14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 5 HAZİRAN 1995 PAZARTESİ 12 DIZIYAZI kamrlan AİHK'deSargın ve Yağcı, Ankara DGM'de tutuklu olarak yar- gılanmalan devam ederken tutukluluk ve yargılama sü- releriyle ilgili ikinci bir baş- vuru (164199 - 16426/90) daha yaptılar. Bu sırada An- kara DGM'de, sayılan otuzu aşan klasörlerdekı onbinler- ce sayfayi bulan dergilerin, bildirilerin, benzeri belge ve yayınlann ayda bir kez yapı- lan duruşmalarda okunması sürdürülürken, sanıklann her oturumda yineledikleri salı- verilme istemleri de mahke- mecereddediliyordu. Oluşan kanıya göre, belgelerin okunması daha birkaç yıl alabilir ve hukuksal koşullar- da bir değişim olmadığı ge- rekçesiyle tutukluluklan da yıllarca uzayabilirdi. Sargın'ın, tüm belgelerin duruşmada okunması yerine, savcılık ve savunma avukat- lannın bir araya gelerek ka- nıt niteliği taşıdığında görüş birliğine vardıklan belgele- rin duruşmada okunması, di- ğerlerinin dosyadan çıkanl- ması yolundaki talebine, Türk hukukunda böyle bir yöntem bulunmadığı görü- şüyle savcı katılmamış, mah- keme de istemi reddetmişti. Türk hukukunda tutukluluk dunımunun ve davanın ne kadar sürebileceği konula- nnda da bir açıklık bulunmu- yordu. AİHK, iki buçuk yıl tutuklu kalmanın, sözİeşme- nin 5/3, dört buçuk yıl süren ceza davasınm, sanıklar ak- lansalar bile, sözleşmenin 6/1. maddelerindeki "_ma- kulsüre_~len aştığı görüşüy- le oybirliği ile başv uruyu ka- bul etti. Sonuç raporunda da aynı görüşlen yıneleyen ko- misyon, Türkiye'den bir çö- züm önerisi gelmeyince, yet- kisini kullanarak uyuşmazlı- ği AvTupa insan Haklan Mahkemesi'ne gönderdi. 3. DOSYA (14116 - 14117/88) INSAN HAKLARI VE TÜRKİYE •Avrupa insan Haklan Komisyonu'nun 6 Aralık 1994 günü oybirliğiyle aldığı TBKP ile ilgili karar, Türkiye Anayasa Mahkemesi kararının uluslararası yargı önündeki ilk değerlendirilmesi oluyordu. • Sonuçta, Türkiye'de temel hak ve özgürlüklerin yalnız 1982 Anayasası ve hukuka aykın yasalarla değil, aynı zamanda Anayasa Mahkemesi'nin kararları ile de kısıtlanıp işlemez duruma getirilebildiği saptanmış oldu. Komisyon, içtüzüğünü uygulayarak birinci başvuru kapsamındaki bazı konulan, Ankara DGM'deki davanın sonucu alı- nıncaya kadar erteledı. Bu davanın kara- ra bağlanması üzerine. basvurunun erte- lenen bölümlerini yeniden incelemeye aldı. Sargın ve Yağcı'nın tutuklanıp yargı- lanmalan, siyasal inanç ve düşüncelerin- den kaynaklanıyordu. Komisyonun 13 Ocak 1993 günü aldığı kararla, dilekçe- lerin TCK 140,141 ve 142. maddelenne dayanılarak tutuklanmalan, sözleşmenin Türkiye'de tüm çabalara karşın insan hakları ihlalleri sürerken AJHK de başvurulan değerlendiriyordu. TBKP duruşmasının ardından, benzer gerekçelerle Anayasa Mahkemesi'nce kapatılan Sosyalist Parti ve daha sonra Halkın Emek Partisi'nin başvurusu da komisyonca kabul edildi. düşünce özgürlüğünü tanımlayan 9., dü- şünceyi açıklama özgürlüğünü kapsayan 10. maddelerine aykın bulundu. Değişik politik görüşlerin ileri sürülebildiği Tür- kiye'de sol siyasal örgütlenmeye getiri- len