Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 29 HAZİRAN 1995 PERŞEMBE
10 DİZtYAZI
Ukrayna,mafya, şeriatüçgeni
A
zerbaycan'ın
başkenti Ba-
kü'nün merke-
zinden yarım
saat kadar
uzakta bir semtte, zemin
katta genişçe bir daire. Da-
irenin kapısı normal bir
evin kapısı gibi değil. De-
mir ve kalın sactan yaptınl-
mış, küçük bir göz deliği
olan ve içenden kol demi-
riyle kapanan kale kapısı
gibi bir şey. Kapıdan girdi-
ğinizde gözünûze çarpan ilk
şey, geniş holün sağ tarafına
y_ığılmış çuvallar oluyor.
Ustlerinde, "sağiık malze-
mesi", "kunı gıda", "giye-
cekJer" yazan çuvallar, Tür-
kiye'den gönderilmiş. Bura-
sı, Rus işgali karşısında ay-
lardır savaşan Çeçenlerin
Bakü'deki üssü.
Kapıyı açan uzun boylu,
kocaman elli, mavi gözlü
genç, Ankara Üniversitesi
flahiyat Fakültesi'nde okur-
ken kaydını dondurup sa-
vaşmak için Çeçenistan'a
gitmiş. Bir süre savaşmış.
Bakü'ye gönderilmiş. Yeni-
den cepheye gönderilmeyi
bekliyor. Adını güvenlikJeri
açısından vermediğimiz bir
başka Çeçen genci Istan-
bul'da, Yıldız Üniversite-
si'nde okurken kaydını bile
dondurmadan gitmiş sava-
şa. Türkçe konuşabiliyorlar.
Ölüm görüntüleri
Bizi aldıklan odada bir
oturma grubu, bir renkli te-
levizyon ve bir videoyla bir-
kaç VHS video kaseti var.
Cepheye gitmemizi sağla-
yacak kişiyi beklemek için
oturduğumuzda. video ka-
setlerden birini izletmeye
başlıyorlar. Çeçenistan'da
çekilmiş görüntüler bunlar.
Kelimenin tam anlamıyla
yerle bir edilmiş binalar.
Sokakta kalmış yaşlı insan-
lar. Ölüler... Ölüler... Ölü-
ler...
Bir başka planda, Rus
tanklarıni durdurmak için
molotof kokteyli hazırlayan
kadınlar var. Patlayıcı şişe-
lerini savaşçılara, onların
deyimiyle mücahitlere tes-
lim ediyorlar. Görüntüye,
Çeçenlerin efsanevi savaş,
kahramaru genç Şamilgeliyor. Şamil'in
Gürcü işgali sırasında Abhazya'ya gi-
dip savaştığını, şimdi de Çeçenistan'da
cephelere komuta eden yedi komutan-
dan biri olduğu anlatılıyor.
Bir şey özellikle dikkatimizi çekiyor.
Mücahitlerin başlanndaki yeşil şerıt
ûzerine yazılı Arapça yazılar. Hizbul-
lah'ın kullandığı alın bantlan bunlar.
Mezar yerl sorunu
Şamil için bir öykü anlatılıyor Çe-
çenler arasında. Şamil ve üç-dört arka-
daşı Çeçen-Rus sınınnda bir ileri kara-
kolunda gözcülük yapıyorlar. Bir bakı-
yorlar ki, karşıdan yüz bin kişılik Rus
ordusu geliyor. Şamil arkadaşlarına.
"Siz onlan oyalayın, ben Dudayev'e gi-
dip ne yapmamız gerekriğini sorayun"
Çeçenistan'da şeriat her yerde karşınıza çıkıyor. Dudayev başkanlığın-
daki Çeçen yönetimi bir yandan Ruslaria savaşırken bir yandan da dev-
let yönetiminin tüm kurumlannı şeriat esasına uyduruyor.
len genç, Çeçenistan'da şe-
riatın nasıl hâkim kılmdığı-
nı, dünyanın dört bir yanın-
dan Müslümanlann nasıl ts-
lam devletinin bayrağını
yükseltmek için Çeçenis-
tan'da şehit olmaya koştuk-
Iarını anlatıyor. Ilginç bir
anekdot veriyor: Rus-Çeçen
banş görüşmelerinin kesil-
diği günün ertesinde, Rus
ordusu savaşın en büyük
saldınsını gerçekleştiriyor.
Çeçenistan'a 250 uçak ve
68 helikopterle saldınyor-
lar.
Bunun üzerine ordu ko-
mutanlanndan biri, her Rus
saldınsına karşı ellerindeki
esir Rus askerlerinden beşi-
ni Çeçenistan'ın en büyük
uçurumundan atıp öldüre-
ceklerini söylüyor. Çeçen
genci, bu yöntemin şeriatta-
ki kısas esasına dayandığını
vurguluyor ve mutlaka ger-
çekleştirileceğini anlatıyor.
MtttteflMer
Türkiye'nin Çeçenistan'a
silah ve maddi yardımda
bulunmadığından yakını-
yorlar. Türkiye'dekı dernek-
lerin kendilerine yardım
topladığtnı ve ulaştırdığını
anlatıyorlar. Azerbaycan'ın
tavnnı soruyoruz. Yanıt şu
oluyor: "Rusya Çeçenis-
tan'a neden saİdınyor? Bi-
rincisi, bağıınsızlık bulaşKi-
.• . _ .' . . dır, Çeçenistan'dan sonra
subaylar, Çeçenlere askerı ve «üğeri
politiR eğitim veren Ukraynalı teri de
profesörler bizim
görebildiğimiz somut destek
Kanıtları.
• Moskova'da çok güçlü iki
mafya grubu var. birincisi
Azeri mafyası. İkinci büyük
grup ise Çeçen mafyası.
Görüştüğümüz Çeçen
savaşçıları Çeçen mafyasının
en azından bir bölümünün
desteğini aldıkları gerçeğini
gizleyemiyorlar.
• Yıldız Universitesi'nden
savaşa gelen genç,
Çeçenistan'da şeriatın nasıl
hâkim kılındığını, dünyanın
dört bir yanından
Müsiümanların nasıl Islam
devletinin bayrağını
yükseltmek için
Çeçenistan'da şehit olmaya
koştuklarını anlatıyor.
• Sovyetler Birligi'nin
çöküşünden itibaren
Rusya'yla kanlı bıçaklı olan
Ukrayna, Çeçen savaşına en
sıcak destegı veriyor.
Cephedeki Ukraynalı
diyor. Atına atladığı gibi Cihar Duda-
yev'in karşısma çıkıyor.
-Ne var Şamil. diye soruyor Dudayev.
-Yüz bin kişilik Rus ordusu suıırda.
Dudayev susuyor, düşünüyor O öyle
susup durunca, Şamil de telaşlanıyor.
Emırlerini soruyor Dudayev'in. Duda-
yev derin bir iç geçirdikten sonra Şa-
mil 'edönüyor
-Yahu Şamil. her şey bir yana da. bu
küçücük Çeçenistan'da biz yüz bin kişi-
ye mezar yerini nereden bulacağız?
Çeçen üssünde karşılaştığımız bir
Türk, "Bunlar çok cesur miüet" diye-
rek Dudayev'in cesaretini onaylamaya
çalışıyor.
Bir başka odada gösterilen video
kasete takılıyor gözümüz. Büyükçe bir
salona doluşmuş bir kalabalık, sanklı
ve uzun sakallı, üzerinde imam cübbesi
olan gözlüklü birinin konuşmasını din-
liyor. tmam kılıklı kişi, karşısında du-
ran matruş, 40-45 yaşlanndaki adamı
sorguluyor kısa bir süre.
Matruş adamın boynu eğik, gözleri
yere bakıyor. fmamın son sözlerinden
sonra uysal bir biçimde ceketini çıkar-
tıp. salonun ortasındaki masanın üzeri-
ne yûzükoyun uzanıyor. Imam kılıklı
adam, elindeki yaklaşık bir metrelik bir
değnekle masaya uzanan adamın
omuzlanna, sırtına, beline, kabalanna
ve bacaklanna vururken. bir yandan da
kalabalığa bir şeyler anlatıyor. Daha
sonra değneği bir başka sakallı alıyor
ve adama 40-50 kez vuruyor. Adamca-
ğızın ağzından gık çıkmıyor.
şeriatçı yöntemler
Olan biten şu: Dudayev başkanlığın-
daki Çeçen yönetimi bir yandan Rus-
larla savaşırken bir yandan da devlet
yönetiminin tüm kurumlannı şeriat
esasına uyduruyor. Bizim izlediğimiz
de şeriat esasına göre karar aian ve ce-
zayı anında infaz eden bir mahkeme...
Sopa atılan adamın suçu içki içmek.
Içki içen kişi, mahkeme salonuna
toplanan 100-150 izleyici önünde
imam (ya da kadı) tarafından yapılan
konuşmayla önce bir güzel aşagılanı-
yor, hakarete uğruyor. İkinci aşamada
mahkemenin verdiği degnek cezası
açıklanıyor İçki içen kişi masaya değ-
nek yemek için uzandığında, imam kı-
lıklı adam, degnek cezasının nasıl uy-
gulanması gerektiğini bizzat vurarak
gösteriyor. İçki içen kişi her degnek ye-
diğinde izleyiciler arasında gülüşmeler,
hafif çığlıklar, gözlerinde garip pmltı-
lar bizi ürkütüyor.
Yıldız Üniversitesi'nden savaşa ge-
istiyor. Ikincisi, Çeçen pet-
rolleridir. Bağımsızlığınıızı
kazandığımız takdirde, di-
yefim beş yıl sonra çok zen-
gin ve çok güçlü bir ülke
oiacağa. Rusya bunu istemi-
yor. Uçüncüsü. Rusya Çeçe-
nistan'da savaşı kazanırsa
Azerbaycan'a saldıracak.
Bu açık. Azerbaycan da bu-
nu biliyor. Bize >
r
ardun ver-
mese bile yardım topiama-
mıza, savaşa gönüllü topla-
nnmm göz yıımuyor."
Sovyetler Birligi'nin çö-
küşünden itibaren Rus-
ya'yla kanlı bıçaklı olan
Ukrayna, Çeçen savaşına en
sıcak desteği veriyor. Cep-
hede savaşan Ukraynalı su-
baylar, Çeçenlere askeri ve politik eği-
tim veren Ukraynalı profesörler bizim
görebildiğimiz somut destek kanıtlan
oluyor.
Bir başka desteğe geçelim. Mosko-
va'da çok güçlü iki mafya grubu var.
Birincisi Azeri mafyası. ikinci büyük
grup ise Çeçen mafyası. Görüştüğümüz
Çeçen savaşçılanna, büyük bir silah ve
para gücüne sahip Çeçen mafyasından
destek alıp almadıklannı soruyoruz. Sı-
kıntılı bir konu bu onlar için. Ruslar,
Çeçenlere "Bunlar mafyadır" deyip
duruyorlar zaten. Ruslan onaylamak is-
temiyorlar. Ancak bir gerçeği, Çeçen
mafyasının en azından bir bölümünün
desteğini aldıklan gerçeğini de gizleye-
miyorlar.
Yarın: Çeçen savaşına cihat
damgası
Özelleştîrnıe çöziim getirmezBu çalışmamızda Türkiye'de kamu
sektörünün oldukça büyük olduğunu,
dolayısıyla küçültülmesini öngören
TÜSİAD'ın 'Optimal Devlet Rapo-
nı'nun felsefesinin, kamu ekonomisi-
nin temel ilkelerine aykın olduğunu ve
dünyadaki eğilime ters düştüğünü ka-
nıtlamaya çalıştık. Kamu sektörünün
büyüklüğüne ilişkin yanılgılar, genel-
likle kamu harcamalannın yanlış analiz
edilmesinden kaynaklanmaktadır. Buna
karşın, Türkiye'de kamu sektörünün ne
kadar küçük olduğu, vergiler yönünden
daha anlamlı bir biçimde ortaya konu-
labilmektedir. Şöyle ki Türkiye'de uy-
gulanan vergi sistemi ile gelişmiş ülke-
lerde uygulanan vergi sistemleri arasın-
da, biçimsel yönden önemli bir fark ol-
madığı halde, Türkiye'de toplam vergi
gelirlerinin (diğer kamu gelirleri hariç)
GSMH'ye oranı hep yüzde 20'nin al-
tında gerçekleşmiştir.
Bu oran Türkiye'nin konsolide bütçe
harcamalannın düzeyini de belirledi-
ğinden, kamu sektörü küçük olrna du-
rumundadır. Öte yandan, Türkiye'de
toplanması gereken vergilerin, ancak
yansı toplanabildiğinden, benzer vergi
sistemine sahip olan gelişmiş ülkelerin
vergi gelirlerinin GSMH'ye oranı, Tür-
kiye'ye göre en az bir kat daha fazladır.
Cerekll dnlemler
Böylece, bu çalışmamızla Türkiye'de
kamu sektörünün gerek kamu harcama-
lan gerekse vergi gelirleri temel alındı-
ğında, gelişmiş ülkelere göre yan yan-
ya küçük olduğu sonucuna varmakta-
yız. Ne yazık ki ülkemizde uygulanan
yanlış ekonomi politikalannın sonucu
olarak, gelişmiş ülkelere aykın bir sos-
yoekonomik yapı oluşturulduğundan,
gelişmiş ülkelerle aramızdaki açığı ka-
patma olanagı yok gibidır. Bu nedenle
Türkiye'de kamu sektörünün optimal
büyüklüğe erişebilmesi için aşağidaki
önİemler alınmalıdır:
- Bakanlık sayısı 35'ten optimal sayı
"Optimal Devlet" ve gerçekler
Prof. Dr. Orhan SENER
olan lS-20'ye kadar azaltılarak kamu
sektöründe hizmetlerin tekrarlanması
(duplication of services) uygulamasuıa
son vererek bürokrasideki savurganlık
önlenmehdir.
- Diyanet lşleri ve dinsel nitelikli
eğitim hizmetleri kamudan alınarak
üçüncü sektöre de\TediImelidir.
- Seçim yaünmı olarak ilçelerin il ya-
pıünasL, yeni üniversiteterin açüması ve
destekleme fiyat politikaları biçiminde-
ki uygulamalara son verilmelidir.
- Vergi sisteminde otokontrolü sağla-
yacak biçimde yapısal değişikliklere
gidilmelidir. Bu amaçla gelişmiş ülke-
lerde uygulandığı biçimde 'kişisel ser-
vet vergisi' uygulamaya konularak kayıt
dışı ekonomi, yeraltı ekonomisi. yurtdı-
şı servet rransferleri, spekülatif enfias-
yonist vurgunlar ile kamudaki yaygın
yolsuzluk ve rüşvet olaylannın kontrol
altına alınması gerekmektedir.
- Vergisel teşvik uygulamalan mini-
mum düzeye çekilerek sadece. aelişmesi
teşvik edilecek ya da ülkenin rekabet
gücünü arttıracak sektörler desteklen-
melidir.
- Gelir dağılımı adil hale getirilerek
geniş kitlenin satın-alma gücü arttınla-
rak piyasa ekonomisini canlandıracak
efektıf talep düzeyi yükseltilmelıdır.
- Konsoiide bütçeden sosyal harcama-
• Raporda, Türkiye'de kamu sektörünün gereğinden fazla büyük olduğu
yargısından hareket edildiginden, özelleştirme ve serbestleştirme
uygulamalarına ağırlık verilmesi gerektiğı görüşü önemle şavunulmaktadır.
Ne var ki İngiltere deki yoğun özelleştirme uygulamalan bile, kamu
sektörünü küçültememıştır.
• Türkiye'ye benzer yapıdaki Latin Amerika ülkelerinin yoğun özelleştirme ve
serbestleştirme uygulama sonuçları ise sosyoekonomik sorunların daha da
ağırlaştığını göstermektedir. Bu ülkelerde gelir dağılımı ve hayat pahalılığı
gîbi şorunlar giderek ağırlığını arttınmaktadır.
• Gelişmekte olan ülkelerde kamu sektörünün küçüklüğü, özelleştirme ve
serbestleştirme programlarının başarı şansını ortadan l<aldırmaktadır. Bu
yolla kaynak ayrımında etkinlik saglanamamakta, tersine, ekonominin
genelinde savurganlık daha da artarak mali krizleri yeşerten bir ortam
hazırlanmaktadır.
lar ya da hizmetlere ayrılan pay. yüzde
20 oranından yüzde 50-60 oranlarına
yükseltilmeüdir. Böylece, kamu harca-
malarında savurganlık önlenerek ve
devlet gelirleri arttınlarak Türkiye'de
kamu sektörü optimal büyüklüğe kolay-
ca erişecektir.
Özelleştirme yanıigısı
Raporda olumlu bulduğumuz yakla-
şımlar. genellikle bürokratik yapının
iyileştirilmesiyle ilgili bulunmaktadır.
,4ncak adil bir seçim sistemini uygula-
maya koymadan ve siyasal karar alma
mekanizmasında etkinliği sağlayıcı re-
formlan gerçekleştirmeden. bürokrasi-
deki 'kötü yönetimi' ve savurganlığı
önleme olanağı yoktur.
Raporda. Türkiye'de kamu sektörü-
nün gereğinden fazla büyük olduğu
yargısından hareket edildiginden, özel-
leştirme ve serbestleştirme uygulama-
larına ağırlık verilmesi gerektiği görüşü
önemle şavunulmaktadır. Ne var ki İn-
giltere'deki yoğun özelleştirme uygula-
malan bile, kamu sektörünü küçülte-
memiştir. ABD'dekı aşın serbestleştir-
me uygulamalan sonunda ise vergi
oranlan yeniden arttınlarak kamu sek-
törünün büyüklüğü, yüzde 29'dan yüz-
de 34'e yükseltilmiştir.
Kaldı ki Türkiye'ye benzer yapıdaki
Latin Amerika ülkelerinin yoğun özel-
leştirme ve serbestleştirme uygulama
sonuçlan ise sosyoekonomik sorunlann
daha da ağırlaştığını göstermektedir.
Gerçekten, bu ülkelerde enflasyon gibi
yüzeysel şorunlar çözüme kavuşturu-
lurken gelir dağılımı ve hayat pahalılığı
gibi daha cıddi şorunlar giderek ağırlı-
ğını arttırmaktadır.
Bizce, gelişmekte olan ülkelerde
devletin ya da kamu sektörünün küçük-
lüğü, özelleştirme ve serbestleştirme
programlarının başan şansını ortadan
kaldırmaktadır. Şöyle ki sosyal hizmet-
lerin yetersiz düzeyde sunulduğu bu ül-
kelerde. özelleştirme ve serbestleştirme
ile kaynak aynmında etkinlik sağlana-
mamaktadır. Tam tersine, bu iki olgu
nedeniyle ekonominin genelinde savur-
ganlık daha da artarak mali krizleri ye-
şerten bir ortam hazırlanmaktadır
Bu yönüyle Türkiye'deki aşın ser-
bestleştirme (kamu hizmetlerinin fir-
malarca sunumu) uygulamalannın so-
nucu olarak ciddi sosyoekonomik şo-
runlar yıllardan beri yaşanmaktadır.
Örneğin, aşın derecede serbestleştirilen
taşımacılık sektörünün verimsizliğini
ve ölümle sonuçlanan trafik kazalann-
daki tırmanışı önleme olanağı yok gibi-
dir. Bu örneğimizin de açıkça gösterdi-
ği gibi eğitim, sağlık, toplu taşımacılık,
sosyai konut ve sosyal güvenlik gibi
hizmetlerin üretimindeki konsolide
bütçe harcamalannın payının, en kısa
zamanda yüzde 20"lerdeki düzeyinden
yüzde 60'lara çıkanlması gerekmekte-
dir. Bu tür önlemler alınmadıkça Türki-
ye'nin Ispanya, Portekiz ve Yunanistan
gibi Avrupa Birligi'nin en güçsüz eko-
nomi leriyle bile rekabet etme şansı
yoktur.
Bilindiği gibi bu ülkelerde devletin
ekonomideki payı yüzde 25'lerden, bir-
liğe katıldıktan sonra hızh bir biçimde
yüzde 40'lara yükseltilmiştir.
Türkiye'de ise devletin ekonomideki
payı, gelişmiş ülkelerin 1955'li yıllar-
daki ortalama oranı olan yüzde 25'ler-
de değişmeden aynı kalmıştır. Şimdiye
kadarki uygulamalar ise kamu sektörü-
nün sunduğu hizmetler yönünden, per-
formansının her yıl kalite ve kantite
yönünden hızla düştüğünü açıkça gös-
termektedir. Bu çalışmamızla da vurgu-
lamaya çalıştığımız gibi Türkiye'de ka-
mu sektöründeki verimsizliği ve savur-
ganlığı önlemeye yönelik, ciddi re-
formlann bir an önce uygulamaya ko-
nulmasında önemli kamu yaran bulun-
maktadır.
"İÎTTİ
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇİ
Çizgiler...
Mustafa Kemal, Kurtuluş Savaşı'ndan beri kendi-
sini destekleyen gazetecıleri, çevreşınde toplamıştı.
Falih Rıfkı (Atay) ile Ruşen Eşref (Ünaydın), Çanka-
ya Köşkü'ne çok yakın bir evde, birlikte kalırtar. O yıl-
lar. ikisı de bekârdtr. Yakup Kadri (Karaosmanoğlu)
1924 yılında Leman Hanım'la evlenir, onlar da sonra-
dan, Çankaya Köşkü'ne yakın bir evde oturacaklardır.
Şevket Süreyya (Aydemir), Çankaya Köşkü'ne çok
yakın, Ismet Paşa'nın "Pembe Köşk"ünün az yukan-
sında bir kıra evinde oturur; bu evde 1930'lara doğru
Nâzım Hikmet'e yemek verir.
Mustafa Kemal'in gazetecileri buncağız değildir. Yü-
nus Nadi, Kurtuluş Savaşı'nın başından beri Mustafa
Kemal'i desteklemiş, davasını, devrimlerini sav^nmuş-
tur. Ama Cumhuriyet yayımlandıktan sonra O daha çok
istanbul'da oturur. Asım Us öyle. Onlar. Mustafa Ke-
mal'in sofrasında da pek görünmezler. Gazetecilerin tü-
mü, çağrıldıklarında giderier. Falih Rıfkı, Mustafa Ke-
mal'in sofralannı tatlı tatlı anlatır. Ismail Müştak (Maya-
kon), özel kalemden Haldun Derin'ın anlattığına göre
Atatürk'ün son zamanlannda sık sık Dolmabahçe Sara-
yı'na gelenlerdendır. Fazıl Ahmet Aykaç da Atatürk'ün
yakın çevresınden; O'nunla tatlı söyleşileri olur. Fazıl Ah-
met Aykaç, Yakacık Sanatoryumu'nda, sayn yatarken
gelen dostlanna Atatürk'le ilgili anılannı tatlı tatlı anlatır.
Fecri Ati'cilerden birçoğu Atatürk'ün, çeşıtlı alanlarda,
yakın çevresi oldular. Ozan Celal Sahir, Atatürk'ün kur-
duğu Türk Dıl Kurumu'nda çalıştı. Atatürk'ün Celal Sa-
hir (Erozan) için şu övgü dizeleri vardı:
"Sadakati zahir/Güzelliği bahır/Ceial Sahiri"
Celal Sahir, Dil Kurumu'nda çalıştığı sırada saynlanır.
Atatürk O'nu, lyıleşsin dıye Viyana'ya göndenr
Kurtuluş Savaşı'na karç/ çıkmış olan Fecrı Ati'cilerden
kimileri. örneğin Cenap Şahabettin, Atatürk'e yaklaş-
maya çekinır. Yanına gıdemez. Atatürk, bir gün Cenap
Şahabettın'i sorar:
- Neden gelmiyor, ben O'nu çokseverim, der.
- Efendim, vaktiyle Kurtuluş Savaşı'nın kazanılacağı-
na inanmamış. Oyüzden gelemiyor, karşılığını verirler..,
Atatürk:
- Ben inandım mı sanki der. Gelsin, çekinmesin!
Hüseyin Cahit (Yalçın), Ahmed Emin (Yalman) Ata-
türk'ün çevresınden uzakdurangazetecılerdendi.1920"lı
yıllann Ankarası'nı gözünüzün önüne bir getirın; Musta-
fa Kemal, daha evlenmemiş, Çankaya'ya o eski Ankara
evtne bile taşınmamış. (Bir eski Ermeni eviydi orası, Meh-
med Kemal daha iyi biliıi Şımdı Süleyman Bey oturu-
yor).
Gece toplantıları, eğlenceler evlerde yapılıyor. Şimdi,
Ankara Kalesi'nde, Altındağ mahallesindeki "Kale Was-
hington" ya da "Boyacızade Konağı" gibi genişçe ev-
lerde. Boyle bir akşamı, Yalçın Küçük'le ikımıze, Nüz-
het Berkin anlatmıştı. Nuzhet Berkın, Nâzım Hıkmet'in
ilk eşı. Nuzhet Hanım, Ankara'da Basın- Yayın'ın başın-
da bulunan eniştesi, Tanincı Muhittin Birgen'in yanına
gelir. Ablası Melahat Hanım, eniştesi Muhittin Bey, bir-
likte, böyle bir eski Ankara evıne akşam toplantısına gi-
derier. Burada Buyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Ke-
mal Paşa da vardır. Taş plakta tango çalmaktadır. Bir ara
Meclis Başkanı Mustafa Kemal, Nuzhet Hanım'ın önü-
ne gelerek selam verir:
- Bu dansı bana lütfeder misiniz diyerek O'nu dansa
kaldırmak ıster Nuzhet Hanım:
- Teşekkürederim, dans etmek Istemiyomm deyınce:
- Ama Hanımefendi, lûtfen, benikırmayın. Herkes bi-
ze bakıyori
- Hayır! Dans etmek istemiyorum...
Mustafa Kemal, bunun üzerine, genç kızın önünde
eğilir, gidip yerine oturur. Nüzhet, o zaman 20-21 yaşla-
nnda var yoktur. Yalçın Küçük sordu:
- Mustafa Kemal saldırgan mıydı?
- Kesınlikle değildi, yanıtını verdi Nüzhet Hanım, ek-
ledi: Ama pas verılirse hoş, bırakmazdı!
Nüzhet Hanım, savunman Şevket Çizmeli'nin kayna-
nasıydı. Şevket Çızmeli arkadaşımız, dostumuzdu. An-
cak amacımız Nâzım'ın ilk eşı Nüzhet Hanım'la konuş-
maktı. Yıl 1980. Bir köşede, Şevket Çizmeli, eşi Fatoş,
bafdızı Güner, bir kışı daha, bir masada briç oynuyor-
lardı. Brici seyretmeyi de sevdığim için oyunu seyre daJ-
mıştım. Nüzhet Hanım, Yalçın Küçük'e:
- Bu senin arkadaşın çok aptal demiş. Ben O'na âşı-
ğım, O'nunyazılannı okumadan uyumuyorum. Oisehiç
yüz vermıyor. Yalçın Küçük uyardı:
- Yav, kadın sana hayranmış, sen oyun seyrediyorsun!
Kendıme geldım, Nüzhet Hanım'a:
- Burada en genç slzsiniz dedim. Yıl 1980, siz de sek-
sen yaşındasınız!
Konuşmaya, Nâzım'dan sorular sormaya başladık. O
Nâzım'ı, kendisinin boşadığını söylüyordu.
- Şimdi, Nâzım'la evlı olsaydınız, Nâzım'ı bırakırmıy-
dınız diye sordum.
- Hayır, yanıtını verdi. öyle bir insanı bırakmazdım!
Nüzhet Hanım, Nâzım'ın "Mavi Gözlü Dev" şiirini ken-
disi için yazdığını söylüyordu. Aysel Bayramoğluanlat-
mıştı. Şevket Süreyya, elınde çiçeğiyle sık sık Nüzhet
Hanım'ı görmeye, O'na saygılannı sunmaya gidermiş.
Nüzhet Hanım, Nâzım'dan ayrıldıktan sonra kooperatif-
çi Servet Berkin'le evlenmiş, Güner, Fatoş adlannda
iki kızı olmuş. Fatoş Çizmeli şöyle dedi:
- Sayın Ekmekçi, annem bize Nâzım Hikmet'i anlatır-
ken hep O'nun yurtseverliğini vurgulardı. O'na hiç toz
kondurmazdı. (Bugün Nâzım yurttaş bile değil!) Nüzhet
Berkin 8 Ekım 1989'da öldü.
Dün, Yunus Nadi Yarışması sonunda armağanlan ka-
zananlar ödüllerini aldılar. Yarışmaya katılanlan yürekten
kutluyorum!
• • •
Bugün Tahsin Saraç'ın ölümünün yıldönümü. Çu-
martesı arkadaşları, Ceyhun Atuf Kansu, Necdet Öz-
demir, Erdoğan Erman gibi Tahsin'ı de anyor, anıyor.
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
1 2 3 4 5 6 7
SOLDAN SAGA:
1/Türk müzığinde
bir makam. 2/
Cretimle elde edi-
len kullanma de-
ğeri... Gereğinden
çok yemek yiyen.
3/Birgemininala- 4
bildiği yük mikta-
n... Halk dilinde
babanın kız kar-
deşine verilen ad.
4/Asya'dabirbaş-
kent. 5/Birköleyi
özgürlüğüne ka-
vuşturma... Kuzey
Amenka yerhlen-
nin geleneksel konutu olan
koni biçiminde çadır. 6/Giy-
si kolu... Tantal elementinın
simgesı... Şöhret. II Rütbe-
siz asker... Osmanlılar döne-
mınde Balıkesir ve yöresine
venlen ad. 8/ Bir kimse ya da
şeye beslenen güven. 9/ Yo-
sunlann kökü andıran tutun-
ma organı... Ceviz ya da ba-
dem ıçi.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/Tropikal bölgelerde yetışen ve yapraklan ıspanak gibi ye-
nen bir lif bitkisı. 2/ Sınır nişanı... Bir bilım ya da sanat da-
lında kullanılan özel anlamlı sözcük. 3/ Bir olay karşısında
duyulan acı... Bircetvel türü. 4/Ilkcağlardaki büyük uygar-
lıklarla ilgili olan... Yoz beğenı. 5/Bir zaman birimi... Ek-
siği olmayan. 6/ "Hayır" anlamında kullanılan sözcük... Sa<
üstünde pişen yufkayı çevirmeye yarayan tahta aygıt. II "Ar-
tık — huzur deminin/tçebilirim sırlı taşından" (Orhan Ve-
Ii)... Anadolu'da kurulmuş eski uygarhk. 8/ Müslüman ül
kelerde oturan Yunan asıllı kimse... Kimi top oyunlannd
oyunculardan binnin topu başkasına geçirmesi. 9/Şeker vr
nişastayla yapılan bir tür tatlı.