Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 20 HAZİRAN 1995 SALI
10 DIZIYAZI
Eğitimkurumlannda
çağdaşlaşmaya doğru• Modernleşmeyi alabildiğine başarıyla
yönlendirmeye yetenekli insanları yetiştirmek
amacıyla, dinsel pedagojiyle ilgisi olmayan
eğitim yöntem ve kurumlarına gitmenin
zorunluluğunu pek çabuk kavradı reformcular.
III. Napoleon'un Milli Eğitim Bakanı Victor
Duruy bir reform tasansı hazırlayarak
sultana sundu.
U
lema ve daha da genel ola-
rak Müslüman aydınlar. bü-
tün bir Tanzimat dönemi bo-
yunca, yalnız adliye örgü-
tünde değil, aynı zamanda -
daha önce görüldüğû gıbi- devletin ida-
re hizmetlerinde de, ön planda gelen bir
yer tutmuşlarsa, şu yüzdendir başta: Ge-
leneksel eğitim sistemi, mektep ve med-
rese şebekesiyle, seçkinlerin yetişmesin-
de, rtâlâ önde gelen bir rol oynuyordu o
dönemde. Modernleşmeyi alabildiğine
başanyla yönlendirmeye yetenekli insan-
lan yetiştirmek amacıyla, dinsel pedago-
jiyle ilgisi olmayan eğitim yöntem ve ku-
rumlanna gıtmenin zorunluluğunu pek
çabuk kavradı reformcular. Bununla be-
raber, ortada araçlar olmadığından ve
özellikle de yeterli sayıda öğretici bulun-
madığından, eğitimde dünyasallaşma ol-
dukça ağır yürüyecektir, en azından, dev-
letin kurduğu pedagojik düzen bakımın-
dan böyledir bu. Gerçekten, azınlık du-
rumundaki "m01et"lerde, işler, oldukça
farklı bir gelişim izler. Oralarda, gerçek
bir eğitim "padama"sına tanık olunur;
modern bir eğitim veren yüzlerce okul
kurulur birkaç on yıl içinde. Ne var ki, ce-
maatlere göz-kulak olan çeşitli ruhbanın
denetiminden uzak kalmaz bu okullar.
llk çafldaş okullar
II. Mahmut'un saltanatindadır ki, ço-
cuklara ve yeniyermelere özgü ilk dün-
yasal okullar kuruldu. Yüzyılın ortalan-
na doğru, devletin eğitim örgütü, olduk-
ça tutarlı bir görünüş içindedir daha o za-
mandan: Aritmetik, Osmanlt tarihi ve
coğrafya ile din bilgisi veren ilköğretim
(iptidaiye) vardır temelde; rüştiye adını
taşıyan okullardan oluşan bir ikinci aşa-
mada, onla onbeş yaşındaki gençlere. dil
(Türkçe, Arapça ve Acemce) matema-
tik, geometri, tarih, coğrafya ve din ders-
leri verilir; son olarak, üç yıllık bir "or-
ta" (idadi) dönemin programında, bilgi
dallan arttınlmıştır (Doğu dilleri, Fran-
sızca, iktisat, cebir, aritmetik, muhasebe,
fizik, kimya, felsefe, tarih, coğrafya, el iş-
leri). Ne var ki, alabildiğine azdır, bu
okullar hâlâ. Babıâli'nin resmi yıllığına
göre, Osmanlı împaratorluğu'nda, Kınm
Savası'nın ertesinde, toplam 3371 öğren-
cisiyle, bir altmış kadar rüştiye vardır an-
cak; öte yanda, yalnız Istanbul'daki med-
reselerin çatısı altında 16752 öğrenci bu-
lunmaktadır aynı dönemde.
Devletin eğitimdeki altyapısuun azbu-
çuk yoğunlaştığını görebilmek için, Tan-
zimat döneminin sonunu beldemek gere-
kir. Bu arada, III. Napoleon'un Milli Eği-
tim Bakanı Victor Duruy gelir tstanbul'a
ve Osmanlı eğitimi hakkında bir reform
tasansı sunar sultana. Bu ziyaretin arka-
sından, 1869'da, yeni eğitim sistemi. ge-
nelleştirilme dogrultusunda bir "nizam-
name"nin konusu olur. Özellikle, eğitim
pramidine, bir yeni aşama, Osmanlı Hse-
si ile eşanlamda olmak üzere, mekteb-i
sultanî ("suttanın okulu") aşaması ekle-
nir.
•Sultanl
1
ler dlzisi
Bu sultanilenn ilki ve en ûnlûsü
1868'de, Fransız hükümetinin desteği ile
kurulan Galatasaray Lisesi oldu. Osman-
lı makamlan, pek yûksek bir düzeyi he-
deflemişlerdi birden. Hemen hemen baş-
• 1869 tarihli nizamnamenin ele aldığı Duruy'nin
tasarısı, eğitimde yeni bir aşama olan
sultanileri (lise) gündeme getirdi. Nizamname
aynca birçok fakültelerden oluşan bir
üniversitenin (Darülfünun) kurulmasını da
öngörüyordu. Abdülmecit'in saltanatının ilk
yıllannda tezgâhlanan bu türden bir girişim,
başarısızlıkla sonuçlanmıştı.
Duruy'nin ziyaretinin arkasından, 1869'da, yeni eğitim sistemi, genelleştirilme dogrultusunda bir "ni-
zamname"nin konusu olur. Özellikle, eğitim pramidine, bir yeni aşama, Osmanlı lisesi ile eşanlamda
olmak üzere, mekteb-i sultanî ("sultanın okulu") aşaması eklenir. Bu sultanîlerin ilki ve en ünlüsü
1868'de, Fransız hükümetinin desteği ile kurulan Galatasaray Lisesi oldu.
tan aşağıya Fransa'dan alınan ve Fran-
sızca verilen bir eğitimi küçük bir azın-
lığa sağlamaktı söz konusu olan. Öğren-
ciler, liseyi bitirdiklerinde, idarede önem-
li bir mevkiye getirilecekkrinden emin-
diler; hatta, devlette en yüksek kademe-
lere erişmeyi bile umut ediyorlardı. Tan-
zimat'ın ideolojisine uygun olarak, yal-
nız Müslümanlara değil, azınlıklara da
açıktı bu okul.
Osmanlı halkını oluşturan bütûn öğe-
leri ülkenin modernleşmesine katılmaya
çağırmanın özellikle çarpıcı birbiçimiy-
dibu.
Aynı düzeyde başka kuruluşlar arasm-
da, 1873'te Istanbul'da yetim ve öksüz-
ler için kurulan bir lise olarak Darüşşa-
faka'yı zikretmek yerinde olur.
Bilimsel konulara başköşeyi veren bu
okulda, telgraf eğitimine aynlmış birbö-
lüm vardı özellikle. Bu niteliğivle. Os-
manlı ülkesinde modern iletişimın geliş-
mesinde başta gelen bir rol oynayacaktır
okul.
1869 tarihli nizamnamenin ele aldığı
Duruy'nin tasansı, liseden başka, birçok
fakültelerden (edebiyat ve felsefe, hukuk
ve doğa bilimleri, matematik) oluşan bir
üniversitenin (Darülfünun) kurulmasını
da öngörüyordu. Abdülmecit'in saltana-
tının ilk yıllannda tezgâhlanan bu türden
bir girişim, başarısızlıkla sonuçlanmıştı.
187O'te açılan ve bu amaçla yapılmış
özel bir binaya yerleşen yeni üniversite
pek başanlı olamayacaktır: Fazla laik
olarak görülen bir eğitime karşı ulema-
mn saldmlanna uğrayacaktır önce; son-
ra da, bir sürü mali güçlüklerle karşıla-
şacaktır. Bu tasannın, önde gelen destek-
leyicisi Sadrazam Ali Paşa'nın 1871 'de
ölmesiyle, deneyimin de son bulması ge-
cikmeyecektir.
Ortada üniversite olmayınca yükse-
köğrenimlerini sürdürme arzusundaki
genç Osmanlılann önünde, imparatorlu-
ğun -II. Mahmut'un saltanatıyla- donan-
maya başlayan çeşitli yüksekokullanna
yüzlerini çevirme olanağı vardı. Bu ku-
ruluşlann listesi, gitgide daha değişik
alanlan da içine almak üzere, uzayıp du-
racaktır. 1830'lu yıllarda, ordunun çeşit-
li görevlilerini, subaylan, mühendisleri,
hekimleri, baytarian, müzikçileri yetiştir-
rnekle yükümlü okullar gün ışığına çık-
mıştı.
1850 ve 1860 yıllannda. yeni askeri
okullann yanı sıra, birçok büyük sivil
okullann da kurulduğu görülecektir: Bu
sonuncular arasında, özellikle Mekteb-i
Mülkiye (Mülkiye Okulu) (1859), Mek-
• Ortada üniversite olmayınca
yükseköğrenimlerini sürdürme arzusundaki
genç Osmanlılar, yüzlerini yüksekokullara
çeviriyorlardı. Bu okullar, ırkları ya da dinleri ne
olursa olsun, bütün Osmanlı uyruklarına açıktı
ilke olarak. Reformcular, cemaatler arasındaki
lehimlenişi imparatorluğun yaşayabilmesinin
koşullanndan biri olarak görüyorlardı.
tim sistemince özümsenmelerini kabul
edemezlerdi. Sonra da şundan: Devletin
koruyuculuğu altındaki kurumlardan ço-
ğu kez çok daha iyi olan kendi okullan
vardı onlann.
Azınlıklann eğitim şebekelerinin Tan-
zimat döneminde tanık olduğu büyük ge-
lişme hakkında bir fıkir vermek için ki-
mi rakamlar yeter. Örneğin 1871 'de, yal-
nız Ermeni cemaatinin, tstanbul'da 48
okulu ve Anadolu dolayında dağılmış
469 kuruluşu vardı.
Aynı döneme doğru, 1861'de Istan-
bul'da kurulan Yunan Edebiyat Derne-
ği'nin (Hellenikos Philologikos Syllo-
gos)pekyoğun çabalan sayesinde, Rum-
lann da buna benzer boyutlarda bir şebe-
kesi vardı ellerinde.
Sayılan daha az ve kültürel gelişim ko-
nusunda ötekilere oranla geride olan Ya-
hudilere gelince, ellerinde laik nitelikte
bir yanm düzine kuruluş bulunuyordu
ancak; ne var ki, -merkezi Paris'te olan-
Evrensel Israil Birliği, yüzyılın son otuz
yılı boyunca, bir elliden fazla okul aça-
rak durumu değiştirmekte gecikmeye-
cektir.
Misyonerlerin okullan
C
emaatlerin oluşturduklan
kuruluşlara, çeşitli misyoner
örgütlerince kurulmuş ve il-
ke olarak azınlıklara sesle-
nen yığınla okulu da ekleme-
li. Şişirildikleri kuşkusuzolan istatistik-
lere inanmak gerekirse, sadece Amerikan
Protestan misyonerlerinin, 1870'te, 205
kuruluş vardı ellerinde; Boğaz'ın Avru-
pa yakasındaki köylerden birinde, Be-
bek'te, 1863'te kurulan ünlü Robert Kol-
lej, bunlar arasındadır.
Genel olarak Fransız din çevrelerinin
destekledikleri Katölik misyonerler de
yüzyılın sonuna doğru yüzlerce okuldan
oluşacak geniş bir ağ öreceklerdir yavaş
yavaş.
Bir kültürel sömürgeleştirme midir
bunlar?
Hiç kuşkusuz! Ve öyle görünüyor ki,
Osmanlı yöneticileri, bilincindeydı olan-
bitenin. Bu okullardan pek çoğunun,
azınlıklann ulusal uyanışına katkıda bu-
lunduklan düşünülürse, o oranda da teh-
likeliydi durum.
Bununla beraber, gelişmeyi frenlemek
amacıyla, devletçe -yine de pek ılımlı-
önlemler alındığıni görmek için, II. Ab-
dülhamit'in iktidannı beklemek gereke-
cektir.
O tarihe değin ise, Babıâli, Hıristiyan
azınlıklan ve misyonerleri hareketlerin-
de serbest bırakırken, kaybetmekten çok
kazanacağı düşüncesinde olacaktır. Ne-
deni de şu: Osmanlı Devleti'nin Batılı
kamuoyunun içten yakınlığına gereksin-
mesi vardı ve o kamuoyunun gözünde de
Müslüman olmayanlara eğitim konusun-
da verilecek özgürlük, Türkiye'nin ileri
düşüncelere doğru açılışının başlıca işa-
retlerinden birini oluşturuyordu. Öte yan-
dan, Osmanlı makamlannın denetiminin
dışında tutulan eğitim kuruluşlannın bir
büyük değeri vardı: Düzeyi olan bir
eğitim sağlarken, devletin cebinden de
tek kuruş çıkmıyordu.
Böylesi bir önem taşıyorlardı.
Yarın: Abdülhamrt ve
Panislamizm
tebi Tıbbiye (Tıp Okulu) (1866), Darül-
muallimin (Yükseköğretmen Okulu)
(1862) ve dönemin bir özelligi olarak da,
Kız Öğretmen Okulu (1870), göze ilk
çarpanlar arasındadır.
Azınlıklann yeri
O
teki çoğu devlet kuruluşlan
gibi, bu çeşitli okullar da,
ırklan ya da dinleri ne olur-
sa olsun, bütün Osmanlı uy-
ruklanna açıktı ilke olarak.
Reformcular. cemaatler arasındaki böy-
lesi lehimlenişe pek dikkat ediyorlardı;
çünkü. imparatorluğun yaşayabilmesinin
koşullanndan biri olarak görüyorlardı
onu. Haklı da çıkacaklardır kimi haller-
de: Ömeğin Mekteb-i Tıbbiyeöğrencile-
ri arasında, azınlıklardan olanlann oranı
yüksek olacaktır uzun zaman.
Ne var ki, bütüne bakıldığında, halk-
lann ve dinlerin bir arada yaşayabilme-
lerinin, kanunlann öngördüğü bu ilkenin
olaylar planmda gerçekleşmesi kolay ol-
mayacaktır.
Once şundan: Müslüman olmayanlar,
kendi dil ve kültür miraslanna öylesine
bağlıydılar ki. yeniliği -her şeye karşın-
Türk ve Islam damgasını taşıyan bir eği-
Mümtaz Soysal, 24. madde için yapılacak bir referandumun Türkiye'yi 30 yıl rahatlatacağını söyledi
Sağ paıliler laiklik oylamasına karşıANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Oy hesabıyla
Türkiye Cumhuriyeti'nin laik temeli üzerinde politi-
ka yapan sağ görüşlü siyasi partiler, bu konuda ya-
pılması gündeme gelen halkoylamasına, çeşitli ge-
rekçeler öne sürerek karşı çıktılar. DYP ve ANAP,
anayasanın, devletin laik temelini vurgulayan 24.
maddesinin değiştirilmesi için halkoylamasına gidil-
mesinin "laik-anülaik saflaşması" doğuracağını öne
sürdüler. CHP Ankara Milletvekili Prof. Dr. Müm-
taz Soysal ise halkın referandum ile u
laik cumhuri-
yetten yana" olduğunu ortaya koyması durumunda
solun önünün açılacağını, sagın parçalanacağını söy-
ledi. 24. madde için yapılacak bir halkoylamasının.
Türkiye'yi 30 yıl rahatlatacağını savunan Soysal, sa-
ğın, bu konudaki belirsizhğin sünnesinden yararlan-
mak istediğine dikkat çekti. CHP Grup Başkanvekili (
Mehmet Kerimoğlu da "Referandumun bir ucunda
biz, bir ucunda RP olacak, arada kalanlar da eibette
sıkınü çekecek" dedı.
RP Genel Başkanı Necmettin Erbakan'ın, "devle-
tin sosyal, ekonomik, hukuki \wa si>asi temel düzeni-
nin, kısmea de otsa din kurauanna dajandınlamaya-
cağmı ve din duygularuun siyasi istismar konusu ya-
pıbunayacağını" hükme bağlayan anayasanın 24.
maddesinin kaldınlması konusunda halkoylamasına
gidilmesi durumunda, rakiplerinı "din düşmanı" ilan
edeceğine ilişkin tehdıdi ile laik cumhuriyetin hedef
alınması durumunda yurttaşlardan gelebilecek tepki-
leri birlikte dikkate alan ANAP ve DYP. başlatılan
halkoylaması tartışmasını noktalamak istiyor.
RP Genel Başkanı Erbakan, lsviçre Ankara Büyü-
kelçisi Andre Faivet'i kabulünde, anayasa konusun-
da yapılacak referandumun, toplumu laik-antilaik
kamplaşmasına götürmeyeceğini ileri sürerek "insan
haklanm isteyenierte din düşmannğı yapmak isteyen-
ler diye bir ayrun'' olduğunu söyledi. Isviçre Anaya-
• Oy h^abıyla Türkiye Cumhuriyeti'nin laik temeÜ üzerinde i>olitika yapan
sağ görüşlü siyasi partiler, bu konuda yapıîması gündeme gelen nalkoylamasına,
çeşitli gerekçeler öne sürerek karşı çıktılar.
• CHP Ankara Miîletvekili Mümtaz Soysal, halkın referandum ile 'laik
cumhuriyetten yana' olduğunu ortaya koyması durumunda Türkiye'nin 30 yıl
rahatlayacağını, solun önünün açılacağını, sağın parçalanacağını söyledi.
sası'nın devletin halkın dini inançlanna aykm eğitim
yapamayacağına ilişkin 27. maddesini takdirle karşı-
ladıklanm belirten Erbakan, "Baü'da, yani dünyanu
her yerinde laiklik anla>işı ne ise, Türkiye'de de" o ol-
sun istiyoruz. Din düsmanlığına son vermek için çab-
şı>x>ruz" diye konuştu.
DYP'de, anayasa değişikliği için referanduma gi-
dilmesi olasılığına şans tanınmıyor. DYP Genel Baş-
kan Yardımcısı HaHt Dağh, önennin 300'ün üzenn-
de oyla TBMM'de kabul edileceğine inandığını be-
lirtirken referandumun, ülkeyi yeni bir bölünmüşlü-
ğe götüreceğını söyledi. RP'nın 24. maddeyı kulla-
nacağını ve bir kamplaşma yaşanacağını kaydeden
Daglı, "DYP, Atatürk'ün kurduğu laik cumhuriyete
sahip çıkacaknr. Bu tavn baştan bellidir, ama böyle
bır kamplaşma yaratmak iilkeye zarar verir" dedi.
ANAP Grup Başkanvekili Eyüp Aşık, 24. madde
konusunda halkoylaması yapılmasının "laik-antilaik
çatısmasına yol açacağını ve bu kamplaşmadan
RP'nin kazançlı cıkacağuu" söyledi. ANAP kurmay-
lan, bu nedenle olası bir halkoylamasının önlenmesi
gerektigi görüşünü dile getırdiler.
ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz da partisinin
başkanlık divanı toplantısından sonra yaptığı açıkla-
mada, referanduma ilke olarak karşı olmadıklannı,
ancak halkoyuna gidilecekse birkaç madde için de-
ğil, daha geniş kapsamlı, hatta anayasanın tümünün
değişmesı için gidilmesini istedıklerini bildirdi.
Anayasa IComisyonu'nun, TBMM Genel Kuru-
lu'ndakı görüşmelerin kesilmesinin ardından bugüne
kadar toplanmamasını da eleştiren Yılmaz. "Bu şart-
lar alünda iyimser olamıyorum" dedi.
Yılmaz, "Referandumda RP ve diğer partiler kar-
şı karşıya geleceği için tabanınızı kaybetmekten mi
korkuyorsunuz" sorusuna, "Anayasa değişikliği bir
gerceği daha ortaya sermiştir ki. CHP ve RP ülkenin
ihtiyaçlan açısmdan değil, kendileri için siyasi istis-
mar aracı olarak görüyoıiar. Bu da değişikliği tehü-
keye sokuyor. RP. daha isin başında mutabakatın dı-
şında kaldı. Mutabakatın içinde kalan CHP'yi sami-
mi olmaya çağuıyoruz" yanıtını verdi.
Mesut Yılmaz, CHP lideri Hikmet Çetin'in, ana-
yasa değişiklığinin açık oylama ile yapıîması öneri-
sini "işi yokuşa sûrme" olarak değeriendırdiklerini
söyledi.
DYP ve ANAP referanduma karşı çıkarken CHP,
tavnnı referandumdan yana koydu. TBMM Dışişleri
Komisyonu Başkanı ve CHP Ankara Milletvekili
Mümtaz Soysal, "referandumdan korkmaya" gerek
olmadığını belirterek Cumhuriyet'e şunlan söyledi:
"Hele cumhuriyeri kurmuş ve cumhuriyet ilkeleri-
ni savunan bir partinin korkacağı bir durum yoktur.
Tersine, bilerek, üsrüne üstünc gidilmelidir. Bu refe-
randum, Türkiye'yi 20-30 yıl rahatlatacak bir refe-
randuma dönüştürüJebilir. Türk insanı, 'Demokratik
laik cumhunyetten yanayım' derse akan sular durtır.
Sağ istiyor ki bu konulardaki belirsizlikler sürsün, bu
iş çözümlenmesin, bunun politikasını yapsınlar. Halk
tavnnı ortaya koyunca, cumhuriyetçiierin önü açıur,
CHP dirilir. CHP-DSP diyaloğunu pekiştirecek olan
da budur. Eibette sağda parçalanmalar olur, tutarsız-
lıklar ortaya çıkar."
Memura grevli-toplusözleşmeli sendika hakkının
sağlanması için de bu konudaki düzenlemenin yasa-
lara bırakılmasını öneren Soysal. anayasada bu ko-
nunun düzenlendiği maddede "işçüer" sözcüğünün
"çauşanlar" olarak değiştirilmesinın yeterli olacağı-
nı söyledi. Soysal, "Madem böyle büyük bir hesap-
laşma gündemde. cumhuriyetçilerden yana oy kulla-
nacak en büyük kiöe, memurlar olacakhr" dedi.
CHP Grup Başkanvekili Mehmet Kenmoğlu da
referandumun "turnusol kâğıdı" gibı "cumhuriyetçi-
ler ve cumhuriyet karsıtlannı" ortaya çıkaracağmı
söyledi. Kenmoğlu. "Gönlümüzden geçen, 301 mü-
letvekflmin imzasuıa sahip çıkmasj. Ama referandu-
ma gkliürsc de dünya yıkılnıaz. Sağ partiler tabii te-
dirgin oluyor. Çünkü bu referandumun bir ucunda
biz, diğer ucunda RP olacak, arada kalanlar sıkınn
çekecek" dedi.
CHP Genel Sekreter Yardımcısı Eşref Erdem de
düzenlediği basın toplantısında, DYP ve ANAP'ın
"RP esaretinden kurtulup bu partinin arkasından
gitmekten vazgeçmeierini" istedi. Erdem, şöyle de-
vam etti:
"Akıllanru başlanna devşirsinler. Belki böylece, ül-
keyi şcriat tehlikesinden kurtarabUiriz. ANAP, şeriat-
çı partinin yan kolu gibi soruna bakıyor. Bu marjinal
parti, Türkiye'yi şeriat devleti haline getirmek,
Humeynici anlayışa teslim etmek istiyor. Umanm ay-
dınlar ve demokranar buna izin vermez."
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇİ
Canlandırılacak Köy.--Geçen hafta sonu, Ankara'da çpk dolu geçti. Onbin-
lerce çalışan, Ankara'da Kızılay yöresini iki gün boyun-
ca doldurdu. Grevli, toplusözleşmeli sendika hakkı is-
tiyorlardı. Bu haklannın anayasa değişirken anayasa-
ya konmasını istiyorlardı. Onlar, Kızılay'da çığlıklannın
duyulmasını isterlerken, Bakanlıklar'ın önünde yüzler-
ce, belki binlerce polis ellerinde kurt köpekleri hazır
bekliyoriardı.
Geçen aylarda, yine Kızılay'da SakaryaCaddesi'nde
küçük bir gösteri ile hak arama yoluna giden çalışan-
lann başlanna gelmeyen kalmadığını unutmadım.
Bu kez öyle olmadı. Kurt köpekleri, durduklan yerde
kaldılar, polisler tasmalannı bırakmadı. Yüz bini aşkın
çalışanın, oyunlara gelmeden, iki gün boyunca istek-
lerini bağıra çağıra söyleyerek, olaysız dağılmalan bir
olgunluk ömeğiydi. Başbakan Yardımcısı Hikmet Çe-
tjn, onlaria görüştü, ancak Başbakan Tansu Çiller'le
görüşme olanağı bulamadılar. Bir DYP örgütünden gel-
selerdi, görüşürlerdi.
Haftanın bir başka olayı, Birieşik Sosyalist Parti'nin
Birinci Olağanüstü Kurultayı'ydı. Cuma günkütoplan-
tıya gittim. Sadun Bey'i dinledim. Gençler, örgüte sa-
hip çıkmışlar. Sadun Bey, genel başkanlıga seçildi. Sol
için bir umut. Ancak, usuma takılan bir şey var Sadun
Aren'in BŞP'si, Doğu Perinçek'in İP'iyie neden birieş-
miyor? Birieşseler, etkili bır güç olmazlar mı?
"687/ter Vakfı"nın düzenlediği "Ali Yüce ile Ahmed
Arif'ten Şiiher" toplantısı güzel okju. Ali Yüce, yaşam
öyküsünü anlattıktan sonra, şiirierini okudu. Ahmed.
Arif'in şiirierini ÖmerCan sundu. "68'liler Vakfı'nm ye-
ri de değişti. Vakıf, Meşrutiyet'te Hatay Sokak 6/27'ye
taşındı. Orada da bir "kokteyl" verdi.
Ali Yüce'nin, Karaman Belediyesi'nin "Dil Bayra-
m/"dolayısıy1ayayımladığı dergide yer alan "Sömürge-
ci Namusu" başlıklı şiiri, Karaman'daki tutuculann tep-
kisine yol açmış. Ali Yüce, şiiri "Körfezsavaşı" sırasın-
da yazmıştı. Şiir şöyieydi:
"Çamaşır yıkar gibi/ Sıcak su ve sabunla/ Yıkadım'.
namus sözcüğünü/ Kaynattım fokur fokur/ Bana mı-~
sın demedil Günlerce tokaçladım/ Çıkmadı kirieri.
Bu savaş bizim değil/ Söyleyin gökteki eniştenize/
Cinsel organlannıza/ Komut vereceğine/ Iniversin gök-'
ten yerel Kurtarsın sömürgeci namusumuzu/ Bakire
Meryem 7e/ Gerdeğe girmeden önce/ Savaşıversin bir
zahmet."
"Karaman" dergisine şiir, Mehmed Kemal'in "Dilin
Tadı Var" adlı yazısından alınmış. Tutturmuşlar:
- Vay efendim, bu ne biçim şiir? Allah'a nasıl enişte
der?
Ali Yüce de diyor ki:
- Yahu, bu sizinki değil. Hıhstiyanlann tannsı!
Anlatabilirsen anlat artık gegcilere...
Benim, Karaman'da Emin Özdemir, Sevgi Özel'le
biriikteyaptığımızaçıkoturumda, söylediklerim, "Tün\-'
çe ezan" isteği, ezanın sesyüksettirden (hopariörder,,
değil, ezgisiyle, güzel sesli kişilerce söyienmesine iliş-
kin sözlerim unutulmuş. Tam unutulmamış eibette, ca-
mide cuma günü, veryansın edilmiş; ne demekmiş, •
ezanın Türkçe okunması?
Cumartesi öğleden sonra Mülkiyeliler Birliği'nde Prof.
Alpaslan Işıklı'nın, "Saidi Nursi ile Şerrf Mardin" ko-
nulu konuşması vardı; bunu Çağdaş Yaşamı Destek-
leme Derneği düzenlemişti. Buna bir gün değineceğim.
Cumartesi akşamı, Küçük Tiyatro'da, Denizli'nin Ka-
yabaşı Köyü Ilkokulu öğrencilerinin oynadıklan "Ke-
mal Paşa'nın Emri" oyununu izledik. Oğrenciler, baş-
lannda öğretmenleri Ali Kariık'la birlikte, babalan da
yanlarında, Atatün<çü Düşünce Derneği'nin konuğu
olarakAnkara'ya geldiler. O gün Ankara'da olaylar çok
yoğundu.
Çocuklar Anrtgömüt'e gittiler, saygı duruşunda bu-
lundular Atatürk'e. Ancak, çelenk olmadığı gerekçe-
siyle, bando mızıka çalınmadı, özel deften de imzala-
yamadılar. Oğrenciler, ilk gün evlerde kaldılar. Somel'ler
çocuklardan üçünü konuk ettiler. İkinci gece, Mülkiye-
liler Oteli'nde kalındı.
Kayabaşı Ilkokulu öğrencileri, iki yıldır "Kayabaşı'nın
Sesi" adında bir gazete çıkanyoriar. Ayda bir çıkıyor.
Ederi olarak şöyle deniyor:
- Çocuklanmızın geleceği!
Gazeteye çok kimse yardımda bulunuyor. Yardımlar
için TC Ziraat Bankası Denizli/Kale Şubesi Hesap No:
30459-4578-1 veriliyor.
Gazetenin sağ alt köşesınde "Gözlem" köşesi var.
Bu, Cumhuriyet'te Uğur Mumcu'nun köşesinin başlı-
ğı. oğrenciler Ankara'ya gelir gelmez, Uğur Mum-
cu'nun gömütüne gidip saygı duruşunda bulunmuşlar.
"KemalPaşa'nın Emn'oyunu, izleyenleri çok duygu-
landırdı. Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Başkanı
Suphi Gürsoytrak, güzel bir konuşma yaptı. Konuşur-
ken gözleri yaşardı.
Oyunda, "Fadime Nine" rolünü başanyla oynayan
öğrenci Raziye Kuruoğlan, oyun sonunda yaptığı
konuşmada özetle şöyle dedi:
"Değerli büyûklerim... Ben ve üç ari<adaşım, bugün,
burada okulyaşamımızın en son sayfasını kapatıyoruz.
Bundan sonra b'ızi, herhangi bir ilimizin merkezinde
veya ilçesinde öğrenci olarak göremeyeceksiniz.
Gelecekte de he&ıangibir devlet kademesinde memur^
olarak bulamayacaksınız. r
Bizi Pazartesigününden itibaren tütün tariasında bir
işçi; 5-6 yıl sonra, beş altı çocuklu bir baba veya anne
olarak göreceksiniz. Neden mi? Çünkü bin nüfuslu
köyümüzde ilkokuldan başka okul yok. Bize en yakın
yer, ilçemiz Kale. Okumak için oraya gitmek zorun-
dayız... Kısaca: Okumak istiyoruz, okumak istiyoruz,
okumak istiyoruz."
23 Haziran Hakkı Tonguç'un ölüm yıldönümü. Köy
Enstitüleri'nin kurucusu, emekçisi Hakkı Tonguç'un.
Onun "Canlandınlacak Köy"ünü okuyorum. Tüylerim
diken diken. Köy Enstitüleri'ni kapatanlara ileniler
(lanetler) yağdırarak.
B U L M A C A SEDATYAŞAYÂN
1 2 3 4 5 6 7 8 9
SOLDANSAĞA:
1/Streptokoklann
neden olduğu akut
deri enfeksiyonu.
2/Temel niteliğin-
de olan... Halk
arasında negatif
fotoğrafa verilen
ad. 3/Kıhç,bıçak
gibi saplı şeylerin
sap içinde kalan
bölümü.4/lvedi...
Utanç duyma. 5/
Hollanda'nın pla- 8
ka işareti... Ufuk- _
lar. 6/ "Rindler y
meclısinde cânâ bır acep
nâm eyledik/ Mescidin kan-
dilim meyhaneye eyle-
dik" (IV Murat)... Airika'da
yaşayan, bacaklan beyaz çiz-
gili bir hayvan. II öndelik...
iyi niteliklerini yitirmiş, bo-
zulmuş. 8/ Amme... Dar ve
kalmca tahta. 9/ Zûlfü LJva-
neH'nin bir filmi.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
V Seyrek taneli ve kumızı
beneklıbirüzümcinsi. 2/Hararet... tncepide. 3/Antalya'nın^
bir plajı... Genelev işletenkadın. 4/Birkaç renkli iplikten ya-.
pılmış dokuma... Bir peygamber. 5/Yerden sıçrayan camur^"
6/Çıplak. tüysüz... Birnota. 7/Karakter... Hayvanlann es-,;
kiyen nallannuı çivilenni değiştirme işlemi. 8/Geminin çek-;
tiği suyu göstermek için baş ve kıç bodoslamalan üzerine'
konan işaretler... İçinde maden ergitilen kap. 9/ Siyasal^
gücünü yalnız kendi yandaşlanna çıkar sağlamak için kul-^
lanan kimse. •*