Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 10 MAYIS 1995 ÇARŞAMBA
10 DİZİYAZI
Kilise kışına
Rönesans bahan
ÖNÜM, ARKAM, SAGIM, SOLUM
Doç. Dr. ÇAĞLAR T Ü N C A Y
• Sanat alanında insanın
yüceltilmesi ilk kez Yunan
sanatıyla birlikte ortaya
çıkmıştı. Gelgelelim sanattaki
bu parlak dönem çok
sürmedi. Giderek sönükleşti.
Hemen tüm insan edimleri
gibi sanat da; Kilise baskısı altında
durağanlaşıp donuklaşmaya yüz tutmuştu.
• Kilisenin etkisinde geçen
yüzyıllar, yüz binlerce yıllık
insanlık ömrü ile kıyaslanınca
son derece kısa bir süredir...
Iştebu kısacıkkış; 12.
yüzyılda sona ermeye yüz
tutmuş, aydınlık bahan
muştulayan ılık rüzgârlar yeniden esmeye
• insanlık tarihini bir insanın
gelişim süreciyle kıyaslarsak,
Rönesans dönemi; çocuğun
çocukluktan kurtulup,
masalsı ve gerçekdışı bir
dünya yerine, acı ve tatlı
yönleriyle tümden gerçekçi
bir dünyada yaşadığını algılamaya başladığı, ilk
başlamıştı. Gelen mevsimin adı Rönesans'tıL olgunluk evresine denk düşer!..
Bir önceki bölümde değindığımiz
(Antik ya da Klasik) Yunanistan'daki
mekaniğe dayalı tekniğin bilim üstün-
deki etkileri hiç de küçümsenecek dü-
zeyde değildı aslında. Ama bu etki, ön-
ceki uygarlıklara kıyasla daha dar bir
kapsam içinde kalmıştı. Dolayısıyla,
Yunan bilimi daha genel ve bağımsız
bir yönde gelişmiş; ne ki deney yönte-
minin denetiminden uzak olduğu için
de tahmınler ve soyutlamalar içinde sı-
kışıp kalmıştı.
Bu genel olumsuzluğun dışında tutu-
lan biricik önemli alan ise mimarlıktı...
Hepimiz Yunan mimarlığmın güzel-
lik, orantı ve bakışım (simetri) alanla-
nndaki etkileyici gücünü biliriz. Bu gü-
cü oluşturan temel etkenler ise, gelişen
matematık ile yeni bulunmuş olan iki
araçtı: Pergel ve torna tezgâhı...
Pergelin şaşırtıcı kullanım özellikleri
yüzünden. Yunan geometnsı bütünüyle
bir pergel-cetvel geometrisi haline dö-
nüşmüştü. Duyarlı torna tezgâhlannda
ûretilen silindir, koni ve küre biçimli ci-
simler ise, matematikçilerin pek sevdiği
oyuncaklardandı.
Öte yandan, sanat alanında insanın
yüceltilmesi ilk kez Yunan sanatıyla
birlikte ortaya çıkmıştı. İnsan, artık Mı-
sır ve Mezopotamya'da olduğu gibı
Tann'nın oğlu, Tann'nın temsilcisi ya
da hizmetçısi olarak ele alınmıyordu. O,
her şeyin ölçüsü olmuştu artık. Böyle-
likle, şaşmaz ve kesinkes insan aklına
dayanan bir sanat anlayışı ortaya çık-
mıştı. İnsanın kendıni çevreleyen dün-
yayla hesaplaşma, ona egemen olma,
kendi iç dünyasını tanıma ve kendini
bulma çabası; uyum. düzen, oran, ölçek
gıbi maddi nitelikler diliyle yansıtılır
olmuştu.
İnsanın, tiyatro ve bilimin yanı sıra
ve özellikle resim ve heykelde. gerçekçı
bir tutumla ele alınıp ifade edılmesi yo-
lunda, atlet, sanatçı ve hekimler çok ya-
kın bir çalışmaya girmişlerdi. Bu ortak
çalışma, dığer ürünlennin yanı sıra tıp
mesleğinin, hastahktan çok sağlıkla il-
gilenmesı sonucunu da doğurmuştu.
Kilisenin kısa süren kısı
Gelgelelim, Antik Yunanıstan'daki bu
parlak dönem çok sürmedi. Aynntılı ir-
delemesine burada girmeyecegımiz ne-
denlerle giderek sönükleşti. Sonra da
etkileri neredeyse tümden silindi. 12-
13. yuzyıla gelindiğinde ise, bu klasik
uygarlıktan haberdar olup ardında kalan
eserlerle ilgilenmeyı sürdürenler. sade-
ce Müslümanlardı.
Dile kolay, Roma ımparatorluğu üs-
tünden yaklaşık 1.000, Klasik Yu-
nan'dan sonra ise 1.500 yıl geçmişti ve
bu süre içinde, hemen tüm insan edim-
leri gibi sanat da; Kilise baskısı altında
durağanlaşıp donuklaşmaya yüz tut-
muştu. Çoğunluk, kilise duvar, tavan ve
mihraplarını süsleme işçiliğine indir-
genmiş olan resim ve heykel sanatlann-
da sürekli yinelenen tema, Incil'den ke-
sitler içermekte ve sanatçılann özgün
düşüncelerinden çok. yapıtlan ısmarla-
yan din adamlan ve biraz da cemaatın
koşullanmış beğeni ve düşüncelerini
yansıtmaktaydı. Temel amaç, kutsal
olaylann göz önünde gerçekleşiyormuş
gibi betimlenip diru duygulann daha da
güçlenmesine hizmet etmekti. Bu amaç
dogrultusunda boyanan her resmin, bi-
çimlenen her heykelin söz konusu ko-
şullanmayı daha da pekiştirmesiyle, sa-
natçılar giderek içinden kolay kolay çı-
kamayacaklan bir kısır döngüye itilmiş-
ti.
Bu alanda o denlı ileri gidilmişti ki;
(aslında, geriye düşülmüştü) insanlar,
Tann'nın onlan yarattığı biçimde, yani
çıplak değil, ancak givsiler içinde be-
timlenebılir olmuştu. fnsanlann kendi-
lerinin değil de, üstlerindeki giysilerin
kesim, biçim, dökülüş ve kıvnmlannın
betimlenışindeki gerçeğe yakınlık, sa-
natçıların ustalık ölçütü sayılmaktaydı.
Bu durumun tek ayncahğı olabilecek
Adem ile Havva tasvırlennde ise, cinsel
organlar -saç, el kol veya elmayı sunan
yılan ya da bir yaprak veya dal parçası
ile, ama mutlaka- örtülmekteydi... So-
nuçta; insan, nerede ise kendinden uta-
nır ve utanılır hale gelmiş. daha doğru-
su, getirilmişti... Oysa, en büyük kural
koyucu yaşamın kendisidir, her şey ona
yöneliktir. Yaşamın ortaya çıkıp sürme-
sindeki en temel etmen de çeşitliliktir.
Işte bu nedenle. baskıcı ve tekdüze egi-
limlere. ne yaşam ne de insanlar uzun
süre boyun eğerek kalabilirdi.
Yeni mevsime doflru
1.000 ya da 1.500 yıl, insan ömrü ile
kıyaslandığında uzun sayılabilir, ama,
100.000'lerce yıllık insanlık ömrü ile
kıyaslandığında son derece kısa bir sü-
redir... Işte bu lusacık kış; 12. yüzyılda
sona ermeye yüz tutmuş, yerine aydın-
lık bahan muştulayan sıcak rüzgârlar
yeniden esmeye başlamıştı. Yeni gelen
mevsimin adı ise Rönesans'tı!...
Rönesans'ın ortaya çıkmasını hazırla-
yan koşullardan ilki, perspektif, yani
derinlik anlayışına dayalı resimlenn ye-
niden ortaya çıkmaya başlamasıydı.
Sonra da, eski ustalann heykel yapar-
ken kullandığı yöntem ve bakışım (si-
metri) oranlan keşfedildi... Klasik dö-
nemlerde mimarlık alanında da benzer
oranlann kullanılmış olduğunun aynmı-
na vanlmasıyla da, geniş çaplı arkeolo-
jik kazılara girişildi. Avrupa, sanki kül-
rürel köklerini aramaya yönelmiştı...
Daha önce hiçbir dönemde, bu denli
yaygın ve sıstematik kazılar yapılma-
mıştı. Neredeyse toplumsal bir hastalığa
dönüşen eski eser toplayıcılığının (anti-
kacılık) da katkısıyla, geçmişe ve dola-
yısı ile geçmişin bilgi ve birikimine ula-
şabilme yolunda, müthiş bir serüven
başladı...
"tnsantn hayattaki asıl işi, kendi
doğuşunu sağlamasıdır?"
Erich Fromm (Man For Himself, 1947)
İnsanlık tarihini bir insanın gelişim
süreciyle kıyaslarsak, Rönesans döne-
mi; çocuğun çocukluktan kurtulup, ma-
salsı ve gerçekdışı bir dünya yerine, acı
ve tatlı yönleriyle tümden gerçekçi bir
dünyada yaşadığını algılamaya başladı-
ğı, ilk olgunluk evresine denk düşer!...
Bu asamada insanoğlu dünyayı, ken-
disine dikte ettirilenler yerine rümüyle
kendi olanaklan ve kendi deneyimlerine
dayanarak, doğrudan doğruya ve sırf
kendi amaçlan dogrultusunda keşfet-
meye girişecek; bulduklanyla da aklını
ve hayatını yeni baştan düzenlemeye
koyulacaktı.
Nasıl kı, avcılık ve toplayıcılık dö-
nemlerinde hayvan ve bitkıler hakkında
edindiği bılgiler, daha üst gelişmişlik
düzeyine ulaşmasına yol açıp, yerleşik
tanm ve hayvancılık düzenine geçmesi-
ni sağlamıştı; Rönesans dönemınde elde
ettigı bılgi ve deneyim birikimi de. in-
sanlığın sanayi devrimi, ardından da
çağdaş uygarlık düzeyine erişeceği ka-
pılan açacaktı...
İlk insanın; organlannın dogal uzantı-
sı sayılabilecek ilk aletleri yapmasından
sonra, yine onlan kullanarak, nasıl daha
üstünlerini yapmış olduğu, herhangi bir
arkeoloji müzesini gezerken. vitrinden
vitrine geciş sırasında bıle kolayca gö-
rülebilır. Örneğin; kesici aletler geliş-
tikçe, toprağı sürmekte kullanılan saban
da gelişiyor, böylelikle topraktan sagla-
nan verim artıyordu.
İnsanın doflaya güvensizlifll
Bu ilk dönemde, insanla aletleri ara-
sında hiçbir uzaklık yoktu. Aletlerin tü-
mü, bizzat insan gücüyle çalıştınlıyor,
örneğin, sabanı insanlar çekiyordu.
Hayvancılığın gelişmesi, saban gibi
başka aletlerin -örneğin, kuyu çıknğı-
nın- kullanılması sırasında, enerji kay-
nağı olarak hayvanlardan yararlanmayı
da beraberinde getirmiştı. Daha sonra-
ları doğa güclerinden yararlanmanın
yollan da bulunacak, örneğin yel değir-
menleri yapılacak, yelkenli gemiler ır-
mak ve denizlerde cirit atmaya başlaya-
caktı. Ne var ki; insan, ta başından beri
doğaya güven olmayacağını biliyordu.
Günlük deneyimleriyle öğrenmişti bu-
nu. tnsanın, doğayı alt etme çabalannın
bilinçaltı düzeyinde, kimbılir belki de.
işte bu kahredici güvensızlik duygusu
yatmaktadır. Zaman içinde, alet kulla-
nırken kendi gücünü harcamasına gerek
kalmamıştı. İlk ve en önemli buluşlann-
dan olan ateş sayesinde. yeryüzünde en
çok bulunan maddeyı. yanı suyu buhar-
laştınp; her türlü aygıt ve makineyi, üs-
telik güvenle ve gerek duyduğu her za-
man çalıştırmakta kullanacağı uysal bir
köle edinmişti.
Alaaddin'in sihirli lambasmı ovuştu-
rup kendi yerine iş gördüreceği Cin'in
ortaya çıkmasını beklemeye gerek yok-
tu.
Kendi düzenlediği bu yeni dünyada
payına düşen; artık bir köşeye çekilip,
oturduğu yerden işlerin yürümesini de-
netlemek ve yeni aygıt ve makineleri ta-
sanmlamaktan ibaretti sadece. Bu da.
kendine ayırabileceği zamanın, ömrü-
nün ve insan nüfusunun artması anlamı-
na^eliyordu.
Oyle de oldu...
Isa'nın yaşadığı günlerde, insanın or-
talama ömrü 22 yıl ve dünya nüftısu 20
milyon dolaylannda iken; sanayi devri-
mi ile birlikte, ortalama ömür 35 yıla.
nüfus da 100 milyon dolayına çıktı...
Dahası; sağladığı bu olağanüstü başa-
rılar sonunda insanoğlu. Tanrı'ya daha
da yakınlaşma fırsatı buldu...
Yarın: islam Rönesansı
\ \
\ \
I 1İlk kez Laplace tarafından dile getirilen/'Bilimsel yasaların ortaya çıkması için, Tanrı kavramına gerek olmadığı" düşüncesi benimsenip
yaygınlık kazanınca, doğayı açıklama konusunda Tanrı tümüyle işlevsiz kalacaktı...
i, Tann'nın işlevini smırhyor"BUimden korkmak, dinin; Tanrı 'yı
kûçük düşürmesi ve intihan demektir."
Emerson (Journals, 1857)
Bilgi, yersel pratik ve göksel ulvi an-
lamlanyla, güç demekti. İnsan, bilgi sa-
yesinde, yeryüzündeki işleri kendi belir-
ledigi amaçlar dogrultusunda yoluna ko-
yabildiği gibi; gökyüzünde olan bitenle-
n, yıldız ve gezegenlerin hareketlerini de
anlayabiliyordu artık. Dahası, bütün
göksel olaylan, tümüyle yersel terimlere
dökerek açıklayabiliyor. ya da en azın-
dan açıklayabilecegi inancını taşıyordu.
Çünkü; eski Egeli fizyolog yani doğa-
bilimciler ve onlardan yaklaşık 2.000 yıl
sonra, Galilei ve Nevrton tarafından orta-
ya konduğu üzere; evren rastgele değil,
ancak birtakım yasalar dogrultusunda
davranmaktaydı. Bir başka söyleyiş ile;
evrenin basit ve yalın yasalan vardı. Ev-
ren, baştan beri bu yasalar dogrultusun-
da kendi kendine işleyip duruyordu.
Öyle ise; Tann'nın her an görev başın-
da olup, insan ve evrenin kaderini her an
belirlemesine, örneğin gezegenleri em-
rindeki melekler sayesinde döndürmesi-
ne ve onlan her an denetlemesine de ge-
rek yoktu. Tann. olsa olsa. en baştaki ya-
radılış sırasında evrene 'ilk hareket'i
vermesinden ve yasalann konuluşundan
sorumlu olabilirdi. Işte bu düşünceleri
ilk kez ileri süren, Rönesans biliminin
temel direklerinden biri olan Pierre Gas-
sendi'dir
Gassendi'nin, yukandaki düşünceleri-
ne bakıp, Tanrı'ya karşı gelen, O'nun
görev alanını daraltmaya çalışan bir tan-
rıtanımaz (=ateist) olduğu sanılmasın;
tersine, Gassendi bir papazdı. Bu neden-
le de, Kilise'nin şimşeklennden korun-
muştu... Yine dindarlığı sayesinde Gas-
sendi, eski Atom düşüncesinı yeniden
canlandırma olanagı buldu. Bılindigi gi-
bi. evrenin maddi birtakım temel yapı
taşlanndan, yani atomlardan oluştuğu
düşüncesi ilk kez. Anaksagoras ve De-
moknt tarafından ileri sürülmüştü. Bu
ise, Aristoculugu benimsemiş Kilise'nin
resmı felsefesi olan Idealizm'e tümüyle
ters düşüyordu. Çünkü; Idealizm'e göre,
dış dünya hiçbir maddi nıtelik taşımayan
birtakım görungülerden, yani"İdea"lar-
dan oluşmaktaydı.
Bu nedenle, atomcu düşünceyi benim-
semek. Kilise tarafından dınsizlik ve
putperestlik sayılmıştı. Şimdi ise bu dü-
şünce. bır dın adamının ellerinde, yeni-
den diriliyordu.
"Tannya inanan ve tanntanımaz: ara-
larındakisavaş, Tann'nın
'Tann diye mi, yoksa başka sözcükle mi
adlandınlacağıdır..."
Samuel Butler (Defterler 1912)
Gassendi'nin atom anlayışı ile De-
mokrit'in ilk tanımı arasında, bölüne-
mezlik dışında hiçbir ortak özellik yok-
tur. 50 yıl sonra Newton'un da benimse-
yip yepyeni bir evren modeli kurmasına
yol açan bu anlayışa göre, atomlar, kiit-
lesi olan, ama tıpkı nokta gibi hacimsiz
maddi taneciklerdi. Hacimleri olmadığı
için biçimleri de olamazdı. Dahası,
atomlar, -tekil hallerinde bile, o dönem-
de bilinen ve ileride bulunacak olan-
tüm bilimsel yasalara uymaktaydı. Örne-
ğin; herhangi bir kuvvet altında, kütlele-
ri ile ters orantılı olarak ivmelenmekte.
birbirini de kütlelerinin çarpımı ile doğ-
ru orantılı olarak çekmekteydiler. Dola-
yısıyla, atomlann yan yana gelmesiyle
oluşan her madde, aynı yasalara aynı bi-
çimde uymak zorundaydı. Evren madde-
den, madde ise atomlardan oluştuğuna
göre; aynı yasalar evren çapında geçerli
olmalıydı... Sonuçta; Tann'nın bütün iş-
levi, evrenin kurulup yasalann belirlen-
mesine ındirgenmişti.
Daha sonra. ilk kez Laplace tarafından
dile getirilen,
u
Bilimsel yasalann ortaya
çıkması için, Tann kavramına gerek ol-
madığı" düşüncesi benimsenip yaygınlık
kazanınca, doğayı açıklama konusunda
Tann rümüyle işlevsiz kalacaktı...
POIJTtKAVEÖTESİ
MEHMED KEMAL
Bayram Ayları...
Nasrettin Hoca'ya sormuşlar:
"Eski ayları ne yaparlar?"
"Kırpar kırpar yıldız yaparlar" demiş.
Demek gördüğümüz kıpır kıpır şeyler hep birer
yıldız oluyor. Birileri aylan kırpıyor, yıldız yapıyor.
Bayram ayları var, ramazanı çoktan atlattık,
kurbanı atlatıyoruz.
Köşe yazarlığının bir raconu da bayram yazısı-
dır.
Bunu eskiler öyle bir döktürürler ki!.. Burhan
Felek, Ulunay, Refik Halit ele kalemi almasın-
lar! Nedense bu döktürüde hep eski bayramlar
konu edilir. Ne bayramdı onlar: şöyle güzeldi,
böyle görkemliydi, üstüne bayram yoktu!
Gerçekten öyle miydi?
Her kuşak kendi bayramını över.
Ben tutup da bundan 70 yıl öncesinin bayra-
mını övmeye kalkışsam gülünç bulursunuz. Bel-
ki o bayramların anıiarı güzel geliyordur.
Özetleyeyim:
Sabahleyin kalk, bayram namazı için hazırlan,
aptes al, babanın elinden tut, camiye doğru yö-
nel; bayram namazını kıl, bayramlaşmaya dav-
ran!.. Büyûklerle küçükler arasında bir bayram-
laşma...
Bugün kimi gelenekler var, kimileri de silinip
gitmiştir. TV uygarlığı eski bayramları da aldı.
Nesi varsa, canlısı da cansızı da karşınıza dikili-
yor.
Siyasetçiler nasıl oluyor da kesilen kurbanların
karşısında durabiliyor, acı çekmiyorlar.
Adnan Menderes'ın başkanlığı dönemindey-
di. Bir baba. oğlunu Menderes'e kurban ede-
cekti. Çocuğunu almış, Tarsus-Mersin yolu üs-
tüne asfalta yatırmış, kasap bıcağını sıyırmış,
boynuna dayamış;
"Menderes, oğlum sana kurban olsun!" diye
bağırmaya başlamıştı. Olaya kimi şaşkınlıkla ba-
kıyor, kimi de alkışlıyordu. Şaka gibi gelıyordu
ama, adam neredeyse oğlunu kurban etmeye
davranmıştı.
Belli, bir meczuptu. Meczup, bugünün değil, o
günlerin de sözüydü. Neyse, çevreden koşuştu-
lar, kurbanı kurtardılar. Menderes'in de kürsü-
den; "Bana bağışlayın!.." dediğini duyanlar ol-
du.
Bu bayram kurban ve kan üstüne konuşuyo-
ruz. Tevfik Fikret hep kan görenlerdendir. Bakı-
nız şu ikiliğe, kan kokar:
Din şehit ister, asûmân kurban
Onun için her tarafta hep kan... kan...
Bayramlar dinsel ve ulusal olarak ikiye aynl-
mıştır. Halkımız, duygusal olarak dinsel bayram-
lara daha yatkındır. Ulusal bayramların bazılanna
uzaktan bakar.
Bayramlarda bir değişikliğin yapılması belli ki
gerekiyor. Bunu 12 Eylül faşizmi de görmüştü,
kimi bayramları oradan buraya kaydırmıştı. Ger-,
çeğe dayanmadığı.için 'ham hum şaralop' ol->
muştu.
Ahmet Muhip Dıranas'ın "Devri Dilârâyı
Cumhuriyet" diye bir şiiri vardır, "Dışarda bay-
ram I Bayram bize mahrem" dizeleriyle başlar.
Herdörtlüğün sonunda, "Doldur içelim" ayağıy-
la sürer gider. Şiirin o yıllarda yazılan biçimiyle
"doldur içelim" değil, "Belalı Cumhuriyet, ayrı-
lamam ben senden" gibi uzunca dizeleri vardı.
Cumhuriyet neden belalıydı? Çok partili döne-
mi görmüştük, her şeyi cumhuriyetten bekliyor-
duk. Cumhuriyet de Pandora'nın kutusundan
çıkmıyordu.
Kurban bayramınız kutlu olsun!
BULMACA SEDAT YAŞAYA\
1 2 3 4 5 6 7 8SOLDAN
SAĞA:
1/ Lor peynirine
venlen bır başka
ad. 2/ Vücuttakı
AIDS virüsünü
saptamakta kul-
lanılan test... Fo-
toğrafçı/ıkta "bu-
lanık" anlamında
kullanılan söz-
cük. 3/ Esnek ve
ince uzun metal
şerıt... Baryum
elementının sım-
gesi... Hayat ar-
kadaşı... 4/ Karşılık bekle-
nilmeden yapılan yardım.
5/ Ateş... Osmanlı devleti-
nin taşra örgütlenmesinde,
bir beylerbeyi tarafından
yönetilen en büyük yönetım
birimi. 6/ Avcı ıslığı. II
Mihrak... Atılgan, gözü
pek. 8/ " tutmuş
goncaları açılmış^ Gülleri
var bizim güle benzemez"
(Karacaoğlan)... Tavır, dav-
ranış. 9/ '"Yok. kalmadı" anlamında argo sözcük... Dolma
yapmak için hazırlanan kanşım.
YUKARTOAN AŞAĞIYA:
1/ Anakent. 11 Bır bağlaç... Karstık bölgelerde kapalı hav-
zalan akaçlayan oyuk. 3/ Kilime benzer, renkli ve motıfli
uzun yolluk .. Bakla içiyle yapılan zeytinyağlı yemek. 4/
Yeşim UstaoğJu'nun. 1995 Istanbul Fılm Festivali'nde bi-
rincılik ödülünü kazanan filmi... Mükemmel. 5/Taktik...
Olumsuzluk belırten bir önek. 6/ Akdenız Bölgesi'nde
bir akarsu. II Bağışlama... Altın ve gümüş eritilen kalıbın
içine konan çerçeve. 8/ Kırlılığı gösteren iz... Bayağı. 9/
Kuzey yankürenm ılıman ve soguk bölgelerinde yetışen
bir ağaç... Bir cins sülün.
Mfllî Piyangoda büyük ikramiyeyi Istanbııl, Izmir, Ortaklar ve Gaziantep paylaştı
ANKAR.\ (A.A) - Milli Piyango'nun 9 Mayıs 1995 çekilişi ya-
pıldı.
20,000,000,000 hra; 751861 Ortaklar, Istanbul, Izmir, Gaziantep
5,000.000,000 hra: 095238 Akhisar, Aydın, Istanbul, Ankara
1,000.000,000 lira: 263148 Babaeski, Istanbul, Balıkesır, Ankara
500,000,000 lira: 222283 Kaman, Istanbul, Ankara, Tarsus 253916
Istanbul, Adana, Bursa, Ankara 318979 Tire. Istanbul, Manisa, Is-
tanbul 392361 Batman 578590 Ankara
200,000,000 hra: 044243 154435 188029 590659 600270 626619
631300 666433 725848 761578
100,000,000 lira: 014385 123173 229756 300590 364225 453518
461873 516558 600733 668688 023325 134864 293330 327645
441709 457977 482905 586713 604588 682749 043765 186671
298030 346778 445229 461737 505505 600637 612192 751644
50,000,000 lira: 020576 095097 222686 283720 372337 442814
501024 556625 640454 733577 054133 194380 232771 296982
403187 457042 501153 558091 647093 733937 067890 205802
244007 303263 421858 477600 504315 572135 667216 735620
081929 208961 254242 325090 435843 489107 506815 594166 383119 465302 527207 585842 632629 695674 003469 092905
698417 773164 087690 218599 261737 347773 437516 493904 193137 284119 384491 466762 536939 587668 635153 706024
555989 633768 716614 782570 005059 109112 194529 287462 386522 470590 540091 588441
20,000,000 lira: 012472 067456 165939 245659 318539 405089 636887 722565 016769 110680 206905 290451 387842 474477
474501 530738 631091 709018 013264 109793 170062 250842 540357 590200 638233 729114 017923 117795 207887 291452
324645 405894 476556 532246 641844 718224 017242 124424 397377 477497 542256 590566 638339 729292 022670 122542
171328 254259 332840 418215 485390 537982 645027 723835 219367 301087 400322 479748 543276 594627 644123 743473
024525 125397 175637 254289 361544 422456 487300 564770 024521 122721 222205 311344 402967 481275 543552 595289
653196 734715 034690 127508 183520 265959 376562 424209 644312 744090 025508 125359 226678 311666 403355 484792
496940 575391 662577 745774 034808 133321 186481 280044 543615 599660 647613 744489 026718 128148 230775 321383
382627 429782 501443 589322 694087 747575 044790 137907 413450 493932 543709 601123 654521 749972 028690 142195
203224 284083 384021 435166 506073 594588 702088 773676 234148 330586 414254 498646 545556 603234 656916 751790
051200 139864 209773 297983 386919 438269 506088 602100 035559 145692 238754 331104 426413 499773 546771 608152
703310 788739 053706 160444 215032 305317 395901 459445 663087 753539 041472 148664 244354 332633 426673 505573
512212 602334 708459 789944 062858 163330 228991 308646 552020 608449 666482 758094 046872 149399 244531 334262
403042 463741 525749 614790 708971 796843 437700 505636 553908 609104 669057 762944 050688 160791
10,000,000 lira: 000375 075216 188546 271877 376803 462725 247754 338730 441184 507563 554447 610330 669546 767476
516817 585829 632027 693141 002557 082071 189625 280641 051512 163716 248634 340689 441690 507933 555080 611411
347684 442600 509039
170780 251873 354688
784263 068963 P1149
626252 690004 790809
516590 582656 627367
677916 768154 058448 169869 251823
567941 611993 682816 780320 066080
452305 510798 571056 621736 686835
257117 360299 455607 513399 580464
073867 188298 267404 375408 461216
690767 798260
4,000,000 hra: 01533 10498 19294 30485 43125 50841 58353
69146 82711 89017 01573 13638 19529 30846 43540 51428 61657
69921 82723 90412 06421 15867 23939 32014 44747 52111 61744
71716 84043 96235 07994 19074 27404 35109 44820 52384 64463
76006 84608 98147 09054 19135 29126 35557 46863 54735 66780
76117 85309 98227
2,000,000 lira: 0075 1705 3754 3928 4909 6182 6567 7382 7642
9916 0884 1743 3915 4324 5915
800,000 lira: 404 538 560 583 853 896 908
400,000 lira: 10 57 67 73 76
200,0001ira:2 9