28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 10 MAY1S 1995 ÇABŞAMBA HABERLER lyileşiyor • HaberMerkezi- Geçırdiği trafik kazası nedeniyle uzun süre komada kalan yeni Yüzyil gazetesi ekonomi muhabiri Flkin Aydın'ın durumunun hayrama girerken oldukça iyi olduğu bildirildi. Istanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi Hastanesi'nde tedavi gören Aydın, artık koltuk değnekleriyle yürümeye başladı. Doktorlan Aydın'ın, geçirdigi ağır ameliyattan sonra bu dûzeyde iyileşmesinin mucizeye yakın bir gelişme olduğunu belirterek, normale döneceği müjdesıni verdiler. , eli kanhtarı destekliyop' • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - RP Grup Başkanvekili Oğuzhan Asiltürk, dün RP Genel Merkezi'nde düzenlediği basın toplantısında, Başbakan Tansu Çiller'in Nazilere karşı kazanılan zaferin 50. yıldönümü nedeniyle Paris'ten sonra Moskova'daki törenlere' katılmasını eleştirerek, "Bu merasime iştirak, doğrudan doğruya Çeçenya'daki eli kanlı insanlan bir manada desteklemektir" dedi. Asiltürk, törenlere katılan Çiller'in ömrü boyunca alnında kara bir lekc taşıyacağını söyledi. Bcspres Kapgo işçisine dava • tZMİR(Cumhuriyet Ege Bürosu) - Işlerine dönmek için oturma eylemi yapan Türk-lş'e bağlı Tümtis üyesi 20 Ekspres Kargo işçisi hakkında Dernekler Yasası'na muhalefetten 5 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı. Sanıklann avukatı Nedim Değirmenci, "lşten çıkanlan müvekkıllerim demokratik haklannı kullandılar. Bu konuda elimizde mahkeme kararlan var. Mahkemeye bu kararlan sunacağız" dedi. 64 kilo erom ele geçirfhli • İSTANBUL(AA)- Doğu Anadolu'da sağladıklan 64 kilogram eroini lstanbul'da piyasaya sürmeye çalışan 8 kişi yakalandı. tstanbul Narkotik Şube Müdürlüğü'nden dün yapılan açıklamaya göre Fahri Yaşin ve Aslan Yaşin adlı kişilerin ellerinde önemli miktarda eroin bulunduğu yolunda alınan ihbar üzerine bu kişilerin Avcılar'da bulunan evlerine operasyon düzenlendi. Soruşturmanın genişletilmesi sonunda 6 kişi daha yakalandı. Fransız uçağına bomba ihbarı • tSTANBUL(AA)- Hindistan'dan tstanbul'a gelen ve dün saat 13.00'te Paris'e gitmesi gereken Air France'a ait Boeing 747 tipi dev kargo uçağına, Atatürk Havalimanı'ndan kalkışından 30 dakika sonra patlayacağı yönünde bomba ihban yapıldı. Bunun üzerine kalkışına izin verilmeyen uçak, bomba uzmanlannın gerekli incelemeyi yapması için piste çekildi. Yontunç toprağa verHdi • tSTANBUL(AA)- Istanbul 'da önceki gün ölen Prof. Ahmet Kenan Yontunç, Moda Camii'nde kılınan caneze namazından sonra Karacaahmet Mezarlığı'nda dün toprağa verildi. Yontunç. yaptığı Atatürk heykel \e büstleriyle tanınıyordu. İlhan Selçuk, Deniz Cezmîş'i anlatıyor Deniz, içimizdeki hicranyarası...~JL Te zaman Deniz 7 düşünsem l \ l yüreğim kalkar, Türkiye'nin bir A. Y hicran yarasıdır Deniz. Öylesine güzel bir çocıık, insanhğa karşı sevecenliğinden kendisini yakan özverili bir genç, halhna borcımu öde- mek için ipegiden bir de\rimci... Peki, "Deniz Gezmiş neden eline silah aldı" diye hiç düşündük mü? "Kanncayı incitemeyen bir genç insan, nasıl bu yola döküldü " diye yansız bir araştırma yapıldı mı? Deniz Gezmiş in ruhsal dönüşümüyle eylemleri arasındaki bağıntılan irdeleyen derin- lemesine bir inceleme var mı? Hayır... "tnsan belleği unutkanhkla sakattır "; bu yüzden sanıyoruz ki "faili meçhul cinayetler " son yıllarda ortaya çıktı. Oysa gerçek bu değil... 1968 de üniversitede reform isteyen gençler pıtrak gibi çoğalıp yükseköğretimde köhnemiş kurulu düzeni bozacak rüzgârlar toplumda esmeye başlayınca "statüko "dan yana olanlar ne yapacaklarını şaşırdılar. Solculuk rüzgârı toplumu almış götürüyor, halk tabanına dayanabilecek bir demokrasinin devrimci tohumlan ekiliyordu. Üniversite gençliği arasında gelişen solculuğa karşı tutucu siyasal iktidarın nasıl önlemler alması gerekiyordu?'.. Ne yapmalıydı?.. "tti kurda kırdırmak" reçetesiyle sağcı öğrencileh solculann üzerine saldırtnlar. Yetmedi. Devrimci öğrenci liderleri teker teker öldürülmeye başlandı. Yaklaşık otuz öğrenci öldürüldü; katilleri buluna- madı; tetiğı çeken eller saptanamadı; Deniz Gezmiş'in kuşağında bu cinayet- lerin yarattığı derin tepkiler, gençliği silahlı eylemlere sürükledi. Devlet yansız davranabilseydi, öldürülen öğrencilerin katilleri yakalaanabilseydi, durum değişir, Türkiye. Deniz Gezmiş 7 darağacına gönderen eğik düzeyden kurtulabilirdi. O eğik düzeyde bugün de kayıyoruz. Deniz i asanlar, Türkiye nin bugün- lere sürüklenmesinin tohurnlarını topluma ekmişlerdir. Tarih hakh olanlann yenilgileriyle doludur. Hak, istendiği an alınabilseydi, tarih olmazdı. Çünkü her hakkın karşısma dikilecek tutucular, geçmişte ve bugün karşıt güçler olarak toplumda var olmuşlardır. Yenilen hakh olabilir, yengi haksız olabilir. Son aşamada yenilgilerin altına çekilecek toplam çizgisi. haklı yenginin birikimini sağlar ve sonuca ulaşmada belirleyici olur. Deniz, doğrulan söyleyen ve doğrular için eyleme geçen; ama zamanlamayı ve toplumdaki kuvvetler dengesini hesap edemeyen bir kuşağın temsilcisidir. Yaklaşık 30 faili meçhul cinayette öldürülen öğrenci önderlerinin ardından. "devlet içindeki devlet", Deniz i ve iki arkadaşını idam etmekle üç cinayet daha işledi... Cinayetler kulvarına böyle girdik... Ogünden beri çıkamıyoruz. Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve arkadaşlan. rrtarşlar söyleyerek yargılandıklan 1 numaralı sıkıyönetim mahkemesi salonuna giriyorlar. Cımtanm adaleti: İdamDemirel'in 'idamları neden onayladığı' sorusuna yanıtı şöyle: Askeri idareydi, biz ne yapabilirdik ki, hâkimler bu cezayı vermek zorundaydı, biz de onaylamak zorundaydık. • Deniz'leri asmak için çırpınan Tuğg. Ali Elverdi ile Faik Türün ve BakiTuğ 12 Mart askeri darbesinin etkili subaylanydı. Yani cuntanın önde gelen isimleriydi. Deniz'lerin asılmasında önemli etkileri oldu. • Sonra ne oldu bu üç cuntacıya? Emekliliklennde ne yaptılar? Üçü de Süfeyman Demirel'in yanında veonun himayesinde politıkacı oldular, milletyekili seçildiler. ...Ve hüküm verilip kalemler kırılıyor... Deniz, Yusuf ve Hüse- yin'in idam edilmeleriyle ilgilı yazıyı dün bitirmek niyetindeydim. Ancak önceki ge- ce Savaş Ay'm programında Baki Tuğ'u ız- leyince bir şeyler yazmak gerektığini his- settim. O gece yalnız Bakı Tuğ değil, De- niz'lerin asılmasında önemli bir rolü olan Süleyman Demirel de Mehmet Ali Bi- rand'ııı programında konuşuyordu. Birand'ın programında Süleyman De- mirel, bildiğimiz Süleyman Demirel'di. 23 yıl önce Deniz'lerin idamına el kaldıran ve bu idamın gerçekleşmesinde büyük katkıları olan Demirel neyse. 32. Gün programında konuşan Demirel de aynı Demirel'di. 23 yıllık deneye, yaşanmış bunca acı olaylara karşın küçük bir demokratlaşma umudu görünmüyordu. Süleyman Demirel'e neden idamlara el kaldırdığı sorulduğunda, 1980'li yıllarda bir askeri darbenin hapse attığı siyasetçi olarak demokratik mesajlar vermek ihtiya- cı duyuyordu: "Askeri idareydi, biz ne yapabilirdik ki, hâJdmkr bu cezayı vermek zorundavdı. biz de onaylamak zorundaydık." Bakı Tuğ, Deniz'leri idam eden 12 Mart mahkemelerinin savcılarındandı. Ali El- verdi, Deniz'ler hakkındaki idam karannı veren mahkemenin başkanıydı. Yine aynı Ali Elverdi, idamlann bir an önce gerçek- leşmesini isteyen askeri cuntanın has ada- mı olarak özel bir gayret göstermışti. Faik Türün, 12 Mart askeri darbesinde fstanbul Sıkıyönetim Komutanı'ydı. Tuğ. Elverdi ve Türün, 12 Mart askeri darbesinin etkili subaylarıydı. Yani cuntamn önde gelen isimleriydi. Deniz'lerın asılmasında önemli etkileri oldu. Sonra ne oldu bu üç cuntacıya? Emekliliklerin- de ne yaptılar? Üçü de Sü- leyman Demirel'in yanın- da ve onun himayesinde politıkacı oldular, millet- vekili seçildiler. Diğer ikısi yaşlanıp po- litika sahnesinden uzakla- şırken 12 Mart mahkeme- lerinin solculara en düş- man genç savcısi politika- ya devam ediyor. DYP ıçinde Demirel'e yakın grup içinde, yani Şahinler içinde yer alıyor. Ne diyor Baki Tuğ, Sa- vaş Ay'm programında: Deniz'ler yaptık- lanndan pişman olduklannı söyleseymiş- ler, bu hafifletici sebep kabul ediîır ve ölümden kurtulurlarmış. Avukatlan da bu konuda onlara doğru yol göstermemişler. Bunu, şimdt siyaset yapan ve seçımle par- lamentoya giren bir milletvekili söylüyor. Cuntanın kanunu kitabı yok 12 Mart bir asken darbe ıdi ve TBMM'yi devre dışı bırakmış ve askerle- rin kurduğu Yüksek Komuta Konseyi ikti- darı ele almıştı. Cuntanın kanunu kitabı yoktu. Her şey tepede birkaç cuntacı gene- ral tarafından kararlaştınlıyordu. Siyaset- çiler de askeri darbeye yatkınlıklan ve ge- ricılikleri oranında cuntayla işbirliği yapı- yorlar ve onlann istediği kararlann çıkma- sına yardımcı oluyorlardı. Demirel'in önderliğindeki AP grubu, 12 Mart dönemınde Meclıs'te kabul edilen ve cuntanın istediği bütün gerici kanunlan yü sonra O R A L Ç A L I Ş L A R keyifle çıkardılar. 1961 Anayasası 'nin de- mokratik hükümlen AP grubunun ve CHP içindeki cuntacı politikacılann desteğiyle budandı. O dönemın öne çıkan isimleri arasında CHP'lı Nihat Erim. Turhan Fey- zioğlu ve Coşkun Kırca da bulunuyordu. Baki Tuğ. ışte böyle bır dönemın savcısı olarak Deniz'lerin pişman olduklannı söy- lemelerini istiyor. Deniz'lerin pişman ol- malarını isteyen bır cunta savcısı. Şimdi de seçimle gelmiş bır milletvekili. Demi- rel cumhurbaşkanı, Baki Tuğ milletvekili ve Deniz'lerin pışmanlığını isteyen 23 yıl- dır bıtmeyen kin. Süleyman Demirel, önceki gece 32. Gün programında, ülkenin bölünmez bü- tünlüğünü deldırtmetne rolündeydı. Yıl- lardır tutuculuğun ve baskının temel ge- rekçelerınden bırisi olarak kullanılan bö- lünmez bütünlük, Demirel'in dılinden düşmüyordu. Deniz'lerin asılmasına el kaldınrken de aynı gerekçelere sarılmış- lardı. Sankı bu ülkenin tapusu bır kısım insanlara babala- nndan miras kalmış. Deniz Gezmiş'ler, bu ülkeyı böle- cek, parçalayacak ve cunta- cı Baki Tuğ'lar da bu ülke- nin bölünmez bütünlüğünü koruyacaklar. Bakı Tuğ. bu ülkeyi Deniz'lerden daha mı fazla seviyor. yoksa bu ülkenin tapusunu ona birile- ri mi verdi? Insan sevgisi isyan ettirdi Deniz, Yusuf. Hüseyin ve 68 kuşağının ölümle kucak- laşan birçok üyesi, ülkeleri- ni, insanlan çok sevdikleri için ısyan ettiler. Haksızhk, yolsuzluk. hırsızlık, baskı, zulüm sona ersin diye can- larını verdiler. Idealleri, eşitliğin ve adaletin hüküm sürdüğü bir dünya idi. Onlar acı ve yoksulluk çeken halkın dert ortağı idi- ler. Onlar, Türklerin ve Kürtlerın kardeşli- ğini. birlığini ve eşitliğini savundular. On- lar geleceğe umutla bakan. zengin ütopya- ları olan ısyancı bir kuşağın üyesiydiler. Onlar 'Gerçekçi o)un, irokânsızı isteyin' di- yebilen yepyeni. temiz bır dünya için dö- vüsen pınl pınl bir geleceğin habercisıydi- ler. Onlan idam edenlerin yarattığı dünyaya bakın... Hâlâ idamlan savunan, düşünceye düş- man kafalara bakın... Günde 25-30 kişinın öldüğü bır Türkiye yaratan tutucu kafalara bakın... Cuntaların aldığı kararlan savunan TBMM üyelerıne bakın... Deniz. Hüseyin ve Yusuf, yepyeni bir dünya. haksızlığın ve adaletsizliğin yok olduâu bir dünya için gülerek ölüme gitti- ler. " Sosyalizm onlann idealleriydi. Dünyayı değiştirmek, onlann ütopyala- nydı. Yann onları mı haklı çıkarıyor, yoksa cunta kararlanna sığınarak politika yapan tutuculan mı? Sevgilı Deniz, Sevgili Mahir. Sevgilı Yusuf, Sevgili Hüseyin, x Sevgili Cevahir, Sevgili Ibrahim, Sevgıli Koray, Sevgili Cihan, Yaşamını yıtirmiş tüm 68'li arkadaşla- nm, Sızler yaşamınrzı boşuna yitirmediniz... Sızlen özlem ve sevgıyle kucaklıyoruz. ÜTTİ GLOBAL POUTIKULTUR ERGİN YILDIZOĞLU 50. Yıl Kutlamalan ve Bazı Tatsız Sorular Bu hafta Nazi Almanyası'nın teslim oluşunun 50. yılı büyük bir gürültü ile kutlanıyor. Acaba gerçekte ne kutlanıyor? Bu savaşı gerçekleştirenler bundan ne gibi dersler çıkanyorlar? Kutlanan savaşın sonu olamaz! Bu, mayıs ayın- da değil, ağustos ayında Hiroşima ve Nagasaki yerle bir edildıkten sonra gerçekleşti. Peki faşizmin yenilmesi mi kutlanıyor? Bu da oldukça şüpheli. Çünkü, gerek basında gerekse de 'devlet büyükle- rinin' konuşmalarında faşizmin özellikleri ve ne- denlerinden ziyade. Yahudi soykınmı ve militarizm gibi sonuçları üzerinde duruldu. Faşizmin Avrupa işçi hareketi üzerinde yarattığı tahribat ise bu ko- nuda, o zaman en azından Hitier'in politikalarına hayranlık duymuş olmaktan dolayı bir suç ortaklığı söz konusu olduğu için hatırlanmak bile istenmedi. Ikincisi, hemen tüm yazarlann ve konuşmacılann kafasını kurcalayan ilginç bir soru var ortada: "Acaba, Alman halkının bir kısmı 8 Mayıs 1945'i kurtuluş günü olarak görmüyor mu?" Bu sorunun cevabı çok yüreklendirici değil. Ne yazık ki Alman- ya'da bu kutlama toplantılarından hoşnırtsuz olan- ların sayısı azımsanmayacak kadar çok. Öyleyse Almanya'da hâlâ bazı insanlar, faşizmin yarattığı tüm felaketlere rağmen, "Savaş keşke başka türlü bitseydi" diyebiliyorlar... Bu ise son 50 yılın değeriendirmesini yapanlan; özellikle faşizmin kaynaklarına ilişkin çok ciddi so- rularla faşizmin üç-beş kişinin manyaklığı ile değil, kapitalizmin özellikleriyle ilişkili olduğunu kabul et- mekten başka türlü cevap verilmesi mümkün ol- mayan, 'çok tatsız' sorularla karşı karşıya bırakır. Tabii 1970'lerde, ekonomik kriz başladıktan sonra, hemen tüm Avrupa hükümetlerinin göçmenlik ya- saları, iltica işlemleri, etnik azınlık hakları gibi konu- larda neo-faşist partilerin programlarına giderek daha çok yaklaştıklarını, Fransa ve Italyan seçimle- rınde birer siyasi güç olarak ortaya çıkan faşist partileri, Solingen'i vb hatıriatarak bu sıkıntryı arttır- mak mümkün. Listeye, son yıllarda edebiyatımıza katılan 'etnik temizlik' kavramını, Afrika'da emper- yalist ülkelerin beslediği, desteklediği ve silahlan- dırdığj güçlerin yarattığı soykınmlan da ekleyebili- riz... Öyleyse gerçekte ne kutlanıyor? Oxford Üniversitesi'nden tarihçi Harry Pitt, "As- lında kutlanan II. Dünya Savaşı'nin sonu değil, so- ğuk savaşın sonu" diye cevap veriyor bu soruya ve soruyor: "1960'larda neden böyle büyük kutla- malar olmadı dersiniz?" Eğer Pitt haklıysa büyük bir propaganda şariatanlığı ve ikiyüzlülüğü ile karşı karşıyayız demektir. Son elli yılın değerlendirilmesi açısından da manzara iç açıcı değil. Bir başka tarihçi, Paul Johnson, Wall Street Journal'da II. Dünya Sava- şı'ndan bu yana geçen 'barış' döneminin (Viet- nam? Körfez Savaşı..!), savaştan üç ana ders çıka- nldığını gösterdiğini ileri sürdü: 1) Ortak savunma anlayışı gereklidir. 2) Her türlü savunmayı etkisiz hale getiren büyük ve caydırıcı (nükleer) silahlar, uzlaşma ortamı yaratarak savaş olanağını azaltır. 3) Ütopyalar aramak (sosyalizm) felaketlere yol açar. llk anda sağduyuya çok uygun gelen bu tespitler gerçekte "Şecaatini arz ederken sirkatini söyle- mek" terimiyle ifade edilebilecek bir durum yarattı. Eğer askeri bloklar ve nükleer silahlann caydıncılığı olmasa her an savaş çıkarma dinamikleri yaratan bir toplumsal sistemde yaşıyoruz! Bu bir itiraf! Bu itirafı yaptıktan sonra kalkıp "Bu toplumu değiştir- meye ginşmek felaket getirir" demek ise acınacak derecede ilkel bir mazeret! Kısacası 50. yıl kutlamalan içinde yaşadığımız toplumun tüm zayıflıklarını, belirsizliklerini ve bu toplumu savunanların yaşanan 'garipliklere' akla uygun bir açıklama bulmaktaki çaresizliğini bir ke- re daha ortaya koydu. Son karan Çetin verecek CHP'de şimdi de hangi çatıda çalışalım tartışması ANKARA (ANKA)- Solda birleşme sürecinde hangi partide birleşıleceğı konusu üzennde yapılan tartışmalann yarattığı "çatı" sorunu, birleşmenin CHP'de gerçekleşmesiyle son bulurken bu kez de birleşen solun yöneticilerinin "hangiçatı alünda'*çalışmalannı sürdüreceği sorunu ortaya çıktı. Birleşmenin üzerinden yaklaşık 3 ay geçmesine karşın hâlâ aynı çatı altında bir araya gelemeyen SHP ve CHP yöneticilerinin bu sorunu çözülemeyince çatıyı belirleme işi Genel Başkan Hikmet Çetin'e kaldı. Genel Başkan Hikmet Çetin'in ve Genel Sekreter Adnan Keskin ile CHP kökenli yöneticılenn ÇevTe Sokak'taki genel merkez binasını kullanması üzerine "dışarda kalan" SHP kökenli yöneticiler genel başkandan bir an önce bu sorunun çözülmesini istediler Bunun üzerine Çetin, hangi binanın kullanılacağı sorusuna yanıt bulmak üzere genel başkan yardımcılan Ali Topuz ve Hasan Fehmi Güneş ile genel sekreter yardımcısı ÜnalOzan'dan oluşan bir komisyonu görevlendirdi. Komisyon iki binanın da teknik özelliklerini inceleyerek 40 kişilik MYK ve 120 kişilik parti meclisi üyelerinın çalışmasına olanak tanıyacak binanın hangisi olacağını araştırdı. "Fölitika üretelinT Bu arada Genel Başkan Yardımcısı Ali Topuz, SHP binasının Türk-lş'e satılarak yeni bir kompleks inşa edilmesini önerdi. Parti meclisine getirilen bu öneri SHP kökenli yöneticiler tarafından, "Bina satışı ve yeni bina inşaatryla uğraşmak yerine politika ürefeİim" diye tepkiyle karşılandı. Bunun üzerine bina sorununun askıda kalması. SHP kökenli yöneticileri yeni arayışlara yöneltti. Çetin'e. "Bu sorunu bir an önce çözüm, bir arada olamadığımız için çalışmalara katılamryoruz" diye yakınan SHP kökenli yöneticiler, "Gerekirse başkanlar kurulunun bir binavı, geriye kalan MYK üvelerinin de diğer binayı kullanmasr gibi kurultaya kadar geçici bir formül uygulanmasını önerdiler. Bunun üzerine Çetin, Kurban Bayramı'ndan sonra, komisyonun hazırladığı binalann teknik özellikleriyle ilgili rapora da bakarak kullanılacak binayı kendisinın seçeceğini söyledi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle