi
vardır, yıllardır ele alınır, ama bir türlü sonuca van-
lamaz. Elmalı Barajı'nın da daha genişletilmesi dü-
şünülüyor.
Son günlerde sıcaklar iyice azmıştı, ardından
yağmurlar geldi. Şimşekli, gök gürültülü, nemli bir
havadan gelen yağmurlar bereketli sayılıyor.
Kemal Tahir'in "Göl /nsan/an" diye yazıldığında
dıkkatı çeken bir öyküsü vardır. Terkos Gölü'nde
geçer. Bura köylülerinı, "meşe kömürû" işleyen iş-
çileri anlatır. Gölün ve gecenin nemi çalışanların
üstüne yapışır, bir katran gibidir.
Ankara'nın şehir planını yapan iki Alman mimar
Proust'la Yansen, kentin nüfusu artmayacak diye
bir barajla yetinmişler. Çubuk Çayı üstünde bir ba-
raj. Ancak üç yüz bine ulaşacağı sanılan nüfus mil-
yonları bulunca birkaç baraj daha yapmak zorun-
da kalmışlar. İlk barajın üstüne şu plaket asılmıştır
"Bu baraj Gazi ^lustafa Kemal Paşa'nın cum-
hurbaşkanı, Ismet Inönü'nün başbakan, Nevzat
Tandoğan /n vali ve beledıye başkanı olduğu dö-
nemde yapılmıştır."
Günümüzde böyle barajları cumhurbaşkanları
değil, il bayındırlık müdürieri yaptırıyoriar. Yetkiler
nası! el değiştirmiştir!
Ama yağmur yağmazsa suya hâlâ bir çare bulu-
namaz. Yağmurlar başladı. Eskinin "kırk ık/nd/"leri-
ne benziyor
Biz "Su Kasidesi'nden söz ederken ülke orman
yangınları ile doldu. Bir de Kıbrıs yangınt çıktı. Na-
sıl yanmayalım? Hepımizi yaktı...
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
ISPARTA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN
DavacıZehraBenervekılı A\. ÜnalÇankaya tarafından
mahkememize açılan gaıplığe hüküm davasının mahke-
memizce yapılan açık tensıbının venlen ara karannca;
1955 yıluıdan ben kendısınden haberalınamadığı ve ne
olduğunun meçhul bulunduğu, Isparta, Merkez Hızırbey
mahallesı cılt: 014, kütük: 63'te kayıtlı bulunan Hüseyin
ve Melıha'dan olma 12.4. 1333 doğumlu Mehmet Nuri
Balcı'nın gaiplığıne karar venlmesi istenıldığinden;
Türk Medenı Kanunu'nun 32'ncı maddesı uyannca bu
kişi hakkındabilgi sahıbı olanlann, ışbu ılantanhınden iti-
baren bir yıl içensınde bılgılennı bıldırmek üzere mahke-
memızin 1995 730 esas sayılı dosyasına başvurmalan i-
lan olunur. Basın: 28893
ITRI EFENDI'DEN BACH'A
Bu gosten, TEKSTİlBANK'ın değeriı blkılan>1a gerçekleştırilecektir
AYANGİL TÜRK MÜZİĞI
ORKESTRA VE KOROSU
AYANGİL TURK1SH MUSIC ORCHESTRA AND CHORUS
RUHİ AYANGİL
Aya Irini Müzesi, I Temmuz 1995, 19.00
Bu \knCumburiyet Gazettsi 'nm katkısıyla ûcretsa olarak yaymlamnışnr
SOLDAN SAGA:
l/Yontmataşdev-
nılecılalıtaşdev- -|
n arasındakı geçış •
kültürüne venlen 2
ad. 2/ Tarlaya atı- o
lan tohumu ört-
mek ıçın gezdın- 4
len ağaç sürgü...
Satrançta özel bir
hareket 3/ Radyu-
munsimgesi... Bi-
rini aldatmak ıçın
yapılan düzen. 4/
Çıçekleri sinek,
örümcek gibi kimi 9
böceklen andıran
otsu bir bıtkı... Tıcaret eşya- [ p
sı. 5/ Çevık... Matematıkte
kullanılan sabıt bır sayı. 6/
Uluslararası Para Fonu'nun
simgesı... Bir ışte yardımcı
olarak çalışan erkek. 7/ Bır
soru sözü... "Dert, hastalık"
anlammda yerel bır sözcük.
$/ lşlemelı ya da ışlemesız
olarak yatak üzenne konulan
yastık. 9/ Asker... "Azme - -
- mi olurmuş bu çüriik ten ka-
fesı" (Namık Kemal).
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/Güzelavrat otundan çıkanlarak hekimlikte kullanılan ze-
hırli bir alkaloit. 2/ Istenç zayıflığı... Ördeğe benzer bır su
kuşu. 3/ Kalm bükülmüş sıcım... Sergen... Şarkı, türkü. 4/
Taş ya da mermerden oyulmuş mezar... Bır renk. 5/ Bir adın
ya da sözcüğün baş harfı. 6/ "Hem — hem bâde hem bir
şuh sâkıdır gönül" (Nefı). 7/ Bir ışe gönlü olma... Anlam.
8/ Japon lirik dramı... Konya ilinde bır baraj... Boru sesi. 9/
Bir tür pamuklu kumaş.