Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 1 TEMMUZ 1995 CUMARTESİ
HABERLER
DiyaneTten yeni
genelge
• ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - Diyanet Işleri
Başkanı Mehmet Nuri
Yılmaz, camilerde bazı özel
şahıslann çeşitlı kitaplar ile
vaaz kasetlerinin tanıtımını
yapnklannın anlaşıldığım
belirterek cami avlulannda
şahsi menfaat sağlamaya
yönelik faaliyetlere izin
vermeyeceklerinî bildirdi.
Mehmet Nuri Yılmaz,
yayımladıgı genelgede,
camilerin kubbe âlemlerinin
çevresine ve minarelerinin
şerefelerine görünecek bir
şekilde hoparlör
konulmayacağını belirterek
"Minarelerimizın bakımını,
temizliğinı, güzelliğini
sağlayacak bu uygulamadan
vazgeçilmemiştır. Ezanlar.
kesinlikle minarelerden
şerefeye çıkılarak
okunacaktır" dedi.
KaymakamlıK
smavı yaşı
• AJNKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - Kaymakamlık
smavlanna katılma yaşının
25'ten 30'a yûkseltilmesini
öngören yasa tekJifi,
TBMM fçişleri
Komisyonu'nda kabul
edildi. CHP Gaziantep
Milletvekili Abdülkadir
Ateş ile ANAP Kütahya
Milletvekili Mustafa
Kalemli tarafindan aynı
yönde verilen iki teklifm
gerekçesinde, hâkim, savcı,
Sayıştay denetçıliği gibi
mesleklerin smavlanna
katılma yaş sının 30 iken
kaymakamlık için 25 yaş
sınınnın getirilmesinin
haksızlık olduğu belirtildi.
ETEV'in
yarışması
• Haber Merkea -
Araştırmacı yazar Emin
Türk Eliçin'in anısını
yaşatmak için araştırma ve
inceleme yanşması
düzenlendi. Emin Türk
Eliçin Vakfı (ETEV)
tarafindan düzenlenen
yanşmayla Türk bilim ve
düşünce alanına katkıda
bulunacak çalışmalann
değerlendirilmesi ve
desteklenmesi amaçlanıyor.
Yanşmanın konusu,
"Cumhuriyet döneminde
Türkiye'de smıfsal yapıdaki
dönüşümler ve sınıflann
nitelikleri" olarak
belirlendi. Yapıtlann en geç
l Ocakl996günüETEV
Merkezi'ne ulaşması
gerekirken ödüller Eliçin'in
ölûm yıldönümü olan 16
Mart 1996 günü yapılacak
törenle sahiplerine
verilecek.
Yaymcı Doğan
cezaevinde
• ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - Yaba öykü
dergisinde yayımlanan
Musa Ajıter ile söyleşıde
bölücülük yaptıgı
gerekçesiyle DGM'de
yargılanarak 6 ay hapis ve
50 milyon para cezası
verilen Yaba Yayınlan
sahibi Aydın Doğan,
Ulucanlar Cezaevi'ne
gönderildi. Yaba
Yayınlan'ndan yapılan
yazılı açıklamada, hapis
cezasını 2 ay daha
erteletmek için DGM lnfaz
Savcılığı'na giden Aydın
Doğan'ın, erteleme
dilekçesi işleme konmadan
tutuklanarak cezaevine
gönderildiği belirtildi.
KISA... KISA...
• Çahşma ve Sosyal
GüvenHk Bakanı Ziya Hafis,
Türk-İs ve Hak-İş
Konfederasyonlan'nı
ziyaret ederek, TBMM
gündemindelti "sosyal
pakef için destek istedi.
• Kâğıthane Göçmen
Bloklan'nda Gülsüm
Yıldınm (52) adlı kadınla
oğlu Beyazıt Yıldmm (26)
oturduklan evde kurşunla
öldürülmüş olarak
bulundular.
• Kadıköy'de. isteğe bağlı
sigorta emeklisi olmak
isteven beş kişinin sigorta
primlerini yatırmadığı öne
sürüien Mustafa Aynalı ve
SSKçahşanıAli
Korkmazbiri yakalandt
• Üç gündür Ortaköy
Kültür Merkezi'ne yapılan
baskınlar ve gözaltılar
nedeniyle bir açıklama
yapan Grup Yorum.
baskılann kendilerini
yıldıramayacağını bildirdi.
• lstanbul Emniyet Mfidrü
Necdet Menzir. istifa ettiği
yolunda ortaya çıkan
söylentileri yalanladı.
• Boğaziçi
Üniversitesi"nde, dün
yapılan "Çevre
Korunmasında Kireç"
seminerinde bilim adamlan
ve uzmanlar, çevre
kirliliğini kireçle çözmenin
yollannı tartıştılar.
Gaziosmanpaşa raporu, milletvekilleri tarafindan imzalandıktan sonra değiştirildi
Gaziraporuskandah• TBMM Araştırma
Komisyonu Başkanı
îsmail Köse, ilk
hazırladığı taslak
raporda Necdet
Menzir*i görevini
yerine getirmemekle
suçlamıştı. Köse,
CHP'lilerinboy hedefi
haline gelen Menzir'i
asıl raporda akladı.
DÜRDANE KOCAÖĞLU ~
ANKARA- tstanbul Gazios-
manpaşa ile Ümraniye'de 21 ki-
şinin ölümü, yüzlerce kişinin
yaralanmasıyla sonuçlanan
olaylan araştırmak üzere kuru-
lan TBMM Araştırma Komis-
yonu'nun Başkanı İsmail Köse,
hazırladığı ilk taslakta •görevi-
ni tam olarak yerine getirme-
mekle' suçiadığı lstanbul Emni-
yet Müdürü Necdet MenzirM.
bir polisin cenazesinde yaptıği
konuşma dolayısıyla CHP'lile-
rin hedefi haline gelince, asıl
raporda 'akladT
Köse, raporu milletvekilleri-
nin imzasına açtıktan ve basına
dagıttıktan sonra da değiştirdi
ve metne, Menzir'i öven bö-
lümler ekledi. Rapora muhale-
fet eden DYP'li Bahartin Yü-
cel'ın muhalefet şerhi, Köse'nin
tçişleri Bakanı Nahit Menteşe
ve lstanbul Valisi Hayri Kozak-
çıoğlu'nun birbirini suçlayan
çelışkıli ifadelerini de 'kamu-
oyundan gizJemeye' çahştığını
ortaya çıkardı.
Raporda muhalefet şerhi bu-
lunan CHP'li Mehmet Sevigen,
"İmzalar toplandıktan sonra
raporun bir tek cümlesi bile de-
ğişmjşse,bu büyükbir sahtekâr-
hkfjr ve siyasi ahlaka sığmaz"
dedi. Sevigen, yeni ve tarafsız
bir komisyon kurulmasinı öner-
di.
DYP Erzurum Milletvekili
İsmail Köse'nin başkanlığında
kurulan Gaziosmanpaşa ve
Ümraniye Olaylannı Araştırma
Komisyonu'nun hazırladığı ra-
Gaâosmanpaşa olaylanna Uişkin olarak hazııianan rapor tartışmalara neden oldu.
por üzerindeki tartışma ve kav-
ga bitmedi.
Komisyon başkanı Köse'yle
aynı partiden olan lstanbul Mil-
letvekili Bahartin Yücel'in mu-
halefet şerhi, asıl raporu büyük
ölçüde çürütürken. gözlerden
kaçınlan bazı unsurlan da gün
ışığma çıkardı.
Edinilen bilgilere göre, ko-
misyon başkanı İsmail Köse,
olaylarla ilgili olarak hazırladı-
ğı ilk rapor taslağında. lstanbul
Emniyet Müdürü Necdet Men-
zir hakkında olaylar sırasında
'tam olarak görevini yerine ge-
tirmediği, olaylara müdahale-
nin gecikmesine neden olduğu'
gibi bazı suçlamalara yer verdi.
Ancak, Menzir'in bir polisin ce-
naze töreni sırasında CHP'li ba-
kanlara ve hükümetin bir kana-
dına yönelik sert eleştirilerde
bulunması üzerine, rapordan
söz konusu bölütnleri çıkartan
Köse, "Menzir, her kademede-
ki polisgörevHlert,görevini yeri-
ne getirdi" tümcesine yer verdi.
Köse, raporu, milletvekille-
rine imzalattıktan ve basına da-
gıttıktan sonra da değiştirdi.
Mentese'nin
sorumıuluğu
Bahartin Yücel, muhalefet
yazısında, olaylardan sonra gö-
rev yeri değiştirilen Gazios-
manpaşa eski Emniyet Müdürü
Mehmethan Tokuş'un daha ilk
gün saat 21.30-22.30 sulannda
"bölgeye girişlerin kesüebilece-
ğini, kışkırtmak anıacıyla kala-
balıklar arasında bulunan 30-
40 kişinin başlangıçta eldeki
kuvvetlerie etkisiz hale getirüe-
bileceğini" İl Emniyet Müdürü
Necdet Menzir'e ilettiğini. an-
cak 'beklenmesi' talimatı aldı-
ğını anlattığinı kaydetti. Yücel,
İsmail Köse'nin övdüğü polis-
le ilgili olarak da şöyle dedi:
"fzienen sahnelerde çevik
kuvvet mensuplannın genetlik-
te havaya uyart ateşi açtıklan.
ancakiçlerinden baalan iieara-
lannda bulunan srvil giyimH ki-
şilerin ellerindeki tabanca ve
MP marka otomatik tüfeklerin
namlulannı kalabalığa doğnı
çevirerek ateş ettikkri gozlen-
mektedir."
Bahartin Yücel, muhalefet
şerhinde, İsmail Köse'nin rapo-
runda yer aldığı gibi olaylar sı-
rasında gösteri yapanlar ile kah-
vehaneyi tarayanlar arasında
bağ kurmamn olanaksız oldu-
ğunu belirtti.
CHP Ankara Milletvekili
Salman Kaya ile birlıkte rapora
muhalefet şerhi koyan CHP ls-
tanul Milletvekili Mehmet Se-
vigen, rapora imza koyan mil-
letvekillerinin raporu okuduk-
lannı zannetmediğini söyledi.
Sevigen, DYP'li Bahattin Yü-
cel'in de kendileri gibi rapora
muhalefet şerhi koymasının ra-
porun yalnızca tsmail Köse ta-
rafindan ve yanlı olarak yazıldı-
ğını ortaya koyduğunu bildirdi.
Hukuk Komisyonu
Kamu davası
için imza
kampanyası
tstanbul Haber Servisi - Gazi Mahallesi
Hukuk Komisyonu, Gazi Mahallesi'nde
meydana gelen olaylardan sorumlu
tuttuğu tçişleri Bakanı Nahit Menteşe.
lstanbul Valisi Hayri Kozakçıoğiu.
Emniyet Müdürü Necdet Menzir \e
olaya kanşan polıs memurlan hakkında
kamu davası açılması istemiyle imza
kampanyası başlattı. Komisyon,
toplanacak imzalan daha sonra
Gaziosmanpaşa Başsavcılığı'na iletecek.
Gazi Mahallesinde 12 martta
kahvehanelerin taranmasıyla meydana
gelen olaylardan sonra gelişen tepkileT,
artık hukuksal boyutta da
gündeme gelecek.
Ailelerden destek
Gazi Mahallesi Hukuk Komisyonu'nun
başlattıği imza kampanyası na olaylar
sırasında mağdur olan aileler de destek
verdi. İmza metninde polisin halkın .
üzerine ateş açması ve acımasızca
dövmesi sonucunda 13 kişinin öldüğu,
276 kişinin de yaralandığı
hatırlatılarak öldürme ve yaralama
eylemlerinin polisçe gerçekleştirildiğini
kanıtlayan fotoğrafiar, televizyon
görüntüleri ve otopsi raporlan gibi
delillerin de varlığı vurgulandı. Tüm bu
kanıtlann varlığına rağmen devlet
görevlilerinin yaptıklan açıklamalarda
sorumlulann gizlenmesine çalışıldığı
belirtilerek 'olayia ilgili adK
soruşturmanın henüz tamamlanmadığı,
suç işleyen hiçbir görevlinin
tutuklanmadığı, açığa alınan ve hakkında
disiplin işlemi uygulanan kimsenin
bulunmadığı' belirtildi.
Metinde aynca, "Devlet politikası haline
gelen devlet suçlannı gizieme ve suçlannı
aklama anlayışının demokratik
hukuk de% letinin işleyiş kuraBanyla
bağdaşan bir yönü bulunmamaktadır"
sözlen yer aldı.
Cezayir'deki gelişmelerin yakın tanıklanndan, Fransız 68'inin liderlerinden Alain Krivine Türkiye'de:
Ekommıikçöküntüİskunalamycmuh
ORALÇALIŞLAR
-Neden onemli bir kurtuluş sa-
vaşından geçen ve yıllarca sosya-
listler tarafindan yönetilen bir ül-
ke bu duruma getdi?
A.Krivine- Bence birçok ne-
den var. tki temel neden sayabili-
riz. Birisi tarihi nedenler. birisi de
günümüzün nedenleri. Tanhi ne-
denlerden birisi solun karakteriy-
le ilgili. Kururuluş Savaşı sona er-
dikten ve bağımsızlık kazanıldık-
tan sonra, iktidardakilerin ciddi
bir fıkri ve sosyal projesi yoktu.
Bu nedenle ne yapacaklannı uzun
vadeli planlayamadılar. Yine bu-
na bağlı olan bir başka neden de
Arap gelenekleriydi. Ama daha
da önemlisi Fransız sömürgecili-
ği ve daha sonra ABD, Cezayir
yönetiminı iktisadi olarak baskı
altına aldı.
Yönetimlere fazla bİT hareket
alanı bırakmadı. Bu baskılar Ce-
zayir ekonomisini tümüyle çö-
kertti. Bu ekonomik çöküntü halk
arasında hoşnutsuzluk yarattı. tn-
sanlar sokaklara döküldüler. Ce-
zayir'de halkın alım gücü inanıl-
maz derecede düştü.
- Neden İslama yöneldiler?
A. Krivine - Komünizm, Ceza-
yir'in tarihınde hiç bir zaman et-
kili olmadı. Yalnızca bazı kahra-
manlar vardı. Kurtuluş Savaşı'na
önderlik eden ve sömürgeciliğe
karşı koyan kahramanlar. Hiçbir
zaman ciddi bir sol polıtikada ız-
lenmedi. Zaten bu konuda önder-
lerin bir birikimi de yoktu. Bu ne-
denle ilerici, solcu ciddi bir seçe-
nek yaratılamadı. Sol bir seçenek
olmayınca halk Islamcı akımlara
yöneldi.
- ABD'nin günümüzde İslamcı
akımlara karşı tutumunu nasüyo-
rumluyorsunuz?
A.Krhine- Bence her şey olabi-
lir. Burada lslamcılar ve darbeci-
lerin dışındaki üçüncü sesin. hal-
kın sesinin büyük önemi var.
- Amerikancı bir çözümden, İs-
lamcı gmplaria, şu anda iktidar-
da bulunan orduyu uzlaştırma
eğflimi ne gibi sonuçlar verebilir?
A.Krivine- Bugün bu siyasi
olarak mümkün değil. Çünkü, bu-
gün böyle bir uzlaşmanın ele-
mentleri yok. Uzlaşma nasıl ola-
cak? Örneğin, daha önce iktidar-
• Cezayir'inözellikle
iç bölgelerinde çok
büyük bir nüfus yaşıyor.
Kabileler halinde
yaşayan bu nüfus
Berberiler. Onlar
İslamcı akımlara
düşman ve bir îslamcı
iktidan kabullenmeleri
mümkün değil.
da bulunan ve şimdi fiilen asker-
lere yönetimi kaptırmış olan FLN
ile F1S arasında bir uzlaşma ola-
bilir mi? Evet bunlar arasında
şimdi savaşıyor olmalanna rağ-
men bir anlaşma sağlanabilir.
FLN, başlangıçta iktidarda iken
FlS'ın gelişmesini engelleyebile-
ceğini sandı.
-FLN şimdi iktidarda değil mi?
A.Krivine- Hayır, onlarda mu-
halefette. Daha önce Cezayir uzun
yıllar tek basına FLN tarafindan
yönetildi. Seçim krizi doğunca or-
du tarafindan iktidardan uzaklaş-
tınldı. Simdi iktidardaki tek güç
ordu. Tıpkı bir parti gibi. Fakat
ordunun ve hükümetin bütün üye-
leri FLN mensubu. Bütün iktidar
bir anlamda FLN üyelerinin eün-
de. Ama karar mekanizmalannı
bürünüyle ordu kontrol ediyor. Fa-
kat ordu ile FIS arasında bugün
bir uzlaşma sağlayabilmek olduk-
ça güç. Çünkü iki taraftan çok in-
san öldü.
-ABDbaslası bu noktada bir rol
oymnamaz mı?
A.Krivine- Oynayabilir. Evet
baskı böyle bir sonuç yaratabilir.
Imkansız değil.
- FIS iktidara gelebilir mi?
Onemli bir topluhık
Berberiler
A.Krivine- Gelebilir. Zaten bir
çok belediye onlann elinde. Eğer
lslamcılar iktidara gelirlerse çok
büyük zorluklar ortaya çıkacak.
Bundan sonra daha büyük bir iç
savas, çıkabilir. Cezayir'in özellik-
le iç bölgelerinde çok büyük bir
nüfus yaşıyor. Kabileler halinde
yaşayan bu nüfus Berberiler. On-
lar İslamcı akımlara düşman ve
bir İslamcı iktidan kabullenmele-
ri mümkün değil.
-Berberiler şu anda var olan ça-
tışmalar konusunda nasü bir tu-
tum alrvoriar?
A.Krivine- Onlar ciddi olarak
örgütlüler ve toplam nüfusun yak-
laşık yüzde 40'ını oluşturuyorlar.
Çok büyük bir azınlık.
- Onlar İslamcı güçlere karşı
mı?
A.Krivine- Bürünüyle.
- DeNİetle, Berberiler arasmda-
ki ilişki nedir?
A.Krivine- Onlar hükümete
karşılar. Berberilerin kendilerini
özgü bir dili var. Bugüne kadar
hükümet bu dili yasakladı. Ceza-
yir'in bir bölümünde de Faslılar
yaşıyor.
- Berberilerin olduğu bölgeler-
de bir örgütlenme çabası yürütü-
lüyormu?
A.Krivine- Evet. FIS son dö-
nemde dağlık bölgelerde yeni ör-
gütlenme çabalan içine girdi. Sol-
cu ve demokrat gruplar ise, Ber-
beriler içinde savunma örgütlen-
meleri yaparak, FlS'ın saldın ola-
sılığına hazırlık yapıyorlar. Bura-
larda zaman zaman çatışmalar
oluyor.
-Ornegin kadınlar Berberiler
içinde örgütlenebUiyorlar mı?
A.Krivine- Şimdi Berberiler
içinde dillenni korumak amacıy-
la örgütlenen iki milliyetçi grup
oluştu. Bu amaçla yaptıklan gös-
terilere 200-300 _bin civannda
Berberi katılıyor. Örgütlenen dili
savunmakamacıyla yapılan grev-
lere ise neredeyse bütün Berberi-
ler katılıyor.Bu savaş aynı zaman-
da asimilasyona karşı bir mücade-
le olarak yürütülüyor. Tabii dev-
let bunu bir bölünme tehlikesi ola-
rak kabul ediyor ve dil üzerinde-
ki yasağı kaldırmayı reddediyor.
Berberiler, çok gelişmiş ve eğitil-
mis. insanlara sahipler. Kurtuluş
Savaşı sırasında da Berberi aydın-
lan onemli bir önderlik rolü oy-
nadılar.
BtTTİ
CUMARTESİ
YAZILARI
ATAOL BEHRAMOGLU
1. SanatGünlepiveTYS
Üzerine
Türkiye Yazarlar Sendikası 1. Sanat Günleri, 26-27
haziran tarihlerinde Harbtye Açık Hava Tiyatrosu'nda-
ki konserlerle gerçekleşti.lki gecede beş bine yakın bir
toptuluk seçkın sanatçı ve ozanlanmızı izledi. Her iki ge-
cede de izleyiciler, ızleyici olmanın ötesinde, katılımcıy-
dılar. TYS Sanat Günleri, denebilir ki, kendiliğinden bir
yönelişle, bir gençlik ve demokrasi şölenine dönüştü.
Başlangıçta etkinliğimizin adını "gençlik, demokrasi ve
sanat şölent" olarak düşünmüştük. Buna gerek olma-
dığını, zaten kendiliğinden böyle dacağını soyleyen ar-
kadaşlar haklı çıktılar.
•••
Türkiye Yazarlar Sendikası 9. Genel Kurulu'nun üze-
rinden beş aya yakın bir zaman geçti. Yapılan çalışma-
lar, çabalar, basında, medyada yansıyor Şu günlerde
ilk sayısı basılmak üzere olan "Yazarlann Dünyası" ad-
lı dergide bu çalışmalann toplu bir dökümü de görüle-
cektir. Bu beş aylık sürede, en üst düzeyde sorumlu ki-
şi olarak, sendikanın yapısı, niteliği, geleceği konula-
nnda süreklı düşündüm. 1. Sanat Günleri'mizden izle-
nimlerimi aktanrken bu düşünceterime de bir ölçüde
değinmek istiyorum.
•••
Sanat Günleri'mizin temel bir amacı, düzenli ve gü-
venceli herhangi bir geliri bulunmayan ve üstelik bir ön-
ceki dönemden yaralı olarak çıkan örgüte gelir (ve
mümkün olabilirse bir konut) saglamaktı. Sanatçı dost-
lanmız dayanışma çağrımızı caridan kabul etmenin öte-
sinde, düşünceleriyle, önerileriyie, programlann oluş-
masına katkıda bulundular. Bu içten yaklaşımda ben,
kişisel dostluklann, sempatilerin, arkadaşlıklann ötesin-
de anlamlar goruyorum. Kültürel ye insanı degerterin
ayaklar altına alıridığı günümüz Türkiye toplumunda,
toplumun her kesimi, yazarlanndan ve onlann örgütle-
rinden öncü atılımlar bekliyor. Bu yakın ilginin ve des-
teğin asıl anlamı bence budur...
• • •
Yazarlanmız ve örgütleri toplumun beklentilerine ya-
nıt vermeye ne ölçüde yeteneklidir? Bizden beklenen
öncü atılımlan yapabilmeye hazırtıklı mryız? Sanatçı
dostlarırruzın biz yazartara ve örgütlerine gösterdiği
saygıyı, ilgiyi, desteği gerçekten hak ediyor muyuz? Bu
sorulan dürüstçe, kaçamaksız yanıtlayabilmeliyiz.
• • •
Türkiye'de yazarlann (ve buna bağlı olarak örgütle-
rinin) ciddi bir kimlik sorunuyla karşı karşıya olduğunu
düşünüyorum. Her şeyden önce, ülkemizde bu alan-
da da büyük bir değer kargaşası yaşanıyor. Yazan ve
yapıtını değerlendırecek ciddi, güvenilir ölçütlerden
yoksunuz. Türkiye toplumunun hiçbir döneminde de-
gerler bakımından böylesıne bir altüst oluş ve yozlaş-
ma yaşanmadığı için bu durumun yazınsal ortamda
yansıması da ne yazık ki kaçınılmaz oluyor.
öte yandan, yazarlar (özellikle de edebiyatçı yazar-
lar) arasında, toplumsal ve mesleki sorunlar konusun-
da bir ilgisizlik, bilgisizlik, güvensizlik ve dağınıklık göz-
lemleniyor. Bir grup yazar kendi bireyinin, "ego "sunun
sınırtan içinde hapis. Bir başka grup yazar keskin slo-
ganlar arkasında önemlilik ve haklılık taslıyor, fakat so-
mut bir şey yaptıklannı gören yok. Sessiz bir yazar ço-
ğunluğu olup bitenleri izlemekle yetiniyor. Mesleki ve
örgütsel konularda bir şey yapmaya çalışanların ise
böyle bjr ortamda, aşın ölçüde sabr, özveri ve hoşgö-
rü sahjbi olmalan gerekiyor...
• • •
İki coşkulu sanat gecesiyle taçlanan yoğun bir çahş-
ma döneminin arkasından yadırgatıcı da görünecek
olsa, Türkiye Yazarlar Sendikası'nın gelecegiyle ilgili
olarak çok iyimser şeyler söylemenin kolay olmadığını
düşünüyorum. llgisizlerı ilgili kılabılmek çok çetin biriş.
Keskin slogancılara bir şey beğendirebilmek, onlarla or-
tak, yararlı bir şey yapabilmek hemen hemen olanak-
sız. Sessiz çoğunluk ise genellikle, yazarlık emeğiyie
geçinemeyen, omuzlannda ekonomik sorunlann ağır-
lığını fazlasıylataşıyan bir kesimin insanlanndan oluşu-
yor...
Arkadaşlanmla birlikte, kurumlaşma ve mesleki ka-
zanımlar yönünde adımlar atmaya çalışmamız bundan.
Çünkü yazarlann, günümüz Türkiyesi'nin koşullannda
kendilerinden beklenen öncü işlevieri yerine getirebil-
meleri için, kalıcı, sağlam kurumlar oluşturmalan gere-
kiyor. Ancak bu yönde başanlar elde edilebildiği ölçü-
de, ilgisizlerin kulak kabartmaya başlayacağı, sessiz
çogunluğun kıpırdanacağı, keskin sloganlann anlam-
sızlığının belirginleşecegı soylenebilir.
• • •
TYS 1. Sanat Günleri, birçok arkadaşımızın katkısry-
lagerçekleşti. Etkinliğın mımarları, yönetim kurulu üye-
miz Işıl Özgerrtürk ve Yazarlann Evi yöneticisi Cengiz
Kartal'dı. Duyuru ve tanıtımlarda, Kadıköy Belediye-
si'nden, başta Cumhuriyet, Yeni Yüzyıl ve Evrensel ol-
mak üzere gazetelerden, gazeteci arkadaşlanmızdan
destek gördük. TV çekımiyle ilgili olarak tıkanan ilişki-
miz o sırada hastanedeki odasında yatmakta olan Az-
\z Nesin'in hayranlık verici, pratik ve kararlı müdaha-
lesiyle açıldı. Nurseli Idiz'den. Zürfü Uvaneli'den, Le-
man Sam'dan, Edip Akbayram'dan, Yeni Türkü ve
Grup Laçin'den, Tuncel Kurtiz ve Genco Erkal'dan,
Birsen Tezer ve Ruşen Avşar'dan, Gülsen Tun-
cer'den ve değerti ozanlarımız Gülten Akın ve Arif
Damar'dan unutulmaz dostluk ve destek gördük. Fa-
kat her şeyden daha unutulumaz ve etkileyici olan, bi-
rinci gece ve dinmek bilmeyen yağmurun altında ikin-
ci gece, sanki bir ayinde, bir kutsal törendeymişçesi-
ne salınarak, sahnedeki sanatçıyla özdeşleşerek ve
kendi aralannda da sanki tek vücut olarak birlikte tür-
küler soyleyen o müthiş, o çocuk denecek kadar genç,
o olağanüstü güzellikteki topluluktu...
KONUK YAZAR / ARIFSAĞ
Alevi toplumu örgütlenme alanın-
da son yıllarda onemli kazanımlar el-
de etmeye başlamıştır. Alevi örgüt-
lenmesi, tabandan gelen bir istemin
ifadesidir. Bu manada özgün bir ha-
rekettir. Her Alevi yurttaş, örgütlen-
me ihtiyacını kendisi, kendi benliğin-
de hissetmekte; hissettiğini de hayata
geçirmek üzere örgütlenmeye katıl-
maktadır. Böylece Alevi örgütlenme-
si bir taban hareketine, bir halk hare-
ketine dönüşmektedir. Kendi kültü-
rel/inançsal kimlik ve özlük haklan-
na ulaşmak amacıyla yola koyulan bu
hareket, aynı zamanda laik ve demok-
ratik bir temel yapıyı da bağnnda ta-
şımaktadır.
Yıllardır, hatta yüzyıllardır kırlar-
da-köylerde kendi kabuklanna çekil-
miş Alevler, bugünlerde ne olmuştur
da, bir anda kabuklannı kırmış, köy-
lerden-kırlardan kentlere doluşmuş ve
hareketli bir toparlanmayı da önleri-
ne almışlardır?
Alevilerin yüzyıllardır sürdüregel-
dikleri "sessiz ve dingüT kırsal ya-
şamlanna bakınca insanın aklına yu-
kandaki gibi sorular gelmektedir...
Kendi tarihlerinde bugüne kadar
görülmeyen düzeyde yaygm ve sürat-
li örgütlenmelere/kurumlaşmalara
y önelmelerinin Aleviler açısından el-
Alevi örgütlenmesi halk hareketine dönüşüyor
bette birçok nedeni vardır.
Öncelikli nedenlerden birisi, belki
de en önemlisi Cumhuriyet Türkiye-
si'nin laik yaşam biçimine/bu yaşam
biçiminin 'taÜc' olup olmadığı tartış-
malı da olsa/cumhuriyet ideolojisine
karşı gelişen anti-laik, çağdışı şeriat-
çı örgütlenmelerin rejimi de açıktan
açığa tehdit eder hale gelmesidir.
Cumhuriyet rejiminin, şeriatçı alter-
natif bir rejimle açıktan tehdit edil-
meye başlanmasının Türkiye toplu-
munda ilk rahatsız edeceği topluluk
kuşkusuz ki Alevi toplumudur. Çün-
kü, cumhuriyet rejiminin laik-demok-
ratik topluluğun çok onemli bir gücü
Alevi toplumudur. Aleviler, bugüne
kadar "Laik-demokratik cumhuriye-
tin" kendilerine her türlü ihanetıne
rağmen; bu cumhuriyeti ayakta tutan
temel güç olmaya devam etmiştir.
Bundan böyle de devam edecektir. A-
ma 'gerçekten laik-demokratik bir
Cumhuriyet Türkiyesi' uğruna...
Alevi-Bektaşilerin Türkiye'de geli-
şip/güçlenen anti-laik şeriatçı hare-
ketten rahatsızlık duymasmın ve gide-
rek kendisini bu tehlikelerden koruya-
cak -laik cumhuriyet onu koruyama-
dığı için- tedbirlere yönelmesinin
hakhlığmı, meşruluğunu yakın geç-
mişte yaşadığımız Sıvas- Madımak
yangını, Gazi-Ümraniye katliamlan-
na bakarak herkes anlayabilir, görebi-
lir...
Ikinci temel sebep, dünlerde kırlar-
da-köylerde yaşayan Anadolu Alevi-
lerinin bugünlerde kent yaşamına ge-
çiş yapması, kentlerde yaşamaya baş-
lamasmm Alevi toplumunun "Kendi
yaşam alanında ortaya çıkan sosyal ve
ekonomik farklılıklardnf Kırsal ke-
simde yaşarken görece daha özgür
olan, en azından kendi inanç ve iba-
detini gerçekleştirmede ve "Alevi
kimliğinj" duyumsamada daha rahat
davranabilen Aleviler; kente indikle-
rinde kendilerini kuşatan Sünni-Jsla-
mi yaşam biçiminin, bu biçimin yarat-
tığı sosyo-ekonomik ortamın kendile-
rini kuşattığını. kendilerine yaşam
alanı bırakmadığını ve bu koşullarda
boğulduklannı gördüler. Bu psikolo-
jik ve sosyal baskılanma içinde Ale-
viler, kendi geleneksel inançlannı, de-
ğer yargılannı yaşamak ve korumak
ihtiyacını şiddetle hissetmeye başladı-
lar. Aleviliği "örgütlü'' bir tavra dö-
nüştüren, işte, tabandan gelen bu is-
temdi, bu arzuydu.. Sürekli ifade et-
meye çalıştığım "tabandan geten is-
tem" işte bu ihtiyaçlardan kaynakla-
nıyordu.
Alevi-Bektaşilerin çok doğal, çok
doğru ve çok da namusluca "kendile-
ri için" örgütlenmek üzere ortaya çı-
kışlan bilinen tabirle "fîncancı kaür-
lannı ürküttû!" Tabandan gelmeyen,
Aleviler açısından hiçbir meşruiyeti
olmayan, yerleşik düzeylerde kendi
egemenlik alanlannı oluşturmuş bu-
lunan ekonomik ve siyasal çıkar çev-
releri, bu gelişmelerden ürkmeye ve
rahatsızlık duymaya başladılar. Ve pa-
niklediler. Çünkü, bu çevreler yıllar-
ca alışmışlardı Aleviler adına "Alevi-
lerinhesabuu" tutmaya. Ne zaman ki.
Aleviler "kendileri adına kendi hesap-
lannı tutmaya sovıındular" işler de o
zaman kanştı. Egemenlerin tüm he-
saplan da altüst oldu...
Şimdi gelinen bugünkü noktada -bu
bilindik malum çevreler- yeni bir ta-
kım senaryolarla bu hareketi boğma-
ya, gelişen toplumsal örgütlülüğü en-
gellemeye, giderek onu bölüp parça-
lamaya İcoyuldular. Söz konusu çev-
reler bazı "artistleri de" senaryonun
parçası olarak piyasaya sürdüler...
Zorbalıkla-zulümle, baskı ve sin-
dirmelerle bu harekete engel olama-
yanlar, Alevi toplumuna ve örgütlülü-
ğüne ihaneti yıllardır kurumlaşmışbir
anlayışın temsilcilerini yapay bazı
oluşumlar, bazı isimler altında topla-
yarak; Alevi hareketinin asli sahiple-
ri pozlanna girerek Aleviliği sahip-
lenmeye çalışmakta; Aleviler için
"öncü ve önder rt)Uer" yaratarak olu-
şumu engellemektedirler..
Bugün için değişik adlarla dernek-
ler ve vakıflar vardır. Derneklerin, va-
kıflann, dergâhlann, Alevi sanatçı ve
yazarlannın, aydınlannm hepsinin or-
tak hedefi ve paydası da aynıdır. Or-
tak payda Aleviliktir, ortak taban Ale-
vi toplumudur. Adlan ayn ayn olan
bütün bu kurum ve kuruluşla önce-
likle Alevi toplumunun talep ve is-
temlerini sahiplenerek savunurlar.El-
bette bu öznel taleplerinin yanında.
genel kamuoyunun gündeminde yer
alan laik-demokratik talepleri de sa-
hiplenirler. Bu taleplerin yaşama geç-
mesi için ilgili kurumlarla ve kesim-
lerle de dayanışırlar, yardımlaşırlar.
Öte yandan, özelde Alevi örgütleri
kendilerini bağlayan "ortak payda"
nedeniyle ayn ayn "uygulama politi-
kalan" siyasetleri belirleyemezler..
Belirlememelidirler...
Alevi hareketi adına yola koyulan-
lar, ayn adreslere yelken açarlarsa bu
davranış hem Alevi hareketi açısın-
dan, hem de ülkemizde gelişip-güç-
lenme ihtiyacı içindeki laik, demok-
ratik hareket açısından büyük bir yan-
lışlık olur. Bu nedenlerle bütün Alevi
örgütlenmelerini temel bir kanalda,
bir "ana eksende" toplamak, buradan
yönetip-yönlendirmek her yönüyle
doğru bir yaklaşımdır.
Ben, "Alevi-Bektaşi Temsikiler
Mecüsi'nin bu yaklaşunın iirünü, bu
ihtiyacın sonucu olarak ortaya çıkügV
nı düşünüyorum. Bu yapı istenen dü-
ze>de ihti>aca cevap verecek hale ge-
tirildiğinde, onemli bir işlev görecegi-
ne de inaıuyorum. Hareketi temel bir
kanalda görürebilmek için, bu işlerle
ilgili herkesin biraz toplumsal siyasal
sorumluluk duygusu, biraz sağduyu
ve biraz da istekli-arzuhı olmas yeter-
IMir.Çünküaslolanniyettir.dryorunr
-? -Z'.P~ C£'^,-Z&-