Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
28 HAZİRAN 1995 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
ALLECRO
KULTUR
-• -• *%
YS\S tLYASOĞLU
15
DÜŞÜNCEYE SAYGI
MEMET FUAT
IstanbuFda dova dova festival
Istanbul Müzik Festivali'nde geçen
hafta son derece doyurucu konser prog-
ramlan yer aldı. Gerek topluluklann ni-
teliği gerekse programlann seçimi ve
özenli sanatçılanyla dünyanın önemli bir
sanat merkezinde yaşanan seçkin müzik
günlennden farksızdı Aynca tıka basa
dolu salonlar. "ayakta bilet" için uzayan
Jcuyruklar. sıcacık bir dınleyici kitlesi ve
olaylanna sahip çıkan sponsorlar. bu yıl-
ki festivalin coşkusunu arttınyor. Dogal
ki festivalde mûzıği seslendiren sanatçı-
lann dengesini, müziğe destek olan spon-
sorlar sağlıyorlar. Bu yıl etkinlik sayısı-
-nın azlığına karşın sponsor sayısının yük-
selmesi, hâlâ sanata kol kanat geren bir
-kesımın varlığını müjdelemekte. Gide-
rek kaba sabalaşan toplum değerlerimiz
içinde sanatı destekleyenleri bir kez da-
ha alkışlıyoruz. Ve büyük sanat dostu.
değerli Nejat Eczacıbaşı'nın festival ki-
tapçıgının girişine aktanlan sözünü biz
~de yineliyoruz: "Yaşamın anlamı, her
şcvden çok sanat yoJuyla kavranabilir."
KurtMasur
Çağımıza damgasını vurmuş büyük
şeflerden Kurt Masur'u konuk etmek.
Nevv York Filarmonı gibi 153 yıllık bir
orkestrayı yönetirken onu izlemek, festi-
valin en can alıcı olaylanndan biriydi.
tkinci gecenin programını izleyebiidiğim
Nevv York Filarmoni konserlerinde Kurt
Masur'un baget (şef degnegi) kullanma-
dıgi yönetimine hayran kalmamak elde
değildi. Turne programına neden bir so-
list almadıklan sorusuna, "Biz dinteyici-
nin müziği dinlemesini istiyoruz, soüstûı
piyanodaki parmaklarını seyretmesini
değü" gibi bir yanıt verdı Kurt Masur.
"lyi de. tarihte yazılmıs onca konçertoyu
, Jdm çalacak" sorusunu akla getirdigımiz
Jıalde, tüm dikkatimizi senfoniye vere-
_rek bu görkemli orkestrayı doya doya din-
leme fırsatı bulmamn mutluluğunu da ya-
şadık. Özellikle ikinci programdaki VVe-
bem, Barber ve Mahler bütün bir senfo-
Kurt >lasur (üstte). Şefıka Kuttuer(üstte yanda), \alery Oistrakh(altta solda), A>ia Erduran (altta ortada) ve İgorOistrakh(altta sağda)
nik toplulugun ne kadar dengeli ve say-
dam olabileceğinı kanıtladı. "Çagımızın
dilini konuşan müzik tanıtmak görevi-
miz* diyordu Kurt Masur. Yıllık prog-
ramlannda pek çok çağdaş yapıtın ilk
seslendirisini yaptıklan gibi pekâlâ da il-
gi duyan bir dinleyıci kitlesi ile karşılaş-
tıklarını anlatıyordu. Webern"in "Yaz
Rüzgânnda" (1904) başlıklı yapıtı. 19.
yüz\ ılın çağ sonu bestecileri ile 20. yüz-
yılın gırişı arasındakı köprü yapıtlardan
bın. Kurt Masur, bestecinin bu ılk dö-
nem yapıtını bıraz da post-romantik bir
havada yorumladı. Böylece VVebern'in
adını duyup onu hemen anlaşılmazlık
damgası ileeleyenlerdahi konser sonun-
da, "Hiç de anlaşümaz değilmiş, zevk bi-
le aldık VVebern'in eserinden" dedıler
Barber'in "İkinci Deneme'"sı (1943) ala-
bıldığine şurseldı. Mahler'in I.Senfoni-
si (Tıtan) ise alabıldiğıne görkemli. ade-
ta tılsımlıydı! Kemanlann kusursuz en-
tonasyonu ve ses dolgunluğu aynca kay-
da değerdi.
Oistrakh aiksi
Çagımızın ünlükemancısı DavidOist-
Haftanınportresi: Şef GürerAykal
Istanbul Müzik Festivali bize yalntz yabancı ünlüleri değil,
bazen bizim ünlülerimizi de dinleme fırsatını veriyor.
Örneğin ünlü şefimiz Gürer Aykal, özel konserle dışında
neredeyse iki yıldır Istanbullu müzıkseverierie
buluşmamıştı. Nice dinleyici neden Istanbul Devlet Senfoni
Orkestrası'nı bir süredır yönetmediğini sorup durmakta.
Aykal ise bu konuda çagn almadığını belırtmekte. Istanbul
dinleyicisinin bu duyarlı beklentisini umanz orkestra
yönetimi önümüzdekı yıl gündeme alır ve Gürer Aykal,
birkaç programm şefi ofarak tstanbul Devlet Senfoni
Orkestrasf na davet edilir. Aykal. festival açılış konserinde
Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrasfnı ve bu hafta lskoç
Oda Orkestrasrnı yönetti. Her iki konserde de temel Türk
bestecılennden birinı programa almış olması dikkati çekti:
Cemal Reşit Rey ve Ahmet Adnan Saygun'un çok sık
dinlemediğimiz yapıtlannı seslendirdi. Sanatçı, gerek
Amerika'daki görevinde gerekse Ankara'da, heryerde fırsatı
geldıkçe özel kuruluşlann sanat yaşamına sahıp çıkmaları
geregini belirtiyor. \'e her konuşmasında halkı sanata destek
olmaya çağınyor.
Aykal, hemen tüm Avrupa ülkelerinde; Rusyada,
Japonya'da, Kuzey ve Güney Amerika'da konserler
yönetmekte. Kendisiyle bir süre önce yaptığımız bir
söyleşıde başanlı bir orkestra şefini şöyle tanımlıyordu:
"Önce çok iyi bir kulak gerekir. Bütün sesleri nota olarak
duyabilmek. Böylece orkestra içindeki yanlış notayı
çıkartabilir. İyi bir eğitiml görmelidir... Orkestra içinde bir
sazı çok iyi çalmalı ve orkestra içinde çalmış olmalı,
topluluğu içinden tanımalıdır. Bundan başka, bir
kompozisyon öğrenimi gerekir. Çünkü bütün tşi
kompozisyonlara can vermek olacaktır. Bir de eü yüzü, boyu
posu düzgün olmalıdır."
Aynca Aykal. Türk bestecilerinın özenle
seslendirilmelerine, uluslararası konserlerde yer almalanna
öncülük eden bir şefimiz.
Yıllar önceki söyleşılenmizden birinde Türk
kompozıtörlerine değinmiştı. Ortaya çıkan bestelenn
mutlaka belirgın Türk motifleriyle bezenmiş olması
gerekmediğinı. bestecinin ille de "Türk gibi yazmak"
kaygısına kapılmamasını anlatırken. "Bir ülkenin adını
yanna götürecek, evrensel yapabilecek tek unsur
yarahcılandır... Besteci bey ni tamamen özgürdür.
kompozisyon kurallan insanı hiçbir yöreye bağlamaz. Zaten
eser ortaya Türk olarak çıkacaktır. Ama herhangi bir benzer
sistem içinde olması gerekmez. Ben. her konserde bir Türk
eseri olsun diye Türk eseri yönetmem. Ağırjığı Türk eseri
olan konserler yapanm. Çahnacaksa değeri ile çalınmalıdır"
divordu.
rakh'ın oglu IgorOistrakh,torunu Valery
Oistrakh, gelini NataJia Zertsalova ve
gözde öğrencilerinden Ayla Erduran ge-
çen haftaki konserlerinde bir ailenin ken-
di aralanndaki uyumlu söyleşisini andı-
nyorlardı. Johannes Brahms'ın ikili, üç-
lü ve beşlisinden oluşan programın beş-
li grubuna bir de degerli çellist VVaJter
Nothas katıldı. Her biri kendi alanında
önemli birer solist olan kişilerin bir ara-
ya gelip oda müziği yapmalan bir lüks
oluyoradeta Erduran-Zertsalovaikilisi-
nin çaldıgı op. 100,2. keman piyano so-
natında yine Aya trini'deki akustik so-
runları gündeme geldi. Ayla Erduran'ın
her zamanki tutkulu yorumunu ve piya-
nistin niteliklerini önceden bildiğimiz
ıçin biraz imge gücümüzü kullanmamız
gerekti. Bu sonatta sanatçılann birbirle-
riyle uyumunu kutlamamız gerek. Yine
de "Keşke AKM salonlannda yapüsaydı
bo konser* demekten kendimizi alama-
dık. Programın en etkileyici yapıtı
Brahms\\n Mi bemol majör, op. 40 üçlü-
süydü. Özellikle üçüncü bölümde beste-
cinin annesinin ölümü üzerine yazdıgı
agıt son derece dokunaklıydı. Beşli ise
küçük bir orkestra havasındaydı. Bis ola-
rak bu yapıtın ağır ve oldukça uzun 2. bö-
lümü yenne o coşkulu 'scherzo'yu seç-
selerdı belki dınleyiciler biraz daha
Brahms'ın kanatlannda uçarak aynla-
caktı salondan. Böylesi bir Brahms kon-
seri düzenledikleri için Oistrakh ailesine
(tabıı ki Ayla Erduran da içinde bu aile-
nin) teşekkürler. Zaman zaman dinletile-
nn tek bir bestecinin aynı tıp yapıtlarına
aynlması aydınlatıcı oluyor.
Kuttuer'in yetkm yonımu
Günümüzün ünlü şeflerinden Sir
Chaıies Mackerras'ı da bu festivalde ko-
nuk etmek ayn bir kıvanç yarattı. Saray-
dan Kız Kaçırma operasının yanı sıra bir
de konser dinleyicilerinin karşısına çık-
ması ve lskoç Oda Orkestrasf nın uzun
programmı yönetmesi müzik festivalimi-
ze bir armağan oldu. Sir Charles MackeT-
ras ve lskoç Oda Orkestrası HandeCin
Su Müziği'nin her iki süitini de yönetrik-
ten sonra flütçümüz Şefika Kutfuer'e
Mozart'ın flüt konçertosunda eşlik ettı.
tstanbul Müzik Festivali'nde ilk kez yer
alan Şefika Kutluer'in yorumu ise izle-
yenleri çok etkiledi. Teknigi, tutkusu, du-
yarlılığı ve kendi soluğundan salona ak-
tardığı elektrikle olgun bir yorumcunun
tüm niteliklerine sahip oldugunu kanıtlı-
yordu. Ancak konçertonun kadanslann-
da Mozart'ın özgün yazısını kullanması
yeg tutulurdu.
Solistin teknik becerisini sergileyen
kadanzlar Mozart'a göre fazla romantik
kalmış, konçertonun bütünlüğü içinde
ayn bir resital programı oluşturmuştu.
Şefika Kutluer'i çalışkanlıgı ve orkestra
ile oldugu kadar izleyicısi ile kurdugu
iletişim için de kutlanz. Ve dünyanın ni-
ce ünlü orkestrasıyla onu solist olarak
dinlemeyi umanz.
lskoç Oda Orkestrası'nın büyük bir
özenle seslendirdigi Benjamin Britten'in
Frank Bridge Çeşitlemeleri uzun zaman
akıllarda kalacak bir yorumdu. Festivale
gelen topluluklann böylesi değişik ya-
pıtlan seslendinneleri tstanbul dinleyici-
sinin çok ilgisini çekiyor.
Bu akşam Anatolia ile birlikte konser verecek Orbestra Oda Topluluğu'nun kurucusu Peter Cowdrey:
Amacım, evrenseli yakalamak
Kolombiya'nın yağmur ormanlan. As-
"ya tapınaklan, Kelt topraklan, Transilvan-
ya köyleri ve Tonga kıyılanndan görüntü-
ler sunan. klasik Türk müziginden, dünya
müziklerinden ögeler içeren besteler ve
Aya trini'nin büyüleyici armosferi... tngı-
liz Orbestra Oda Topluluğu ile thsan Oz-
genyönetimındeki Anatolia topluluğu. bu
akşam Asya ile Avrupa'nın buluştugu Is-
"tanbul'da. Aya Irini'de verecekleri konser-
de, tngiliz besteci Peter Covvdrey'nin 'A
Garden Amidst Flames-Alevler Ortasuı-
daki Bahçe'adlı yapıtını dünyada ılk kez
seslendirecekler. Buyapıt. mikro-tonal öl-
çüler dahil, klasik Türk müziği ve dünya
müziklerinden alımış ögelerle, uzun rit-
mik dönüşümler, doğaçlama tekniklerinin
yanı sıra klasik batı müziği geleneklerinin
izlerini taşıyor.
Covvdrey, adını. bütün dünya anlamına
gelen 'orb' ile 'orkestra' sözcüklerinin bi-
leşimınden alan Orbestra'run kurucusu ve
bestecisi. Orbestra, bu konserde, kemen-
çe, tambur, ney, rebab, kudüm, ud ve ka-
nundan oluşan Anatolia ile Cowdrey'nin
tstanbul'dakı çalışmalan sırasında derledi-
ği Türk müziği unsurlannı kullanarak bes-
telediği yapıtlan sunacak.
Peter Cov\drey'le farklı kültürler arasın-
da bir köprü. müzığin evTensel dili aracı-
lığıyla kurulan diyalogun bir parçası ola-
rak niteledigı müziği üzerine konuştuk:
- Yapıtmız dünyada ilk kez tstanbul'da,
Aya İrini'de seslendirilecek. Neler hissedi-
yorsunuz?
Türkiye'ds ilk kez bıryapıtım seslendi-
rilecek. Bu. kmsere hazırlanmak üzere ül-
kenize üçürcü gelişim. Bu parça için Ih-
san Özgen \t Anatolia elemanlanyla bir-
likte çalışıyorum. Bestemde Türk klasik
müziginden pek çok öğe. taksımlerden do-
ğaçlamalar var. Bu parçayı bestelerken
îmacım, bir köprü oluşturmaktı. Klasik
Türk müzigmin etkilenni kullanmak ve
snlan çağdsş Batı müziğininin etkileriyle
jirleştırmeL Türk müziğındeki makam-
ar son zamaılarda Batılı müzisyenleri çok
:tki!iyor. Bıtı müziğinde genellikle yal-
ıızca majör ve minör gam kullanıyoruz.
îugünlerdejoğumuz bunun çok sınırlayı-
ı oldugunu iüşünüyoruz. Bu yüzden Türk
nüziği büyiieyici. Perde ve rirm bakımın-
lan çok dâha gelişmiş. Ancak uyum açı-
sından klasik Batı müziği kadar
gelişmiş değil.
- Türk müziğhle tamşmanız
nasıl oldu?
Orbestra üyelennden Kevin,
tatil için Istanbul'a gelmişti. ts-
tanbul Kültür ve Sanat Vakfı Ge-
nel Müdürü MeJih Fereli ile ta-
nıştı. Melih, bizim merkezı
Londra'da bulunan bir grup ol-
duğumuzu. dünyanın farklı bol-
gelerinin. farklı geleneklerden
gelen müzikleriyle ilgilendıği-
mizi. Batı Avrupa müziğini.
dünyanın diğer bölgelerindeki
müziklerle birleştirdiğimizi bi-
liyordu. Bu nedenle festival çer-
çevesinde bir konser organize et-
mek istedı. Bir yıl önce Ihsan
Özgen'ie birlikte bu proje üzeri-
ne çalışmaya başladık.
- Orbestra'nın geçmişinden
söz eder misiniz?
Üniversiteyi bitirdikten sonra
üç yıl dünyayı dolaştım. Farklı
müzikleri ve kültürleri tanıyor-
dum. Kuzey Pasifik'te, uzak bir
adada o büyüleyici ilkel müziği
dınledim. Batılı bir besteci ola-
rak bütün bu müzikleri kendi bi-
rikimime katmak istedım. tngıl-
tere'ye döndüğümde Orbest-
ra'yı kurdum. Batılı besteciler
her zaman çeşitli etkilere açık.
Klasik müzik yapmakla birlikte
dünyanın çeşitli bölgelerinin
müzikleri üzerinde uzmanlaşan gruplar
var.
- Macar yaylı çalgılar topluluklannın
müziği. Afrikah Pigmeler'in şarkılan, Ko-
lombiya'daki yağmur ormanlannın sesle-
ri... YapıtJannız bütün bunlan içeriyor. Or-
bestra'yı. temelde 20. yüzyıl müziğini yo-
rumlayan bir toplulukolarak tanunlarken,
bir yandan da etnik müzik. doğaçlama ve
erken müzik gibi geleneksel Batı nıüziğinin
dışında kalan kaynaklardan esinlenerek
yapılan yapırlara da yer veriyorsunuz prog-
ramınızda. Nasıl bir kanşırn bu?
Konserde seslendıreceğımiz yapıtlardan
birinin temelini, Kuzey Amerika'daki yağ-
mur ormanlannda yaptığım kayıtlar oluş-
turuyor. Ormandaki kuşlann, böceklenn
seslerinden esinlendım. Keman, klarnet,
vıyolonsel. trombon gibi sıradan klasik
F
çalgılara ek olarak, Afnka'da ve Kuzey
Amerika'daki yağmur ormalannda bulu-
nan malzemelerden yapılan etnık enstrü-
manlar kullanıyor. Bu enstrümaniar Or-
bestra'ya, onu diğer topluluklardanayıran
birözellık kazandınyor. Bu enstrümanlar-
la kullanılan alışılmışın dışında teknıkler
yağmur ormanlanndaki sesleri çağnştın-
yor.
- Müziğinizle neyi vurgulamakistiyorsu-
nuz? Bütün bu yerel müziklerin motifieri-
ni kullanarak e\ renseli mi yakalamaya ça-
lışıyorsunuz?
Sanınm dünyanın farkiı bölgelerinin
müzıklerinin bırbirlerinden ayrıştınlmış
olarak kalması. ilerlemek için iyi bir yol
değil. Bu müzikleri giderek daha az insan
dinlemeye başlayacak. Bu da tek bir ırkın
bencil isteklerini simgeliyor. Dünyanın bü-
tün müziklerinin tek bir ses, tek bir ileti
arklı
uluslann
diyalog
kurmalan
gerektiğini
çok güçlü bir
biçimde
hissettiğim
bir dünyada
yaşıyorum.
Ben, bir
besteci olarak
yapıtlarımı bu
diyalogun bir
parçası olarak
görüyorum.
(Fotoğraf:
UĞUR GÜNYÜZ
olarak birleşmesi. son derece heyecan ve-
rici bir çeşitlılikdemek. Bu herkes için iyi;
hem Batı geleneğinden gelen besteciler
hem de dünyanın dört bir yanından topla-
dığımız. üzerinde çalıştığımız gelenekler
açısıdan.
Dünya müziği bir bütün olarak düşünü-
lürse. bu müziklerin bir arada kullanılma-
sı, bütün insanlık için harika bir metot. Bü-
tün bunlar yalnızca müzikte kullanılan de-
ğişik etkiler. Yazdığım parça. çağdaş mü-
zik yapıtı. Ama klasik Türk müziğinin ve
dünyanın diğer bölgelerinin müziklerinin
motifierinı de içeriyor. Bir başka çok bü-
yük etki de Orbestra elemanlannın kişilik-
İeri. Bir parça üzerinde çalışırken, sanat-
çılann kişilikleri çok önemli. Bu noktada,
benım burada olmamın bir nedeni de on-
lann kendilerinı belli birtarzla ifade etme-
melerini sağlayacakyollarbulmak... Fark-
lı etkilere açık bir tarz olmaiı. Çünkü bu
parça belli bir tarzda seslendirilmek ama-
cıylabestelenmedi. Bu erken müzik değil,
bugün tngiltere'de yapılan çağdaş müzik.
Evet, amacım evrensele varmak. Kal-
kıp da salt Türk müziği yazmam komik
olur. Bu olanaksız. Çünkü Türk degilim.
Bu, Kolombiya, Afrika ve Macar müziği
için de geçerli. Bütün bu motiflerin birleş-
mesiyle ortaya çıkan müziğin evrensel mü-
ziğin bir parçası olmasını umuyorum.
- 'Alevler Ortasındaki Bahçe'nin ana
teması nedir?
Dünyadaki farklı ruhani müzik gelenek-
lerinden gelen çeşitli metinler kullanıldı.
tspanya, Türkiye, Arabistan, Hindistan ve
tsrail'den. Bu yapıt da oldukça ruhani bir
parça. Bir başka önemli unsur da bu par-
çanın son derece heyecan verici bir mekan
olan Aya trini'de seslendirilecek olması.
Müthiş bir bütünlük duygusu veren bir at-
mosfer.
Bu yapıt seslendirilirken müzisyenleri
Aya trini'nin her yerine dagıtacagız. Bazı-
lan galerilere yerleşecek ve görünmeye-
cek. Sesin nereden geldiğini kestiremeye-
cek izleyici. Müzisyenler binanın bir ucun-
dan diğerine birbirlerine seslerini duyura-
caklar. birbirlerini yanıtlayacaklar.
- Türk müziği üzerine veterince araşör-
ma yapma firsab bulabildiniz mi?
Ne yazık ki Türkiyede Istanbul dışında
hiçbır yere gidemedım. Ama tstanbul'da
pek çok müzisyenle tanıştım. tlerde Tür-
kiye'nin diğer kentlerini ve bölgelerini
görmek istiyorum. Çok büyük bir çeşitli-
lik sunan son derece zengin bir kültür.
- Size esin kaynağı olan bir besteci van
Bela Bartok»
Konserde seslendirilecek ilk parça
'Transdanubian Snineherds' Musk-Tuna
Nehri Boyunca Domuz Çobanlanmn Mü-
ziği' Bartok'un müziginden esinlenerek
bestelendi.
Türk halk müziği morifleri taşıyan ikin-
ci yapıt 'Keman ve Orbestra için Keman
Koçertosu'nun temelini ise Bartok'un
1936 yılında Türkiye'ye yaptığı ziyaret sı-
rasında kaydettiği müzik oluşturuyor. Kon-
serprogramında bu yapıtlarayer vermemi-
zin bir nedeni de bu yıl Bartok'un
ölümünün 15. yıldönümü olması. O, baş-
ka ülkelerin müziklerini ilk keşfeden ve
sistemli bir biçimde bu konuda çahşmalar
yapan ilk Batılı besteci.
Çîzgi Öyküler
Çizgi roman türü çok iyi çizerlerin elinden çıktığın-
da bile çevresindeki küçümseme çemberini pek kı-
ramamıştır.
Kimler okur çizgi romanları?
Eline doğru dürüst bir şey alıp okuma alışkanlığı ol-
mayanlar... iki üç sayfa kitap okuyunca sıkılan, uy-
kusu gelenler...
Yalnız onlar mı?
Hiç sanmıyorum. Nice kitap kurtları da, kimileri
açık açık, kimileri gizli gizli, bal gibi çizgi roman okur-
lar. Sonra da okuyanlan küçümserler...
Resmin, çizginin, görüntünün okur ile okunan ya-
zıyı birbirine yaklaştıncı bir etkisi olsa gerek.
Örnekse gazetelerde, dergilerde öyküleri resimler-
ter. Bunun salt sayfalann güzel görünmesi amacıyla
yapıldığını sanmıyorum.
Kitap okumayı üstünlük sayanlann çizgi romanla-
rı küçümsemeleri, bence, çok yanlış bir yaklaşım.
Çünkü çizgi roman resimle ya da çizgiyle yazını bir-
leştiren apayn bir sanat türü.
Seveni, arayanı olduğuna göre, bütün öbür sevi-
len, aranan sanatlar gibi bu sanat da yaşayacak, iyi-
si kötüsü yapılacak, eleştirilecek, değerlendirilecek-
tir... Türk karıkatürünü yazın'ın baskısından kurtarıp
kendine yeten bir sanat niteliğine ulaştırmakta öncü-
lük etmiş bir çizerımizin, Tiırhan Seluk'un, çok ba-
şanlı bir çizgi romanlar dizisının de yaratıcısı olması,
üstünde düşünmemiz gereken bir durumdur...
Abdülcanbaz'\n sanatsal niteliklerini kimsa yadsı-
yamaz. Ama salt karikatür sanatı çerçevesinde kal-
madığı, yazın alanına da uzandığı bir gerçek.
Nitekim Turhan Selçuk Abdülcanbaz'a bir yazar-
la, Aziz Nesin'le birlikte başlamış, sonra kendisi sür-
dürmüştür. Demek kı bir yerden sonra işin yazın yö-
nünü de üstlendi. Öyleyse bir eleştirmen çıkıp Tur-
han Selçuk'u yazar olarak da degerlendirebılir.
Ama salt Abdülcanbaz çerçevesinde...
Sonraki kuşak çizerieri, özellikle "Gırgır" dergisin-
de, yazınla bağlan yeniden kurarken, bilindiği gibi
çok ileri gittiler. Yazı mi çizgiye yardımcı, çizgi mi ya-
zıya anlaşılmaz duruma geldi. Çizerlerin kalemiyle,
başına buyruk, yazın kurallanna hiç aldırmayan bam-
başka bir yazına yönelindi.
Orası öyküleri'n\n yazar çizeri Ender Özkahra-
man da "Gırgır" okulundan, İletişim Yayınları arasın-
da çıkan büyük boyutlu (22.4 cm x 28.4 cm) kitabın-
da 59 çizgi öykü yer almış. Bunlardan biri üç, beşi iki
sayfa, ötekilerintıepsi tek sayfada başlayıp biten kı-
sacık öyküler. Sayfalar "Gırgır" okulu anlayışıyla tık-
lım tıklım dolu. "Çizgi mi çok, yazı mı?" diye düşü-
nüyor insan. Yalnız balonlardaki konuşmalar değil,
kutulann içine dışına yerleştirilen bütün anlatılar da
el yazısıyla...
Ender özkahraman'ın "Orası" dediği yer Güney-
doğu Anadolu. Özellikle de Hakkâri...
Daha 26 yaşında olan bu genç yazar çizer Van'da
dogmuş, ilk, orta, lise öğrenimini Hakkâri'de yapmış.
1986'da istanbul'a gelmiş, Mimar sinan Üniversite-
si'nin Grafik Bölümü'nü bitirmiş.
Orası öyküleri Ender Özkahraman'ın doğup büyü-
düğü yörenin insanlarını, geleneklerini, inançlannı,
sorunlarını olumlu bir mizah antayışıyla ele alıp ser-
gileyen çok etkili bir kitap... Kesinlikle, "Çizgi öykü
işte!" deyip geçilecek gibi değil...
Bütün bu öyküler herhalde daha önce dergilerde
ayn ayn yayımlanmıştır, ama bir arada sunulmaları,
onlara bambaşka bir güç katmış.
Orası öyküleri'ni okurken Güneydoğu olaylarına
yöre insanlannın gözünden, günlük kaygılan, düşün-
celeri, duyguları çerçevesinden bakacak, bir daha
unutamayacağınız kişiler tanıyacaksınız.
Ender Özkahraman'ın arada başkalannın şiirlerini,
öykülerini de çizgiye vurduğu oluyor. Örnekse Can
Yücel, Kemal Burkay, Ahmet Salman, Edip Can-
sever, Halit Asım ın şiirlen, Ruşen Sümbüloğlu nun
biröyküsü...
Demek ki 59 öykünün altısında işin yazın yönü baş-
kalannın sorumluluğunda, öbür 53 öyküde ise Ender
Özkahraman hem çizer hem de yazar...
Çizgi roman sevmeyenlerin özellikle alıp okuma-
lan gereken bir kitap...
Kent ve Toplumsal TarHı Müzeleri
AtiHye Toplantısı
• KüttürServisi-Tarih Vakfı'nın düzenlediği "Kent
ve Toplumsal Tarih Müzeleri Atölye Toplantısı"
bugün başhyor. tTÜ Sosyal Tesisleri'nde
gerçekleştirilecek toplantı üç gün sürecek. Toplantının
başlıca amacı, Eski Darphane Binalan'nda kurulacak
"Istanbul Müzesi ve Toplumsal Tarih MerkezT'nın
gereksindiği entelektüel birikimi sağlamak.
Atölyeye katılacaklar arasında iki yıl önce
düzenlenen "Toplumsal Tarih Müzeleri Kuruluş
Sorunlan" sempozyumunda bildin sunmuş olan
Londra Müzesi Direktörü Max Hebditch,
Philadelphia Hagley Müzesi Direktörü Philıp
Scranton'un yanı sıra: Kanada, Amerika, Rusya,
tngiltere, Fransa, Ispanya. Yunanistan, Ürdün, tsrail,
Hırvatistan ve Lüksemburg'dan yirmiyi
aşkın müzeci bulunuyor. Atölye toplantısına
Türkiye'den de birçok müze müdürü ve
üniversitelerin ilgili bölümlerinden akademisyenler
katılacak.
Asaf Koçak Karikatüp Yarışması
sonuçlantfı
I Kültür Servisi- 2 Temmuz 1993 tarihinde Sıvas'ta
Madımak Oteli'nde yakılarak katledilen karikatürcü
Asaf Koçak anısına, Karikatür Dergisi'nin düzenlediği
yanşma sonuçlandı. Yanşmada Hakan Demirci bırinci
oldu. Kadir Dogruer, Alper Susuzlu, Aşkın
Ayrancıoğlu, Murat Saym'ın yapıtlan Başan Ödülü,
Özcan Çalışkan'ın yapıtı ise Jüri Özel Ödülü'ne değer
görüldü. 290 çizerin 630 yapıtla katıldığı yanşmayı
kazananlara ödülleri cumartesi günü Ankara'da Türk-
tş Toplantı Salonu'nda yapılacak törende verilecek.
Yanşmaya katılan yapıtlardan oluşan sergi ise aynı gün
Yüksel Caddesi Sanat Ortamı'nda gerçekleştirilecek.
Yanşmanın jürisi Turhan Selçuk, Ali Ulvi Ersoy,
Tonguç Yaşar, Mengü Ertel, Ferruh Doğan, Metin
Peker ve Erdoğan Başol'dan oluşuyordu.
WM*tfswopthr
ÜR yayııntanmamış
yaprtı
•LONDRA (AFP) - Ingiliz Romantik şair VV'iIliam
Wordsworth'ün 1795 yılında yazdığı yayımlanmamış
bir yapıtı, Edinburgh'daki tskoçya Ulusal
Kitaplıgı'nda bulundu. Daily Telegraph gazetesinde
yer alan bir habere göre, Wordsworth, hiciv türüne
giren bu yapıtında Avam Kamarası'nı "vergilerin ve
ücretli yollann kamarası" olarak nitelerken, Fransız
tarzı birdevrimin yozlaşan hükümetı devirip
deviremeyeceğini tartışıyor. Yapıt, St Andrevvs
Üniversitesi'nden Nicholas Roe tarafından bulundu.