06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 20 HAZİRAN 1995 SALI 10 DIZIYAZI Eğitimkurumlannda çağdaşlaşmaya doğru• Modernleşmeyi alabildiğine başarıyla yönlendirmeye yetenekli insanları yetiştirmek amacıyla, dinsel pedagojiyle ilgisi olmayan eğitim yöntem ve kurumlarına gitmenin zorunluluğunu pek çabuk kavradı reformcular. III. Napoleon'un Milli Eğitim Bakanı Victor Duruy bir reform tasansı hazırlayarak sultana sundu. U lema ve daha da genel ola- rak Müslüman aydınlar. bü- tün bir Tanzimat dönemi bo- yunca, yalnız adliye örgü- tünde değil, aynı zamanda - daha önce görüldüğû gıbi- devletin ida- re hizmetlerinde de, ön planda gelen bir yer tutmuşlarsa, şu yüzdendir başta: Ge- leneksel eğitim sistemi, mektep ve med- rese şebekesiyle, seçkinlerin yetişmesin- de, rtâlâ önde gelen bir rol oynuyordu o dönemde. Modernleşmeyi alabildiğine başanyla yönlendirmeye yetenekli insan- lan yetiştirmek amacıyla, dinsel pedago- jiyle ilgisi olmayan eğitim yöntem ve ku- rumlanna gıtmenin zorunluluğunu pek çabuk kavradı reformcular. Bununla be- raber, ortada araçlar olmadığından ve özellikle de yeterli sayıda öğretici bulun- madığından, eğitimde dünyasallaşma ol- dukça ağır yürüyecektir, en azından, dev- letin kurduğu pedagojik düzen bakımın- dan böyledir bu. Gerçekten, azınlık du- rumundaki "m01et"lerde, işler, oldukça farklı bir gelişim izler. Oralarda, gerçek bir eğitim "padama"sına tanık olunur; modern bir eğitim veren yüzlerce okul kurulur birkaç on yıl içinde. Ne var ki, ce- maatlere göz-kulak olan çeşitli ruhbanın denetiminden uzak kalmaz bu okullar. llk çafldaş okullar II. Mahmut'un saltanatindadır ki, ço- cuklara ve yeniyermelere özgü ilk dün- yasal okullar kuruldu. Yüzyılın ortalan- na doğru, devletin eğitim örgütü, olduk- ça tutarlı bir görünüş içindedir daha o za- mandan: Aritmetik, Osmanlt tarihi ve coğrafya ile din bilgisi veren ilköğretim (iptidaiye) vardır temelde; rüştiye adını taşıyan okullardan oluşan bir ikinci aşa- mada, onla onbeş yaşındaki gençlere. dil (Türkçe, Arapça ve Acemce) matema- tik, geometri, tarih, coğrafya ve din ders- leri verilir; son olarak, üç yıllık bir "or- ta" (idadi) dönemin programında, bilgi dallan arttınlmıştır (Doğu dilleri, Fran- sızca, iktisat, cebir, aritmetik, muhasebe, fizik, kimya, felsefe, tarih, coğrafya, el iş- leri). Ne var ki, alabildiğine azdır, bu okullar hâlâ. Babıâli'nin resmi yıllığına göre, Osmanlı împaratorluğu'nda, Kınm Savası'nın ertesinde, toplam 3371 öğren- cisiyle, bir altmış kadar rüştiye vardır an- cak; öte yanda, yalnız Istanbul'daki med- reselerin çatısı altında 16752 öğrenci bu- lunmaktadır aynı dönemde. Devletin eğitimdeki altyapısuun azbu- çuk yoğunlaştığını görebilmek için, Tan- zimat döneminin sonunu beldemek gere- kir. Bu arada, III. Napoleon'un Milli Eği- tim Bakanı Victor Duruy gelir tstanbul'a ve Osmanlı eğitimi hakkında bir reform tasansı sunar sultana. Bu ziyaretin arka- sından, 1869'da, yeni eğitim sistemi. ge- nelleştirilme dogrultusunda bir "nizam- name"nin konusu olur. Özellikle, eğitim pramidine, bir yeni aşama, Osmanlı Hse- si ile eşanlamda olmak üzere, mekteb-i sultanî ("suttanın okulu") aşaması ekle- nir. •Sultanl 1 ler dlzisi Bu sultanilenn ilki ve en ûnlûsü 1868'de, Fransız hükümetinin desteği ile kurulan Galatasaray Lisesi oldu. Osman- lı makamlan, pek yûksek bir düzeyi he- deflemişlerdi birden. Hemen hemen baş- • 1869 tarihli nizamnamenin ele aldığı Duruy'nin tasarısı, eğitimde yeni bir aşama olan sultanileri (lise) gündeme getirdi. Nizamname aynca birçok fakültelerden oluşan bir üniversitenin (Darülfünun) kurulmasını da öngörüyordu. Abdülmecit'in saltanatının ilk yıllannda tezgâhlanan bu türden bir girişim, başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Duruy'nin ziyaretinin arkasından, 1869'da, yeni eğitim sistemi, genelleştirilme dogrultusunda bir "ni- zamname"nin konusu olur. Özellikle, eğitim pramidine, bir yeni aşama, Osmanlı lisesi ile eşanlamda olmak üzere, mekteb-i sultanî ("sultanın okulu") aşaması eklenir. Bu sultanîlerin ilki ve en ünlüsü 1868'de, Fransız hükümetinin desteği ile kurulan Galatasaray Lisesi oldu. tan aşağıya Fransa'dan alınan ve Fran- sızca verilen bir eğitimi küçük bir azın- lığa sağlamaktı söz konusu olan. Öğren- ciler, liseyi bitirdiklerinde, idarede önem- li bir mevkiye getirilecekkrinden emin- diler; hatta, devlette en yüksek kademe- lere erişmeyi bile umut ediyorlardı. Tan- zimat'ın ideolojisine uygun olarak, yal- nız Müslümanlara değil, azınlıklara da açıktı bu okul. Osmanlı halkını oluşturan bütûn öğe- leri ülkenin modernleşmesine katılmaya çağırmanın özellikle çarpıcı birbiçimiy- dibu. Aynı düzeyde başka kuruluşlar arasm- da, 1873'te Istanbul'da yetim ve öksüz- ler için kurulan bir lise olarak Darüşşa- faka'yı zikretmek yerinde olur. Bilimsel konulara başköşeyi veren bu okulda, telgraf eğitimine aynlmış birbö- lüm vardı özellikle. Bu niteliğivle. Os- manlı ülkesinde modern iletişimın geliş- mesinde başta gelen bir rol oynayacaktır okul. 1869 tarihli nizamnamenin ele aldığı Duruy'nin tasansı, liseden başka, birçok fakültelerden (edebiyat ve felsefe, hukuk ve doğa bilimleri, matematik) oluşan bir üniversitenin (Darülfünun) kurulmasını da öngörüyordu. Abdülmecit'in saltana- tının ilk yıllannda tezgâhlanan bu türden bir girişim, başarısızlıkla sonuçlanmıştı. 187O'te açılan ve bu amaçla yapılmış özel bir binaya yerleşen yeni üniversite pek başanlı olamayacaktır: Fazla laik olarak görülen bir eğitime karşı ulema- mn saldmlanna uğrayacaktır önce; son- ra da, bir sürü mali güçlüklerle karşıla- şacaktır. Bu tasannın, önde gelen destek- leyicisi Sadrazam Ali Paşa'nın 1871 'de ölmesiyle, deneyimin de son bulması ge- cikmeyecektir. Ortada üniversite olmayınca yükse- köğrenimlerini sürdürme arzusundaki genç Osmanlılann önünde, imparatorlu- ğun -II. Mahmut'un saltanatıyla- donan- maya başlayan çeşitli yüksekokullanna yüzlerini çevirme olanağı vardı. Bu ku- ruluşlann listesi, gitgide daha değişik alanlan da içine almak üzere, uzayıp du- racaktır. 1830'lu yıllarda, ordunun çeşit- li görevlilerini, subaylan, mühendisleri, hekimleri, baytarian, müzikçileri yetiştir- rnekle yükümlü okullar gün ışığına çık- mıştı. 1850 ve 1860 yıllannda. yeni askeri okullann yanı sıra, birçok büyük sivil okullann da kurulduğu görülecektir: Bu sonuncular arasında, özellikle Mekteb-i Mülkiye (Mülkiye Okulu) (1859), Mek- • Ortada üniversite olmayınca yükseköğrenimlerini sürdürme arzusundaki genç Osmanlılar, yüzlerini yüksekokullara çeviriyorlardı. Bu okullar, ırkları ya da dinleri ne olursa olsun, bütün Osmanlı uyruklarına açıktı ilke olarak. Reformcular, cemaatler arasındaki lehimlenişi imparatorluğun yaşayabilmesinin koşullanndan biri olarak görüyorlardı. tim sistemince özümsenmelerini kabul edemezlerdi. Sonra da şundan: Devletin koruyuculuğu altındaki kurumlardan ço- ğu kez çok daha iyi olan kendi okullan vardı onlann. Azınlıklann eğitim şebekelerinin Tan- zimat döneminde tanık olduğu büyük ge- lişme hakkında bir fıkir vermek için ki- mi rakamlar yeter. Örneğin 1871 'de, yal- nız Ermeni cemaatinin, tstanbul'da 48 okulu ve Anadolu dolayında dağılmış 469 kuruluşu vardı. Aynı döneme doğru, 1861'de Istan- bul'da kurulan Yunan Edebiyat Derne- ği'nin (Hellenikos Philologikos Syllo- gos)pekyoğun çabalan sayesinde, Rum- lann da buna benzer boyutlarda bir şebe- kesi vardı ellerinde. Sayılan daha az ve kültürel gelişim ko- nusunda ötekilere oranla geride olan Ya- hudilere gelince, ellerinde laik nitelikte bir yanm düzine kuruluş bulunuyordu ancak; ne var ki, -merkezi Paris'te olan- Evrensel Israil Birliği, yüzyılın son otuz yılı boyunca, bir elliden fazla okul aça- rak durumu değiştirmekte gecikmeye- cektir. Misyonerlerin okullan C emaatlerin oluşturduklan kuruluşlara, çeşitli misyoner örgütlerince kurulmuş ve il- ke olarak azınlıklara sesle- nen yığınla okulu da ekleme- li. Şişirildikleri kuşkusuzolan istatistik- lere inanmak gerekirse, sadece Amerikan Protestan misyonerlerinin, 1870'te, 205 kuruluş vardı ellerinde; Boğaz'ın Avru- pa yakasındaki köylerden birinde, Be- bek'te, 1863'te kurulan ünlü Robert Kol- lej, bunlar arasındadır. Genel olarak Fransız din çevrelerinin destekledikleri Katölik misyonerler de yüzyılın sonuna doğru yüzlerce okuldan oluşacak geniş bir ağ öreceklerdir yavaş yavaş. Bir kültürel sömürgeleştirme midir bunlar? Hiç kuşkusuz! Ve öyle görünüyor ki, Osmanlı yöneticileri, bilincindeydı olan- bitenin. Bu okullardan pek çoğunun, azınlıklann ulusal uyanışına katkıda bu- lunduklan düşünülürse, o oranda da teh- likeliydi durum. Bununla beraber, gelişmeyi frenlemek amacıyla, devletçe -yine de pek ılımlı- önlemler alındığıni görmek için, II. Ab- dülhamit'in iktidannı beklemek gereke- cektir. O tarihe değin ise, Babıâli, Hıristiyan azınlıklan ve misyonerleri hareketlerin- de serbest bırakırken, kaybetmekten çok kazanacağı düşüncesinde olacaktır. Ne- deni de şu: Osmanlı Devleti'nin Batılı kamuoyunun içten yakınlığına gereksin- mesi vardı ve o kamuoyunun gözünde de Müslüman olmayanlara eğitim konusun- da verilecek özgürlük, Türkiye'nin ileri düşüncelere doğru açılışının başlıca işa- retlerinden birini oluşturuyordu. Öte yan- dan, Osmanlı makamlannın denetiminin dışında tutulan eğitim kuruluşlannın bir büyük değeri vardı: Düzeyi olan bir eğitim sağlarken, devletin cebinden de tek kuruş çıkmıyordu. Böylesi bir önem taşıyorlardı. Yarın: Abdülhamrt ve Panislamizm tebi Tıbbiye (Tıp Okulu) (1866), Darül- muallimin (Yükseköğretmen Okulu) (1862) ve dönemin bir özelligi olarak da, Kız Öğretmen Okulu (1870), göze ilk çarpanlar arasındadır. Azınlıklann yeri O teki çoğu devlet kuruluşlan gibi, bu çeşitli okullar da, ırklan ya da dinleri ne olur- sa olsun, bütün Osmanlı uy- ruklanna açıktı ilke olarak. Reformcular. cemaatler arasındaki böy- lesi lehimlenişe pek dikkat ediyorlardı; çünkü. imparatorluğun yaşayabilmesinin koşullanndan biri olarak görüyorlardı onu. Haklı da çıkacaklardır kimi haller- de: Ömeğin Mekteb-i Tıbbiyeöğrencile- ri arasında, azınlıklardan olanlann oranı yüksek olacaktır uzun zaman. Ne var ki, bütüne bakıldığında, halk- lann ve dinlerin bir arada yaşayabilme- lerinin, kanunlann öngördüğü bu ilkenin olaylar planmda gerçekleşmesi kolay ol- mayacaktır. Once şundan: Müslüman olmayanlar, kendi dil ve kültür miraslanna öylesine bağlıydılar ki. yeniliği -her şeye karşın- Türk ve Islam damgasını taşıyan bir eği- Mümtaz Soysal, 24. madde için yapılacak bir referandumun Türkiye'yi 30 yıl rahatlatacağını söyledi Sağ paıliler laiklik oylamasına karşıANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Oy hesabıyla Türkiye Cumhuriyeti'nin laik temeli üzerinde politi- ka yapan sağ görüşlü siyasi partiler, bu konuda ya- pılması gündeme gelen halkoylamasına, çeşitli ge- rekçeler öne sürerek karşı çıktılar. DYP ve ANAP, anayasanın, devletin laik temelini vurgulayan 24. maddesinin değiştirilmesi için halkoylamasına gidil- mesinin "laik-anülaik saflaşması" doğuracağını öne sürdüler. CHP Ankara Milletvekili Prof. Dr. Müm- taz Soysal ise halkın referandum ile u laik cumhuri- yetten yana" olduğunu ortaya koyması durumunda solun önünün açılacağını, sagın parçalanacağını söy- ledi. 24. madde için yapılacak bir halkoylamasının. Türkiye'yi 30 yıl rahatlatacağını savunan Soysal, sa- ğın, bu konudaki belirsizhğin sünnesinden yararlan- mak istediğine dikkat çekti. CHP Grup Başkanvekili ( Mehmet Kerimoğlu da "Referandumun bir ucunda biz, bir ucunda RP olacak, arada kalanlar da eibette sıkınü çekecek" dedı. RP Genel Başkanı Necmettin Erbakan'ın, "devle- tin sosyal, ekonomik, hukuki \wa si>asi temel düzeni- nin, kısmea de otsa din kurauanna dajandınlamaya- cağmı ve din duygularuun siyasi istismar konusu ya- pıbunayacağını" hükme bağlayan anayasanın 24. maddesinin kaldınlması konusunda halkoylamasına gidilmesi durumunda, rakiplerinı "din düşmanı" ilan edeceğine ilişkin tehdıdi ile laik cumhuriyetin hedef alınması durumunda yurttaşlardan gelebilecek tepki- leri birlikte dikkate alan ANAP ve DYP. başlatılan halkoylaması tartışmasını noktalamak istiyor. RP Genel Başkanı Erbakan, lsviçre Ankara Büyü- kelçisi Andre Faivet'i kabulünde, anayasa konusun- da yapılacak referandumun, toplumu laik-antilaik kamplaşmasına götürmeyeceğini ileri sürerek "insan haklanm isteyenierte din düşmannğı yapmak isteyen- ler diye bir ayrun'' olduğunu söyledi. Isviçre Anaya- • Oy h^abıyla Türkiye Cumhuriyeti'nin laik temeÜ üzerinde i>olitika yapan sağ görüşlü siyasi partiler, bu konuda yapıîması gündeme gelen nalkoylamasına, çeşitli gerekçeler öne sürerek karşı çıktılar. • CHP Ankara Miîletvekili Mümtaz Soysal, halkın referandum ile 'laik cumhuriyetten yana' olduğunu ortaya koyması durumunda Türkiye'nin 30 yıl rahatlayacağını, solun önünün açılacağını, sağın parçalanacağını söyledi. sası'nın devletin halkın dini inançlanna aykm eğitim yapamayacağına ilişkin 27. maddesini takdirle karşı- ladıklanm belirten Erbakan, "Baü'da, yani dünyanu her yerinde laiklik anla>işı ne ise, Türkiye'de de" o ol- sun istiyoruz. Din düsmanlığına son vermek için çab- şı>x>ruz" diye konuştu. DYP'de, anayasa değişikliği için referanduma gi- dilmesi olasılığına şans tanınmıyor. DYP Genel Baş- kan Yardımcısı HaHt Dağh, önennin 300'ün üzenn- de oyla TBMM'de kabul edileceğine inandığını be- lirtirken referandumun, ülkeyi yeni bir bölünmüşlü- ğe götüreceğını söyledi. RP'nın 24. maddeyı kulla- nacağını ve bir kamplaşma yaşanacağını kaydeden Daglı, "DYP, Atatürk'ün kurduğu laik cumhuriyete sahip çıkacaknr. Bu tavn baştan bellidir, ama böyle bır kamplaşma yaratmak iilkeye zarar verir" dedi. ANAP Grup Başkanvekili Eyüp Aşık, 24. madde konusunda halkoylaması yapılmasının "laik-antilaik çatısmasına yol açacağını ve bu kamplaşmadan RP'nin kazançlı cıkacağuu" söyledi. ANAP kurmay- lan, bu nedenle olası bir halkoylamasının önlenmesi gerektigi görüşünü dile getırdiler. ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz da partisinin başkanlık divanı toplantısından sonra yaptığı açıkla- mada, referanduma ilke olarak karşı olmadıklannı, ancak halkoyuna gidilecekse birkaç madde için de- ğil, daha geniş kapsamlı, hatta anayasanın tümünün değişmesı için gidilmesini istedıklerini bildirdi. Anayasa IComisyonu'nun, TBMM Genel Kuru- lu'ndakı görüşmelerin kesilmesinin ardından bugüne kadar toplanmamasını da eleştiren Yılmaz. "Bu şart- lar alünda iyimser olamıyorum" dedi. Yılmaz, "Referandumda RP ve diğer partiler kar- şı karşıya geleceği için tabanınızı kaybetmekten mi korkuyorsunuz" sorusuna, "Anayasa değişikliği bir gerceği daha ortaya sermiştir ki. CHP ve RP ülkenin ihtiyaçlan açısmdan değil, kendileri için siyasi istis- mar aracı olarak görüyoıiar. Bu da değişikliği tehü- keye sokuyor. RP. daha isin başında mutabakatın dı- şında kaldı. Mutabakatın içinde kalan CHP'yi sami- mi olmaya çağuıyoruz" yanıtını verdi. Mesut Yılmaz, CHP lideri Hikmet Çetin'in, ana- yasa değişiklığinin açık oylama ile yapıîması öneri- sini "işi yokuşa sûrme" olarak değeriendırdiklerini söyledi. DYP ve ANAP referanduma karşı çıkarken CHP, tavnnı referandumdan yana koydu. TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı ve CHP Ankara Milletvekili Mümtaz Soysal, "referandumdan korkmaya" gerek olmadığını belirterek Cumhuriyet'e şunlan söyledi: "Hele cumhuriyeri kurmuş ve cumhuriyet ilkeleri- ni savunan bir partinin korkacağı bir durum yoktur. Tersine, bilerek, üsrüne üstünc gidilmelidir. Bu refe- randum, Türkiye'yi 20-30 yıl rahatlatacak bir refe- randuma dönüştürüJebilir. Türk insanı, 'Demokratik laik cumhunyetten yanayım' derse akan sular durtır. Sağ istiyor ki bu konulardaki belirsizlikler sürsün, bu iş çözümlenmesin, bunun politikasını yapsınlar. Halk tavnnı ortaya koyunca, cumhuriyetçiierin önü açıur, CHP dirilir. CHP-DSP diyaloğunu pekiştirecek olan da budur. Eibette sağda parçalanmalar olur, tutarsız- lıklar ortaya çıkar." Memura grevli-toplusözleşmeli sendika hakkının sağlanması için de bu konudaki düzenlemenin yasa- lara bırakılmasını öneren Soysal. anayasada bu ko- nunun düzenlendiği maddede "işçüer" sözcüğünün "çauşanlar" olarak değiştirilmesinın yeterli olacağı- nı söyledi. Soysal, "Madem böyle büyük bir hesap- laşma gündemde. cumhuriyetçilerden yana oy kulla- nacak en büyük kiöe, memurlar olacakhr" dedi. CHP Grup Başkanvekili Mehmet Kenmoğlu da referandumun "turnusol kâğıdı" gibı "cumhuriyetçi- ler ve cumhuriyet karsıtlannı" ortaya çıkaracağmı söyledi. Kenmoğlu. "Gönlümüzden geçen, 301 mü- letvekflmin imzasuıa sahip çıkmasj. Ama referandu- ma gkliürsc de dünya yıkılnıaz. Sağ partiler tabii te- dirgin oluyor. Çünkü bu referandumun bir ucunda biz, diğer ucunda RP olacak, arada kalanlar sıkınn çekecek" dedi. CHP Genel Sekreter Yardımcısı Eşref Erdem de düzenlediği basın toplantısında, DYP ve ANAP'ın "RP esaretinden kurtulup bu partinin arkasından gitmekten vazgeçmeierini" istedi. Erdem, şöyle de- vam etti: "Akıllanru başlanna devşirsinler. Belki böylece, ül- keyi şcriat tehlikesinden kurtarabUiriz. ANAP, şeriat- çı partinin yan kolu gibi soruna bakıyor. Bu marjinal parti, Türkiye'yi şeriat devleti haline getirmek, Humeynici anlayışa teslim etmek istiyor. Umanm ay- dınlar ve demokranar buna izin vermez." ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇİ Canlandırılacak Köy.--Geçen hafta sonu, Ankara'da çpk dolu geçti. Onbin- lerce çalışan, Ankara'da Kızılay yöresini iki gün boyun- ca doldurdu. Grevli, toplusözleşmeli sendika hakkı is- tiyorlardı. Bu haklannın anayasa değişirken anayasa- ya konmasını istiyorlardı. Onlar, Kızılay'da çığlıklannın duyulmasını isterlerken, Bakanlıklar'ın önünde yüzler- ce, belki binlerce polis ellerinde kurt köpekleri hazır bekliyoriardı. Geçen aylarda, yine Kızılay'da SakaryaCaddesi'nde küçük bir gösteri ile hak arama yoluna giden çalışan- lann başlanna gelmeyen kalmadığını unutmadım. Bu kez öyle olmadı. Kurt köpekleri, durduklan yerde kaldılar, polisler tasmalannı bırakmadı. Yüz bini aşkın çalışanın, oyunlara gelmeden, iki gün boyunca istek- lerini bağıra çağıra söyleyerek, olaysız dağılmalan bir olgunluk ömeğiydi. Başbakan Yardımcısı Hikmet Çe- tjn, onlaria görüştü, ancak Başbakan Tansu Çiller'le görüşme olanağı bulamadılar. Bir DYP örgütünden gel- selerdi, görüşürlerdi. Haftanın bir başka olayı, Birieşik Sosyalist Parti'nin Birinci Olağanüstü Kurultayı'ydı. Cuma günkütoplan- tıya gittim. Sadun Bey'i dinledim. Gençler, örgüte sa- hip çıkmışlar. Sadun Bey, genel başkanlıga seçildi. Sol için bir umut. Ancak, usuma takılan bir şey var Sadun Aren'in BŞP'si, Doğu Perinçek'in İP'iyie neden birieş- miyor? Birieşseler, etkili bır güç olmazlar mı? "687/ter Vakfı"nın düzenlediği "Ali Yüce ile Ahmed Arif'ten Şiiher" toplantısı güzel okju. Ali Yüce, yaşam öyküsünü anlattıktan sonra, şiirierini okudu. Ahmed. Arif'in şiirierini ÖmerCan sundu. "68'liler Vakfı'nm ye- ri de değişti. Vakıf, Meşrutiyet'te Hatay Sokak 6/27'ye taşındı. Orada da bir "kokteyl" verdi. Ali Yüce'nin, Karaman Belediyesi'nin "Dil Bayra- m/"dolayısıy1ayayımladığı dergide yer alan "Sömürge- ci Namusu" başlıklı şiiri, Karaman'daki tutuculann tep- kisine yol açmış. Ali Yüce, şiiri "Körfezsavaşı" sırasın- da yazmıştı. Şiir şöyieydi: "Çamaşır yıkar gibi/ Sıcak su ve sabunla/ Yıkadım'. namus sözcüğünü/ Kaynattım fokur fokur/ Bana mı-~ sın demedil Günlerce tokaçladım/ Çıkmadı kirieri. Bu savaş bizim değil/ Söyleyin gökteki eniştenize/ Cinsel organlannıza/ Komut vereceğine/ Iniversin gök-' ten yerel Kurtarsın sömürgeci namusumuzu/ Bakire Meryem 7e/ Gerdeğe girmeden önce/ Savaşıversin bir zahmet." "Karaman" dergisine şiir, Mehmed Kemal'in "Dilin Tadı Var" adlı yazısından alınmış. Tutturmuşlar: - Vay efendim, bu ne biçim şiir? Allah'a nasıl enişte der? Ali Yüce de diyor ki: - Yahu, bu sizinki değil. Hıhstiyanlann tannsı! Anlatabilirsen anlat artık gegcilere... Benim, Karaman'da Emin Özdemir, Sevgi Özel'le biriikteyaptığımızaçıkoturumda, söylediklerim, "Tün\-' çe ezan" isteği, ezanın sesyüksettirden (hopariörder,, değil, ezgisiyle, güzel sesli kişilerce söyienmesine iliş- kin sözlerim unutulmuş. Tam unutulmamış eibette, ca- mide cuma günü, veryansın edilmiş; ne demekmiş, • ezanın Türkçe okunması? Cumartesi öğleden sonra Mülkiyeliler Birliği'nde Prof. Alpaslan Işıklı'nın, "Saidi Nursi ile Şerrf Mardin" ko- nulu konuşması vardı; bunu Çağdaş Yaşamı Destek- leme Derneği düzenlemişti. Buna bir gün değineceğim. Cumartesi akşamı, Küçük Tiyatro'da, Denizli'nin Ka- yabaşı Köyü Ilkokulu öğrencilerinin oynadıklan "Ke- mal Paşa'nın Emri" oyununu izledik. Oğrenciler, baş- lannda öğretmenleri Ali Kariık'la birlikte, babalan da yanlarında, Atatün<çü Düşünce Derneği'nin konuğu olarakAnkara'ya geldiler. O gün Ankara'da olaylar çok yoğundu. Çocuklar Anrtgömüt'e gittiler, saygı duruşunda bu- lundular Atatürk'e. Ancak, çelenk olmadığı gerekçe- siyle, bando mızıka çalınmadı, özel deften de imzala- yamadılar. Oğrenciler, ilk gün evlerde kaldılar. Somel'ler çocuklardan üçünü konuk ettiler. İkinci gece, Mülkiye- liler Oteli'nde kalındı. Kayabaşı Ilkokulu öğrencileri, iki yıldır "Kayabaşı'nın Sesi" adında bir gazete çıkanyoriar. Ayda bir çıkıyor. Ederi olarak şöyle deniyor: - Çocuklanmızın geleceği! Gazeteye çok kimse yardımda bulunuyor. Yardımlar için TC Ziraat Bankası Denizli/Kale Şubesi Hesap No: 30459-4578-1 veriliyor. Gazetenin sağ alt köşesınde "Gözlem" köşesi var. Bu, Cumhuriyet'te Uğur Mumcu'nun köşesinin başlı- ğı. oğrenciler Ankara'ya gelir gelmez, Uğur Mum- cu'nun gömütüne gidip saygı duruşunda bulunmuşlar. "KemalPaşa'nın Emn'oyunu, izleyenleri çok duygu- landırdı. Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Başkanı Suphi Gürsoytrak, güzel bir konuşma yaptı. Konuşur- ken gözleri yaşardı. Oyunda, "Fadime Nine" rolünü başanyla oynayan öğrenci Raziye Kuruoğlan, oyun sonunda yaptığı konuşmada özetle şöyle dedi: "Değerli büyûklerim... Ben ve üç ari<adaşım, bugün, burada okulyaşamımızın en son sayfasını kapatıyoruz. Bundan sonra b'ızi, herhangi bir ilimizin merkezinde veya ilçesinde öğrenci olarak göremeyeceksiniz. Gelecekte de he&ıangibir devlet kademesinde memur^ olarak bulamayacaksınız. r Bizi Pazartesigününden itibaren tütün tariasında bir işçi; 5-6 yıl sonra, beş altı çocuklu bir baba veya anne olarak göreceksiniz. Neden mi? Çünkü bin nüfuslu köyümüzde ilkokuldan başka okul yok. Bize en yakın yer, ilçemiz Kale. Okumak için oraya gitmek zorun- dayız... Kısaca: Okumak istiyoruz, okumak istiyoruz, okumak istiyoruz." 23 Haziran Hakkı Tonguç'un ölüm yıldönümü. Köy Enstitüleri'nin kurucusu, emekçisi Hakkı Tonguç'un. Onun "Canlandınlacak Köy"ünü okuyorum. Tüylerim diken diken. Köy Enstitüleri'ni kapatanlara ileniler (lanetler) yağdırarak. B U L M A C A SEDATYAŞAYÂN 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDANSAĞA: 1/Streptokoklann neden olduğu akut deri enfeksiyonu. 2/Temel niteliğin- de olan... Halk arasında negatif fotoğrafa verilen ad. 3/Kıhç,bıçak gibi saplı şeylerin sap içinde kalan bölümü.4/lvedi... Utanç duyma. 5/ Hollanda'nın pla- 8 ka işareti... Ufuk- _ lar. 6/ "Rindler y meclısinde cânâ bır acep nâm eyledik/ Mescidin kan- dilim meyhaneye eyle- dik" (IV Murat)... Airika'da yaşayan, bacaklan beyaz çiz- gili bir hayvan. II öndelik... iyi niteliklerini yitirmiş, bo- zulmuş. 8/ Amme... Dar ve kalmca tahta. 9/ Zûlfü LJva- neH'nin bir filmi. YUKARIDAN AŞAĞIYA: V Seyrek taneli ve kumızı beneklıbirüzümcinsi. 2/Hararet... tncepide. 3/Antalya'nın^ bir plajı... Genelev işletenkadın. 4/Birkaç renkli iplikten ya-. pılmış dokuma... Bir peygamber. 5/Yerden sıçrayan camur^" 6/Çıplak. tüysüz... Birnota. 7/Karakter... Hayvanlann es-,; kiyen nallannuı çivilenni değiştirme işlemi. 8/Geminin çek-; tiği suyu göstermek için baş ve kıç bodoslamalan üzerine' konan işaretler... İçinde maden ergitilen kap. 9/ Siyasal^ gücünü yalnız kendi yandaşlanna çıkar sağlamak için kul-^ lanan kimse. •*
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle