Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
» HAZİRAN 1995 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
UYCARLIKLARIN İZİNDE OKTAY EKÎNCt
Dünya Mimarlık Günü 1 Temmuz'da kutlanıyor:
Anadohı UygarMdarmı Sayunma Günü
lerkezi Paris'te bulunan Liuslararası Mimariar Biriiği (UIA),
986'dan bu yana her yıl 1 Temmuz'u "Dünya Mimarlık Günü"
ılarak kutluyor. Bu, aynı zamanda, 100'den fazla ülkedeki yaklaşık
jnilyon mımann yine her 1 Temmuz günü "uhısal ve evrensel
Brumluluklannr gündeme getirmeleri anlamını taşıyor. UIA'nın
ter yıl belirlediği ana temalar ise bu sorumluluğa bağlı olarak
üuslararası düzlemde gerçekleştirilen çalışmalan ve tartışmalan
jönlendiriyor. Türkiye Mimariar Odası'nın da kurucu üyesi olduğu
İJIA. tkinci Dünya Savaşı'ndan sonra özellikle yıkılan kentlerin
}eniden inşasında. bütün ülkelerden mimarlann "evrensel bir
tayaıuşnıa"sürecıni başlatmalan gereksinmesinden doğmuştu.
Çünkü kentler, aynı anda uygarlıklann yeryüzündeki
merkezleriydiler ve yine uygarhğın yaratıcısı olan mımarhğın
Urihsel misyonunu sürdürebilmesi için geçmiş kültürel
birikimlerin insanlığa yeniden kazandınlması, yaşamsal bir önem
taşıyordu. Mimarlann uluslararası örgütlenmesindeki bu temel
K
endisine amblem olarak
da Anadolu'daki Troya
uygarlığının dünya
kültürüne armağanı olan
megaron "u benimseyen,
yani insanoğlunun ilk planlı konutu
sayılabilecek eski çağ mimarlığındaki
dıkdörtgen yapı modülünü mesleğin
tarih içindeki ilk kalıcı adımı olarak
kabul eden Mimarlar Odası, bugün
yine Anadolu'nun hemen her
köşesinde ve Rumeli bölgemizde
ülkeye kimliğini veren değerlerin sanki
"bekçisi" konumunda.
1 Temmuz Dûnya Mimarlık Günü'ne
doğru yurt düzeyindeki çabalara şöyle ,
bir göz attığımızda, odanın hemen tüm
birimlerinde kültür ve doğa
varlıklanmızın korunmasının
"öncelikli görev" haline geldiğini
görüyoruz. Denebılir ki Türkiye'de
mimarlık, bir yandan kendi tarihini
yağmanın acımasız ellerinden
kurtarmaya çalışırken öbür yandan
doğrudan kendi var oluş nedeninin
kökenlerini de yine kendi geleceği için
yaşatmaya çalışıyor. Mimarlar
Odası'nın değişik bölgelerdeki yerel
birimlerinde, o yöredeki evrensel
değerleri korumaya yönelik olarak
sürdürûlen güncel çabalardan bazılan
özetle şöyle: Adana'da: Hızla büyüyen
kentin elde kalan son tarihsel dokusunu
banndıran Tepebağ Mahalksi'ndeki
eski Adana evlerinin kurtanlması için
Mimarlar Odası ile Kültür Bakanlığı
ortak çalışma başlattılar. Valilik de
birkaç evm il özel idaresince
kamulastınlarak onanlması projesiyle
bu kampanyaya katılma karan aldı.
Amasya'da: Mimarlar Odası Samsun
Şubesi ile lstanbul Şubesi'ndeki
Galata Gönüllü Oğrenci Gmba'nun
katılımıyla Yeşilırmak kıyısındaki ünlü
"Yalıboyu Evteri"nin kente yeniden
kazandınlmasi projesi başlatıldı.
Amasyalı mimarlann yanı sıra
belediye ve diğer yerel kuruluşlann
desteğiyle sürdürülen proje, YABEP
adını taşıyor ve kentin sivil mimari
kimiığinin korunmasını hedefliyor.
Ankara"da: Önceki yıl Saraçoğlu
MahaUesi'nin yıkılarak satılmasını
öngören bir yasa girişiminin
Cumhurbaşkanhğı'nın vetosuna
takılmasında etkin rol oynayan
Mimarlar Odası. Ankara'nın yanı sıra
Kastamonu, Zonguktak, Eskişehir,
Afyon gibi komşu illerde de "Kültür
Mirasımızdan Asla Vazgeçmeyeceğiz"
başlıklı bir kampanya örgütledı. Son
günlerde ise yine başkentin kentsel
dengelerini altüst edecek olan
büyükşehir belediyesinin köprülü
kavşak projelerini yargı yoluyla iptal
ettirdi.
Antalya'da: Akdenizli mimarlanmızın
bugüıîlerdeki gündetnlerini Patara.
Faselis, Kaş gibi antik ve doğal SİT
alanlannın turizm adına sürdürülen
yagmaya karşı korunması oluşturuyor.
Özellikle Patara'da Prof. Dr. Fahri
Işık'ın direnişıne destek olan Mimarlar
Odası, bir yandan tarihe ve doğaya
duyarsızlığın yasal dayanağı haline
gelen turizmi teşvik mevzuatına karşı
mücadele ederken öbür yandan kent
merkezinde yüksek binalann
kuşatması altında kalan Balbey
MahaDesi'nin de Kaleiçi gibi
kurtanlmasına çalışıyor.
Balıkesir'de: Kent merkezindeki eski
halk kütüphanesi ve kültürevinin
yerine ınşa edilmek istenilen özel
idareye ait bir gökdelen prpjesi,
Mimarlar Odası ve yerel basının etkili
karşı kampanyalanna proje müellifınin
de destek vermesi sonucunda
durduruldu. Böylece Balıkesir,
lstanbul 'un başına gelenlerden
kurtanlmış oldu.
Bolu'da: Mimarlar Odası'nın yerel
birimi ile Ankara örgütü el ele vererek
oaşta Göynük gibi erken Osmanlı
döneminden bu yana tarihe tanıklık
îden eski yerkşmeleri "yaz okulu"
îrogramı içerisinde incelemeye aldılar.
rlne Bolu'nun Ankara ile tstanbul
ırasındaki yoğun ulaşım koridoru
çerisinde "ezümemesi" için de yöre
nimarlan çalışma başlattılar.
iursa'da: Çevreye duyarsız
anayileşmenin laırbanı olan Bursa'da,
;eriye kalan son değerleri
aırtarabilmek için yine Mimarlar
Ması yoğun çaba içerisinde. Bu yıldan
tibaren her iki yılda bir düzenlenecek
lan Kazım Baykal Mimarlık
'anşması'yla kentteki başanlı koruma
rojelerine ödüller verilecek. Yine
ırihi yaşatmada başanlı olan
ygulamalarda da binalara plaket
akılarak kültürel mirasın korunması
zendirilecek.
'anakkale'de: Tarihi KiHtbahir Kaiesi
e Çanakkale kentinin yine tarihi
okusunu "ezecek" şekılde planlanan
H>ğaz köpnlsü'ne karşı kentteki
limarlar Odası birimi etkili bir direniş
:rgilıyor. Köprüyü gerekli gösteren
rtışmalı bir ÇED raporuna alternatif
gereksinme, özellikle çevre bilincinin de gelişmesiyle birlikte,
doğal ve kültürel mirasın korunmasının UIA'nın öncelikli çalışma
gündemi içerisinde yer almasına neden oldu. Örneğin 1986 yılı 1
Temmuzu'nda ele alınan "Banş ve mimarlık" teması kapsamında
dünya mimarlan, savaşı "uygariığın baş düşmanı" olarak ilan
ederken 1989'un 1 Temmuzu'nda da geleneksel birikimlerin
sürdürülmesinde bir tehdit oluşturmaya başlayan "teknoloji ve
kültürler" arasındaki duyarsız ilişkiyi sorguladılar.
Özellikle 199O'lı yıllarla birlikte yine doğal ve kültürel değerleri
gözeten bir mimarlık eylemıni yeryüzünde yaygınlaştırmak üzere
kampanyalar başlatan UIA ve dünya mimarlan, bu bağlamda
"sürdürülebilir bir geiecek için mimarhk" kavramını da mesleki
davranışlannın odağına yerleştirme karan aldılar.
Türkiye'de de mimarlann hem bir meslek örgütü hem de
demokratik dayanışma örgütü olarak çalışmalannı sürdüren
Mimarlar Odası. kurucu üyesi olduğu UIA'nın uluslararası
kampanyalannı kendi ülkesinde yaşama geçirmeye çalışan ulu&al
kesimler arasında "en çahşkan" odalardan birisi olarak tamnıyot
Son yıllarda UIA'nın yönetim organlannda da temsilci
bulundurmaya başlayan ve bu önemli katılımı yine UIA
kurullannda "seçimle" elde eden Mimarlar Odası, özellikle
kültürel mirasın korunmasında yurt düzeyine yayginlaşan bir
etkinlik gösteriyor.
Bu çabalann kökeninde ise Türkiye'deki tarihsel zenginliğin
sadece ulusal düzlemde değil. evTensel ölçekte taşıdıgı önem ve
yine bu zenginliğin yaşatılmasmda mimarlığa düşen "küreseJ
sorumluluklar" yatıyor.
Böylesine köklü bir mirasın gözardı edildiği ve neredeyse tüm
yönleriyle "korumak yerine yıkmayı" benimseyen bir imar ve
kentleşme sürecinin Türkiye'de yaşanması ise yine Mimarlar
Odası'nın uygarlık karşısmdaki yükümlülüğünü daha bir öne
çıkanyor.
U
luslararası
Mimarlar
Birliği'nin (UIA)
kurucu üyesi olan Türkiye
Mimarlar Odası, her yıl 1
Temmuz'da kutlanan
'Dünya Mimarlık
Günü'nü, bu kez yurt
düzeyine yaygınlaşan
kültürel ve doğal mirasın
korunması çabalanyla
karşılıyor.
Y
urdun hemen her
bölgesinde
örgütlenen
mimarlar, mesleğin çağdaş
sorumluluğunun "tarihsel
değerlerin bekçileri"
olmaktan geçtiğini
kamtlayan eylemler
içerisindeler...
Mimariar Odası'nın Diyarbakır'daki yerel birimi önceki yıl 'şube' olduktan sonra,
kentteki mimarhk kültürünün tarihsel birikimini korumak üzereçalışmalaryapılıyor.
YABEP adı alûnda Amasya'daki çabalarla tstanbul, Samsun ve Amasya Mimarlar Odası tarafuıdan koruma projesi geliştirilen 'yalıboyıı' evleri, YeşilırmakTa
Anadolu kent kültürünün tarih içindeki dostluk Uişkilerini simgeliyor.
planlamasına karşı etkin bir mücadele
sürdüren Mimarlar Odası, ünlü Sultau
Sazhğı'nın korunması için de çaba
gösteriyor. Taias'taki tarihi taş evlerle
kent merkezindeki eski çarşının
kurtanlması da Kayserili mimarlann
gündeminde bulunuyor.
Lüleburgaz'da: Mimarlar Odası
bınmının Sokollu Camisi'nin son
cemaat yerine uygulanan alüminyum
doğramalı kapatma işlemine karşı
başlattığı hukuk savaşımı sürüyor.
Karadeniz kıyısındaki antik Midye
kentini, yani bugünkü adıyla
Kıyıköyü'nü de koruma etkinlikleri
içerisine alan Lüleburgazlı mimarlar,
kayalara oyularak yapılmış Bizans
yapıtlanndan Aya Nikola Manasün'na
da bir tanıtım tabelası dikiyorlar.
Mersin'de: Kentin 20. yüzyıl
başlanndaki kimliğini araştıran
Mimarlar Odası, 70 ila 90 yıl öncesine
ait özel bir koleksiyondaki
fotoğraflardan oluşan çarpıcı bir sergı
hazırlığı içinde. HABlTAT öncesinde
kı>i kullanımındaki kentsel kültür
yozlaşmasını tartışmaya açan Mersin'i
mimarlar, geçen yıllarda tarihi Azak
Han'ı da yitirdikten sonra artık kültürel
mirastan ödün verilmesini istemıyoriar.
Muğla'da: Kentsel doku korumasında
yıllardır belediye ile omuz omuza çaba
gösteren Muğla'daki duyarlı mimarlar
,
her yıl verdikleri "En ryi korunan ev
sahibine teşekkür" ödülünü bu yıl
MEYAP projesir.in emektarlanna da
sunacaklar. Galata Gönüllü Ögrenci
Grubu'nun Muğla ve Kayaköyü
projeleri, eylüldeki şenlikte tarihi
Konakaro Han'da sergilenirken
belediye ve valilik işbirliğiyle ABD'ye
götürülen "Muğja Evi" de binlerce km
uzaktaki bir müzede Amerikalılara Ege
mimarlık sanatını tanıtacak.
Trabzon'da: Mimarlar Odası'nın
ödünsüz mücadelesi sonucunda,
Trabzon Kaiesi ve kentsel SİT alanınm
üzerinden geçirilmesi planlanan "uçan
yol" projesi, yargı kararlanyla kesin
olarak durduruldu. Trabzonlu
mimarlar, şu günlerde ünlü Sumela
Manasön'nın yıpranmış bölümlerini
güvenceye alrriak üzere de bir
kampanya hazırlığı içindeler.
Ünye'de: Ünlü tasavvuf şairiYunus
Emre'nin yıllardır bakımsız duran
türbesıni onarmak ve çevresinde bir
mescit, şadırvan ve aşevinden oluşan
düzenlemenin projesini yapma
görevini de Ünye'deki Mimarlar Odası
birimi üstlendi. \^n'da: Mimarlar
Odası'nın Van'daki temsilciliği,
yörenin ve kentin mimarlık tarihini
konu alan yoğun araştırmalar
içerisinde. Odanın yerel bültenlerinde
Urartu uygarlığının ürünleri, Van
Kaiesi, HipojelertKaya Mezarlan)
tanıtılıyor. Van'ın zengin kültürel
kimliğini yaşatmak, mimarlann
öncelikli gündemıni oluşturuyor...
Evet. 2000 yılma 5 kala kutlanan 1
Temmuz Dünya Mimarlık gününde,
ülkemiz mimarlannın demokratik
meslek örgütü, dünyaya karşı
sorumluluğunu yerine getirmenin
yaygın ömeklerini sergiliyor.
Günümüzde mimarlann öncelikle
"doğal ve kültürel değcrierin bekçüeri"
olmalan gerektiğını. odanın hemen
tüm birimlerindeki yurt düzeyine
yaygınlaşan eylemleriyle kanıtlıyor...
olarak "Shil ÇED raponT hazırlayan
Çanakkaleli mimarlar, türküsüyle ünlü
Aynab Çarşı ve çevresinin de StT
statüsü içerisinde koruma planının
yapılmasına öncülük ediyorlar.
Denizli'de: Mimarlar Odası biriminin
önceki yıllarda başlattığı "Pamukkale
Kararmasın" kampanyası ilk
ürünlerini vermeye başladı. Bir yandan
koruma planının uygulanmasına
geçilirken öbür yandan Kültür
Bakanlığf nca da kamulaştırma
işlemleri tamamlanarak "Beyaz
Cennet"in yaşatılmasında önemli
adımlar atılıyor. Denizlili mimarlar
aynca, kentteki sivil mimarlık örneği
binalann daha fazla yok olmaması için
de çaba gösteriyorlar.
Diyarbakn-'da: Yoğun göç baskısı
altında kalan kentin tarihsel kimliğini
koruma yönünde yayın çalışmalannı
sürdüren Mimarlar Odası. ünlü Şeyh
Mutahhar Camisi'nin mimarlık ve
sanat tarihi açısından eşsiz değer
taşıyan 4 ayaklı minaresini kurtarmak
için de kampanya başlattı. Bu arada
Mezopotamya uygarlıklannın gizemli
başkenti Hasankeyf için de çalışmalar
yapan Diyarbakırlı mimarlar, GAP'ın
kültür mirası üzerindeki etkilerini
odanın çabalannda da gündeme
getiriyorlar.
Edime'de: Kentin tarihsel arterlerinden
olan Karanfîloğhı Sokağı'nda kültürel
dokunun korunmasına yönelik ögrenci
çalışmalan örgütleyen Mimarlar Odası
birimi, bu çalışmayı sürdüren ekibe de
Edirne'nin eski isimlerinden olan
"Edrine Grubu" adını vererek geçmişe
duyarlı bir meslek etiğini oluşturmaya
çalışıyor.
Fethiye'de: Kentin yakın yıllara kadar
toprak altında kalan antik tiyatrosu,
Mimariar Odası'nın çabalanyla
kazılarak gün ışığma çıkanldı.
Fethiyeli mimarlar aynca, kıyı kuşağını
imara açan planlara karşı da mücadele
ediyorlar.
Gaziantep'te: Kentsel SÎT alanındaki
17. ve 19. yüzyıllardan kalma tarihsel
hanlar ve çevresinin, geleneksel
dokuyu ve kimliği yaşatan yeni bir
fonksiyon içerisinde düzenlenmesi
projesi; Mimarlar Odası'nın önerisi
üzerine büyükşehir belediyesince
yanşmaya çıkanldı. Oda aynca, eski
bir Antep evini satın alarak kurumsal
çalışmalannı geleneksel mekânlara
taşıma hazırlığı yapıyor.
Istanbul'da: Kentin tarihsel ve doğal
zengınliklerini sadece rantı düşünen
duyarsız bir yapılaşmaya kurban eden
imar planlanna karşı hukuk
savaşımında önemli kazanımlar elde
eden Mimarlar Odası, son olarak Kız
Kulesi'nin 49 yıllığına pazarlanması
karanna da Türkiye Yazarlar Sendikası
ve KK Kulesi Derneği ile birlikte iptal
davası açtı. lstanbul'un elde kalan son
kamu malı arazilerinin yağmalanması
anlamına gelen özelleştirme
uygulamalan için de idari yargıya
başvuran odanın Bakırköy birimi ise
kültür mirası niteliğindeki eski bir
ahşap binayı restore ederek mimarlar
evi haline getiriyor.
İzmir'de: Kentin özgün ve tarihi
meydanı olan Konak Alam'nı
"GaUeria" projesinin işgalinden yargı
yoluyla kurtaran Mimarlar Odası, antik
Erythrai kentini de yok edecek olan
kooperatif yapılaşmasını yine yargı
karanyla durdurdu. tzmirli mimarlar,
son günlerde Kuşadası'nı yagmaya
karşı korumaya çalışan meslektaşlanna
destek oluyorlar. Kuşadası Belediyesi
ise SİT konumundaki Kaleiçi'nde
yükselen kaçak inşaatlan
durduracağına, bu yagmaya karşı çıkan
oda temsilcisine baskı uyguluyor.
tzmit'te: Galata Gönüllü Oğrenci
Grubu'nun ürettiği projelerle yeniden
eski günlerini yaşamaya başlayan
Kapanca Sokak'ta kurtanlan ev sayısı
şu günlerde 10'a ulaştı. İzmit'in tarihi
güzelliklerini banndıran yamaçlan ise
yine Mimarlar Odası'nın girişimleriyle
geçen haftalarda yeniden "kentsel Sn""
ilan edildi. Bu arada yerel kurumların
işbirliğiyle gerçekleşen İZEYAP
projesini yürütmek üzere kurulan
dernek de bu işbirliğinin tüm kent
halkını kucaklaması için çalışıyor.
Kocaeli Valiliği ile belediye ise projeyi
severek destekliyor.
Kahramanmaraş'ta: Ulu Cami'nin
güneyindeki yılulmak üzere olan tarihi
Cumhuriyet Hanı'nın kurtanlması için
kampanya başlatan Kahramanmaraşlı
mimarlar, bu önemli yapının kent için
büyük gereksinme duyulan etnografya
müzesi olarak restore edilmesini
önenyorlar. Konya'da: Mimarlar
Odası'nın gündeminde ünlü "Meram
Bağlan" hep en önde geliyor. Kentin
bilinen tarihinden bu yana doğal
zenginliğini oluşturan Meram'daki
imar etkinlikleri, özellikle mimarlara
önemli sorumluluklar yüklüyor.
Konyalı mimariar, mimarlığın
gerekirse "hiç yapı yapmamak"
şeklinde de uygulanabileceğini Meram
Bağlan'nda kanıtlamaya çalışıyorlar...
Kayseri'de: Anadolu coğrafyasının
anıtsal yükseltisi olan Ereiyes Dağı
eteklerindeki çevreye duyarsız turizm
ODAK NOKTASI
AHMET CEMAL
Benjamin Örneğinin
Göstendikleni...
Hangi konuya ilişkin olursa olsun eleştiri, bilme'yi.
hem de çok iyi bilme'yi onsuz olunamaz koşul kılan
bir çabadır. "Olanı değerlendirme" diye kabaca ta-
nımını verebileceğimiz eleştiriye kalkışabilmek için,
yalnızca eleştirilecek olan'ı bilmek, bu bilgi ne ölçü-
de derine inerse insin, yeterli değildir. Örnekse, ya-
zan, şairi, besteciyi, ressamı, mimari vb. bilmeden,
o kişinin başkaca eserlerini, dönemini, etkileşimleri-
ni içinden geldiği koşulları yeterince tanımadan, bel-
li bir eserin sağlıklı değerlendirmesini yapabilmek,
onu kendi evreni içerisindeki yerine oturtabilmek de
söz konusu olamaz. Eleştıriyi, olması gereken düzey-
deki eleştiriyi çok ciddi ve çok güç bir uğraş alanına
dönüştüren de zaten bu yanıdır. Bu gerçekleri göz
önünde tutmaksızın, eleştiriden yalnızca bir tür "ah-
kâm kesmeyi anlamak, bu uğraş alanını daha baş-
langıçtan kısırlığa yargılı kılmaktan öte bir sonuç do-
ğuramaz.
özetleyecek olursak, eleştirel bakış açısı, çok ge-
niş bilgi dağarcıklanndan temellenmesi gereken bir
düşünme eyleminin ta kendisidir.
Bu bağlamda olmak üzere, Enis Batur'un geçen
pazar bu sayfalarda çıkan yazısında, eleştirinin Tür-
kiye'deki konumu üzerine söyiediklerine bütünüyle
katılıyorum. Kanımca Batur'un, ülkemizdeki eleştiri-
nin genel düzeyinin düşük olmasının ve bu alanda bir
başka dile çevrilmeye değer pek az ürün bulunma-
sının nedenini eleştirimizin dünya kültürüne, edebi-
yatına yeterince açılmamış oluşunda araması, temel
bir gerçeği vurguluyor. Düşüncede evrensellik yaka-
lanmadan, başka deyişle, aydınlığın yoğunluğunun
ışık kaynaklannın zenginliğine bağlı bulunduğunun
bilincine vanlmadan, gerçekçi bir yöreselliğe ulaşıla-
bilmesi de söz konusu değildir.
Ülkemizde düşünsel bağlamda eleştiri açısından
en garipsenebilecek olgulardan biri, bir konuya iliş-
kin asıl kaynaklar dilimize geldiği ölçüde o konuda-
ki eleştirel çalışmalann azalmasıdır; kaynaklara ula-
şılabilmesiyle birlikte bunun tam aksinin olması, ya-
ni sözü edilen çalışmalann artması gerekirken sanki
"kuru sıkı atmanın" artık zorlaşması, kaynaklann in-
celenmesi zorunluluğunun doğmuş olması nedeniy-
le bir kısııiık dönemi başlamaktadır.
Bunun en son örneklerinden biri, Walter Benja-
min'in "Pasajlar"\n\n dilimizde yayımlanması olmuş-
tur. Bu çeviriyi hazıriarken birincil amacım, yıllardır adı
kimi çevrelerde dillerden hiç düşmeyen bu büyük
düşünüre ilişkin temel bir kaynağı onun kaleminden
çıkma incelemelerle sağlamak, böylece de ülkemiz-
de Benjamin'e ve özellikle de "Pasajlar"a atıfta bu-
lunagelenlere daha derinlikli çalışmalar yapabilme
olanağını kazandırmaktı. Gelgelelim durum, "Pasaj-
lar"\n yayımlanmasından sonra da değişmedı. Şu sı-
ralarda eserin ikinci basımının çıkmış olmasına kar-
şın, çevirmenin temel amacı gerçekleşmedi. Eserin
ülkemizde Benjamin'e ilişkin "daha derinlikli" çalış-
malara zemin sağlaması bir yana, Benjamin'i iyi bil-
diklerini söyleyen kimi "e/7//"ağızlann, "Pasajlar"\n di-
limize neden eksik çevrildiğini sorduklanna da tanık
olundu! Oysa bu ehil ağızlar dilimizde çıkan eserin
tamamını olmasa bile, en azından Benjamin'in toplu
eserlerinin yayımlayıcısı tarafından kaleme alınan ve
benim Türkçe çevirinin başına koyduğum yaklaşık
kırksayfalıkincelemeyiokusalardı, Benjamin'in "Pa-
sajlar"\ hiçbir zaman tamamlayamadığını, ancak ba-
zı bölümleri kaleme alınan bu eserin daha çok bir pro-
je olarak kaldığını, benim, yazann sağlığında bu ese-
re girmesi amacıyla yazdığı bölümleri yine yazann
projesine sadık kalarak düzenledığimi gerek Mman-
ya'da, gerekse Fransa'da yayımlanmış olan, yakla-
şık bin sayfalık ve "Pasajlar" başlıklı bütünün ise ese-
rin aslı değil, fakat Benjamin'in eğer "Pasajlar"\ sür-
dürebilseydi, bu projede kullanmayı düşündüğü da-
ğınık notlann toplamı olduğunu hiç kuşkusuz fazla
zahmete katlanmaksızın öğrenebileceklerdi!
Benjamin'in "Pasajlar\ ülkemizde sözde önem-
senen kimi yazariara ve düşünürlere ait eserlerin ba-
zen önsözlerinin bile dikkatle okunmadığının acı bir
örneğidir. Böyle bir ortamda ortaya ciddi eleştiri ürün-
lerinin konabildiğine ender rastlanılması, ancak do-
ğal sayılabilir...
Ülkemizde eleştiri alanında rastlanan bir başka tu-
haflık, kimi yazarlar ve eserieri üzerinde birkaç kez
durulduktan sonra, dosyaların kapandı sayılmasıdır.
Bunun bir örneğini bir zamanlar çalışma arkadaşla-
nmla birlikte YAZKO Çeviri dergisinde, Dostoyevs-
ki üzerine bir özel bölüm hazırladığımız sırada yaşa-
mıştık. Bu kadar "eski" bir yazar için dergimizde özel
bir bölüm açmamızı tuhaf karşılayan kimi "ciddi"
eleştirmenler, bize şöyle sormuşlardı: "Dostoyevski
üzerine daha söylenmedik ne kalmış olabilir ki?"
Böyle bir tutum, kaynağını hiç kuşkusuz doğrudan
gerçek sanat eserlerinin ve sanatçılann en temel ni-
teliklerinden birinin, her dönemde yeni yorumlarage-
be oldukları gerçeğini bilmemekte bulmaktadır.
Bir Türk yazannın, eleştirmeninin yabancı yazarlar
ve sanatçılar üzerine inceleme kaleme alması, öte-
den beri kimi çevrelerde "tereciye tere satma" diye
nitelendirilir. Oysa konu, "bizim dışımızdakilere" bir
şeylerin satılmaya çalışılması değildir. Böyle çabalar,
doğrudan doğruya dünya kültürünün, edebiyatının,
sanatının bize yansımalannı/yansıma gereğini sapta-
mak, böylece de düşüncenin o onsuz olunamaz ev-
renselliğine katkıda bulunmaktır. Bay K.'nin yalnızca
Prag'da Hamlet'in yalnızca Ingiltere ve Danimar-
ka'da, VVerther'in Almanya'da, Oblomov'un yalnızca
Rusya'da yaşadığını varsayıp gerisine aldırmamak,
ancak gönüllü bir yoksulluğun belirtisi olabilir. Asıl ya-
pılması gereken, dünya edebiyatının köprüsünden
geçerek aramızda yaşayan Bay K.'lere, VVerther'lere
Oblomov'lara Hamlet'lere, Raskolnikov'lara ulaşa-
bilmektir.
Bu ise bizi olduğu kadar başkalarını da bilmemizi
koşul kılan bir hedeftir.
Fransız Küttür MerkezTnde
"Üç Renk: Krımzı"
• Kültür Servisi- lstanbul Fransız Kültür Merkezi'nde
bugün saat 15.30 ve 19.00'da Kieslovvski'nin
üçlemesinin son filmi "Üç Renk: Kırmızi"
gösterilecek. lrene Jacob. Jean- Louis Trintignant ve
Frederique Feder'in başrollerini paylaştığı fılmde
kardeşlik teması işleniyor. Filmde 23 yaşında Cenevre
Ünrversitesi'nde ögrenci olanh Valentine. 65 yaşında
emekli hakim, 25 yaşında hukuk öğrencisi ve Karin'in
sevgilisi, 27 yaşında meteoroloji istasyonunda görevli
Auguste'ün ilişkileri anlatılıyor. Valentin bir gün bir
köpeğe çarpar. Emekli yargıç gününü komşulannın
telefon konuşmalannı dinleyerek geçirmektedir.
Valentin ve emekli yargıç karşılaşırlar,
konuşur ve birbirlerini keşfederler. tlginç bağlar onlan
birbirine yaklaştınr.