28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 29 HAZİRAN 1995 PERŞEMBE 12 KULTUR 1. Uluslararası Pamukkale Müzik ve Kültür Festivali, 16 ülkenin katıldığı bir yanşmayla sona erdi Dünyaya aeılan ıııiııik pencere CUMHLR CANBAZOĞLU PAMUKKALE-1. Uluslararası Pamukkale Müzik ve Kültür Festivali. 16 ülkenin katıldığı 'şarlacı performansı' yanşması ve Tarkan konseriyle sona erdi. Selmi Andak'ın bestesi Bir Dünya Döniiyor'u yorumlayan Italyan Beatrke Dali ve Piero Cotto. Pamukkale Festivali'nin 'ilk birincileri' unvanıyla ülkelerine döndüler. Sezen Aksu'nun Aacayipsin adlı parçasını yorumlayan Israillı Duo Datz'ın ikinciliği, Derya Köroğlu'nun VTra YTra'sını seslendiren Brezilyalı Giorgio Pretti'nin üçüncülüğü aldığı yanşmada Türkiye'yi temsil eden Veşim Dönüş Işın bir puan farkla dördüncülükte kaldı. Dünyanın dikkatini günden güne kirlenen, yok olan Pamukkale travertenlerine çekmek amacıyla düzenlenen festıvalde bir takım organizasyon bozuklukJan ve tanıtım eksikliği sonucu etkinlikler yeterince halka ulaşamadı. Büyük paralara düzenlenen festivalde müzikten başka kültürel etkinlik yok denecek kadar azdı. TV yüdızlan Pamukkale'de Amenkalardan kalkıp gelen Yaian Rüzgân, Santa Barbara ve Cesur ve GüzeTin yıldızlanyla fotoğraf çektirmekten başka bir •etkinliğe'katılamadı Denizlililer. Birçok müzikçinin yer aldığı festivalde çeşitli panellerdüzenlenebilir. bildiriler sunulabilırdi. Ancak sanat adına bir. ıki resim sergısi dışında konserden başka bir şey gerçekleşmedı Pamukkale'de. Yöneticiler organizasyonu yaparken dünyanın çeşitli festivallerinde uygulanan üç ayn yanşma türünü yan yana getirip bir müzik maratonu yaratmayı planlamışlardı. Ulusal bölümde yerli besteler yanşacale birinci olan uluslararası bölümde Türkiye'yı temsil edecekti. Konuk ülkeler kendi bestelerinin yanında Sopot ve Ahın Orfe'de olduğu gibi yerli besteleri de yorumlayacaklardı uluslararası yanşmada... 'Eurovisionzede' 1. oldu Festivalin ilk gecesi, 95 parça arasından seçilen 16 bestenin yorumlandıği 'ulusal yanşma'ya aynlmıştı. Bu bölümün müzikal kalitesi vasatı aşamadı. final besteleri birkaçı haricinde hayli sıradandı. F estival, 16 ülkenin katıldığı 'şarkıcı performansı' yanşmasıyla sona erdi. Selmi Andak'ın bestesi 'Bir Dünya Dönüyor'u yorumlayan Italyan Beatrice Dali ve Piero Cotto (yanda), Pamukkale Festivali'nin 'ilk birincileri' unvanıyla ülkelerine döndüler. D ünyanın dikkatini günden güne kirlenen Pamukkale travertenlerine çekmek amacıyla düzenlenen festivalde bir takım organizasyon bozukluklan ve tamtım eksikliği sonucu etkinlikler yeterince halka ulaşamadı. Batı normlanndan uzak, birbirine benzer pop besteleri arasında ancak yorumcusu kuvvetli olan yapıtlar diğerlerinden bir adım öne çıkabildi. Müfıt Bayraşa'nın HoşgeMin adlı bestesini seslendiren Yeşim Dönüş Işın bırinci olurken, bir bakıma Eurovision Türkiye elemelerinde son anda yanşmadan uzaklaştınlmastnın ne kadar önemli bir hata olduğunu gösteriyordu Melih Kibar'a ve TRT yetkililerine. Cemil Sağyaşar'ın kendi bestesi İçhndesin'le ıkıncı, Vasemin Vural'ın da Aysel Poyraz'ın bestesi Sevgiyle ile üçüncü seçildiği ulusal bölümde genç yeteneklerden Esra Deniz dikkat çekti. Bu bölümün favorilerinden MeKem Taşkıran ise 'en iyi yorumcu' ödülüyle onore edildi. İlk gece yanşmayla birlikte Nilüfer'ın solo konseri vardı programda. Biletler 500 bin TL. olunca 2800 kişilik Denizli Açıkhava Tiyatrosu ancak yan yanya dolmuştu. İkinci gece 'yüdıztar konseri'ne halkın ılgisi daha fazlaydı. Bu bölümde Kazakıstan'ın megastan Makpal unutulmaz bir konser sundu Denizlililere. Dünyanın dört bir yanından gelen yıldızlann arasında sahneye çıkan yerli popçulann parçalan ve performansı devamlı sınttı. Yabancılarla kıyaslandığında bizim popçulann Edirne ötesinde hiçbir şanslannın olmadığı bir kez daha ortaya çıktı festivalde. Üçüncü ve son gece Pamukkale'nin ünlü traverterüerinin altında, tarladan bozma bir alanda düzenlenen 'uluslararası yanşma'dan Italya galıp çıktı. Uzun yıllar birlikte müzik yapan ve birçok festivalde ödül kazanan Dali-Cotto çiftinin yorumu diğerlerinden çok ileriydı. Cotto, Türkiye'den gönderilen parçalar arasında düete uygun, altyapısı Batılı olan Selmi Andak'ın (Aynı parçayı yıllar önce Ajda Pekkan seslendirmişti) parçasını seçerek ileride Avrupa piyasasında şansını deneyeceği bir düzenlemeyle gelmişti yanşmaya. Yanşmayı izlevenlerin favorisi Aacayipsin'i seslendiren fsrail temsilcileriydı. Ancak kalite ve ustalık açısından Italyan ekibiyle diğerleri arasında kelimenin tam anlamıyla bir uçurum vardı. Yanm parçayla yanştılar İyi giden şeyler de vardı Pamukkale'de Yabancılann sevilen Türk parçalannı farklı düzenlemelerle seslendirmesi, Tarkan konseriyle birlikte festivalin en ilgi çeken özelliğiydi. Ancak televizyondaki canlı yayının başlama saati yaklaşmca bazı yabancı yanşmacılann şarkılannın kesilmesi, bu uygulamadan haberi olmayan şarkıcılann sahnede yaşadıklan sanat adına büyük bir saygısızlıktı... Uluslararası Festivaller Federasyonu FIDOF'un gözetiminde düzenlenen Pamukkale Festivali'nin kısa sürede bölgeyle ilgili kamuoyu oluşturabilmesi güç. Çünkü değil müzik yardımıyla, birçok çevreci politikalarla bile Pamukkale'nin kararması önlenemiyor. Birkaç yıl önce Japonlann travertenleri korumak amacıyla bölgeye insanlan trenle ulaştırma projeleri gıbi birçok acil çözüm dosyası raflarda bekliyor. Festival, Pamukkale'nin korunması yolunda minik bir pencere açtı dünyaya. Arna zaman geçirmeden Pamukkale doğal ve kültürel mirasını korumak için daha ciddi adımlara gerek var. Üç, beş otelin göz göre göre katlettiği tarihi yaşatabilmenin, bu mirasın tüm insanlığa ait olduğunu anımsamanın yolu Pamukkale'yi tüm yıl gündemde tutmaktan geçiyor. Çağdaş müziği pek se\nıiyonını GAMZEVAR1M lskoç Oda Orkestrası'nın birinci konuk şefi Srr Charles Mackerras daha önce üç kez turist olarak geldiği lstanbul'da bu kez 23. Uluslararası Istanbul Müzik Festivali çerçevesinde bir konser, bir de opera yönet- ti. lskoç Oda Orkestrasrnı, flütçü Şeiîka Kuthıer'in solist olarak katıldığı konserde ve Topkapı Sarayı'nda sahnelenen 'Saray- dan KBE Kaçırma' operasında yöneten Mac- kerras, 16. yüzyılda lstanbul'da geçen bu operayı özgün mekânında yönetmekten duyduğu heyecanı dile getiriyor: "'Saray- dan Kız Kaçırma'yı bir sarayda yönetmek büyük bir onur, büyük bir zevktL Hepimiz için» Orkestra elemanlan da Avusturyalı bir bestecinin Türkleri konu alan bu yapıü- nı doğru mekânda çalmaktan büyük zevk atdılar". Mackerras 18. ve 19. yüzyılda operalann sahnelenme biçimleri konusunda, özellikle Mozart'a ilışkin yoğun araştırmalaryapmış bir müzik adamı. Aynca zaman zaman o I skoç Oda Orkestrası'nı 23. Uluslararası tstanbul Müzik Festivali kapsamında verdiği konserde ve Topkapı Sarayı'nda sahnelenen 'Saraydan KJZ Kaçırma' operasında yöneten Sir Charles Mackerras, 18. ve 19. yüzyılda operalann sahnelenme biçimleri konusunda, özellikle Mozart'a ilişkin yoğun araştırmalar yapmış. dönemin enstrümalannı çalan orkestralar- la çalışmış. "İnsan 18. yüzyıl müziğini ça- larken, eski enstrümanlardan çok şey öğre- niyor" diyor. Mozart'ın elyazmalannı in- celediğini, bu operanın onun zamanındaki sahneleniş biçimi üzerine araştırmalar yap- tığını söyleyen Mackerras, Mozart'ın ope- rada Mehter müziğinin enstrümanlannı kullanıldığını ifade ediyor. Mackerras, festival çerçevesinde yönet- tiği. Şefika Kutluer'in solist olarak katıldı- ğı konserde izleyicilerin ne kadannın Türk, ne kadannın yabancı olduğunu kestireme- miş. Ancak "Sanınm çok sayıda Türk var- dı. Şefika'yı çok sıcak karşjadüar. Türki- ye'de çok ünlü" dıyor. Ancak 'Saraydan Kız Kaçırma'nın pek çok Alman seyirci tarafından izlendiğini gözlemlemiş: "Çok fazla Almanca diyaiog var. Bunlardan bazılan çok komik. Alman seyirci bu şakalara tepki gösteriyordu. Kuş- kusuz. modern bir opera binasında sahne- nin üzerinde yer alan y a/ılarla çeviri yapıla- biliyor. Bu çok iyi bir fıkir. Almanya, İngil- tere ve Amerika'da uygulanıyor". 'Saraydan Kız Kaçırma'da rol alan sanat- çılann seçimindeki ölçütlerden söz ederken "Çok yeterli ve rollerine uygun olmalan ge- rekiyor. Operada olağanüstü zor üç rol var. İkinci bölümde çok uzun ve çok zor iki ar- ya var. İki tenor rolü oidukça zor. Belmon- te'nin çok zor iki aryası var" diyor. lskoç Oda Orkestrası'nın boru ve trom- pet dışında modern enstrümaniar kullandı- ğını belirtiyor: "Eski enstrümanlann mo- dern kopyalannı kullanıyorlar. Bunlar, o enstrümaniann sesini vermese de çalınış tar- zını veriyor. Bana göre Mozart'uı eski enst- rümanlaria çalınış tarzı çok farklı. 18. yüz- yılda ve 19. yüzyıl başında müziğin tempo- su çok daha mzlıydı. Çünkü enstrümaniar çok daha hafifti. Ses çok çabuk dağdryordu. Modern enstrümaniar ise öyle değil. Sonuç olarak o güzel sesi çıkarmak için tempoyu yavaşlatmaya çahşıyorlar. Ancak 18. yüzyıl- daki müzik anlayışınm bu olduğunu san- mam. Genellikle trajik müzik çok hızlıdır" Mackerras çağdaş müziği pek sevmiyor. "En azmdan hayran olduğum söylenemez" diyor. lskoç Oda Orkestrasrnın geçen pa- zar akşamı verdiği konserde Benjamin Brit- ten'ın bir yapıtının seslendirildiğıni anım- satmamız üzenne, bu orkestrayı yönettiği zaman programda bir lngiliz bestecinin ya- pıtma yer vermeye özen gösterdiğini ifade ediyor. Hamlet'ten geriye kalanlar • Bob Wilson, 'Hamlet, a monologue' başlıklı gösterisinde zamanı durduruyor. bütün Hamlet'i bu birkaç saniyede anlatıyor. Kültür Servisi - Bütün tı- yatro sanatçılan. yönetmen olsun. aktör olsun, kariyer- lerinin bir yerinde mutlaka Hamlet ile karşılaşırlar. Bu buluşma bazen zamansız olur, bazen de çok geç. Ama kimi zaman da tam zamanın- da oluverir. Tıpkı Bob WD- son'un başına geldiği gibi. Wîlson, Houston'da sergile- diği "Hamlet, a monologue" başlıklı gösterisinde sahne- ye tek başına çıkıyor ve sa- nat yaşamının en büyük per- formansını gösteriyor. Per- de açıldığında Wılson'un her türlü şatafattan annmış, sade dünyasına giriliyor. Mavi ışıklı bir fon önürıde, taşlann üstünde iri gövdesıyle izleyi- ciye arkası dönük duruyor. Birdenbire, parmaklan açık duran eli aydınlanıvenyor. İlk şaşkınlık. Ve Hamlet ko- nuşuyor: "Zamaıum olsay- dL_" Hamlet'in son sahnesı. Birkaç saniye sonra, zehirli bir kılıçla yaralanan Hamlet ölecek. Bob Wilson'un Wolfgang Wiens ile birlikte hazırladığı gösteri "Ham- let'ten ber şey unutulduktan sonra geriye kalanlar" diye tanımlanıyor. Hamlet sahneleme fıkri yıllardır aklındaymış Wil- son'un. Ama bugüne kadar gördüğü Hamlet'leri 'fazla modern' bulmuş: "Laurence Otivier"nin oynaidığı fîlmi de- falarca gördüm. Oturuşu be- ni çok rahatsız ediyordu, öy- lesine sıradandı ki. Sözleri muhteşem bir şekilde söylü- yor ama arkasuıda ki derinli- ği hissedeıniyorsunuz. Sonra Gilgud'un yorumunu izle- dim. Çok beğendim çünkü soylu bir havası vardL Olivi- er de yoktu bu. Gilgud belki de son soylu Hamlet'lerden- di. Mel Gibson'u. Kevin Kle- in'i gördüm. Sonra Broad- way'deoynayan İngiliz aktör Bob Hines'ı iziedim. Görül- meyedeğerdL ama birisi ona arkasındaki boşluğu da önündeki kadar hissetmesi gerektiğini söylemeli. Mart- ha Graham dansçılanna 'Kendinizi bir tren yolunda raylann üzerinde hissedin. Ve raylann hem önünüzde hem de arkanızda milyonlar- ca kilometre uzandığını düş- leyin1 derdLBendeöyleyap- maya çataşıyorum". Kendi Hamlet'ininkimse- ninkıne benzemediğini, za- ten herkesin yorumunun kendıne özgü olduğunu söy- leyen sanatçı, Hamlet'i yo- rumlarken çelişkiler üzerin- de duruyor: "Belki çok ente- lektüd biri ya da tam tersi. Ama tek yaptığı şey düşün- mek. Bir türlü karar verme- >i beceremiyor, kişiligınin anahtan burada. Heyecanla- n sık sık değişen çocuklara benziyor, bu çok hoş. Zaten karar vermek zorunda da değil, 'olmak ya da olma- mak' zorunda". Yaptığım işin değerini biliyorum Kültür Servisi- Piyanosuyla harikalarya- ratan Keith Jarrett: Gary Peacock ve Jack De Johnette'den oluşan grubuyla şu sıralar Pans'te konserler venyor. Tıtızliğı ve başa- nlı doğaçlamalanyla tanınan Jarrett "Cbe- valier des Arts et des Lettres" unvanma da sahıp. Sanatçı böyle bir ödüle değer görûl- mesi üzerine neler düşündüğü kendisme so- rulduğunda, "Yapngım işin değerini biliyo- rum. Beni bu ödüle değer görüyorlarsa ben de seve se\e kabul ederim.'" dıyor. Jarrett'la Fransız Liberation gazetesinde yapılan söy- leşiden bölümler sunuyoruz: - ECM sizin 44 adet CD'nizi yeniden ya- yimladı. Aynı albümlere duyulan bu sada- kat sizce nereden kaynaklamyor? Eğer müzik devam ediyorsa, yapım doğ- ruysa burada sadakattan değil zekâdan söz etmemız gerekir. - Diğer yapım şirketieri sizi bugüne dek hiç ikna edemedi mi? Bir zamanlar aptal yapım şirketlenyle ça- lışmıştım. Benım ne yaptığımı anlamıyor- lardı bir türlü. Onlan geri çevırmek de be- nim için çok zor oldu. Şımdıyse çok zekı kı- şilerin yönettiği bir yapım şırketi benımle çalışmak istese de ECM'yı terk etmem. - ECM. sizin tüm haklannızı koruyor. Michael Jackson'un haklanıun Sony tara- fından korunması gibi_ MichaelJackson her kontrat için milyon- larca dolar alıyor, ben değil. Onu tüm dün- ya tanıyor, beni tanımıyor. O büyük yapım- cılar tarafindan özenle korunuyor. ben de- ğil. Ben nasıl ECM'nin en çok plağı satan sanatçısıysam, o da Sony'ye en çok para kazandıran şarkıcı. Aramızda bir paralellik kurmak olanaksız. Sizin ne demek istediği- nızi çok iyi anladım ama yine de kelimele- ri seçerken dikkatli olmak zorundayız. Be- nim hakkımda hiç bir şey bilmeyen bir ın- san bu sözü duyduktan sonra beni Michael Jackson'la kıyaslamaya başlayabilir. Bu yanlıştır. Bir Amerikan dergisinde geçen gün, "Michael Jackson yüzyüuıuzm enya- raücı müzisyenlerinden biri." cümlesıne rastladım. Bu. tüm müzısyenlere hakarettir. İnsanlan eğlendiren biradamdan müzisyen olarak değil, olsa olsa şovmen olarak söz edebılırsınız. - Kendi popülerUğinizi nasıl açıkbvorsu- nuz? Bunu ben açıklayamam. Müzikle uğraş- mak çok vaktımi alıyor. PopüleT olup olma- dığımı bilmiyorum. Bunu yalnızca beni dinlemekten etkilenen insanlar karşısında çaldığım zaman hissediyorum. Bugün po- püler ohnamın nedeni 30 yıldır titiz çalış- mayı sürdürmem. Yalnızca bellı yaştakile- büyütürdü. - Fransa'da caza çok fazla ilgi duymayan- lar bile sizi çok iyi tanıyor. Fransa'da belki tanıyorlardır ama Ame- rika'da beni herkesin tanıdığı söylenemez. Her şey modaya bağlı tabii. Avnıpa'da bir sanat ortamı olduğundan kültürel bilinç çok daha gelişmiş. Atlantik'in ötesinde her şe- yi medya yönehyor. VVynton MarsaBs'ı her- kes bu yüzden tanıyor. Çünkü her yerde o var. Ama siz eğer her yerdeyseniz, bu aynı sız bir özgürlük tanıdığını söylerim. Yal- nızca caz bu kişisel özgürlüğü, bağımsızlık yetisini dinleyene taşımayı başanr. Caz in- sanlan yaratıcılığa yöneltır. - Klasik müzikçaldığınız yıllardaki görüş- lerinizi değiştirdiniz mi? Hayır. bu çok farklı bir durum. Kendimi tekrar etmem olanaksız. Eğer gelenekler birbirine benzıyorsa karşıtlıklar tarnşılmaz. Ama bu da yalnızca spiritüel değil flzıksel bır farklılığı da beraberinde getırir. - Her şeyin sınıflandınldığı günümüzde hiç bir sınıfa dahil olmayan bir müzik yap- mak handikap değO mi? Çalarken müzığimin nasıl tanunlanaca- ğını düşünmem. İşin içine yapım girdiğin- de sorunlar başlar. - Grubunuzla örnek bir uyum içindesi- • 'Chevalier des Arts et des Lettres' unvanına sahip olan Keith Jarrett, "Ben her zaman müziğin insanlara smırsız bir özgürlük tanıdığını söylerim. Yalnızca caz, bu kişisel özgürlüğü, bağımsızlık yetisini dinleyene taşımayı başanr" diyor. re seslenmek de farklı bir durum. Oğlum 12 yaşındayken Michael Jackson'a hayrandı. 17 yaşına geldığinde ise hayranhğı sona er- mişti. Çocuklar büyüdükçe müzikten bek- lentıleri de değışıyor. - Siz oğhınuzu hiç etkilemediniz mi? Hayır, sayılmaz. Siz bunu başarabilecek bir baba tanıyor musunuz? Genelde çocuk- lar kendilerine söylenenın tersinı yaparlar. Oğluma Michael Jackson'un kötü olduğu- nu söyiesem. Jackson'u gözünde daha da zamanda sizin ürettiğinizin de göstergesi. Aynada kendınizle karşı karşıya gelmekten kaçınamazsınız. Müzisyenlerin karşı karşı- ya kaldığı modern pazarlama yöntemleri büyük sorun yaratıyor. Kimse bir müzisye- ne neye benzemesı gerektiğini söyleyemez. Onun imajı değil, müziği üstün gelir. - Kendinizi herhangi bir türde ifade ede- bileceğinizi söylüyordunnz.Pekiyıo haldesi- zi caza iten nedir? Ben her zaman müziğin insanlara sınır- Bir tenıs maçında mükemmel bir ekıp oluşturan iki kişinin eş değıştirmesinin bır anlamı olabilir mi sizce? -Miles Davis, Art Blakey. Horace Silver gibi sanatçılar genç müzisyenlerle çalışıyor. Siz böyle bir çahşmaya girmiyorsunuz— Bu "benden değil başkalanndan kaynak- landı. Aynca genç de ne demek? Benim için Gary Peacock genç bir kontrbasçı. Gençlı- ğı belirleyen de müziktir. Eğer karşıma Gary gıbi çalan genç bir kontrabasçı çıkar- sa, 12 yaşında bile olsa onunla mutlaka ça- lışırun, Deneyim çok önemli. Çalışmadan da deneyim sahibı olunamaz. Ben üç yaşın- da bu işe başladığım için çok şanslıyım. Bu yüzden de 27 yaşında artık yaşlı bir sanat- çıydun. - Yapımalann korkulu rüyası olmak gi- bi bir ününüz var» Bu çok eski bir hikâye. Herkese çok titiz bir adam izlenimi veriyorum, çünkü her za- man için ne yapmak istediğimi çok iyi bi- liyorum. Diğer sanatçılarda bu özellığe pek rastlanmıyor. Ancak her şeye yavaş yavaş deneyımle ulaşıyor insan. Bugün ömeğin kontratta benim tek ıstedığim iyi durumda bir piyano. İyi durumda bir Steinway... Bu isteğimi çok kesın olarak dile getiriyorum her seferinde. Karadeniz Oda Orkestrası KB nrvesmde • Kültür Servisi- İlk konserini 1992'de ilk kez toplanan KEl Dışişleri Bakanlan Toplantısı'nda veren K.aradeniz Oda Orkastrası, Romanya'da yapılacak olan KEl ülkeleri Devlet Başkanlan Toplantısı'nda altıncı kez bir araya gelecek. Romanya'da ilk konserini 29 haziran perşembe günü Dışişleri bakanlan resepsiyonunda verecek olan orkestra, yann Köstence'de ve î temmuz cumartesi günü Bükreş'te olmak üzere halka açık iki konser daha verecek. Orkestra Romanya konserleri sırasında E. Grieg, B. Bartok, L. Anderson, U. Cemal Erkin, A. Mozart'tan eserler seslendirecek. Karadeniz Oda Orkestrası, Karadeniz ; Ekonomik Işbirliği (KEl) çerçevesinde bir "kültür alanı" • yaratılması doğrultusunda 1992 < yılında lstanbul'da kuruldu. , Aksanarta Amadeus' • Kültür Servisi- Aksanat'ta bugün iki konser izlenebılir. Saat 12.30'da Wynton Marsalis'in caz konseri, ardından 18.00'de ise Academy of Ancient Music topluluğunun seslendirdiği Vivaldi'nin "Dört Mevsim"i laser- disc'ten büyük ekranda gösterilecek. BBCSAV etkinliklerl , • Kültür Servisi -BEKSAV'da bugün saat 19.00'da Panikos * Hrisantu'nun "Kıbns'ta Bir 1 Detay" adlı filmi gösteriliyor. / Yann saat 17.00de "Şiirieriyle > Kıbnslı Şairler", cumartesi günü saat 13.00'te de "Kıbns'a Soldan Bakış" konulu paneller , izlenebilır. Aynca, Bertan ^j Soyer'in, Kıbns Türk j Karikatürcüler Derneği'nin ' katkılanyla açılan sergısi sürüyor. (349 9155) Vakko Sanat Galerilerfnde yaz dönemi sergileri \ • Kültür Servisi- \'akko Sanat J Galerileri yaz aylannda üniversite sergilerine yer verecek. Bu kapsamda, Güzel Sanatlar J Fakülteleri'nde resım ve heykel : bölümü öğrencilerinin yıl sonu ve yüksek lisans için hazırladıklan yapıtlan, farklı illerde izleyicilere sunulacak. Vakko Beyoğlu Sanat Galerisi'nde 4-17 temmuz tarihleri arasında, 9 Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar •»' Fakültesi Resim Bölümü öğrenci sergısi. Vakko Ankara Sanat Galerisi'nde 5-19 temmuz tarihleri arasında Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü yüksek lisans öğrenci sergisi, Vakko Izmir Sanat Galerisi'nde ise 10 temmuza dek Mimar Slnan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel Bölümü, yıl sonu bronz heykel sergisi izlenebilır. Courbernin ünlü "Müstehcen Nü"sü sergileniyor • R\RİS (AJV)- Paris'teki Osmanlı Büyükelçisi Halil Bey'in, 1866 yılında ünlü ressam Gustave Courbet'ye ısmarladığı, "Dünyanın Kökeni" adlı ünlü nü kadın resmi, yıllar sonra Paris'in Orsay Müzesi'nde sergilenmeye başlandı. lngres, Delacroix ve Courbet'nin yapıtlannı da içeren zengin koleksiyonuyla tanınan Büyükelçi Halil Bey'in banyosunda özel yeşil bir perde ardında sakladığı ve ancak çok yakın arkadaşlan için ortaya çıkardığı bilinen ünlü yağlıboya tablo, yapıldıktan sonra. cinsel organın aynntılı tasviriyle aşın derecede cüretkâr bulunduğundan skandal konusu olmuş ve uzun yıllar saklanmak zorunda kalmıştı. « Ayşe Erkmen, 'Ülkeler Diyaloğu'na çağpıldı • Kültür Servisi- Birleşmiş Milletler'in 50. Kuruluş yılı nedeniyle Cene\Te'de, Birleşmiş Milletler binalan ve bahçelerinde "Ülkeler Diyaloğu (Dıalog de Paix) adıyla düzenlenen Uluslararası Çağdaş Sanat Sergisi'ne Ayşe Erkmen de davet edildi. 3 temmuz- 26 ekim tarihleri arasında açık kalacak olan sergi, Birleşmiş Mİlletler'in himayesinde ve Adelina von Fürstenberg'in küratörlüğünde gerçekleşiyor. 50 ülkeden 60 sanatçının seçildiği sergiye "Burada Olmak" adlı yapıtıyla katılan Ayşe Erkmen'in yapıtının Cenevre'deki yapımı, Çarmıklı & Berker Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Osman Çarmıklı'nın sponsorluğunda gerçekleşiyor. Dört ay süreyle izlenebilecek olan sergi, daha sonra da Birleşmiş Milletler'in diğer ülkelerdeki merkezlerini dolaşacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle