06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
» HAZİRAN 1995 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KULTUR 13 UYCARLIKLARIN İZİNDE OKTAY EKÎNCt Dünya Mimarlık Günü 1 Temmuz'da kutlanıyor: Anadohı UygarMdarmı Sayunma Günü lerkezi Paris'te bulunan Liuslararası Mimariar Biriiği (UIA), 986'dan bu yana her yıl 1 Temmuz'u "Dünya Mimarlık Günü" ılarak kutluyor. Bu, aynı zamanda, 100'den fazla ülkedeki yaklaşık jnilyon mımann yine her 1 Temmuz günü "uhısal ve evrensel Brumluluklannr gündeme getirmeleri anlamını taşıyor. UIA'nın ter yıl belirlediği ana temalar ise bu sorumluluğa bağlı olarak üuslararası düzlemde gerçekleştirilen çalışmalan ve tartışmalan jönlendiriyor. Türkiye Mimariar Odası'nın da kurucu üyesi olduğu İJIA. tkinci Dünya Savaşı'ndan sonra özellikle yıkılan kentlerin }eniden inşasında. bütün ülkelerden mimarlann "evrensel bir tayaıuşnıa"sürecıni başlatmalan gereksinmesinden doğmuştu. Çünkü kentler, aynı anda uygarlıklann yeryüzündeki merkezleriydiler ve yine uygarhğın yaratıcısı olan mımarhğın Urihsel misyonunu sürdürebilmesi için geçmiş kültürel birikimlerin insanlığa yeniden kazandınlması, yaşamsal bir önem taşıyordu. Mimarlann uluslararası örgütlenmesindeki bu temel K endisine amblem olarak da Anadolu'daki Troya uygarlığının dünya kültürüne armağanı olan megaron "u benimseyen, yani insanoğlunun ilk planlı konutu sayılabilecek eski çağ mimarlığındaki dıkdörtgen yapı modülünü mesleğin tarih içindeki ilk kalıcı adımı olarak kabul eden Mimarlar Odası, bugün yine Anadolu'nun hemen her köşesinde ve Rumeli bölgemizde ülkeye kimliğini veren değerlerin sanki "bekçisi" konumunda. 1 Temmuz Dûnya Mimarlık Günü'ne doğru yurt düzeyindeki çabalara şöyle , bir göz attığımızda, odanın hemen tüm birimlerinde kültür ve doğa varlıklanmızın korunmasının "öncelikli görev" haline geldiğini görüyoruz. Denebılir ki Türkiye'de mimarlık, bir yandan kendi tarihini yağmanın acımasız ellerinden kurtarmaya çalışırken öbür yandan doğrudan kendi var oluş nedeninin kökenlerini de yine kendi geleceği için yaşatmaya çalışıyor. Mimarlar Odası'nın değişik bölgelerdeki yerel birimlerinde, o yöredeki evrensel değerleri korumaya yönelik olarak sürdürûlen güncel çabalardan bazılan özetle şöyle: Adana'da: Hızla büyüyen kentin elde kalan son tarihsel dokusunu banndıran Tepebağ Mahalksi'ndeki eski Adana evlerinin kurtanlması için Mimarlar Odası ile Kültür Bakanlığı ortak çalışma başlattılar. Valilik de birkaç evm il özel idaresince kamulastınlarak onanlması projesiyle bu kampanyaya katılma karan aldı. Amasya'da: Mimarlar Odası Samsun Şubesi ile lstanbul Şubesi'ndeki Galata Gönüllü Oğrenci Gmba'nun katılımıyla Yeşilırmak kıyısındaki ünlü "Yalıboyu Evteri"nin kente yeniden kazandınlmasi projesi başlatıldı. Amasyalı mimarlann yanı sıra belediye ve diğer yerel kuruluşlann desteğiyle sürdürülen proje, YABEP adını taşıyor ve kentin sivil mimari kimiığinin korunmasını hedefliyor. Ankara"da: Önceki yıl Saraçoğlu MahaUesi'nin yıkılarak satılmasını öngören bir yasa girişiminin Cumhurbaşkanhğı'nın vetosuna takılmasında etkin rol oynayan Mimarlar Odası. Ankara'nın yanı sıra Kastamonu, Zonguktak, Eskişehir, Afyon gibi komşu illerde de "Kültür Mirasımızdan Asla Vazgeçmeyeceğiz" başlıklı bir kampanya örgütledı. Son günlerde ise yine başkentin kentsel dengelerini altüst edecek olan büyükşehir belediyesinin köprülü kavşak projelerini yargı yoluyla iptal ettirdi. Antalya'da: Akdenizli mimarlanmızın bugüıîlerdeki gündetnlerini Patara. Faselis, Kaş gibi antik ve doğal SİT alanlannın turizm adına sürdürülen yagmaya karşı korunması oluşturuyor. Özellikle Patara'da Prof. Dr. Fahri Işık'ın direnişıne destek olan Mimarlar Odası, bir yandan tarihe ve doğaya duyarsızlığın yasal dayanağı haline gelen turizmi teşvik mevzuatına karşı mücadele ederken öbür yandan kent merkezinde yüksek binalann kuşatması altında kalan Balbey MahaDesi'nin de Kaleiçi gibi kurtanlmasına çalışıyor. Balıkesir'de: Kent merkezindeki eski halk kütüphanesi ve kültürevinin yerine ınşa edilmek istenilen özel idareye ait bir gökdelen prpjesi, Mimarlar Odası ve yerel basının etkili karşı kampanyalanna proje müellifınin de destek vermesi sonucunda durduruldu. Böylece Balıkesir, lstanbul 'un başına gelenlerden kurtanlmış oldu. Bolu'da: Mimarlar Odası'nın yerel birimi ile Ankara örgütü el ele vererek oaşta Göynük gibi erken Osmanlı döneminden bu yana tarihe tanıklık îden eski yerkşmeleri "yaz okulu" îrogramı içerisinde incelemeye aldılar. rlne Bolu'nun Ankara ile tstanbul ırasındaki yoğun ulaşım koridoru çerisinde "ezümemesi" için de yöre nimarlan çalışma başlattılar. iursa'da: Çevreye duyarsız anayileşmenin laırbanı olan Bursa'da, ;eriye kalan son değerleri aırtarabilmek için yine Mimarlar Ması yoğun çaba içerisinde. Bu yıldan tibaren her iki yılda bir düzenlenecek lan Kazım Baykal Mimarlık 'anşması'yla kentteki başanlı koruma rojelerine ödüller verilecek. Yine ırihi yaşatmada başanlı olan ygulamalarda da binalara plaket akılarak kültürel mirasın korunması zendirilecek. 'anakkale'de: Tarihi KiHtbahir Kaiesi e Çanakkale kentinin yine tarihi okusunu "ezecek" şekılde planlanan H>ğaz köpnlsü'ne karşı kentteki limarlar Odası birimi etkili bir direniş :rgilıyor. Köprüyü gerekli gösteren rtışmalı bir ÇED raporuna alternatif gereksinme, özellikle çevre bilincinin de gelişmesiyle birlikte, doğal ve kültürel mirasın korunmasının UIA'nın öncelikli çalışma gündemi içerisinde yer almasına neden oldu. Örneğin 1986 yılı 1 Temmuzu'nda ele alınan "Banş ve mimarlık" teması kapsamında dünya mimarlan, savaşı "uygariığın baş düşmanı" olarak ilan ederken 1989'un 1 Temmuzu'nda da geleneksel birikimlerin sürdürülmesinde bir tehdit oluşturmaya başlayan "teknoloji ve kültürler" arasındaki duyarsız ilişkiyi sorguladılar. Özellikle 199O'lı yıllarla birlikte yine doğal ve kültürel değerleri gözeten bir mimarlık eylemıni yeryüzünde yaygınlaştırmak üzere kampanyalar başlatan UIA ve dünya mimarlan, bu bağlamda "sürdürülebilir bir geiecek için mimarhk" kavramını da mesleki davranışlannın odağına yerleştirme karan aldılar. Türkiye'de de mimarlann hem bir meslek örgütü hem de demokratik dayanışma örgütü olarak çalışmalannı sürdüren Mimarlar Odası. kurucu üyesi olduğu UIA'nın uluslararası kampanyalannı kendi ülkesinde yaşama geçirmeye çalışan ulu&al kesimler arasında "en çahşkan" odalardan birisi olarak tamnıyot Son yıllarda UIA'nın yönetim organlannda da temsilci bulundurmaya başlayan ve bu önemli katılımı yine UIA kurullannda "seçimle" elde eden Mimarlar Odası, özellikle kültürel mirasın korunmasında yurt düzeyine yayginlaşan bir etkinlik gösteriyor. Bu çabalann kökeninde ise Türkiye'deki tarihsel zenginliğin sadece ulusal düzlemde değil. evTensel ölçekte taşıdıgı önem ve yine bu zenginliğin yaşatılmasmda mimarlığa düşen "küreseJ sorumluluklar" yatıyor. Böylesine köklü bir mirasın gözardı edildiği ve neredeyse tüm yönleriyle "korumak yerine yıkmayı" benimseyen bir imar ve kentleşme sürecinin Türkiye'de yaşanması ise yine Mimarlar Odası'nın uygarlık karşısmdaki yükümlülüğünü daha bir öne çıkanyor. U luslararası Mimarlar Birliği'nin (UIA) kurucu üyesi olan Türkiye Mimarlar Odası, her yıl 1 Temmuz'da kutlanan 'Dünya Mimarlık Günü'nü, bu kez yurt düzeyine yaygınlaşan kültürel ve doğal mirasın korunması çabalanyla karşılıyor. Y urdun hemen her bölgesinde örgütlenen mimarlar, mesleğin çağdaş sorumluluğunun "tarihsel değerlerin bekçileri" olmaktan geçtiğini kamtlayan eylemler içerisindeler... Mimariar Odası'nın Diyarbakır'daki yerel birimi önceki yıl 'şube' olduktan sonra, kentteki mimarhk kültürünün tarihsel birikimini korumak üzereçalışmalaryapılıyor. YABEP adı alûnda Amasya'daki çabalarla tstanbul, Samsun ve Amasya Mimarlar Odası tarafuıdan koruma projesi geliştirilen 'yalıboyıı' evleri, YeşilırmakTa Anadolu kent kültürünün tarih içindeki dostluk Uişkilerini simgeliyor. planlamasına karşı etkin bir mücadele sürdüren Mimarlar Odası, ünlü Sultau Sazhğı'nın korunması için de çaba gösteriyor. Taias'taki tarihi taş evlerle kent merkezindeki eski çarşının kurtanlması da Kayserili mimarlann gündeminde bulunuyor. Lüleburgaz'da: Mimarlar Odası bınmının Sokollu Camisi'nin son cemaat yerine uygulanan alüminyum doğramalı kapatma işlemine karşı başlattığı hukuk savaşımı sürüyor. Karadeniz kıyısındaki antik Midye kentini, yani bugünkü adıyla Kıyıköyü'nü de koruma etkinlikleri içerisine alan Lüleburgazlı mimarlar, kayalara oyularak yapılmış Bizans yapıtlanndan Aya Nikola Manasün'na da bir tanıtım tabelası dikiyorlar. Mersin'de: Kentin 20. yüzyıl başlanndaki kimliğini araştıran Mimarlar Odası, 70 ila 90 yıl öncesine ait özel bir koleksiyondaki fotoğraflardan oluşan çarpıcı bir sergı hazırlığı içinde. HABlTAT öncesinde kı>i kullanımındaki kentsel kültür yozlaşmasını tartışmaya açan Mersin'i mimarlar, geçen yıllarda tarihi Azak Han'ı da yitirdikten sonra artık kültürel mirastan ödün verilmesini istemıyoriar. Muğla'da: Kentsel doku korumasında yıllardır belediye ile omuz omuza çaba gösteren Muğla'daki duyarlı mimarlar , her yıl verdikleri "En ryi korunan ev sahibine teşekkür" ödülünü bu yıl MEYAP projesir.in emektarlanna da sunacaklar. Galata Gönüllü Ögrenci Grubu'nun Muğla ve Kayaköyü projeleri, eylüldeki şenlikte tarihi Konakaro Han'da sergilenirken belediye ve valilik işbirliğiyle ABD'ye götürülen "Muğja Evi" de binlerce km uzaktaki bir müzede Amerikalılara Ege mimarlık sanatını tanıtacak. Trabzon'da: Mimarlar Odası'nın ödünsüz mücadelesi sonucunda, Trabzon Kaiesi ve kentsel SİT alanınm üzerinden geçirilmesi planlanan "uçan yol" projesi, yargı kararlanyla kesin olarak durduruldu. Trabzonlu mimarlar, şu günlerde ünlü Sumela Manasön'nın yıpranmış bölümlerini güvenceye alrriak üzere de bir kampanya hazırlığı içindeler. Ünye'de: Ünlü tasavvuf şairiYunus Emre'nin yıllardır bakımsız duran türbesıni onarmak ve çevresinde bir mescit, şadırvan ve aşevinden oluşan düzenlemenin projesini yapma görevini de Ünye'deki Mimarlar Odası birimi üstlendi. \^n'da: Mimarlar Odası'nın Van'daki temsilciliği, yörenin ve kentin mimarlık tarihini konu alan yoğun araştırmalar içerisinde. Odanın yerel bültenlerinde Urartu uygarlığının ürünleri, Van Kaiesi, HipojelertKaya Mezarlan) tanıtılıyor. Van'ın zengin kültürel kimliğini yaşatmak, mimarlann öncelikli gündemıni oluşturuyor... Evet. 2000 yılma 5 kala kutlanan 1 Temmuz Dünya Mimarlık gününde, ülkemiz mimarlannın demokratik meslek örgütü, dünyaya karşı sorumluluğunu yerine getirmenin yaygın ömeklerini sergiliyor. Günümüzde mimarlann öncelikle "doğal ve kültürel değcrierin bekçüeri" olmalan gerektiğını. odanın hemen tüm birimlerindeki yurt düzeyine yaygınlaşan eylemleriyle kanıtlıyor... olarak "Shil ÇED raponT hazırlayan Çanakkaleli mimarlar, türküsüyle ünlü Aynab Çarşı ve çevresinin de StT statüsü içerisinde koruma planının yapılmasına öncülük ediyorlar. Denizli'de: Mimarlar Odası biriminin önceki yıllarda başlattığı "Pamukkale Kararmasın" kampanyası ilk ürünlerini vermeye başladı. Bir yandan koruma planının uygulanmasına geçilirken öbür yandan Kültür Bakanlığf nca da kamulaştırma işlemleri tamamlanarak "Beyaz Cennet"in yaşatılmasında önemli adımlar atılıyor. Denizlili mimarlar aynca, kentteki sivil mimarlık örneği binalann daha fazla yok olmaması için de çaba gösteriyorlar. Diyarbakn-'da: Yoğun göç baskısı altında kalan kentin tarihsel kimliğini koruma yönünde yayın çalışmalannı sürdüren Mimarlar Odası. ünlü Şeyh Mutahhar Camisi'nin mimarlık ve sanat tarihi açısından eşsiz değer taşıyan 4 ayaklı minaresini kurtarmak için de kampanya başlattı. Bu arada Mezopotamya uygarlıklannın gizemli başkenti Hasankeyf için de çalışmalar yapan Diyarbakırlı mimarlar, GAP'ın kültür mirası üzerindeki etkilerini odanın çabalannda da gündeme getiriyorlar. Edime'de: Kentin tarihsel arterlerinden olan Karanfîloğhı Sokağı'nda kültürel dokunun korunmasına yönelik ögrenci çalışmalan örgütleyen Mimarlar Odası birimi, bu çalışmayı sürdüren ekibe de Edirne'nin eski isimlerinden olan "Edrine Grubu" adını vererek geçmişe duyarlı bir meslek etiğini oluşturmaya çalışıyor. Fethiye'de: Kentin yakın yıllara kadar toprak altında kalan antik tiyatrosu, Mimariar Odası'nın çabalanyla kazılarak gün ışığma çıkanldı. Fethiyeli mimarlar aynca, kıyı kuşağını imara açan planlara karşı da mücadele ediyorlar. Gaziantep'te: Kentsel SÎT alanındaki 17. ve 19. yüzyıllardan kalma tarihsel hanlar ve çevresinin, geleneksel dokuyu ve kimliği yaşatan yeni bir fonksiyon içerisinde düzenlenmesi projesi; Mimarlar Odası'nın önerisi üzerine büyükşehir belediyesince yanşmaya çıkanldı. Oda aynca, eski bir Antep evini satın alarak kurumsal çalışmalannı geleneksel mekânlara taşıma hazırlığı yapıyor. Istanbul'da: Kentin tarihsel ve doğal zengınliklerini sadece rantı düşünen duyarsız bir yapılaşmaya kurban eden imar planlanna karşı hukuk savaşımında önemli kazanımlar elde eden Mimarlar Odası, son olarak Kız Kulesi'nin 49 yıllığına pazarlanması karanna da Türkiye Yazarlar Sendikası ve KK Kulesi Derneği ile birlikte iptal davası açtı. lstanbul'un elde kalan son kamu malı arazilerinin yağmalanması anlamına gelen özelleştirme uygulamalan için de idari yargıya başvuran odanın Bakırköy birimi ise kültür mirası niteliğindeki eski bir ahşap binayı restore ederek mimarlar evi haline getiriyor. İzmir'de: Kentin özgün ve tarihi meydanı olan Konak Alam'nı "GaUeria" projesinin işgalinden yargı yoluyla kurtaran Mimarlar Odası, antik Erythrai kentini de yok edecek olan kooperatif yapılaşmasını yine yargı karanyla durdurdu. tzmirli mimarlar, son günlerde Kuşadası'nı yagmaya karşı korumaya çalışan meslektaşlanna destek oluyorlar. Kuşadası Belediyesi ise SİT konumundaki Kaleiçi'nde yükselen kaçak inşaatlan durduracağına, bu yagmaya karşı çıkan oda temsilcisine baskı uyguluyor. tzmit'te: Galata Gönüllü Oğrenci Grubu'nun ürettiği projelerle yeniden eski günlerini yaşamaya başlayan Kapanca Sokak'ta kurtanlan ev sayısı şu günlerde 10'a ulaştı. İzmit'in tarihi güzelliklerini banndıran yamaçlan ise yine Mimarlar Odası'nın girişimleriyle geçen haftalarda yeniden "kentsel Sn"" ilan edildi. Bu arada yerel kurumların işbirliğiyle gerçekleşen İZEYAP projesini yürütmek üzere kurulan dernek de bu işbirliğinin tüm kent halkını kucaklaması için çalışıyor. Kocaeli Valiliği ile belediye ise projeyi severek destekliyor. Kahramanmaraş'ta: Ulu Cami'nin güneyindeki yılulmak üzere olan tarihi Cumhuriyet Hanı'nın kurtanlması için kampanya başlatan Kahramanmaraşlı mimarlar, bu önemli yapının kent için büyük gereksinme duyulan etnografya müzesi olarak restore edilmesini önenyorlar. Konya'da: Mimarlar Odası'nın gündeminde ünlü "Meram Bağlan" hep en önde geliyor. Kentin bilinen tarihinden bu yana doğal zenginliğini oluşturan Meram'daki imar etkinlikleri, özellikle mimarlara önemli sorumluluklar yüklüyor. Konyalı mimariar, mimarlığın gerekirse "hiç yapı yapmamak" şeklinde de uygulanabileceğini Meram Bağlan'nda kanıtlamaya çalışıyorlar... Kayseri'de: Anadolu coğrafyasının anıtsal yükseltisi olan Ereiyes Dağı eteklerindeki çevreye duyarsız turizm ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Benjamin Örneğinin Göstendikleni... Hangi konuya ilişkin olursa olsun eleştiri, bilme'yi. hem de çok iyi bilme'yi onsuz olunamaz koşul kılan bir çabadır. "Olanı değerlendirme" diye kabaca ta- nımını verebileceğimiz eleştiriye kalkışabilmek için, yalnızca eleştirilecek olan'ı bilmek, bu bilgi ne ölçü- de derine inerse insin, yeterli değildir. Örnekse, ya- zan, şairi, besteciyi, ressamı, mimari vb. bilmeden, o kişinin başkaca eserlerini, dönemini, etkileşimleri- ni içinden geldiği koşulları yeterince tanımadan, bel- li bir eserin sağlıklı değerlendirmesini yapabilmek, onu kendi evreni içerisindeki yerine oturtabilmek de söz konusu olamaz. Eleştıriyi, olması gereken düzey- deki eleştiriyi çok ciddi ve çok güç bir uğraş alanına dönüştüren de zaten bu yanıdır. Bu gerçekleri göz önünde tutmaksızın, eleştiriden yalnızca bir tür "ah- kâm kesmeyi anlamak, bu uğraş alanını daha baş- langıçtan kısırlığa yargılı kılmaktan öte bir sonuç do- ğuramaz. özetleyecek olursak, eleştirel bakış açısı, çok ge- niş bilgi dağarcıklanndan temellenmesi gereken bir düşünme eyleminin ta kendisidir. Bu bağlamda olmak üzere, Enis Batur'un geçen pazar bu sayfalarda çıkan yazısında, eleştirinin Tür- kiye'deki konumu üzerine söyiediklerine bütünüyle katılıyorum. Kanımca Batur'un, ülkemizdeki eleştiri- nin genel düzeyinin düşük olmasının ve bu alanda bir başka dile çevrilmeye değer pek az ürün bulunma- sının nedenini eleştirimizin dünya kültürüne, edebi- yatına yeterince açılmamış oluşunda araması, temel bir gerçeği vurguluyor. Düşüncede evrensellik yaka- lanmadan, başka deyişle, aydınlığın yoğunluğunun ışık kaynaklannın zenginliğine bağlı bulunduğunun bilincine vanlmadan, gerçekçi bir yöreselliğe ulaşıla- bilmesi de söz konusu değildir. Ülkemizde düşünsel bağlamda eleştiri açısından en garipsenebilecek olgulardan biri, bir konuya iliş- kin asıl kaynaklar dilimize geldiği ölçüde o konuda- ki eleştirel çalışmalann azalmasıdır; kaynaklara ula- şılabilmesiyle birlikte bunun tam aksinin olması, ya- ni sözü edilen çalışmalann artması gerekirken sanki "kuru sıkı atmanın" artık zorlaşması, kaynaklann in- celenmesi zorunluluğunun doğmuş olması nedeniy- le bir kısııiık dönemi başlamaktadır. Bunun en son örneklerinden biri, Walter Benja- min'in "Pasajlar"\n\n dilimizde yayımlanması olmuş- tur. Bu çeviriyi hazıriarken birincil amacım, yıllardır adı kimi çevrelerde dillerden hiç düşmeyen bu büyük düşünüre ilişkin temel bir kaynağı onun kaleminden çıkma incelemelerle sağlamak, böylece de ülkemiz- de Benjamin'e ve özellikle de "Pasajlar"a atıfta bu- lunagelenlere daha derinlikli çalışmalar yapabilme olanağını kazandırmaktı. Gelgelelim durum, "Pasaj- lar"\n yayımlanmasından sonra da değişmedı. Şu sı- ralarda eserin ikinci basımının çıkmış olmasına kar- şın, çevirmenin temel amacı gerçekleşmedi. Eserin ülkemizde Benjamin'e ilişkin "daha derinlikli" çalış- malara zemin sağlaması bir yana, Benjamin'i iyi bil- diklerini söyleyen kimi "e/7//"ağızlann, "Pasajlar"\n di- limize neden eksik çevrildiğini sorduklanna da tanık olundu! Oysa bu ehil ağızlar dilimizde çıkan eserin tamamını olmasa bile, en azından Benjamin'in toplu eserlerinin yayımlayıcısı tarafından kaleme alınan ve benim Türkçe çevirinin başına koyduğum yaklaşık kırksayfalıkincelemeyiokusalardı, Benjamin'in "Pa- sajlar"\ hiçbir zaman tamamlayamadığını, ancak ba- zı bölümleri kaleme alınan bu eserin daha çok bir pro- je olarak kaldığını, benim, yazann sağlığında bu ese- re girmesi amacıyla yazdığı bölümleri yine yazann projesine sadık kalarak düzenledığimi gerek Mman- ya'da, gerekse Fransa'da yayımlanmış olan, yakla- şık bin sayfalık ve "Pasajlar" başlıklı bütünün ise ese- rin aslı değil, fakat Benjamin'in eğer "Pasajlar"\ sür- dürebilseydi, bu projede kullanmayı düşündüğü da- ğınık notlann toplamı olduğunu hiç kuşkusuz fazla zahmete katlanmaksızın öğrenebileceklerdi! Benjamin'in "Pasajlar\ ülkemizde sözde önem- senen kimi yazariara ve düşünürlere ait eserlerin ba- zen önsözlerinin bile dikkatle okunmadığının acı bir örneğidir. Böyle bir ortamda ortaya ciddi eleştiri ürün- lerinin konabildiğine ender rastlanılması, ancak do- ğal sayılabilir... Ülkemizde eleştiri alanında rastlanan bir başka tu- haflık, kimi yazarlar ve eserieri üzerinde birkaç kez durulduktan sonra, dosyaların kapandı sayılmasıdır. Bunun bir örneğini bir zamanlar çalışma arkadaşla- nmla birlikte YAZKO Çeviri dergisinde, Dostoyevs- ki üzerine bir özel bölüm hazırladığımız sırada yaşa- mıştık. Bu kadar "eski" bir yazar için dergimizde özel bir bölüm açmamızı tuhaf karşılayan kimi "ciddi" eleştirmenler, bize şöyle sormuşlardı: "Dostoyevski üzerine daha söylenmedik ne kalmış olabilir ki?" Böyle bir tutum, kaynağını hiç kuşkusuz doğrudan gerçek sanat eserlerinin ve sanatçılann en temel ni- teliklerinden birinin, her dönemde yeni yorumlarage- be oldukları gerçeğini bilmemekte bulmaktadır. Bir Türk yazannın, eleştirmeninin yabancı yazarlar ve sanatçılar üzerine inceleme kaleme alması, öte- den beri kimi çevrelerde "tereciye tere satma" diye nitelendirilir. Oysa konu, "bizim dışımızdakilere" bir şeylerin satılmaya çalışılması değildir. Böyle çabalar, doğrudan doğruya dünya kültürünün, edebiyatının, sanatının bize yansımalannı/yansıma gereğini sapta- mak, böylece de düşüncenin o onsuz olunamaz ev- renselliğine katkıda bulunmaktır. Bay K.'nin yalnızca Prag'da Hamlet'in yalnızca Ingiltere ve Danimar- ka'da, VVerther'in Almanya'da, Oblomov'un yalnızca Rusya'da yaşadığını varsayıp gerisine aldırmamak, ancak gönüllü bir yoksulluğun belirtisi olabilir. Asıl ya- pılması gereken, dünya edebiyatının köprüsünden geçerek aramızda yaşayan Bay K.'lere, VVerther'lere Oblomov'lara Hamlet'lere, Raskolnikov'lara ulaşa- bilmektir. Bu ise bizi olduğu kadar başkalarını da bilmemizi koşul kılan bir hedeftir. Fransız Küttür MerkezTnde "Üç Renk: Krımzı" • Kültür Servisi- lstanbul Fransız Kültür Merkezi'nde bugün saat 15.30 ve 19.00'da Kieslovvski'nin üçlemesinin son filmi "Üç Renk: Kırmızi" gösterilecek. lrene Jacob. Jean- Louis Trintignant ve Frederique Feder'in başrollerini paylaştığı fılmde kardeşlik teması işleniyor. Filmde 23 yaşında Cenevre Ünrversitesi'nde ögrenci olanh Valentine. 65 yaşında emekli hakim, 25 yaşında hukuk öğrencisi ve Karin'in sevgilisi, 27 yaşında meteoroloji istasyonunda görevli Auguste'ün ilişkileri anlatılıyor. Valentin bir gün bir köpeğe çarpar. Emekli yargıç gününü komşulannın telefon konuşmalannı dinleyerek geçirmektedir. Valentin ve emekli yargıç karşılaşırlar, konuşur ve birbirlerini keşfederler. tlginç bağlar onlan birbirine yaklaştınr.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle