05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 10 MAYIS 1995 ÇARŞAMBA 10 DİZİYAZI Kilise kışına Rönesans bahan ÖNÜM, ARKAM, SAGIM, SOLUM Doç. Dr. ÇAĞLAR T Ü N C A Y • Sanat alanında insanın yüceltilmesi ilk kez Yunan sanatıyla birlikte ortaya çıkmıştı. Gelgelelim sanattaki bu parlak dönem çok sürmedi. Giderek sönükleşti. Hemen tüm insan edimleri gibi sanat da; Kilise baskısı altında durağanlaşıp donuklaşmaya yüz tutmuştu. • Kilisenin etkisinde geçen yüzyıllar, yüz binlerce yıllık insanlık ömrü ile kıyaslanınca son derece kısa bir süredir... Iştebu kısacıkkış; 12. yüzyılda sona ermeye yüz tutmuş, aydınlık bahan muştulayan ılık rüzgârlar yeniden esmeye • insanlık tarihini bir insanın gelişim süreciyle kıyaslarsak, Rönesans dönemi; çocuğun çocukluktan kurtulup, masalsı ve gerçekdışı bir dünya yerine, acı ve tatlı yönleriyle tümden gerçekçi bir dünyada yaşadığını algılamaya başladığı, ilk başlamıştı. Gelen mevsimin adı Rönesans'tıL olgunluk evresine denk düşer!.. Bir önceki bölümde değindığımiz (Antik ya da Klasik) Yunanistan'daki mekaniğe dayalı tekniğin bilim üstün- deki etkileri hiç de küçümsenecek dü- zeyde değildı aslında. Ama bu etki, ön- ceki uygarlıklara kıyasla daha dar bir kapsam içinde kalmıştı. Dolayısıyla, Yunan bilimi daha genel ve bağımsız bir yönde gelişmiş; ne ki deney yönte- minin denetiminden uzak olduğu için de tahmınler ve soyutlamalar içinde sı- kışıp kalmıştı. Bu genel olumsuzluğun dışında tutu- lan biricik önemli alan ise mimarlıktı... Hepimiz Yunan mimarlığmın güzel- lik, orantı ve bakışım (simetri) alanla- nndaki etkileyici gücünü biliriz. Bu gü- cü oluşturan temel etkenler ise, gelişen matematık ile yeni bulunmuş olan iki araçtı: Pergel ve torna tezgâhı... Pergelin şaşırtıcı kullanım özellikleri yüzünden. Yunan geometnsı bütünüyle bir pergel-cetvel geometrisi haline dö- nüşmüştü. Duyarlı torna tezgâhlannda ûretilen silindir, koni ve küre biçimli ci- simler ise, matematikçilerin pek sevdiği oyuncaklardandı. Öte yandan, sanat alanında insanın yüceltilmesi ilk kez Yunan sanatıyla birlikte ortaya çıkmıştı. İnsan, artık Mı- sır ve Mezopotamya'da olduğu gibı Tann'nın oğlu, Tann'nın temsilcisi ya da hizmetçısi olarak ele alınmıyordu. O, her şeyin ölçüsü olmuştu artık. Böyle- likle, şaşmaz ve kesinkes insan aklına dayanan bir sanat anlayışı ortaya çık- mıştı. İnsanın kendıni çevreleyen dün- yayla hesaplaşma, ona egemen olma, kendi iç dünyasını tanıma ve kendini bulma çabası; uyum. düzen, oran, ölçek gıbi maddi nitelikler diliyle yansıtılır olmuştu. İnsanın, tiyatro ve bilimin yanı sıra ve özellikle resim ve heykelde. gerçekçı bir tutumla ele alınıp ifade edılmesi yo- lunda, atlet, sanatçı ve hekimler çok ya- kın bir çalışmaya girmişlerdi. Bu ortak çalışma, dığer ürünlennin yanı sıra tıp mesleğinin, hastahktan çok sağlıkla il- gilenmesı sonucunu da doğurmuştu. Kilisenin kısa süren kısı Gelgelelim, Antik Yunanıstan'daki bu parlak dönem çok sürmedi. Aynntılı ir- delemesine burada girmeyecegımiz ne- denlerle giderek sönükleşti. Sonra da etkileri neredeyse tümden silindi. 12- 13. yuzyıla gelindiğinde ise, bu klasik uygarlıktan haberdar olup ardında kalan eserlerle ilgilenmeyı sürdürenler. sade- ce Müslümanlardı. Dile kolay, Roma ımparatorluğu üs- tünden yaklaşık 1.000, Klasik Yu- nan'dan sonra ise 1.500 yıl geçmişti ve bu süre içinde, hemen tüm insan edim- leri gibi sanat da; Kilise baskısı altında durağanlaşıp donuklaşmaya yüz tut- muştu. Çoğunluk, kilise duvar, tavan ve mihraplarını süsleme işçiliğine indir- genmiş olan resim ve heykel sanatlann- da sürekli yinelenen tema, Incil'den ke- sitler içermekte ve sanatçılann özgün düşüncelerinden çok. yapıtlan ısmarla- yan din adamlan ve biraz da cemaatın koşullanmış beğeni ve düşüncelerini yansıtmaktaydı. Temel amaç, kutsal olaylann göz önünde gerçekleşiyormuş gibi betimlenip diru duygulann daha da güçlenmesine hizmet etmekti. Bu amaç dogrultusunda boyanan her resmin, bi- çimlenen her heykelin söz konusu ko- şullanmayı daha da pekiştirmesiyle, sa- natçılar giderek içinden kolay kolay çı- kamayacaklan bir kısır döngüye itilmiş- ti. Bu alanda o denlı ileri gidilmişti ki; (aslında, geriye düşülmüştü) insanlar, Tann'nın onlan yarattığı biçimde, yani çıplak değil, ancak givsiler içinde be- timlenebılir olmuştu. fnsanlann kendi- lerinin değil de, üstlerindeki giysilerin kesim, biçim, dökülüş ve kıvnmlannın betimlenışindeki gerçeğe yakınlık, sa- natçıların ustalık ölçütü sayılmaktaydı. Bu durumun tek ayncahğı olabilecek Adem ile Havva tasvırlennde ise, cinsel organlar -saç, el kol veya elmayı sunan yılan ya da bir yaprak veya dal parçası ile, ama mutlaka- örtülmekteydi... So- nuçta; insan, nerede ise kendinden uta- nır ve utanılır hale gelmiş. daha doğru- su, getirilmişti... Oysa, en büyük kural koyucu yaşamın kendisidir, her şey ona yöneliktir. Yaşamın ortaya çıkıp sürme- sindeki en temel etmen de çeşitliliktir. Işte bu nedenle. baskıcı ve tekdüze egi- limlere. ne yaşam ne de insanlar uzun süre boyun eğerek kalabilirdi. Yeni mevsime doflru 1.000 ya da 1.500 yıl, insan ömrü ile kıyaslandığında uzun sayılabilir, ama, 100.000'lerce yıllık insanlık ömrü ile kıyaslandığında son derece kısa bir sü- redir... Işte bu lusacık kış; 12. yüzyılda sona ermeye yüz tutmuş, yerine aydın- lık bahan muştulayan sıcak rüzgârlar yeniden esmeye başlamıştı. Yeni gelen mevsimin adı ise Rönesans'tı!... Rönesans'ın ortaya çıkmasını hazırla- yan koşullardan ilki, perspektif, yani derinlik anlayışına dayalı resimlenn ye- niden ortaya çıkmaya başlamasıydı. Sonra da, eski ustalann heykel yapar- ken kullandığı yöntem ve bakışım (si- metri) oranlan keşfedildi... Klasik dö- nemlerde mimarlık alanında da benzer oranlann kullanılmış olduğunun aynmı- na vanlmasıyla da, geniş çaplı arkeolo- jik kazılara girişildi. Avrupa, sanki kül- rürel köklerini aramaya yönelmiştı... Daha önce hiçbir dönemde, bu denli yaygın ve sıstematik kazılar yapılma- mıştı. Neredeyse toplumsal bir hastalığa dönüşen eski eser toplayıcılığının (anti- kacılık) da katkısıyla, geçmişe ve dola- yısı ile geçmişin bilgi ve birikimine ula- şabilme yolunda, müthiş bir serüven başladı... "tnsantn hayattaki asıl işi, kendi doğuşunu sağlamasıdır?" Erich Fromm (Man For Himself, 1947) İnsanlık tarihini bir insanın gelişim süreciyle kıyaslarsak, Rönesans döne- mi; çocuğun çocukluktan kurtulup, ma- salsı ve gerçekdışı bir dünya yerine, acı ve tatlı yönleriyle tümden gerçekçi bir dünyada yaşadığını algılamaya başladı- ğı, ilk olgunluk evresine denk düşer!... Bu asamada insanoğlu dünyayı, ken- disine dikte ettirilenler yerine rümüyle kendi olanaklan ve kendi deneyimlerine dayanarak, doğrudan doğruya ve sırf kendi amaçlan dogrultusunda keşfet- meye girişecek; bulduklanyla da aklını ve hayatını yeni baştan düzenlemeye koyulacaktı. Nasıl kı, avcılık ve toplayıcılık dö- nemlerinde hayvan ve bitkıler hakkında edindiği bılgiler, daha üst gelişmişlik düzeyine ulaşmasına yol açıp, yerleşik tanm ve hayvancılık düzenine geçmesi- ni sağlamıştı; Rönesans dönemınde elde ettigı bılgi ve deneyim birikimi de. in- sanlığın sanayi devrimi, ardından da çağdaş uygarlık düzeyine erişeceği ka- pılan açacaktı... İlk insanın; organlannın dogal uzantı- sı sayılabilecek ilk aletleri yapmasından sonra, yine onlan kullanarak, nasıl daha üstünlerini yapmış olduğu, herhangi bir arkeoloji müzesini gezerken. vitrinden vitrine geciş sırasında bıle kolayca gö- rülebilır. Örneğin; kesici aletler geliş- tikçe, toprağı sürmekte kullanılan saban da gelişiyor, böylelikle topraktan sagla- nan verim artıyordu. İnsanın doflaya güvensizlifll Bu ilk dönemde, insanla aletleri ara- sında hiçbir uzaklık yoktu. Aletlerin tü- mü, bizzat insan gücüyle çalıştınlıyor, örneğin, sabanı insanlar çekiyordu. Hayvancılığın gelişmesi, saban gibi başka aletlerin -örneğin, kuyu çıknğı- nın- kullanılması sırasında, enerji kay- nağı olarak hayvanlardan yararlanmayı da beraberinde getirmiştı. Daha sonra- ları doğa güclerinden yararlanmanın yollan da bulunacak, örneğin yel değir- menleri yapılacak, yelkenli gemiler ır- mak ve denizlerde cirit atmaya başlaya- caktı. Ne var ki; insan, ta başından beri doğaya güven olmayacağını biliyordu. Günlük deneyimleriyle öğrenmişti bu- nu. tnsanın, doğayı alt etme çabalannın bilinçaltı düzeyinde, kimbılir belki de. işte bu kahredici güvensızlik duygusu yatmaktadır. Zaman içinde, alet kulla- nırken kendi gücünü harcamasına gerek kalmamıştı. İlk ve en önemli buluşlann- dan olan ateş sayesinde. yeryüzünde en çok bulunan maddeyı. yanı suyu buhar- laştınp; her türlü aygıt ve makineyi, üs- telik güvenle ve gerek duyduğu her za- man çalıştırmakta kullanacağı uysal bir köle edinmişti. Alaaddin'in sihirli lambasmı ovuştu- rup kendi yerine iş gördüreceği Cin'in ortaya çıkmasını beklemeye gerek yok- tu. Kendi düzenlediği bu yeni dünyada payına düşen; artık bir köşeye çekilip, oturduğu yerden işlerin yürümesini de- netlemek ve yeni aygıt ve makineleri ta- sanmlamaktan ibaretti sadece. Bu da. kendine ayırabileceği zamanın, ömrü- nün ve insan nüfusunun artması anlamı- na^eliyordu. Oyle de oldu... Isa'nın yaşadığı günlerde, insanın or- talama ömrü 22 yıl ve dünya nüftısu 20 milyon dolaylannda iken; sanayi devri- mi ile birlikte, ortalama ömür 35 yıla. nüfus da 100 milyon dolayına çıktı... Dahası; sağladığı bu olağanüstü başa- rılar sonunda insanoğlu. Tanrı'ya daha da yakınlaşma fırsatı buldu... Yarın: islam Rönesansı \ \ \ \ I 1İlk kez Laplace tarafından dile getirilen/'Bilimsel yasaların ortaya çıkması için, Tanrı kavramına gerek olmadığı" düşüncesi benimsenip yaygınlık kazanınca, doğayı açıklama konusunda Tanrı tümüyle işlevsiz kalacaktı... i, Tann'nın işlevini smırhyor"BUimden korkmak, dinin; Tanrı 'yı kûçük düşürmesi ve intihan demektir." Emerson (Journals, 1857) Bilgi, yersel pratik ve göksel ulvi an- lamlanyla, güç demekti. İnsan, bilgi sa- yesinde, yeryüzündeki işleri kendi belir- ledigi amaçlar dogrultusunda yoluna ko- yabildiği gibi; gökyüzünde olan bitenle- n, yıldız ve gezegenlerin hareketlerini de anlayabiliyordu artık. Dahası, bütün göksel olaylan, tümüyle yersel terimlere dökerek açıklayabiliyor. ya da en azın- dan açıklayabilecegi inancını taşıyordu. Çünkü; eski Egeli fizyolog yani doğa- bilimciler ve onlardan yaklaşık 2.000 yıl sonra, Galilei ve Nevrton tarafından orta- ya konduğu üzere; evren rastgele değil, ancak birtakım yasalar dogrultusunda davranmaktaydı. Bir başka söyleyiş ile; evrenin basit ve yalın yasalan vardı. Ev- ren, baştan beri bu yasalar dogrultusun- da kendi kendine işleyip duruyordu. Öyle ise; Tann'nın her an görev başın- da olup, insan ve evrenin kaderini her an belirlemesine, örneğin gezegenleri em- rindeki melekler sayesinde döndürmesi- ne ve onlan her an denetlemesine de ge- rek yoktu. Tann. olsa olsa. en baştaki ya- radılış sırasında evrene 'ilk hareket'i vermesinden ve yasalann konuluşundan sorumlu olabilirdi. Işte bu düşünceleri ilk kez ileri süren, Rönesans biliminin temel direklerinden biri olan Pierre Gas- sendi'dir Gassendi'nin, yukandaki düşünceleri- ne bakıp, Tanrı'ya karşı gelen, O'nun görev alanını daraltmaya çalışan bir tan- rıtanımaz (=ateist) olduğu sanılmasın; tersine, Gassendi bir papazdı. Bu neden- le de, Kilise'nin şimşeklennden korun- muştu... Yine dindarlığı sayesinde Gas- sendi, eski Atom düşüncesinı yeniden canlandırma olanagı buldu. Bılindigi gi- bi. evrenin maddi birtakım temel yapı taşlanndan, yani atomlardan oluştuğu düşüncesi ilk kez. Anaksagoras ve De- moknt tarafından ileri sürülmüştü. Bu ise, Aristoculugu benimsemiş Kilise'nin resmı felsefesi olan Idealizm'e tümüyle ters düşüyordu. Çünkü; Idealizm'e göre, dış dünya hiçbir maddi nıtelik taşımayan birtakım görungülerden, yani"İdea"lar- dan oluşmaktaydı. Bu nedenle, atomcu düşünceyi benim- semek. Kilise tarafından dınsizlik ve putperestlik sayılmıştı. Şimdi ise bu dü- şünce. bır dın adamının ellerinde, yeni- den diriliyordu. "Tannya inanan ve tanntanımaz: ara- larındakisavaş, Tann'nın 'Tann diye mi, yoksa başka sözcükle mi adlandınlacağıdır..." Samuel Butler (Defterler 1912) Gassendi'nin atom anlayışı ile De- mokrit'in ilk tanımı arasında, bölüne- mezlik dışında hiçbir ortak özellik yok- tur. 50 yıl sonra Newton'un da benimse- yip yepyeni bir evren modeli kurmasına yol açan bu anlayışa göre, atomlar, kiit- lesi olan, ama tıpkı nokta gibi hacimsiz maddi taneciklerdi. Hacimleri olmadığı için biçimleri de olamazdı. Dahası, atomlar, -tekil hallerinde bile, o dönem- de bilinen ve ileride bulunacak olan- tüm bilimsel yasalara uymaktaydı. Örne- ğin; herhangi bir kuvvet altında, kütlele- ri ile ters orantılı olarak ivmelenmekte. birbirini de kütlelerinin çarpımı ile doğ- ru orantılı olarak çekmekteydiler. Dola- yısıyla, atomlann yan yana gelmesiyle oluşan her madde, aynı yasalara aynı bi- çimde uymak zorundaydı. Evren madde- den, madde ise atomlardan oluştuğuna göre; aynı yasalar evren çapında geçerli olmalıydı... Sonuçta; Tann'nın bütün iş- levi, evrenin kurulup yasalann belirlen- mesine ındirgenmişti. Daha sonra. ilk kez Laplace tarafından dile getirilen, u Bilimsel yasalann ortaya çıkması için, Tann kavramına gerek ol- madığı" düşüncesi benimsenip yaygınlık kazanınca, doğayı açıklama konusunda Tann rümüyle işlevsiz kalacaktı... POIJTtKAVEÖTESİ MEHMED KEMAL Bayram Ayları... Nasrettin Hoca'ya sormuşlar: "Eski ayları ne yaparlar?" "Kırpar kırpar yıldız yaparlar" demiş. Demek gördüğümüz kıpır kıpır şeyler hep birer yıldız oluyor. Birileri aylan kırpıyor, yıldız yapıyor. Bayram ayları var, ramazanı çoktan atlattık, kurbanı atlatıyoruz. Köşe yazarlığının bir raconu da bayram yazısı- dır. Bunu eskiler öyle bir döktürürler ki!.. Burhan Felek, Ulunay, Refik Halit ele kalemi almasın- lar! Nedense bu döktürüde hep eski bayramlar konu edilir. Ne bayramdı onlar: şöyle güzeldi, böyle görkemliydi, üstüne bayram yoktu! Gerçekten öyle miydi? Her kuşak kendi bayramını över. Ben tutup da bundan 70 yıl öncesinin bayra- mını övmeye kalkışsam gülünç bulursunuz. Bel- ki o bayramların anıiarı güzel geliyordur. Özetleyeyim: Sabahleyin kalk, bayram namazı için hazırlan, aptes al, babanın elinden tut, camiye doğru yö- nel; bayram namazını kıl, bayramlaşmaya dav- ran!.. Büyûklerle küçükler arasında bir bayram- laşma... Bugün kimi gelenekler var, kimileri de silinip gitmiştir. TV uygarlığı eski bayramları da aldı. Nesi varsa, canlısı da cansızı da karşınıza dikili- yor. Siyasetçiler nasıl oluyor da kesilen kurbanların karşısında durabiliyor, acı çekmiyorlar. Adnan Menderes'ın başkanlığı dönemindey- di. Bir baba. oğlunu Menderes'e kurban ede- cekti. Çocuğunu almış, Tarsus-Mersin yolu üs- tüne asfalta yatırmış, kasap bıcağını sıyırmış, boynuna dayamış; "Menderes, oğlum sana kurban olsun!" diye bağırmaya başlamıştı. Olaya kimi şaşkınlıkla ba- kıyor, kimi de alkışlıyordu. Şaka gibi gelıyordu ama, adam neredeyse oğlunu kurban etmeye davranmıştı. Belli, bir meczuptu. Meczup, bugünün değil, o günlerin de sözüydü. Neyse, çevreden koşuştu- lar, kurbanı kurtardılar. Menderes'in de kürsü- den; "Bana bağışlayın!.." dediğini duyanlar ol- du. Bu bayram kurban ve kan üstüne konuşuyo- ruz. Tevfik Fikret hep kan görenlerdendir. Bakı- nız şu ikiliğe, kan kokar: Din şehit ister, asûmân kurban Onun için her tarafta hep kan... kan... Bayramlar dinsel ve ulusal olarak ikiye aynl- mıştır. Halkımız, duygusal olarak dinsel bayram- lara daha yatkındır. Ulusal bayramların bazılanna uzaktan bakar. Bayramlarda bir değişikliğin yapılması belli ki gerekiyor. Bunu 12 Eylül faşizmi de görmüştü, kimi bayramları oradan buraya kaydırmıştı. Ger-, çeğe dayanmadığı.için 'ham hum şaralop' ol-> muştu. Ahmet Muhip Dıranas'ın "Devri Dilârâyı Cumhuriyet" diye bir şiiri vardır, "Dışarda bay- ram I Bayram bize mahrem" dizeleriyle başlar. Herdörtlüğün sonunda, "Doldur içelim" ayağıy- la sürer gider. Şiirin o yıllarda yazılan biçimiyle "doldur içelim" değil, "Belalı Cumhuriyet, ayrı- lamam ben senden" gibi uzunca dizeleri vardı. Cumhuriyet neden belalıydı? Çok partili döne- mi görmüştük, her şeyi cumhuriyetten bekliyor- duk. Cumhuriyet de Pandora'nın kutusundan çıkmıyordu. Kurban bayramınız kutlu olsun! BULMACA SEDAT YAŞAYA\ 1 2 3 4 5 6 7 8SOLDAN SAĞA: 1/ Lor peynirine venlen bır başka ad. 2/ Vücuttakı AIDS virüsünü saptamakta kul- lanılan test... Fo- toğrafçı/ıkta "bu- lanık" anlamında kullanılan söz- cük. 3/ Esnek ve ince uzun metal şerıt... Baryum elementının sım- gesi... Hayat ar- kadaşı... 4/ Karşılık bekle- nilmeden yapılan yardım. 5/ Ateş... Osmanlı devleti- nin taşra örgütlenmesinde, bir beylerbeyi tarafından yönetilen en büyük yönetım birimi. 6/ Avcı ıslığı. II Mihrak... Atılgan, gözü pek. 8/ " tutmuş goncaları açılmış^ Gülleri var bizim güle benzemez" (Karacaoğlan)... Tavır, dav- ranış. 9/ '"Yok. kalmadı" anlamında argo sözcük... Dolma yapmak için hazırlanan kanşım. YUKARTOAN AŞAĞIYA: 1/ Anakent. 11 Bır bağlaç... Karstık bölgelerde kapalı hav- zalan akaçlayan oyuk. 3/ Kilime benzer, renkli ve motıfli uzun yolluk .. Bakla içiyle yapılan zeytinyağlı yemek. 4/ Yeşim UstaoğJu'nun. 1995 Istanbul Fılm Festivali'nde bi- rincılik ödülünü kazanan filmi... Mükemmel. 5/Taktik... Olumsuzluk belırten bir önek. 6/ Akdenız Bölgesi'nde bir akarsu. II Bağışlama... Altın ve gümüş eritilen kalıbın içine konan çerçeve. 8/ Kırlılığı gösteren iz... Bayağı. 9/ Kuzey yankürenm ılıman ve soguk bölgelerinde yetışen bir ağaç... Bir cins sülün. Mfllî Piyangoda büyük ikramiyeyi Istanbııl, Izmir, Ortaklar ve Gaziantep paylaştı ANKAR.\ (A.A) - Milli Piyango'nun 9 Mayıs 1995 çekilişi ya- pıldı. 20,000,000,000 hra; 751861 Ortaklar, Istanbul, Izmir, Gaziantep 5,000.000,000 hra: 095238 Akhisar, Aydın, Istanbul, Ankara 1,000.000,000 lira: 263148 Babaeski, Istanbul, Balıkesır, Ankara 500,000,000 lira: 222283 Kaman, Istanbul, Ankara, Tarsus 253916 Istanbul, Adana, Bursa, Ankara 318979 Tire. Istanbul, Manisa, Is- tanbul 392361 Batman 578590 Ankara 200,000,000 hra: 044243 154435 188029 590659 600270 626619 631300 666433 725848 761578 100,000,000 lira: 014385 123173 229756 300590 364225 453518 461873 516558 600733 668688 023325 134864 293330 327645 441709 457977 482905 586713 604588 682749 043765 186671 298030 346778 445229 461737 505505 600637 612192 751644 50,000,000 lira: 020576 095097 222686 283720 372337 442814 501024 556625 640454 733577 054133 194380 232771 296982 403187 457042 501153 558091 647093 733937 067890 205802 244007 303263 421858 477600 504315 572135 667216 735620 081929 208961 254242 325090 435843 489107 506815 594166 383119 465302 527207 585842 632629 695674 003469 092905 698417 773164 087690 218599 261737 347773 437516 493904 193137 284119 384491 466762 536939 587668 635153 706024 555989 633768 716614 782570 005059 109112 194529 287462 386522 470590 540091 588441 20,000,000 lira: 012472 067456 165939 245659 318539 405089 636887 722565 016769 110680 206905 290451 387842 474477 474501 530738 631091 709018 013264 109793 170062 250842 540357 590200 638233 729114 017923 117795 207887 291452 324645 405894 476556 532246 641844 718224 017242 124424 397377 477497 542256 590566 638339 729292 022670 122542 171328 254259 332840 418215 485390 537982 645027 723835 219367 301087 400322 479748 543276 594627 644123 743473 024525 125397 175637 254289 361544 422456 487300 564770 024521 122721 222205 311344 402967 481275 543552 595289 653196 734715 034690 127508 183520 265959 376562 424209 644312 744090 025508 125359 226678 311666 403355 484792 496940 575391 662577 745774 034808 133321 186481 280044 543615 599660 647613 744489 026718 128148 230775 321383 382627 429782 501443 589322 694087 747575 044790 137907 413450 493932 543709 601123 654521 749972 028690 142195 203224 284083 384021 435166 506073 594588 702088 773676 234148 330586 414254 498646 545556 603234 656916 751790 051200 139864 209773 297983 386919 438269 506088 602100 035559 145692 238754 331104 426413 499773 546771 608152 703310 788739 053706 160444 215032 305317 395901 459445 663087 753539 041472 148664 244354 332633 426673 505573 512212 602334 708459 789944 062858 163330 228991 308646 552020 608449 666482 758094 046872 149399 244531 334262 403042 463741 525749 614790 708971 796843 437700 505636 553908 609104 669057 762944 050688 160791 10,000,000 lira: 000375 075216 188546 271877 376803 462725 247754 338730 441184 507563 554447 610330 669546 767476 516817 585829 632027 693141 002557 082071 189625 280641 051512 163716 248634 340689 441690 507933 555080 611411 347684 442600 509039 170780 251873 354688 784263 068963 P1149 626252 690004 790809 516590 582656 627367 677916 768154 058448 169869 251823 567941 611993 682816 780320 066080 452305 510798 571056 621736 686835 257117 360299 455607 513399 580464 073867 188298 267404 375408 461216 690767 798260 4,000,000 hra: 01533 10498 19294 30485 43125 50841 58353 69146 82711 89017 01573 13638 19529 30846 43540 51428 61657 69921 82723 90412 06421 15867 23939 32014 44747 52111 61744 71716 84043 96235 07994 19074 27404 35109 44820 52384 64463 76006 84608 98147 09054 19135 29126 35557 46863 54735 66780 76117 85309 98227 2,000,000 lira: 0075 1705 3754 3928 4909 6182 6567 7382 7642 9916 0884 1743 3915 4324 5915 800,000 lira: 404 538 560 583 853 896 908 400,000 lira: 10 57 67 73 76 200,0001ira:2 9
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle