05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
10 MAYIS 1995 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA KULTUR 13 ALLEGRO EVİN İLYASOĞLU 12. Ankara Müzik Festivali'nde Prag Senfoni Orkestrası ile 'inter-kültürel' bir konser FestivaL, görkemli soııa erdi Gençliği yüreklendiren olaylar Ülkemizde genç yorumcular, yeni kuşak, genç besteciler o kadar az kendilerini gösterme firsatı buluriar ki! Ara sıra bir genç yorumcumuz yurtdışında bir ödül alırsa dikkatleri çeker, kendini tanıtır. Her yıl orkestralanmızla konser verebilmek için dosyalar dolusu genç sanatçı başvurusu alınır, biriktirilir, bekletilir. Bir "gençHk konseri'nde, müsamere şeklinde 4-5 tanesine yer verilir. Artık hemen tüm genç yorumculanmız ayn görûşte: "Önce kendimizi yurtdışında kanrtlayıp sonra yurtiçindeki sâtonlara başvurmalıyız." Zaten Türk bestecılerin eserlerini çalmakta zorlanan orkestralanmız, genç bestecilerin yapıtlanna hiç yer vermiyor diyebiliriz. Onlann ise sesierini duyurmalan kimi yanşmalara kalıyor. Şu sıralarda genç Türk bestecilerini özendiren iki yanşmayı sevinçle karşıladık. Birincisi, BP'nin düzenlediğı ve sonuçlan önümüzdeki günlerde açıklanacak olan yanşma, dığeri ise Izmir Festivali çerçevesinde düzenlenen yanşma. Ostelik bunlardan biri Leipzig'de değerlendirilecek, diğeri 1996 Izmir Festivali'nin açılışında çalınacak. Dansı nice kuruluşlann başına. Bilindiğı gibi mûzik dünyasının üçgeni; besteci- yorumcu-dinleyici çatısında yapılanır. Genç bestecileri ve yorumculan yüreklendirmek bir yana, genç dinleyicileri de konser salonlanna çekmek, müzik dünyasına katmak gerekiyor. Yorumcusu ve dinleyicisi genç bir festivale hazırlanılıyor bu günlerde. 19 Mayıs'ta Samsun'da başlayacak olan Yapı ve Kredi Bankası'nın "Gençlik Festhali". 15 hazirana kadar sürecek olan bu festival, 8. yılını yaşayacak. Umanz gençlerle dolu cıvıl cıvıl bir ortam oluşur. S.1 on konserde Prag Senfoni Orkestrası'nı Gaetano Delogu (solda) yönetti. Koreli piyanist Kun Woo-Paik (sağda), Alman besteci Johannes Brahms'ın 2 no'lu piyano konçertosunu çaldı. •J / ^ Ankara Festivali / J 'inter-kültürel' bir _/. £* • konser ıle sona erdi. Bu son konserde Prag Senfoni Orkestrası'nı Gaetano Delogu yönetti. Koreli piyanist Kun Wbo- Paik, Alman besteci Johannes Brahms'ın 2 no'lu piyano konçertosunu çaldı. Dinleyiciler ise Türk, Çek. Italyan ve Koreli gıbi değişik uluslardan oluşuyordu. Ankara Festivali yöneticilen gerekli koşullan neredeyse yoktan var ederek ünlü solist ve topluluklan ağırlıyorlar. Dünyanın dört bir yanında kusursuz akustiğe. iyi piyanolara, düzenli sahnelere alışmış sanatçılar. mutlaka Ankara'daki konser koşullannı en başta yadırgıyorlardır. Oysa bir de işin perde arkasını bilseler! Milli Eğitim Bakanlığı müsteşannın onayı ile şûra salonu festivalin konser salonu haline dönüştürülmüş. Sahneye akustik gereksinimler için donanım yapılmış, salonun ıçi ve arkası onanlmış. Nota sehpalan askeri mızıka okulundan getirtilmiş. Piyano ise Cumhurbaşkanlıgı Senfoni Orkestrası'ndan sağlanmış. Sevda-Cenap And Müzik Vakfi sponsorluklar için büyük kuruluşlann yanı sıra Ankara'daki birçok elçiliği devreye sokmuş. lşte böylece Ankara dinleyicisi on iki yıldır bu festival maratonu içinde ünlü sanatçılarla buluşmakta. Son konserde dinlediğimız Koreli piyanist Kun Woo-Paik"i daha önce tstanbul'daki resıtallerinden tanımıştık. Paik. saglam tekniğı ile Brahms'ın 'erkeksi güç gerektiren" 2. piyano konçertosunu güçlü kuvvetli bir yonımla sergiledı. Elinın altında daha nıtelıkh bir piyano olsaydı Paik'in parlak doruklan daha da parlatan üslubu iyice ortaya çıkacaktı. Bir de orkestra ile son dakikada tek prova yapabilmiş olmanın şanssızlığı vardı. Paik'in Brahms'ı klasik- romantik kalıplardan yola çıkıp günümüzün dinamizmini kazanmıştı. Bu piyanisti aralık ayında lstanbul'daki "Piyano Ğünleri" çerçevesinde yine dinleyeceğiz. Italyan maestro Gaetano Delogu Prag Senfoni Orkestrasf nın çiçeği burnunda şefi. Orkestra ıle ilk turnesini Ankara'da gerçekleşîırmiş oldu. Avrupa ve Amenka'da deneyim kazamış; ıncelikleri, aynntılan gözeten bir Akdenizli. 60 yıllık geleneğe sahip olan Prag Senfoni gibi bir topluluğun yönetimini üstlenmek oldukça sorumluluk ısteven bir ış Kapanış konserinde özellikle sanatçılann atası olan Dvorak'ın "Yeni Dünyadan" başlıklı senfonısı son derece duyarlı bir yorumla sunuldu. Ankara'nın 12. Müzik Festivali de böylece görkemli bir konserle sona erdi. A nkara bahannın geleneksel müzik /i etkinliklerini bu yıl aşırı geliş gidiş x \ . yoğunluğu içinde tam izleyemedim. Buna karşılık iki üç yıllık aralarla yer alan bir başka ilginç görsel kültürel etkinlik bu kez mayısın ilk günlerine düştü. Böylece Ankara Uluslararası Müzik Festivali 'nin bitimi ile "Sanart "günlerinin değişik tadlarım bir arada yaşama keyfine ulaştık. Fazıl Say 'dan Jean Dubuffet'ye uzanan sesli-renkli bîryelpaze ~ u içinde öluşan kimi izletıimleri okurlarla paylaşmanın bir anlamı olacağını düşündüm. Ankara Uluslararası Müzik Festivali 'nin, 12. yaşını doldururken konser izlenme ve seyirci ilgisi ile bilet satışı yönlerinden önceki yılların epey ötesine geçtiği anlaşılıyor. Yöneticilerin bu anlamda verdiği sayısal bilgiler görsel izlenimlerle de uyıım halinde. Buna sadece ve sadece sevinmek gerekir. Öte yandan Bilkent Üniversitesi 'nin gelişen müzik etkinliklerinin bir uluslararasıfestival düzenleme cesaretini yetkililerine verişinden de memnuniyet duyulmahdır. Yıllar çabuk geçiyor. Bir süre sonra Ankara'dayerleşmiş, oturmuş ikifestivalin yer alıyor oluşu sanat ve kültür dünyamız için bir kıvanç kaynağı olacaktır. Bu yerleşip oturuşma sürecinde dikkate alınacağından ve bu yıl kendini göstermiş olan bingismeli duruma bir çözüm bulunacağından eminim. Ancak bu yıl ikifestivalin de bahar dönemine rastlayışı anlamsız çakışmalara yol açtı. Ülkenin en önde gelen iki kemancısı, bir^r süredir Ankara 'da yaşayan çok ünlû bir konuk ve takdir kaynağımız önemli biryerli müzisyen, aynı akşam bir kentteki iki ayn festivalin iki ayn salonunda çaldılar. Bunun gibi altı önemli çakışmanın daha olduğu, programlardan göriilüyordu. İlk yıl düzenlemesinin bu aykınhğının önümüzdeki dönemlerde giderileceği umuduyla, festivallerimize başarûar diliyorum. ERHAN KARAESMEN Ankara baharından ses ve renk iztenimleri Öteki sesler Ahmet Kanneci Ankara'nın müzisyen ve adam olarak sevilen popüler renkli bir kişiliğidir. Aynca Güney Amerika ülkeleriyle kurduğu sanatsal ilişki- lerin başanlı ve verimli temposu kendisine en son Buenos Aires'teki efsanevi Colonne salonunda bile bir klasik gitar konseri yapma şansı vermiştir. Böyle bir Kanneci'nin eşliğinde bir önemli ke- mancı VTktor Pikayzen'ın Ankara Festivali çerçevesindeki konseri çok beklenen bir olaydı. Keman-gitar ikilisi için özellikle Paganini'nin Iiter- atüründe yer alan yapıtlarla nefes kesici bir dinleti oldu. Teşekkürler. Viyana Çocuk Korosu'ndan otuz beş yıl önce Cenevre'de ilk dinlediğimde aldığım büyük hazza sonralarda çeşitli ülkelerdeki dinletilerde ulaşamamıştım. Bu kez de öyle oldu. Ama çok cid- di bir müzik kültürünün göbeğinden gelen bu se- vimli küçük sanşın yumurcaklarda müzik sevgisini tazeleyici bir şeyleri hep buluyorsunuz. Brahms'ı okşamak isteyen bir orkestra ile tokatla- maya kesin kararlı bir mekanopiyanistin düellosu ise son konserin ilginç bir bölümünü oluşturdu. Asyah kovboyun ortalıktan çekildiği ikinci yanda o temiz pak Prag Senfoni Orkestrası salonu Dvo- rak'a Yeni Dünyası ve Slovak Danslan ile çok tatlı biçimde götürdü. O rtanca çocuğumuz ılkoku- lun ikinci sınıfındaydı. On- beşyıl kadar oluyor. Cin gi- bi zeki, ama çok haşan, parmakla- nyla sırayı sürekli tıkırdatan sıraar- kadaşından söz ediyordu hep. Kızı- mın sıra arkadaşı ve şöhreten iyi ta- nıdığımız Fazıl Say'ı ilk kez Anka- ra Koleji 1979-80 yıl başlangıcı sa- bahında gördüm. Gerçekten yennde duramıyor, kabına sığmasının çok zor olduğu hemen anlaşılan, olağa- nüstü zeki ışıltılarla dolu gözleriyle bir küçük efe dolaşıyordu ortalıkta. Üç beş gün sonra ortak dostlanmız dolayısıyla biraz merhabamız bulu- nan Ahmet Say ıle müzisyen Fazıl'ın geleceğını cıddi cıddı görüşüyorduk artık. tlişkide olduğu müzik otorite- lerinin çogunun hemen bir yabancı ülkeye gönderilmesini önerdiği bir dönemdi. Yaşı çok küçüktü. Yanın- da bir aile yakınının gıdebılme şan- sı o dönemde yoktu. Şimdilik Tür- kiye'de devam edecekti. Bir yaşa ka- dar öyle oldu ve yıllar geçmeye baş- ladı. Fazıl, Almanya'ya kısa gidiş- ler yapıyordu artık. Bir uluslararası atılıma girmenin eşiğine geliyor gi- biydi. Böyle bir dönemde Fazıl. bir öğrenci konseri olmanın ötesindeki ilk ciddı boy göstermesini yapıyor- du Ankara'da. Tam bir sarsılmalı uyanış oldu herkes için. On beş ya- şında bir gencecik sürgün \Vebern çalıyordu. Schoenberg konuşuyor- du. O günlerde sık sık bir arada bu- lunduk. Fazıl'ınaklı,parmaldannın ötesindeydi. Musikiyı şaştrtıcı bir derinlıkte algılamış, sadece yorum bakış açısından değil, tüm söylem- leriyle birlikte engin bütünselliği içinde kavramış ve bestecilik dürtü- süyle kıvranan olgun bir musiki ki- şiliğiyle karşı karşıya ıdi. O günler- de hemen yazdığımı hatırlıyorum. Zar atıyordum Fazı1'a. Oynuyordum bu nefıs taya. Büyük bir müzik ka- riyeri yapacaktı. 1990'lann ilk yıllannda pek rast- laşamadık İyi gittiğini, mesafeleri yutarak ilerledigini duyuyordum. Bonn'da mukim, ama Berlin'i iyi iz- lerbir uluslararası müzik adamı dos- tumuz, Berlin'de ciddi bir ortamda besteci-piyanist çok yetenekli bir genç Türkten söz edildiğini anlat- mıştı, bir kez. Hepsi iyi haberlerdi. Zanmızın tutacağı belli oluyordu. 1995 Nisanı'nda Fazıl Ankara festivalindeydi. Yeşilköy'deydim. Bir yerlerden gelerek yorgun argın. Haydi be TK 146, haydi 153 gecik- meyin yahu! Konsere yetişeceğiz. Fazıl'a yetişeceğiz. Gecikiyorlar, ama yine de yetişiyorum. Ve işte bi- zim çocuk. tnanılmaz sevimliliği içinde. Belki biraz fazla neşelice bir Bach ile giriyor. Haydn'ın hakkını veriyor, Mozart'm masum çeşitle- meleriyle ise oyma gibi oynuyor. Ama asıl olay kendi bestelerinde patlak veriyor. New York'ta genç besteciler için uluslararası önemde bir ödülün sahibi Nasrettin Hoca, Erkin'in o çok sakin izlenimcilik öykünmeli "Duyuşlar"ından sonra tam bir fırtına gibi esiyor. On iki ses, elektronik, vurma çalgılı piyano ara- yışlannın sonrasında alabildiğine çağdaş kromatikli bir yapıt. Ankara konser salonlannda çok uzun yıllar- dır bunca günümüzün müziği ve bu denli içten yeni yapıt çalınmadı. AI- manya'da son iki yıldır en sık yo- rumlanan piyano yapıtı sonunda bestecinin ülkesinde de ve kendi parmaklanyla yorumlanıyor. Baş- tan aşagı övünç kaynağı. Ama daha bitmedi. Fazıl'ın son bestesi Fantasia Stucke geliyor, ar- kasından. Dört bölümlü bu yapıtın ikinci parçanın ortalanndan sonuna kadar yoğunluğu yer yer değişmek- le birlikte beş altı dakikalık bir önemli yaratı ziyafeti yaşıyoruz. Sonraki günlerde Fazıl ile uzun sa- atler görüşüyoruz. Fantasie'nin sona doğru dennle- şen oylumundan kendisı de çok memnun. Ankara konserlerinden de çok mutlu. Mekanize parmak tekni- ği yerine ruhla ve akılla beslenmiş bir dokunus yöntemini uygulamaya kararlı. Bu. çağın tabulanndan bırı- ne bir başkaldın aslında. Ama Fazıl sadece çok iyi bir piyanistlik kariye- rinin klasik beklentisi içinde de de- ğil. "Piyanist besteci" tamamlayıcı- lığı gibi çok daha az rastlanmış bir maceraya giriyor. Fazıl, New York yanşması ödülü- nün kendisine sağladığı ayncalıkh ilişkiler içinde, iki yıl sürebilecek çok dolu bir "Atlantik ötesi kendini kabul etthTne" atılımma hazırlanı- yor. Sonbahardaki Boston Sympho- ny konserinde kendi piyano konçer- tosunu çaldığı günlerde oralarda olup bu konseri dinleyebileceğimi sanıyorum. Fazıl olayına bu dinle- yişten sonra sonbaharda yeniden dönmek üzere, bu çok zeki, sevim- li. şımanklıktan nasibini hiç alma- mış ve olağanüstü yetenekli genç müzisyene Amerika ile hesaplaşma gezisinde candanbaşanlar diliyo- rum. Dubuffet'nin gravürlerini kapsayan bir sergi anart Kurumu yabancı konuklann da İcatıldığı bir buluşma ile "Sanat ve Tabular"konusunu iki yoğun gün boyunca irdeledi. Bazen spekülatif, aşın felsefı perspektıflerden bakışlan içeriyor da olsa, çoğu genç bir kitle bu "irdeteme-tardsma'" etkınliğıni izledı. (Bu satırlann yazannın da sunuş yaptıği bir uzun bayram öncesi cumartesi sabahında canlı, dikkat içindeki bir izleyici ilgisini gözlemek çok hoş oldu.) Bu güzel kültürel girişim. aynı günlerde Ankara'da açılan bazı sergilerle de desteklendi. Bu destekJerin en önemlisi Jean Dubuffet'nin gravürlerini kapsayan bir sergi oluşturdu. Dubuffet, sadece gravürleriyle bile olsa, Ankara'da çok uzun yıllardır bireysel bir sergide yapıtlan gösterilen en önemli ressamdır. Tüm akımlann gözleyicisi 1901-1985 dönemini kapsayan uzun yaşamı Dubuffet'ye yüzyılımızın tüm akım ve hareketlerinin eksiksiz bir gözleyicisi olma şansını vermiştir. Resim ve sonralan heykelin yanı sıra gençliğinden beri müzik ve edebiyata merakı ve yatkınlığı ortaya çıkmış bu olağanüstü yetenekli adam, aslında resımde sürekli etkinlik göstermeye ilerlemiş yaşlarda başlamıştır. (Önceki yıllardaki bır-iki denemesıni başansız bulup yıllarca ara vermişti.) 1940'lardan sonra Dubuffet bazılanna göre geç bir Dada, gecikmiş bir soyutçu, arkadan gelen bir mekân düzenleyicisidir. Yer kabuğunun yüzeyinde bu kendıliğinden mevcut form abstraksiyonu, çatlaklı, lekeli. girintili-çıkıntılı doku, kraterler, lav kalıntılan vb. unsurlardan gözlemleri onu benzersiz bir soyut sanatçı yapmıştır. Ruhsal dengesizliklerin biçime ve renge yansımasını, akıl hastanelerinde yıllar süren sabırlı gözlemleriyle çıkartmıştır. Ankara'da yıllann olayı Bu derin saptamalarla özel ruhsal ortam resimlerine egemenliği sonsuza ulaşmıştır. Değerli Türk müzik adamı llhan Mimaroğlu'nun da mûziksel katkılanyla ortaya çıkan müzikli mekân çalışmalan, heykelleri, çeşitli boylardaki tuval ve gravürleriyle sadece görsel dokunun değil, beyinsel dokunuşlann da çok değişik bazı yönleri DubufFet ile açığa çıkmıştır. Son söz olarak Ankarah sanatseverlere kuvvetle bir tavsiye: Dubuffet'nin Resim-Heykel Müzesi'nin galerilerindeki sergisini mutlaka görünüz. Ankara'da (ve Türkiye'de) yıllann olayıdır. DUŞUNCEYE SAYGI MEMET FUAT Metin Eloğlu Yalnız benim değil, pek çok kişinin saptadığı bir gerçek bu: Yaşadıklan yıllarda değeri bilinmeyen ki- mi sanatçılar ölümlerinden sonra yaygın bir üne eri- yorlar. Öte yandan, beğendiğiniz, önemine inandığınız, ama yaşarken yeterince ilgi görmeyen, bu durumuy- la da sanat alıcılannın değerlendirme güçlerinden kuşkuya düşmenize yol açan, "Ölünce gene gökle- re çıkanrtar!"diye düşündüğünüz bir sanatçı da, ba- kıyorsunuz, arkasında hiçbir coşku yaratmadan çe- kip gidiyor. Yıllar geçiyor, tam bir sessizlik, yarattığı onca gü- zellik ilgilerden uzak... Metin Eloğlu için de böyle oldu... 1940'lann ikinci yansına doğru başlamıştı dergiler- deşiır yayımlamaya, 1951 'de ilk kitabı Düdüklü Ten- cere'yi bastırdığında, yirmi dört yaşında, ama işini çok iyi bilen genç bir "usta" olarak anılıyordu. Başlangıçta Orhan Veli şiirinin etkisinde olduğu söylenebilir, ama çok önemli bir aynmla: Orhan Veli amacının bir sınıfın gereksinimlerinin savunmasını yapmak oknadiğını, "sadece zevkini aramak, bul- mak ve sanata hâkim kılmak" olduğunu söylüyordu. Metin Eloğlu içinse aranıp bulunacak bir şey yoktu, o bir alt tabaka çocuğu olarak doğup büyümüş, so- kaklardaoynamış, dünyayı ürünü olduğu sınıfın "zev- kiyle" tanmmış, yoksulluk ortamında düşe kalka or- taokulu bitirip kapağı Güzel Sanatlar Akademisi Re- sim Bölümü'ne atmıştı. Resim öğrenimini tamamla- dığında yirmi yaşındaydı. Ömrünün sonuna kadar da yalnızca şiir yazdı, resim yaptı, sanat dışı hiçbir işte çalışmadı. Kısacası, Metin Eloğlu, orta tabaka çocuğu olan Orhan Veli'nin bilinçle arayıp bulmaya. sanata ege- men kılmaya çalıştığı "zev^c"in içine doğmuş bir halk çocuğuydu. Kentsoylu dünyaya bıyık altından güle- rek bakıyor, düdüklü tencerelere, Xavier Cugat'lara, aman aman, bayılıyor, Avrupa gönmüş kadınlaria "Le grand parmak la porte "ta buluşuyor, şiirierini zurna- nın zırt dediği yere dayayıp, "Ha şöyle, düşünmeye alışın!" diye bitiriyor, ince alayın tadına doyulmaz yer- gi gücünü sergiliyordu. Metin Eloğkj'nu Kadıköy'de Süreyya Sineması'nda ilk gördüğüm günü anımsıyorum. Ingiliz Filoloji- si'nden arkadaşım olan Limasoilu Naci'yle birliktey- di. Dergilerde çıkan bütün şiirierini okumuştum, yaz- dıklannı ilgiyte izliyordum. Kim olduğunu öğrenince, aklımda kalan bir iki dizesinı de anarak söylediğim övgülü sözleri gevşeyerek değil de, değerlendirme- ye çalışarak dinlemişti. O günlerde yazdığı şiır Orhan Veli ile Rıfat llgaz'ın arasında bir yerde duruyordu, onlardan belirgin ay- nlığı ise sanınm serbest nazmı uygulaşındaydı. Özel- likle Rıfat llgaz'da konuşma ritmine yaklaştınlan şiir, Metin Eloğlu'nda ölçüden bütünüyle anndınlmıyor, sanki hece kalıpları serbest olarak kullanılıyordu. Metin Eloğlu mahalle aralannda oynayan yoksul çocuklan, okul kaçaklannı, hiçbir işte dikiş tuttura- mayan delikanlılan, küçük kentsoylulann özenti ya- şamını, Beyoğlu'ndaki kültür karmaşasını anlatarak, baskıya, sömürüye karşı çıkarak, kendi sınrfını savu- narak 1960 yılına kadar geldi. Ne var ki 1950'lerin sonuna doğru ikinci Yeni sar- sıntısı yaşanırken, halk ağzına, deyimlere dayanan şi- ir arkaya itilmiş, ilgi çekmemeye başlamıştı. Orhan Veli ölmüş, Rıfaz IJgaz susturulmuş, Ortay Rifat Per- çemli Sokak ile Âşık Merdiveni adlı kitaplannı yaz- mış, Melih Cevdet Anday şiir yayımlamaz olmuştu. 1960'ların başında gerçi İkinci Yeni sarsıntısı atla- tılmak üzereydi, ama yarattığı etkiler sürüyordu. Şi- irde anlamı rastlantıya bırakmayanlar bile, konuşma dilinin, deyimlerin kalıplaşmış güzelliklerinden, bu arada folklordan uzak durmaya özen gösteriyorlar- dı. Metin Eloğlu da-şiirini değiştirmek, yenilemek ge- reğini duydu. Sözcük seçiminde yaşamdan kitapla- ra doğru kayd). Yeni bir şiir dili kurma yolunda, ka- palılığa, soyirta çok yaklaştı. İkinci Yeni'ye kesinlikle karşı olduğu halde, okurlann onu da İkinci Yeni şair- ler arasında saydıklan görüldü. Bu deneyleri aştıktan sonra da, başlangıçtaki, yoksulluğa kafa tutarcasına yaşama sevinci dolu, olaylara bağlı şiirine geri dön- medi. Yaşadığı değişme şiir kitaplanna koyduğu adlara bakarak da izlenebilir: 1960'tan öncekiler: Düdüklü Tencere; Sultan Pa- lamut; Odun, Horozdan Korkan Oğlan. 1960'tan sonrakiler: Türkiye'nin Adresi; Ayşemay- şe; Dizin; Yumuşak G; Rüzgâr Ekmek; Hep; Önce Kadınlar. 1982'de Adam Yayınları'nda kitaplannı bir araya getirip toplu basımlannı yaparken de, bir türlü ilk İd- taplannın sevilen adlannı kullanmasını sağlayama- mıştık. İki cMtten birine V/'ne,öbürüne Şiirce adlannı koymakta cürenmişti. : Aslında benim ilk şiirierini daha çok sevmeme kı- zıyordu. Düşüncelerinde, dünya görüşüne herhangi bir değişiklik olmuş değildi. Şiir anlayışı değişmtşti yalnızca. Ama kabul etmek istemiyordu önceki an- layışıyla daha başarılı olduğunu. Bir içki sofrasında Edip Cansever'e benden şöy- le yakındığını anımsıyorum: "Bu da mahalle çocuğu ağzıyla yazılan şiirleri se- ver yalnızca, ötekileri anlamıyor." Oyun Yazma Yarışması' • Kühür Servisi- Bakırköy Belediye Tiyatrolan, özgün ve uyariama oyun yazma yanşması düzenledi. Türk tiyatrorepertuvarlannaözgün oyunlar kazandırmak, yazılmış roman ve öykü gibi yapıtlann oyun metni olarak uyarlanarak Türk tiyatrosuna kazandınlmasına katkıda bulunmak amacıyla. bu yanşmayı düzenledi. Amatör ya da profesyonel yazarlar; uyariama ve özgün olmak üzere iki dalda hazırlayacaklan yapıtlarla yanşmaya katılabilecekler. Oyunlann kitap olarak ya da bir yayın organında yayımlanmamış, amatör ya da profesyonel topluluklar tarafmdan sahnelenmemiş olması gerekiyor. Yazarlann her dalda en çok iki oyunla yanşmaya katılabilecekleri yanşmanın son katılma tarihi 15 temmuz 1995. Dosyalar Bakırköy Belediyesi Tiyatro Müdürlügü Yonus Emre Kültür Merkezi 9. Kısım Ataköy fstanfoul adresine ıletilecek. Aldiss'n romanı bulundu • LONDRA(AA)- Ingiltere'nin ünlü bilim- kurgu vazarlanndan Brian Aldiss, 53 yıl önce yazıp ormana gömdüğü romanını yeniden buldu. Devon'da yatılı okuduğu lisenin yakınındaki ormanı, 10 öğrenciyle birlikte arayan Aldiss, 17 yaşındayken koyduğu işaretleri buldu ve bir bisküvi kutusuna yerleştirip ağaç altına gömdüğü yapıtını gün yüzüne çıkardı. Aldiss, romanı okuldan atılma ve kırbaçlanma tehlikesi altında geceleri yatakta cep feneri ışığında yazdığını anlattı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle