Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET >UZ 1995 CUMARTESİ
OLAYLAR VE GORUŞLER
Akılve Köktendincilik
Prof.Dr. SAHİR ERMAN
H
ayvanlar âleminin en
güçsüz, en korunmasız
yaratığının "insan" ol-
duğu kuşkusuzdur. Insa-
nın ne içine sığınabilece-
ği kabuğu, ne düşmanla-
nnı uzaklaştırabilecek salgısı ne de onla-
n öldürebilecek zehri vardır. Üstelik dört
ayaklı memeliler kadar çevik olmadığı
için iyi bir koşucu ya da tırmanıcı, koku
alamadıgı için de becerikli bıravci değil-
dir. Pençeleri olmadığı için düşman ya da
avını parçalayamaz, dişlen ufak ve güç-
süz olduğu için korunmakta ve beslen-
mekte zorluk çeker. Postu olmadığı için
iklim koşullanna uygunluk sağlayamaz.
Bundan başka ömrüne oranla uzun sayı-
labilecek bir çocukluk ve gelişme çağı
geçirdigi için de kendını koruyabilecek
gücü bir haylı geç elde edebilir. Ne var ki
bu zayıf, çelimsiz, tüysüz yaratığın, bü-
tün öteki canlılara bakarak büyük bir üs-
tünlügü vardır ki o da "akıl''dır. İnsan, bu
aklı sayesinde her canlıdan daha hızlı ola-
rak bir yerden bir yere gitmekte, kara hay-
vanı olduğu halde suyun altında ve hava-
da yaşayabilmekte, en yabarul (vahşi)
hayvanlan bile avlayabılmekte, hepsin-
den önemlisi araştırmacı özelliği ve bin-
lerce yıldan beri edindiği. kuşaktan kuşa-
ğaaktardığı bilgi vebeceri birikimı saye-
sinde "yaratıcr bir güce erişmiş bulun-
maktadır. Gerçekten doğanın yetıştirdiği
elma ile bugün yediğimiz elma arasında-
ki farkı, çeşitli kanşımlardan elde edilen
yeni bitki ve hayvan türlerini, hep insana,
onun dehasına borçluyuz. Işte insan, bu
yaratıcı gücü sayesindedir ki yalnız do-
gup geliştiği ve Dünya adını verdiği bir
gezegenin egemenı olmakla yetinme-
mekle, sonsuzluğun efendisi olmak yolu-
na girmiş bulunmaktadır.
Ne var ki bu akıllı insan, kendi üzerin-
de egemenliğini kurmak isteyenleri da-
ima ve her yerde ürkütmüştür. Çünkü
hem insanlann akıllannı geliştirmelerine,
düşünmelerine ve düşündüklerini ser-
bestçe ve korkusuzca açıkJamalanna mü-
saade etmek hem de onlan birerkoyun gi-
bi gütmek ve onlann sırtından geçinmek
olanaksızdır. Bu yolda giden dünün ve
bugünün irilı ufakJı zorbalan ve yobazla-
n, kendilerine inanılmasını, güvenilmesi-
ni ve buyruklanna uyulmasını sağlamak
için büyük bir yalana başvurmuş ve söz
ve buyruklannın Tann söz ve buyruğu
olduğunu ilen sürmüşlerdir. Bu söz ve
buyruklardaki mantıksızlığı. akıldışılığı,
çelişkiyi dile getirenleri de asarak, kese-
rek ve yakarak etkisiz duruma getirdik-
ten başka, bir yola daha başvurmuşlardır
\ e özellikle günümüzde v e her dinde gö-
ze çarpan "köktendincilik" akımında bu
yol belirgin bir duruma gelmiştir.
Bu görüşte olan ve din yolu ile kendi-
lerine bir üstünlük tanınması ve bu suret-
le siyasal ve ekonomik egemenliğin ken-
di ellerinde toplanması amacını güden ki-
şiler, insanı güçlü kılan aklın, şeytanm
eseri olduğunu, Tann'nın sevgili kulu ol-
mayı, bu dünyada çile çekmek karşılığın-
da ebedi saadete kavuşmayı isteyen kjm-
senin, şeytanın verdiği akla değil, mantı-
ğa ne kadar aykın düşerse düşsün, sade-
ce bu kişilerin söz ve buyruklanna inan-
masının şart olduğunu ilen sürmüşlerdir
ve bu görüş geçenlerde şehrimizde yapı-
lan dinsel ve siyasal bir toplantıda açık-
ça dile getirilmiştir.
Bu sözlerin her dinin, özellikle Islam
düşünürlennin öğretisine ters düştüğünü
söylemeye bile gerek yoktur. Gerçekten
akıl Tann'nm değil şeytanın eseri ise
maddeten Tann tarafından yaratıldığı k'a-
bul edilen insanın, manen şeytan tarafın-
dan yaratıldığı ve bütün bu üstünlükleri
şeytan sayesinde elde ettiği sonucuna var-
mak gerekir kı böyle bir sonuç, "şirk"
koşmaktan başka bir anlam ifade etmez
ve her fırsatta tekrarlanan "vahdefin in-
kâr edilmekte olduğunu gösterir.
İşte köktendinciler, devleti belirli bir
dinin yörüngesine oturtmak ve o dini dev-
let gücü ile egemen kılmak isteyenler,
böyle bir sapkınlığa düşmek pahasına ak-
la ve düşünceye cephe alırlar. Bu gibile-
re göre yalnız akıl değil anamız. bacımız,
eşimiz, kızjmız olan "kafbn" da şeytan-
dır. Ne kadar örtünürse örtünsün, ayakla-
n çıplaksa kuyruklu şeytandır; derhal ko-
vulması, taşlanması gereklidir, hatta
"farz"dır. Erkeğin yanında oturmak şöy-
le dursun, yürümek hakkını bile haiz ol-
mayan aşağılık bir yaratıktır.
Yine bu gibilere göre akıllı insan, ken-
disiyleöbür insanlararasında fark buiun-
madığını -Tann esirgesin- anlayabilir ve
işte o zaman kjyamet kopar; çünkü o an-
da o insan özgürlük ister, eşithk ister,
kimseye ayncalık tanınmamasını, kanun-
lann herkese ve aynı şekilde uygulanma-
sını ister ve akla, çevresine, doğaya uy-
gun gelmeyen birtakım "mucizelere"
inanmamaya başlar. Bu insan çevresine
bakınıp kuşun yuva yapışını, cansız gö-
rünen tohumun ağaç oluvermesini, dişi
aslan ya da kedilerin yavrulannı büyütü-
şünü, an ve kanncalann toplu yaşayışla-
nnı, insanın uzaya gidiş ve gelişini gör-
düğü zaman, doğanın ve yaşamm kendi-
sinin bir mucize olduğunu ve bu mucize-
nin gerçekleşmesinde kendisinin de payı
bulunduğunu anlar ve bütün bunlan kav-
rayabilmesine olanak veren aklı sayesin-
de inSan oldugunun bilincine vanr.
Köktendincilerin istedikleri akıllı in-
san değil, akılsız robotlardır. Bunun için-
dir ki nerede yaşarsa yaşasın akjllı insan
-akJmı korumak ve akJa uygun bir biçim-
de yaşamak istiyorsa- köktendinciliğin
karşısında yer almak ve akla, özgürlüğe,
eşitliğe ve kardeşlığe ulaşmanın tek ça-
resi olan laik devlet düzenini kesinlikle
korumak zorundadır; aklın yoiu nasıl bir-
se özgürlüğün yolu da tektir ve bu yol la-
iklikten geçer.
100. Yıl Kongresi'ne Doğru...
MEHMET ŞAKİR ÖRS TARlŞHalkla Hiş/dlerMüdürii
Doğaya, insana, bilime, yaşama saygıyla!..
dünyanın dört bir yanında Birleşmiş Milletler'in çağ- tirme, ekonomik büyümeye katkıda bulunma ve dün-
nsı ile ICA'nın (Uluslararası Kooperatifler Birliği) yabanşınıgüvencealtınaalmakonulanndayeniola-
U
luslararası KooperatiflerBirliği'nin 73 yıl de bulunduğumuz 1995 yılının Uluslararası Koope- önderliğinde kutlanmaktadır. naklar araştmlacak, ulusal kooperatif hareketleri de
Öncealdığıkararuyannca,heryıltemmuz ratifler Birliği'nin 100. kuruluş yılı olmasıdır. Bu Her yıl olduğu gibi bu yıl da dünyanın her yanın- kendı konumlannı gözden geçırme, yenı gelişmele-
ayının ilk cumartesi günü "Uluslararası nedenle Birleşmiş Milletler, 1995 yılını H
DünvaKo- da, hemen hemen her ülkede seminerler, paneller, ya- re v e
ye n l
koşullara uyum sağlama konulannda de-
Kooperatif Günü" olarak kutlanmakta- operatifYıITolarakkabul ve jlanetmiştır. Buneden- nşmalar.sergilerjestivallerdüzenlenecektir. Koope- ğerlendırmeleryapacaklardır. Kooperatifhareketınin
dır. Bu yılki kutlamalann önemli ve farklı vanı. için- le bu yılki "Uluslararası Kooperatif Günü" bugün ratiflerarası dayanışma, işbirliğinı koruma ve geliş- ge'ışmelere müdahale edebılrnesının ve hayatın.her
* * aıanınua var oıaoıımesının
olanaklan hazırlanacaktır.
Uluslararası Kooperatifler
Birliği (ICA), 20-23 Eylül
1995 tarihlerinde Ingilte-
re'nin Manchester kentınde
genel kongresini toplayacak-
tır. Dünya kooperatif hareke-
ti, bu kongre için tüm güçle-
rini seferber etmiştir.
'Yüzûncü yıl kongresi'ne
dünyanın dört bir yanından
her renkten, her dılden, her
dınden, her cınsten ve her
ulustan kooperatifçiler katı-
lacak; bu büyük buluşmaya
ülkemızden de ICA üyesi ko-
operatif birlıklerinin temsil-
cileri katılacaktır. Bu yılki
Uluslararası Kooperatif Gü-
nü kutlamalannın bir önem-
li boyutu da 100. Yıl Kong-
resi hazırlık çalışrnalanna ve
tartışmalanna yönlendiril-
miş olmasıdır.
Gerçekten ICA'nın 100.
Yıl Kongresi dünyakoopera-
tif hareketi için bir dönüm
noktası olacaktır. Bugün
dünya ölçeğinde sayısı 750
milyonu bulan kooperatifçi-
yi bünyesinde toplayan ulus-
lararası kooperatif hareketi
ve onun uluslararası örgütü
ICA, ikinci yüzyılına girer-
ken bir durum değerlendir-
mesi yapacak, kooperatifçi-
lerin ve tüm insanlığın mut-
luluğu için neler yapılması
gerektiği bir kez daha ırdele-
necektir. Uluslararası Ko-
operatifler Birliği ikinci yüz-
yılının başında yeni koopera-
tif değerlerini ve bugüne dek
ekonomik ve sosyal yaşamın
tüm alanlannda uygulanan
temel kooperatifçilik değer-
lerini tartışmaya açmıştır.
ICA Yönetim Kurulu ta-
rafından uygun görülen yeni
öneri paketi, yedi adet ko-
operatifçilik ilkesini içer-
mektedir. Bunlar, gönüllü ve
açık üyelik; üyelerin demok-
ratik denetimi; üyelerin eko-
nomik katılımı; özerklik ve
bağımsızlık; öğretim. egitim
ve bilişim; kooperatiflerara-
sı işbirliği ve kamuoyu ya-
ratmaktır. ICA tarafından
"73. Kooperatif Günü" ne-
deniyle yayımlanan ulus-
lararası mesajda şu noktala-
nn altı çizılmektedir. "19.
yüzyıl öncülerinin gelenekle-
rine göre oluşturulan ve son
değişiklilderi 1966 vılındaya-
püan temel kooperatifçilik il-
kelerinin. 1995 Eylül ayında
Manchester'de yapılacak
ICA'nın vüzüncü yıl kongre-
sinde «ö/den gecirilmesi öne-
rilmektedir.
Kooperatif ilkelerinin
yeni şekli, kendi kendine
yetme, demokrasi, eşitlik,
adalet ve dayanışma gibi
temel kooperatif değerleri-
ni yerine getiren 'Koopera-
tif Kımlık Raporu' icerisindt'
deferlendirilebflir. Bu rapor,
kooperatifçilerin doğruluk,
dürüstiük. sos\al sorunıluluk
ve başkalannj düşünme gibi
değerlere inandıklannı ifade
etmektedir.~ Türkıye koope-
ratifçileri olarak. "73. l lusla-
rarası Kooperatif Günü"nü
özelleştirme tartışmalan al-
tında kutluyoruz. Tanmda ve
kırsal kesimde yeni yapılan-
ma gündemde. Tanm Satış
ve Tanm Kredi Kooperarifle-
ri ve Birlikleri'nde değişik-
likier içeren yeni yasalar par-
lamentonun gündeminde.
Her şeye karşın kooperatif
sektörünü ekonomik yaşa-
mın önemli bir öğesi olarak
görüyoruz. Dünyada olduğu
gibi ülkemizde de daha adil
\ e daha hakça üretim ve pay-
laşım ilişkilerinin oluşturul-
masında önemli bir işiev gö-
receğine inanıyoruz. Yeterki
biz kooperatif hareketini kit-
lelerle buluşturabilelim ve
kucakiaştırabilelim.
Dünyonın enerji
kaynakları hıxla
hikeniyor!
fyi ısınma ihtiyacımızı karşılamak
için her yıl yüzlerce ton fuel oil,
doğalgaz, kömur, odun
yakıyoruz. Hovayı kirlefirken
dünyamızın enerji kaynaklarını
da bilinçsizce tükefiyoruz. PVC
esaslı pencere sistemi Pimapen
her yapıda %45'e varan yakıt
tasarrufu sağlayarak dünyanın
ve ülkemizin enerji kaynaklarını
korur. Ayrıca enerji yaratımı dışa
bağımlı ülkemize de her yıl
milyonlarca dolar kazandırır,
yaşam standardını yükseltir.
Pimapen'le yeryvzü
yeşil kalır!
Takılan her Pimapen korunan bir
ağaçtır. Çünkü, PVC esaslı
Pimapen, erezyonu durduran,
bereket yağdıran, havayı
temizleyen ağaçların kesilmesini
önler. Sağladığı ıs: tasarrufuyla
da dünyamızın akcfğerlerinin
yakacak
Pimapen, Dünyada PVC pencere sisteminin ulaştığı en ileri
telcnoloji ile ürefilir. Pimapen, toplam kalitesiyle tüketicisinin tüm
bekleııtilerine yanıt veren üstün bir markadır. Bütün profil ve
aicsesuarlannın uluslararası siandartlara uygunluğu belgelenmiştir.
Pimapen'le paranız
cebinizde kalır!
Pimapen takılır takılmaz fasarruf
başlar. Çünkü, Pimapen'in yalıtım
değerleri dünya standartlarındadır,
sağladığı ısı tasarrufu ile yakıt
tüketimini yan yarıya azaltarak
birikimlerinizi geleceğe taşır.
Pimapen boya bakım istemez,
sonsuz ömrüyle de geleceğe
yatırımdır.
Pimapen'le gökyüzü
mavi kalır!
Pimapen daha çok ısınma, daha
az yakıt kullanımı demektir.
Böylece yanma sırasında ortaya
çıkan zehirli gazların, partiküllü
maddelerin ve asit yağmurlarının
oluşmasını azalfır. Pimapen'li
evler havayı kirletmez, gökyüzünün
mavisini geleceğe bırakır.
Pimapen geleceği
korur!
Biliyorsunuz, yaşanacak bir başka
en 33 yıliık
PENCERE
Fetih ve Laiklik
Geçen gün gazetedeki masamın üstünde bir kitap
buldum. Kim yollamış, kim oraya koymuş?.. Bilmi-
yorum. Kftabın adı: "Asya 'nın Üstünlüğü ve Düşkün-
lüğü". Yazan: Fernard Grenard. Çeviren: Hamdi
Varoğlu. "Cumhuriyet Matbaası Neşriyatı"ndan çı-
kan kitabın yayın tarihi 1941. Fiyatı 100 kuruş...
Yunus Nadi kitaba yazdığı önsözde diyor ki: "Fer-
nard Grenard'm bu küçük kitabını okuduğumuz za-
man onu Atatürk tarihçiliğinin cereyanına uygun sa-
mimi bir eser görmekten adeta heyecan duyduk
(...) Kitapta Asya ileAvrupa karşılaştınlırken Asya'nın
da Avrupa 'nın da haklan azami adalet endişesiyte ve-
rilmek istenilmiştir."
Tarihçilikte yansızlıktan söz açıyor Yunus Nadi; il-
gimi çekti kitap....
Okuyorum....
• • •
Okurken altını çizdiğim kimi satırlan sizinle paylaş-
mak istedim...
Grenard yazıyor
"Osmanlı Imparatortuğu'nda ordu padişahla tek
vücut teşkil ediyordu. Padişah ordudan doğuyordu
ve ordu onun hizmetkârıydı. Ordu bizzat devletti Ue
hükümet onun vazifelerinden biriydi. Bir işgal ordQ-
su kumandanı işgal ettiği araziyi nasıl idare ederse,
padişah da memleketi ordu ile o şekilde idare eder-
di. Hükümetancak ordunun bulunduğu yerde mev-
cuttu. (...) Harp ve idare vazifeleribirbirine kanşır, ya-
hut birbihnden pek cüzi farklarla aynlıdı. Bu vazife-
lerin birinden diğehne kolayca geçilirdi. Başvekil,
başkumandandı. Padişahın bulunmadığı zamanlar,
yalınkılıç orduya şahsen kumanda ederdi. Vilayet
valileri, mahalli birlikleri sevk ve idare ederlerdi.
Bunun doğurduğu iki sonuç vardı, bir askeri ruh-
la bir sivil ruh arasında muhalefet görûlmezdi. Her-
kes harpte asker, alelade hayatta sivildi.
Itaat etmek bir şeref, amirin emri altında can ver-
mek münakaşa edilmeyen bir vazife idi. Devlet ida-
resi, yalnızsıkı birhiyerarşiyle bağlı birbünyeden iba-
ret olmayıp aynı zamanda bütün iktidan nefsinde
toplamıştı. Devletten ayrı hiçbir otorite mevcut de-
ğildi. Şahıslann kıymeti ancak mevkilehnde idi."
Bu satırlar okunduğu zaman Osmanlı'nın demok-
rasiden, sivil toplum örgütlenmesinden, yerel yöne-
timlerden ne kadar uzak olduğu anlaşılıyor; cumhu-
riyetle birlikte demokrasi bu mirasın üstüne nasıl ku-
rulur?..
•••
Ancak madalyonun bir de öteki yüzü var; altını çiz
diğim satırlan birlikte okumayı sürdürelim:
"Harpler; Bosna, Arnavutluk, Kürdistan gibihudut
vilayetleri dışında Bizans Imparatohuğu için meşum
bir sonuç doğuran toprak aristokrasisiniyok etmiş-
ti. Servet de vazife için geçicı, onun gibi ele geçiri-
lebilirbir şeydi. Aylak, lüzumsuz, nüfuzian yüzünden
rahatsız edici büyük beylikler sınıfı Türklerce meç-
huldü. Vazifelerin irsen (kan bağıyla) intikali Türkler-
ce meçhuldü. Bir devlet adamının oğlu veya yeğe-
ni kaynlabilirdi, fakat hiçbir hakkasahip değildi. Yük-
sek mevkilerin çoğunu, çoban veya köylü çocukla-
n işgal ediyordu."
Aristokrasi ve burjuvazi sınıflarının oluşmadığı bir
Türkiye'de, cumhuriyet ve demokrasi denemesi ken-
dine özgü bir yol çiziyor...
"Çoban Sülü" bugün Türkiye'nin cumhurbaşkanı
değil mi!..
• • •
Osmanlı'da hükümet, Fernard Grenard'a göre
"Milletin dışında ve üstünde olmak gibi özel bir ni-
teliğe sahipti; tebalanna hiçbir surette bağlı olma-
yıp onlann üstünde ve onlarla kanşmamış bulunu-
yordu. Bu hükümetin gayesi basitti: Islamiyetin has-
mı olan harici (dış) düşmanı mağlup etmek...'
1923 Devrimi'nin en büyük dönüşümü, devletin
anlamını, amacını, felsefesini değiştirmek oldu; dev-
rim bu açıdan belki de 1789'u bile sollamıştr. Ata-
türic'ün "yurtta sulh, cihanda sulh" özdeyişine bak-
mak gerekir; Türkiye'de laiklik, devletin dinsel karak-
terini kaldırınca, Osmanlı'nın "fetih" temei ilkesini de
dışladı.
T.C. MARMARA
ÜNİVERSİTESİ
MÜHENDİSLİK FAKÜLTESİ
AUTOCADR12
1995 - 7. DÖNEM
BtLGtSAYAR DESTEKLİ TASARIM
PROGRAMI
AutoCAD-I
Başlama Tarihi: Günler: Saatler
4 Temmuz 1995
4Temmuz 1995
8 Temmuz 1995
8 Temmuz 1995
AutoCAD-II
10Haziranl995
Salı, Çar., Cuma
Sah.Çar., Cuma
Cumartesi-Pazar
Cumartesi-Pazar
14.00-17.00
18.00-21.00
09.00-13.30
14.00-18.30
Cumartesi-Pazar 19.00-22.30
îki bölüm olarak düzenlenen egitim programlannın ilk
bölümünde, AutoCAD R12 Bilgisayar Destekli Tasarun
Paketi'ne yönelik iki boyutlu çizimin öğretilmesi a-
maçlanmaktadır. Diğer bölüm, aynı pakete yönelik iki
boyutlu çızim uygulamalanyla birlikte üç boyutlu tasarun
ve katı modellememn ögretilmesini içermektedir. İlk
bölüm 36, ikinci bölüm 28 saatten oluşmaktadır. Kon-
tenjanlar 12'şer kişi ile sınırlıdır. Her katıîımcıya bir bil-
gisayar tahsis edilmekte ve ders notlan verilmektedir.
KAYTTLAR DEVAM EDtYOR!
Ücretler, öğrenci ve grup indirimi ve aynntılar için
Tel.(0216)41823 57
418 23 58Dahili:ll
Fax:(0216)348 02 93
Basvuru:
Marmara Üniversitesi Göztepe Kampusu 81040
Mühendislik Fakültesi Binası
- CIM Laboratuvan - Kuyubaşı I Istanbul
Basın: 27926
ÇUMRA ASLİYE HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
Sayı: 1995'161
Davacı Hazine vekili tarafından açılan gaiplik dava-
sında: Çumra Bardakçı Mahallesi 246 hane, 004/04 cilt,
6 sayfada nüfiısa kayıtlı 1934 dogumlu Ahmet ve Hafı-
ze'den otma Raşit Lama'nın askerlik görevinı yapması
için 41 yıldır arandığını, kendisinden bugüne kadar ha-
ber aimamadığından gaipliğine karar venlmesi istenil-
miş olmakla, hakkmda gaiplik karan istenenın kendısi
veya gaip hakkmda bilgileri olan kimselenn ışbu ilanm
yayını tarihinden itıbaren bir yıl ıçinde mahkemizin
1995/161 esas sayılı dava dosyasına bilgi ve haber ver-
melen ilan olunur. Basın: 29730