03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 1 TEMMUZ 1995 CUMARTESİ HABERLER DiyaneTten yeni genelge • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Diyanet Işleri Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz, camilerde bazı özel şahıslann çeşitlı kitaplar ile vaaz kasetlerinin tanıtımını yapnklannın anlaşıldığım belirterek cami avlulannda şahsi menfaat sağlamaya yönelik faaliyetlere izin vermeyeceklerinî bildirdi. Mehmet Nuri Yılmaz, yayımladıgı genelgede, camilerin kubbe âlemlerinin çevresine ve minarelerinin şerefelerine görünecek bir şekilde hoparlör konulmayacağını belirterek "Minarelerimizın bakımını, temizliğinı, güzelliğini sağlayacak bu uygulamadan vazgeçilmemiştır. Ezanlar. kesinlikle minarelerden şerefeye çıkılarak okunacaktır" dedi. KaymakamlıK smavı yaşı • AJNKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Kaymakamlık smavlanna katılma yaşının 25'ten 30'a yûkseltilmesini öngören yasa tekJifi, TBMM fçişleri Komisyonu'nda kabul edildi. CHP Gaziantep Milletvekili Abdülkadir Ateş ile ANAP Kütahya Milletvekili Mustafa Kalemli tarafindan aynı yönde verilen iki teklifm gerekçesinde, hâkim, savcı, Sayıştay denetçıliği gibi mesleklerin smavlanna katılma yaş sının 30 iken kaymakamlık için 25 yaş sınınnın getirilmesinin haksızlık olduğu belirtildi. ETEV'in yarışması • Haber Merkea - Araştırmacı yazar Emin Türk Eliçin'in anısını yaşatmak için araştırma ve inceleme yanşması düzenlendi. Emin Türk Eliçin Vakfı (ETEV) tarafindan düzenlenen yanşmayla Türk bilim ve düşünce alanına katkıda bulunacak çalışmalann değerlendirilmesi ve desteklenmesi amaçlanıyor. Yanşmanın konusu, "Cumhuriyet döneminde Türkiye'de smıfsal yapıdaki dönüşümler ve sınıflann nitelikleri" olarak belirlendi. Yapıtlann en geç l Ocakl996günüETEV Merkezi'ne ulaşması gerekirken ödüller Eliçin'in ölûm yıldönümü olan 16 Mart 1996 günü yapılacak törenle sahiplerine verilecek. Yaymcı Doğan cezaevinde • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Yaba öykü dergisinde yayımlanan Musa Ajıter ile söyleşıde bölücülük yaptıgı gerekçesiyle DGM'de yargılanarak 6 ay hapis ve 50 milyon para cezası verilen Yaba Yayınlan sahibi Aydın Doğan, Ulucanlar Cezaevi'ne gönderildi. Yaba Yayınlan'ndan yapılan yazılı açıklamada, hapis cezasını 2 ay daha erteletmek için DGM lnfaz Savcılığı'na giden Aydın Doğan'ın, erteleme dilekçesi işleme konmadan tutuklanarak cezaevine gönderildiği belirtildi. KISA... KISA... • Çahşma ve Sosyal GüvenHk Bakanı Ziya Hafis, Türk-İs ve Hak-İş Konfederasyonlan'nı ziyaret ederek, TBMM gündemindelti "sosyal pakef için destek istedi. • Kâğıthane Göçmen Bloklan'nda Gülsüm Yıldınm (52) adlı kadınla oğlu Beyazıt Yıldmm (26) oturduklan evde kurşunla öldürülmüş olarak bulundular. • Kadıköy'de. isteğe bağlı sigorta emeklisi olmak isteven beş kişinin sigorta primlerini yatırmadığı öne sürüien Mustafa Aynalı ve SSKçahşanıAli Korkmazbiri yakalandt • Üç gündür Ortaköy Kültür Merkezi'ne yapılan baskınlar ve gözaltılar nedeniyle bir açıklama yapan Grup Yorum. baskılann kendilerini yıldıramayacağını bildirdi. • lstanbul Emniyet Mfidrü Necdet Menzir. istifa ettiği yolunda ortaya çıkan söylentileri yalanladı. • Boğaziçi Üniversitesi"nde, dün yapılan "Çevre Korunmasında Kireç" seminerinde bilim adamlan ve uzmanlar, çevre kirliliğini kireçle çözmenin yollannı tartıştılar. Gaziosmanpaşa raporu, milletvekilleri tarafindan imzalandıktan sonra değiştirildi Gaziraporuskandah• TBMM Araştırma Komisyonu Başkanı îsmail Köse, ilk hazırladığı taslak raporda Necdet Menzir*i görevini yerine getirmemekle suçlamıştı. Köse, CHP'lilerinboy hedefi haline gelen Menzir'i asıl raporda akladı. DÜRDANE KOCAÖĞLU ~ ANKARA- tstanbul Gazios- manpaşa ile Ümraniye'de 21 ki- şinin ölümü, yüzlerce kişinin yaralanmasıyla sonuçlanan olaylan araştırmak üzere kuru- lan TBMM Araştırma Komis- yonu'nun Başkanı İsmail Köse, hazırladığı ilk taslakta •görevi- ni tam olarak yerine getirme- mekle' suçiadığı lstanbul Emni- yet Müdürü Necdet MenzirM. bir polisin cenazesinde yaptıği konuşma dolayısıyla CHP'lile- rin hedefi haline gelince, asıl raporda 'akladT Köse, raporu milletvekilleri- nin imzasına açtıktan ve basına dagıttıktan sonra da değiştirdi ve metne, Menzir'i öven bö- lümler ekledi. Rapora muhale- fet eden DYP'li Bahartin Yü- cel'ın muhalefet şerhi, Köse'nin tçişleri Bakanı Nahit Menteşe ve lstanbul Valisi Hayri Kozak- çıoğlu'nun birbirini suçlayan çelışkıli ifadelerini de 'kamu- oyundan gizJemeye' çahştığını ortaya çıkardı. Raporda muhalefet şerhi bu- lunan CHP'li Mehmet Sevigen, "İmzalar toplandıktan sonra raporun bir tek cümlesi bile de- ğişmjşse,bu büyükbir sahtekâr- hkfjr ve siyasi ahlaka sığmaz" dedi. Sevigen, yeni ve tarafsız bir komisyon kurulmasinı öner- di. DYP Erzurum Milletvekili İsmail Köse'nin başkanlığında kurulan Gaziosmanpaşa ve Ümraniye Olaylannı Araştırma Komisyonu'nun hazırladığı ra- Gaâosmanpaşa olaylanna Uişkin olarak hazııianan rapor tartışmalara neden oldu. por üzerindeki tartışma ve kav- ga bitmedi. Komisyon başkanı Köse'yle aynı partiden olan lstanbul Mil- letvekili Bahartin Yücel'in mu- halefet şerhi, asıl raporu büyük ölçüde çürütürken. gözlerden kaçınlan bazı unsurlan da gün ışığma çıkardı. Edinilen bilgilere göre, ko- misyon başkanı İsmail Köse, olaylarla ilgili olarak hazırladı- ğı ilk rapor taslağında. lstanbul Emniyet Müdürü Necdet Men- zir hakkında olaylar sırasında 'tam olarak görevini yerine ge- tirmediği, olaylara müdahale- nin gecikmesine neden olduğu' gibi bazı suçlamalara yer verdi. Ancak, Menzir'in bir polisin ce- naze töreni sırasında CHP'li ba- kanlara ve hükümetin bir kana- dına yönelik sert eleştirilerde bulunması üzerine, rapordan söz konusu bölütnleri çıkartan Köse, "Menzir, her kademede- ki polisgörevHlert,görevini yeri- ne getirdi" tümcesine yer verdi. Köse, raporu, milletvekille- rine imzalattıktan ve basına da- gıttıktan sonra da değiştirdi. Mentese'nin sorumıuluğu Bahartin Yücel, muhalefet yazısında, olaylardan sonra gö- rev yeri değiştirilen Gazios- manpaşa eski Emniyet Müdürü Mehmethan Tokuş'un daha ilk gün saat 21.30-22.30 sulannda "bölgeye girişlerin kesüebilece- ğini, kışkırtmak anıacıyla kala- balıklar arasında bulunan 30- 40 kişinin başlangıçta eldeki kuvvetlerie etkisiz hale getirüe- bileceğini" İl Emniyet Müdürü Necdet Menzir'e ilettiğini. an- cak 'beklenmesi' talimatı aldı- ğını anlattığinı kaydetti. Yücel, İsmail Köse'nin övdüğü polis- le ilgili olarak da şöyle dedi: "fzienen sahnelerde çevik kuvvet mensuplannın genetlik- te havaya uyart ateşi açtıklan. ancakiçlerinden baalan iieara- lannda bulunan srvil giyimH ki- şilerin ellerindeki tabanca ve MP marka otomatik tüfeklerin namlulannı kalabalığa doğnı çevirerek ateş ettikkri gozlen- mektedir." Bahartin Yücel, muhalefet şerhinde, İsmail Köse'nin rapo- runda yer aldığı gibi olaylar sı- rasında gösteri yapanlar ile kah- vehaneyi tarayanlar arasında bağ kurmamn olanaksız oldu- ğunu belirtti. CHP Ankara Milletvekili Salman Kaya ile birlıkte rapora muhalefet şerhi koyan CHP ls- tanul Milletvekili Mehmet Se- vigen, rapora imza koyan mil- letvekillerinin raporu okuduk- lannı zannetmediğini söyledi. Sevigen, DYP'li Bahattin Yü- cel'in de kendileri gibi rapora muhalefet şerhi koymasının ra- porun yalnızca tsmail Köse ta- rafindan ve yanlı olarak yazıldı- ğını ortaya koyduğunu bildirdi. Hukuk Komisyonu Kamu davası için imza kampanyası tstanbul Haber Servisi - Gazi Mahallesi Hukuk Komisyonu, Gazi Mahallesi'nde meydana gelen olaylardan sorumlu tuttuğu tçişleri Bakanı Nahit Menteşe. lstanbul Valisi Hayri Kozakçıoğiu. Emniyet Müdürü Necdet Menzir \e olaya kanşan polıs memurlan hakkında kamu davası açılması istemiyle imza kampanyası başlattı. Komisyon, toplanacak imzalan daha sonra Gaziosmanpaşa Başsavcılığı'na iletecek. Gazi Mahallesinde 12 martta kahvehanelerin taranmasıyla meydana gelen olaylardan sonra gelişen tepkileT, artık hukuksal boyutta da gündeme gelecek. Ailelerden destek Gazi Mahallesi Hukuk Komisyonu'nun başlattıği imza kampanyası na olaylar sırasında mağdur olan aileler de destek verdi. İmza metninde polisin halkın . üzerine ateş açması ve acımasızca dövmesi sonucunda 13 kişinin öldüğu, 276 kişinin de yaralandığı hatırlatılarak öldürme ve yaralama eylemlerinin polisçe gerçekleştirildiğini kanıtlayan fotoğrafiar, televizyon görüntüleri ve otopsi raporlan gibi delillerin de varlığı vurgulandı. Tüm bu kanıtlann varlığına rağmen devlet görevlilerinin yaptıklan açıklamalarda sorumlulann gizlenmesine çalışıldığı belirtilerek 'olayia ilgili adK soruşturmanın henüz tamamlanmadığı, suç işleyen hiçbir görevlinin tutuklanmadığı, açığa alınan ve hakkında disiplin işlemi uygulanan kimsenin bulunmadığı' belirtildi. Metinde aynca, "Devlet politikası haline gelen devlet suçlannı gizieme ve suçlannı aklama anlayışının demokratik hukuk de% letinin işleyiş kuraBanyla bağdaşan bir yönü bulunmamaktadır" sözlen yer aldı. Cezayir'deki gelişmelerin yakın tanıklanndan, Fransız 68'inin liderlerinden Alain Krivine Türkiye'de: Ekommıikçöküntüİskunalamycmuh ORALÇALIŞLAR -Neden onemli bir kurtuluş sa- vaşından geçen ve yıllarca sosya- listler tarafindan yönetilen bir ül- ke bu duruma getdi? A.Krivine- Bence birçok ne- den var. tki temel neden sayabili- riz. Birisi tarihi nedenler. birisi de günümüzün nedenleri. Tanhi ne- denlerden birisi solun karakteriy- le ilgili. Kururuluş Savaşı sona er- dikten ve bağımsızlık kazanıldık- tan sonra, iktidardakilerin ciddi bir fıkri ve sosyal projesi yoktu. Bu nedenle ne yapacaklannı uzun vadeli planlayamadılar. Yine bu- na bağlı olan bir başka neden de Arap gelenekleriydi. Ama daha da önemlisi Fransız sömürgecili- ği ve daha sonra ABD, Cezayir yönetiminı iktisadi olarak baskı altına aldı. Yönetimlere fazla bİT hareket alanı bırakmadı. Bu baskılar Ce- zayir ekonomisini tümüyle çö- kertti. Bu ekonomik çöküntü halk arasında hoşnutsuzluk yarattı. tn- sanlar sokaklara döküldüler. Ce- zayir'de halkın alım gücü inanıl- maz derecede düştü. - Neden İslama yöneldiler? A. Krivine - Komünizm, Ceza- yir'in tarihınde hiç bir zaman et- kili olmadı. Yalnızca bazı kahra- manlar vardı. Kurtuluş Savaşı'na önderlik eden ve sömürgeciliğe karşı koyan kahramanlar. Hiçbir zaman ciddi bir sol polıtikada ız- lenmedi. Zaten bu konuda önder- lerin bir birikimi de yoktu. Bu ne- denle ilerici, solcu ciddi bir seçe- nek yaratılamadı. Sol bir seçenek olmayınca halk Islamcı akımlara yöneldi. - ABD'nin günümüzde İslamcı akımlara karşı tutumunu nasüyo- rumluyorsunuz? A.Krhine- Bence her şey olabi- lir. Burada lslamcılar ve darbeci- lerin dışındaki üçüncü sesin. hal- kın sesinin büyük önemi var. - Amerikancı bir çözümden, İs- lamcı gmplaria, şu anda iktidar- da bulunan orduyu uzlaştırma eğflimi ne gibi sonuçlar verebilir? A.Krivine- Bugün bu siyasi olarak mümkün değil. Çünkü, bu- gün böyle bir uzlaşmanın ele- mentleri yok. Uzlaşma nasıl ola- cak? Örneğin, daha önce iktidar- • Cezayir'inözellikle iç bölgelerinde çok büyük bir nüfus yaşıyor. Kabileler halinde yaşayan bu nüfus Berberiler. Onlar İslamcı akımlara düşman ve bir îslamcı iktidan kabullenmeleri mümkün değil. da bulunan ve şimdi fiilen asker- lere yönetimi kaptırmış olan FLN ile F1S arasında bir uzlaşma ola- bilir mi? Evet bunlar arasında şimdi savaşıyor olmalanna rağ- men bir anlaşma sağlanabilir. FLN, başlangıçta iktidarda iken FlS'ın gelişmesini engelleyebile- ceğini sandı. -FLN şimdi iktidarda değil mi? A.Krivine- Hayır, onlarda mu- halefette. Daha önce Cezayir uzun yıllar tek basına FLN tarafindan yönetildi. Seçim krizi doğunca or- du tarafindan iktidardan uzaklaş- tınldı. Simdi iktidardaki tek güç ordu. Tıpkı bir parti gibi. Fakat ordunun ve hükümetin bütün üye- leri FLN mensubu. Bütün iktidar bir anlamda FLN üyelerinin eün- de. Ama karar mekanizmalannı bürünüyle ordu kontrol ediyor. Fa- kat ordu ile FIS arasında bugün bir uzlaşma sağlayabilmek olduk- ça güç. Çünkü iki taraftan çok in- san öldü. -ABDbaslası bu noktada bir rol oymnamaz mı? A.Krivine- Oynayabilir. Evet baskı böyle bir sonuç yaratabilir. Imkansız değil. - FIS iktidara gelebilir mi? Onemli bir topluhık Berberiler A.Krivine- Gelebilir. Zaten bir çok belediye onlann elinde. Eğer lslamcılar iktidara gelirlerse çok büyük zorluklar ortaya çıkacak. Bundan sonra daha büyük bir iç savas, çıkabilir. Cezayir'in özellik- le iç bölgelerinde çok büyük bir nüfus yaşıyor. Kabileler halinde yaşayan bu nüfus Berberiler. On- lar İslamcı akımlara düşman ve bir İslamcı iktidan kabullenmele- ri mümkün değil. -Berberiler şu anda var olan ça- tışmalar konusunda nasü bir tu- tum alrvoriar? A.Krivine- Onlar ciddi olarak örgütlüler ve toplam nüfusun yak- laşık yüzde 40'ını oluşturuyorlar. Çok büyük bir azınlık. - Onlar İslamcı güçlere karşı mı? A.Krivine- Bürünüyle. - DeNİetle, Berberiler arasmda- ki ilişki nedir? A.Krivine- Onlar hükümete karşılar. Berberilerin kendilerini özgü bir dili var. Bugüne kadar hükümet bu dili yasakladı. Ceza- yir'in bir bölümünde de Faslılar yaşıyor. - Berberilerin olduğu bölgeler- de bir örgütlenme çabası yürütü- lüyormu? A.Krivine- Evet. FIS son dö- nemde dağlık bölgelerde yeni ör- gütlenme çabalan içine girdi. Sol- cu ve demokrat gruplar ise, Ber- beriler içinde savunma örgütlen- meleri yaparak, FlS'ın saldın ola- sılığına hazırlık yapıyorlar. Bura- larda zaman zaman çatışmalar oluyor. -Ornegin kadınlar Berberiler içinde örgütlenebUiyorlar mı? A.Krivine- Şimdi Berberiler içinde dillenni korumak amacıy- la örgütlenen iki milliyetçi grup oluştu. Bu amaçla yaptıklan gös- terilere 200-300 _bin civannda Berberi katılıyor. Örgütlenen dili savunmakamacıyla yapılan grev- lere ise neredeyse bütün Berberi- ler katılıyor.Bu savaş aynı zaman- da asimilasyona karşı bir mücade- le olarak yürütülüyor. Tabii dev- let bunu bir bölünme tehlikesi ola- rak kabul ediyor ve dil üzerinde- ki yasağı kaldırmayı reddediyor. Berberiler, çok gelişmiş ve eğitil- mis. insanlara sahipler. Kurtuluş Savaşı sırasında da Berberi aydın- lan onemli bir önderlik rolü oy- nadılar. BtTTİ CUMARTESİ YAZILARI ATAOL BEHRAMOGLU 1. SanatGünlepiveTYS Üzerine Türkiye Yazarlar Sendikası 1. Sanat Günleri, 26-27 haziran tarihlerinde Harbtye Açık Hava Tiyatrosu'nda- ki konserlerle gerçekleşti.lki gecede beş bine yakın bir toptuluk seçkın sanatçı ve ozanlanmızı izledi. Her iki ge- cede de izleyiciler, ızleyici olmanın ötesinde, katılımcıy- dılar. TYS Sanat Günleri, denebilir ki, kendiliğinden bir yönelişle, bir gençlik ve demokrasi şölenine dönüştü. Başlangıçta etkinliğimizin adını "gençlik, demokrasi ve sanat şölent" olarak düşünmüştük. Buna gerek olma- dığını, zaten kendiliğinden böyle dacağını soyleyen ar- kadaşlar haklı çıktılar. ••• Türkiye Yazarlar Sendikası 9. Genel Kurulu'nun üze- rinden beş aya yakın bir zaman geçti. Yapılan çalışma- lar, çabalar, basında, medyada yansıyor Şu günlerde ilk sayısı basılmak üzere olan "Yazarlann Dünyası" ad- lı dergide bu çalışmalann toplu bir dökümü de görüle- cektir. Bu beş aylık sürede, en üst düzeyde sorumlu ki- şi olarak, sendikanın yapısı, niteliği, geleceği konula- nnda süreklı düşündüm. 1. Sanat Günleri'mizden izle- nimlerimi aktanrken bu düşünceterime de bir ölçüde değinmek istiyorum. ••• Sanat Günleri'mizin temel bir amacı, düzenli ve gü- venceli herhangi bir geliri bulunmayan ve üstelik bir ön- ceki dönemden yaralı olarak çıkan örgüte gelir (ve mümkün olabilirse bir konut) saglamaktı. Sanatçı dost- lanmız dayanışma çağrımızı caridan kabul etmenin öte- sinde, düşünceleriyle, önerileriyie, programlann oluş- masına katkıda bulundular. Bu içten yaklaşımda ben, kişisel dostluklann, sempatilerin, arkadaşlıklann ötesin- de anlamlar goruyorum. Kültürel ye insanı degerterin ayaklar altına alıridığı günümüz Türkiye toplumunda, toplumun her kesimi, yazarlanndan ve onlann örgütle- rinden öncü atılımlar bekliyor. Bu yakın ilginin ve des- teğin asıl anlamı bence budur... • • • Yazarlanmız ve örgütleri toplumun beklentilerine ya- nıt vermeye ne ölçüde yeteneklidir? Bizden beklenen öncü atılımlan yapabilmeye hazırtıklı mryız? Sanatçı dostlarırruzın biz yazartara ve örgütlerine gösterdiği saygıyı, ilgiyi, desteği gerçekten hak ediyor muyuz? Bu sorulan dürüstçe, kaçamaksız yanıtlayabilmeliyiz. • • • Türkiye'de yazarlann (ve buna bağlı olarak örgütle- rinin) ciddi bir kimlik sorunuyla karşı karşıya olduğunu düşünüyorum. Her şeyden önce, ülkemizde bu alan- da da büyük bir değer kargaşası yaşanıyor. Yazan ve yapıtını değerlendırecek ciddi, güvenilir ölçütlerden yoksunuz. Türkiye toplumunun hiçbir döneminde de- gerler bakımından böylesıne bir altüst oluş ve yozlaş- ma yaşanmadığı için bu durumun yazınsal ortamda yansıması da ne yazık ki kaçınılmaz oluyor. öte yandan, yazarlar (özellikle de edebiyatçı yazar- lar) arasında, toplumsal ve mesleki sorunlar konusun- da bir ilgisizlik, bilgisizlik, güvensizlik ve dağınıklık göz- lemleniyor. Bir grup yazar kendi bireyinin, "ego "sunun sınırtan içinde hapis. Bir başka grup yazar keskin slo- ganlar arkasında önemlilik ve haklılık taslıyor, fakat so- mut bir şey yaptıklannı gören yok. Sessiz bir yazar ço- ğunluğu olup bitenleri izlemekle yetiniyor. Mesleki ve örgütsel konularda bir şey yapmaya çalışanların ise böyle bjr ortamda, aşın ölçüde sabr, özveri ve hoşgö- rü sahjbi olmalan gerekiyor... • • • İki coşkulu sanat gecesiyle taçlanan yoğun bir çahş- ma döneminin arkasından yadırgatıcı da görünecek olsa, Türkiye Yazarlar Sendikası'nın gelecegiyle ilgili olarak çok iyimser şeyler söylemenin kolay olmadığını düşünüyorum. llgisizlerı ilgili kılabılmek çok çetin biriş. Keskin slogancılara bir şey beğendirebilmek, onlarla or- tak, yararlı bir şey yapabilmek hemen hemen olanak- sız. Sessiz çoğunluk ise genellikle, yazarlık emeğiyie geçinemeyen, omuzlannda ekonomik sorunlann ağır- lığını fazlasıylataşıyan bir kesimin insanlanndan oluşu- yor... Arkadaşlanmla birlikte, kurumlaşma ve mesleki ka- zanımlar yönünde adımlar atmaya çalışmamız bundan. Çünkü yazarlann, günümüz Türkiyesi'nin koşullannda kendilerinden beklenen öncü işlevieri yerine getirebil- meleri için, kalıcı, sağlam kurumlar oluşturmalan gere- kiyor. Ancak bu yönde başanlar elde edilebildiği ölçü- de, ilgisizlerin kulak kabartmaya başlayacağı, sessiz çogunluğun kıpırdanacağı, keskin sloganlann anlam- sızlığının belirginleşecegı soylenebilir. • • • TYS 1. Sanat Günleri, birçok arkadaşımızın katkısry- lagerçekleşti. Etkinliğın mımarları, yönetim kurulu üye- miz Işıl Özgerrtürk ve Yazarlann Evi yöneticisi Cengiz Kartal'dı. Duyuru ve tanıtımlarda, Kadıköy Belediye- si'nden, başta Cumhuriyet, Yeni Yüzyıl ve Evrensel ol- mak üzere gazetelerden, gazeteci arkadaşlanmızdan destek gördük. TV çekımiyle ilgili olarak tıkanan ilişki- miz o sırada hastanedeki odasında yatmakta olan Az- \z Nesin'in hayranlık verici, pratik ve kararlı müdaha- lesiyle açıldı. Nurseli Idiz'den. Zürfü Uvaneli'den, Le- man Sam'dan, Edip Akbayram'dan, Yeni Türkü ve Grup Laçin'den, Tuncel Kurtiz ve Genco Erkal'dan, Birsen Tezer ve Ruşen Avşar'dan, Gülsen Tun- cer'den ve değerti ozanlarımız Gülten Akın ve Arif Damar'dan unutulmaz dostluk ve destek gördük. Fa- kat her şeyden daha unutulumaz ve etkileyici olan, bi- rinci gece ve dinmek bilmeyen yağmurun altında ikin- ci gece, sanki bir ayinde, bir kutsal törendeymişçesi- ne salınarak, sahnedeki sanatçıyla özdeşleşerek ve kendi aralannda da sanki tek vücut olarak birlikte tür- küler soyleyen o müthiş, o çocuk denecek kadar genç, o olağanüstü güzellikteki topluluktu... KONUK YAZAR / ARIFSAĞ Alevi toplumu örgütlenme alanın- da son yıllarda onemli kazanımlar el- de etmeye başlamıştır. Alevi örgüt- lenmesi, tabandan gelen bir istemin ifadesidir. Bu manada özgün bir ha- rekettir. Her Alevi yurttaş, örgütlen- me ihtiyacını kendisi, kendi benliğin- de hissetmekte; hissettiğini de hayata geçirmek üzere örgütlenmeye katıl- maktadır. Böylece Alevi örgütlenme- si bir taban hareketine, bir halk hare- ketine dönüşmektedir. Kendi kültü- rel/inançsal kimlik ve özlük haklan- na ulaşmak amacıyla yola koyulan bu hareket, aynı zamanda laik ve demok- ratik bir temel yapıyı da bağnnda ta- şımaktadır. Yıllardır, hatta yüzyıllardır kırlar- da-köylerde kendi kabuklanna çekil- miş Alevler, bugünlerde ne olmuştur da, bir anda kabuklannı kırmış, köy- lerden-kırlardan kentlere doluşmuş ve hareketli bir toparlanmayı da önleri- ne almışlardır? Alevilerin yüzyıllardır sürdüregel- dikleri "sessiz ve dingüT kırsal ya- şamlanna bakınca insanın aklına yu- kandaki gibi sorular gelmektedir... Kendi tarihlerinde bugüne kadar görülmeyen düzeyde yaygm ve sürat- li örgütlenmelere/kurumlaşmalara y önelmelerinin Aleviler açısından el- Alevi örgütlenmesi halk hareketine dönüşüyor bette birçok nedeni vardır. Öncelikli nedenlerden birisi, belki de en önemlisi Cumhuriyet Türkiye- si'nin laik yaşam biçimine/bu yaşam biçiminin 'taÜc' olup olmadığı tartış- malı da olsa/cumhuriyet ideolojisine karşı gelişen anti-laik, çağdışı şeriat- çı örgütlenmelerin rejimi de açıktan açığa tehdit eder hale gelmesidir. Cumhuriyet rejiminin, şeriatçı alter- natif bir rejimle açıktan tehdit edil- meye başlanmasının Türkiye toplu- munda ilk rahatsız edeceği topluluk kuşkusuz ki Alevi toplumudur. Çün- kü, cumhuriyet rejiminin laik-demok- ratik topluluğun çok onemli bir gücü Alevi toplumudur. Aleviler, bugüne kadar "Laik-demokratik cumhuriye- tin" kendilerine her türlü ihanetıne rağmen; bu cumhuriyeti ayakta tutan temel güç olmaya devam etmiştir. Bundan böyle de devam edecektir. A- ma 'gerçekten laik-demokratik bir Cumhuriyet Türkiyesi' uğruna... Alevi-Bektaşilerin Türkiye'de geli- şip/güçlenen anti-laik şeriatçı hare- ketten rahatsızlık duymasmın ve gide- rek kendisini bu tehlikelerden koruya- cak -laik cumhuriyet onu koruyama- dığı için- tedbirlere yönelmesinin hakhlığmı, meşruluğunu yakın geç- mişte yaşadığımız Sıvas- Madımak yangını, Gazi-Ümraniye katliamlan- na bakarak herkes anlayabilir, görebi- lir... Ikinci temel sebep, dünlerde kırlar- da-köylerde yaşayan Anadolu Alevi- lerinin bugünlerde kent yaşamına ge- çiş yapması, kentlerde yaşamaya baş- lamasmm Alevi toplumunun "Kendi yaşam alanında ortaya çıkan sosyal ve ekonomik farklılıklardnf Kırsal ke- simde yaşarken görece daha özgür olan, en azından kendi inanç ve iba- detini gerçekleştirmede ve "Alevi kimliğinj" duyumsamada daha rahat davranabilen Aleviler; kente indikle- rinde kendilerini kuşatan Sünni-Jsla- mi yaşam biçiminin, bu biçimin yarat- tığı sosyo-ekonomik ortamın kendile- rini kuşattığını. kendilerine yaşam alanı bırakmadığını ve bu koşullarda boğulduklannı gördüler. Bu psikolo- jik ve sosyal baskılanma içinde Ale- viler, kendi geleneksel inançlannı, de- ğer yargılannı yaşamak ve korumak ihtiyacını şiddetle hissetmeye başladı- lar. Aleviliği "örgütlü'' bir tavra dö- nüştüren, işte, tabandan gelen bu is- temdi, bu arzuydu.. Sürekli ifade et- meye çalıştığım "tabandan geten is- tem" işte bu ihtiyaçlardan kaynakla- nıyordu. Alevi-Bektaşilerin çok doğal, çok doğru ve çok da namusluca "kendile- ri için" örgütlenmek üzere ortaya çı- kışlan bilinen tabirle "fîncancı kaür- lannı ürküttû!" Tabandan gelmeyen, Aleviler açısından hiçbir meşruiyeti olmayan, yerleşik düzeylerde kendi egemenlik alanlannı oluşturmuş bu- lunan ekonomik ve siyasal çıkar çev- releri, bu gelişmelerden ürkmeye ve rahatsızlık duymaya başladılar. Ve pa- niklediler. Çünkü, bu çevreler yıllar- ca alışmışlardı Aleviler adına "Alevi- lerinhesabuu" tutmaya. Ne zaman ki. Aleviler "kendileri adına kendi hesap- lannı tutmaya sovıındular" işler de o zaman kanştı. Egemenlerin tüm he- saplan da altüst oldu... Şimdi gelinen bugünkü noktada -bu bilindik malum çevreler- yeni bir ta- kım senaryolarla bu hareketi boğma- ya, gelişen toplumsal örgütlülüğü en- gellemeye, giderek onu bölüp parça- lamaya İcoyuldular. Söz konusu çev- reler bazı "artistleri de" senaryonun parçası olarak piyasaya sürdüler... Zorbalıkla-zulümle, baskı ve sin- dirmelerle bu harekete engel olama- yanlar, Alevi toplumuna ve örgütlülü- ğüne ihaneti yıllardır kurumlaşmışbir anlayışın temsilcilerini yapay bazı oluşumlar, bazı isimler altında topla- yarak; Alevi hareketinin asli sahiple- ri pozlanna girerek Aleviliği sahip- lenmeye çalışmakta; Aleviler için "öncü ve önder rt)Uer" yaratarak olu- şumu engellemektedirler.. Bugün için değişik adlarla dernek- ler ve vakıflar vardır. Derneklerin, va- kıflann, dergâhlann, Alevi sanatçı ve yazarlannın, aydınlannm hepsinin or- tak hedefi ve paydası da aynıdır. Or- tak payda Aleviliktir, ortak taban Ale- vi toplumudur. Adlan ayn ayn olan bütün bu kurum ve kuruluşla önce- likle Alevi toplumunun talep ve is- temlerini sahiplenerek savunurlar.El- bette bu öznel taleplerinin yanında. genel kamuoyunun gündeminde yer alan laik-demokratik talepleri de sa- hiplenirler. Bu taleplerin yaşama geç- mesi için ilgili kurumlarla ve kesim- lerle de dayanışırlar, yardımlaşırlar. Öte yandan, özelde Alevi örgütleri kendilerini bağlayan "ortak payda" nedeniyle ayn ayn "uygulama politi- kalan" siyasetleri belirleyemezler.. Belirlememelidirler... Alevi hareketi adına yola koyulan- lar, ayn adreslere yelken açarlarsa bu davranış hem Alevi hareketi açısın- dan, hem de ülkemizde gelişip-güç- lenme ihtiyacı içindeki laik, demok- ratik hareket açısından büyük bir yan- lışlık olur. Bu nedenlerle bütün Alevi örgütlenmelerini temel bir kanalda, bir "ana eksende" toplamak, buradan yönetip-yönlendirmek her yönüyle doğru bir yaklaşımdır. Ben, "Alevi-Bektaşi Temsikiler Mecüsi'nin bu yaklaşunın iirünü, bu ihtiyacın sonucu olarak ortaya çıkügV nı düşünüyorum. Bu yapı istenen dü- ze>de ihti>aca cevap verecek hale ge- tirildiğinde, onemli bir işlev görecegi- ne de inaıuyorum. Hareketi temel bir kanalda görürebilmek için, bu işlerle ilgili herkesin biraz toplumsal siyasal sorumluluk duygusu, biraz sağduyu ve biraz da istekli-arzuhı olmas yeter- IMir.Çünküaslolanniyettir.dryorunr -? -Z'.P~ C£'^,-Z&-
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle