03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 23 NİSAN 1995 PAZAR 8 PAZAR KONUKLARI İBRAHtVl ÇAMU İ.Ü. İktisat Fakiiltesi mezunu. Gazetecilife 1944 yıhnda Tanin gazete- sinde başladı. Dış poh'tika muhabirliğinin yanı sıra Cumhuriyet, Yön ve Devrim'de dış politika yan ve incelemeleri yayımlandı. 1956-60 arası Hayat dergisinin yaaişleri müdürlü- ğûnü yapü. Milliyet'te yayımlanan üç makalasiyle Abdi İpekçi Banş ve Dostiuk Ödülü'nü aldı. 1960'tan be- ri aynı zamanda haJkla ilişküer daruşmanbğı yapıyor. Lluslararası Halkla İlişkiler Demeği (IPRA) ve lilus- lararası Basın Enstitüsü (IPI) iiyesL IPRA'da 6 yıl sürey le Türkiye'yi temsilen kousey üyeliği yapü. Dış politi- ka üzerine iki kitabı var. SUNUŞ Türkiye'nin dış dünyadaki imajı son aylarda yeniden çok konuşulur oldu. Dev letın en tepesindeki kişılerden tutun da sokaktaki adarna kadar herkes dış ülkelerin. yakın komşulanmızın Türidye'yı çok kötüledikJerini, herkesin bize düşman olduğunu yineleyip duruyordu.Bütün Tûrkiye "Herkes bize düşman" paranoyasına mı kapılmıştı ne? Bizim de aklımıza sorular takılıyordu. Tûrkiye gerçekten dış dünyada iyi bir imaj yaratamamıştı kendine Ama iyi bir imaj yaratmak için de yeterince ve doğru çalışmalar yapmış mıydı? Ülke içindeki halkla ilişkiler kuruluşlanndan yararlanmak fikri hiç akla gelmiş miydi? Bu sorulanmıza Tûrkiye'de halkla ilişkilerin "ilk" lerinden lbrahim Çamlı ve Alaaddin Asna yanıt verdi. Leyla Tavşanoğlu A T A A r i T l Î N A ÇI1VA ! 9 4 0 ' *ston b u ' doğumlu. A.Ü. Siyasal Bflgiler Fakültesi'nde yüksek / * J - Z ^ * / ^ L ' " 1 - L 1 f*JL^f%. öğrenimini tamamladı. ABD'de Mkhigan Ünhersitesi'nde iletişim masteri yapü. İ.Ü.'de iletişim doktorasını verdikten sonra Ege L nrversitesi'nde halkla ilişkiler konusunda do- çent oldu. Çeşitli gazetelerde köşe yazarhğı yapü. Daha sonra DPT'de Halkla ilişkiler Şube Müdürtüğü'nde göre\ aldı. Niifus Planlaması Genel Müdüriüğü'nde Tanıüm ve Halkla îlişkiler'den Sorumlu Genel Müdür Yardımcılığı yapü. Koç Hojding Halkla İlişkiler Müdüriüğü'nün ardından 1975'te kendi şirketi olan A ve B Halkla İlişkiler'i kurdu. t.Ü. İletişim Fakühesi'nde halkla ilişkiler dersleri de veriyor. Güneş ve folklorla imaj değiştirilmez- Bir yandan ABD'yle gümrük birli- ğine geçişte karşılaştığımız siyasal ve sosyal nitelikteki engeller, diğer yandan Gaziosmanpaşa ve İ mraniye olayla- nyla sergilenen istikrarsızlık tablosu ve son olarak Kuzey Irak harekâtıyla dile getirilen ön yargılar, Türkiye'nin imaj sorununu yeniden gündemin iist sırala- rına çıkardı. Bu da doğal olarak dış ta- nıüm sorununu çağrışürıyor. Dış tanı- üm nasıl yapılır. bizdeki uygulamaları nasıldır? , ÇAMLI- Izninizle sorunuzu önce ge- nellikle dış tanıtım kapsamında sayılan, oysa aslında aralannda önemli farklılıklar bulunan üç ayn işleve dönûk kısa değer- lendirmelerle yanıtlamak isterim. Bunlar, turizm promosyonu. lobicilik ve dış tanı- tımda enformasyon olarak adlandınlan halkla ilişkilerdir. Birincisi, ticari karakter- de bir tanıtımdır. Aynen uluslararası fuar- larda ürünlerin ve teknolojinin tanıülma- sı gibi ülkenin ikliminin, doğal güzellik- lerinin, tarihi anıtlannın, konaklama hiz- metlerinın ve ulaşım kolaylıklannın tanı- ürması işidir. Bizdeki uygulamaya gelin- ce. Turizm Bakanlığı ve ilgili acentelerin başını çektiği çalışmalar olumsuz iç etken- lere karşın çok basanlı olmuştur. Ikincisı ise, yani lobicilik, bazı rutin belge dağıtı- mı çalışmalan dışında, salt bilgilendirme anlayışından kopuk, kirli yanlan ağır ba- devlet kavramını nasıl algılıyorsunuz? ÇAMLI-Halkla ilışkıleraçısındandev- let sadece yürüüne, vasama ve yargı ola- rak düşünülemez. Bunlar, artı tarih, halk, etnik çeşitlilik. folklor gibı toplumsal öğe- ler de değıldir. Bunlar statik değerlerdir. Oysa dinamik değerler de vardır. Çoğul- culuk, sosyal adalet. insan haklan, bilim, felsefe, edebiyat ve tüm dallanyla sanat gibi... Tüm bu değerlere yaratıcı ve yapı- cı olmak gibi kaliteleri ve dünya banşına ve uluslararası sosyal düzenlemelere aktif katkıda bulunmak gibi eylemleri de kattı- ğimızda devleri tanıtacak olan halkla iliş- kiler binmınin doğal malzemesini oluştur- muş oluruz. - Peki bu malzemenin kullanımında nasıl bir yöntem uygulanıyor? ÇAMLI- Halkla ilişkilenn ıç tanıtımda uygulanan iki stratejisi dış tanıtımda da geçerlidir. Bunlar önleyici (preventive) ve iyileştirici (curative) olarak tanımlanmak- tadır. Birincisinin fonksiyonu sözünü etti- ğimız değerleri eyleme dönüştürmek, uluslararası düzeyli bilimsel çalışmalar, festival, sempozyum, sergi gibi etkinlikler- le uzun vadede yararlanabilecek bir imaj birikimi oluşrurmaktır. Bundan beklenen, dış dünyanın ülkenin ileride oluşabilecek sorunlanna anlayışla bakmasını sağlamak- tır. Bu stratejinin daha somut sayılabilecek ikinci bir fonksiyonu da vardır. O da ülke- san kulis çalışmalanndan başka bir şey de- ğildir. Yabancı fırmalar aracılıgıyla sür- dürdüğümüz bu faaliyetlerin pek başanlı olmadıgı da ortadadır. - Peki halkla ilişkiler burada nasıl devreye giriyor? ÇAMLI- Klasik bir iletişim disiplini olan halkla ilişkilere gelince, bunun fonk- siyonu. imaj sözcüğü ile anlatılmak iste- nen devletin dış görünümünü geliştırmek ve gerektiğinde düzeltmektir. Yani, dış ta- rutımın gerçek işlevini yerine getırmektır. Tûrkiye'de bu işlev. başta yayınlan ve yurt dışındaki ataşeleri yoluyla Başbakanlık Basın Yayın ve Enformasyon Genel Mü- dürlüğü tarafından yûrütülmektedir. Ger- çi Dışişleri Bakanlığı'nda da genel mü- dürlük seviyesinde bir enformasyon biri- mi vardır. Ancak bu birimin bir zamanlar çıkardığı dış anlaşmalar ve resmi demeç- leri içeren aylık bülteni, bildiğim kadany- la artık yayımlanmamaktadır. Bu durum- da, bakanlığın enformasyon faaliyetleri, düzenlediği basın toplantılan dışında, dıp- Iomaü'k düzeydeki bilgi ahşverişı sınırla- n içinde kalmaktadır. Çok zengin bir dış tanıtım malzemesini değerlendirme, aynca kültürel etkinlikler dûzenleme olanağı da olan Kültûr Bakan- hğı'nda ise bir dış enformasyon birimi yoktur. Öte yandan bu üç devlet kuruluşu arasında bir koordinasyonun olduğunu. özel tanıtım yapan belediye, vakıf gibi ku- ruluşlann faaliyetlenni de kapsayan genel bir tanıtım stratejisinin bulundugunu da sanmıyorum. - Biraz önce devletin dış görünümü sözcfiklerini kullandınız. Bu bağlamda nin uyuyan. fakat canlanma olasılığı kuv- vetlı olan kronik sorunlanyla ilgili hertür- lü bilgi ve belgeyı dış medyanın, hükü- metlerin, uluslararası parlamentolann, in- san haklan kuruluşlanndan başlayarak tüm gayri resmi kuruluşlann (NGO-non- governmental organizations) arşivlerine ulaştırmaktır. Bundan da beklenen, bu so- runlann bir bunalıma dönüşmesi halinde bihnçsız ön> argılarla yüklü tepkilerle kar- şılaşılmamasıdır. - Bu işlevle ilgili örnekler verebilir mi- siniz? ÇAMLI- Bu işlevle ilgili. daha doğru- su uygulanmamış olmasıyla ilgili iki tipik örnek. Ermeni ve Kürt sorunudur. 1970'le- rin başında başlaülan terörle bırlikte 1915'tekı sözde soykınmın gündeme ge- tirildiği birincisinde, dev let hazırlıksız ya- kalandı. daha sonra '80'lerin başında za- manın Dışişleri Müsteşan Sayın Kamran Gürün'ün çabalan ile Osmanlı arşivlerine dayalı önemli bir dokümantasyon oluştu- nıldu. 1980'lerin başında alevlenen Kürt sorununda ise, dış dünyayı önceden bilgi- lendırmek bir yana, bu sorunun oluşması- nı önleyecek yerel yatınm, sosyal reform- lar, ınsan haklan gibi konulara ılişkin her- hangi cıddi bir düzenlemeye hiçbir zaman girişilmedi. Çoğu hallerde önleyici stratejinin ihmal edilmesi sonucu harekete geçirilen ve kriz stratejisi olarak da adlandınlan iyileştirici stratejıye gelince. burada uygulanan yön- tem, kısaca. idarenin diplomatik gırişim- leri paralelinde biraz önce sözünü ettigim hedef kitlelere ve medyaya dönük hızlı bil- gilendirme kampanyası oluşturmaktadır. Medyada bu, birtaraftan yabancı muhabir- lere tüm hareket ve bilgilenme olanaklan sağlanırken, dığer taraftan bağlı olduklan loıruluşlardaki yorumculara konunun an- lamını ve geçmişini içeren, çabuk kullanı- labilecek sınırlı bir dokümantasyonun (ta- bii böyle bir metin hazırlanırsa) anında ulaştınlmasıyla gerçekleştirilmektedır. Ni- tekım buna benzer bir kriz kampanyasının Kuzey Irak harekâtında Dışişleri tarafin- dan Tûrkiye'de ilk kez olarak gerçekleşti- rildiğini Sayın Karayalçın'ın Cumhuri- yet'e verdiği bir demeç vesilesiyle öğren- miş bulunuyoruz. - Bu noktada sormak istediğim soru, dış tanıtımda uygulanan stratcjilcrin so- nuçlarını değerlendirecek anketlerin yapılıp yapılmadığı. ÇAMLI- Bildiğim kadanyla hayır. Ama yanılmış da olabilirim. Halkla iliş- kilerde içe dönük anketler yapılıyor. Hem stratejinin ana hatlannı belirlemek üzere girişihı öncesinde, hem de sonuçlan al- mak üzere gırişim sonrasında...Yani iki ay- n anket yapılıyor. Bu vesileyle şunu da söylemek gerekir: Bu anketler Tûrkiye'de parmakla sayı- lacak kadar az. Şimdi cevabımın başına dönmek istiyorum. Söz ettiğiniz dış tanı- tım anketlerinin yapılıp yapılmadığını bil- medığimi söylemiştim.Oysa yapılmakta olsalar bile, ben bunlann geniş kitlelere dönük kültüretkinlikJeri dışında uygulan- malannı gereksiz buluyorum. Çünkû önemli hedefierimiz. karar vericiler, ka- muoyu oluşturucular (opinion makers) ve medyayla sınırlı. Bu durumda yayınlan- mızla nasıl etkilendıklerini, anket yapma- dan da icraatlanndaki gelişmeleri izlemek- le olanaklı. Kaldı kı tanıümda temel öğe kendi icra- atlanmızın erdemi değil midir? Bu doğrul- tuda. yakın tarihimızden yalnız bir örnek vererek konuyu noktalamak istiyorum. Şöyle ki: Türkiye'nin 1932'de sadece Birinci Dünya Savaşı galipleriyle tarafsız- lann kabul edıldığı MilletlerCemiyeti'ne davet edilmesinde 1924'te hilafetin kaldı- nlması ve Tevhidi Tedrisat Kanunu'nun kabul edilmesi. 1926'da Medeni Kanun'un kabul edilmesi, 1928de laikliğe atılan ilk adım ve 1930'da Türk-Yunan Dostiuk Ant- laşması'nın imzalanması etken olmamış mıdır? - Tûrkiye'de halkla ilişkilerin uygula- ması bu tanımlara ne ölçüde uyuyor? ÇAMLI- Bu soruyu, halkla ilişkilerle sürdürülmekte olan diğer iki iletişim disip- lini, medya ve reklamla ne ölçüde özdeş- leştiklerini gösteren şu tabloyla cevapla- maya çalışacağım: Bilgilendirme: Haber, dokümantasyon. kamusal projeler, çocuk, çevre vb. Halkla ılişkiler/Medya Promosyon: Bi- gilendırme. kültürel etkinlikler, vb. HALKLA İLİŞKİLER Ürûne Dönük Tanıtım HALKLA ILİŞKİLER/REK- LAM Marketıng Mix HALKLA İLlŞKl- LER,REKLAM, PAZARLAMA KAR1- ŞIMI. Salt bilgilendirme açısından olumludan olumsuza doğru olmak üzere yapılan bu sı- ralamada ülkemizdeki uygulamanın mes- leğin özünden uzaklaşarak son iki alanda yoğunlaştığını söylemek zorundayız. Da- hası, "tçe Dönük Halkla tlişkiler" olarak adlandınlan, aslında holdinglerin perso- nel ve ortaklar servislerince yürütülmesi gereken faaliyetlere de uzanıldiğı, hatta lo- biciliğe bile soyunulduğunu görüyoruz. Bu uygulamalara yer yer haJkla ilişkile- rin doğduğu Batı "da da rastlanması bunlar- la ilgili görüşlerimizi değiştirmiyor. Ne var ki, meslekteki sorunlarprofesyonel çerçe- vesini de aşarken bizi ciddi bir sapmayla karşı karşıya bırakıyor. O da halkla ilişki- lerin, özellikle Tûrkiye'de kamusal iletişim fonksiyonu gözardı edilerek kişilerle iliş- kiler olarak algılanması ve bilgilendirme işlevinin yerini hedef kitleleri kişisel giri- şimlerle etkilemeye dönük faaliyetlere bı- rakmasıdır. Daha kötüsü, bu yaklaşıırun mesleğin öğretimine de yansıması ve psikolojiden diksiyona, hatta yürüme sanatına dönük ders veren özel kurslara değer verilmesi- dir. Bu olgunun üzerine zaman geçir- meden eğilmek ve gereken uyan ve girişimlerde bulunmak gerekiyor. Tüzüğünün amaç maddesinin bınnci paragrafına göre Halkla tlişkiler Derneği bu duruma el koymakla yükûmlüdür. Tanıtımda tek silah Türkiye'nin sanatı- Tûrkiye son aylarda bir Alevi-Sün- ni çatışmasının eşiğinden döndü. Güm- rük Birliği Anlaşması sürecine girdi. Bütün bunlann üstünc de Kuzey Irak harekâtı düzenlendi. Bu gelişmelerin hepsi Türkiye'nin dış dünyadaki imajı konusunu yeniden gündeme getirdi. Türkiye'nin dış dünyada doğru tanın- ması için Tûrkiye Cumhuriyeti Devleti yeterli bir çalışma yapıyor mu sizce? ASNA- Biz dışardaki tanıtım çalışma- sını Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak değıl, Türkiye devleti olarak yapıyoruz Türkiye devîefi olarak yaptığımız zaman da bunun Osmanlı dev letınden farklı oldu- ğu çok belirgin olarak bilinmiyor.Bunun modern, genç bir cumhuriyet olduğu Ata- türk'ûn sağlığında 5-10yıl anlatılmış. ama Atatûrk'ün ölümünden sonra unutulmuş. Biz hâlâ fetih yapan, gittiklen yerlerdeki insanlar ûzerinde tabiatıyla hep kuyruk acılan bırakan bir devletin çocuklan ya da torunlanyız. Bunu silemezsiniz. "Özür dı- lerim, ben senin ananı kesüm," denmez. Sizinlc çok iyi arkadaş olsa bile aklının. gönlünün bir köşesinde sizin onun anası- nı kesriğiniz yatıyor. Türkiye'nin dış tanı- tımındaki kültür politikalannda hâlâ 1950'lerde yaptığımız bir yanlışı sürdürü- yoruz. Hep ön plana Osmanlı kültürünü çı- kanyoruz. Elimizde başka bir malzeme yokmuş. gibi Türkiye'yi hep bunlarla tanı- ıçimizden dünya kadar sanatçı çıktı. Biz bunu anlatsak ve sadece bunun kavgasıru yapsak çoktan bir yere gelmişük. Üstelik son 20 yıldır dünyada tanıüm için kucak dolusu para harcandı.Ama biz bir yere gel- miyoruz. Çünkü biz önce sanatçımıza, kendi kültüradamJanmıza gereken önemi vermıyoruz. Ama Türkiye'yi tanıtacak tek silah kültür ve sanattır. Ben otuz yıldır bü- tün konuşmalanmda, konferanslanmda, okullardaki derslerimde, yazılanmda hep bunu söylüyorum. Bunu desteklerseniz başa çıkarsınız. Bunu desteklemek için de önce sanatçmızı desteklemek zorundası- nız. Ondan sonra da bu sanatçının eserle- rini yurt dışında tanırmalısınız. •Türk," de- yınce ınsanlann akıllanna sadece sanat gelse biz bu işi çoktan hallederiz. Ama ta- bii bu arada ldil Biret'ın bir plak yapmak için Ankara'daki katını satmaması lazım. Yaşar Kemal'in Nobel Ödülü almak için kansıyla birlikte Avrupa ülkelerini dolaşıp kendine o ülkelerden destekçiler arama- ması lazım. Aziz Nesin'in dayak yeme- mesi lazım. Pasaport alamayan ve yurt dı- şına çıkamayan kültür ve sanat insanlan- na bu muameleyi yapmak yerine onlan yurt dışına belki özel helikopter ya da uçakla çıkaımak lazım. - Peki, ama Cumhuriyet'in orta yılla- nnda sanatçı desteklenmiyor muydu? ASNA- Tabiı destekleniyordu. Ata- hyoruz. Belki bu malzeme yabancılara hoş. renkli geliyor, ama aslında Türkiye Cumhuriyeti'yle özdeşleşmiyor. Biz hâlâ Osmanlf nın hat sanatı, cılt sanatı. müzik sanatı gibi sanatlannı tanırmaya devam ederken bir taraftan da farkında olmadan, "Biz 1923'te yenı bir devlet kurduk.Ama 72 yıldır sanat ve kültür alanında hiçbir şey yapmamışız. Hâlâdedelerimızden ge- len mirası yıyoruz," mesajını venyoruz. - Yani biz çağdaş Türkiye'nin sanatı- nı, kültürünü göz ardı mı ediyoruz? ASNA- Evet. Yetmiş iki >ıldır müziğiy- le, heykeliyle, kankatürüyle, fotoğrafıyla, edebiyatıyla, resmiyle insanlar müthiş şey- ler yapmışlar. Ve biz bunlan yüzde dört- lûk gibi bir oranda Europalıa'da gösteriyo- ruz. Bu, aslında. her yerde yaptığımız şe- yin bir devamı. Şunu diyebiliyor musu- nuz? "Ben 1923'te Osmanlı dönemini bi- tirdim. Atalanma sonsuz saygım var. Ama artık ben yolumda yürüyeceğim." Biz bu- nu yapmıyoruz. "Biz modern Türkiye Cumhuriyetiyiz," derken gidiyoruz Kuran sergisi açıyoruz.Sürekli olarak da bugü- nün cumhuriyet sanat ve kültürünü yok sa- yıyoruz. Biz 1923'te cumhuriyeti kurdu- ğumuzdan ben topraklanmızda hıç savaş vermedik. Oysa Batılı hep bırbirinı kesme- ye devam etti; Amerika'da savaştt. Asya'da savaştı.Atatürk, "Biz banşçıyız. Biz ken- di ülkemizi imar edeceğiz. Kendi sanatı- rruzı geliştireceğiz," dedi.Dolayısıyla on- lara sandıklan gibi barbar olmadığımız mesajını da vermelıyız. Bizim 72 yıldır geliştirdiğimiz bir sanatımız var. Sanata dûşkün olan insanlar kötü, barbar olmaz. Biz sanatseven bir toplumuz. Bu 72 yılda türk'ün döneminde ve İsmet Paşa'nın ilk yıllannda Türkiye Cumhuriyeti Devleti'- nin sanata katkısı olağanüstü boyutlarda- dır. Böyle bir şey hiçbir ülkede yoktur. CHP'nin düzenlediği resim yanşmaları, ressamlann Anadolu'ya gönderilip Ana- dolu'nun çeşitli yörelerinden onlara resim- ler yapünlması. eğitt'm için yurtdışına sa- natçılann gönderilmesi, İdil Bıret ve Su- na Kan zamanında Harika Çocuklar adın- da özel birkanun çıkanlması, 1932'de ltal- ya'ya giden ücaretsergisi gemisınde Cum- hurbaşkanhğı Senfoni Orkestrasf nın yer alması, Italyan şehirlerinde klasik müzik konserleri vermesi, sanatçılann düğün tö- renlerine Atatûrk'ün gelmesi hep bu dö- nemlerde olmuşnır. Ismet Paşa bu tutumu- nu hep sürdürdü. Klasik müzik konserleri ve her türlü sa- nat etkinliğinin değişmez izleyicileri Is- met Paşa ve Mevhibe Hanım'dı. Devlet 1930'larda sanata ve sanat adamlanna böylesine paravan olmuş... O yıllarda Türk toplumu aç, çıplak. insanlar ayağına giye- cek ayakkabı bulamıyor. Fabrikalar, baraj- lar yapmak zorundasınız; parayı nereden arttıracağınızı bilemiyorsunuz. Ama sana- ta para harcamaya gelince, "Helal olsun," deniyor. 1950'den ben 45 yıldır Tûrkiye Cumhuriyeti bütçelerinin binde kaçı sana- ta aynhyor, biliyor musunuz? Dolayısıyla sız sanatçıyı ortada, kendi kaderiyle baş- başa bırakrnışsınız. Balerin çocuklar bale pabucu, tutu bulamıyorlar. Çalışma yapa- cak yer sağlamıyorsunuz onlara... Oysa bi- zim dünya çapında balerinlerimiz yetişi- yor. Yani bu hüdai nabıt, bir tarlanın orta- sından çıkan bakara gûlü gibi bizim sanat- çımız. 1974'te Ecevit başbakanken ben- den bir dış tanıtım raporu istemişti. Yirmi küsur senedır hâlâ biz dış tanıhmla uğra- şıyoruz ve bunu konuşuyoruz. O dönem- de Basın Yayın Genel Müdürû Orhan Ko- loğlu'yla sayfalarca rapor yazdık. Ben bu raporu yazmak için bütün devlet kuruluş- lannın, bakanlıklann tanıüma yakın büt- çelerinı istemişüm. 1974 yılında, temsil, ağırlama gibi giderler için 80 milyar lira aynlmıştı. Biz bu bütçeyi balerine pabuç almaya, kitap tercüme ettirmeye, Amster- dam'da Mengü Ertel sergisi açmaya har- cayacağımıza, açılış törenlerine milletve- killerini götüımek için tren masrafi olarak kullandık; kokteyl masraflan olarak kul- landık. Açılış yemekleri düzenledik, düğün der- nekler yapük. 1974 yılının 80 milyar lira- sı bugûn kimbilir kaç para tutardı? Her ba- kanlığın böyle bütçeleri var. Bu bütçeler talan oluyor, zıyan ediliyor. Bakanlıklar- daki bu bütçeleri birisi koordine edebilse çok yararlı işleryapılırdı. Birtakım yerler- de trilyonlarca para var. Ama eminim ki o paralan hiç kımse bihnıyor. Bunlan bilir de sanatçınızı desteklerseniz dış ülkelerde kitaplar da tercüme ettirirsiniz, çeşitli ser- giler de açarsınız, konferanslar da düzen- lersiniz ve artık elimizde başka malzeme yokmuş gibi hâlâ Osmanlı sanaünı dünya- da dolaşürmaktan kurtulursunuz. - Son yıllarda bir Kanuni Sultan Sfi- leyman Sergisi dünyada dolaşünlmışü.^ ASNA- Evet. Bunun sponsorluğunu Philip Morris firması yapmışü. Ama Phi- lip Morris firması çağdaş Türk sanaünı ta- nıünak zorunda değil. Kanuni'yi beğen- miş. Çok da başanlı olmuştu. ABD'de, Washington'da, Nevv York'ta, Şıkago'da onbinlerce Amerikalı Kanuni Sergisi'ni gezmişti. Oralarda ne sergiler açılıyor. Tayland Sanatı Sergisi, Çibutı Sergisi gi- bi sergiler açılıyor ve pek çok kişi ilgi du- yuyor. Çağdaş Türk sanatı sergisi acacak- sınız da o insanlar buna ilgi göstermeye- cek mi yani? Kuzey Avrupa ülkelerinde kendi çağdaş sanaünızı tanıüruyorsunuz Ondan sonra da, "Neden bize ınanmıyorlar da Türki- ye'deki aynlıkçı güçlere, PKK'ye inanı- yorlar?" diye yakımyorsunuz. Ama adam- îar sizı bilrniyorlar, onlan .biliyorlar. Siz- den bildiklen oraya gönderdiğiniz Türk iş- çilerL.Nadiren de Türk işadamlan ve bi- lim adamlan... Ama bu sonunculara Türk diye değil de Hollandalı, Fransız gibi ba- kıyorlar. Dolayısıyla gördükleri Türk işçi- si, gördükleri Türk sanaü da Osmanlı sa- natı. Bir zamanlar karikatûrlere konu olur- du. Gemilerden inen turistleri kılıç kalkan ekibiyle karşılardık. Böylece "barbar Türk, kara bıyıklı Türk" imajı bu ülkeler- de devam ediyor. Bunun yerine sanatı yer- leştirebilirseniz sanaü seven toplum kötü toplum olamayacağı için siz o insanlann başka propagandalara inanmamalannı sağlayabılirsiniz Türkiye'nin tanıtımıru lobicilik şirketleri tutarak, otobüslerin üze- rine "Tûrkiye deniz,güneş,kum ülkesidır" yazdırarak sağlayamazsmız.Tanıtım için tek silah sanattır. Bunu her zaman yinele- rim. - Bir zamanlar da birtakım Ameri- kan şirketlerine tanıtım için milyonlar- ca dolar ödenmişti. Sizce bunlar ne yap- tı? ASNA- Bunlar kendi klasik yöntemle- rini kullandılar. Basına gittiler, Türkiye çok iyidir, dediler. Amerika'ya giden ba- zı devlet adamlan ya da işadamlannı iki,üç tane gazeteciyle konuşturdular. Ama Türkiye'nin yapısını bilmeyen birisi Tür- kiye'yi dışarda nasıl tanıtabilir? Halkla ilişkiler dediğiniz zaman tanıtacağınız şe- yi önce kendiniz tanımak zorundasınız. Çok şaşınyorum. Ingiliz Turizm Orgütü lOyıl sûreyle Türkiye'de benim danışman- lığımdan yararlandı daTürk Devleti yarar- lanmak gereğini duymadı. Ama inamyo- rum bir gün aklı başında kûlrûr bakanlan, turizm bakanlan gelecek. Başbakanlannı, cumhurbaşkanlanra yılmadan, usanmadan ikna edecekler ve günûn birinde bu çarçur edilen fonlar Türk sanatının, sanatçısının desteklenmesi ve dışan açılması için kul- lanılacak. Umanm o günleri görürüm. 1970'li yıl- larda ben ve arkadaşlanm Halkla İlişkiler Derneği 'ni kurduğumuzda amacımız dev- let çalışmalanna katkıda bulunmakü. Ama devlet bize hiç yüz vennedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle