Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 29 HAZİRAN 1995 PERŞEMBE
12 KULTUR
1. Uluslararası Pamukkale Müzik ve Kültür Festivali, 16 ülkenin katıldığı bir yanşmayla sona erdi
Dünyaya aeılan ıııiııik pencere
CUMHLR CANBAZOĞLU
PAMUKKALE-1. Uluslararası Pamukkale
Müzik ve Kültür Festivali. 16 ülkenin
katıldığı 'şarlacı performansı' yanşması ve
Tarkan konseriyle sona erdi. Selmi
Andak'ın bestesi Bir Dünya Döniiyor'u
yorumlayan Italyan Beatrke Dali ve Piero
Cotto. Pamukkale Festivali'nin 'ilk
birincileri' unvanıyla ülkelerine döndüler.
Sezen Aksu'nun Aacayipsin adlı parçasını
yorumlayan Israillı Duo Datz'ın ikinciliği,
Derya Köroğlu'nun VTra YTra'sını
seslendiren Brezilyalı Giorgio Pretti'nin
üçüncülüğü aldığı yanşmada Türkiye'yi
temsil eden Veşim Dönüş Işın bir puan
farkla dördüncülükte kaldı.
Dünyanın dikkatini günden güne kirlenen,
yok olan Pamukkale travertenlerine
çekmek amacıyla düzenlenen festıvalde bir
takım organizasyon bozuklukJan ve tanıtım
eksikliği sonucu etkinlikler yeterince halka
ulaşamadı. Büyük paralara düzenlenen
festivalde müzikten başka kültürel etkinlik
yok denecek kadar azdı.
TV yüdızlan Pamukkale'de
Amenkalardan kalkıp gelen Yaian Rüzgân,
Santa Barbara ve Cesur ve GüzeTin
yıldızlanyla fotoğraf çektirmekten başka
bir •etkinliğe'katılamadı Denizlililer.
Birçok müzikçinin yer aldığı festivalde
çeşitli panellerdüzenlenebilir. bildiriler
sunulabilırdi. Ancak sanat adına bir. ıki
resim sergısi dışında konserden başka bir
şey gerçekleşmedı Pamukkale'de.
Yöneticiler organizasyonu yaparken
dünyanın çeşitli festivallerinde uygulanan
üç ayn yanşma türünü yan yana getirip bir
müzik maratonu yaratmayı planlamışlardı.
Ulusal bölümde yerli besteler yanşacale
birinci olan uluslararası bölümde
Türkiye'yı temsil edecekti. Konuk ülkeler
kendi bestelerinin yanında Sopot ve Ahın
Orfe'de olduğu gibi yerli besteleri de
yorumlayacaklardı uluslararası
yanşmada...
'Eurovisionzede' 1. oldu
Festivalin ilk gecesi, 95 parça arasından
seçilen 16 bestenin yorumlandıği 'ulusal
yanşma'ya aynlmıştı. Bu bölümün
müzikal kalitesi vasatı aşamadı. final
besteleri birkaçı haricinde hayli sıradandı.
F
estival, 16 ülkenin
katıldığı 'şarkıcı
performansı'
yanşmasıyla sona erdi.
Selmi Andak'ın bestesi
'Bir Dünya Dönüyor'u
yorumlayan Italyan
Beatrice Dali ve Piero
Cotto (yanda), Pamukkale
Festivali'nin 'ilk birincileri'
unvanıyla ülkelerine
döndüler.
D
ünyanın dikkatini
günden güne
kirlenen Pamukkale
travertenlerine çekmek
amacıyla düzenlenen
festivalde bir takım
organizasyon bozukluklan
ve tamtım eksikliği sonucu
etkinlikler yeterince halka
ulaşamadı.
Batı normlanndan uzak, birbirine benzer
pop besteleri arasında ancak yorumcusu
kuvvetli olan yapıtlar diğerlerinden bir
adım öne çıkabildi. Müfıt Bayraşa'nın
HoşgeMin adlı bestesini seslendiren Yeşim
Dönüş Işın bırinci olurken, bir bakıma
Eurovision Türkiye elemelerinde son anda
yanşmadan uzaklaştınlmastnın ne kadar
önemli bir hata olduğunu gösteriyordu
Melih Kibar'a ve TRT yetkililerine.
Cemil Sağyaşar'ın kendi bestesi
İçhndesin'le ıkıncı, Vasemin Vural'ın da
Aysel Poyraz'ın bestesi Sevgiyle ile üçüncü
seçildiği ulusal bölümde genç
yeteneklerden Esra Deniz dikkat çekti. Bu
bölümün favorilerinden MeKem Taşkıran
ise 'en iyi yorumcu' ödülüyle onore edildi.
İlk gece yanşmayla birlikte Nilüfer'ın solo
konseri vardı programda. Biletler 500 bin
TL. olunca 2800 kişilik Denizli Açıkhava
Tiyatrosu ancak yan yanya dolmuştu.
İkinci gece 'yüdıztar konseri'ne halkın
ılgisi daha fazlaydı. Bu bölümde
Kazakıstan'ın megastan Makpal
unutulmaz bir konser sundu Denizlililere.
Dünyanın dört bir yanından gelen
yıldızlann arasında sahneye çıkan yerli
popçulann parçalan ve performansı
devamlı sınttı. Yabancılarla
kıyaslandığında bizim popçulann Edirne
ötesinde hiçbir şanslannın olmadığı bir kez
daha ortaya çıktı festivalde.
Üçüncü ve son gece Pamukkale'nin ünlü
traverterüerinin altında, tarladan bozma bir
alanda düzenlenen 'uluslararası
yanşma'dan Italya galıp çıktı. Uzun yıllar
birlikte müzik yapan ve birçok festivalde
ödül kazanan Dali-Cotto çiftinin yorumu
diğerlerinden çok ileriydı. Cotto,
Türkiye'den gönderilen parçalar arasında
düete uygun, altyapısı Batılı olan Selmi
Andak'ın (Aynı parçayı yıllar önce Ajda
Pekkan seslendirmişti) parçasını seçerek
ileride Avrupa piyasasında şansını
deneyeceği bir düzenlemeyle gelmişti
yanşmaya. Yanşmayı izlevenlerin favorisi
Aacayipsin'i seslendiren fsrail
temsilcileriydı. Ancak kalite ve ustalık
açısından Italyan ekibiyle diğerleri
arasında kelimenin tam anlamıyla bir
uçurum vardı.
Yanm parçayla yanştılar
İyi giden şeyler de vardı Pamukkale'de
Yabancılann sevilen Türk parçalannı farklı
düzenlemelerle seslendirmesi, Tarkan
konseriyle birlikte festivalin en ilgi çeken
özelliğiydi.
Ancak televizyondaki canlı yayının
başlama saati yaklaşmca bazı yabancı
yanşmacılann şarkılannın kesilmesi, bu
uygulamadan haberi olmayan şarkıcılann
sahnede yaşadıklan sanat adına büyük bir
saygısızlıktı...
Uluslararası Festivaller Federasyonu
FIDOF'un gözetiminde düzenlenen
Pamukkale Festivali'nin kısa sürede
bölgeyle ilgili kamuoyu oluşturabilmesi
güç. Çünkü değil müzik yardımıyla, birçok
çevreci politikalarla bile Pamukkale'nin
kararması önlenemiyor. Birkaç yıl önce
Japonlann travertenleri korumak amacıyla
bölgeye insanlan trenle ulaştırma projeleri
gıbi birçok acil çözüm dosyası raflarda
bekliyor. Festival, Pamukkale'nin
korunması yolunda minik bir pencere açtı
dünyaya. Arna zaman geçirmeden
Pamukkale doğal ve kültürel mirasını
korumak için daha ciddi adımlara gerek
var. Üç, beş otelin göz göre göre katlettiği
tarihi yaşatabilmenin, bu mirasın tüm
insanlığa ait olduğunu anımsamanın yolu
Pamukkale'yi tüm yıl gündemde tutmaktan
geçiyor.
Çağdaş müziği pek se\nıiyonını
GAMZEVAR1M
lskoç Oda Orkestrası'nın birinci konuk
şefi Srr Charles Mackerras daha önce üç
kez turist olarak geldiği lstanbul'da bu kez
23. Uluslararası Istanbul Müzik Festivali
çerçevesinde bir konser, bir de opera yönet-
ti. lskoç Oda Orkestrasrnı, flütçü Şeiîka
Kuthıer'in solist olarak katıldığı konserde
ve Topkapı Sarayı'nda sahnelenen 'Saray-
dan KBE Kaçırma' operasında yöneten Mac-
kerras, 16. yüzyılda lstanbul'da geçen bu
operayı özgün mekânında yönetmekten
duyduğu heyecanı dile getiriyor: "'Saray-
dan Kız Kaçırma'yı bir sarayda yönetmek
büyük bir onur, büyük bir zevktL Hepimiz
için» Orkestra elemanlan da Avusturyalı
bir bestecinin Türkleri konu alan bu yapıü-
nı doğru mekânda çalmaktan büyük zevk
atdılar".
Mackerras 18. ve 19. yüzyılda operalann
sahnelenme biçimleri konusunda, özellikle
Mozart'a ilışkin yoğun araştırmalaryapmış
bir müzik adamı. Aynca zaman zaman o
I
skoç Oda Orkestrası'nı 23. Uluslararası tstanbul Müzik Festivali
kapsamında verdiği konserde ve Topkapı Sarayı'nda sahnelenen
'Saraydan KJZ Kaçırma' operasında yöneten Sir Charles
Mackerras, 18. ve 19. yüzyılda operalann sahnelenme biçimleri
konusunda, özellikle Mozart'a ilişkin yoğun araştırmalar yapmış.
dönemin enstrümalannı çalan orkestralar-
la çalışmış. "İnsan 18. yüzyıl müziğini ça-
larken, eski enstrümanlardan çok şey öğre-
niyor" diyor. Mozart'ın elyazmalannı in-
celediğini, bu operanın onun zamanındaki
sahneleniş biçimi üzerine araştırmalar yap-
tığını söyleyen Mackerras, Mozart'ın ope-
rada Mehter müziğinin enstrümanlannı
kullanıldığını ifade ediyor.
Mackerras, festival çerçevesinde yönet-
tiği. Şefika Kutluer'in solist olarak katıldı-
ğı konserde izleyicilerin ne kadannın Türk,
ne kadannın yabancı olduğunu kestireme-
miş. Ancak "Sanınm çok sayıda Türk var-
dı. Şefika'yı çok sıcak karşjadüar. Türki-
ye'de çok ünlü" dıyor.
Ancak 'Saraydan Kız Kaçırma'nın pek
çok Alman seyirci tarafından izlendiğini
gözlemlemiş: "Çok fazla Almanca diyaiog
var. Bunlardan bazılan çok komik. Alman
seyirci bu şakalara tepki gösteriyordu. Kuş-
kusuz. modern bir opera binasında sahne-
nin üzerinde yer alan y a/ılarla çeviri yapıla-
biliyor. Bu çok iyi bir fıkir. Almanya, İngil-
tere ve Amerika'da uygulanıyor".
'Saraydan Kız Kaçırma'da rol alan sanat-
çılann seçimindeki ölçütlerden söz ederken
"Çok yeterli ve rollerine uygun olmalan ge-
rekiyor. Operada olağanüstü zor üç rol var.
İkinci bölümde çok uzun ve çok zor iki ar-
ya var. İki tenor rolü oidukça zor. Belmon-
te'nin çok zor iki aryası var" diyor.
lskoç Oda Orkestrası'nın boru ve trom-
pet dışında modern enstrümaniar kullandı-
ğını belirtiyor: "Eski enstrümanlann mo-
dern kopyalannı kullanıyorlar. Bunlar, o
enstrümaniann sesini vermese de çalınış tar-
zını veriyor. Bana göre Mozart'uı eski enst-
rümanlaria çalınış tarzı çok farklı. 18. yüz-
yılda ve 19. yüzyıl başında müziğin tempo-
su çok daha mzlıydı. Çünkü enstrümaniar
çok daha hafifti. Ses çok çabuk dağdryordu.
Modern enstrümaniar ise öyle değil. Sonuç
olarak o güzel sesi çıkarmak için tempoyu
yavaşlatmaya çahşıyorlar. Ancak 18. yüzyıl-
daki müzik anlayışınm bu olduğunu san-
mam. Genellikle trajik müzik çok hızlıdır"
Mackerras çağdaş müziği pek sevmiyor.
"En azmdan hayran olduğum söylenemez"
diyor. lskoç Oda Orkestrasrnın geçen pa-
zar akşamı verdiği konserde Benjamin Brit-
ten'ın bir yapıtının seslendirildiğıni anım-
satmamız üzenne, bu orkestrayı yönettiği
zaman programda bir lngiliz bestecinin ya-
pıtma yer vermeye özen gösterdiğini ifade
ediyor.
Hamlet'ten
geriye kalanlar
• Bob Wilson, 'Hamlet, a monologue' başlıklı
gösterisinde zamanı durduruyor. bütün
Hamlet'i bu birkaç saniyede anlatıyor.
Kültür Servisi - Bütün tı-
yatro sanatçılan. yönetmen
olsun. aktör olsun, kariyer-
lerinin bir yerinde mutlaka
Hamlet ile karşılaşırlar. Bu
buluşma bazen zamansız
olur, bazen de çok geç. Ama
kimi zaman da tam zamanın-
da oluverir. Tıpkı Bob WD-
son'un başına geldiği gibi.
Wîlson, Houston'da sergile-
diği "Hamlet, a monologue"
başlıklı gösterisinde sahne-
ye tek başına çıkıyor ve sa-
nat yaşamının en büyük per-
formansını gösteriyor. Per-
de açıldığında Wılson'un her
türlü şatafattan annmış, sade
dünyasına giriliyor. Mavi
ışıklı bir fon önürıde, taşlann
üstünde iri gövdesıyle izleyi-
ciye arkası dönük duruyor.
Birdenbire, parmaklan açık
duran eli aydınlanıvenyor.
İlk şaşkınlık. Ve Hamlet ko-
nuşuyor: "Zamaıum olsay-
dL_"
Hamlet'in son sahnesı.
Birkaç saniye sonra, zehirli
bir kılıçla yaralanan Hamlet
ölecek. Bob Wilson'un
Wolfgang Wiens ile birlikte
hazırladığı gösteri "Ham-
let'ten ber şey unutulduktan
sonra geriye kalanlar" diye
tanımlanıyor.
Hamlet sahneleme fıkri
yıllardır aklındaymış Wil-
son'un. Ama bugüne kadar
gördüğü Hamlet'leri 'fazla
modern' bulmuş: "Laurence
Otivier"nin oynaidığı fîlmi de-
falarca gördüm. Oturuşu be-
ni çok rahatsız ediyordu, öy-
lesine sıradandı ki. Sözleri
muhteşem bir şekilde söylü-
yor ama arkasuıda ki derinli-
ği hissedeıniyorsunuz. Sonra
Gilgud'un yorumunu izle-
dim. Çok beğendim çünkü
soylu bir havası vardL Olivi-
er de yoktu bu. Gilgud belki
de son soylu Hamlet'lerden-
di. Mel Gibson'u. Kevin Kle-
in'i gördüm. Sonra Broad-
way'deoynayan İngiliz aktör
Bob Hines'ı iziedim. Görül-
meyedeğerdL ama birisi ona
arkasındaki boşluğu da
önündeki kadar hissetmesi
gerektiğini söylemeli. Mart-
ha Graham dansçılanna
'Kendinizi bir tren yolunda
raylann üzerinde hissedin.
Ve raylann hem önünüzde
hem de arkanızda milyonlar-
ca kilometre uzandığını düş-
leyin1
derdLBendeöyleyap-
maya çataşıyorum".
Kendi Hamlet'ininkimse-
ninkıne benzemediğini, za-
ten herkesin yorumunun
kendıne özgü olduğunu söy-
leyen sanatçı, Hamlet'i yo-
rumlarken çelişkiler üzerin-
de duruyor: "Belki çok ente-
lektüd biri ya da tam tersi.
Ama tek yaptığı şey düşün-
mek. Bir türlü karar verme-
>i beceremiyor, kişiligınin
anahtan burada. Heyecanla-
n sık sık değişen çocuklara
benziyor, bu çok hoş. Zaten
karar vermek zorunda da
değil, 'olmak ya da olma-
mak' zorunda".
Yaptığım işin değerini biliyorum
Kültür Servisi- Piyanosuyla harikalarya-
ratan Keith Jarrett: Gary Peacock ve Jack
De Johnette'den oluşan grubuyla şu sıralar
Pans'te konserler venyor. Tıtızliğı ve başa-
nlı doğaçlamalanyla tanınan Jarrett "Cbe-
valier des Arts et des Lettres" unvanma da
sahıp. Sanatçı böyle bir ödüle değer görûl-
mesi üzerine neler düşündüğü kendisme so-
rulduğunda, "Yapngım işin değerini biliyo-
rum. Beni bu ödüle değer görüyorlarsa ben
de seve se\e kabul ederim.'" dıyor. Jarrett'la
Fransız Liberation gazetesinde yapılan söy-
leşiden bölümler sunuyoruz:
- ECM sizin 44 adet CD'nizi yeniden ya-
yimladı. Aynı albümlere duyulan bu sada-
kat sizce nereden kaynaklamyor?
Eğer müzik devam ediyorsa, yapım doğ-
ruysa burada sadakattan değil zekâdan söz
etmemız gerekir.
- Diğer yapım şirketieri sizi bugüne dek
hiç ikna edemedi mi?
Bir zamanlar aptal yapım şirketlenyle ça-
lışmıştım. Benım ne yaptığımı anlamıyor-
lardı bir türlü. Onlan geri çevırmek de be-
nim için çok zor oldu. Şımdıyse çok zekı kı-
şilerin yönettiği bir yapım şırketi benımle
çalışmak istese de ECM'yı terk etmem.
- ECM. sizin tüm haklannızı koruyor.
Michael Jackson'un haklanıun Sony tara-
fından korunması gibi_
MichaelJackson her kontrat için milyon-
larca dolar alıyor, ben değil. Onu tüm dün-
ya tanıyor, beni tanımıyor. O büyük yapım-
cılar tarafindan özenle korunuyor. ben de-
ğil. Ben nasıl ECM'nin en çok plağı satan
sanatçısıysam, o da Sony'ye en çok para
kazandıran şarkıcı. Aramızda bir paralellik
kurmak olanaksız. Sizin ne demek istediği-
nızi çok iyi anladım ama yine de kelimele-
ri seçerken dikkatli olmak zorundayız. Be-
nim hakkımda hiç bir şey bilmeyen bir ın-
san bu sözü duyduktan sonra beni Michael
Jackson'la kıyaslamaya başlayabilir. Bu
yanlıştır. Bir Amerikan dergisinde geçen
gün, "Michael Jackson yüzyüuıuzm enya-
raücı müzisyenlerinden biri." cümlesıne
rastladım. Bu. tüm müzısyenlere hakarettir.
İnsanlan eğlendiren biradamdan müzisyen
olarak değil, olsa olsa şovmen olarak söz
edebılırsınız.
- Kendi popülerUğinizi nasıl açıkbvorsu-
nuz?
Bunu ben açıklayamam. Müzikle uğraş-
mak çok vaktımi alıyor. PopüleT olup olma-
dığımı bilmiyorum. Bunu yalnızca beni
dinlemekten etkilenen insanlar karşısında
çaldığım zaman hissediyorum. Bugün po-
püler ohnamın nedeni 30 yıldır titiz çalış-
mayı sürdürmem. Yalnızca bellı yaştakile-
büyütürdü.
- Fransa'da caza çok fazla ilgi duymayan-
lar bile sizi çok iyi tanıyor.
Fransa'da belki tanıyorlardır ama Ame-
rika'da beni herkesin tanıdığı söylenemez.
Her şey modaya bağlı tabii. Avnıpa'da bir
sanat ortamı olduğundan kültürel bilinç çok
daha gelişmiş. Atlantik'in ötesinde her şe-
yi medya yönehyor. VVynton MarsaBs'ı her-
kes bu yüzden tanıyor. Çünkü her yerde o
var. Ama siz eğer her yerdeyseniz, bu aynı
sız bir özgürlük tanıdığını söylerim. Yal-
nızca caz bu kişisel özgürlüğü, bağımsızlık
yetisini dinleyene taşımayı başanr. Caz in-
sanlan yaratıcılığa yöneltır.
- Klasik müzikçaldığınız yıllardaki görüş-
lerinizi değiştirdiniz mi?
Hayır. bu çok farklı bir durum. Kendimi
tekrar etmem olanaksız. Eğer gelenekler
birbirine benzıyorsa karşıtlıklar tarnşılmaz.
Ama bu da yalnızca spiritüel değil flzıksel
bır farklılığı da beraberinde getırir.
- Her şeyin sınıflandınldığı günümüzde
hiç bir sınıfa dahil olmayan bir müzik yap-
mak handikap değO mi?
Çalarken müzığimin nasıl tanunlanaca-
ğını düşünmem. İşin içine yapım girdiğin-
de sorunlar başlar.
- Grubunuzla örnek bir uyum içindesi-
• 'Chevalier des Arts et des Lettres' unvanına sahip olan Keith
Jarrett, "Ben her zaman müziğin insanlara smırsız bir özgürlük
tanıdığını söylerim. Yalnızca caz, bu kişisel özgürlüğü,
bağımsızlık yetisini dinleyene taşımayı başanr" diyor.
re seslenmek de farklı bir durum. Oğlum 12
yaşındayken Michael Jackson'a hayrandı.
17 yaşına geldığinde ise hayranhğı sona er-
mişti. Çocuklar büyüdükçe müzikten bek-
lentıleri de değışıyor.
- Siz oğhınuzu hiç etkilemediniz mi?
Hayır, sayılmaz. Siz bunu başarabilecek
bir baba tanıyor musunuz? Genelde çocuk-
lar kendilerine söylenenın tersinı yaparlar.
Oğluma Michael Jackson'un kötü olduğu-
nu söyiesem. Jackson'u gözünde daha da
zamanda sizin ürettiğinizin de göstergesi.
Aynada kendınizle karşı karşıya gelmekten
kaçınamazsınız. Müzisyenlerin karşı karşı-
ya kaldığı modern pazarlama yöntemleri
büyük sorun yaratıyor. Kimse bir müzisye-
ne neye benzemesı gerektiğini söyleyemez.
Onun imajı değil, müziği üstün gelir.
- Kendinizi herhangi bir türde ifade ede-
bileceğinizi söylüyordunnz.Pekiyıo haldesi-
zi caza iten nedir?
Ben her zaman müziğin insanlara sınır-
Bir tenıs maçında mükemmel bir ekıp
oluşturan iki kişinin eş değıştirmesinin bır
anlamı olabilir mi sizce?
-Miles Davis, Art Blakey. Horace Silver
gibi sanatçılar genç müzisyenlerle çalışıyor.
Siz böyle bir çahşmaya girmiyorsunuz—
Bu "benden değil başkalanndan kaynak-
landı. Aynca genç de ne demek? Benim için
Gary Peacock genç bir kontrbasçı. Gençlı-
ğı belirleyen de müziktir. Eğer karşıma
Gary gıbi çalan genç bir kontrabasçı çıkar-
sa, 12 yaşında bile olsa onunla mutlaka ça-
lışırun, Deneyim çok önemli. Çalışmadan
da deneyim sahibı olunamaz. Ben üç yaşın-
da bu işe başladığım için çok şanslıyım. Bu
yüzden de 27 yaşında artık yaşlı bir sanat-
çıydun.
- Yapımalann korkulu rüyası olmak gi-
bi bir ününüz var»
Bu çok eski bir hikâye. Herkese çok titiz
bir adam izlenimi veriyorum, çünkü her za-
man için ne yapmak istediğimi çok iyi bi-
liyorum. Diğer sanatçılarda bu özellığe pek
rastlanmıyor. Ancak her şeye yavaş yavaş
deneyımle ulaşıyor insan. Bugün ömeğin
kontratta benim tek ıstedığim iyi durumda
bir piyano. İyi durumda bir Steinway... Bu
isteğimi çok kesın olarak dile getiriyorum
her seferinde.
Karadeniz Oda
Orkestrası KB
nrvesmde
• Kültür Servisi- İlk konserini
1992'de ilk kez toplanan KEl
Dışişleri Bakanlan Toplantısı'nda
veren K.aradeniz Oda Orkastrası,
Romanya'da yapılacak olan KEl
ülkeleri Devlet Başkanlan
Toplantısı'nda altıncı kez bir
araya gelecek. Romanya'da ilk
konserini 29 haziran perşembe
günü Dışişleri bakanlan
resepsiyonunda verecek olan
orkestra, yann Köstence'de ve î
temmuz cumartesi günü
Bükreş'te olmak üzere halka açık
iki konser daha verecek. Orkestra
Romanya konserleri sırasında E.
Grieg, B. Bartok, L. Anderson, U.
Cemal Erkin, A. Mozart'tan
eserler seslendirecek. Karadeniz
Oda Orkestrası, Karadeniz ;
Ekonomik Işbirliği (KEl)
çerçevesinde bir "kültür alanı" •
yaratılması doğrultusunda 1992 <
yılında lstanbul'da kuruldu. ,
Aksanarta
Amadeus'
• Kültür Servisi- Aksanat'ta
bugün iki konser izlenebılir. Saat
12.30'da Wynton Marsalis'in caz
konseri, ardından 18.00'de ise
Academy of Ancient Music
topluluğunun seslendirdiği
Vivaldi'nin "Dört Mevsim"i
laser- disc'ten büyük ekranda
gösterilecek.
BBCSAV etkinliklerl ,
• Kültür Servisi -BEKSAV'da
bugün saat 19.00'da Panikos *
Hrisantu'nun "Kıbns'ta Bir 1
Detay" adlı filmi gösteriliyor. /
Yann saat 17.00de "Şiirieriyle >
Kıbnslı Şairler", cumartesi günü
saat 13.00'te de "Kıbns'a Soldan
Bakış" konulu paneller ,
izlenebilır. Aynca, Bertan ^j
Soyer'in, Kıbns Türk j
Karikatürcüler Derneği'nin '
katkılanyla açılan sergısi sürüyor.
(349 9155)
Vakko Sanat
Galerilerfnde yaz
dönemi sergileri \
• Kültür Servisi- \'akko Sanat J
Galerileri yaz aylannda üniversite
sergilerine yer verecek. Bu
kapsamda, Güzel Sanatlar J
Fakülteleri'nde resım ve heykel :
bölümü öğrencilerinin yıl sonu ve
yüksek lisans için hazırladıklan
yapıtlan, farklı illerde izleyicilere
sunulacak. Vakko Beyoğlu Sanat
Galerisi'nde 4-17 temmuz
tarihleri arasında, 9 Eylül
Üniversitesi Güzel Sanatlar •»'
Fakültesi Resim Bölümü öğrenci
sergısi. Vakko Ankara Sanat
Galerisi'nde 5-19 temmuz
tarihleri arasında Hacettepe
Üniversitesi Güzel Sanatlar
Fakültesi Resim Bölümü yüksek
lisans öğrenci sergisi, Vakko
Izmir Sanat Galerisi'nde ise 10
temmuza dek Mimar Slnan
Üniversitesi Güzel Sanatlar
Fakültesi Heykel Bölümü, yıl
sonu bronz heykel sergisi
izlenebilır.
Courbernin ünlü
"Müstehcen Nü"sü
sergileniyor
• R\RİS (AJV)- Paris'teki
Osmanlı Büyükelçisi Halil
Bey'in, 1866 yılında ünlü ressam
Gustave Courbet'ye ısmarladığı,
"Dünyanın Kökeni" adlı ünlü nü
kadın resmi, yıllar sonra
Paris'in Orsay Müzesi'nde
sergilenmeye başlandı. lngres,
Delacroix ve Courbet'nin
yapıtlannı da içeren zengin
koleksiyonuyla tanınan
Büyükelçi Halil Bey'in
banyosunda özel yeşil bir perde
ardında sakladığı ve ancak çok
yakın arkadaşlan için ortaya
çıkardığı bilinen ünlü yağlıboya
tablo, yapıldıktan sonra. cinsel
organın aynntılı tasviriyle aşın
derecede cüretkâr bulunduğundan
skandal konusu olmuş ve uzun
yıllar saklanmak zorunda
kalmıştı. «
Ayşe Erkmen,
'Ülkeler Diyaloğu'na
çağpıldı
• Kültür Servisi- Birleşmiş
Milletler'in 50. Kuruluş yılı
nedeniyle Cene\Te'de, Birleşmiş
Milletler binalan ve bahçelerinde
"Ülkeler Diyaloğu (Dıalog de
Paix) adıyla düzenlenen
Uluslararası Çağdaş Sanat
Sergisi'ne Ayşe Erkmen de davet
edildi. 3 temmuz- 26 ekim
tarihleri arasında açık kalacak
olan sergi, Birleşmiş Mİlletler'in
himayesinde ve Adelina von
Fürstenberg'in küratörlüğünde
gerçekleşiyor. 50 ülkeden 60
sanatçının seçildiği sergiye
"Burada Olmak" adlı yapıtıyla
katılan Ayşe Erkmen'in yapıtının
Cenevre'deki yapımı,
Çarmıklı & Berker Şirketler
Grubu Yönetim Kurulu Başkanı
Osman Çarmıklı'nın
sponsorluğunda gerçekleşiyor.
Dört ay süreyle izlenebilecek
olan sergi, daha sonra da
Birleşmiş Milletler'in diğer
ülkelerdeki merkezlerini
dolaşacak.