kısıtlamalar, sözleşmenin 14. madde- siyle korunan "eşıtfik" ılkesinin çiğnen- mesi olarak nitelendi. CMUK'ta yapılan son değişimlere ka- dar. gözlem altındakı sanığın avukatla- nyla görüşmelerine izin verilmiyordu. Sargın ve Yağcı, kendileriyle ilgili soruş- turmanın ışkence altında geçen en önem- li aşamasında izin verilmedigi için avu- katlanylakonuşturulmamışlardı. Komis- yon, bu uygulamanın, savunma ve avu- kat edinme hakkını düzenleyen 6/3-c maddesine aykın bulunduğunu vurgula- dı. Basvurunun kabul edilmesinin ardın- dan komisyon, sonuç raporunu yazarak görevini tamamladı. Dosya, 1994 yılı so- nunda onay için Bakanlar Komitesi'ne gönderildi. Türkiye Birleşik Komünist Partisi, Anayasa Mahkemesi'nce, başlıca iki ne- denedayanılarak kapatılmıştı. Birinci ne- den, partinin adında "komünist"sözcü- ğünün bulunmasıydı. Anayasa Mahkemesi'nin diğer gerek- çesı ise parti programında yer alan Kürt sorununa yönelik banşçı çözüm önerile- n nedeniyle "aynmcılık ve bölücülük" yapılmış olmasıydı. Bütün bunlara karşın, Anayasa Mahkemesi'nin karannda, TBKP'nin ».demokratikku- rumlara. çoğulcu siyasal ya- şama ve genel seçim ilketeri- ne bağb bir parti.." olduğu belirtiliyordu. Anayasa Mahkemesi, 1982 Anayasası ve Siyasal Partiler Yasası'na dayanarak kapatma karan verirken, AİHS'yi ve "Yeni Bir Avru- pa İçin Raris Şartı''nı da yar- gısını güçlendıren hukuksal temeller arasında belirtiyor- du. Partinin kapatıima kara- n, parti kuruculan olan Sar- gın ve Yağcf ya on yıllık, ki- mi yerde yaşam boyu süre- cek siyasal yasaklar getiri- yordu. AİHK. 6 Aralık 1994 günü yapılan duruşmanın ar- dından oybirliği ile aldığı ka- rannı açıkladı. Komisyon, sözleşmenin 9,10,11, ve 14. maddeleriyle, 1 no'lu proto- kolün 1. ve 3. maddelerine aykmlık savlannı yerinde buldu ve başvuruyu kabul et- ti. Anayasa Mahkemesi AİHK önünde Bu karar, Türkiye Anaya- sa Mahkemesi karannın uluslararası yargı önündeki ilk değerlendirilmesi oluyor- du. Sonuçta, Türkiye'de temel hak ve özgürlüklerin yalnız 1982 Anayasası ve hukuka aykın yasalarla değil, aynı zamanda Anayasa Mahke- mesi'nin kararlan ile de kısıt- lanıp işlemez duruma getiri- lebildiği saptanmış oldu. 6 Aralık 1994 günü bu da- vanın ardından yapılan ikin- ci bir duruşmadan sonra, benzer gerekçelerle Anayasa Mahkemesi'nce kapatılan Sosyalist Parti'nin başvurusu da komisyonca kabul edildi. (21237/93) 1995 yılı Nisan ayında, komisyonun Halkın Emek Partisi'nin (HEP) baş- vurusunu kabul ettiği, basın yoluyla duyuruldu. Kamu- oyunda şaşkınlıkla karşıla- nan bu değerlendirme, ger- çekte komisyonun daha önce TBKP ve SP başvurulan üzerine verdiği kararlar nedeniyle beklenen bir sonuçtu. Sargın, Yağcı ve TBKP'nin, AÎHK'de ve divanda incelenen başvurulannın sa- vunmanlığını. Ankara Barosu'ndan Av. Erşen Sansal ile lzmır Barosu'ndan Av. Güney Dinç. birlikte yürütmektedirler. Yarın: Türkiye. AİHK gündeminde fld farkh aydm: Sokrales ve Abelard TARİHTE DÜŞÜNCE "SUÇLÜLARI" ADNAN CEMGİL Eski Yunan felsefesinin büyük adla- nndan biridir Sokrates. 10 469'da Ati- na'da doğdu. Ölümü yine bu kentte, 399'da. Annesi ebe, babası yontucu. Yunan fel- sefesinin klasik döneminde ve daha son- raki Avrupa düşünüşüne belirleyici bir etki yapacaktı. Düşünce yaşamının ilk adımında so- fistlere karşı tepkisiyle kendini gösterir bu akılcı filozof. Benimsediği büyük ilke, felsefeye (flo- zofıa) fılo-sofıaya bilgi sevgisidir. Yazılı yapıtı olmayan Sokrates'in ya- şamöyküsünü, düşünce yöntemlerini ve çalışmasım, öğrencisi Platon'un diyalog- lanndan öğreniyoruz. Felsefede yöntem olarak ebe olan an- nesini örnek ahr. Düşüncelerini kendisi doğrudan açıklayacak yerde, Atina so- kaklannda, Agora'da rastladığı kimsele- ri. öğrencilerini sürekli sorgulayarak gün ışığına çıkanr. Düşünce tarihinde önem- li bir yer tutan şu iki özdeyişiyle özetler ilkesini: "Kendini biT, "Bir şev biliyo- nım, o da bir şey bilmediğimdir." Nesnel ideacılık Sokrates'le başlar. So- fıstler, dış dünyanın bilgisine önem ve- rirler. Sokrates, onlann bu tutumuna kar- şı çıkarak insanın bilgisine ulaşmayı amaçlıyordu. Toplumsal, ahlaksal konu- larla ilgileniyordu. "tnsan aklının, inançlar, gelenekier, tö- reler, yürüriükteld yasalar üzerine özgür- ce araştırma hakkını savunuyordu." Sokrates, başkalarınayönelttiği eleşti- rinİD kendisine yöneltilmesini içtenlikle istiyordu. Her şeyin üstünde tutar aklı, Sokrates. Akıl, eşittir irade. Ona göre "insan", ev- rensel bir kavramdır. Tek tek insanlar- dan, tek tek insanlann aklından ve bilgi- sinden yola çıkan. tümevanm yoluyla in- sana ulaşır. Sokrates, bir anlamda eski Yunan ay- dınlanmasının öncüsüdürdenilebılir de... Boş inançlara karşı aklın üstünlüğünü, karanlığa karşı aydınlığı yeğlediği için. Sokrates'i suçlayanlar şöyle diyorlar- dı: insanlann görüşlerini, inançlannı acı- masızca eleştirir, gençliğin eğitimini kö- tüler. site tannlannın yerine başka tann- lara inanır; bir savaş kahramanının cesa- reti, politikacılann devlet yönetimini bil- mediklerini ileri sürmüştür. Bu suçlamalar o dönemde Atina'da egemen olan yöjıetimin düşmanlığına ne- den olurken kimi kişileri de karşısına alı- yordu. Bunlann başında zengın bir tüc- car olan Anftüs vardı. Onu, oğlunu ken- disi gibi sepici olarak yetiştirdiği için eleştınrdi. Işte o ve iki yardakçısı. Sokrates'in yargılanmasını sağladılar. Bu yargılamada ölüm cezası isteniyor- du Sokrates için. Uzun "savunma''sında yaşamını ve düşüncelerini sergiledi: doğ- ruyu bilmekten ve insanlan uyarmaktan başka kaygısı olmadığını anlattı. "Savunma"sının sonunda büyük yu- reklılikle ve dinginlikle ölüm cezasını karşıladı. Şu sözlerle yaşamına son ver- di: "... şuçlu ya da suçsuz oktuğumu söyle- \in_ Önemi vok benim için_ yüz kere bi- le ölünıc nıahkûm edilsem, ömrümce na- sılvaşamıssam. vineöyle.vaşamaktan \~az- geçecek değüim-." Böyle söylüyordu, baldıran otu zehri- ni içti ve kendi eliyle yaşamına son ver- di. 70 yaşındaydı. Pieıre Abelard Fransız filozof ve skolastik din bilgi- ni Pierre Abelard (1079-1142) bir soylu- nun (senyör) oğluydu. Babası asker ol- masını ister. Okumaya, öğrenmeye tut- kun olan Abelard, soyluluk mirasından vazgeçer. • Sokrates, aklı her şeyin üstünde tutar. O bir anlamda eski Yunan aydınlanmasının öncüsüdür de... Boş inançlara karşı aklın üstünlüğünü, karanlığa karşı aydınlığı yeğlediği için. • Abelard'ın felsefesi, tüm edinilmiş düşüncelerin, bilgilerin sıkı bir eleştiriden geçirilmesini savunur. Ne var ki bu akılcı yaklaşım, Katolik kilisesinin yöneticilerini çileden çıkanr ve onu barbarca cezaya mahkûım ederler: Yapıtını kendi eliyle yaktınrlar. Paris'te o dönemin ünlü bilginlerinden Guillaume de Champeatu'un öğrencisi olur. Kısa sürede büyük başan gösterir. hocasının kıskançlığına neden olur bu yüzden. Paris'ten aynlan Abelard, iki taşra kentindeokul açar. Yirmi iki yaşın- dadır o sırada. Derslerinde parlak bir ba- şan gösterir. Daha sonra Paris'e dönerek derslerini orada sürdürür. O dönemin tanınmış din bilgınlenn- den Anselm'in derslenne gider. Kısa bir zamanda, yine büyük bir başan sağlar; öyle ki hocasının görüşlerine karşı çıka- cak kadar bırolgunluğa ulaşır. Artık sayğın bırdiyalektıkçi olmuştur. Hem filozof, hem din bilgini olarak ün salmıştır Abelard adı. Yine o günlerde bir gönül serüveni ile büyük sarsıntıya uğrar yaşamr Bağnaz papaz Fuberth'ın yeğenı HeJoise'e tutul- muştur! Anlaşır ve evlenir bu kızla. Kızın amcası papaz, karşıdır bu evlen- meye. Öfkeden çılgına döner, kılise ku- rulundan, bu evliliğin geçersizliği kara- nnı çıkamr. Bunun üzerine iki sevgili, birer ma- nastıra kapanırlar. Öğrencilerin sürekli çağnsı üzerine manastırdan çıkar Abe- lard. Halka açık derslerine başlar. "Din Bilimine Giriş" adlı kitabı, kilise kuru- lunca katolıkliğin dogmalanna karşı bu- lunarak bu kitabı yakmaya mahkûm eder. (Ömrünün sonlannda, fılozof daha kor- kunç bir yakınma olayına uğrayacaktır.) Abelard'ın felsefesi daha o dönemde çağını aşan bir niteliktedir: Tüm edinil- miş düşüncelerin, bilgilerin sıkı bir eleş- tiriden geçirilmesini savunur. Abelard, o günlerde üçlem (baba, oğul, kutsal ruh) tartışmalannı Platon felsefe- siyle sona erdirmeye çalışır. Platon kozmogonisinde evTen şu üç il- keyle açıklanır: "Hayu", ruh, akıl." Yani Tannsız bir evren anlayışıdır bu. Abelard, felsefeyle dinsel ınanç ilişki- si konusunda akılcıdır (rasyonalist), inanç akla dayanmalıdır. Bu akılcı eği- lim, felsefeseİ düşünüşün olabildiğince özgür olması isteğinde kendini gösterir: Bir de mantıksal yönteminde: Otoritele- rin tartışmalanndaki çelişkileri açığa vur- mayı savunur. "Sic et non" (evet. hayır) adlı yapıtın- da Kutsal Kitap'ta yazılanlann, kilise otontelerinin ve filozoflann tartışmala- nndaki çelişkileri, tutarsızlıklan açığa v urmuştur. Yöntemi, okulun sınırlannı aşarak çok sonralan felsefe. hukuk, din bilimi araş- tırmalannda da uygulanmıştır. Ne var ki bu akılcı ve atılganca davra- nış, Katolik kilisesinin yöneticilerini çi- leden çıkardı: Onu barbarca, acımasız bir cezaya mahkûm ettiler. Yapıtını kendi eliyle yaktırttılar. Barbarlardan kaçmak için, manastır- dan manastıra, kentten kente koştu dur- du. Gücü tükenmişti, sonunda yaşamını yitirdi. 63 yaşındaydı. Yarın.Thomas More ve Ciardano Bruno POLTltKAVEÖTESÎ MEHMEDKEMAL Ankara'da Bir Mahalle... Israilli okurum Bay Izak, Cumhuriyet'in çok eski abonesidir. Ben 20 yılı biliyorum, onunki nâ^deyse iki katı. Israil'e göçmeden önce Osmanbey'de otu- rurrnuş. Şimdi Telaviv yakınlannda (80 km.) bir fabri- ka işletiyor. Soyadını kullanmıyor. "Izak de yeter" di- yor. Kaç yıl vardı görmüyordum, onun gelip beni bu- iamadığı da olmuş. Bu kez buldu. Yanında damadl da vardı, damat için, "Deri işi yapıyor" dedi. israil'den üç abone varmış, birisi bizim Izak. Süre- si dolduğunda kesmezlermiş, nasıl olsa, günün bi- rinde bir yerlerden çıkar gelir, abonesinı tazelermiş. Bu üçüncü gelişiymiş, öteki gelişlerinde beni bula- mamış. "75'inci yaş gününü gazetede okudum, uzun ömürterdilerim"dedi. "Gidip degelmemekvar/Ge- lip de görmemek var" dizelerini Izak da biliyordu. Uzun uzun boynuma sanldı, fotoğraf çeker gibi göz- lerimin içine baktı. Belli ki 75 yıl onu iyice duygulan- dırmıştı. Abone servisi, Izak'ın burda olduğunu 'Haberier'ö çıtlatmış, bir söyleşi yapıyorlardı. Israil nere, Türkiye nere, ele zor geçer bir söyleşi fırsatı. Sanınm Cum- huriyet-Dergi'de yeri hazırdır. Izak, Israil'e göçmeden önce Osmanbey'de otu- rurmuş. Gezdiği dolaştığı yerferi damadına bir bir ta- nıtıyor. Metro yapımında ne kaldıysa onlan gösteri- yor. Çocukluğumun yansı Ermeni, yansı Yahudi ma- hallesindegeçti. Yahudiler, Samanpazan'ndahavra- nın bulunduğu sokakta otuaıriardı. 30 binlik Anka- ra'da Yahudi sayısı da hayli kabank görünürdü. Kuvayı Milliye döneminde Falih Rrfkı anlatır. Kent- te konut sıkıntısı var, kimi bağlara taşınır, kimi de Ya- hudi evlerinde pansiyon kalır. Akşam oldu mu man- gallar yanar, çevreyi yemek kokulan sarar. Nedense Yahudiler yağda kızanmış soğanlı yemekleri pek se- verler. Genizleri tıkayan bu kokular ordan gelir. Izak, bunları benim kimi yazılanmda okuduğu için, sırası geldiğinde anlatır durur. Bir de bir futbol maçı- nı unutmaz. Izak görmemiş, ama ben yazmışım. Ya- hudi mahallesinin bir takımı vardı, bir de bizim öz- genspor'un. Pazar günü oldu mu Bomonti'nin bulunduğu düz- lükte maç yapardık. Bizimkiler hep mızıkçılık eder- lerdi. Ya golü saymazlar, ya penaltıyı attırmazlardı. Kavga çıkmasın diye aşağıdan alııiardı. Ne kadar özenle oynarlarsa oynasınlar, sonunda bir punduna gelir Yahudi takımı yenik düşerdi. Kent büyüdükçe Yahudiler, Yahudi mahallesinden aynlmaya, Sıhhiye'de toplanmaya başladılar. Artık küçük mahalle onlara yetmiyordu. Manifaturacılık ye- terli sayılmıyordu. Yıllar yıllan kovaladıkça çoğu An- kara'yı da bırakıp Istanbul'a göç ediyordu. Çocukluk arkadaşımız olan Yahudiler arada bir Ankara'yı gör- meye gelirierdi. Büyük birer tüccar olmuşlar, kentin sayılı zenginlerinden sayılıyoriardı. Ermenilere gelince, onlar uzun süre kentte kalmış- lardı. Yaz geldi mi bağlara göçerler, kışa doğru şeh- re inerierdi. Kentin onanm işleri Ermenilerin elindey- di. Onarılacak bir şey oldu mu, "Git Hamparsun kalfayı çağır..." derierdi. ' Hamparsun usta, takımı taklavatı ile gelir, onanm- lan yapardı. Şurasını unutmayayım, sarraflık da Er- menilerin elindeydi. Yıllar sonra Izak bana bunlan anımsattı. Bugün, birkaç milyonluk kentte ne Ermeni var, ne Yahudi... Rumlar ise hiç görünmezlerdi. Bir kent eskiyordu. Mahallede yalnız havra yerinde duruyordu. BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 SOLDAN SAĞA: 1/ Sacda pışırilen bir tür ekinek. 2/ Doğu Karadenız dağlannın vüksek kesimlennde yay- gın geçici kırsal yerleşme... Büyü- memiş karpuz. 3/ Bir yûzü uzun tüy- lü, kalın >-ünden dokunarak yapıl- mış yağmurluk... Yemek. 4/Ölenbir kımseden kalan her şey. 5/ Türlü bitki- lerin yaprak \e ka- buklan ile koku- landınlmış acımtırak bir içki... Şiırde îki ya da daha çok dize- den olusan bırim. 6/ Bomba- lardan komnmak için yerin al- tına kazılmış siper.7/Ceviz ya da badem ıçi... Binnin buyru- ğu altında olan görevli. 8/ Bir nota... Musa Peygamber'i Nil Irmagı'ndaki bir sepetten kur- tanp büyüten kadın. 9/Bayra- ğın uçkurluk karşısındakı ke- nan... Uzaklık işareti. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Halk dilinde yükü olmayan yayaya verilen ad... Kenar sü- sü. 2/ Yunden dövülerek yapılan kalın ve kaba kumaş... XX. yüzyıl başlannda Avmpa'da da yavgınlaşan, Brezılya köken- li dans. 3/ Afrika'da bir ırmak. 4/K.andillerle aydınlatılarak yapılan senlik. 5/ Dinsel bir törende Kuran'dan okunan on ayetlik bölüm... Değme, dokunma. 6/ Su... Büyük kardeş, ağabey... Dolma yapmak için hazırlanan kanşım. 7/ Halk di- linde bir çeşit basmaya verilen ad. 8/ Dag geçidi... "Semaya — çekti ah ü figanım" (Karacaoğlan). 9/ Ilave... Kalıpta pi- i şen bir tür meyvelı pasta. İLANEN TEBLİGAT SEp:RİHİSAR İCRA MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN Dosya No: 1995-46 Alacaklı: Nail Atar, vekili Av. Kadır Özbek, Atatürk Cad. No: 6'1 Seferihisar. Borçlu: Mehmet Ali Göker. Fahrettin Paşa Mah. Çeş- m&'lzmir. Borç miktan: 120.772.630.-TL alacağın icragiderle- ri, takipten tahsıle yasal faiz ve avukatlık ücreti ile tah- süı. Yukanda yazılı borç ve masraflan için icra emri çıka- nlmasına rağmen, tebligat yapılamamıştır. Zabıtaca ya- pılan araştırmada adresı tespıt edilemediğinden ilanen tebliğine karar verilmiş olmakla: gazetede ilanından iti- baren yasal süreye 8 gün ilavesi ile 15 gün içerisinde öde- meniz, takibin dayanağı (ilamın) Çeşme Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 1992/264, E. 1994/160 K. sayılı ılamı gereğince 15 gün içerisinde ödemeniz, ödemezseniz, tet- kık merciinden veya Yargıtay'dan veya mahkemenin ia- desı yolu ile ait olduğu mahkemeden ıcranın geri bıra- kılmasına dair bir karar getirmediğıniz takdirde cebri ic- ra yapılacağı, yine bu müddet ıçınde 74. madde gereğin- ce mal beyanında bulunmanız. beyanda bulunmaz veya hakikate aykın beyanda bulunursanız 337, madde gere- ğince hapis ile cezalandınlacağınız, ihtar olunur. Aynca adınıza Yusuf Göker'den intikal edecek Çeşme lnönü-Palavuz oğlu mevkiinde 321 ada, 23 parsel nolu taşınmaz kayden haciz ediftniş olmakla: 10 gün içerisin- de hacze bir diyeceğiniz varsa bildırmeniz ihtaren ilan olunur. Basın: 24693
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle