14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 18NİSAN1995SALI OLAYLAR VE GORUŞLER Şupetrolbelası...Biz. amacımızı ne kadar açıklarsak açıklayalım, Tann bilir ya bizim Çelik Harekâtfnı, Saddam'ın Kuveyt petrollerine el uzatması ile eşdeğer görenler de vardır sağda solda... YAVUZ GÖR Emekli Elçi rak öldü... Milletvekilliği yaptığı sırada, parlamentonun izni olmadan yabanci petrol şirketlerine imtiyaz verilmemesini sağlayan bır kanun çıkarmayı başardı. Musaddık, 1951 yılında başbakan olun- ca, Anglo-Iranian ŞirketTnin tasfiyesini ve Ingiliz teknisyenlerin Iran'ı terk et- mesıni amaçlayan faalıyetlere gırişti. Sonuçta "ihanet" suçu ile vargılandı \e ölüme mahkûm edıldi. Yaşı dolayısı ile ve Şah'ın Tnerhamet(!)"'i sayesinde ce- zası hapse çevrildı.. Bin uzak, bin yakın bu ıkı örnekten sonra. şımdi daha da yakına gelıyoruz: Osmanirdan koparttıklan Irak petrol- lerinin kaymağını yıllarca yiyen petrol şirketleri, BAAS'çılann Irak'taki darbe- si ile (1958) kaşıklan ellennden alının- ca. lrak'takı rejımi "destabilize" etmek için her çareye başvurdular... Ve ilk akıllarına gelen şey, Kuzey Irak'taki Musul ve Kerkük bölgesınde çoğunluk- P etrolün ne denli bir "bda" olduğunu irdelemeye gerek yok. Bu yüzyılın ortalann- dan iki "namuslu ve vatan- sever" devlet adamının öy- küsünü vermek istiyoruz: Lazan» Cardenas (1895-197Ö), Mek- sıkalı general... Bir dizi serüvenden sonra, 1934-1940 yıllan arasında. cum- hurbaşkanlığı yaptı. En önemh icraatı, 1938 yılında, yabancı petrol şirketlerini kovarak, Meksika petrollerinı millıleş- tirmek oldu. Cardenas'ı ortadan kaldır- mak için, bu şirketlerin ait olduğu dev- letlerin çevirmediği entrika kalmadı. Başaramadılar... Meksikalılar, milli ser- vetlerine, kendileri el koymak olanağı- na kavuştu. tkınci örnek, bu denli bir "mutlu son'a ulaşamadı... Muhammet Hidayet Musaddık, 1881 yılında Tahran'da doğ- du. 1967 yılında, bir kenara itılmiş ola- ta olan Kürtleri "kullanmak" oldu... Bu. Irak'taki "Kürt a\aklanması"nm başlangıcıdır. Bu arada. işler daha da kanştı: 1979'da, yabancı petrol şirketleri ile şahsının ve yakınlannın çıkannı gözete- rek el ele sömürüye ortak olan İran Şah'ı ülkeden kaçtı. Yerinı, Musad- dık'ın yanda bıraktığı işi yürütmeye ka- rarlı bır rejime bıraktı. Kürtleri ayaklandırıp silahlandınp Irak rejiminin üstüne saldırtan güçler, bu kez Saddam'ı silahlandınp Iran'ın üzenne çullandırttı. 9 yıl süren bu kanlı savaş. sonuçsuz bıtti... Bu kez. ortaya dişınden tırnağına silahlanmış ve aradığını bulamamış bir Saddam sendromu çıktı. Döktüğü para- nın ve kanın bedelini istiyordu Bunda da pek haksız olduğunu sövlemek için, ıki kez düşünmek gerekır. fş bu kerteye gelince, Saddam'ın kolunu kanadını kırmak için Kuveyt'e saldırması plan- landı ve teşvik edildi. "Çöl Savaşı" diye anılan bu kanlı se- rüvenin sonucunu herkes biliyor! Petrol açısından, Irak petrolüne am- bargo konuldu. ama bu "görkemli sıvT yataklannın büyük bölümü, yine Irak'ın elindekaldı... Ya Kuzey Irak'taki petrol? İşte bu sorunun yanıtı, Talabani, Bar- zani, PKK. Çevik Güç ve bölgede cırit atan yeni yetişme Lawrence'lardan baş- layarak venlebılır. Bu karmaşık denklem. basite indirge- nerek çözülmek istenirse şu soruya ya- nıt aranması gerekebilır: Kuzey Irak'taki petrol, kimin elinde kalırsa petrol güçlerinin çıkanna yatkın olur? Irak'ın mı, Kürtlerin mi, yoksa baskalannın mı? fzlenebildiği kadar, şu sırada ibre, Kürtleri gösteriyor. Batı ve onun bir türlü yetinmek bil- meyen petrol ıştahı, insan haklan, min- san haklan tanımaz! Kürtleri de sadık ve dayanıklı insanlar diye sevdiklerinı ve tuttuklannı sanmıyorsunuz herhal- de... tşler iyi giderse onlar için, Kuzey Irak'taki yeni bir siyasal çözüm, örne- ğin otonom bir Kürt devletı; Batı'nm desteğine olan borcunu. ucuz varillerle ödemek zorunda bırakılabilir. Şimdı bizım, sırf kendımizi ve insan- lanmızı, bugüne değın görülmemiş yo- ğunlukta silahlandınlmış, acımasız bir terör örgütüne karşı önlemler almak için başlattığımız Çelik Harekâtı'na bu denli sataşmalann nedeni ortaya çıkmı- yor mu? En çok sorduklan soru, "Oralarda kalmayacaksınız, değil mi" bıçiminde olmuyor mu? Biz, amacımızı ne kadar açıklarsak açıklayalım. Tann bilir ya, bizim Çelik Harekâtı'nı. Saddam'ın Kuveyt petrol- lerine el uzatması ile eşdeğer görenler de vardır sağda solda... Bızde de arada sırada "Oralara ka- dar gitmişken, şu Musul ve Kerkük jşini de haUetsek" türünden çıkışlara rastla- nınca. yukanda ışaret edilen endişeler büsbütün körüklenıyordur... "Bötgedeki bütün insanlann, Türkle- rin, Kürtlerin. İranlılann, Araplann ya- şama haklan yok. Yeter ki, petrol işleri- miz yolunda gtoin!" diyenİerin, rüyala- rına Lazaro Cardenas'la Muhammet Musaddık'm hayaletleri girse onlan ra- hatsız eder mi? Hiç sanmıyorum... Bir kez daha belirteüm: Petrol. Orta- doğu'nun başında "beJa"dır. Bu yatak- lar kurumadıkça "beta" eksik olmaya- cak, dünyanın her yerinde... Ücretsiz "aile gücü" Doç. DR. ERCAN KIZILAY B ir ulusun uygarlık düzeyi. toplumsaJ yaşamda kadının konumu ve bu- nunla uyumlaşan işlevi ile belirgin- leşir. Ülkemizde durum nedır? Son ıstatistik verilerine bu gözle bakıl- dığında, ortaya çıkan tablo pek ıç açıcı görülmemektedir. Şöyle ki: Okur-yazar ol- mayan nüfusun Türkiye ortalaması yüzde 22.51'ken bu oran kadınlarda yüzde 31.77'ye ulaşmaktadır. Bu tablonun en çarpıcı sonuçlann- dan birisi, çocuk ölümlerinde boyutlanmaktadır. Okur-yazar olmayan kadın grubunda çocuk ölüm oranı yüzde 28'ken aynı oran. ilkokul, ortaokul, lı- se ve yüksekokul eğitimi görmüş olan kadın grup- lannda, sırasıyla yüzde 13. yüzde 5. yüzde 4 ve yüzde 3 düzeyinde kalmaktadır. Okur-yazar kadınlanmızın ilkokuldan başlaya- rak yüksek öğretıme değin uzanan süreçte, gittik- çe azalan oranlarda şans ve olanak bulduklannı göriiyoruz. Nitekim, ilkokulu bitiren erkekler. ka- dınlardan 1.23 kat fazlalık göstenrken bu oran or- ta eğitımde (ortaokul. lise vb) 1.80'e ulaşmakta, yüksek öğretimi bitirenlerde ise 2.96 kata çıkmak- tadır. Bir başka anlatımla, kızlanmıza. erkeklere göre daha düşük eğitimle yetinmelerini dayatmak- tayız. Bu ve benzeri nedenlerden dolayı, yüksek düzeyde eğıtim ve öğretimi gerektiren alanlarda (girişimci. üst düzey yöneticiliği vb) etkinlik gös- tercn kadınlanmız erkeklerden 15.6 kat daha az görev alabilmektedirler. Kadınlanmızı yüksek düzeyde eğitim olanakla- nndan alıkoyan "erkek merkezli" düzenimız. ka- dını daha çok ücretsiz aile işgücü olarak kullanma- yı yeğlemektedir. Ücretsiz aıle işgücü oranı erkek- lerde yüzde 30. 54'ken aynı oran kadınlarda yüzde 69.46'ya yükselmektedir. Kadını ev işlerine ve çocuk doğurma gibi işlev- lere tutsak kılma eğilimi; kentleşme. küîtür düze- yinin yükselmesi ve kimi ekonomik zorlamalar ile önemli ölçüde gücünü yitirmiş olsa bile; kadını ekonomik etkmliklerin dışında tutma özelliğı ba- şatlığını korumaktadır. Erkeğin korkusu: Kas gücüne güvenip. daha na- ıf yaradılıştaki kadın bedeni üzerinde erkeğin, çağlar boyu baskı kurmasının "erkeklikle" bir ilgi- si olabılir mi? Fizyolojik yönden erkek bedeninden daha güçlü olan kadın bedeni, yeni bir caniıyı ıçinde şekillen- dirip büyütmesihden, çocuğa sağladığı analık çev- resinden dolayı (maternel etki), evrime çok daha büyük katkıda bulunmaktadır. Yoksa, erkeğin bi- linçaltında böylesi bir eksikliğin kompleksi mi ya- tıyor? Belkı de çağlar öncesinde egemenliğini sür- düren "anaerkil'' düzene karşı "erkeksi" bir karşı kovmadan ıleri gelebilir... lşın fantezisi bir yana, özel mülkiyetin tarih sahnesine çıkmasına koşut olarak kadın bedeni ve emeği üzerine "elkoyma" süreci başlamış oldu. Köleci toplumdan feodaliteye, oradan kapitalist düzene dek kadınlar üzerinde baskı ve sömürü, bi- çim ve dozu değişerek sürdürüldü. Kadının kurtuluşu: Sömürü ve buna dayalı ege- menlik kurma ve sürdürme düzenlerinde kadın-er- kek a>nmı yapılmıyor. Bu yüzdendir ki kadın be- deni ve emeğı üzerinde sürdürülen sömürünün salt erkek egemenliğine indirgeyen ve içinde "erkek düşmanlığı" tohumlannın kolayca yeşerebileceği "feminist" yaklaşımlara da tepkı göstermek gere- kir. Kadının kurtuluşu, erkekle birlikte; çağdaş, la- ik ve demokratik bir toplumsal düzen içinde olabi- lecektir. Savaşın uğursuz sonuçlanndan en çok ka- dınlar ve çocuklar örselendiklerinden: kadınlar sa- vaşa karşı olmak zorundadırlar. Yaşamı kendi içle- rinde fılizlendirdiklerinden, doğurup büyüttükleri- nin savaşlarla yok olmalanna analann yüreği kat- lanamaz. Savaş kadın doğasına aykındır. Yurt savunması söz konusu olduğunda, yani haklı savaşlara, kurtulu; savaşlan'na oğullannı. sevgililerini gönderen kadınlar: cephe gerisinde yokluklara, kıtlıklara. salgın hastalıkJara göğüs ge- rerek ölenlerin yerine yeni kuşaklar üreterek yaşa- mı yeniden kurabilmektedirler. Halide Edip Adıvar, hem ulusal kurtuluşumu- zun "Ateşten Gömtek"ini ekence bir ruhla dile ge- tirmiş ve hem de emperyalistlerin salgın gezdiği koşullarda. Sultan Ahmet Meydanı'nda yılgın yü- reklere kurtuluşun ateşini tutuşturmuştur. Ulkesi- nin düşman çızmeleri altında ezilmesine karşı çı- karken yakılan Jeanne d'Arc. soylu kadın kimliği- nin de ender örneğini yansıtmıştır. Eski Türklerde kadın, ister göçebe yaşamında. isterse cihan imparatorluklan yaşamında olsun; erkekle yan yana ve onunla eşdeğer sorumluluk ve yetki ıçindeydi. Kaç-göç, nedir bıhnmıyordu. Ai- lenin orta direği olan kadın, ne "iffet" timsahydı ve ne de u mal" gibi alınıp satılıyordu. tslamiyetin kabullenilmesınden, Arap ve Fars kültürleriyle iç içe yaşamaya başlanılmasından sonradır ki Türk kadını evde "kafes" arkasına, sokaktaysa "kara peçe" ıçine tutsak edilmiştir. Biyolojik yapımızın muhtaç olduğu "yanmız''ı, toplumsal yaşamdan dışlamak için, akla hayale gelmeyen tabular uydurulmuş ve yaşama geçiril- miştir. Hatta. biraz daha ilen gıdılerek "iki kadı- nın tanıklıgının ancak bir erkek tanıkhğına denk düşcbileceğini" uygulayarak "saçlannın uzun akh- nm kısa" olduğu tekerlemesini dillere pelesenk ederek "eksik etek" ve "kaşık düşmanı" diye nite- leyerek kadınlanmızı aile yaşamında aşağılamışız. Böylesi bir turum, erkeğe saygınlık mı kazan- dınmıştır? Toplumumuzun yansını ikinci sınıf in- san düzeyine indirgeyerek çağdaşlığa, Batı uygar- lığı düzeyine erişebilir miydik? Kadın haklan konusunda alınan yolu yeterli görmüyoruz. Ancak öbür Islam ülkelerine göre büyük ahlımlar yapılmışrır. Gelinen noktayı koru- yarak yeni açılımlara girişilmesinin kaçınılmazlı- ğına inanıyoruz. 1923 devriminin kazanımlannı küçümseyenler, çok uzaklara değil, güncel Türki- ye'nin sokaklanna taşmaya başlayan "şeriat" öz- lemcilerinin sergilediklerine bakmalan, yeter de artar bile! Yaşamı güzelleştiren kadınlarımıza yürekten saygılar. PENCERE Faşizmle Yükseldi, 12 Eylül'ü 1990a Taşıdı.. Turgut Özal, ölümünün ikinci yıldönümünde se- venleri ve yandaşlarınca anılıyor. Kimisi göklere çıkanyor Özal'ı, düşleminin bulut- larında bir yere oturtuyor... Hoşgörmeli!.. Ancak çoğunluk Özal'ı anımsarken, rahmetliyi yerli yerine oturtacak ölçüde sağduyulu.. Son günlerde Özal ailesinin sicili ortaya döküldü, mide bulandıncı bir döküm... Halk şaştı kaldı!.. • Özal bugün siyasal kavgaların ve paylaşım çatış- malarının odak noktasındadır; kimi çevreler Özal'ı elbette büyütecekler, alkışlayacaklar, allayıp pulla- yacaklar... Peki, gerçek nedir?.. Rahmetli Özal'ın en büyük marifeti, 12 Eylül as- keri faşizmiriin hükümetinde "2 numara" olmasına karşın sözde sivil toplumculann bağırlarına bastık- lan politikacı sayılmasıdır. Binlerce insana ışkence edilirken, on binlerce in- san gözaltına alınırken, yüz binlerce insan faşizmin baskısı altında ınlerken, gencecik çocuklar ipe çe- kilirken, cezaevleri solcularla dolup taşarken, Tur- gut Özal, "12 Eylül hükümetinin 2 numaralı adamı" idi. • Ya sonra?.. 12 Eylül faşizminin gözetimi altında yapılan gü- dümlü seçimlerle Özal siyasal iktidara oturtuldu... Partiler kapatılmış, liderlere siyaset yasakları konmuş, 1983 seçimi askeri yönetimin baskısı al- tında gerçekleşiyor; halk "ehven-i şer" olarak Özal'ı seçıyor. 1980'li yıllar boyunca, Özal, 12 Eylül hukukunun 199O'lı yıllara taşınmasında önderlik yapacaktır. Ortam elverişlidir. Çünkü 12 Eylül faşizmi solun üzerinden buldo- zerle geçmiş, merkez sağın lideri Süleyman De- mirel'e siyaset yasağı koymuştur. Bu nedenle 1989'a değin Evren-Özal ikilisi, biri Cumhurbaşka- nı, öteki Başbakan, al gülüm ver gülüm, ülkeyi çe- kip çeviriyoriar; parlamentodaki çoğunluk, Özal'ın ağzının içine bakıyor, sırası geldiğinde rahmetliyi köşke taşıyor. • Arkadaşımız Oral Çalışlar, TMY (Terörle Müca- dele Yasası) yüzünden hapse girecek... Bekliyor... Yaşar Kemal, Almanya'daki bir dergide yayım- lanan yazısı nedenıyle yargılanıyor; suçu TMY'ye aykırı yayın yapmaktır; ağır cezalı suç işlemiş olu- yor... Cezaevlerinde profesörler, aydınlar, yazarlar var, mapusanede gün sayıyorlar.. Niçin?.. Çünkü TMY'ye göre yazdıkları ve söyledikleri • Arkası 19. Sayfada -Fiyatı ne kadar artarsa artsın aylarca benzine para ödemem. -Türkiyeyi baştan başa 4 kere katedebiliriz. Kimbilir kaç gezimiz bedavaya gelir. |/RENAULT-MAİS, 30 Nisan'a kadar "0 km." Renault alan herkese tam 500 It. bedava benzin veriyor. t ^ Süper benzinin fiyatı ne kadar artarsa artsın,siz kuruş ödemiyorsunuz... Çünkü RENAULT-MAİS kullanacağınız benzinin parasını değil, kendisini veriyor. ** Bedava benzini Türkiye'nin her yerine yayılmış Petrol Ofisi istasyonlarından yıl sonuna kadar ne zaman isterseniz, nereden isterseniz alıyorsunuz. Zaman yitirmeden, hemen bir * ^ RENAULT-MAİS Yetkili Satıcısı'na veya Şubesi'ne gelin, dilediğiniz Renault modelini alın, binlerce kilometre boyunca benzine para ödemeyin. -Düşünebiliyor ortalama 8400 gideceksiniz, b vermeyeceksin musu km. enzin iz. n e uzf kuruş • RENAULT YAŞANACAK OTOMOBİLLER •i R E N A U L T - M A İ S Y e t k i l i S a t ı c ı l a r ı n a H e m e n G e l i n , H e m e n K a z a n ı n . . . • Bu kampanya sınırlı sayıda otomobılı ıçermektedır RENAULT MAIS 30 Nisan'dan orce bu ka'rıpanyayı bıtırme hakkını saklı tutar Ayrıntılı bılgı ıçın B İ L 6 İ R E N A U L T - M A İ S ın ( 212 ) 2 9 3 2 6 2 6 no'lu t e l e f o n u n u arayın, 8'ı tuşlayın.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle