27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 18NİSAN1995SAU 12 DIZIYAZI 'Milli Kültür'ün 12 EylülcesiKenan Evren'in Atatfirk'le başlayıp Atatürk'le biten türa söylevlerine karşın nasıl bir ikiyüzlü siyasa güttüğü, iktida- n zamanında yüriitülen eğitim ve öğre- tim siyasalanyla ortadadır. Beşinci Beş Yıllık Kalkmma Plam'nın eğitim, öğre- tün ve kültür siyasasını saptayan "Mffli Knltür" adıyla, Devlet Planlama Teşki- latı'nca Aydınlar Ocağı'na hazırlahlan rapor, tüm ikiyüzlülüğü ortaya koyuyor. Bu raporun "Kültür Politikası ve Planla- ması" başlıklı bölümünde, faşist ekin si- yasalan önerildikten sonra "LHkemizde Kültür Politikasının Tespiti ve Planlama Çalışmalanna Yön Verecek İlkeler'" bö- lümünûn ikinci maddesinde "Atatürk'ün kültür poütikası" ele alınıyor ve şöyle deniyor: "Atatürk'ün uyguladığı kültür politi- kası belirttiğimiz esas ve ilkeler bakımın- dan hedefı göstermektedir: Gerçekten Atatürk'ün kültür poütikasının ana vas- fi mülHiktir. (...) 1 Mart 1922 tarihinde Büyük Millet Meclisi'nin 3. topianma yi- h açış konuşmasında Atatürk'ün şu söz- lerinin, aradan elli yıl geçtikten sonra (kaynağında. rapor 1983 yılında hazır- landığına göre 61 yıl geçmiş ya) nasıl bü- yük bir hikmeti taşıdığını geçirdiğimiz son macerayıllan (1 Ç^O'lı yıllar amaçla- nıyor) bütün açıknğıyla ortaya koymuş. değUmidir? Yetişecek çocuklanmıza \ e gençlerüni- ze, görecekleri tahsilin hududu ne olursa obun en evvel ve her şevden evvel Türki- ye'nin istiklalint\kendibenliğine,an'ana- ü milh'yesine (bu tamlamayı da yanlış ya- zıyorlar ya) düşman olan bütün anasıria mücadele etmek lüzumu Öğretilmelidir. Beynelmilel \uayeti, cihana göre, böyle bir cidalin (savaşın) istilzam eylediği (ge- rektirdıği) anasın ruhiye Ue(ânasır-ı ru- hiye: tinsel öğeler) mücehhez olmayan (donatılmamış) fertfcre bu mahiyette fert- lerden (bu nitelikte bireylerden) mürek- kep olmayan (oluşmayan) cemiyetlere (toplumlara) hayat ve istiklal yoktur." İkiyüzlü çarpıtma Atatürk'e göre kültür politikası akılcı ve gerçekçi olacak, bilime, sosyal haya- tın gerçeklerine, milletin seciyesini oluş- turan maddi ve manevi değerlere uygun düşen esaslara dayanacaktır. Bu esasla- nn tespiti, tanıtılması, öğretilip geliştiril- mesi bu politikanın temel hedefleri ola- caktır. (...) Atanİrk, Milli Mücadele'yi başlatmak üzere Anadolu'ya geçtiği ve Ankara'da ilk Büyük Millet Meclisi'ni açtığı gün- den itibaren kültür politikasını, Türk rrül- letinin tarihi oluşumu içinde milli bir te- mele oturtarak şöyle demiştin "Kültür derken, tarihi karakterimize uygun bir kültür kastediyorum. Çünkü MflM dehanuzın (milli sözcüğü bir özel ad değıl. ama bö\le yazmışlar),yaratıcıhğı- mızuı tam gelişmesi ancak böyle bir kül- tuıie temin olunabilir. Kültür, Milli ze- minle mütenasiptir (orantılıdır, ilişkilı- dır). O zemin milletin karakteridir." Bu sözler, Atatürk'ün, belli koşullar- da söylediği sözlerdir. Elbette, ulusal ta- rih bilinci oluşmamış bir toplumda kur- tuluş savaşı veren bir önder, ulusun ekin siyasasını, evrensel ekin siyasasının önü- ne çıkaracaktır. Biraz sonra Atatürk'ün bu sözlerine karşı olmasa bile ufku daha geniş sözler söylediğini göreceğiz. Ama şimdi, ikiyüzlü siyasayı görelim. Aynı milli kültür raporu, Atatürk'ü kalkan ya- parak Atatürk'e bakın nasıl saldınyor. Suçlu lalklik "Cumhuriyet döneminde çoğu zaman yanlış bir yaklaşımla vorutnlanan ve di- ne hayat hakkı tanımama şeklinde anla- şıiıp anlatıbnaya çalışılan bir laikük anb- vışjnın sonucu. sanayileşme sürecinde bu- lunan ve bunun getirdiği çok çeşhJL, kar- maşık meselelere tavır almayı beceremez hale düşen Türk toplumu. bu konuda en büyük yardımcısından uzak tutulmuştur. Türk toplumu. bu suretle, kultürunün he- men her kesimi dinle yoğrulduğu için, geçmişiyle bağmı yitirmiş. dolayısıyla ta- bü temeUerinden kopuk hale geİmiştir. İş- te yaraOlan bu zemin aşağı yukan 40 y> layakın bir zaman içinde muhteüf yaban- cı ve bölücü için bulunmaz bir firsat oi- muş, halk birbirine yabancı kamplara ay- rümıştır. Cumhurivet tarihinde, bir kı- sım aydmlar ve kısmen yönetki çevreler- de hâkim olan dini tanımamaktan ve ta- nımaya yanaşmamaktan ileri gelen din ateyhtan tutum, tabiaüyla bir taraftan, mistik bir hüviyetle tezahür etmiş, diğer • • IKIYUZLU V E C İ H1 T! M ü R 0 ĞL U • Kenan Evren'in Atatürk'le başlayıp Atatürk'le biten tüm söylevlerine karşın nasıl bir ikiyüzlü siyasa güttüğü, iktidan zamanında yürütülen eğitim ve öğretim siyasalanyla ortadadır. Bunun en açık örneği, Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Plam'nın eğitim, öğretim ve kültür siyasasını saptayan ve "Milli Kültür" adıyla Aydınlar Ocağı'na hazırlatılan rapordur. • Bilimsellikten uzak, Kurtuluş Şavaşı'nı bile Osmanlıya mal ederr raporda Cumhuriyet'in eğitim, öğretim ve ekin siyasası açıkça suçlanmaktadır. Hem Atatürk'e yaslanır görüneceksiniz, hem onun ekin siyasasını, Aydınlar Ocağı'nın has üyesi Süleyman Hayri Bolay başkanlığındaki Din ve Ahlak Alt Komisyonu'na eleştirteceksiniz. Işte 12 Eylülcülerin Atatürkçülüğü. Dillerinden Atatürk'ü düşürmeyen 12 Eylül generallerinin Aydınlar Ocağı'na hazırlattığı ve Atatürk adına Atatürk'ü suçlayıcı ifadeleıie dolu 'Milli Kültür' raporu, darbecilerin ikiyüzlülüğünü açıkça ortaya koyuyor. taraftan aynı tesirle din, devlet ve milli kültür düşmanı bir nesil yetişmesine yol açmıştır ki bunlar öze dönmek yerine, ba- n büyük devletlerin politikalanna daya- nan ideolojilerin aleti olarak silahlı ey- lemlerie de\ leti yıkmaya teşebbüs edecek kadar ileri gjtmiştir." Osmanlı. bağımsızlıkçı oluyor Cumhuriyet'in eğitim, öğretim ve ekin siyasasını, eleştirilen o kırk yıllık siyasa- yı, Atatürk çızmiştir. Hem Atatürk'e yas- lanır görüneceksiniz, hem Atatürk'ün ekin siyasasını. Aydınlar Ocağı'nın has üyesi Doç. Dr. Süleyman Hayri Bolay'ın başkanlığındaki Din ve Ahlak Alt Ko- misyonu'na eleştirteceksiniz. Öyle ki Kurtuluş Savaşı "nıbi- ^ ^ ^ ^ _ ^ ^ _ ^ _ lanma için gerekli güç kaynagı olmuştur. („) Birinci Cihan Harbi sonunda yıkıla- rak artık kesinlikle ortadan kaldınldıgı sanılan Osmanlı df\k»ti. dinin bu bütün- leştirici ve dağılmayı engelleyici rolü saye- sinde istiklal harbini kazanarak yeni bir devletin Türkiye Cumhuriyeti'nin doğu- şuna imkân hazırlamışör." Her şeyden önce bu ifadeler bilimsel gerçeği yansıtmıyor. Osmanlı devleti, ke- sin olarak tarih sahncsinden silinmiştir. Türkiye Cumhuriyeti, Osmanh'nın süre- ği değildir, yeni bir devlettir. Önce Mev- lana'yı ele alalım. Mevlana. hiçbir za- man Moğol istilasına karşı çıkmamıştır. Halkı da bu yönde yönlendirmemıştir. Karşıtı. Mevlana Celaleddin Rumi. Kon- ya'daoturduğu için refah içındeydi. Hal- le Osmanlı devletine mal ediyoriar. Ata- • Mıllı Kültür raporunda şöyle deniyor: Bırıncı Cihan türk'ü ve arkadaşian- Harbi sonunda yıkılarak artık kesinlikle ortadan m dışhyoriar kaldırıldığı sanılan Osmanlı devleti, dinin bu bütünleştirici K a r a n a n l ı l a r d a n _ı *. ı n • • ••• . _, . ... , . . ı_- • osmanidar'a kadar v e dağılmayı engelleyici rolu sayesınde istiklal harbini Müslüman kazanarak yeni bir devletin Türkiye Cumhuriyeti'nin devietierinde doğuşuna imkân hazırlamıştır." bütün Türk yöneticiier sosyal bü- tünlüğü sağlayıcı ~^^^^~^^^~ fonksiyonu sebebiyle dini ağırlıklı birta- kun müesseseler kurarak halkın hizme- tine sunmuşlar ve halkı bütünleştirici bir toplumda sosyal ahcngi saglayıcı rol oy- nadıklanndan, ulema (bilgınler) ve mu- tasav~vıflar ile yakın münasebetler kur- muşlardır. Dinin bu gücü, Türk tarihinin yalnız parlak dnnemlerinde değil, buhranlı de- viıierinde de toplumun çözülmeden, mo- ral bozukluğuna uğra\ıp dağılmadan ayakta durabilmesini temin etmiştir. XIII. yüzyılda Moğol bo>unduruğunun Anadolu'ya bütün ağırüğıvla çöktüğü yıl- larda, Ahi Evrân, Hacı Bektaş, Mevlana ve Yunus Emre'nin fikir ve faaliyetleri halka büyük bir teseOi ve yeniden topar- kın açlıktan kınldığı dönemde, o iki dir- hem gümüşe "hotab" denilen bir et ye- meği yiyordu. (Bak. Prof. Dr. Mustafa Akdağ. Türkiye'nin tktisadi ve İçtimai Tarihi s.44, Tekin Yayınevi Istanbul 1979). Mektubât-ı Celaleddin Rumi ad- lı yapıtın önsözünü yazan F. N. Uzluk, Mevİana'nın Moğollardan yanabir siya- set izlediğini yazıyor. Birçok belgede, bu arada Mevlevi kalfası Aflaki'nin Mena- kıb'ında, onun Türkmenler ve köylüler için çok ağır sözler söylediği görülüyor. (Bak, Ahmad-al Aflaki, Menakib-i Ari- fın, 1, s. 166. 167.317,450,1976 Anka- ra, Basıma hazırlayan Prof. Tahsin Yazı- cı). Prof. Dr. VVittek de, ders notlannda, Mevİana'nın zengin ve tuzu kuru kent eşrafi ile bırlikte Moğollan tuttuğunu be- lirtir. Bize göre başka türlü olması da dü- şünülemezdi. Çünkü bu, bir sınıfsal so- rundur. Türkiye halkı, bugün bile ulusal- laşamamıştır. Mevlana dönemi Türkiye halkından "millet'' diye söz etmek, bili- me yabancı olmaktır. O toplum, feodal bir toplumdur. Feodalın Türk, Rum ya da Moğol olması, varlıklı kesim için fark etmez. Aslında köylü için de değişmez. Hacı Bektaş veli gerçeği Hacı Bektaş Veli'ye gelince, 1209'da Nişabur'da doğup on beş, on altı yaşında Anadolu'ya geldıği tahmin edilen bu er- miş, Bektaşilik tarikatının kurucusudur. Birbatıni'dir. Yani, Bay Süleyman Hay- _ ^ _ _ ri Bolay ve arkadaş- lannın sandıklan gi- bı, Kuran'a bağlı. Sünni inançta bir Müslüman değildir. Baba İlyas'ın mürit- lerinden olduğu, bü- tün kaynaklarda ya- zılıdır. 1237'de, Ana- dolu Selçuklu Sulta- nı Keykubad'ın ölü- münden sonra sarsılan Selçuklu devleti- ne karşı 1240 yılında harekete geçen Ba- ba Ishak'ın ordusunda görev yapmıştır. Kardeşı Menteş öldürülmüş ve kendısı yinmi yıl değin ortalarda görünmemiştir. Babailer isyanı, Selçuklulann büyük güç yitimıne yol açmıştır. Bu başkaldından sonradır İci Moğollar, Erzurum'u almış- lar (1241), 1243'te de Kösedağ'da Sel- çuklu ordusunu bozguna uğratmıştır. (Bak Fuat Köprülü, Osmanlı fmparator- luğu'nun Kuruluşu, s. 96,2. basım. 1976 Ankara: Prof. Dr.Osman Turan, Selçuk- lular Tarihi ve Türk-lslam Medeniyeti, s. 300, ilaveli 3. baskı, Dergâh Yayınlan, 1980İstanbul). Bay Süleyman Hayri Bolay'ın saydığı kişilerden yalnız Yunus Emre, Moğolla- ra karşı çıkmıştır. Öyle ki Moğol vergi memurlan, onu iki İcez öldünmek iste- mişler. Yunus, Erzurum'u Moğol'a tes- lim eden Belediye Başkanına da çok kı- zar. Yunus Divam'nda, Moğollan kına- yan dizeler vardır: Okursın tasnif kitap çekersin buncaâzab Havf ü reca sende yok öyle ki bir Tatarsın Anadolu köylüsünü ağır vergilerle yoksullaştıran Moğol yönetimine karşı örgütlendiği de anlaşılıyor. Bir ovaya avan konar Bir neceler siner kalır Ötüm avanına karşı Sinem kalan mı sanursın Avanlar, hükümet memurlarıdır. Bir ovaya konup hükümdann vergısinı top- larlar. Vergiyı vermeyenleri de öldürür- ler. Anlaşılıyor ki Yunus Emre de, ölüm- le korkutulmuştur. Ama Yunus korkma- mıştır. Ben bu söy lediğim sözi Dertliter için söyledim Aceb bu benüm sözimin Haberin ahnış var mudır dizeleriyle savaşımını sürdûrdüğü an- laşılıyor. Yunus'u öldürmek istemişler, köylüden yana olduğu için. Yunus, bu tehditlere boyun eğmeyeceğini bıldirir şu dizelerinde: Yunus kün öldürir seni Vîren alur gjne cani Bu canlara hükmideni KJm idiiğin bildün ahı Yarın: Kenan Evren'in ihaneti İLAN İZMİR11. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ HÂKİMLİĞİ'NDEN DosyaNo: 1994/620 esas Davacı Gülser Çavuş vekili tarafından davalı Refik Çavuş aleyhine açılmış olan tenfiz davasının yapılan duruşması sı- rasında davalı Refik Çavuş'un Murtaza mahallesi muhtarlığı Ereğli Zonguldak adresine dava dilekçesi ve duruşma gü- nü tebliğ edilememiş, C. Savcılıgı kanalı ile yapılan arama ve tahkikatlara rağmen de davalının tebligata yarar yer adre- si bulunamadığından dava dilekçesi ile davacı vekilinin 17.2.1995 tarihli yenileme dilekçesinde davalıya ilanen tebliği- ne karar verildiğinden, Davalı Refik Çavuş'un 26.4.1995 günü saat 9.55'te Izmir 11. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde yapılacak olan duruşma- da hazır bulunması ya da kendisini bir vekille temsil ettirmesi, duruşmaya gelmediği takdirde duruşmanın ve tahkikatın yokluğunda devam edip karar verileceği hususlan meşruatlı dava dilekçesi ve davacı vekilinin 17.2.1995 tarihli yenile- me dilekçesinin teblıgi yerine kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur. 29.3.1995 Basın: 17330 T.C. PERTEK KADASTRO MAHKEMESİ'NDEN EsasNo: 1974/870 Karar No: 1993/12 Davacı Çakırbahçe köy tüzel kişiliğı tarafından davalı Ismet Kazgın aleyhine mahke- memizde açılan tapulama tespihne itiraz davasının yapılan açık duruşması sonunda: Davanın kabulüne karar verilmiş, Pertek-Tozkoparan köyü dağ önü mevkiinde kain 993 nolu parselin mera olarak sınırlandınlmasma ve masraflara daır 4.2.1993 tarih 1974/870 esas, 1993/12 sayılı karann, adresleri tespıt edılemeyen Kumru Ergen. Aysel Kaya, Gü- neş Al ve Naciye Al adlanna tebligat yerine kaim olmak üzere ilan tarihinden itibaren 15 gün sonra tebliğ edilmiş sayılacağı ılan olunur. Basın: 16224 PERTEK KADASTRO MAHKEMESİ'NDEN EsasNo: 1984/7 Karar No: 1994/40 Davacı Nezir Nozoğlu ve müşterekleri tarafından da- valı Hazıne aleyhine mahkememizde açılan tapulama tes- pitine itiraz davasının yapılan açık duruşması sonunda; Davanın feragat nedenıylereddınedaır karar verilmiş, Pertek-Pınarlar köyü Cünüt (Sülük Gölü) mevkiinde ka- in 3865 sayılı parselin, Maliye hazinesi adına tapuya tes- ciline ve masraflara daır 3.10.1993 tarih, 1984/7 esas 1994/40 sayılı karann, adresı tespıt edılemeyen Abdül- kadir Nozoğlu adına tebligat yerine kaim olmak üzere ilan tarihinden itibaren 15 gün sonra tebliğ edilmiş sayılaca- ğı ilan olunur. Basın: 16226 İLAN SIVAS BİRİNCİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN 1993/32-1994/637 Davacı M. E. Bakanlığı vekili tarafından davalı Hasan Ağacıklıoğlu aleyhine açılan cebri tescil davasında mah- kememizce verilen 15.2.1995 tarih ve 1993/32 esas, 1994/637 karar sayılı ilamı ile imar uygulaması sonucun- da Sıvas Gökçebostan mahallesi pafk: 172, ada: 3335, parsel: 2'de kayıtlı 5700 m2 mesahasındaki taşınmazda 2085/2400 paya malik davalı Hasan Ağacıklıoğlu (Ağa- cıklıoğlu Hasan' m) hissesinden 1827/2400 payın iptali ile davacı Maliye hazinesi adına tapuya tesciline karar veril- miş olmakla, bütün aramalara rağmen bulunamayan da- valı Hasan Ağacıklıoğlu'na karar tebliği yerine geçmek üzere ilan olunur. Basın: 16236 T.C. NAZİLLİ 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ Esas: 1993/146 Karar: 1995/66 Davacı Havane Atlıhan tarafindan davalı Ahmet Atlıhan aleyhine mahkememize açı- lan boşanma davasının yapılan yargılanması sonunda; Nazilli 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nın 14.2.1995 tarih ve 1993/146 esas, 1995/66 sa- yılı karan ile Nazilli Araçay Mah. Cilt No: 006/11, S.No: 74, K.S.No: 1067'de nüfusa ka- yıtlı Hasan kızı, 1960 d.lu, Havane Atlıhan ve aynı hanede kayıtlı Osman oğlu, 1959 d.lu, Ahmet Atlıhan'ın M.Y.'nin 134. maddesi uyannca evlilik bırliği temelinden sarsılması nedeniyle boşanmalanna, müşterek çocuklar 1979 d.lu Hatice, 1981 d.lu. Şefıka ve 1983 d.lu Şerife Atlıhan'ın velayetlerinjn davacı annelerine bırakılmasına, velayetı davacı an- neye bırakılan çocukları ile davalı babalan Osman oğlu 1959 dogumlu, Aydın Orta Mah. 17 Sk. No; 15'te mukim Ahmet Atlıhan arasında her yılın temmuz ayının ilk günü saat 09.00'dan son günü saat 18.00'e kadar kişisel ilişki kurulmasına karar verildiğinden, iş- bu karann davalıya ilanen tebliği rica olunur. 10.3.1995 Basın: 17373 ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇİ Doğan Öz Cinayetj (9) Adalet Arayan Çığlık... Doğan Öz, 24 Mart 1978'de öldürüldü. Olaydan kı- sa bir süre sonra, büyük olasılıkla Afyon'un Emir- dağ'ında görevli bir savcı, Doğan Öz'ün eşi Sezen Öz'e telefon etti. Telefon eden savcı Mustafa Danış- man'dı. Şöyle diyordu: - Abla, beni de Doğan öz gibi öldürecekler! Ne olur bana yardımcı olun, beni buradan alsınlar... Sezen Öz, Mustafa Danışman'ı tanımazdı. O sıra- lar, Adalet Bakanlığı'nda çalıştığı için, bazı arkadaşla- nndan rica etti; - Birsavcının başı dertteymiş, yardımcı olurmusu- nuz? dedi. Mustafa Danışman, bir süre sonra Ankara'ya atan- dı. Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nde "tetkik hâkimi" olarak çalıştı. Sonra, Askerı Yargrtay'da Başsavcı Tuğamiral Yusuf Eryılmaz'ın yanında yetkili sivil savcı olarak gö^ rev yaptı. (Şimdi Ankara 4. Asliye Ceza Mahkemesi Yargıcı.) Askeri Yargrtay Başsavcılığı'nın Doğan Öz ci- nayeti ile ilgili son tebliğnamesinin raporunu Mustafa Danışman mı hazıriamıştı? Ancak sorumluluk, Musta- fa Danışman'ın değil, Başsavcı Tuğamiral Yusuf Er- yılmaz'ındı. Tetikçi Ibrahim Çrftçi hakkmda Askeri Yargıtay 1. Ceza Dairesi, dört kez, ölüm cezası veren Sıkıyönetim 1 No'lu Askeri Mahkemesi'nin karannı onaylamış; Mustafa Danışman'ın raporuyla, Tuğami- ral Yusuf Eryılmaz buna itiraz ederek, Askeri Yargıtay Dava Daireleri Kurulu'na götürmüştü. Üç kez, Yusuf Eryılmaz ölüm cezasından yana iken, dördüncü kez, bu görüşünden vazgeçiyor, eksik soruşturmadan 1. Ceza Dairesi'nin karannın bozulmasını istiyordu. Hâ- kim Tuğamiral Yusuf Eryılmaz'ın imzasını taşıyan "feö- //^name "toputopu iki buçuksayfaydı, 21.10.1983 gü- nü yazılmıştı. Sol köşede de, M.D. harfleri ile parag- rafı vardı. Bir de 20.10. tarihleri. "M.D.", "Beni Doğan Abim gibi öldürecekler!" diyen Mustafa Danış- man'dan başkası değil miydi? M.D. raporunda, çok ilginç şeyler de söylüyordu. Örneğin bir yerde şöyle diyordu: "Olay anında, olayyerinde olup suçun işlenmesini gören tanıklar, hüküm mahkemesinin de kabul ettiği üzere üç grupta toplanmaktadır. Ziya Aktaş, failin Ib- rahim Çiftçi olmadığını sanıyorum, demiştir. Hayati Erdoğan sanığı kesinlikle tanımıştır. Diğer tanıklar ise kesin beyanda bulunmamışlardır. Hiç kuşkusuz be- densel olduğu gibi, zihınsel olarak da insanlar arasın- da farklılıklar mevcuttur. Bir kişi gördüğü birbaşkası- nı uzun süre unutmayabilir. Ya da bunun aksi de va- rit olabilir. Oysa olayımızdaki tanıklar huzunında bir suç işlenmiştir. Tanıklann hemen hepsi suçun ne şe- kılde ışlendiğini görmüşlerdir. Işlenen suç kanunlann şıddetle cezalandırdığı, toplumlann reddettiği, dinle- rin en ağır biçimde yasakladığı adam öldürme suçu- dur. Akli dengesi yerinde olan insanların, adam öldür- me suçunun kötülüklerinı ıdrak ettikleri şüphe götür- mez bir gerçektir. Böyle dehşet verıci bir olayın cere- yan etmesi insanlann dikkatini çekeceğı tabiıdir. Bu- na rağmen aynı olayın görgü tanıklan olan kişilerin be- yanlan arasında çelişkiler mevcuttur. Işte bu düşün- ceden hareketle bütün tanıklann bin"ıkte olayyerinde bulundurularak keşifyapılması, çelişkilerin giderilme- si ve ona göre hüküm kunjlması zorunlu görülmekte- dir..." Mustafa Danışman'ın raporunu düzenlediği Baş- savcılık "fetofajname"sinde, ABD'den birtüriü dönme- yen Ziya Aktaş ile Jale Aktaş'ın keşif sırasında bu- lundurulması da istenmekteydi. Askeri Yargıtay Daire- ler Kurulu, Yusuf Eryılmaz'ın bu "tebliğname"s\n\ oy- birliğiyle reddetti. Ancak, bu kez itirazı reddetmekle ye- tinmeyip, esasa girdi, 7'ye karşı 8 oyla Ibrahim Çift- çi'nin salıverilmesine karar verdi. Onu kışkırttığı ileri sü- rülen Hüseyin Kocabaş da özgüriüğüne kavuşuyor- du. (Karar tarihi: 26.1.1984) Ankara 1 No'lu Sıkıyönetim Askeri Mahkemesi, bu- nun üzerine verdiği kararda, bir yerde şöyle dedi: "İtiraz üzerine verilmiş olsa dahi Askeri Yargıtay Da- irelerKurulu kararlanna direnilemeyeceği muhtelif As- keri Yargıtay Daireler Kurulu kararianndan anlaşıldı- ğından aynca Askeri Mahkemeleri de Askeri Yargıtay Daireler Kurulu kararian bağladığından, Yargıtay Ce- za Genel Kurulu karariannın bağlayıcılık niteliği bulun- madığından mahkememiz eski kararında direneme- miştir. Bir oy farka da dayansa sekızde yedilik oyçokluğu- na dayanan Askeri Yargıtay Daireler Kurulu 'nun boz- ma ilamına, hukuki zorunluluk nedeniyle uyulmuş ve sanık Ibrahim Çiftçi'nin beraatine karar verilmiştir. Asli fail dunımundaki Ibrahim Çiftçi'nin hukuki zo- runluluk nedeniyle beraat etmesi sebebiyle fer'i (ıkin- ci derecede) fail dunımundaki Hüseyin Kocabaş 'ın da beraatine karar verilmiştir. (25.6.1984)" KarardaadlanbulunanlardanMu. Kd. Alb.ErolCa- ner emekli oldu. Duruşma Yargıcı Ş. Doğan Sümer, Ankara Adliyesi'ndeyargıç. Yargıç üye Kd. Yzb. Meh- metSever, Genelkurmay Askeri Mahkemesi'nde yar- gıç albay. ••• TÜYAP'ın 2. Ankara Kitap Şenliği güzel gidiyor. Dün Köy Enstitüleri'nin kuruluşunun 55. yılıydı. Çankaya Belediye Başkanı Doğan Taşdelen, akşam bir yemek verdi. Köy Enstitüleri, çağcıl eğitim savaşçılanna kut- lu olsun! BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8 1 SOLDAN SAĞA: 1/ Gülyağı esan- sı. II Osmanlı- lar'da önceleri p halktan yalnız olağanüstü du- 3 rumlarda, sonra- ları ise sürekli olarak toplanan vergi... Rubid- yum elementınin simgesi. 3/ Rus gaydası. 4/ Ov- ma, ovuşturma... Anadolu halkla- nnın en eski ana tannçası. 5/ "Irlanda Cum- hunyet Ordusu..." Yakacak olarak kullanılan kurutul- muş sığır pısliğı. 6/Bellı bır topluluğa özgü olarak işa- ret... Nazi partisinin hücum kıtasını sımgeleyen harfler. II Ali Özgentürk'ün bir fil- mi... Eski Mısır'da güneş tannsı... Kimi kâğıt oyunla- nnda aynı cins iki karta ve- rilen ad. 8/ Yassı ve büyük yemek tabağı... Bir nota. 9/ "Bır çıft güvercin havalansa / Yanık yanık koksa " (Melıh Cevdet Anday). YUKARIDAN AŞAĞIYA 1' Elverişsız durum, engel. V Tuzağa düşürülen şey... Cinsel zevkleri çağnştıran, cinsel istek uyandıran. 3/ Çıp- lak, tüysüz... Şaşma belirten bir ünlem. 4/ Asya'da bir ül- ke... Türkiye'nin ilk deniz araştuma gemisinin adı. 5/ Bir zaman bırimi... Çekılerek balık avlamaya yarayan daire şeklmde el ağı. 61 Gidiş... tki tarla arasındaki sınır. II Is- teksiz gibi görünerek yalvartmak amacıyla yapılan davra- nış. 8/ lnsan türünün belli başlı ve sürekli çeşitlerinden her bıri... Üzennde aslan resmi bulunan Osmanlı gümüş sıkkesı. 9/ Venedık gondolculannın doğaçtan söyledikleri şarkı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle