28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 15 HAZİRAN 1995 PERŞEMBE OLAYLAR VE GORÜŞLER Halkçılık Prof. Dr. SUNA K t D Boğaziçi Üniversitesi H alkçılık, uluşçuluk gibi Kemal "Bugünküvariığunızınasılniteli- Kurtuluş Savaşı döne- minden Savaşı beri Atatürk devriminin gündemde olan bir ilkesidir. Öte . yandan. Atatürk'ûn dev- rimcılık ilkesinin sağladığı gerçeğe, ye- nilîge açık olma gereğinm etkisiyle Ata- türk döneminden bu yana amaç olarak değil, ancak içerik olarak sonralan, da- ha değişik bir anlayışa kavuşmuş bir il- kedir. Halkçılık ilkesinin geçirdiği yo- rum e\Teleri, bize Atatükçülüğün dura- ğan, dogmatik bir düşün akımı olmadı- ğınırı en önemli kanıtlanndan bıridir. Atatürk, 1 Aralık 1921'de TBMM'de yaptığı bir konuşmasında halkçılık konu- sundaki görüşlerini şu sözlerle dile getir- miştir. "Kendimizi bilelim. Kurtulmak. yaşamak için çahşan ve çakşmaya zorun- lu olan bir halkız. Bundan ötürii her bi- rimizin hakkı vardır. \etkisi vardır. Fakat çahşmakla bir hakkı elde ederiz. Yoksa arka iistü yartnak ve yaşamııu çalışmak- tan uzak geçirmek isteyen kişilerin bizim tophımumuziçerisinde yeri yokfur. Halk- çılık. toplumsal düzenini emeğine, huku- kuna dayatmak isteyen bir toplumsal uğ- raşür."(İ) Cumhuriyet öncesi dönemde toplum- sal içerikli en önemli belge halkçılık programıdır. Kabul edilen program, 1921 Anayasası'nın temelini oluşturmuştur. Mustafa Kemal'in kaleme aldığı ve ken- di imzasıyla Meclis'e sunulan bu anaya- sa tasansının amaçlannı belirleyen baş- langıç bölümü, halkın içinde bulunduğu yoksulluğu gidermeyi. mutluluk ve gö- nencıni sağlamayı, bu doğrultuda toprak. eğitim? adalet, ekonomi ve tüm toplum- sal işlerde çağın gereklerine. halkın ger- çekgereksinmelerine gere yenılikleri ve kuruluşlan gerçekleştirmeyi, TBMM hü- kümetinın görevleri arasmda göstermiş- tir.(2) Meclis konuşmasında da Mustafa ğL, ulusun genel eğflimini kanıtlamıştır, o da halkçılıktır"(3) diyerek her yönden halka donük bir devrimin söz konusu ol- duğunu belirlemiştir. Halkçılık progra- mı ve 1921 'deki anayasa tasansının baş- langıcında sıralanan görevler, toplumsal içeriklidir ve ulus çoğunluğunu oîuşturan yoksul kesimin kurtanlmasını öngör- mektedir. Böylece ulus egemenlıği ilke- sine dayalı birhalk hükümeti kurulması, hem siyasal hem ekonomik hem de top- lumsal içerikli birlik yaratma soz konu- su olmuştur. Atatürkçülükte halk kavramı, herhan- gi bir sınıfa ait değildir. Kurtuluş Savaşı tüm halkın, tüm sınıflann işbirlığıyle ka- zarulmıştır. Halkçılık, sınıf üstünlüğüne ve sınıf aynmına karşı olduğu. hiçbır kı- şi, aile, sınıf veya topluluğun bir başka- sına üstün olmadığı biçiminde yorum- lanmıştır. Toplumsal sınıflardan değil. çeşitli meslek topluluklannın varlığın- dan ve bu topluluklar arasındaki birlik- ten söz edilmıştır. Devrim atılımlan; sı- nıfsız, ayncalıksız bir toplum anlayışına dayatılmıştır. Ulusal dayanışma ve ulu- sal birlik üzerinde durulmuştur, ancak ulusal dayanışma, durağanlığı korumak için benımsenmiş bir görüş değildir. Kal- kjnmak ıçin birlik çağnsı. tüm çağdaşlaş- mayı amaç edinen bir temele oturtulmuş- tur. Bu temel nitelikkri taşıyan, o döne- mın halkçılık anlayışı çeşıtlı eleştinler almıştır. Ancak unutulmaması gereken önemli bir nokta da cumhuriyetin başlan- gıç yıllan Türkiyesi'nde çağdaş bir top- lumun sınıfsal yapısının olmadığıdır. Ço- ğunluk köylüdür ve bürokratlar da önem- li bir toplumsal kesimi oluşturmaktadır- lar. Anamal kıttır ve işveren kesimi az- dır. lşçı sınıfi ise yaklaşık 60 bin civann- dadır. Halkçılık ilkesinin içeriğinde ve ama- cında yatan 'kaülma' sorunu, çok parti- li yaşama geçilmediğinden. Atatürk dö- neminde tümüyle çözümlenememiştir. Ancak katılma konusunda çok önemli atılımlann bu dönemde gerçekleştiğinı de unutmamak gerekir. Siyasal sistemin ulusal egemenliğe dayatılması. eğitim fırsat ve olanaklannın yaygınlaştinlma- sı, kadın ve erkeğın eşıt oy hakkına ka- vuşması gıbı önemli atılımlan gerçek- leştıren Atatürk devrimı, katılmayı an- lamlı bir düzeye ve uygulamaya getire- bilmiş, çoğulcu düzenin, çok partili ya- şama geçiş ortamının kaynaklannı hazır- lamıştır. Bırçok devrim atılımlan; halkçılık, uluşçuluk ve laikhk ilkelerinın yönlen- dirmeleriyle gerçekleşmıştir. Örneğin, Türk dil devrimi her üç ilkenin etkileri- ni taşımaktadır. Dil devriminin halkçı- lıkla olan yönünü kısaca şöyle açıklaya- biliriz: Osmanlıca bir halk dili değil, seç- kinlerin dilidir. Türk dilinın yabancı sözcüklerden anndınlarak yalınlaştınlmasının, halkla aydın kesiminin birbırini anlar duruma gelmesinde kentle köyün, yönetenlerle yönetilenlenn arasındaki yabancılığın gi- derilmesinde katkısı olmuştur. Bu yö- nüyle Türk dil devnmi, halkçılık doğrul- tusunda bir ışlev görmüştür. Atatürkçü halkçılık; yönetimm, eko- nomının, siyasanın, devlet ve toplum dü- zenlemelerinin toplumdaki güçlülere. varlıklılara değil; güçsüzlere. emeği ile geçinenlere, halka dönük olmasıdır. Sı- nıf egemenlığini yadsıyan halkçılık; yö- netimde, siyasada, kalkınmada, geliıierin dağılımında, devlet olanaklannın kulla- nımında halk yarannın gözetilmesini amaçlar. Bu amaç doğrultusunda devle- ti önlemler almak. yasalar çıkarmak, en- gelleri ortadan kaldırmakJa görevli kılar. Atatürk döneminde çok kısa bir süreye sığdınlan ekonomik atılımlar, ekonomik yapıya yetennce yenılik ve değişiklık ge- tirememiş ve bu nedenle uygulamada halkçılığın toplumsal eşitlikle ilgıli yönü yetersiz kalmıştır. Bu durum günümüzde de çözüm bek- lemektedir. Halkçılığın uygulamada tüm boyutlanyla gerçekleşmesi için köklü toplumsal ve ekonomik atılımlannın ger- çekleştirilmesi gerekir. Atatürkçü görüş, tüm atılımlann halk yaranna olması doğ- rultusunda kararlıdır. Ancak uygulama- da, çok kısa bir zaman dilimi içinde ve yumuşak bir yöntemle uygulanan dev- rim modelinden, hemen geniş kapsamlı sonuç almak olanaksızdı Ancak geriye dönüp o dönemi değerlendirdiğimızde, uzun vadede Atatürkçü devrim modeli- nin geçerliliğini, tutarlıhğını daha dabe- lirgin bir biçimde kanıtladığını görüyo- ruz. Ünlü toplumbilimci AliMazrui'ye gö- re, Atatürk son derecede eşıtlıkçiydi ve hiç de sanıldığı kadar seçkinci (elitist) değildi. Atatürk devrimi ile Japonya'da 'Meiji Restorasyonu'nu karşılaştıran Mazrui, ılginç değerlendirmesıni şöyle yapıyor: "Atatürk'ün reformlan kentsel ve kır- sal alanlar, üst ve alt sınıflar, Tfirkler ve azınlıklar, yönetenler ve yönetilenler ara- sındaki boşluğu kapatmayı amaçladı. Kemalist halkçıhk, "Meıjı Restorasyo- nu'nun amaçlannın gercekleştirilmesin- deyararlanılamav acak ölçüde eşitlikçi idi. Mustafa kemal \aktinden önee bir mo- ralistti. O, tinsel olgunlaşma ile özdeksel çagdaşlaşmayı birlikte başarmaya çalışü. Türkiye'nin endiistrivel açıdan Japonya ile a>nı duruma gelmemesinin pek çok nedeni \ardi. Ancak bu nedenkrden biri Türkiye'nin Atatürk döneminde moral açıdan Japonya'yı çok gerikrde bırak- ması olabÛir."(4) Atatürk dönemi halkçılık ilkesi anla- yışını herhangi bir sınıfın egemenlığini yasdıyan, ılımlı toplumculuğu öngören, her türlü sömürüye karşı bir dünya görü- şü olarak tanımlayabiliriz. Çağdaş bir toplumun sınıfsal yapısma genel hatla- nyla kavuşan Türkıye'de, Atatürk döne- minin 'sınıfsızbir ulusuz' anlayışı yerine. bugünkü Atatürkçü halkçılık yorumun- da sınıflann varlığı kabul edilmış, ancak ilericı bir hükümetın sınıf çatışmalannı azaltabileceği, refah devletinin oluşma- sına yön verebileceği görüşü benimsen- miştir. 196O'lı yıllardan sonra özellikle Cumhuriyet Halk Partisi'ndeki gelişme- ler sonucu, halkçılık ilkesine böylehkle daha çağdaş bir yorum getirilmiştir. Gö- rüyoruz ki devrimcılik ilkesinin sağladı- ğı düşünsel olanaklarla değişen toplum- sal yapı gerçeğinde çağdaş bir halkçılık anlayışı oluşmaya başlamıştır. Halkçılık ilkesinin çağdaş bir yoruma kavuşturulması, sağlıklı bir yoruma ka- vuşma açısından. kavram kargaşasının önlenmesi açısından önemli, fakat tek başına yetersizdir. Esas önemli olan Atatürk döneminde belirlenen, bugün ve yannlarda da ge- çerli olan halkçılık ilkesinin amacını uy- gulamak, bu amacı işlerliğe kavoıştur- maktır. Halkçılık ilkesinin amacı ıse yö- netimde, siyasada, kalkınmada, gelirlerin dağılımında, devlet ve ulus olanaklan- nın kullanılmasında halk yarannın göze- tilmesidir. Öte yandan, cumhuriyetçılik ilkesinin içeriği; demokratik. özgürlük- çü, çoğulcu yönetimin yasalarda bir hak olmaktan çıkanlıp halklaşmasıdır. Bu doğrultuda oluştunılacak siyasalar ve ya- salar Atatürkçüdür, halkçıdır, çağdaştır. 1) Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri. I. Ankara: Tarih Kunımu, 1961. s. 196. 2) lsmail Arar, Atatürk'ün Halkçılık Programı. Istanbul: Baha Matbaası, 1963. s. 34. 3) Söylev ve Demeçler, I. s. 90. 4) Ali Mazrui, "Meiji Restorasyonu ile Atatürk'ün Mirası Arasında Afrika, 'Karşılaştınlmalı Modemleşme tkilemı', Bildiriler ve Tartışmalar."T.lş Bankası Uluslararası Atatürk Sempozyumu, 1983. s. 393. TARTIŞMA Güçlü Ulus ir ulusun gücü, mutluluğu, bıreylerinın rallar, yasalar şısındaki davranışlanna bağlıdır Bıre\lerleüstüngüç olan devlet arasında süreklı bır bütünleşme var olmalıdır Bunlar birbırlennden aynlmayan ögelerdir. Devleti bireyler oluşturur Sonunculan eğıten, yetıştıren de deviettır. Biz birey olarak üzenmize düşen len yapar, kural ve yasalara bilinçle bağlı kahrsak, devletın soz konusu olabilecek yanılgılannı düzeltmış, güçlü bir ulus yaratılmasına katkıda bulunmuş oluruz. Bu özetlemeden sonra, önem venlmeyen. ashnda çok önemli olan bırkaç noktaya değineceğim. 1 - Yenı Türk Abecemızdekı ünsüz harflenn okunmala nnda, ne yazık ki birlik sağ layabilmış değiliz. Genel kural olarak bu harflenn okunuşlan, sonlanna (e) ün lüsünün getirilmesiyle ola caktır. Bu kurala bağlı kalmayanlar, (a) ünlüsünü getirerek okumakta diren mektedirler. Bunlar (he)yi (ha). (ke)yi (ka) diye seslen diriyorlar. Cumhuriyet ga zetesinın bu konudaki titızlı ğinı belirtmekte yarar görü yoruz. Gazetedekı yazılar da, örneğin PKK simgesınin doğru okunmasını sağlamak amacıyla bu simgenın sonuna (nın, den, ye..)gibı takılar konuyor Böylece kurala uygun seslendırme sağlanmış oluyor Burada gazete okurlannın ılgı ve titizliğini de belırtmeden ede meyeceğim. Birçoklan, değerlı köşe yazan Bay Hikmet Çetiıikav-ava, doğru okunuşun nasıl olduğunu sormuşlar. o da güzel açıkla masıyla kuralı bildirmiş. Bu çok sevındıricıdir. Konuyu küçümsememelıyız. Büyük sorunlann çözümü, küçük sorunlann çözümünden sonra gelecektir. Bır televızyon kanalının, yabancı Abece harflennın okunuşunu temel alarak kendisıni Eyç Bi Bi Ti VI dıye adlandırmasmın hiçbır dayanağı yoktur. Çünkü bu ad Has BÜgi Birikim gıbi Türkçe sozcüklenn baş harflendır. He Be Be dıye seslendırilmelen gerekir. Bunun yanmda (te ve) yeri ne (ti vi) denilmesı de hiç doğru değildir. Ama sorun yalnız kişilerin yanlış davTanışlan ile sınırlı kalmamaktadır Öğretım eğıtım kurumlannda, (He )nın, (le, me. ne, se)nin, (aş, el. em, en, es) dıye okunması sûrmektedır. Bunlara bır son verilmehdir. Yetkılı ku ruluşlar, aralannda tartış malı bulduklan doğruîan halka bıldırmelıdırler. Geçenlerde, bır dönem Eğitim Bakanlığı yapmış olan bır değer, televızyonda, Eyç Bi Bi sözcüklennı ağzından kaçırdıktan sonra toparlandı ve Ha Be Be dedi. Bu güzel bır olaydır. Hele, (Ha) yen ne (He) demış olsaydı sevin cımız sonsuz olurdu. 2-Bızım, 1934yılında benimsenmiş ünlü bır devnm yasamız var, anayasalarda bile korunacak devrim yasalan arasında yer alıyor. Bu yasaya göre kişılenn hiçbir biçimde birbirlerinden üstün tutulmamalan ıçin unvan ve lakaplann kaldınldığını görüyoruz. Ama ne yazık ki toplumdaki karşıtlıklar ve yasanın ruhunun öğretılememış olması nedenıyle, öğretim kurumlannda bıle bu yasaya uyulmadığı göze batıyor. Cumhuriyet ilkelerini benimsemiş olanlann bu konuda tıtız olmalan gerekmektedır. "Yasalar u)ututmuş olabilirler, ama \ hiçbir zaman öhnezter." Geçenlerde. Kırmızı Koltuk'ta konuşan sayın bır parti başkana. İktidara gel diğiniz zaman yeni yasalar çıkaracakmısınız'dedıler Şu sevmdıncı yanıtı duyduk: 'Yeni >asa \apma>a gerek yok, var olan yasalar ın uygulanmsısı yeter.' Ne doğru bir yanıt. Ama bız, genellikle 'yasalar kesinhkJe uygu laıunabdırUr' sözlerını sık sık duvTiyoruz da, ne yazık ki uygulandıklanna tanık olmuyonız. Şımdi sıze çok çarpıcı bir örnek vereceğım 4 Mayıs 1995günlüSabah gazetesinde verilen bilgiye göre TDK'nin (bu kurumun, Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu bünyesindeki Türk Dil Kurumu olduğunu düşûnüyorum) yabancı sözcüklere önerdiğı Türkçe karşılıklar arasında First Lad> (fbrst leydi oku nur)'ye karşılık olarak önerilen başhanımefendi sözcüğünün yer aldığını görüyoruz. Dılenm kı bır yanhşlık olsun, yoksa resmı bır dev let kuruluşunun, bır yasa ile yasaklanmış hanımefendi sözcüğünün önüne bir baş ekleyerek önermesı düşünülemez. Sayın yurtseverler. güçlü bir ulusal toplumda yaşamak istıyorsak yasalann yapıl masında ve uygulanmalannda tıtızlık gösterelim. Yann devlette görev alacağımızı unutmavalım. Rüştü Ergun Işınbilimci (Radyolog) PENCERE İşadamının Sorumluluğu?.. "Televızyon ekranlarında en sık görünen işada- mı kimdir" sorusuna ne yanıt verirsiniz: Sakıp Sabancı!.. Gerçekten Sakıp Ağa işadamlarının sözcüsü oldu; ama karşısına biri çıkıyor. Kim o?.. Yalım Erez!.. TOBB Başkanı Yalım Erez, orta ve küçük ser- mayenin sözcüsü kimliğiyle konuşuyor. Sakıp Sa- bancı Avrupa Gümrük Birliği'ne yönelik büyük sermayeyi vurguluyor; ama ikisi de yazgı ortaklı- ğında buluşuyorlar. Türkiye, 21 'inci yüzyılın eşiğin- de, işadamlannı da kapsayan ağır sorunlann ana- foruna yakalanmıştır. Ekonomi, bu sorunlardan önemsizidir; şeriatçılık ve parçalanma gösterge- leri ise tehlikenin büyüğünü vurguluyoriar. Peki, bizim sermaye sınıfımız, bu soaınlann kar- şısında ne düşünüyor?.. • Sonjya yanıt aramak için biraz geriye gidelim, Osmanlı devletinin saptamasına göre 1919 yılın- da Anadolu'da 11 milyon, Doğu Trakya'da 630 bin kişi yaşıyordu. Yuvarlak sayıyla 9 milyon Müslü- man, 1 milyon Rum, yanm milyon Eımeni, 90 bin Musevi'den oluşan Anadolu nüfusunda Türkler tanmla uğraşıyorlardı; işadamlan gayrimüslim ke- simindeydi; sanayi burjuvazisi denen sınrf yoktu. Kurtuluş Savaşı'nın ve 1923 Aydınlanma Devri- m/'nin başını çekenler, sivil-asker aydınlardı; Cum- huriyetin kuruluşuyla birlikte, sanayileşmeye dö- nük çaba ve yatırımlar bu nedenle 'devletçi- /*'yöntemleriyle yürütüldü. Ancak bu ekonomi, bir yanıyla 'işadamı yetiş- tirme okulu'na da dönüştü. Türkiye'de işadamlannın çoğu devlet desteğiy- le sermaye sahibi oldu. KlT'lerdeyetişen memur- lar, büyük özel şirketlerin kadrolannı oluşturdular. Cumhuriyet devleti, burjuva sınıfını 1923 devrimiy- le yaratıyordu. Avrupa'daki evrimin tersine bir devrim yaşanı- yordu Anadolu'da... Batı'da burjuva, 'Aydınlanma Fe/sefes/'nin ma- yalanmasına yol açan toplumsal yapının mimarı- dır; bizde nesnel koşullar böyle bir gelişmeye ola- nak vermedi. Sermaye sınıfımız, ekonomik danbo- ğazlardademokrasinin değil, askeri müdahalele- rin yanında yer aldı; 12 Eylül bu seçimin en çar- pıcı göstergesidir. Peki 2000 yılına 5 kala, Türkiye'nin sermaye sı- nıfı ne durumda?.. Ne düşünüyor?.. Neyi yeğlıyor?.. • Sermaye sınıfımız devlet eliyle yaratıldı; ama, devletçıliğe karşı çıkıyor. Demek öyle bir noktaya varmıştır ki ülke ekonomisini özel sektör lokomo- tifiyle çekip çevirebilecek güce ulaşmıştır. Ancak Anadolu'nun doğusuyla batısı arasında- ki uçurumu, bizim burjuvazi sşrbest piyasa eko- nomisi doldurabilecek midir?.. Yoksa doğuda devletçilik dışında bir çözüm yo- lunu bulmak olanaksız mıdır?.. Avrupa'da bunuvazi, 1789 devriminin başını çe- ken sınıftır. Aydınlanmacı'dır, ümmetten ulusadö- nüşümde öncüdür, dinsel devletten laikliğe geçiş- te itici güçtür; Türkiye'de burjuvazi, demokrasi kültürünü benimsemiş midir?.. Yeniden ümmete dönüş ve ulusu parçalama çabaları karşısında büyük sermayenin seçimi ne?.. • Temel sorunlan bırakıp güncel ve yüzeysel si- yaset kavgası yapıyor Istanbul sermaye kesimi; bizim burjuvanın içinde bulunduğu darboğazı aş- mak için KİT'lerin bır gün önce satılmasından gay- n birtelaşı yoktur. KlT'lerTürkiye'dekı sermaye sı- nıfını yarattı; şimdi sermaye sınıfi KİT'leri satarak ekonomide dengeleri tutturacağına inanmış du- rumdadır; ama bu çözüm kalıcı mıdır?.. 2000 yılına doğru cumhuriyet burjuvazisinin Türkiye'yi bugün sıkıştığı darboğazdan kurtaracak bir lokomotif gücü olduğu söylenebilir mi?.. Bu soru önemlidir, çünkü ülkede her şeye ege- men görünen işadamının yazgısı da bu sorunun yanıtına bağlıdır. 1986 YIL 1 VE 36 "0911 SAY'll BAKANLAR KURULU KARARINA GÖRE SIGARA SAĞLlGA ZARARLIDIR
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle