04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 1 TEMMUZ 1995 CUMARTESİ 10 DIZIYAZI Ya Ruslar rüşvet almasaydı? B iz Çeçenıstan sınırına ulaştı- ğımızda. Ruslar savaşın başladı- ğı gûnden bu yana geçen altı ay içınde yaptıklan en büyük saldın- yı gerçekleştiriyorlar. Bizım Konya'dan küçük, nüfusu Beşiktaş ilçesi kadar olan bir ülkeye 250 uçak ve 68 helikopterle saldırıyorlar. Cihar Dudayev'e ulaşabil- memiz için kullanabileceği- miz tek yol Ruslann eline geçiyor. Gazeteciler, yani ben, Fa- tih Altavlı. Fatih Aksoy ve Ferhat Oçmen. Mohaçkale yakınlannda bir köyün pati- kasının kenanndaki çimlere uzamp durum değerlendir- mesi yapıyoruz. Yolun Çeçenler tarafın- dan ele geçırilrnesi, bizim Dudayev'e ulaşmamız ne kadar zaman alır? Bu konu- da hiç kimsenin bir fikri yok. Dönsek mi dıye konu- şuyoruz. Bizi dönme nokta- sına iten başka nedenler de var. Mihmandardan tehdtt Fatıh Aksoy' un genç, sa- kallı mihmandanmızla yap- tığı konuşmayı anımsıyo- ruz: -Siz bu programı Show TV'ye yapryorsunuz. -Evet. -Orası küfre batmış bir televizyon. -Yoruma bağlı. -Öyle bir tetevizyonda bi- zim kutsal cihadımızı nasıl anlatacaksınız? Nasıl objek- tif olacaksınız? Bunlan \a- pamayacağınıza göre, ciha- dımızı karalavacaksınız, ko- tüleyeceksiniz demektir. -Neden öyle vapahm kı' 1 Kötü bir şey yapacaksak neden bu kadar zahmete gı- relim? Bizim istediğimiz Dudayev'le görüşmek. Ne söylerse onu yayımlayaca- ğız. -SLzin niifus kâğıdınızda Müslüman yazıyor ama siz Müslüroan değilsiniz. Al- lah'ı, kJtabı bUmiyorsunuz. Oğrenmiyorsunuz. Bunlann hesabını sizden soracağız. -Ne hesabı kardeşım. Bız gazetecıyız ve Dudayev'e gidiyoruz. Hepsi o ka- dar. -Hepsinin o kadar olmadığını göre- ceksiniz. Riişvet çarkı Oturduğumuz çimenlerin üstünde dört gazeteci, onlann göstermek istedı- ği her neyse, görmek istemedığımize karar verdik. Zaten Dudayev'le görüş- me olanağımız da Rus saldınsı nede- niyle ortadan kalktığına göre, dönecek- tik. Rehbenmız, kendilerinin devam • Dudayev'le görüşme olanağımız ortadan kalkınca <fcmek. Lanet oisun ki bo- dönmeye karar veriyoruz. Rehberimiz, bizlere g Dağıstanlı birini vereceklerini, o kişinin bizi üç tane 20'iik doiar Azerbaycan'a sokacağını söytüyor. Dağıstanlı, yoldaki JP kontrol noktalarına rüşvet olarak dağıtmak üzere bizden 300 dolar alıyor. • Dolar sorunu önemli. Azerbaycan'daki Çeçen üssünde, bizleri Çeçenistan'a sokabilmek için rüşvet vereceklerini, bu yüzden adam başı 100'er dolar vermemiz gerektiğini söylemişlerdi. Biz de vermiştik. Şimdi de 300 dolar veriyoruz ve harcamamız 700 doları buluyor. • Rus askerlerinin denetimi artındaki yollarda sık sık aramalar yapılryor. Yaşadığımız dönüş olayından çıkardığımız sonuç şu oluyor: Rus ordusuy- la savaşan Çeçenler, dönüş yolunda bizi resmen Ruslann eline bırakıyorlar. En aandan güvenip de bizi teslim ettiklcri kişi bunu yapmış oluyor. edeceğinı, bizlere Dağıstanlı bınni ve- receklenni, o kışinın bizi Azerbaycan'a sokacağını söylüyor. Olur dıyoruz. Da- ğıstanlı, bizi Mohaçkale'deki evine gö- türüyor. Sonra da yoldaki önemli kont- rol noktalarına rüşvet olarak dağıtmak üzere bizden 300 dolar alıyor Şu dolar sorunu önemli. Azerbay- can'daki Çeçen üssünde, bizleri Çeçe- nistan'a sokabilmek ıçın rüşvet vere- ceklerini. bu yüzden adam başı 100'er dolar vermemiz gerektiğini söylemiş- lerdi. Bız de vermiştik. Sonra hep dağ- lardan gittiğımiz için kımseye rüşvet venlmesi gerekmediğinı anladık, Çe- çen savaşçılanna bağış yaptığımızı ka- bul edıp susruk. Şimdi de 300 dolar ve- riyoruz ve harcamamız 700 dolan bu- luyor. Dağıstanlı, iki saat kadar sonra gelip, eskiden askerlerin kullandığı, camla- nndan içi görünmeyen yeşil bir minı- büse bmmemızi istıyor. Minibüste at hırsızı kılıklı üç Dağıstanlı var. Ne Türkçe, ne Azerice, ne lngilizce ne de diğer uluslararası dillerden birini bili- yorlar. Bizden para alan Dağıstanlı, kendisınin otomobiliyle bizi arkadan takip edeceğini söylüyor. Bir süre son- ra ortadan kayboluyor. Slhlrli sözcülc: Pui Azerbaycan'a doğru karayolundan ılerliyoruz. Dağıstanlı polislenn tuttu- ğu ilk birkaç kontrol noktasında bizi durduran yok. Bir saat kadar gittikten sonra Rus askerlen tarafından durduru- luyonız. Dağıstanlılar nasılsa sorunu halledecekler, nasılsa bunlara rüşvet verildi, geçeceğiz diye düşünüyoruz. Ama Rus askeri gelip kapıyı açıyor. Her tarafımız çamurlu, dağlarda yü- rüdüğümüz açıkça ortada. Rusça bir şeyler söylüyor. Bıleklerini birleştirip bizi kelepçeleyeceğini, yürüteceğini, demir parmaklıklann arkasmdan nasıl bakacağımızı işaretlerle anlatıyor. Mi- nibüsteki Dağıstanhlara bakıyoruz, umurlannda değil. Yola bakıyoruz, pe- şimizden geleceğini söyleyen kişi orta- da yok. Rus askeri sihirli sözcüğü kullanı- daha veriyoruz. Gıdiyorlar. Biz de gidiyoruz. Bu ışlem 5-6 kez tekrarlanıyor ve Dağıstan-Azerbaycan sını- nna ulaşıyoruz. Azerbaycan sınırında Gözümüz ıyice karar- mış. Dolann gücünü gör- müşüz. Sınır görevlilerin- den birini gözürnüze kesti- np mınibüse bindiriyoruz. Biraz Türkçe, biraz Azeri- ce, biraz lngilizce, vizemiz olmadığını. Azerbaycan'a gırmek istediğimızi, fazla paramız da bulunmadığını söylüyoruz. Anlıyor. Ortadan kaybo- luyor. Yanm saat sonra ge- lıyor. Kendisi 25 dolar alv- >or. Elli dolar bizi getiren mınibüstekılere veriyor. Doksan dolan katlayıp bi- ze Volga marka bir otomo- bili gösteriyor. Sının ge- çince şöföre vermemizi söylüyor. 10 kilometre ka- dar gen gidip bozuk yolla- ra, nehir yataklanna gire- rek küçük bir sınır kapısı- na vanyoruz. Rus tarafında ve Azeri kapısında yıne 100'lük do- larlan saçmak zorunda ka- lıyoruz. Azen topraklanna girdiğimızde, eski bir Rus askerinin Lada'sına biniyo- ruz. Bizi araç bulabileceği- miz üç-dört kılometre ile- ndeki köye 100 dolara gö- türecek. Bakü'ye kadar götürmesini, istedigi para- yı vereceğimizi söylüyo- ruz. Net, açık, kesin bir >anıt veriyor. Nyet ..(Ha- >ır) Bütün bir yol boyunca karşılaştığımız 30 kadar Rus askerinden bir tanesi, tek bir tanesi bu tavn ta- kınsaydı, biz yanmıştık. Eski askere saygıyla bakı- yoruz. Yaşadığımız dönüş ola- yından çıkardığımız sonuç şu oluyoT: Rus ordusuyla savaşan Çe- çenler. dönüş yolunda bizi resmen Ruslann eline bırakıyoriar. En azından güvenip de bizi teslim ettikleri kişi bu- nu yapmış oluyor. Bizim Ruslara yakalanmamız ve so- rugulanmamız sonucunda, geçiş yolla- nnın ortaya çıkabıleceğini, bir daha o yollan kullanamayacaklannı hesapla- yamıyorlar. Alındığımız. kınldığımız yok. Başka bir gün bir daha deneyeceğiz. İki ne- denle: Bir: Sonuçlan isterse şenat dev- letine yol açsın, orada Rus emperyalız- miyle savaşan Çeçenler var. İki: Gazetecilik böyle emrediyor... yor: •'PuL" Bu tanıdık bir sözcük. Para BİTTİ Kızkıdesi efsaneleriyle birlikte yaşamab ÜLKÜ ALT1NOLLK YTU Mimarlık Fakültesi Öğretim Oyesi Ünlü romancımız Refik Halit Ka- ray'ın, 1945 yılında "solmak bilmez bir nilüfer". "istanbuPun markası". "Istanbul armasının zarif bir motifi" olarak tanımladığı Kızkulesi, turızm amaçlı yatınm yapmak üzere kırk do- kuz yıllığına giriştmcilere verilecek. Türkiye Kalkıruna Bankası'nın ince- leyeceği başvurular sonuçlandığında Istanbul önemli bir bınasını ışlevsel olarak çağdaş anlamda kullanma şansı- nı yitirmiş olacak. Mimarlar Odası Istanbul Büyükkent Şubesi, Kızkulesi Derneği ve Türkiye Yazarlar Sendikası. Turizm Bakanîı- gı'nca çıkanlan "Kjzknlesi" ıhalesinın iptali için ortaklaşa hareket etmekteler ve bınanın kullanımı içm "fîkir projesi yanfması" planlamışlar Kızkulesi, herhangi bir imar planm- da ya da Bakanlar Kurulu karanyla "turizm alanı \« merkezj" karan alın- madan. ihaleye çıkanlmıştır. 'Tescilli eski eser' Bu tarihi bina, Turizm Bakanlığı'nın bu tür bir tasarrufta bulunabileceğı \e yetkısını de 2634 sayıh yasadan alabı- leceği yerlerden değıl. Bina aynca, "tescilli eski eserr oldu- ğundan kararlann 2863 sayıh Koruma Yasası kapsamında ele alınması gerek- li. Bu yasa, binamn kullanımı konusun- da Kültür Bakanlığı ve ilgih koruma kurulunun onayını şart koşuyor. Diğer yandan Kültür Bakanlığı ts- tanbul III Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu 23 mart 1995 tarihli toplantısında. kulede kurul • Kızkulesi, herhangi bir imar planında ya da Bakanlar Kurulu karanyla "turizm alanı ve merkezi" karan alınmadan, ihaleye çıkanlmıştır. • Bu tarihi bina, Turizm Bakanlığı'nın bu tür bir tasarrufta bulunabileceği ve yetkisini de 2634 sayılı yasadan alabileceği yerlerden değil. • Bina aynca, "tescilli eski eser" olduğundan kararlann 2863 sayılı Koruma Kızkulesi, külrür-sanat tarüşmalannın yapüabüeccği, konferanslann verilebileceği, ef- Yasasi kapsamında ele sanelerin oynanabüeceği bir "sahne" olarak kuUanüabilir. karan olmadan fonksıyon değışikliğı yapılamayacağına ve tahsis ilanının, 2863 sayılı Koruma Yasası gereği yeri- ne getirilmeden yapıldığına. bu neden- le kiralama işleminden önce kurulun onayının alınması gerektiğıne karar vermiştir. Resmı Gazete'de, tesis türü olarak kafeterya ^ satış ünitesi, kapasıte ola- rak da 900 metrekare kapalı inşaat ala- nı olarak görülen bina, yüzyıllardır şa- ir. yazar, sanatçılar tarafından "Efsane Kulesi'' olarak tanımlanmaktadır. Kız- kulesi hakkında kitaplar, şiirler yazıl- mış; ressamlara, fotoğraf sanatçılanna ilham kaynağı olmuş; yüzyıllardır bu sımge bina üzerine efsaneler yakıştınl- rrtıştır. Kızkulesi, Çelik Gülersoy ve Ülkü Alrınoluk un birlikte yazdıklan "Kız- kulesTnin Kitabı1 'nda tanımlandığı gıbı Cumhunyet bayramlannın o ışıltılı ge- celennde ampullerden yapılmış ay-yıl- dız kolyesi ve boydan-boya, çepeçevre ışıklarla donatılmış halıyle, aynı za- manda romantizmin sembolüdür. Kızkulesi ve Salacak kıyılannın kul- lanımı üzerine fikir projeleri üretirsek. alınması gerekli. bir tartışma ortammı yaratırsak, çeşıth uygarlıklann yaşanmış olduğu kiıleye bugünün uygarlık düzeyini sunmak olanağmı bulmuş olacağız. Kültürün aynlmaz parçası Kızkulesi, denız sevıyesinden itiba- ren üst balkona kadar 26 metre, bayrak direğı ucuna kadar 42 metredir. Bir kı- yaslama yaparsak Kızkulesi ondört kat- lı bir apartman yükseklığindedir. Bina- nın zemin katı 377 metrekare, üst katı 292 metrekaredır. Kule duvan, iki met- re kalınlığındadır. Kızkulesi. o gûnün, o yılın, o çağın Istanbulu'nun tüm özellikleri, renİden, beğenıleri, zenginliği, yoksulluğuyla zaman içinde aldığı işlevlerle de önce şehir kültürü için aynlmaz bir parça ol- muş. Kızkulesi'ne zaman içinde bu top- raklann "o" tarihteki sosyal topoğraf- yası neyse. ona uygun ışlev verilmiş. Sosyal ortanun göstergesi olmuş. Kimi zaman hapishane, kimi zaman siyanür deposu. Kültür merkezi olabilir Kızkulesi, kültür-sanat tartışmalan- nın yapılabileceği, konferanslann veri- lebileceği, efsanelerin oynanabileceğı bir "sahne" olarak kullanılabilir. Efsaneler; laser, ses, ışık, müzik yar- dımıyla ve suda dalgalanmalarla teatral bıçimde günün belli zamanlarında Ku- le'de sergilenebilir. Binamn, "bir bölümü boş bırakıl- mış"duvarlanna yapılacak çağdaş sa- nat ürünlen olarak freskolarla, bu gön- dermelerle; iç mekân elemanları yo- luyla da geçmişle bağlar kurulabilir. Kızkulesi kapsamında, kıyıdan-kule- ye ulaşımdan, bütün düzenlemelere ka- dar yapılacak çalışmalarda, kültür ve teknoloji birikimimizi çağdaşlık doğ- rultusunda ortaya koyan projeler üretil- melidir. Kule gravürleri, resimleri, dıalan, broşürleri, kitaplan, maketleri ve kule konusundaki sanat içerikli yorumlar binada kültür-sanat ortarnı yaratüması ve "küMrel sflreklilik" için gereklidir. Kızkulesi, her şeyden önce bir ıleti- şim merkezi niteliğıne bürünmelidir. Kültürel etkinliklerîe desteklenmiş iş- levler yeni gelişmelere zemin hazırla- yabilecektir. POLİTtKA VE ÖTESt MEHMED KEMAL Su Gibi Aziz Olmak...Bu yıl kullanacak su buluyoruz da "içecek iyi su" sıkıntısı çekiyoruz. İSKİ Genel Müdürü televiz- yonda bu durumu ısrarla pekiştirdi de. "Ku//ana- cak su" var, "içecek temiz su" biraz kuşkulu. Ken- tin türlü yerlerine konmuş su ıstasyonları da iyi, te- miz içecek sulann göstergesi değil mi? Bu ıstas- yonlarda gerçekten iyi, temiz içecek su mu satılı- yor? Bilemem. Burada satılanlara denetlenmiş, "iyi su " gözüyle bakıyorlar mı? Tankerler var. Bir kentin su sıkıntısı tanker suyu ile giderilir mi? Oalan, Sözen belediyeleri gidermeye çalıştılar. Hele kocaman bir tankeri Kuruçeşme'ye dayama- dılar mı? Devşirme suyu tankerde göllediler. Fuzuli'nin "Su Kasidesi" geliyor hatınma. Ahmet Necdet, Peygamber için yazılmış olan bu kaside^ nin Azericesini almış. İyi de etmiş, Fuzuli Azeri değil mi? Bugün ortaya çıksa kendine Azeri demeyecek mi? Divan Edebiyatı'nın Osmanlıcasını sevenler Fuzuli'yi kendilerinden saymazlar. Yahya Kemal, şiir söyleşilerinde Fuzuli'nin adını anmazmış. Kasidede şu ikilik güzeldir: Suya virsün bağban gülzan zahmet çekmesön Bir gül açılmaz yüzün tek virse bin gülzare su İstanbuPun dört bir yanı denizdir; ama gene de dört bir yanı iyi suyla (kaynakla) doludur. Bunlan saymakla bitiremezsıniz. Padişah coşkuya geldi mi kullarına bağ, bahçe, saray, ganimet bağışlar- ken su da bağışlarmış. Böyte bir bağışın sahibi de basının piri Ahmet Mithat Efendi'miz olmuş. Bey- koz, Akbaba'da bınnı (Kestane olacak) bağışlamış. Hâlâ vereseleri bu suyu satariar. Iş bununla kalma- mıştır, kentin nerestnde "iyi su" varsa satılığa çıka- nlmıştır. Bir gün gelecek, padişahın suları halka parayla satılacak dense inanır mıydınız? Suda kutsallık vardır; bıri ötekinı kutsayacak mı, "Su gibi aziz olasın!" der. Su gibi aziz olmak ne güzel şey! Istanbut'un su kaynakları arasında üç göl, beş baraj vardır. Göl suları Terkos, Büyük ve Küçükçekmece'dır. Baraj gölleriyse ömerii, Elrnalı, Dariık, Saziıdere, Alıbeyköy'dür. Bir süre bu göller ve barajlar Istanbul için yeterii olmuştur, ancak nü- fus artıkça, susuzluk başgösterınce yetmemiştir. Susuzluğu gidermek için bazı bolgelerde kuyular açılmış, artezyenler kazılmıştır. Bir Tstranca projesi vardır, yıllardır ele alınır, ama bir türlü sonuca van- lamaz. Elmalı Barajı'nın da daha genişletilmesi dü- şünülüyor. Son günlerde sıcaklar iyice azmıştı, ardından yağmurlar geldi. Şimşekli, gök gürültülü, nemli bir havadan gelen yağmurlar bereketli sayılıyor. Kemal Tahir'in "Göl /nsan/an" diye yazıldığında dıkkatı çeken bir öyküsü vardır. Terkos Gölü'nde geçer. Bura köylülerinı, "meşe kömürû" işleyen iş- çileri anlatır. Gölün ve gecenin nemi çalışanların üstüne yapışır, bir katran gibidir. Ankara'nın şehir planını yapan iki Alman mimar Proust'la Yansen, kentin nüfusu artmayacak diye bir barajla yetinmişler. Çubuk Çayı üstünde bir ba- raj. Ancak üç yüz bine ulaşacağı sanılan nüfus mil- yonları bulunca birkaç baraj daha yapmak zorun- da kalmışlar. İlk barajın üstüne şu plaket asılmıştır "Bu baraj Gazi ^lustafa Kemal Paşa'nın cum- hurbaşkanı, Ismet Inönü'nün başbakan, Nevzat Tandoğan /n vali ve beledıye başkanı olduğu dö- nemde yapılmıştır." Günümüzde böyle barajları cumhurbaşkanları değil, il bayındırlık müdürieri yaptırıyoriar. Yetkiler nası! el değiştirmiştir! Ama yağmur yağmazsa suya hâlâ bir çare bulu- namaz. Yağmurlar başladı. Eskinin "kırk ık/nd/"leri- ne benziyor Biz "Su Kasidesi'nden söz ederken ülke orman yangınları ile doldu. Bir de Kıbrıs yangınt çıktı. Na- sıl yanmayalım? Hepımizi yaktı... BULMACA SEDAT YAŞAYAN ISPARTA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN DavacıZehraBenervekılı A\. ÜnalÇankaya tarafından mahkememize açılan gaıplığe hüküm davasının mahke- memizce yapılan açık tensıbının venlen ara karannca; 1955 yıluıdan ben kendısınden haberalınamadığı ve ne olduğunun meçhul bulunduğu, Isparta, Merkez Hızırbey mahallesı cılt: 014, kütük: 63'te kayıtlı bulunan Hüseyin ve Melıha'dan olma 12.4. 1333 doğumlu Mehmet Nuri Balcı'nın gaiplığıne karar venlmesi istenıldığinden; Türk Medenı Kanunu'nun 32'ncı maddesı uyannca bu kişi hakkındabilgi sahıbı olanlann, ışbu ılantanhınden iti- baren bir yıl içensınde bılgılennı bıldırmek üzere mahke- memızin 1995 730 esas sayılı dosyasına başvurmalan i- lan olunur. Basın: 28893 ITRI EFENDI'DEN BACH'A Bu gosten, TEKSTİlBANK'ın değeriı blkılan>1a gerçekleştırilecektir AYANGİL TÜRK MÜZİĞI ORKESTRA VE KOROSU AYANGİL TURK1SH MUSIC ORCHESTRA AND CHORUS RUHİ AYANGİL Aya Irini Müzesi, I Temmuz 1995, 19.00 Bu \knCumburiyet Gazettsi 'nm katkısıyla ûcretsa olarak yaymlamnışnr SOLDAN SAGA: l/Yontmataşdev- nılecılalıtaşdev- -| n arasındakı geçış • kültürüne venlen 2 ad. 2/ Tarlaya atı- o lan tohumu ört- mek ıçın gezdın- 4 len ağaç sürgü... Satrançta özel bir hareket 3/ Radyu- munsimgesi... Bi- rini aldatmak ıçın yapılan düzen. 4/ Çıçekleri sinek, örümcek gibi kimi 9 böceklen andıran otsu bir bıtkı... Tıcaret eşya- [ p sı. 5/ Çevık... Matematıkte kullanılan sabıt bır sayı. 6/ Uluslararası Para Fonu'nun simgesı... Bir ışte yardımcı olarak çalışan erkek. 7/ Bır soru sözü... "Dert, hastalık" anlammda yerel bır sözcük. $/ lşlemelı ya da ışlemesız olarak yatak üzenne konulan yastık. 9/ Asker... "Azme - - - mi olurmuş bu çüriik ten ka- fesı" (Namık Kemal). YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/Güzelavrat otundan çıkanlarak hekimlikte kullanılan ze- hırli bir alkaloit. 2/ Istenç zayıflığı... Ördeğe benzer bır su kuşu. 3/ Kalm bükülmüş sıcım... Sergen... Şarkı, türkü. 4/ Taş ya da mermerden oyulmuş mezar... Bır renk. 5/ Bir adın ya da sözcüğün baş harfı. 6/ "Hem — hem bâde hem bir şuh sâkıdır gönül" (Nefı). 7/ Bir ışe gönlü olma... Anlam. 8/ Japon lirik dramı... Konya ilinde bır baraj... Boru sesi. 9/ Bir tür pamuklu kumaş.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle